"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/506 E., 2024/1619 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/508 E., 2023/696 K.
Taraflar arasındaki arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.07.2024 tarihli ek kararıyla; kararın kesin olduğu gerekçesiyle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Ek karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Dosya kapsamına göre, işe iade ve ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptali talepli davada ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptali talebinin tefrik edildiği ve yargılamasına eldeki davada devam edildiği görülmekle tek başına ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptali talebi hakkında verilen kararın kesin olduğundan söz edilemeyeceğinden temyizinin olanaklı bulunduğu kabul edilmelidir. Bu durumda temyiz dilekçesinin reddine ilişkin ek kararın hatalı olduğu anlaşıldığından Dairemizin 07.11.2024 tarihli kararı ile Bölge Adliye Mahkemesinin 26.07.2024 tarihli ek kararın bozularak ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen asıl kararı davacı vekili tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edilmekle, ek kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; Dairemizin 07.11.2024 tarihli kararı ile adli yardım talebinin reddine karar verilerek, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 337. maddesi uyarınca ret kararı ile aynı Kanun'un 366. maddesi atfıyla 344. maddesi uyarınca temyiz harçlarının tamamlanması hususunda davacı tarafa yazılı bildirimde bulunulması için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.
Davacı tarafından temyiz harçlarının kesin süre içerisinde Mahkeme veznesine yatırıldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Kanun'un 369/2 hükmü gereğince duruşma isteğinin mahiyetten reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 13.07.2004 yılından 23.03.2023 tarihine kadar aralıksız olarak davalı işyerinde çalıştığını, kısaca "Emeklilikte Yaşa Takılanlar" olarak adlandırılan 7438 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un (7438 sayılı Kanun) 03.03.2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine davalı Şirket vekilleri ve insan kaynakları biriminden müvekkillerinin kullandığı KEP adreslerine "Yaşanması muhtemel yoğunluğa istinaden, EYT'den yararlanma düşüncesinde olan çalışanlarımızın E Devlet Çalışma Hayatım sekmesinden ekteki evrak ile birlikte İnsan Kaynakları Departmanına teslim etmelerini beklemekteyiz. SGK maaş başlama sürecini takip eden takip eden ay itibariyle yapacağından İnsan Kaynakları Departmanımızın süreci sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için, ilgili yazının 25.03.2023 tarihinden önce alınması ve İnsan Kaynakları Departmanına teslim edilmesi önem arz etmektedir. 25.03.2023 tarihinden sonra yapılan başvurularda hem SGK hem de İnsan Kaynakları Birimi tarafından yürütülen iş sürecinde yaşanacak yoğunluk nedeniyle aylık bağlanma başvurularının bir sonraki aya kalması muhtemeldir. Göstereceğiniz hassasiyet için teşekkür eder, tüm çalışanlarımıza hayırlı olmasını dileriz." şeklinde e-posta gönderildiğini, böylece Kanun'dan faydalanmak isteyen çalışanların tamamının insan kaynakları departmanına başvuru yapmak suretiyle süreci yönetmelerinin talep edildiğini, daha sonra davalı işyerinde bulunan Öz İplik İş Sendikasının (Sendika) temsilcilerinin, davacının ve arkadaşlarının insan kaynakları ile görüşmesi üzerine, insan kaynakları departmanı tarafından "emeklilik işlemlerinin davalı kurum tarafından yönetilmesinin, işçiler açısından bir hak kaybına neden olmayacağı, çalışmaya devam etmek isteyen işçilere 'iş başvuru formu' doldurtulacağı ve işe devam etmelerine izin verileceğinin" söylenmesi üzerine davalı Kurumda çalışan toplam 70 işçi tarafından işverene duyulan güven nedeniyle insan kaynakları departmanına başvuru yapılmak suretiyle emeklilik işlemlerinin başlatıldığını, davalı Şirketin insan kaynakları birimi tarafından davacı ile diğer 7438 sayılı Kanun'dan faydalanmak isteyen işçilere bir ... verilerek, işbu metni el yazıları ile yazmaları fakat tarih atmamalarının istendiğini, tüm işçilere işe devam edip etmeyeceklerinin tek tek sorulduğunu, işe devam etmek isteyen işçilerin iş başvuru formu doldurarak yeniden işlerinin başına gönderildiğini, davacı ve diğer iş arkadaşlarına aynı zamanda Mart ayına ilişkin mesai çizelgesinin de e-posta olarak gönderildiğini ve davacıda tekrar çalıştırılacağı hissi uyandırıldığını, işverene güvenilmesinin nedeninin ise daha önce 2014 yılında gerek emeklilik gerekse diğer nedenlerle işçilerin iş sözleşmelerinin işveren tarafından feshedilip tüm özlük hakları verildikten sonra aynı pozisyonlarında yeniden aynı şekilde çalıştırılmaları olduğunu, buna rağmen insan kaynakları departmanından davacı ve diğer 30 iş arkadaşının aranarak işe devam ettirilmeyecekleri bilgisinin iletildiğini, davalı işveren tarafından adlarına plaket düzenlenerek tören yapılan işçilerin yeniden işe davet edildiğini, davacının emeklilik iradesi olmadığını, ücretinden feragat ederek genç yaşta düşük emekli ücretiyle geçinmek niyetinde olmadığının da aşikar olduğunu ileri sürerek ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağının iptali ile feshin geçersizliğinin tespiti ile davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 03.03.2023 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7438 sayılı Kanun kapsamında emekliliğini talep ederek kendi isteği ile iş sözleşmesini sonlandırdığını, 7438 sayılı Kanun'dan faydalanmak isteyenlerin hak kaybına uğramamaları ve başvuru yaptıkları ay itibarıyla emekli aylığına hak kazanmaları için salt bilgilendirme amaçlı e-posta gönderildiğini, davacı tarafın dilekçesinde de belirttiği üzere e-posta içeriğinde hiçbir zorlama, baskı söz konusu olmayıp "emeklilik imkânından faydalanma düşüncesinde olanlar" ibaresi ile başvurunun kişilerin ... iradelerine bırakıldığını, dolayısıyla çalışanlar üzerinde herhangi bir zorlama veya yönlendirme yapılmadığını, davacı taraf, sendika temsilcilerinin ve Şirketin insan kaynakları departmanının "emekli olup yeniden çalışmak isteyen işçilerden iş başvuru formu alınacağını, işe devam etmek isteyen işçilerin devam ettirileceğinin söylediğini" iddia etmişse de bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesince 26.12.2023 tarihli tensip tutanağı ile; feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iadeye ilişkin davanın işbu davadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların arabuluculuk görüşmesine davet edildiğine ilişkin herhangi bir belge sunulmadığı, arabuluculuk tutanağının ibra niteliğinde olduğu, taraf tanık beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde yapılan arabuluculuk görüşmesi sırasında arabulucunun arabulucu olduğunu ve arabuluculuğun hukuki sonuçlarını davacı tarafa beyan etmediği, bu durumun arabulucunun bağımsız ve tarafsız bir arabulucu olup olmadığı yönünde şüphe doğurduğu, arabulucu tarafından davacı taraf usulüne uygun şekilde görüşmelere davet edilmeden davalı işyerinin düzenlediği plaket töreninin bulunduğu otelde arabuluculuk görüşmesi yapıldığı, arabuluculuğun hukuki sonuçları konusunda davacı tarafa bilgilendirme yapılmadan arabuluculuk son tutanağının içeriği bilinmeden davacı tarafa imzalatıldığı, arabuluculuk sürecinin davacının hür iradesi ile gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile taraflar arasındaki 2023/161519 numaralı ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; arabuluculuk tutanağında davacının imzasının inkâr edilmediği, iş sözleşmeleri benzer mahiyette feshedildiği anlaşılan her iki davacı ve davalı tanığının da bizzat davacının arabuluculuk görüşmeleri sırasında iradesinin fesada uğratıldığına dair bir beyanda bulunmadıklarının görüldüğü, arabuluculuk anlaşma tutanağının sahteliği ispat edilinceye kadar geçerli olup ilâm niteliğinde olduğu, dolayısıyla uyuşmazlıkta delil durumu dikkate alındığında davacının anlaşma tutanağı tanzim edilirken iradesinin fesada uğratıldığına dair iddiası ve arabulucunun tarafsız olmadığının somut olarak ispat edilemediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Kararın kesin olmadığını,
2. Davacının iradesinin sakatlandığını,
3. Arabulucunun tarafsız olmadığını ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, dava konusu ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçerli olup olmadığına ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.04.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacı işçi, ihtiyari arabuluculuk sonunda düzenlenen anlaşma tutanağının gerçek iradesini yansıtmaması nedeniyle iptali ile birlikte işveren tarafından yapılan feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılamada söz konusu taleplerin iki ayrı davanın konusunu oluşturduğu gerekçesiyle davaların tefrikine karar verilmiş olup eldeki dava, ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespitine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin davanın kabulüne dair kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine kesin olmak üzere karar verilmiştir.
Davacı vekilinin kararı temyiz etmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 26.07.2024 tarihli ek kararı ile temyiz talebinin kesinlik nedeniyle reddine karar verilmiş olup söz konusu ek karar da davacı vekilince temyiz edilmiştir. Buna göre somut olay bakımından öncelikle uyuşmazlık, anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespitine ilişkin davada verilen kararın kesin nitelikte olup olmadığı ve ek kararın isabetli olup olmadığı noktasındadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 11. maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3 hükmünde yapılan değişiklik uyarınca bölge adliye mahkemelerinin işe iade davalarına ilişkin verdiği kararlar kesin olup temyiz edilemez. Bu durumda işe iade uyuşmazlığı hakkında arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın geçerli olup olmadığına ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kesin olduğu kabul edilmelidir.
Kaldı ki işe iade davasında anlaşma belgesinin geçersizliğini ileri sürmek yerine tek başına anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespitinin talep edilmesinde güncel hukuki yararın bulunduğundan söz edilemez. Böyle bir durumda Bölge Adliye Mahkemesince işe iade talebi hakkında kesin olarak karar verilmesinden sonra, ayrı bir davaya konu edilen anlaşma belgesinin iptali talebi bakımından Yargıtayca temyiz incelemesi yapılmasının bir anlamı da kalmayacaktır.
Yukarıda açıklanan sebeplerle öncelikle kararın kesin olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince verilen temyiz isteminin reddine dair ek kararın onanması, aksi takdirde hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğinden kararın bozulması gerekir. Bu nedenle Sayın Çoğunluğun, kararın kesin olmadığı gerekçesiyle ek kararın bozularak ortadan kaldırılması ve asıl kararın onanması yönündeki görüşüne ve gerekçesine katılamıyoruz.