"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2986 E., 2024/729 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 54. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/974 E., 2022/199 K.
Taraflar arasındaki arabuluculuk tutanağının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı asıl tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı asıl tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl dava dilekçesinde; emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ve lisanslı uçak bakım teknisyeni olarak sosyal güvenlik destek primi dâhil olmak üzere net 7.500.00 TL ücretle 1 yıl 9 ay davalı Üniversitenin Sivil Havacılık Meslek Yüksek Okulunda pratik uygulama eğitmeni olarak çalıştığını, üst üste iki kez yapılan fasılasız ve nizasız süreli sözleşmelerle süresize dönüşmüş olan iş sözleşmesinin 30.06.2020 tarihinde sona erdiği gerekçesiyle işten çıkarma yasağının olduğu dönemde iş sözleşmesine son verildiğini, yasal haklarını koruyabilmek için işe iade talebiyle dava şartı arabuluculuğa başvurduğunu, 14.07.2020 tarihinde saat 17.00'de yapılan taraflar arasındaki toplantıda işe iade konusunun şaibesiz bir şekilde görüşülerek karara bağlanmadığını, işe iade konusunun diğer alacaklar arasında fark edilmeyecek şekilde geçiştirildiğini, bu konuda herhangi bir uzlaşmaya varılmadığını, feragat ve ibra niteliğindeki tutanağı önceden bilgilendirme yapılmaksızın sehven imzaladığını, tutanaktaki eksik bilgilendirmeler, mevzuata aykırılıklar ve davalı işveren vekilleri tarafından uygulanan aşırı yararlanma nedeniyle hak kaybına uğradığını, son tutanakta gereğinden fazla açıklama yapılarak kişisel verilerin gizliliği ilkesinin ihlal edildiğini, arabuluculuk toplantısında işveren vekillerinin arabulucunun konuşmasına izin vermeden odaya girer girmez kendisini tekrar işe başlatacakmış gibi tavır takındıklarını, işe iadenin kabulü sonucunda tarafların ayrı ayrı 2.250,00 TL ödeyeceklerini söyleyerek karmaşa yarattıklarını, kendisinin bu miktara itiraz etmesi üzerine teklifleri olan 38.500,00 TL'yi kabul etmeye zorladıklarını, sonradan öğrendiği üzere tarafların anlaşması hâlinde arabulucuya 630,00 TL ödediklerini, işe iade davası açmasının engellendiğini, arabuluculuk tutanağında 38.537,41 TL'nin hangi alacak kalemlerine ilişkin ödendiğinin belirli olmadığını, arabuluculuk tutanağından görülebileceği üzere işe iade talebinin net bir şekilde yazılı olarak karara bağlanmadığını, eksik bilgilendirme olduğunu, aşırı yararlanma bulunduğunu, tutanağın ibra/feragat niteliğinde olduğunu, eksik görüşme, talep edilenlerle yapılan ödemeler arasında orantısızlık bulunduğunu, tutanak içeriğinin belirsiz olduğunu ve tam olarak anlaşılamadığını, kişisel verilerin gizliliğinin ihlal edildiğini, çalışma saati bitiminde uygun olmayan saatte görüşmenin gerçekleştiğini, tutanakta “Taraflarca dava açılamaz.” ve “Taraflarca imzalanmış arabuluculuk tutanağı mahkeme kararı gibi ilâm niteliğindedir.” hususlarının yazılı olmadığını, işveren toplantıda kendisini iki avukatla temsil ettirmesine rağmen tutanakta sadece bir avukatın imzası bulunduğunu, arabulucunun işinde yeni olduğunu ve davalı işveren vekillerinin bu durumu lehlerine çevirdiğini, bu konuda ... Bakanlığına şikâyet başvurusu yaptığını ve süregelen soruşturmanın bulunduğunu, ibra niteliğinde bir arabuluculuk tutanağı düzenlendiğini belirterek 14.07.2020 tarihli arabuluculuk uzlaşma tutanağının iptaline, arabuluculuk tutanağında miktarı yazılı olan ve işveren tarafından daha önce ödenmiş olan miktarın işçilik alacaklarından mahsup edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava şartı arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali talepli tespit davasının işçilik alacakları istemli alacak davası ile birlikte açılamayacağını, arabuluculukta anlaşılan hususlar hakkında dava açılamayacağından davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, arabuluculuk neticesinde tarafların ortak ve serbest iradeleriyle anlaşma tutanağının düzenlendiğini, davacının arabuluculuk aşamasında işe iade talebinde bulunduğunu, devamında davacıya bu talebinin davalı işveren tarafından kabul edilmeyeceğinin bildirildiğini, bunun üzerine davacının işe iade talebinden vazgeçtiğini, devamında davacının bir kâğıda yazılı toplam miktar üzerinden alacak talebinde bulunduğunu, bu talepte münferit olarak hangi miktarı hangi alacak için istediğini belirtmediğini, Üniversitenin davacı ile ilgili ileride herhangi bir dava veya takiple karşılaşmamak adına davacının tüm işçilik alacaklarına yönelik ödeme yapılması ve bu işçilik alacaklarına yönelik dava ve takip ortaya konulmaması karşılığında davacı tarafa karşı bir teklifte bulunulduğunu, davacının mesleği ve deneyimi itibarıyla işe iade ve alacak ... ile bu kapsamda yapılan arabuluculuk anlaşmasının ne anlama geldiğini ayırt edebilecek konum ve bilgide olduğunu, ayrıca davacının arabuluculuk görüşmesinde avukat bir arkadaşından telefonla yardım aldığını ve bunun üzerine 38.537,41 TL ödemeyi kabul ettiğini, bu doğrultuda arabulucu tarafından anlaşma tutanağının düzenlendiğini, anılan tutarın davacının hesabına yatırıldığını, yapılan müzakereler sonucu arabuluculuk ücretinin tamamının davalı Üniversite tarafından ödendiğini, fiil ehliyetsizliği, kısıtlılık hâlleri dışında irade fesadına dayalı iddiaların somut ve kesin delillerle ortaya konulması gerekliğini, davacının soyut iddiaları dışında herhangi bir somut ve kesin delil bulunmadığını, arabuluculuk görüşmesinin mevzuata uygun şekilde, her iki tarafa da gerekli bilgilendirmelerin yapılarak gerçekleştirildiğini, davacının istediği zamanda görüşmeleri iradi olarak sonlandırma hakkının bulunduğunu ancak görüşmeleri sürdürdüğünü ve tarafların anlaştıklarını, sonrasında davacının 22.07.2020 tarihinde 2020/19402 Başvuru numarasıyla yeniden arabuluculuk başvurusu yaptığını ancak bu başvuruda görevlendirilen arabulucuya başvuruyu sehven ve mükerrer olarak yaptığına dair dilekçe göndererek başvurudan vazgeçtiğini, davacının işbu dava yoluyla ek kazanım elde etme çabası içerisinde olduğunu, anlaşma belgesinin ibraname ve feragatname niteliğinde olmadığını, aşırı yararlanmanın koşullarının somut uyuşmazlıkta bulunmadığını, arabuluculuk son tutanağının sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli ilâm niteliğindeki belgelerden olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının 17.09.2018 - 30.06.2020 tarihleri arasında 1 yıl 9 ay 13 gün hizmet süresinin bulunduğu, 30.06.2020 tarihinde iş sözleşmesinin işten ayrılış kodunun Kod- 5 (Belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesi) olarak bildirilerek feshedildiği, davacının 02.07.2020 tarihinde işe iade ve bir kısım işçilik alacakları talebiyle arabuluculuk başvurusunda bulunduğu, ilk oturumun 14.07.2020 tarihinde yapıldığı, 14.07.2020 tarihinde anlaşarak anlaşma belgesini imzaladıkları, belge içeriğinde bir kısım tazminat ve alacaklara karşılık davacıya 38.537,41 TL ödeneceğinin kararlaştırıldığı, kararlaştırılan miktarın davacının hesabına 20.07.2020 tarihinde yatırıldığı, davacının 08.08.2020 tarihli şikâyeti üzerine ... Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığınca yapılan inceleme sonucunda soyut iddia dışında delil elde edilemediği, Daire Başkanlığının görevleri içerisinde arabulucular tarafından tutulan tulanağın iptali hususu bulunmadığından davacının bu konudaki talebine ilişkin idari yönden yapılabilecek herhangi bir işlemin bulunmadığı belirtilerek arabulucu hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, arabulucu önünde yapılan anlaşmada ibraya ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 420 nci maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, arabuluculuk tutanağının iptaline ilişkin olarak mevzuatta özel bir düzenleme bulunmadığından genel hükümlere göre değerlendirme yapılması gerektiği, dosya kapsamına göre davacı tarafından aşırı yararlanma ve irade sakatlığı iddialarıyla ilgili ispata yönelik delil sunulmadığı ve davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı asıl istinaf dilekçesinde; 14.07.2020 tarihinde arabuluculuk toplantısına avukatsız olarak katıldığını, arabuluculuk sürecinde suç unsuru olduğunu, bu konuda Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru yaptığını, işverenin arabuluculuk toplantısında iki avukatla temsil edildiğini, bir avukatın vekâleti olmadığını ve tutanakta imzası bulunmadığını, bu şekilde sürecin gizliliğinin ihlal edildiğini, avukatı olmadığı için kendisi üzerinde baskı oluşturulduğunu ve aşırı yararlanma yoluna gidildiğini, kendisinin yanıltıldığını ve tutanağı sehven imzaladığını, işe iade konusunun toplantıda görüşülmediğini, işverenin işe iadeyi kabul edip etmediğinin yazılı olmadığını, işe iade isteminin diğer alacak kalemleri arasında kolayca fark edilemeyecek şekilde geçiştirilmiş olduğunu, arabuluculuk tutanağının içeriğinin emsal gösterilen Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, tutanağın bilgilendirme bölümünün eksik olduğunu, tutanaktan hangi konuda neyin anlaşmasının yapıldığının anlaşılmamakta olduğunu, tutanağın mevzuata aykırı olarak hazırlanmış olduğunu, işe iade talebinden vazgeçtiğine ilişkin tutanağın hiçbir yerinde beyanı bulunmadığını, işe iade istemi karara bağlanmadan diğer alacak kalemlerinin görüşülmesine geçilemeyeceğini, gerekçeli kararda bilirkişi raporundan bahsedilmediğini, adil bir yargılama yapılmadığını, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'ndaki (6325 sayılı Kanun) eksikliklerin, arabuluculuğun bir yargılama türü olmayışı ancak sonucunun mahkeme hükmü niteliğinde kabul edilmesinin, mahkeme kararı gibi işlem görmesinin arabuluculuk toplantısı sonrası dava açılamayacağı hususlarının ve kanundaki kısıtlayıcı maddelerin Anayasa'ya aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kabulüne verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki uyuşmazlığın arabulucuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılan hâllerde üzerinde anlaşılan hususlar hakkında dava açılıp açılamayacağına ilişkin olduğu, 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin beşinci fıkrasında, "Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz." düzenlemesi olduğu, anlaşma belgesinin ilâm niteliğinde belge sayılacağı, dava açma yasağının dava şartlarından olan hukuki yarar bulunması şartının özel bir görünümü, özel bir dava şartı olduğundan, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşılan konularda dava açılması durumunda dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği, dava açma yasağının istisnalarının bulunduğu, anlaşma belgesine karşı ileri sürülebilecek irade fesadı hâlleri olduğu, bu durumda anlaşmaya varılan hususlarla ilgili olarak bu sözleşmenin iptalinin 6098 sayılı Kanun'un 30 ve devamı maddeleri ile 39 uncu maddesi çerçevesinde talep edilerek dava açılabileceği, anlaşma belgesinin ehliyetsizlik, emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine, ahlaka, kişilik haklarına ve şekle aykırılık gibi sebeplerle mutlak butlanla sakatlanmasının da düşünülebileceği, butlanın tespitinin mahkemeden istenebileceği, anlaşma belgesinin sahte olması, anlaşmanın geçersizliği, anlaşma hükümlerinin yorumlanmasına ihtiyaç bulunması, icra edilebilir bir anlaşma bulunmaması gibi durumlarda dava açılması ve bu hususların mahkemece incelenip karara bağlanmasının mümkün olduğu, taraflar arasında yapılan arabuluculuk görüşmeleri sonunda düzenlenen 14.07.2020 tarihli arabuluculuk tutanağı içeriğinde dava konusu edilen taleplerin tamamı hakkında görüşme yapılarak anlaşmaya varıldığı, arabuluculuk tutanaklarının sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli ilâm niteliğindeki belgelerden olduğu, sahteliği konusunda bir iddia olmadığı gibi fiil ehliyetsizliği, kısıtlılık hâlleri iddiası da bulunmadığı arabuluculuk tutanağının 14.07.2020 tarihinde imzalandığı, iş sözleşmesinin 30.06.2020 tarihinde feshedildiği, davacının iddialarının soyut olduğu, dosya kapsamına ispata yönelik olarak somut deliller sunulamadığı anlaşılmakla ve bu kapsamda arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşılan konularda dava açılamayacağından Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verişmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı asıl temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, arabuluculuk sürecinin usulüne uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğine ve buna göre dava şartı olan arabuluculuk tutanağının iptalinin gerekip gerekmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6325 sayılı Kanun'un 8, 9, 11, 14, 15, 17 ve 18 inci maddeleri, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3 üncü maddesi.
3. 02.06.2018 tarihli ve 30439 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin 5, 10, 11, 13, 17, 20 ve 21 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı tarafça temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.