"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
KARAR : Davacının istinaf başvurusunun reddi, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddi
TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 12. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan ilk yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2006-2015 tarihleri arasında, davalı Şirketin yurt dışı şantiyelerinde sıvacı ustası olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğini ve Türkiye'ye gönderildiğini, en son saat ücretinin net 4,50 USD olduğunu, 3 öğün yemek, barınma ve ısınma gibi gereksinimlerin de davalı tarafından karşılandığını, işçilik hak ve alacaklarının ödenmediğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücret alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacak kalemlerinin tamamı için zamanaşımı def’inde ve husumet itirazında bulunduklarını, zira davacının müvekkili Şirket nezdinde çalışmadığını, müvekkili Şirket yapılanması içerisinde davacıya ilişkin bir kayda rastlanılamadığını, davalı işçisi olarak çalıştığı iddiasının davacı tarafça ispatlanması gerektiğini, dava dilekçesinde yer alan hayatın olağan akışına aykırı çalışma iddialarının kabul etmediklerini, dava dilekçesinden anlaşıldığı üzere davacı proje bazlı ve belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmış olup, infisah eden sözleşme hükümleri gereği tazminat talep edilmesinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu çalışma
dönemi için taraflar iş sözleşmesi ile bir hukuk seçimi anlaşması yapılması davacının anılan
çalışma döneminin tamamında davalıya ait Rusya’da bulunan işyerinde çalıştığı bu durumda ortadan kaldırma kararı uyarınca Rusya hukukunun değerlendirilmesi açısından bilirkişi raporu alındığı, davalı tarafından davacının zamanaşımı def'inde bulunulduğu, Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının talep ettiği işten çıkarma ve ihbar tazminatına ilişkin ödemelerin yapılması için davalı tarafından belirlenen bir süre bulunmadığından bir yıllık dava açma süresinin başladığını kabul etmenin işçiyi mahkemeye erişim hakkından mahrum edeceği, kaldı ki davalı işveren Türkiye İş Kurumu nezdinde imzalanan sözleşme esnasında yabancı hukuka dair bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispatlayamadığından, davacının alacaklarını tahsil edeceği süreyi bilmemesi nedeniyle ilgili Kanunda düzenlenen zamanaşımı süresini kaçırması aynı maddenin son fıkrası uyarınca geçerli bir nedene dayandığından davaya konu alacakların zamanaşımına uğradıklarının da kabul edilemeyeceği, 27.02.2023 tarihli bilirkişi raporunun denetime elverişli, dosya kapsamıyla uyumlu bulunduğundan itibar edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 2013/11-2013/19 esas arası seri dosyalarda, 30.03.2023 tarihli kararı ile çalışılan ülke mevzuatının uygulanamayacağını hükme bağlanmış olduğunu, ihbar tazminatı açısından hukuk seçimi anlaşması yapılmamış olması nedeniyle ayrıca kıdem ve ihbar tazminatının kamu düzeninden olması nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı açısından Türk iş mevzuatının uygulanması gerektiğini, Türkiye İş Kurumu sözleşmesinin matbu olarak hazırlanmakta olup iş sözleşmesinde Türk hukuku dışında bir hukukun seçildiğini belirten açık bir madde metni bulunmadığını, davalı işveren ile görülen davalarda gerek Yargıtaydan gerekse İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinden gelen güncel kararlarda davalı tarafın Rus iş mevzuatının uygulanmasına ilişkin taleplerinin reddedilmiş olduğunu, 26.11.2012 tarihli iş sözleşmesinin müvekkilinin son çalışma dönemine ilişkin olup sadece imzalandığı dönem açısından hüküm ifade etmekte olduğunu, davalı işverenlik nezdinde geçen 3 dönem çalışması bulunduğunu, sözleşme bulunan 25.11.2012-03.12.2013 tarihleri arasında geçen çalışma dönemi açısından hukuk seçimi anlaşması yapılıp yapılmadığının irdelenebileceğini, sözleşme bulunmayan çalışmalara Türk iş mevzuatının uygulanması gerektiğini tarafların hukuk seçiminin Türk hukukunun uygulanması yönünde olduğunu, 50 yıldır süregelen yurt dışı çalışmalarına ilişkin tüm benzer davalarda uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulandığını, 2020 yılından sonra hukuki güvenlik ilkesi ve sürpriz karar yasağına aykırı olacak şekilde bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay tarafından görüş değiştirilip taraflar arasında anlaşmazlığa uygulanacak hukuk noktasında çalışılan ülke hukukunun da araştırılması ve bu doğrultuda yabancı hukuk konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmasının karara bağlanmış olduğunu, davalı tarafça benzer davalarda uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiği yönünde beyanlarda bulunulmaya başlanıldığını, bu açık beyanın tüm Rönesans dosyaları açısından kabulü ve uygulanması gerektiğini, Rus iş mevzuatının uygulanması ile müvekkili lehine alacak kalemlerinde fark doğmuş olduğunu, Rus iş mevzuatının uygulanması ile alınan ek rapor sonrası örnek olarak açıklanan bu dosyanın 08.12.2022 tarihli karar celsesinde davalı ... AŞ vekili tarafından, Türk hukukuna göre karar verilmesi talebinde bulunulmuş olduğunu, davacı ve davalı arasında uygulanacak hukuka ilişkin ihtilaf kalmadığını ve Türk hukuku uygulanması gerektiğini, yakın tarihli bölge adliye mahkemesi kararlarında tarafların karşılıklı seçimlerinin Türk hukuku olduğundan bahisle Türk hukuku uygulanmasına karar verildiğini, kabul anlamına gelmemekle beraber, bir an için 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (5718 sayılı Kanun) gereğince çalışan ülke hukukunun uygulanacağı kabul edilse dahi işçinin birden fazla ülkede çalışması hâlinde 5718 sayılı Kanun kuralları uygulanmaksızın işverenin esas işyerinin bulunduğu Ülke hukukunun uygulanacağının kanunda açık bir şekilde ifade edilmiş olduğunu hukuki güvenlik, hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ve sürpriz karar yasağı ilkeleri gereğince davada çalışılan ülke hukukuna göre yargılama yapılmasının mümkün olmadığını, iş mevzuatındaki kuralların çoğunluğunu oluşturan mutlak ve nispi emredici hükümlerin, yabancılık unsuru taşıyan iş sözleşmelerinde bunların uygulanmasını engelleyecek yönde bir hukuk seçimine olanak tanımayacağını, işçiyi koruma adına düzenlenen bir sözleşmenin işçi aleyhine yorumlanmasının mümkün olmadığını, 5718 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi "..(2) yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi hâlinde, Türk hukuku uygulanır..." hükmünü haiz olup; mutad işyeri hukukunun tam anlamıyla bilinmesi ve dosyaya uygulanabilmesi imkânsız olduğundan davada Türk hukuku dikkate alınarak devam edilmesinin zorunlu olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davanın tamamen zamanaşımına uğramış olup reddinin gerektiğini, davacının mutad işyeri hukuku incelenmesine rağmen Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin son fıkrası gereğince davacının talepleri açısından Türk iş hukukunda uygulanan zamanaşımı süresi değerlendirilerek karar verildiğini, 392 nci maddenin uygulanış şeklini gösteren Yargıtay içtihadını sunduklarını, kabul anlamına gelmemekle birlikte evrak kanun olarak değerlendirilip hüküm tesis edilecekse söz konusu evraktaki 392 nci madde açık olduğundan hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın reddi gerektiğini, organik bağ kavramına dayalı sorumluluğu kabul etmediklerini, gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini, hizmet süresinin hatalı olduğunu, bu nedenle tazminat hesaplamalarının da hatalı olduğunu, müvekkili Şirketle davacı arasında işçi işveren ilişkisi kurulmadığından sözleşmenin feshedilmesinden de söz edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırıldığından işin bitimi nedeniyle iş sözleşmesine son verilmiş olup kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarına hak kazanamayacağını, ücretinin hatalı tespit edilmiş olduğunu, çalışılan tüm sürede aynı ücret üzerinden hesaplama yapılmasını kabul etmediklerini, Rusya Federasyonu İş Kanunu’nda haftalık çalışma süresinin 40 saat olduğunun kararlaştırıldığı, buna göre, davacının saatlik ücretinin 200 ile çarpılması gerektiğini, Rusya Federasyonu İş Kanunu'nda davacının kıdem tazminatına hak kazanabilmesinin şartının 2 ay boyunca işsiz kalması olarak düzenlendiği, başka bir işte çalışıp çalışmadığının araştırılmamış olduğunu, ayrıca Rus mevzuatında ihbar tazminatına ilişkin hiçbir düzenleme yapılmamışken hesaplama yapılmasının hukuksuzluk yarattığını, davacının tarafın hiç bir hak ve alacağının bulunmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Dairenin ortadan kaldırma kararında taraflar arasındaki uyuşmazlığa mutad işyeri hukuku olan Rus iş mevzuatının uygulanması gerektiğinin belirtildiği, Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesindeki mahkemeye başvurma süreleri, hak düşürücü süre niteliğinde olup resen dikkate alınması gerektiği davacının iş sözleşmesinin fesih tarihinin 15.04.2015, dava tarihinin ise 28.02.2020 olduğu dikkate alındığında davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığının anlaşıldığı, ayrıca yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda uyuşmazlığa uygulanması gereken hukukun tespiti bakımından yeni esaslar belirlenerek yabancı hukukun uygulanması yönünde içtihat değişikliğine gidildiği, benimsenen yeni görüş nedeniyle oluşan durumun davalı lehine vekâlet ücretine ve yargılama giderine yansıtılmaması gerektiği gerekçeleriyle yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yolu ile davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf başvurusundaki sebepleri tekrar etmiş ve uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiğini, Rusya Federasyonu İş Kanunu'nda zamanaşımı süresi 3 ay olarak belirtilmiş ise de bu sürenin yeniden başlatılabilmesi için gerekli geçerli nedenlerin bulunduğunu savunmuş ve inceleme sırasında resen gözetilmesi gereken sair nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; müvekkili aleyhine arabuluculuk ücretine hükmedilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, zamanaşımı def'i, davanın süresinde açılıp açılmadığı, arabuluculuk ücreti noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 24 ve 27 nci maddeleri.
3. Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesi şu şekildedir:
“Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.
Çalışan, ücretlerin ve diğer ödemelerin ödenmemesi veya eksik ödenmesine ilişkin bireysel işçi ihtilaflarının çözümü için, işten çıkarılma nedeniyle ödenmesi gereken ücretlerin ve diğer ödemelerin yapılmaması veya eksik ödenmesi de dahil olmak üzere, bu tutarların ödenmesi için belirlenen tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurma hakkına sahiptir. (03.07.2016 tarihli Kanun ile değişiklik yürürlüğe girmiştir)
İşveren, çalışanın işletmeye verdiği zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıklarda, zararın tespit edildiği tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye gitme hakkına sahiptir.
Bu maddede belirtilen sürelerin geçerli bir nedenle kaçırılması durumunda, bu süreler mahkeme tarafından tekrar başlatılabilir.”
4. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü maddesinin on dördüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"...Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır."
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki (4) numaralı paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. İlâmın İlgili Hukuk bölümünün (3) numaralı paragrafında yer verilen Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 392 nci maddesinde belirtilen sürelerin Dairemizce daha önce bazı kararlarda hak düşürücü süre olduğu belirtilmişse de yeniden yapılan değerlendirmede bu sürelerin zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır. Dava tarihi itibarıyla söz konusu zamanaşımı süresinin dolduğu ve davalı tarafça usulüne uygun şekilde zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince söz konusu sürelerin hak düşürücü süre olarak nitelendirilmesi hatalı ise de bu hata sonuca etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
3. Öte yandan yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukukun tespiti bakımından yeni esaslar belirlenerek yabancı hukukun uygulanması yönünde içtihat değişikliğine gidilmiştir. Gerek Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin gerekse Dairemizin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davaların bir kısmında, benimsenen yeni görüş doğrultusunda yabancı hukukun uygulanması, davacı taraf aleyhine bazı olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu sebeple Dairenin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davalarda, Mahkemece görüş değişikliğine bağlı olarak yabancı hukukun uygulanması sonucunda ret kararı verilmesi hâlinde, davacı aleyhine vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesinin hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı sonucuna varılmıştır.
4. Somut uyuşmazlıkta dava tarihi dikkate alındığında; davacı aleyhine vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmemesi isabetli ise de; Dairemizin sözü edilen uygulaması davalı tarafça yapılan yargılama giderlerine ilişkin olup davanın ret sebebi ne olursa olsun Hazineye gelir kaydına karar verilmesi gereken arabuluculuk giderini kapsamamaktadır. Bu nedenle İlgili Hukuk kısmının (4) numaralı paragrafında yer verilen 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin on dördüncü fıkrasının son cümlesi uyarınca; arabuluculuk giderinin, haksız çıkan taraftan tahsil edilmesi gerekirken davalıdan tahsiline karar verilmesi hatalı olmuştur.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının B/2 numaralı bendinin tamamen çıkarılarak yerine "2-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 680,00 TL arabuluculuk ücretinin davalı tarafından yatırıldığı anlaşıldığından bu giderin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine," bendinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalı tarafa iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.