"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çatalca 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Vakıf temsilcisi tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Vakıf temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, 01.02.2008 tarihinden itibaren davalı ... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) 4 üncü maddesinin (a) bendi kapsamında işçi olarak çalıştığını, 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği, her yıl için ilave tediye ve ek ilave tediye alacağı hakkı olduğu hâlde bugüne kadar hiçbir ödeme yapılmadığını ileri sürerek ilave tediye alacağının davalı Vakıftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Vakıf temsilcisi cevap dilekçesinde; Vakfın, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu (3294 sayılı Kanun) doğrultusunda kurulduğunu, özel hukuk tüzel kişiliğini haiz olduğunu, her ne kadar kamu görevi ifa etse de kamu kurumu niteliğinde bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. Çatalca 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 04.07.2017 tarihli ve 2016/748 Esas, 2017/292 Karar sayılı ilâmı ile; davacının davalı Vakıfta 01.02.2008 tarihinden itibaren aralıksız 4857 sayılı İş Kanunu'na tâbi ve 5510 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin (a) bendi kapsamında işçi olarak çalıştığı ve dava tarihi itibarıyla çalışmaya devam ettiği, davalı Vakfın nitelik itibarıyla 6772 sayılı Kanun kapsamında Devlete bağlı bir kuruluş olduğu ve Vakıfta çalışan işçinin 6772 sayılı Kanun'da düzenlenen ilave tediye alacağından yararlanması gerektiği, davalı Vakıf tarafından işe başladığı tarihten itibaren davacıya hiçbir ilave tediye alacağı ödemesinin yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı Vakıf temsilcisi tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
3. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin 19.12.2019 tarihli ve 2017/3247 Esas, 2019/3143 Karar sayılı ilâmı ile; sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının, 14.06.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3294 sayılı Kanun ile kurulduğu, öte yandan vakıfların, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 101 ve devamı maddeleri ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nda (5737 sayılı Kanun) düzenlenen özel hukuk tüzel kişileri olduğu, ancak sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının özel hukuk tüzel kişiliği olsa bile kanundan alınan yetki ile kurulduğu, Devlete bağlı olduğu ve kamusal yetki ve ayrıcalıklardan yararlandığının anlaşıldığı, zira bugün için Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün taşradaki faaliyetlerini Türkiye çapında 973 il ve ilçede her ilde vali ve her ilçede kaymakam başkanlığında oluşturulmuş sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları aracılığıyla yürütülmekte olduğu, bununla birlikte vakfa personel alımının Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne bağlı Vakıf Hizmetleri Daire Başkanlığının norm kadro standart ve esasları kapsamında yapıldığı, diğer yandan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının yapısını inceleyen Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü iç denetim raporu ile açıkça, bu vakıfların kamu kurumu şeklinde örgütlendiği, denetiminin hesap yönünde Vakıflar Genel Müdürlüğü, idari yönden ise İçişleri ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı olduğu, vakıfların harcamalarının iş ve işlemlerini araştırma ve inceleme, izleme ve denetlemenin görev ve yetkisinin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yapıldığını belirtildiği, en önemlisi de yürürlükteki 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin vakıf çalışanları ile ilgili 11 ve 34 üncü maddelerinde düzenlemelere yer verildiği, nitekim Fon Kurulunca çıkarılan esaslara uygun olarak 2012 yılından itibaren ilave tediye niteliğinde iki aylık ücret tutarında ikramiye ödenmesine karar verildiği, bu kararın 2014 yılında yapılan değişiklikle Bakanlığın çıkardığı Esaslar'ın 11 inci maddesinde de kurala bağlandığı, tüm bu maddi ve hukuki olgulara göre sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kamuya bağlı ve kamu yetkilerini kullanan bir kuruluş olduğunun kabulü gerektiği, özel hukuk hükümlerine tâbi olmalarının ilave tediye ödenmesine engel olmadığı, zira 6772 sayılı Kanunu 1 inci maddesi uyarınca sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşların Kanun kapsamında olduğu, bu vakıfların da bütçeden ayrılan ödenek nedeni ile sermayesi Devlete ait kurum olduğu, buna göre her ne kadar İlk Derece Mahkemesince ıslah dilekçesi doğrultusunda davanın kabulü yönünde karar verilmişse de Fon Kurulu kararına bağlı olarak 2012 yılından itibaren ilave tediye niteliğinde ikramiye ödenip ödenmediğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı, şayet Fon Kurulu kararına bağlı olarak 2012 yılından itibaren ilave tediye niteliğinde ikramiye ödeniyor ise ilave tediye ödenmeyeceği kabulünden hareketle; davacının çalıştığı süreye ilişkin sözleşme ve işyeri kayıtları değerlendirilerek Fon Kurulu kararına bağlı olarak 2012 yılından itibaren varsa ödenen ikramiyelere ilişkin kayıtların davalı Vakıftan müzekkereyle istenmesi, ödenen ikramiye miktarlarının yıllara göre tespit edilmesi, ikramiye ödemesi yapılan yıllar için ilave tediyenin ödendiğinin kabul edilmesi ve varsa diğer çalışma dönemi açısından hesaplama yapılması gerektiğinden, Mahkemece yapılan araştırma ve tespitlerin yeterli olmadığı, eksik hususların ikmali ile davadaki talepleri değerlendirir şekilde karar verilmesi ve kararda gerekçelerin açıklanması yönünden, davalı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın, davanın yeniden görülmesi için Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Çatalca 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 13.12.2021 tarihli ve 2020/8 Esas, 2021/739 Karar sayılı ilâmı ile; Hakimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesinin 04.11.2021 tarihli ve 1112 sayılı kararı ile; Silivri İş Mahkemesinin 11.11.2021 tarihi itibarıyla faaliyete geçirilmesine karar verilmiş olduğundan, söz konusu karar uyarınca dosyanın yetkili ve görevli Silivri İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Silivri İş Mahkemesinin 07.02.2022 tarihli ve 2022/342 Esas, 2022/95 Karar sayılı ilâmı ile; davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine, dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
6. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 27.04.2022 tarihli ve 2022/1174 Esas, 2022/1348 Karar sayılı ilâmı ile; Çatalca 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine kesin olarak karar verilmiştir.
7. Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.10.2022 tarihli ve 2022/639 Esas, 2022/659 Karar sayılı kararı ile; bilirkişiye tevdi edilen dosyaya ilişkin gelen rapor üzerine dava dilekçesinde talebin brüt olarak istendiği, ıslahın brüt olarak yapıldığı, ancak son raporun net olarak hesaplandığı, bu noktada yapılan hesaplamaların net ve brüt şeklinde yapılarak Mahkemeye sunulması için dosyanın tekrar ek rapor alınmak üzere tevdi edildiği ancak Mahkeme ara kararını karşılar mahiyette rapor tanzimi bilirkişi tarafından yapılamamış olsa da davacı vekilinin duruşmada, her ne kadar dava dilekçesinde brüt şeklinde talepte bulunulmuş ise de brüt hesap yapılmasının imkânsıza yakın olduğu bilirkişi tarafından bildirildiği için net üzerinden karar verilmesini talep ettikleri şeklindeki beyanı dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Vakıf temsilcisi istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Vakıf temsilcisi istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporunda davacının ilave tediye yönünden hak ediş rakamlarının 2012 yılı ve sonrasında yapılan ikramiye ödemeleri dikkate alınmadan hesaplandığını, yeniden bilirkişi incelemesi talebi kabul görmeden karar verildiğini, Kurumun özel hukuk tüzel kişisi olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının, 6772 sayılı Kanun kapsamında sayılan işyerlerinden olması nedeniyle ilave tediye alacağından sorumlu tutulmasının hukuka uygun olduğu, ikramiye ödemelerinin yapıldığı 2012 yılı öncesi davacının ilave tediye ücreti alacağı hakkı bulunduğu, yapılan ikramiye ödemeleri mahsup edilerek davacının ilave tediye ücreti alacağının denetime elverişli bilirkişi ek raporuna göre kabulünün yerinde olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Vakıf temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Vakıf temsilcisi temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrarlayarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının 6772 sayılı Kanun kapsamında bulunup bulunmadığı, buna göre davacının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmadığı ve alacağın hesaplanması noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 123 üncü maddesi, 6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi, 3294 sayılı Kanun'un 1 ila 8 inci maddeleri,. 4721 sayılı Kanun'un 101, 102 ve 111 inci maddeleri, 5737 sayılı Kanun'un 2 ve 33 üncü maddeleri, 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 7 nci maddesi.
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.06.2017 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı kararı.
4. Özel hukuk tüzel kişisi olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının 6772 sayılı Kanun bakımından kamu tüzel kişisi olarak kabulünün mümkün olmadığına ilişkin Dairemizin 19.01.2022 tarihli ve 2022/16 Esas, 2022/583 Karar sayılı kararı.
5. Yine aynı mahiyette Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2023 tarihli ve 2023/723 Esas 2023/1161 Karar sayılı kararı ile Dairemizin 25.04.2022 tarihli ve 2022/4582 Esas, 2022/5176 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. 3294 sayılı Kanun hükümlerine istinaden Kanun'un amacına uygun faaliyet ve çalışmalar yapmak ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdi ve ayni yardımda bulunmak üzere her il ve ilçede sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları kurulmuştur. 3294 sayılı Kanun'un 5263 sayılı Kanun’un 19 uncu maddesi ile değişik 7 nci maddesinin birinci fıkrasında, "... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları kurulacağı", üçüncü fıkrasında ise "Vakıf senetlerinin mahallin en büyük mülki amiri tarafından Medeni Kanun hükümlerine göre tescil ettirileceği" belirtilmiştir.
5737 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesine göre de "Vakıflar özel hukuk tüzel kişiliğine sahiptir." Anayasa'nın 123 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında "Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur." hükmü mevcuttur. Görüldüğü üzere, kanun koyucunun sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına bilinçli olarak kamu tüzel kişiliği vermediği, 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmasını ve özel hukuk hükümlerine göre faaliyet göstermesini istediği açıktır.
2. Öte yandan 3294 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde vakfın gelirleri belirtilmiş olup, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının gelirlerinin, sadece Fondan aktarılan paydan oluşmadığı; bunun yanında işletme ve iştiraklerden elde edilecek gelirlerden ve diğer gelirlerden oluştuğu anlaşılmaktadır.
3. Bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının özel hukuk tüzel kişisi olduğu, kuruluş amacı ve mali yapısı itibarıyla kamu kurumlarından farklı nitelikte olduğu ve bu bağlamda 6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi kapsamına girmeyeceği açıktır. Anılan sebeple Mahkemece, ilave tediye alacağına yönelik talebin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, 14.06.1986 tarihinde 3294 sayılı Kanun ile Devlet eliyle kurulmuştur.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.06.2017 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı kararında, "... Vakfın mal varlığı ise 4 üncü maddesinde 'vakfın kuruluştaki mal varlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan aktarılan ve derhal faaliyete geçmeye yeter şekilde tahsis edilen miktar olduğu ifade edilmiştir' ..." denilmiştir. Görüldüğü üzere bu vakıfların kuruluş sermayesi Devlet kurumu olan Fon Kurulu tarafından sağlanmaktadır. Vakfın gelirleri "3294 sayılı Kanun'un 8 inci maddesine göre Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan aktarılacak miktar, işletme ve iştiraklerden elde edilecek gelirler ve diğer gelirler olarak” belirtilmiştir.
6772 sayılı Kanun ise 1956 tarihinde kabul edilmiştir. İlave tediye Kanun'dan doğan ikramiye türüdür.
6772 sayılı Kanun ile ilave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanı düzenlenmiş; Kanun'un 1 inci maddesinde, Devlet ve ona bağlı kurumların hangileri olduğu ayrıca yararlanacak kişiler belirlenmiş olup bu Kanun kapsamında olanlar içinde ise sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan şirketler ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar da sayılmıştır.
6772 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihte sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları mevcut değildir. 6772 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihte ve öncesinde Devlet tarafından kurulmuş bu sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları mevcut olsa idi herhâlde sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirketler ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar gibi bu vakıflar da 6772 sayılı Kanun kapsamında olurdu. Dolayısıyla bugün burada zamana göre amaca uygun yorum yöntemine başvurularak bu vakıflarda çalışan işçilerin ilave tediye hakları bakımından hakkaniyete aykırı sonuçların kaldırılması gerekmektedir. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kapsama alınması; 6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde açık bir düzenleme yapılıncaya kadar, kanundaki örtülü (gerçek olmayan) boşluğun amaca uygun yorum yöntemi ile doldurulmasıyla sağlanabilir. Süreç içinde de önce Fon Kurulu, 2012 yılından itibaren bu vakıflarda çalışan işçilere ilave tediye niteliğinde iki aylık ücret tutarında ikramiye ödenmesine karar vermiş; daha sonra da 25.05.2018 tarihli 7144 sayılı Kanun'un 7 nci maddesinde "Vakıflar, 18.10.2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Müdürlüğünce imzalanacak işletme düzeyinde toplu iş sözleşmesi kapsamında işyerleridir." düzenlemesi getirilmiştir.
Tüm bu gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde bu vakıfların, kapsam bakımından 6772 sayılı Kanun'da tanımlanan Devlete ait olan şirketler gibi değerlendirilmesi ve burada çalışan işçilerin; 2012 yılından önceki dönem için ilave tediye hakkından yararlandırılması, 2012 yılından sonraki dönem için ise 2012 yılındaki Fon Kurulu kararı ile ödenen ilave tediye yerine geçen ikramiye nedeniyle ilave tediyeden yararlandırılmaması gerekmektedir.
Yukarıda açıkladığımız görüşümüzdeki gerekçeler doğrultusunda sonucu itibarıyla doğru olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin kararının onanması gerektiğinden bozma yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.