"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 44. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 28.12.2022 tarihli ve 2020/2001 Esas, 2022/4977 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) ncı alt bendi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, Bölge Adliye Mahkemesi kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Kanun'un 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre iş sözleşmesi 21.02.2017 tarihinde sona eren davacının, kabul edilen ve temyize konu edilen toplam alacak miktarı 4.208,91 USD olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 378.290,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirketin Gürcistan'daki grup şirketi olan ... Şirketinde 26.03.2015-20.03.2017 tarihleri arasında kalıpçı formeni olarak çalıştığını, 2.250,00 USD ücret aldığını, mesainin haftanın 7 günü 07.00-19.00 ve 19.00-07.00 arasında iki vardiya hâlinde olduğunu, 15 günde bir vardiya değişimi sırasında bir gün hafta tatili kullandıklarını, sair hafta tatillerinde ise çalıştıklarını, iş sözleşmesinin iş bitimi nedeniyle işveren tarafından sonlandırıldığını ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; ... Şirketinden temin edilerek sunulan belgeler incelendiğinde davacının 02.03.2015-30.05.2016 tarihleri arasında çalıştığını ve tüm haklarını alarak işten ayrıldığını, daha sonra 24.08.2016 tarihinde işe girip 23.02.2017 tarihinde istifa ederek ve tüm haklarını alarak ayrıldığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının müvekkili Şirket nezdinde çalışmadığını, müvekkili Şirketin işçilerin Gürcistan'a gönderilmesinde aracılık etmediğini, bu nedenle davada taraf olmadıklarını, dava dışı ... isimli Şirketin Gürcistan kanunlarına göre kurulmuş ayrı ve bağımsız bir Şirket olduğunu, somut olayda Türk hukukunun uygulanamayacağını, alacakların zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu uyuşmazlığa Gürcistan hukukunun uygulanması gerektiği, davacının alacaklarından davalı Şirketin sorumlu olduğu, davacının 06.03.2015-01.06.2016 ve 23.08.2016-21.02.2017 tarihleri arasında hizmet süresinin 1 yıl 8 ay 25 gün olduğu, dosyaya sunulan tarihsiz istifa dilekçesinde “çalışmakta olduğum işyerinizden hiçbir baskı altında kalmadan kendi isteğimle 23/02/2017 tarihinde ayrılmak istiyorum.“ yazılı olduğu, davalının 23.02.2017 tarihinde istifa dilekçesi imzalandığı yönündeki savunması ile davacının 21.02.2017 tarihinde Türkiye’ye dönüş yapmasının birbiriyle çeliştiği, istifa dilekçesinin Türkiye dönüş tarihi ile uyum göstermemesi ve dinlenen tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde iş sözleşmesinin davalı tarafından sonlandırıldığı, ancak fesih yönünde dosyaya haklı veya geçerli bir neden sunulmadığından davacının ihbar tazminatına hak kazandığı, Gürcistan hukukunda kıdem tazminatına dair düzenleme olmadığından davacının bu talebinin reddine karar verildiği, tanık beyanları ve emsal dosyalar dikkate alınarak davacının davalı işyerinde bir hafta 6 gün, izleyen hafta 7 gün 07.00-19.00 saatleri arasında toplam 1,5 saat ara dinlenmesi vererek çalıştığı, belirtilen çalışma sisteminde davacının 6x10,5=63 saat çalışma yaptığı, haftalık 63-40=23-20=3 saat fazla çalışma yaptığı, talebin tanık beyanlarıyla ispatı nedeniyle %30 indirim yapıldığı, yine tanık ifadelerinden ve emsal dosyalardan işyerinde günlük 10,5 saat çalışma yapıldığı, davalı tarafça çalışılan hafta tatilleri için 10 saat üzerinden ödeme yapıldığı ancak 10,5 saatlik fiilî çalışma olmasından kaynaklı 0,5 saat eksik ödeme ortaya çıktığı, söz konusu 0,5 saatlik ortaya çıkan hafta tatili eksik ödemesi için hesaplanan hafta tatili ücretininde tanık beyanlarıyla ispatlanması nedeniyle %30 indirim yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı vekili; davacının ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, somut uyuşmazlığa Gürcistan hukukunun uygulanması ve davanın reddi gerektiğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davacı vekili; davalının cevap dilekçesinde yabancı hukukun uygulanması talebi bulunmadığını, bu nedenle güncel Yargıtay kararlarına göre uyuşmazlığın çözümünde yabancı hukukun uygulanamayacağını, sözleşmede belirtilen ücretin esas alınmamasının hatalı olduğunu, Yargıtayın içtihat değişikliği sebebiyle verilen kararlarda davalı taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; somut olayda davacının Gürcistanda’da çalıştığı, bu bağlamda yabancılık unsurunun tarafların kabulünde olduğu ve taraflar arasında çalışılan ülke hukukunun uygulanacağına dair iş sözleşmesi hükümleri bulunduğu, cevap dilekçesi ile olayda Türk hukukunun uygulanamayacağının davalı tarafça savunulduğu, bu nedenle somut olaya Gürcistan hukukunun uygulanmasının yerinde olduğu, dosyada mevcut istifa dilekçesi yurda dönüşten sonraki tarihte imzalanmış görünmekle istifaya itibar edilmemesinin isabetli olduğu, davacının yaptığı iş ve çalıştığı süre dikkate alındığında kabul edilen ücretin dosya kapsamına uygun olduğu, İlk Derece Mahkemesinin davacının çalışma koşullarına göre fazla çalışma ve hafta tatili ücreti taleplerini kabulünün Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2023/3903 Esas, 2023/9584 Karar sayılı kararı ile uyumlu olduğu, ödemeye dair ispat külfeti yerine getirilmediğinden fazla çalışma ve hafta tatili ücretlerinin hüküm altına alınmasının yerinde olduğu, kabul ve reddedilen tutarlara göre yargılama masraflarına ve vekâlet ücretine hükmedilmesinde hata bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; davalının cevap dilekçesinde zamanaşımı ve husumet itirazında bulunduğunu ancak yabancı hukuk veya mutad işyeri hukukuna dair itirazının bulunmadığını, bu nedenle uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı tarafın temyiz dilekçesi miktardan reddedildiğinden, temyiz sebeplerine yer verilmemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş sözleşmesine uygulanacak hukuka, vekâlet ücreti ve yargılama giderine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 2, 5, 8, 24, 27, 40 ve 44 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukukun tespiti bakımından yeni esaslar belirlenerek yabancı hukukun uygulanması yönünde içtihat değişikliğine gidilmiştir. Diğer taraftan gerek Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin gerekse Dairemizin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davaların bir kısmında, benimsenen yeni görüş doğrultusunda yabancı hukukun uygulanması, davacı taraf aleyhine bazı olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu sebeple Dairenin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davalarda, Mahkemece görüş değişikliğine bağlı olarak yabancı hukukun uygulanması nedeniyle ret kararı verilmesi durumunda bu ret sebebi ile davacı aleyhine vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesinin hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı sonucuna varılmıştır.
3. Somut uyuşmazlıkta, dava tarihinin 08.10.2019 olması ve davanın yabancı hukukun uygulanması nedeniyle kısmen reddedilmiş olması karşısında, Dairenin önceki uygulamasına güvenerek dava açan davacı aleyhine, davalı yararına vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi hakkaniyete aykırıdır.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davalı Temyizi Yönünden
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalıya iadesine,
B. Davacı Temyizi Yönünden
1. Davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davacı tarafın temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (6) numaralı bendinin hükümden çıkartılarak yerine "6-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 20.209,50 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı yararına vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına," bendinin yazılması,
Hüküm fıkrasının (8) numaralı bendinin hükümden çıkartılarak yerine "8-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına," bendinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.11.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dosya içeriğine göre taraflar arasında yapılan sözleşmenin 3.1 inci maddesine göre davacının sözleşmenin 4.1, 4.2 ve 4.3 üncü maddelerinde belirtilen toplam çalışma düzenindeki aylık çalışma karşılığında aylık toplam 2.250,00 USD ücret alacağı belirtildikten sonra aynı maddede “Aldığı ücretin açılımı: Maaş karşılığı ödenecek tutar 1.125,00 (BİN YÜZ YİRMİ BEŞ) USD, saatlik ücretinin ise 7,03 (YEDİ, SIFIR ÜÇ) USD” olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin 3 üncü maddesine göre “Tüm ödemeler...’si olarak müteakip ayın 15’i ila 25’i arasında banka havalesi olarak yapılacaktır”. Sözleşmenin “Çalışma Saatleri ve Yeri” başlıklı 4 üncü maddesinde ise pazartesi, salı, çarşamba, perşembe, cuma ve cumartesi günlerinin normal çalışma günü olarak yapılacağı (4.1), haftada 6 gün ve her iki haftada 1 pazar günü çalışma yapılacağı (4.2) ve gündüz çalışma saatlerinin 07.00-12.00, 13.00-18.00, gün içinde toplam yarım saat ara dinlenme şeklinde olacağı (4.3) belirtilmiştir. Sözleşmeye göre “Fazla mesai, hafta boyunca cumartesi günü dahil 20 saat” (4.5) olup, pazar günleri çalışma yapılan haftalarda, pazar günleri 10 saat hafta tatili çalışması yapılacaktır (4.6). Yine sözleşmeye göre “Fazla mesai ücretlendirilmesi burada belirtilen saatlik çalışma ücretine göre ve bu sözleşmenin madde 5.1, 5.2, 5.3 ve 5.4’e uygun zamlı hesaplanarak ödenecektir (3.1)”. Sözleşmenin 5.1 inci maddesinde; çalışanın, haftalık (40 saat) çalışma süresine ilave olarak yaptığı haftalık 20 saat fazla mesai çalışmasının, aylık olarak toplanarak çalışana 3.1 inci maddede belirtilen saatlik ücretinin 1,5 katı olarak 3.2 nci maddeye göre ödeneceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 5.2 nci maddesinde ise çalışanın iki haftada bir pazar günü 10 saat fazla mesai yapacağı, pazar günleri yapılan çalışmaların aylık olarak toplanarak çalışana 3.1 inci maddede belirtilen saatlik ücretinin 2 katı olarak 3.2 nci maddeye göre ödeneceği öngörülmüştür.
Davacı aylık temel ücretinin 2.250,00 USD olduğunu iddia ederek işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının aylık temel ücreti 1.125,00 USD kabul edilmek suretiyle işçilik alacakları hesaplanmıştır. Taraf vekillerinin istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup, söz konusu hüküm “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural, yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel değerlerine, genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı karar).
Avrupa Adalet Divanının bir kararında belirtildiği üzere azami çalışma süresi işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgilidir (14.10.2010, ....C-243/09, EU:C:2010:609, p. 32-33). Ülkemizde de çalışanların sağlık ve güvenliğini korumak amacıyla çalışma süreleri sınırlandırılmıştır. Bu kapsamda 4857 sayılı İş Kanunu’nda (4857 sayılı Kanun) günlük çalışma için en çok 11 saat, haftalık çalışma için ise en çok 45 saatlik bir süre öngörülmüştür. İşçinin onayı ile yılda 270 saati geçmemek üzere fazla çalışma yapılabileceği göz önünde bulundurulduğunda 4857 sayılı Kanun'a tâbi işçiler bakımından haftalık azami çalışma süresinin 50 saat olduğu söylenebilir.
Dairemiz uygulamasına göre aylık ücretin asgari ücretten ayda en az 22,5 saatlik fazla çalışmayı karşılayacak miktarda yüksek olması kaydıyla fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dâhil olduğuna yönelik sözleşme hükmü geçerlidir. Böyle bir durumda yılda 270 saat fazla çalışma karşılığının aylık ücret içinde ödendiği kabul edilmektedir. Yine Dairemiz uygulamasına göre aylık ücretin fazla çalışmayı da kapsadığı şeklinde bir düzenleme olması durumunda, temel ücret yılda 270 saatlik fazla çalışmayı de içine alan ücrettir. İşçilik alacakları bu temel ücret üzerinden hesaplanmaktadır. Yani temel ücret belirlenirken fazla çalışma karşılığı olarak ödenen miktar ayrıştırılmamaktadır. Gerçekten işçiye, fazla çalışma yapmasa dahi aynı ücretin ödenmesi, ayrıştırma yapılmamasını gerektirir.
Taraflar arasında yapılan sözleşmenin yukarıda belirtilen hükümlerine göre davacı işçiye haftada 57 saat çalışma ve ayda iki hafta tatilinde 10’ar saat olmak üzere yapacağı çalışma karşılığı olarak 2.250,00 USD ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacı sürekli olarak ayda iki hafta 57 saat, iki hafta ise 67 saat çalışacaktır. Bu süreler dışında yapılan çalışmanın ise fazla mesai olduğu ve ayrıca ücretlendirilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
Davacının sürekli biçimde bu şekilde çalıştırılması Türk hukukunda öngörülen azami çalışma süresini ihlal eden bir durumdur. Türk hukuku bakımından da azami çalışma sürelerine ilişkin kurallar iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanabilmesinin bir gereğidir. Azami çalışma süresi, ihlali hâlinde ortaya çıkabilecek kazalar dikkate alındığında, sadece işçinin değil üçüncü kişilerin de sağlık ve güvenliğini ilgilendirdiğinden Anayasa’nın 17 nci maddesinde düzenlenen yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ve vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı ile doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle kamu düzenine ilişkin bir düzenleme olarak kabul edilmelidir.
Yukarıda belirtildiği üzere 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca belirli bir uyuşmazlığa uygulanacak yabancı hukuk hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, gerekli görülen hâllerde, o kural yerine Türk hukuku uygulanmalıdır. Davacı işçinin her ay sürekli olarak iki hafta 57 saat, iki hafta ise 67 saat çalışması gerektiğinin kararlaştırılması, Türk hukukunda yer alan ve kamu düzenine ilişkin azami çalışma süresini açıkça ihlal ettiğinden, uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerekir. Bu durumda aylık temel ücretin 2.250,00 USD olduğu ve bunun yıllık 270 saat fazla çalışma ücretini kapsadığı kabul edilmeli, işçilik alacakları da buna göre hesaplanmalıdır.
Belirtilen nedenlerle kararın bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan, Sayın Çoğunluğun düzelterek onama yönündeki görüşüne katılamıyorum.