Logo

9. Hukuk Dairesi2022/12629 E. 2022/14543 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, işverenin 2004 yılında ücret zam uygulamasını değiştirmesini yıllarca kabul ederek çalıştıktan sonra emekliliğini takiben, önceki uygulamaya göre hesaplanan ücret farkı ve buna bağlı fark yıllık izin ücreti talep etmesinin hukuki sonuçları.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının ücret zam uygulamasındaki değişikliğe yıllarca ses çıkarmadan çalışmasının zımni kabul anlamına geldiği, bu değişikliğin işyeri uygulaması haline geldiği ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22. maddesindeki "Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir." hükmü gözetilerek, yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

BÖLGE ADLİYE

MAHKEMESİ : ... 50. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE

MAHKEMESİ : ... Anadolu 16. ... Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 08.01.2018 tarihinde işyerinden emekli olarak ayrıldığını, emeklilik öncesinde ve sonrasında işyeri yönetmelik hükümlerine göre hak ettiği ödemelerin yapılmadığını, Şirket Yönetmeliği'nin 4 üncü maddesine göre ücret artışlarının, yürürlükte olan Yönetim Kurulu kararlarına göre Devlet İstatistik Enstitüsü 1987/100 bazlı endekse bağlı olarak üçer aylık dönemler sonunda yapılan zamlarla korunması gerekirken davacının ücretinde bu Yönetmelik hükümlerine uygun bir artış olmadığını, yılda 4 kez ödenen ikramiye 2012 yılında ücret içerisine dâhil edildiğinden ikramiye farkının da ücret farkı içerisinde hesaplanması gerektiğini, davalı Şirketin yapmış olduğu değişikliklerin ... taraflı olup işyeri şartı hâline gelmesi mümkün olmadığı gibi 4857 sayılı ... Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine ve emsal Yargıtay kararlarına da aykırı olduğunu iddia ederek fark ücret ve fark yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, işverenin 05.04.1999, 05.02.2001, 09.01.2004 ve 16.07.2004 tarihli duyurular ile birtakım uygulama değişiklikleri yaptığını, o dönem için mevcut uygulamalar konusunda aydınlatma amaçlı olarak düzenlemiş el kitabı hükümlerinin yine mevzuata aykırı olmamak şartı ile ... taraflı olarak değiştirilebileceğini, 10-15 yıl öncesi yapılan değişikliklerden sonra her iki tarafın da itirazda bulunmaksızın uygulamaya devam ettiğini, yıllardır devam eden uygulamaların işyeri uygulaması olarak değerlendirilebileceğini, davacının tüm ücret ve ücrete bağlı diğer ödemeleri herhangi bir itirazda bulunmaksızın kabul ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ;

"...

İhtilaf konusu ücrete dair fark kısmı bulunduğundan ücret konusu taraflar arasında ihtilaflıdır. Dava belirsiz alacak davası olarak ikame edilmiştir. Ücret konusunun ihtilaflı bulunduğu davacı işçi elinde işyeri kayıtlarının mevcut olmadığı bu nedenle ücretin ve çalışan süre ile orantılı işçilik alacaklarının hesaplaması yargılama ve teknik bilgi gerektirdiğinden davacı işçinin dava açarken bunları net rakamsal olarak bilebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle davanın belirsiz alacak olarak ikamesinde dava şartı olan 'hukuki yarar yokluğu' oluşmadığı, davanın belirsiz alacak olarak ikamesinin hukuki olarak mümkün olduğu kanaatine varılmıştır.

Davacı, işyeri yönetmeliğine binaen ücretlerindeki zamların enflasyon endeksi ile korunması hükmüne rağmen, ... kanunu 22.maddesine aykırı olarak kendilerine yazılı bildirim yapılmaksızın ve kendilerinin yazılı muvafakati olmaksızın, 2004 yılından itibaren bu farkın kaldırılmak suretiyle işyeri yönetmeliğinde değişiklik yapıldığı, bu nedenle işyeri yönetmeliğindeki usule aykırı değişikliğin geçersizliği ile enflasyon farkı dahil edilerek fark ücret ve fark yıllık izinlerin ödenmesi talep edilmiştir. Buna ilişkin bilirkişi raporlarında ilgili yıllara ilişkin ... istatistik kurumu enflasyon fark oranları ve miktarları dikkate alınarak kök ve 1. Ek raporla bilirkişi hesaplaması yapılmıştır.

Ve fakat davalı tarafın zamanaşımı itirazı söz konusudur. Ücret, hakkın doğumundan itibaren 5 yıl, yıllık izin ise akdin feshinden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Ayrıca yıllık izin ücret ile doğrudan ilgilidir. 1 günlük ücretin yıllık izin kullandırılmayan günler ile çarpımından çıkan sonuç dikkate alınır. Dosya kapsamındaki kök ve 1. Ek rapordaki hesaplamalar zamanaşımı itirazları dikkate alınmaksızın istatistik kurumu enflasyon farkı tamamına dair hesaplama ile ortaya çıkan verilerdir. Zamanaşımı defi borcu hukuken sona erdirmese de talep edilebilirliğini ortadan kaldırıp eksik borç haline getirip talep edilebilirliğini ortadan kaldırmaktadır. Dosya kapsamındaki kök rapordaki ve 1. Ek rapordaki hesaplama 2004 yılından 2018 yılına kadarki fark katlamasını baz alarak ortaya çıkan rakamlar üzerinden hesaplamadır. Halbuki davalı tarafın zamanaşımı itirazları bu katlamalı farkın da zamanaşımına uğradığı dolayısıyla 2004-2013 yılları arasındaki fark katlamasının değil sadece 2013 sonrasındaki çıplak farkın baz alınması yönündedir. Hakkaniyet ve iyiniyet kuralları ile süresindeki zamanaşımı itirazı dikkate alınarak, mahkememizce dosya kapsamındaki bu yönde hesap yapılan 2. Ek bilirkişi raporuna itibar edilmiş, 2013 öncesi zamma artış oranları bakımından da zamanaşımı defi nedeniyle artış yapılamayacağı, sadece 2013-2018 arası zamanaşımına uğramayan zam artış oranları baz alınarak ödenen kısımların mahsubu ile ortaya çıkan fark ücret ve bu fark üzerinden yapılan izin alacağı hesaplaması hükme esas alınmıştır. Aksi tıpkı faize faiz işletme yasağı gibi, zamanaşımınına uğramış farkların sonraki dönemlere tesiri ile zamanaşımına uğramayan dönemde matematiksel olarak ekstra fark çıkarmasına neden olmaktadır. Bu ise, 2004 yılından bu yana uygulamaya ses çıkarmayıp yıllar sonra alacağını talep yoluna giden davacı karşısında, hukuki bir müessese olan zamanaşımı defi kurumunun işlevliğini davalı bakımından ortadan kaldırmaktadır.

..." gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı vekilince istinaf dilekçesinde, Mahkeme tarafından zamanaşımı def'i yönünden davacının hak kazandığı zam oranlarının ücret artışına yansıtılmasına tesiri olmayacağı hususu göz ardı edilerek karar verildiğini, aynı nitelikteki Yargıtay ve istinaf incelemesinden geçerek kesinleşen dosyalarda zamanaşımı hususu irdelenmiş olup geriye dönük 5 yıllık alacaklara hükmedilmesi gerektiğini, ancak zam artış oranlarına ilişkin olarak zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyeceğinin tespit edildiğini, hükme esas alınan bilirkişi 2. ek raporu ile bilirkişi kök ve ek raporlarında dahi zam artış oranları bakımından ileri sürülen zamanaşımı def'inin davacının hak kazandığı zam oranlarının ücret artışına yansıtılmasına tesiri olmayacağı, bu durumun sadece o dönemler için talep etmediği zam artışı taleplerini zamanaşımına uğratacağı yönünde görüş bildirildiğini ileri sürülerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurulmuştur.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkeme kararında on yıllık genel zamanaşımı def'inin değerlendirilmediğini, işbu davanın davacının emsal gösterdiği davalardan farklı olup davaya konu son değişikliğin 16.07.2004 tarihli olduğunu, buna göre on yıllık genel zamanaşımı süresinin dahi dava tarihinden önce sona erdiğini, işyeri el kitabının, müvekkili Şirket çalışanları için bağlayıcı bir hukuk kaynağı olmayıp yalnızca Şirketin düzen ve çalışma prensiplerine ilişkin genel bilgiler vermeyi amaçlayan bir bilgi kaynağı olduğunu, kötüniyetin hukuken korunmasının mümkün olmadığını, karara dayanak bilirkişi raporunda, mülga 1475 sayılı ... Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemde Şirket tarafından yapılan zam uygulaması değişikliklerinin işçinin sessiz kalması nedeniyle bir ... sözleşmesi koşulu hâlini aldığı haklı tespitinde bulunulduğunu, yapılan bu tespite katılmakla birlikte Şirket tarafından yayınlanan diğer zam uygulaması değişikliklerinin de iyiniyet ve dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilmesinin zorunlu olduğunu, davacının uzun yıllar boyunca herhangi bir itirazda bulunmaksızın sessiz kalmak suretiyle ücretlerini aldığını, daha sonra bu kadar uzun bir sürenin geçmesi üzerinden neredeyse 14 yıl sonra iyiniyet kurallarına aykırı olarak huzurdaki davayı açtığını, dava konusu olayda da çalışma koşullarında esaslı değişiklik bulunmadığını, işveren tarafından ... taraflı olarak getirilmiş bir zam düzenlemesinin, yine işveren tarafından değiştirilmesinden ibaret olduğunu, yoksa ortada ücret düşürme veya hiç zam yapmama gibi bir karar bulunmadığını, bu nedenle zam uygulamasında yapılan değişikliğin çalışma koşullarında esaslı değişiklik olarak değerlendirilebilmesinin de hukuken mümkün olmadığını, davanın belirsiz alacak türü olan kısmi eda külli tespit davası niteliğinde olduğunun kabulü ile davalının öne sürdüğü zamanaşımı def'ine bu sebeple itibar edilmemesinin hatalı olduğunu, davacının kendisine ödenen aylık ücret miktarını, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını ve bunlar arasındaki fark alacağını belirleyebilecek durumda olduğunu, davanın belirsiz alacak olduğunun belirtilmesinin açılan davanın belirsiz alacak davası olduğunu göstermeyeceğini, davacının talep etmiş olduğu fark alacağına hak kazanmamış olmasına karşın 5 yıllık zamanaşımı dönemi öncesindeki zam artış oranlarının ücrete yansıtılarak artırımı yerine sadece zamanaşımına uğramayan dönem itibarıyla artış oranlarının yansıtılarak hesaplama yapılması gerektiğine yönelik itirazları göz önüne alınmasına karşın davacının artırdığı talebine ilişkin zamanaşımı def'i göz ardı edilerek karar verildiğini ileri sürerek Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davacının tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ;

"...

Dosyada mevcut deliller ile emsal nitelikte, istinaf ve temyiz incelemesi neticesi kesinleşmiş İDM kararları, ... BAM ve Yargıtay 9 H.D. kararları dikkate alındığında; davacının dava konusu fark ücret talebinin haklı olduğu, İDM ce de esasında davacının fark ücret talep hakkı olduğunun kabul edildiği, ancak 10 yıldan fazla zaman geçtiğinden bu alacakların genel dava zamanaşımına uğradığına dair davalı itirazının da yerinde olmadığı, buna rağmen bu itiraza itibarla aldırılan ek rapora göre karar verilmesinin hatalı olduğu, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, bu şekilde açılmasında da davacının hukuki yararı bulunduğu, ıslah zamanaşımı itirazının da buna göre yerinde olmadığı, mahkemece aldırılan bilirkişi raporlarının gerekli hukuki ve teknik verileri içerdiği, denetime elverişli olduğu, davalının tüm istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği, ancak davacının istinaf başvurusunun haklı olduğu, dosyada mevcut bilirkişi raporu ve davacının ıslah/ talep artırım dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Her ne kadar dava belirsiz alacak davası olarak açılmış ve "Tahsil talepli belirsiz alacak davasında faiz başlangıcı, davadan önce temerrüt söz konusu değilse dava tarihi olmalıdır. Alacak belirlendikten sonra da arttırılan kısım için faiz başlangıcı temerrüt ya da dava tarihidir." ( Yargıtay 9 Hukuk Dairesinin 2020/6728 esas 2021/4724 kararı) ise de, İDM ce kabul edilen alacaklara dava ve ıslah/ talep artırım tarihinden bölünerek faiz işletilmiş ve davacı tarafından husus açık istinaf nedeni yapılmamış olduğundan, kabul edilen alacaklara İDM hükmündeki gibi faiz işletilmiştir.

Bundan başka, mahkeme hükmünde, faiz başlangıç tarihlerinin; "dava tarihi" gibi muğlak ifadeyle yazılması, infazda tereddüt yaratacak nitelikte ve buna göre HMK 297/ 2 maddesi hükmüne aykırı olup, kamu düzenine aykırılık yönünden resen yapılan incelemede tespit edilen bu hata da düzeltilecektir.

..." gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacının çalışma koşullarında rızası alınmadan aleyhine değişiklik yapılıp yapılmadığına ve bunun sonucunda fark ücret ve fark yıllık izin ücretine hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 ve 371 inci maddeleri, 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesi,

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihâi kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin davalıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.11.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davalı işyerinde 2004 yılında yapılan değişiklik öncesi uygulanmakta olduğu anlaşılan altı ayda bir enflasyon oranında zam uygulamasının 2004 yılından itibaren kaldırılarak zammın günün koşullarına göre değerlendirilmesi yöntemine geçilmesi sonrasında, yaklaşık 14 yıllık bir sürede buna sessiz kalıp yeni koşullarla çalışmaya devam eden ve herhangi bir şekilde talepte bulunmayan davacı işçinin, ... sözleşmesinin emeklilik nedeniyle sona ermesini müteakip fiilen gerçekleşen zam oranının altı ayda bir enflasyon oranında hesaplanacak zammın altında kaldığından bahisle, fesih tarihi itibarıyla olması gereken ücretin tespitiyle ücret ve diğer işçilik alacakları bakımından fark talep edip edemeyeceği taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.

Konuya ilişkin yasal düzenleme olan 4857 sayılı Kanun’un 22 nci maddesi aynen “İşveren, ... sözleşmesiyle veya ... sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle ... sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir. Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz." şeklindedir.

Yukarıya alınan yasal düzenlemeye göre işveren tarafından ... şartlarında işçi aleyhine gerçekleştirilen ve muhatabına iletilen değişikliğin kabul edildiğinin veya edilmediğinin işçi tarafından yazılı olarak işverene geri bildirilmesi hâlinde sorun bulunmamaktadır. Değişiklik kabul edilmişe geçerli, kabul edilmemişse de geçersiz olacaktır.

İşçinin sessiz kalmakla birlikte çalışmaya da devam etmesi durumunda ise 22 nci maddenin “Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz.” hükmünden yola çıkılarak açıkça ve yazılı kabul olmadığına göre aleyhe değişikliğin işçiyi bağlamayacağı ve geçerli olmayacağı şeklinde düşünülme imkânı bulunmakla birlikte aynı maddenin “Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir.” şeklindeki düzenlemesine atıfla, sessiz kalmanın zımni rıza anlamına geleceği ve bu durumda ... şartlarındaki değişikliğin her iki tarafın muvafakatı ile gerçekleştiğinin ve geçerli olacağının savunulması da mümkündür.

Dairemizin 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesine ilişkin ilke kararının " Yazılı olarak bir kabul olmamakla birlikte işçinin değişikliği kuşkuya yer vermeyecek biçimde kabul anlamına gelen davranışlar içine girmesi halinde, işçinin bu davranışı 22 nci maddenin ikinci fıkrası anlamında, çalışma koşullarında anlaşma yoluyla değişiklik olarak değerlendirilmelidir. İşyerinde müdür unvanını taşıyan bir işçinin daha alt bir göreve verilmesi ve işçinin bu yeni görevini benimseyerek çalışması durumu buna örnek olarak verilebilir." şeklindeki bölümü;

Yine Dairemizin 19.09.2005 tarihli ve 2005/27703 Esas, 2005/30371 Karar sayılı “Uyuşmazlığa konu edilen ve hükme dayanak yapılan Toplu ... Sözleşmesi 01.03.2002-28.02.2005 tarihleri arasında yürürlükte olup, anılan sözleşmenin imzalanmasından ve yürürlüğe girmesinden sonra ... Hukuku mevzuatında değişiklik olmuş ve 20.....2003 tarihinde 4857 sayılı ... Kanunu yürürlüğe girmiştir. 4857 sayılı ... Kanunu 22. maddesinde “Çalışma koşullarında değişiklik ve ... sözleşmesinin feshi” başlığı adı altında, “İşveren, ... sözleşmesiyle veya ... sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar yada işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle ... sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir. Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenleme, davacının işyeri değişikliğinin yapıldığı 08.10.2004 tarihinde yürürlüktedir. Davacı, işyeri değişiklik işleminden 4 ay sonra istemde bulunmuştur. Davacı, bu düzenlemeye göre, çalışma koşullarında esaslı değişiklik olan, işyeri değişikliğine karşı 6 gün içinde itiraz etmemiştir. İşverenin işyeri değişiklik işlemi, geçerli hale gelmiştir. Maddi ve hukuki bu olgulara göre, cezai şart tazminatının reddi yerine, yazılı şekilde kabulü hatalıdır.” şeklindeki ilâmı;

Keza öğretideki “İşçinin çalışma koşullarındaki değişiklik önerisine, öneri doğrultusunda çalışmadan veya çalışmaya başlasa da itiraz hakkını kullanacağını belirterek ... görmesi halinde, 6 ... günlük sürede olumlu yazılı yanıt vermemesi onu reddettiği anlamına gelir. Fakat, hiç ses çıkarmadan uzun süre öneri doğrultusunda çalışmak yine çalışma koşullarındaki esaslı değişikliğin geçerli biçimde gerçekleştiği anlamını vermelidir.” (Akyiğit ... Kanunu Şerhi, 999) biçimindeki görüş birlikte değerlendirilerek somut olay incelendiğinde;

işyerindeki ücretlere zam uygulamasının 2004 yılından itibaren farklılaştırılmasından ve bu durumun işçilere duyurulmasından sonra hiç sesini çıkartmadan yaklaşık 14 yıl çalışıp ... sözleşmesinin emeklilik nedeniyle sona ermesinden sonra dava açarak geriye dönük olarak fark talebinde bulunulması iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz. Davaya konu olayda, 4857 sayılı Kanun'un son fıkrasında ifade edildiği gibi ... şartlarının karşılıklı anlaşılarak değiştirilmiş olduğunun kabulü daha isabetli ve hakkaniyetli olacaktır.

Bu itibarla; 2004 yılından itibaren ücretlere altı ayda bir zam yapılacak olsaydı ulaşılacak ücret miktarını son ücret kabul ederek dava konusu tüm işçilik alacakları bakımından fark talep eden davanın reddi gerektiğini düşünmemiz nedeniyle aksi yönde oluşan sayın çoğunluk görüşüne katılamıyoruz. 08.11.2022