"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2024/67 E., 2024/307 K.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.07.2013 tarihinden 01.11.2017 tarihleri arasında davalı ... Başkanlığına (Belediye) ait şehir içi yolcu taşıma otobüslerinde şoför olarak çalıştığını, davalı ile dava dışı alt işveren şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, müvekkilinin davalı işyerinde örgütlü ve yetkili sendika olan... Sendikasına (Sendika) üye olduğunu ancak muvazaalı şekilde alt işverenlerin işçisi olarak gösterilmesi nedeniyle davalı ile Sendika arasında imzalanan toplu iş sözleşmelerinden yararlanamadığı gibi ilave tediye de ödenmediğini, davalının işçilerinden daha az ücret aldığını, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin de eksik ödendiğini ileri sürerek müvekkilinin baştan itibaren davalı Belediyenin işçisi olduğunun tespiti ile işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; 5393 sayılı Belediye Kanunu gereği toplu ulaşım ve taşıma hizmetlerinin alt işverene hizmet alım sözleşmesi ile gördürülmesinin mümkün olduğunu, bu nedenle muvazaa bulunmadığını, öte yandan davacı kadrolu şoförler ile aynı sendikaya üye olmadığından ve dayanışma aidatı ödemediğinden toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığını, çalıştığı dönemlere ait ücretlerinin de ödendiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 24.12.2019 tarihli ve 2018/809 Esas, 2019/1205 Karar sayılı kararı ile; dinlenen tanıkların kullanılan araçların davalıya ait olduğunu, çalışma sistemini ve zamanını davalının belirlediğini, şoförler işe alınırken sınavın davalı tarafından yapıldığını, alt işveren Şirkette çalışan şoförler ile davalı nezdinde çalışan kadrolu şoförlerin aynı işi yaptıklarını beyan ettikleri, dosya kapsamına göre de davacı ile kadrolu çalışan şoförlerin aynı işi yaptığının anlaşıldığı, bu nedenle davalı ile dava dışı alt işveren şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin 24.12.2019 tarihli kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 02.06.2020 tarihli kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Bölge Adliye Mahkemesinin 02.06.2020 tarihli kararının süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 04.02.2021 tarihli kararı ile; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun (6356 sayılı Kanun) 39. maddesi değerlendirilmek suretiyle davacının üyeliğinin hangi tarihte davalı Belediyeye bildirildiği ve toplu iş sözleşmelerinden hangi tarih itibarı ile faydalanabileceği belirlenerek sonucuna göre toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret talepleri ile ilgili bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin 31.03.2022 tarihli kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 01.07.2013 tarihinde davalıya ait işyerinde çalışmaya başlayan davacının 09.11.2013 tarihinde sendika üyesi olduğu ve davalı Belediyenin cevabi yazısında 27.02.2018 tarihli sendika yazısı ile davacıyla ilgili üyelik bildiriminin yapıldığının anlaşıldığı, buna göre davacının 01.03.2012-28.02.2014 tarihleri arasında geçerli 24.03.2014 imza tarihli toplu iş sözleşmesinin imza tarihinden sonra ancak 20.03.2014 tarihinde imzalanan 01.03.2014- 28.02.2017 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin imza tarihinden önce sendika üyesi olduğu tespit edildiğinden 01.03.2014- 28.02.2017 tarihleri arasında geçerli toplu iş sözleşmesinden yararlandırılması gerektiği ve bilirkişi raporunda bu döneme ilişkin yapılan hesaplamaların yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozma üzerine verilen bu kararının davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 22.06.2022 tarihli kararı ile; bozmaya uyan Mahkemece 09.11.2013 tarihinde sendika üyesi olan davacının üyeliğinin 27.02.2018 tarihli sendika yazısıyla davalıya bildirildiğinin tespit edilmesine karşın davacı için alacak hesabının 01.03.2014-28.02.2017 tarihleri arasındaki geçerli toplu iş sözlemesine göre kabul edilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle kararın ikinci kez bozulmasına karar vermiştir.
İlk Derece Mahkemesinin 03.02.2023 tarihli kararı ile; 6356 sayılı Kanun'un 39/2 hükmünün işçi işveren ilişkisinin açık ve muvazaanın söz konusu olmadığı durumlarda uygulanabilir bir hüküm olduğu, somut uyuşmazlıkta davalı Belediyenin muvazaalı işlemlerle kendi işçisi sayılması gereken davacıyı alt işveren işçisi gibi gösterdiği, kendi bünyesinde çalışan işçinin sendika üyeliğinin kayıtlara girilmemesinin davalının kendi kusurundan kaynaklandığı, bu nedenle 2014 başlangıç tarihli toplu iş sözleşmesinin imzalandığı tarihte sendika üyesi olan davacının üyeliğinin işverene bildirim şartı aranmaksızın toplu iş sözleşmesinden yararlanması gerektiği, ayrıca bildirim şartı aranmasının 6356 sayılı Kanun'un 39/2 hükmündeki düzenlemeye ve normun amacına aykırı olduğu gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 31.01.2024 tarihli kararı ile; davacının sendika üyeliğinin davalı Belediyeye 27.02.2018 tarihli sendika yazısı ile 05.03.2018 tarihinde bildirilmesi ve davacının da bildirim tarihinden önce toplu iş sözleşmesinden yararlanma talebi ile davalı Belediyeye bir başvurusunun bulunmaması karşısında İlk Derece Mahkemesince uyulan 04.02.2021 tarihli bozma kararı da dikkate alındığında davacının hesaplama dönemi yönünden toplu iş sözleşmesinden yararlanması mümkün olmadığından davacının toplu iş sözleşmesinden yararlanmayacağı gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının, davalı Belediyenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesi hükümlerinden, üyeliğinin davalı Belediyeye bildirilme tarihinden itibaren yararlanabileceği, Belediyenin cevabi yazısından 27.02.2018 tarihli sendika yazısı ile davacıyla ilgili üyelik bildiriminin yapıldığının anlaşıldığı, dolayısıyla davacının bu tarihten önce davalı Belediyenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesi hükümlerinden faydalanamayacağı, ancak muvazaanın varlığı nedeniyle 6772 sayılı Kanun çerçevesinde ilave tediye ücretinden yararlanabileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; usuli kazanılmış hak gözetilmeksizin ve emsal karar dikkate alınmaksızın karar verildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının davalı Belediyenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi için sendika üyeliğinin davalı Belediyeye bildirilmesinin gerekip gerekmediği, toplu iş sözleşmesinin imza tarihinde sendika üyesi olmasının yeterli olup olmadığına ve buna göre dava konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.
Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
19.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.