Logo

9. Hukuk Dairesi2021/11946 E. 2021/16900 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının kaymakamlıkta yaptığı işlerin sosyal yardım karşılığı mı yoksa iş sözleşmesine dayanıp dayanmadığı ve gerçek işverenin kim olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının yaptığı işlerin sosyal yardım niteliğinde olmadığı, ücret karşılığı iş ilişkisi niteliğinde olduğu ve gerçek işverenin Sarıkamış Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı olduğunun anlaşılması, ayrıca davacının hizmet süresinin ve yıllık izin ücretinin hesabında hatalar bulunması gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının davalı Kurumda 15.03.2000-01.01.2013 tarihleri arasında evrak getirip götürme, bahçıvanlık, kar temizleme, kalorifer yakma, kaymakamlık konutunu temizleme gibi bir çok işte tam zamanlı çalıştığını, iş akdinin haklı neden olmadan feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile birtakım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı taraf davaya cevap vermemiş, yargılama sırasındaki beyanlarında davacının iş ilişkisinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, davacı ile davalı kurum arasında gerçekleşmiş bir iş ilişkisinin olmadığı, davacının çalışmalarının karşılığında davalı Kurumun bünyesinde bulunan vakıftan yardım aldığı ve bu yardımlar karşılığında davalı Kurumda bir takım işler yaptığı, kurumda bir kişiye ya da yere bağlı olarak çalışmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 2016/16822 esas ve 2019/14371 karar sayılı ilamı ile “davacı, davalı kurumda 15.03.2000-01.01.2013 tarihleri arasında evrak getirip götürme, bahçıvanlık, kar temizleme, kalorifer yakma, kaymakamlık konutunu temizleme gibi bir çok işte tam zamanlı çalıştığını iddia etmiştir. Çalışma olgusunu ispat işçiye aittir. Mahkeme huzurunda dinlenen davacı ve davalı tanıklarından davacıyla aynı yerde çalışanların somut ve görgüye dayalı beyanları dikkate alındığında davacı ve davalı kurum arasında iş ilişkisinin kurulduğu sabittir” gerekçesi ile bozma kararı verilmiştir.

Mahkeme tarafından bozma ilamına uyulmuş olduğu belirtilerek yapılan yargılama sonucunda alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz:

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Davacının gerçek işvereninin belirlenmesi hususunda uyuşmazlık mevcuttur.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04/02/1959 gün ve 1957/13 esas, 1959/5 karar, 09/05/1960 gün ve 1960/21 esas, 1960/9 sayılı kararlarında açıklandığı üzere Yargıtayca maddi hata sonucu verilen bir karara Mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz ve Yargıtayın hatalı bozma kararından dönülmesi mümkündür. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince verilen 27.06.2019 tarihli, 2016/16822 esas ve 2019/14371 karar sayılı ilamda; her ne kadar davacı ve davalı Kurum arasında iş ilişkisinin kurulduğunun sabit olduğu gerekçesi ile bozma kararı verilmiş ise de, dosya kapsamında anlatımlarının görgüye dayalı bulunduğu anlaşılan davacı tanıkları ...,... Çankaya ile Mahkemece dinlenen ..., ..., ...İşçi isimli tanıkların beyanlarından; davacı işçiye ... nezdinde zaman zaman asli çalışanlara yardımcı olması kapsamında bazı işler yaptırılmış ise de, davacının esas olarak fiilen Sarıkamış Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına bağlı biçimde çalıştığı anlaşılmaktadır. Tarafların beyanları ile dosya kapsamında yer alan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının Sarıkamış Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından parasal yardım aldığı, karşılığında temizlik, kalorifer yakımı, evrak getirip götürme gibi bir kısım işler yaptığı, yapılan çalışmaların iş görme ve bağımlılık unsurlarını içerdiği görülmektedir. 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu 1. maddesi uyarınca; vakfın anılan yardımının sosyal amaçlı ve karşılıksız olması gerekirken somut olayda davacının bu ödeme karşılığında çeşitli işlerde çalışmaya, hizmet görmeye sevk edilmesi söz konusudur. Bu nedenle ödemenin sosyal yardım niteliği ortadan kalkmakta, davacının çalışmalarının karşılığını, yani ücreti oluşturmaktadır. Bu anlamda gerçek işveren Sarıkamış Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı olup, Mahkemece önceki maddi hataya dayalı bozma ilamına uyularak verilen karar isabetsiz bulunmaktadır.

Her ne kadar, dava dilekçesinde davalı olarak tüzel kişiliği, yani taraf ehliyeti bulunmayan ... gösterilmek suretiyle husumet hatalı tevcih edilmiş ise de, bunun ilçelerde Kaymakamın aynı zamanda sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının mütevelli heyeti başkanı olmasından kaynaklandığı kanaati hasıl olmaktadır. Ne var ki, somut uyuşmazlıkta dava doğru hasıma yöneltilmemişse de, yargılamanın devamı esnasında dava dışı Sarıkamış Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı vekili tarafından dosyaya vekalet ibraz edilerek davanın takip edildiği, yani esasen husumetin yöneltilmesi gereken davacının gerçek işvereninin davadan haberdar olarak davaya dahil olduğu, savunmalarını sunduğu, bu duruma yönelik davacı tarafça da herhangi bir itirazda bulunulmadığı, buna göre ise taraf teşkiline yönelik eksikliğin sonradan giderilmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Hal böyle olunca, karar başlığında tüzel kişiliği bulunmayan ... yerine, gerçek işveren olduğu anlaşılan Sarıkamış Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın gösterilmemesi hatalı olmuştur.

3-Davacının hizmet süresinin belirlenmesi noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Davacının Sosyal Güvenlik Kurumundan gönderilen hizmet döküm kayıtlarına göre 22.10.2011 ile 31.10.2011 tarihleri arasında ... sicil numaralı ... Yapı Malzemeleri Limited Şirketi, 04.12.2011 ile 30.12.2011 tarihleri arasında ... sicil numaralı Sarıkamış Belediye Başkanlığı ve 15.09.2012 ile 31.05.2013 tarihleri arasında ise ... sicil numaralı ... Köylere Hizmet Götürme Birliği nezdinde çalışmalarının geçtiği anlaşılmaktadır. Buna göre, davacının hizmet kaydında farklı işverenler nezdinde geçtiği görülen çalışmalarının dava konusu alacakların hesaplanmasına ilişkin hizmet süresinin belirlenmesinde dışlanması gerektiğinin gözetilmemesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

4-Davacının yıllık izin ücreti alacağı bakımından taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.

4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.

Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def'inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.

Somut uyuşmazlıkta, davacı vekilince davacının davalı işyerinde 15.03.2000 - 01.01.2013 tarihleri arasında 12 yıl 9 ay 21 gün süre ile çalışmış olduğu ve çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı iddia edilmiştir. Mahkeme tarafından, davacının 12 tam yıl hizmeti nedeniyle 210 gün ücretli izne hak kazandığı kabul edilerek yıllık izin ücreti hüküm altına alınmıştır.

Davacı tarafın 14.12.2020 tarihinde harçlandırarak dosyaya sunduğu ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği konusunda Mahkemece 02.03.2021 tarihinde ara karar kurulmuş olduğu ve bu karar doğrultusunda UYAP sisteminde 04.03.2021 tarihli tebligat zarfının hazırlanmış olduğu görülmekle birlikte, ıslah dilekçesinin davalıya tebliğe çıkartılıp çıkartılmadığı hususunda dosya kapsamı ve UYAP sistemi üzerinden bir bulguya rastlanılamadığı, buna karşın davalı vekili tarafından 06.03.2021 tarihinde UYAP sistemi üzerinden gönderilen dilekçeyle ıslaha karşı zamanaşımı def’inde bulunulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliğ edildiğine dair bir kayıt bulunmamakta ise de Mahkemenin bu husustaki ara kararının 02.03.2021 tarihli olduğu gözetildiğinde davalı vekili tarafından ileri sürülen zamanaşımı savunmasının süresinde olduğu, buna göre ise iş akdinin fesih tarihine göre yıllık izin ücret alacağının tabi olduğu 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olmakla, dava dilekçesi ile istenen tutar hariç olmak üzere yıllık izin ücret alacağının ıslah tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış bulunduğu anlaşılmakla, hatalı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde verilen karar isabetsiz bulunup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.12.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.