Logo

9. Hukuk Dairesi2024/7551 E. 2024/12729 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: 375 sayılı KHK ile belediye şirketine geçen işçinin ücretinin tespiti, fark ücret ve ilave tediye alacağı taleplerinin hukuki dayanağı.

Gerekçe ve Sonuç: Belediye şirketlerinin 6772 sayılı Kanun kapsamında olmadığı ve ilave tediye ödemekle yükümlü olmadığı, kadroya geçiş aşamasında iş sözleşmesi imzalanmadığı ve ücretin tespitine dair açık bir anlaşma bulunmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1906 E., 2024/654 K.

KARAR : Davacının istinaf başvurusunun esastan reddi, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 24. İş Mahkemesi

SAYISI : 2020/363 E., 2022/224 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.

Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Kadıköy Belediye Başkanlığında büro personeli olarak çalışmakta iken yasal değişiklikle davalı Şirkette işçi statüsünde çalışmaya başladığını, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KHK) değişikliğiyle genel bütçeli kurumlarda sürekli işçi kadrosunda istihdam edilmeye başlanan personele ilave tediye verilirken belediye şirketlerinde işçi statüsünde çalışan işçilere ilave tediye ödenmediğini, davalı Şirketin 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 70 inci maddesi kapsamında kurulan anonim şirket olduğunu, Kadıköy Belediyesi tarafından konulan sermaye ile kurulduğunu, bazı kamu gücü ayrıcalık ve yükümlülükleri ile donatıldığını, bu nedenle kamu tüzel kişisi olduğunu, belediye şirketlerinin serbestçe ticari faaliyet yürütemediğini, yasalarca belediyeye verilen hizmetleri yerine getirebildiğini, Sayıştay denetimine tâbi olduğunu, 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun İkinci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un (6772 sayılı Kanun) 1 inci maddesindeki düzenlemede geçen “...3659 sayılı Kanunların şümulüne giren İktisadi Devlet Teşekkülleri ve diğer bilcümle kurum, banka, ortaklık ve müesseselerin...” ifadesinin belediye şirketlerini de kapsadığını, iştiraklerde kamu kaynağının kullanılmış olması nedeniyle belediye teşekküllerinin de devlet müessesesi olarak düzenlemeye tâbi tutulduğunu, müvekkilinin büro personeli ve asgari ücretin %150 fazlası net ücret ile çalışmakta iken geçiş sonrasında onayı alınmaksızın ücretinin düşürülmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesi uyarınca çalışma koşullarında esaslı değişiklik olduğunu, 2018 Nisan sonrası ücretinin eksik ödendiğini, ayrıca ödenmesi gereken ilave tediyelerin de ödenmediğini belirterek ilave tediye ve bakiye ücret alacaklarının davalı Şirketten tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 696 sayılı KHK uyarınca 01.04.2018 tarihinden itibaren müvekkili davalı Şirket bünyesinde çalışmaya başladığını, davacının idari denetim personeli olarak görev yaptığını, müvekkili davalı Şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı Kanun) gereğince özel hukuk hükümlerine göre kurulduğunu, belediyelere kendilerine verilen görev ve hizmet alanlarında şirket kurabilme ... tanındığını, bizzat kendilerinin kurdukları ya da sermayesine katıldıkları anonim ve limited şirket statüsündeki ticari kuruluşlarla faaliyette bulunabildiklerini, yerel yönetimlerin kurdukları ya da ortak oldukları şirketlerin 6102 sayılı Kanun'a göre kurulduğunu ve bu şirketlerin öncelikle bu kanun hükümleri ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tâbi olduğunu, 6102 sayılı Kanun'un 16 ncı maddesinde belediye şirketlerinin tacir kabul edildiğini, müvekkili davalı Şirketin resen icra yetkisine sahip bulunmamasının, cebri icra hükümlerinden muaf olmalarının, zorunlu aidat alma yetkilerinin bulunmamasının, zorunlu üyelik usulünden yararlanmamalarının, yöneticilerinin cezai sorumluluk bakımından memur gibi yargılanma imkânının bulunmamasının, Yönetim Kurulu başkan ve üyelerinin görevlerinin kanun tarafından verilmemesinin, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ortaklıkları sebebiyle herhangi bir indirimden yararlandırılmamalarının, diğer sermaye şirketleriyle eşit koşullarda ihalelere iştirak etmekte olmalarının, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve bu kanunun ekli cetvellerinde yer almamalarının müvekkili Şirketin özel hukuk tüzel kişisi olduğunu kanıtladığını, tediye alacağına hak kazanmak üzere bir takım şart ve koşulların yasal olarak düzenlendiğini, emsal Yargıtay kararları gereğince tediye ücreti ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, davacının Kanun Hükmünde Kararname (KHK) değişikliği öncesinde mevcut ücretinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın müvekkili işverenlikte aynı ücret ile çalışmaya devam ettiğini, eksik ödenen ücret alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; ilave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanının 6772 sayılı Kanun ile düzenlendiği, Kanun'un 1 inci maddesinde, Devlet ve ona bağlı kurumların hangileri olduğu, ayrıca yararlanacak kişilerin açıkça belirtildiği, buna göre; belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşların bu kapsamda sayıldığı, ayrıca, sermayesinin yarısından fazlasına iştirak suretiyle kurulan kuruluşlar ve bunların aynı nispette iştirakleriyle vücut bulan kurumlar, ticaret ve sanayi odaları ve borsalar veya satın alınıp belediyelere bağlanan müesseselerin de kanun kapsamına alındığı, 696 sayılı KHK'nın 127 nci maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname' ye (375 sayılı KHK) eklenen geçici 24 üncü madde ile birlikte, belediyelerde ve bunların bağlı kuruluşlarında çalışan işçiler ile belediye şirketlerinde çalışan işçiler arasındaki ayırıma son verildiği ve alt işverenlik bünyesinde çalışan işçilerin tamamının, 375 sayılı KHK'nın ek 20 nci maddesi kapsamında faaliyet gösteren şirketlerde kadrolu işçi statüsüne geçirildiği, bu bağlamda ilgili KHK ile 6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde öngörülen ilave tediye alacağının kapsamına, belediye ve bağlı kuruluşlarının sermayesinin yarısından fazlasına ortak olduğu şirketlerin de açık bir biçimde Kanun'a dâhil edildiği ve davacının ilave tediye alacağına hak kazandığı sonucuna varıldığı, ancak bakiye ücret alacağına hak kazanmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; Mahkemenin müvekkilinin kadroya geçişinin gerçekleşmemiş ve iş sözleşmesi ilk kez kurulmuş gibi bir yaklaşımla karar verdiğini, müvekkilinin daha önce alt işveren şirkette çalışmaktayken 696 sayılı KHK ile Kadıköy Belediyesine ait davalı Şirkette çalışmaya başladığı, müvekkili ile kadroya geçişte imzalanmış bir bireysel iş sözleşmesi veya bir toplu iş sözleşmesi bulunmadığı, 01.04.2018 tarihinde davalı işveren tarafından ödenen ücretin asgari ücretin % 207 katı olduğunu ve bu ücretin müvekkilinin alt işveren şirketteyken aldığı son ücret olduğunu, müvekkilinin ücretinin ne kadar olacağına dair açık bir hüküm bulunmazken başlangıç ücretinin alt işveren şirketinde aldığı ücretin aynısı olmasının bir tesadüf olmadığını, yapılan geçiş işleminin bir tür iş sözleşmesinin devri niteliğinde olduğunun kabulüyle hareket edilmesi gerektiğini, işçinin ücretinin düşürülmesinin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; ilave tediye alacağı talebinin kabulüne karar verilmiş olmasının ilgili mevzuat ile güncel ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, özel hukuk tüzel kişisi olarak ticari yaşamına devam eden ve özel hukuk tüzel kişisi olan davalı Şirketin ilave tediye ücreti ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Davalı Şirket ile davacı arasında kadroya geçiş aşamasında iş sözleşmesi imzalanmadığı, davacı işçinin kadroya alınması ile birlikte işverenle asgari ücretin belli bir oranı seviyesinde ücret ödeneceğine yönelik sözleşme yapılmadığı ve bu yönde bir ücret anlaşmasının açıkça öngörülmediğinin anlaşıldığı, Yargıtay kararları göz önüne alındığında davacının fark ücret talep edemeyeceği, Mahkemenin bu yöndeki tespit ve değerlendirmelerinin dosya içeriğine uygun olduğu, bu hâlde davacı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı, öte yandan Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28.09.2023 tarihli ve 2023/9199 Esas, 2023/13399 Karar sayılı ilâmı "...Anılan sebeplerle, belediyelerin hissedarı olduğu şirketler 6772 sayılı Kanun kapsamında bulunmadıklarından, davalı Şirket ilave tediye ödemekle yükümlü değildir. Bu hâlde, dava konusu ilave tediye alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur." şeklinde olup davalı Şirketin ilave tediye ödemekle yükümlü olmadığı, İlk Derece Mahkemesince ilave tediye ücreti talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu, davalının bu yöndeki istinaf talebi yerinde olduğundan davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; dava ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar etmiş, ayrıca gerekçeli karar hakkının ihlali iddiasında bulunarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 375 sayılı KHK'nın geçici 24 üncü maddesi uyarınca sürekli işçi kadrosuna geçen davacının ücretinin tespiti ile talep edilen fark ücret alacağına hak kazanıp kazanamadığı ve davalı Şirketin ilave tediye alacağı ödemekle yükümlü olup olmadığı hususlarındadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 696 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 24 üncü maddesi ile ek 20 nci maddesi, 4857 sayılı Kanun'un 32 inci maddesi.

3. 6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi şöyledir:

"Umumi, mülhak ve hususi bütçeli dairelerle mütedavil sermayeli müesseseler, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlarla belediyeler ve bunlara bağlı teşekküller, 3460 ve 3659 sayılı kanunların şümulüne giren İktisadi Devlet Teşekkülleri ve diğer bilcümle kurum, banka, ortaklık ve müesseselerinde müstahdem olanlardan İş Kanununun şümulüne giren veya girmiyen yerlerde çalışmakta olan ve İş Kanununun muaddel birinci maddesindeki tarife göre işçi vasfında olan kimselere, ücret sistemleri ne olursa olsun, her yıl için birer aylık istihkakları tutarında ilave tediye yapılır."

4. Dairemizin 28.06.2022 tarihli ve 2022/6747 Esas, 2022/8363 Karar sayılı kararında ilave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar ve yararlanma şartlarına ilişkin ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:

"...

9. 6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde sayılan işverenler; Devlete ve ona bağlı olmak üzere, genel, katma ve özel bütçeli daireler, sermayesi değişen kurumlar, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar, belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşlar, 3460 sayılı Sermayesinin Tamamı Devlet Tarafından Verilmek Suretile Kurulan İktisadî Teşekküllerin Teşkîlâtîle İdare ve Murakabeleri Hakkında Kanun (3460 sayılı Kanun)

ve 3659 sayılı Bankalar ve Devlet Müesseseleri Memurları Aylıklarının Tevhid ve Teadülü Hakkında Kanun (3659 sayılı Kanun) kapsamına giren, sermayesinin tamamı Devlete ait olan veya bu sermaye ile kurulan iktisadi Devlet kuruluşları, 6772 sayılı Kanun kapsamındadır.

10. 3460 sayılı Kanun bugün itibari ile yürürlükte olan bir kanun değildir. 3659 sayılı Kanun ise, banka ve Devlet kurumlarında çalışan memurların aylıkları ile ilgili düzenleme getirmiş ve hâlen yürürlüktedir.

11. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda (5018 sayılı Kanun) merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ekli cetvellerde sayılmıştır. Bu cetvellerde genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, özel bütçeli idareler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar ve sosyal güvenlik kurumlarında çalışanların kanun kapsamında olduğunun kabulü gerekir.

12. İşçi yönünden kapsama gelince; 4857 sayılı Kanun kapsamına girsin girmesin, yukarda belirtilen işveren kapsamı dâhilindeki kurumlarda, 4857 sayılı Kanun’un 1 inci maddesindeki tanıma göre işçi sayılan herkes bu alacaktan yararlanacaktır. Kanun, 4857 ve 1475 sayılı İş Kanunu’ndan önceki İş Kanunu’na atıfta bulunmuştur. Buna göre “bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi” denir. O hâlde bir iş sözleşmesine dayanarak yukarıda belirtilen kurumlarda çalışan her işçiye ilave tediye ödemesinin yapılması gerekir.

13. 14.04.1930 tarihli ve 1471 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 01.09.1930 tarihinde yürürlüğe giren 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun (1580 sayılı Kanun) belediyelerin hak, yetki ve ayrıcalıklarını düzenleyen 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının ilk bendinde, “Belediye idareleri kanunun kendilerine tahmil ettiği vazife ve hizmetleri ifa ettikten sonra belde sakinlerinin müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tesviye edecek her türlü teşebbüsatı icra ederler.” hükmü düzenlenmiştir. 15.07.1934 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2571 sayılı Kanun’la, 1580 sayılı Kanun’un 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının beş numaralı bendinin birinci ve ikinci paragrafları;

“Belediye sınırı dahilinde muayyen mıntakalar arasında yolcu nakil vasıtası olarak otobüs, omnibüs, otokar, tünel, troley, füniküler işletmek munhasıran belediyelerin hakkıdır.

Bunların, belediyelerin de iştirak edecekleri şirketler vasıtasıyla yapılması ve işletilmesi veya icara verilmesi veyahut imtiyazın devri İcra Vekilleri Heyeti kararına bağlıdır” şeklinde değiştirilmiştir. 15.07.1934 tarihinde yürürlüğe giren bu değişiklikle, “belediyelerin de iştirak edecekleri şirketler” ifadesine açıkça yer verilmesi suretiyle, temel kanuni dayanak oluşturulmuştur. Anılan 19 uncu maddede yapılan 05.07.1939 tarihli ve 07.02.1990 tarihli değişikliklerde de bahsi geçen ifade korunmuştur.

14. 23.03.1984 tarihli ve 18350 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkındaki 195 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 09.07.1984 tarihli ve 18453 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un 8 inci maddelerinde, büyükşehir ve ilçe belediyelerinin, görevli oldukları konularda, 1580 sayılı Kanun ve diğer ilgili mevzuatta belediyelere tanınan hak, yetki, imtiyaz ve muafiyetlere sahip olacağı kabul edilmiştir.

15. 24.12.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 5272 sayılı Belediye Kanunu’nun 70 inci maddesinde “Belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilir.” hükmü düzenlenmiştir. 13.07.2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda, aynı yöndeki hükme Kanun'un yine 70 inci maddesinde yer verilmiştir.

16. 23.07.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26 ncı maddesinde de, büyükşehir belediyesinin kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilecekleri düzenlenmiştir.

17. Belediyeler, Anayasa’nın 127 nci maddesinde kabul edildiği üzere, kamu tüzel kişiliğini haizdir. İlgili mevzuatta belediyelere, yüklenen görevlerin yerine getirebilmesi için, önemli hak ve yetkiler verilmiş; kamusal ayrıcalıklar tanınmıştır. Diğer taraftan, merkezi idareye de belediyeler üzerinde vesayet yetkisi verilmiştir.

18. Belediyeler tarafından kurulan veya ortak olunan şirketler ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ( 6102 sayılı Kanun) hükümlerine tabi sermaye şirketleri olup belediyelerin tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişileridir. Belediyelerin kurdukları veya ortak oldukları ticaret şirketlerine, kamu tüzel kişiliği kazandıran herhangi bir kanun hükmü bulunmadığı gibi kamusal yetki ve ayrıcalıklar tanınmamıştır. Dolayısıyla, söz konusu şirketlerin kamu tüzel kişisi ya da kamu kurum ve kuruluşu oldukları kabul edilemez.

19. Diğer taraftan, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu iktisadi kuruluşlarını ve bunların müesseselerini, bağlı ortaklıklarını ve iştiraklerini kapsamaktadır. Kanun Hükmünde Kararname’nin 2 nci maddesinin birinci bendinde “Kamu iktisadi teşebbüsü "Teşebbüs"; iktisadi devlet teşekkülü ile kamu iktisadi kuruluşunun ortak adıdır.”; ikinci bendinde “İktisadi devlet teşekkülü "Teşekkül"; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsüdür.”; üçüncü bendinde “Kamu İktisadî Kuruluşu "Kuruluş"; sermayesinin tamamı Devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadî teşebbüsüdür.” tanımlamalarına yer verilmiştir. Bu tanımlamalarla sabit olduğu üzere, kamu iktisadi teşebbüslerinin sermayesi Devlete aittir. Belediyeler ise, Devlet tüzel kişiliğinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptir. Dolayısıyla belediyelerin hissedarı oldukları şirketler, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında olmayıp kamu iktisadi teşebbüsü sayılamaz.

20. Belediyelerin hissedarı olduğu şirketlerin hukuki statüsünün yukarıda yazılı olduğu şekilde belirlendikten sonra, 6772 sayılı Kanun kapsamında bulunup bulunmadıkları meselesinin değerlendirilmesine gelince; 6772 sayılı Kanun’un 1 inci maddesindeki düzenleme uyarınca, belediyeler ve bunlara bağlı teşekküller kanun kapsamındadır. Belediyelerin hissedarı olduğu şirketler ise 6102 sayılı Kanun hükümlerine tabi, belediyeden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğundan, bu şirketlerin belediyeye bağlı teşekkül sayılması mümkün değildir. Anılan maddede, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirketlerin Kanun kapsamında olduğu açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, madde metninde sermayesi belediyeye ait olan şirketlere yer verilmemesi kanun koyucunun tercihidir. Keza, 1580 sayılı Kanun’un, 15.07.1934 tarihinde yürürlüğe giren 2571 sayılı Kanun’la değişik 19 uncu maddesi hükmünde, belediyelerin iştirak edecekleri şirketler ifadesine açıkça yer verilmiş olduğu hâlde, bu tarihten sonraki bir tarih olan 11.07.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6772 sayılı Kanun’da, belediyelerin hissedarı olduğu şirketlerden bahsedilmemiş olması da bu durumun bir göstergesidir. Dolayısıyla, 6772 sayılı Kanun’un 1 inci maddesindeki, belediyeye bağlı teşekkül ifadesinden, kanun koyucunun, belediyelerin hissedarı olduğu şirketleri kastettiği söylenemez.

21. Anılan sebeplerle, belediyelerin hissedarı olduğu şirketler 6772 sayılı Kanun kapsamında bulunmadıklarından, davalı Şirket ilave tediye ödemekle yükümlü değildir. Bu hâlde, dava konusu ilave tediye alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.

..."

5. Dairemizin 25.06.2024 tarihli ve 2024/6472 Esas, 2024/10013 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.