"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/977 E., 2023/2377 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 11. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/490 E., 2021/718 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince 22.01.2024 tarihli ek karar ile temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar verilmiştir.
Ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
Dosya içeriğine göre Bölge Adliye Mahkemesince dava miktarı dikkate alınarak temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar verilmiş ise de dava dilekçesinde iddia edilen çalışma süresi, ücret miktarı ile talep edilen alacak kalemlerinin sayısı ve niteliği birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmeye göre reddedilen ve temyize konu edilen miktar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen miktar itibarıyla kesinlik sınırını aşmaktadır. Bu durumda temyiz dilekçesinin miktardan reddine ilişkin ek kararın hatalı olduğu anlaşılmakla; 22.01.2024 tarihli ek kararın bozularak ortadan kaldırılması gerekir.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, ek kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde su arıza işçisi olarak işe başladığını ve 14.05.2015 tarihinde emekli olduğunu, ancak toplu iş sözleşmesine göre tazminatının ödenmediğini fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, yıllık izinlerini hiç kullanmadığını, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan mali ve sosyal haklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ücret ve ücret zammı ikramiye, yemek parası (yiyecek yardımı), giyecek yardımı, evlenme yardımı alacağı, eğitim yardımı doğum yardımı, ölüm yardımı, ... yardımı, birleştirilmiş sosyal yardım, sağlık ve güvenlik yardımı alacağı ile fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti, ulusal ... ve genel tatil ücreti, asgari geçim indirimi, ilave tediye ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacının emekli olduğunu, yasal düzenlemeye göre tavan dikkate alınarak kıdem tazminatının tam ödendiğini, yıllık izinlerini kullandığını ve bakiyesinin ödendiğini, tüm alacaklarının ve ücretlerinin ödendiğini, davacının geriye doğru birden fazla toplu iş sözleşmesi dönemlerine ilişkin dava açmasının kötüniyetli olduğunu, tarafları arasındaki borç doğurucu hükümlerin toplu iş sözleşmesinin sona ermesi ile birlikte ortadan kalktığını, sona eren normatif bölümünün ise iş sözleşmesi olarak devam ettiğini ve yeni toplu iş sözleşmesinin yürürlüğe girmesi ile sona erdiğini, önceki sözleşmede yer alan bazı hakların değiştirilmesi ve kaldırılmasının mümkün olduğunu ve aksi kararlaştırılmadıkça sona eren toplu iş sözleşmesi hükümlerinin sonradan yapılan sözleşme açısından kazanılmış hak teşkil etmediğini, davacının tüm haklarının ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; fesih tarihi ve dava tarihi gözetilerek tüm taleplerin zamanaşımına uğradığı, yıllık izin alacağının fesihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresine olduğu ve bu talebin de zamanaşımına uğradığı, kıdem tazminatının ise fesih tarihi ve dava tarihi gözetilerek henüz zamanaşımına uğramadığının anlaşıldığı, davacının emeklilik nedeniyle iş sözleşmesi feshedilerek davalı tarafça bir miktar kıdem tazminatı ödemesi yapıldığından kıdem tazminatına hak kazandığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, kıdem tazminatı tavanının mutlak emredici nitelikte olduğu, kıdem tazminatı tavanı üzerinden yapılan hesaplama ile bu tazminatın da ödendiği ve bakiyesinin kalmadığının tespit edildiği, 16.07.2021 tarihli bilirkişi raporunun dosya kapsamına ve içtihatlara uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; yıllık izin ücreti alacağının 2017 yılı değişikliğinden önce 10 yıllık zamanaşımı süresine tâbi olduğunu, Yargıtay uygulaması da bu yönde olduğundan yıllık izin alacaklarının zamanaşımına uğramadığını, davacının kıdem tazminatının hesaplanmadığını, bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, izin formlarında imzası bulunmadığından bu belgelerin dikkate alınamayacağını, Mahkemenin, itirazları doğrultusunda ek rapor almadığını, kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağının kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile reddine karar verildiğini, 4857 sayılı İş Kanunu (4857 sayılı Kanun) ile gelinen noktada kıdem tazminatına ilişkin düzenlemenin artık nispi emredici hüküm hâline dönüştüğünü, nispi emredici hükümlerin aksinin ise taraflar dilerlerse kararlaştırabileceğini, taraflar arasında yapılan toplu iş sözleşmesinde "Kıdem tazminatının 60 günlük ücret ödeneceği" hususunun 72 nci madde ile kararlaştırıldığını, bu durumda Mahkemece yapılacak işin toplu iş sözleşmesinin hükümlerini uygulamak olması gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kıdem tazminatı tavanının kanunda emredici şekilde düzenlendiği ve işçi yararına olsa da tavanı arttıran ya da tümüyle ortadan kaldıran sözleşme hükümlerinin geçerli olmadığı, bu nedenle fesih tarihinde yürürlükte bulunan kıdem tazminatı tavan miktarına göre saptanan kıdem tazminatı miktarının davacıya ödendiği anlaşıldığından davacının bakiye kıdem tazminatı alacağının bulunmadığı, yine 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 15 inci maddesi ile 4857 sayılı Kanun'a eklenen ek 3 üncü maddesinde de yıllık izin alacağının beş yıllık zamanaşımına tâbi olduğu öngörüldüğünden 5 yıllık zamanaşımına tâbi olan yıllık ücretli izin alacağının dava tarihinde zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek ayrıca yıllık izin ücreti alacağına banka mevduat faizinin uygulanmasının gerektiğini, emsal dosyalarda kayıtlar incelenerek fazla çalışmanın hesaplandığını, davalı yönünden vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin hatalı hesaplandığını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kıdem tazminatının usul ve yasaya uygun hesaplanıp hesaplanmadığı, zamanaşımı def'i, yargılama gideri ile vekâlet ücreti noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı Kanun’un 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte olan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 39 uncu maddesi, 4857 sayılı Kanun’un 41, 53, 54 ve 59 uncu maddeleri ile ek 3 üncü maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 147 nci maddesi.
3. Yıllık izin ücretine uygulanacak zamanaşımına ilişkin ilke ve esaslar, Dairemizin 22.09.2021 tarihli ve 2021/7965 Esas, 2021/12611 Karar sayılı ilâmında da şu şekilde açıklanmıştır:
"...
4857 sayılı İş Kanununun “Sözleşmenin sona ermesinde izin ücreti” başlığını taşıyan 59 uncu maddesine göre, “iş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar”. Belirtilen düzenlemede iş sözleşmesinin sona ermesi halinde kullandırılmamış olan yıllık izin sürelerine ait ücretin “ücret” niteliği özellikle vurgulanmıştır. İş Kanunu’nun 32. maddesinin 6. fıkrasına göre iş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve Kanundan ... para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur. Aynı maddenin sekizinci fıkrasına göre ise, ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 126 ıncı maddesinin üçüncü bendinde, başkalarının maiyetinde çalışan veya müstahdemi olan kimselerin, hizmetçilerin, yevmiyecilerin ve işçilerin ücretleri hakkındaki davaların beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirtilmişti. Yargıtayca bu yasal düzenlemeler de dikkate alınarak, yıllık izin ücretinin beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu kabul edilmekteydi.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra anılan Kanunda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 126/3 hükmüne yer verilmediği gerekçesiyle yıllık izin ücretinin Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ıncı maddesinde düzenlenen on yıllık genel zamanaşımına tabi olacağı ileri sürülmüş ise de, Türk Borçlar Kanunu’nun 147 inci maddesinin gerekçesinde hizmet sözleşmesi hükümlerine göre çalışanların “dönemsel edimler” niteliğindeki ücret alacaklarının aynı maddenin birinci bendi kapsamına girmesi nedeniyle, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 126 ıncı maddesinin üçüncü bendindeki hükmün ayrıca düzenlenmesine gerek görülmediği belirtilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147 inci maddesinin birinci bendine göre, “Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler” beş yıllık zamanaşımına tabidir. Yıllık ücretli izin dönemsel edim niteliğinde olup, yıllık izin ücreti hakkında da anılan hüküm uygulanmalıdır. Nitekim 12.10.2017 tarih ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 15. maddesi ile İş Kanunu’na eklenen ek 3 üncü maddede de yıllık izin ücretinin beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu açıkça düzenlenmiştir. Bu açıklamalara göre, yıllık izin ücretinin tabi olduğu zamanaşımı süresinin, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarih ile 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarih arasındaki dönemde de beş yıl olarak kabulü gerekmektedir...."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Bölge Adliye Mahkemesince verilen 22.01.2024 tarihli ek kararın BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Ek karar yönünden alınan temyiz harçlarının istek hâlinde ek kararı temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.