Logo

9. Hukuk Dairesi2024/8208 E. 2024/10354 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sürekli işçi kadrosuna geçiş öncesi ve sonrası dönemlerde, alt işveren işçisinin bireysel ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan işçilik alacaklarından asıl işverenin sorumluluğunun kapsamı.

Gerekçe ve Sonuç: Anayasa Mahkemesinin 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bentlerini iptal etmesi ve iptal kararlarının kesinleşmemiş davalara da uygulanması gerekliliği gözetilerek, davalı Bakanlığın kadroya geçiş öncesi ve sonrası dönemdeki işçilik alacaklarından sorumlu olduğu gerekçesiyle mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2021/1321 E., 2024/99 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı ... (Bakanlık) vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; Şırnak İl Sağlık Müdürlüğü 112 Ambulans istasyonlarında hizmet alım ihalesi eşliğinde davalı ... Tavukçuluk Gıda Tarım Ürünleri İnşaat ve Nakliye İşleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinde (... Tavukçuluk Şirketi) ambulans şoförü olarak çalıştığını, 02.04.2018 tarihinden itibaren çalışmasına kadrolu olarak devam ettiğini, Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası üyesi olduğunu, Yüksek Hakem Kurulunun 06.03.2018 tarih, 2017/2890 esas 2018/502 sayılı kararı ile davalı Şirketin ve Sendikanın taraf olduğu 01.07.2017-17.01.2019 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesi imzalandığını, toplu iş sözleşmesinin geçici maddesine göre l ay içinde farkların ödenmesi gerektiğini, davalı Bakanlığın da diğer davalı Şirket ile birlikte sorumlu olduğunu ileri sürerek, hafta tatili, ulusal ... ve genel tatil, fazla çalışma ile toplu iş sözleşmesinden ... bir kısım alacaklarının dava tarihine kadar hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'i, yetki ve husumet itirazında bulunduklarını, toplu iş sözleşmesinin imzalayan tarafları bağladığını, mevzuat çerçevesinde davalı hizmet alım sözleşmesini imzalayan firmaya ödemelerin yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı ... Tavukçuluk Şirketi vekili cevap dilekçesi sunmamıştır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 08.07.2020 tarihli kararıyla; toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacının, davalı Bakanlığa ait işyerlerinde alt işveren firmalar nezdinde ambulans şoförü işçi olarak çalışmaya başladığı, Bakanlık ile davalı ... Tavukçuluk Şirketi arasında 11.01.2016 tarihinde "36 ay süreli 15 Elemanlı Ambulans Şoförü Hizmet Alım Sözleşmesi" imzalandığı, davacının çalışmalarını işbu sözleşme kapsamında 18.01.2016-01.04.2018 tarihleri arasında davalı ... Tavukçuluk Şirketi nezdinde sürdürdüğü, 02.04.2018 tarihinden itibaren ise dava tarihi de dâhil olmak üzere Şırnak İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde kadrolu olarak çalışmasına devam etmekte olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde Bakanlık vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 11.01.2021 tarihli kararıyla; 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KHK) gereğince sürekli işçi kadrosuna geçiş için başvuran işçinin "en son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmesi" durumu geçiş şartlarından biri olarak sayıldığından, serbest iradeye dayalı olarak verilen bir feragatın söz konusu olmadığı, kaldı ki davacının talebinin geçiş sırasındaki ücretin belirlenmesine ve bundan sonrasına ilişkin olup söz konusu feragatin kapsamına giren bir durumun da mevcut bulunmadığı, Yüksek Hakem Kurulunun 06.03.2018 tarihli ve 2017/2890 Esas, 2018/502 Karar sayılı kararı ile 01.07.2017-17.01.2019 tarihleri arasında yürürlük süreli Şırnak Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü tarafından ihale edilen 36 ay süreli 15 elemanlı ambulans şoförü hizmet alımı işini yüklenen davalı Şirketin ve Sendikanın taraf olduğu toplu iş sözleşmesinin sunulduğu, davacının toplu iş sözleşmesinin yürürlük tarihinden önce Sendikaya üye olduğu, toplu iş sözleşmesinin davalılara usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının hak ettiği alacak miktarlarının iş hukuku ilkeleri çerçevesinde usulünce ve gerekçeleri de belirtilerek gösterildiği, hesaplanan alacakların ödendiğinin davalı taraflarca ispat edilmediği, 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesi ve kadroya geçiş hükümleri nedeniyle Bakanlığın diğer davalı Şirket ile birlikte dava konusu alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu gerekçesiyle davalı Bakanlık vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Bakanlık temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 25.10.2021 tarihli kararıyla; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında “personel çalıştırılmasına dayalı” hizmet alım sözleşmesi yapılmasına rağmen Kamu İşveren Sendikası yetkilendirilmiş olmadığından kadroya geçiş tarihinden önce 06.03.2018 tarihinde imzalanan toplu iş sözleşmesinden ... alacaklar yönünden davalı Bakanlığın kadro öncesi döneme ilişkin sorumluluğu bulunmadığı, 02.04.2018 tarihinden önceki dönem için sadece alt işverenin sorumlu olduğu buna göre asıl işveren davalı ... yönünden taleplerin reddi gerektiği, ayrıca bireysel iş sözleşmesinden ... ve kadroya geçiş öncesine ilişkin dönemsel işçilik alacakları talepleri bakımından ise kadroya geçiş sırasında işçinin feragat beyanı olup olmadığı ve sulh sözleşmesi imzalayıp imzalamadığının araştırılarak sonucuna göre davalı Bakanlığın sorumluluğuna gidilmesi gerektiği, yöntemince verilecek kesin süre ile davalı ... Bakanlığından kadroya geçiş sonrası döneme ait ücret bordroları, ödeme belgeleri temin edilerek bundan sonra davacının sürekli işçi kadrosuna geçtiği 02.04.2018 tarihinden sonraki dönem için toplu iş sözleşmesinin yürürlük bitimi tarihine kadar toplu iş sözleşmesi hükümleri, bu tarihten sonra ise Yüksek Hakem Kurulunca karara bağlanan 31.10.2020 tarihine kadar uygulanacak olan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Geçici 23. Maddesi Uyarınca İdarelerce Sürekli İşçi Kadrolarına Geçirilen İşçilerin Ücret ile Diğer Mali ve Sosyal Haklarının Belirlenmesinde Esas Alınacak Toplu İş Sözleşmesi hükümleri uygulanarak kadroya geçişten sonraki dönem için toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan bir alacak olup olmadığının belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi Kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının 696 sayılı KHK ile sürekli işçi kadrosuna geçirildiği 02.04.2018 tarihinden önceki dönem bakımından alt işveren tarafından bağıtlanan toplu iş sözleşmesine dayalı alacaklardan sorumlu olmadığı, bozma ilâmından sonra davalı tarafından sadece feragat belgeleri sunulduğu, sulh sözleşmesi sunulmadığından kadroya geçiş öncesi dönemden davacının sadece bireysel iş sözleşmesinden kaynaklanan işçilik alacakları yönünden davalı Bakanlığın asıl işveren sıfatıyla sorumlu olduğu, davacının üyesi bulunduğu Sendika ile davalı Şirket arasında Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan 01.07.2017-17.01.2019 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesi hükümlerinin art etkisinin bulunmadığı, 18.01.2019-31.10.2020 tarihleri arasındaki dönemde 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 23. Maddesi Uyarınca İdarelerce Sürekli İşçi Kadrolarına Geçirilen İşçilerin Ücret İle Diğer Mali ve Sosyal Haklarının Belirlenmesinde Esas Alınacak Toplu İş Sözleşmesi Hükümlerinin uygulanması gerektiği, 02.04.2018-17.01.2019 dönemi için alt işveren işyerinde geçerli toplu iş sözleşmesi hükümlerinden davalı Bakanlığın sorumlu olduğu, davalı ... Tavukçuluk Şirketi tarafından ilk karara karşı istinaf ve temyiz yoluna başvurulmadığından bu davalı yönünden davacının usuli kazanılmış haklarının gözetildiği, görev yolluğu alacağı bakımından davacı tarafça ıslah dilekçesi ile bu talep atiye bırakılmış ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nunda (6100 sayılı Kanun) atiye terk etme müessesi olmadığından bu alacak yönünden talebin feragat nedeniyle reddine karar verildiği gerekçesiyle 02.11.2023 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı Bakanlık vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; davalı Bakanlığın sorumluluğunun sınırlandırılmasının hatalı olduğunu, davalı Bakanlığın ihale ile hastanenin bir kısım işlerini verdiği Şirketin çalıştırdığı işçilere karşı hak edilen tüm alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davacının imzalamış olduğu bir sulh sözleşmesi bulunmadığını, kadroya geçme karşılığı verilecek feragat dilekçesinin hukuken feragatin unsurlarını taşımadığını ve geçerliliği bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı Bakanlık vekili; kendilerine husumet yöneltilmesinin hatalı olduğunu, davacının diğer davalı Şirketin işçisi olduğunu, dava belirsiz alacak davası olarak açıldığından hukuki yarar yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, zamanaşımına uğrayan taleplerin reddi gerektiğini, davacının herhangi bir alacağı bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyetine ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; kadroya geçiş öncesi döneme ait bireysel iş sözleşmesinden ve toplu iş sözleşmesinden ... dönemsel işçilik alacakları bakımından davalı ... Bakanlığının sorumluluğu bulunup bulunmadığı ile 696 sayılı KHK kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçişten sonraki dönemde alt işverenin taraf olduğu ve yürürlük süresi devam eden toplu iş sözleşmesi hükümleri ile art etkisinin uygulanıp uygulanmayacağı noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı Kanun'un 41, 44, 47 ve 63 üncü maddeleri.

3. 696 sayılı KHK ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye (375 sayılı KHK) eklenen geçici 23 üncü madde.

4. Anayasa Mahkemesinin 17.04.2024 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 27.12.2023 tarihli ve 2018/96 Esas, 2023/222 Karar sayılı iptal kararının ilgili kısımları şöyledir:

"...

4. Geçici 23. Maddenin Birinci Fıkrasının (c) ve (ç) Bentleri

a. Anlam ve Kapsam

360. Dava konusu kurallarla sürekli işçi kadrosunda istihdam için başvuruda bulunacak işçilerden iki ayrı yazılı beyan istenmektedir. Bu beyanlardan ilki işçilerin bu kapsamda çalıştırılmalarına ilişkin olarak açtıkları davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edeceklerine dairdir. Diğer beyan ise işçilerin en son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiklerine dairdir.

361. Söz konusu yazılı beyanlara konu dava ve/veya icra takiplerinden feragat edildiğine dair tevsik edici belgeler ile imzalanacak sulh sözleşmesi ise yazılı sınavda başarılı olunmasından sonra sürekli işçi kadrolarına geçiş aşamasında ibraz edilecektir.

362. Ayrıca (c) bendinde yer verilen feragat şartının tarafı idare olan dava ve/veya icra takiplerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 375 sayılı KHK’nın geçici 25. maddesine dayanılarak hazırlanan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımı Sözleşmeleri Kapsamında Çalıştırılmakta Olan İşçilerin Sürekli İşçi Kadrolarına veya Mahalli İdare Şirketlerinde İşçi Statüsüne Geçirilmesine İlişkin 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 23 ve Geçici 24 üncü Maddelerinin Uygulanmasına Dair Usul ve Esaslar’a ilişkin tebliğin 16. maddesinde de sınavda başarılı olanların “4734 sayılı Kanun ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından çalıştırılmalarına ilişkin olarak idarelere karşı açtıkları davalardan feragat ettiklerine…” dair ilgili evraklarını sunması gerektiği açıkça ifade edilmektedir.

363. 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi tanımlandıktan sonra bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanun’dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden ... yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla dava konusu kurallarla idarelerin bu sorumluluğun tarafı olmalarının önüne geçilmiş olacaktır.

...

377. Dava konusu kuralların yer aldığı maddenin işçilere yasal haklarının ötesine geçen bir avantaj sunduğuna tereddüt bulunmamaktadır. İşçilerin bu imkân karşılığında vazgeçmesi öngörülen alacak ve haklar ise alt işveren işçisi olarak çalıştıkları dönemlere ilişkindir. Asıl işveren olan idarenin bu hak ve alacaklardan kaynaklı rücu imkânı da değerlendirildiğinde işçilere sunulan imkân karşılığında bu hak ve alacaklarından feragat etmelerinin istenmesi şeklinde mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın orantılı olduğu söylenemez.

378. Öte yandan işçilerden dava açmış olanların davalardan feragat etmeleri koşulunun konulması, hak arama özgürlüğünü kullanarak dava açmış olanların davalarından vazgeçmemelerine bağlanan sonuçlar nedeniyle kuralın yargı yoluna başvurmayı önemli ölçüde caydırıcı nitelik taşıdığı açıktır. Bu yönüyle kuralın hak arama hürriyetine getirdiği sınırlamanın da orantılı olmadığı anlaşılmaktadır.

379. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.

...

9. Geçici 24. Maddenin Birinci Fıkrasının (c) ve (ç) Bentleri

a. İptal Talebinin Gerekçesi

427. Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralların getirdiği şartların işveren karşısında daha güçsüz durumda olan işçileri güvenceli olduğunu düşündüğü işçi kadrosuna geçme hakkını kaybetme endişesiyle haklarından vazgeçmeye zorlayacağı ve eşit güce sahip olmayan taraflar arasında adaletsizliği arttıracağı, işçilerin çalışma edimini yerine getirmesine rağmen hukuken elde etmeleri gereken hakları yargı yoluyla alma hakkından zorunlu olarak vazgeçmelerine zorlandığı, hukuk devleti ve sosyal devlet ilkelerine aykırı hareket edildiği, ayrıca işçilerin hak arama özgürlüklerine ve bu kapsamda mahkemeye erişim haklarına doğrudan müdahale edildiği, düzenlemenin Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

428. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle kural, Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yönünden de incelenmiştir.

429. 375 sayılı KHK’nın geçici 23. maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bentlerine ilişkin Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine yönelik gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.

430. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.

..."

5. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 153 üncü maddesi şu şekildedir:

“Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.

Anayasa Mahkemesi bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.

Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun (…) teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.

İptal kararları geriye yürümez.

Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

6. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarihli ve 1989/11 Esas, 1989/48 Karar sayılı kararı şöyledir:

"...

Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi'nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa'nın, 'Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.' yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.

..."

7. 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının ilgili bölümü ise şu şekildedir:

"...

Sonradan çıkan içtihatları birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.

..."

8. Anayasa Mahkemesinin iptal kararının kesinleşmemiş davalara da uygulanması gerektiğine dair Dairemizin 04.02.2021 tarihli ve 2020/5169 Esas, 2021/3479 Karar sayılı ilâmının ilgili bölümü şöyledir:

"...

İptal kararının görülmekte olan benzer nitelikteki diğer davaları etkilemeyeceği kabul edilirse, iptal edilen kanuni düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu sabit duruma geldiğinden, T.C.Anayasası’nın 152 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince benzer nitelikteki davalara bakmakta olan bütün mahkemelerce Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılır ki, bu ihtimalde de görülmekte olan diğer davalar bakımından nihai olarak iptal kararının geriye yürümesi neticesi ortaya çıkacaktır.

Belirtmek gerekir ki, T.C. Anayasası’nın 'Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü' başlıklı 11 inci maddesine göre 'Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.' 138 inci maddeye göre de hâkimler öncelikle Anayasa’ya uygun olarak hüküm verirler.

Bütün bu açıklamalar ışığında, somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesince verilecek iptal kararının, kesin hüküm halini almış yargı kararları saklı kalmak şartıyla, geriye yürüdüğünü kabul etmek zorunludur. Esasen geriye yürümezlik ilkesi hukuk güvenliği amacıyla tercih edildiğine göre, bu ilkenin yalnız kesin hüküm halini almış kararlar bakımından kabul edildiğini söylemek onun amacına daha uygun düşer (Kıratlı, ...: Anayasa Yargısında Somut Norm Denetimi, Ankara, 1966, s. 180; Kuzu, Burhan: Anayasa Mahkemesinin İptal Kararlarının Geriye Yürümezliği Sorunu, İÜHFM, 1988, C:2, s.214; Teziç, ...: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2003, s.214; Aliefendioğlu, ...: Anayasa Yargısı ve Türk Anayasa Mahkemesi, Ankara, 1996, s.305; Tunç, ...: Türk Anayasa Yargısında İtiraz Yolu, Erzincan, 1992, s.72-73).

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15/06/2011 tarih ve 2011/20-231, 2011/425 E.K. sayılı kararında da 'Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır. Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakkın da istisnasını teşkil ederler' hususları belirtilmiştir.

Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/1989 tarih, 1989/11-48 E.K. sayılı kararında da 'Anayasa'nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi'nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Aynı durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa'nın, 'Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.' yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur...' hususları ortaya konulmuştur...."

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. İlâmın İlgili Hukuk bölümünün (4) numaralı paragrafında yer verildiği üzere, 17.04.2024 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 27.12.2023 tarihli ve 2018/96 Esas, 2023/222 Karar sayılı iptal kararı ile; 375 sayılı KHK'nın geçici 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bentlerinin iptallerine karar verilmiştir. Bu durumda İlgili Hukuk bölümünün (6), (7) ve (8) numaralı paragraflarında yer verilen kararlarda da açıklandığı üzere, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının eldeki gibi kesin hüküm hâlini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanması zorunludur.

İlk Derece Mahkemesince; bozmaya uyularak yapılan araştırma neticesinde davalılar tarafından sadece feragat belgeleri sunulduğu, sulh sözleşmesi sunulmadığı gerekçesiyle kadroya geçiş öncesi dönemden davacının sadece bireysel iş sözleşmesinden kaynaklanan işçilik alacakları yönünden davalı Bakanlık asıl işveren sıfatıyla sorumlu tutulmuş ise de, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı dikkate alındığında, davalı Bakanlığın söz konusu dönemden asıl işveren sıfatıyla sorumlu tutulması sonuç itibarıyla yerindedir.

3. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı ve özellikle (2) numaralı paragrafta yer alan ilave gerekçeye ve temyiz edenin sıfatı ile temyiz nedenlerine göre kararın usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı vekili ile davalı Bakanlık vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.