Logo

9. Hukuk Dairesi2022/13005 E. 2022/14451 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İş sözleşmesinin feshinden sonra taraflar arasında imzalanan sözleşmenin ikale mi yoksa tasfiye sözleşmesi mi olduğu ve davanın reddine ilişkin hükmün bu sözleşme kapsamında doğru olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: İş sözleşmesinin feshinden sonra yapılan sözleşmenin, ikale değil, işçinin feshi kabul ettiği ve işe iade davası açmaktan örtülü olarak feragat ettiği anlamına gelen bir tasfiye sözleşmesi olarak nitelendirilmesi ve ayrıca birlikte istihdam durumunda işe iade edilecek şirketin karar hükmünde belirtilmemesi gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

BÖLGE ADLİYE

MAHKEMESİ : ... 31. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : İŞE İADE

İLK DERECE

MAHKEMESİ : ... 12. ... Mahkemesi

Taraflar arasındaki işe iade davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 05.11.2018 tarihli ve 2018/5644 Esas, 2018/19568 Karar sayılı kararı ile davalılar vekilinin temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiştir.

Davalılar vekili tarafından ... başvuru talebinde bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesinin 2019/20 Başvuru numaralı ve 24.11.2021 tarihli kararı ile Daire kararının, adil yargılanma ... kapsamında yer alan mahkemeye erişim hakkının ihlali mahiyetinde olduğuna karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı doğrultusunda Dairemizin 05.11.2018 tarihli ve 2018/5644 Esas, 2018/19568 Karar sayılı kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı asılın 05.01.1996 tarihinden 18.10.2016 tarihine kadar davalı Şirketlere ait işyerinde aralıksız olarak çalıştığını, son olarak Bilgi Teknolojileri ve Süreçler Direktörlüğü bölümünde bilgi teknolojileri ve süreçler direktörü görevini ifa ettiğini, ... sözleşmesine geçerli bir sebep olmaksızın son verildiğini ... sürerek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, işe başlatılmaması hâlinde ödenmesi gereken tazminat ve boşta geçen süre ücretinin de hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının üstlenmiş olduğu görev ve makamının gerektirdiği sorumlulukların hilafına birçok ... ve işlemde gerek aktivite eksikliği gerekse operasyonel anlamda pasif kalması neticesinde ciddi zararların doğmuş olduğunu ve tüm uyarı ve taleplere rağmen bir düzelme olmadığını bu sebeple ... sözleşmesinin sona erdirilmiş olduğunu ve tarafların karşılıklı anlaştığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının ... sözleşmesinin performansına dayalı olarak feshinden sonra taraflar arasında 14.11.2016 tarihli ikale sözleşmesinin imzalandığı, ikale sözleşmesi ile davacıya ödenmeyen ücreti, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izni yanında 12 aylık ücreti karşılığı brüt 325.392,00 TL ek ödeme yapıldığı, ikale sözleşmesinin feshin sonuçlarını düzenleyen ve ortadan kaldıran bir sözleşme olduğu, feshe bağlı hakların karşılandığı ve ek ödeme yapıldığı, davacının konumu ve yaptığı ... gereği imzaladığı sözleşmenin sonuçlarını bilemeyeceğinin düşünülemeyeceği, ikale ile yapılan 12 aylık ücret ödemesinin makul yarar koşulunu sağladığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; davacı ile davalılar arasında düzenlenen ... sözleşmesinin davalıların geçersiz ve haksız fesih bildirimi ile sonlandığını, sözleşmenin fesih ile sona erdiğinin İlk Derece Mahkemesince de tespit edilmesine rağmen davanın geçerli bir ikale varmış gibi reddedilmesinin hukuka uygun olmadığını, ... sözleşmesinin feshinin ardından davalılar tarafından davacının tüm yasal haklarının ödeneceğinin bildirildiğini; ancak fesihten 27 gün sonrasında davacıya sadece hak ettiği ücretlerin bir kısmının ödeneceği vaadini içeren bir sözleşme imzalatıldığını, davalılar tarafından her ne kadar bu sözleşme ikale başlığı ile düzenlenmiş ise de ortada bir ... sözleşmesi bulunmadığından geçerli bir ikale sözleşmesinden bahsedilemeyeceğini, davacıya kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık ücretli izin süresi karşılığı ücret, hak ettiği ... ... karşılığı ve hak ettiği 12 aylık teşvik priminden başka bir ödeme yapılmadığını, davacının 2016 yılı çalışması karşılığında teşvik primi taahhüdünden kaynaklanan ... ücreti ile teşvik primi karşılığı 12 aylık ücretini de hak ettiğini, bu ödemelerin davacıya kanundan ve sözleşmeden kaynaklı olarak davalıların ödemekle yükümlü oldukları ücretler olduğunu, davacının 4857 sayılı ... Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 17 nci ve 18 nci maddeleri uyarınca davranışlarından dolayı işten çıkarıldığının fesih bildiriminde belirtildiği gözetildiğinde; son savunmasının alınmamasının 4857 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesi uyarınca feshi geçersiz kıldığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ... sözleşmesinin 18.10.2016 tarihli fesih bildirimi ile son bulduğu, dosyaya sunulan ikale sözleşmesi başlıklı sözleşme incelendiğinde; davacıya her ne kadar 12 aylık ücreti tutarında ek ödeme kararlaştırılmış, sözleşmede davacının işe iade ve herhangi bir alacak davası açmayacağı hükmü yer almış ve bu sözleşme taraflar arasında imzalanmış ise de fesih tarihinin sözleşmeden önce olması sebebiyle fesihten sonraki ikale sözleşmesinin doğmuş olan feshin işe iadeye yönelik hükmünü ortadan kaldırmayacağı, sözleşme tarihinin 14.11.2016, dava tarihinin 16.11.2016 olduğu ve sözleşme tarihinde henüz dava açılmadığı, açılmamış bir davadan feragat etmenin mümkün olmadığı; ayrıca davacı tarafça gönderilen ve sözleşme ile kararlaştırılan paranın yatmamasına yönelik 15.11.2016 tarihli e-posta içeriğinin de sonucu değiştirmeyeceği, ... sözleşmesinin performans düşüklüğü nedeniyle feshedildiği; ancak davacının fesih öncesi savunmasının alınmadığı, bu sebeple feshin geçersiz olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne, işe başlatmama tazminatının 6 aylık ücret olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar vekili; cevap dilekçesinde savunduğu sebeplerin yanı sıra davacının işe iade davasını iki farklı tüzel kişiliği olan Şirketlere açtığını, davacının hangi Şirket tarafından işe başlatılması gerektiğinin Bölge Adliye Mahkemesi kararında açıklanmadığını belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Yargıtay Kararı

Dairemizin 05.11.2018 tarihli ve 2018/5644 Esas, 2018/19568 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi karar tarihinin 20.04.2017 olduğu, buna göre karar tarihinde yürürlükte olan 5521 sayılı ... Mahkemeleri Kanunu’nun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca temyiz süresinin gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren sekiz gün olduğu, gerekçeli kararın davalılar vekiline 17.04.2018 tarihinde tebliğ edildiği; ancak sekiz günlük temyiz süresi geçtikten sonra 02.05.2018 tarihinde karara karşı davalılar vekilince temyiz yoluna başvurulduğu, buna göre temyizin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle davalılar vekilinin temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine karar verilmiştir.

D. ... Başvuru

Kesinleşen karara karşı davalı taraf Anayasa Mahkemesine ... başvuruda bulunmuştur.

E. Anayasa Mahkemesi Kararı

1. Anayasa Mahkemesinin 2019/20 Başvuru numaralı ve 24.11.2021 tarihli kararında, mahkeme kararlarının hüküm kısmında kanun yolu ve süresinin belirtilmesi zorunluluğunun tarafların karara karşı öngörülen kanun yolunu etkili ve işlevsel bir şekilde kullanmaları açısından önem arz ettiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararının başvurucuya tebliğ edildiği, karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan yasal düzenleme gereği temyiz yoluna başvurma süresi kararın tebliğinden itibaren sekiz gün olmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında temyiz yoluna başvuru süresinin kararın tebliğinden itibaren iki hafta olarak gösterildiği; başvurucunun, istinaf kararlarında kendisine tanınan ve kararın tebliğinden itibaren başladığı belirtilen iki haftalık süreye güvenerek hareket ettiği, kanun yoluna başvuru süresinin Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hatalı gösterilmesinin sonuçlarına katlanmak zorunda bırakılan başvurucunun üzerinde ağır bir yüke sebep olduğu, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir.

2. Anayasa Mahkemesince, 2709 sayılı ... Cumhuriyeti Anayasası’nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma ... kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilerek ihlalin Dairemiz kararından kaynaklandığı belirlenmiş ve bu yöndeki iddianın kabul edilebilir olduğuna, kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.

F. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... sözleşmesinin feshinden sonra taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin işe iade davasına etkisi ve kabul şekline göre işe iade hükmünün doğru şekilde kurulup kurulmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı Kanun'un 18 inci maddesi ile 20 nci maddesinin 7036 sayılı ... Mahkemeleri Kanunu'nun 11 inci maddesiyle yapılan değişiklik öncesindeki

üçüncü fıkrası.

3. Dairemizin 21.10.2020 tarihli ve 2016/28137 Esas, 2020/12795 Karar sayılı kararında ikaleye ilişkin ilkeler şu şekilde belirtilmiştir:

"...

Bozma sözleşmesi (ikale) yasalarımızda düzenlenmiş değildir. Sözleşme özgürlüğünün bir sonucu olarak daha önce kabul edilen bir hukuki ilişkinin, sözleşmenin taraflarınca sona erdirilmesi mümkündür. Sözleşmenin, doğal yollar dışında tarafların ortak iradesiyle sona erdirilmesi yönündeki işlem ikale olarak adlandırılır.

... Kanununda bu fesih türü yer almasa da, taraflardan birinin karşı tarafa ilettiği ... sözleşmesinin karşılıklı feshine dair sözleşme yapılmasını içeren bir açıklama (icap), ardından diğer tarafın da bunu kabulü ile bozma sözleşmesi (ikale) kurulmuş olur.

Bozma sözleşmesinde icapta, ... ilişkisi karşı tarafın uygun irade beyanı ile anlaşmak suretiyle sona erdirmeye yönelmiştir. Bu sebeple, ikale sözleşmesi akdetmeye yönelik icap, fesih olarak değerlendirilip, feshe tahvil edilemez.

Bu anlamda bozma sözleşmesinin şekli, yapılması, kapsam ve geçerliliği Borçlar Kanunu hükümlerine göre saptanacaktır. Buna karşılık ... sözleşmesinin bozma sözleşmesi yoluyla sona erdirilmesi, ... hukukunu yakından ilgilendirdiği için ikalenin yorumunda ... sözleşmesinin yorumunda olduğu gibi, genel hükümlerin yanı sıra ... hukukundaki “işçi yararına yorum” ilkesi de göz önünde bulundurulacaktır.

Borçlar Kanunun 23-31 maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin, bozma sözleşmeleri yönünden titizlikle ele alınması gerekir. Bir işçinin bozma sözleşmesi yapma konusundaki icap veya kabulde bulunmasının ardından işveren feshi haline özgü ... güvencesi hükümlerinden yararlanmak istemesi ve yasa gereği en çok bir ... içinde işe iade davası açmış olması hayatın olağan akışına uygun düşmez.

... ilişkisi taraflardan her birinin bozucu yenilik doğuran bir beyanla sona erdirmeleri mümkün olduğu halde, bu yola gitmeyerek karşılıklı anlaşma yoluyla sona erdirmelerinin nedenleri üzerinde de durmak gerekir. Her şeyden önce bozma sözleşmesi yapma konusunda icapta bulunanın makul bir yararının olması gerekir. ... ilişkisinin bozma anlaşması yoluyla sona erdirildiğine dair örnekler 1475 sayılı ... Kanunu ve öncesinde hemen hemen uygulamaya hiç yansımadığı halde, ... güvencesi hükümlerinin yürürlüğe girmesinin ardından özellikle 4857 sayılı ... Kanunu sonrasında giderek yaygın bir hal almıştır.

Bu noktada, işveren feshinin karşılıklı anlaşma yoluyla fesih gibi gösterilmesi suretiyle ... güvencesi hükümlerinin bertaraf edilmesi şüphesi ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla irade fesadı denetimi dışında, tarafların bozma sözleşmesi yapması konusunda makul yararının olup olmadığının da irdelenmesi gerekir. Makul yarar ölçütü, bozma sözleşmesi yapma konusundaki icabın işçiden gelmesi ile işverenden gelmesi ve somut olayın özellikleri dikkate alınarak ele alınmalıdır. Dairemizin 2008 yılı kararları bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 21.4.2008 gün 2007/31287 E, 2008/9600 K).

Bozma sözleşmesi yoluyla ... sözleşmesi sona ... işçi, ... güvencesinden yoksun kaldığı gibi, kural olarak feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamayacaktır. Yine 4447 sayılı Yasa kapsamında işsizlik sigortasından da yararlanamayacaktır. Bütün bu hususlar, ... hukukunda hâkim olan ibranamenin dar yorumu ilkesi gibi, hatta daha da ötesinde, ikale sözleşmesinin geçerliliği noktasında işçi lehine değerlendirmenin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Tarafların bozma sözleşmesinde ihbar ve kıdem tazminatı ile ... güvencesi tazminatı hatta boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklardan bazılarını ya da tamamını kararlaştırmaları da mümkündür. Bozma sözleşmesinin geçerliliği konusunda bütün bu hususlar dikkate alınarak değerlendirmeye gidilmelidir.

Bozma sözleşmesinde kıdem tazminatının ödenmesi kararlaştırıldığı takdirde, kıdem tazminatı 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesine göre hesaplanmalı ve anılan maddedeki kıdem tazminatı tavanı gözetilmelidir. Belirtmek gerekir ki, sözü edilen Yasada düzenlenen kıdem tazminatı tavanı mutlak emredici niteliktedir. ..."

4. Dairemizin 13.09.2017 tarihli ve 2016/20328 Esas, 2017/13246 Karar sayılı kararında birlikte istihdam ilişkisinin varlığı durumunda davacının işe iadesine karar verilen Şirketin hüküm yerinde belirtilmesi gerekliliği şu şekilde açıklanmıştır:

"...

İşçinin aynı gruba ait şirketlerin bir kısmına ya da tamamına birlikte hizmet vermiş olması ve bu çalışmaların kısmi çalışma şeklinde ayrıştırılmasının mümkün olmaması halinde birlikte istihdam olgusundan söz edilmesinin gerektiği, birlikte istihdam şeklindeki çalışmada, işçilerin bir kısmının aynı anda birden fazla işverene ve birlikte hizmet verdikleri, daha çok yönetim organizasyonu kapsamında birbiriyle bağlantılı olan bu şirketlerin, aynı binalarda hizmet verebildiği ve bir kısım işçilerin ... görme edimini işverenlerin tamamına karşı yerine getirdikleri, bu gibi bir ilişkide, işçi ile işverenler arasında ... bir ... ilişkinin bulunduğu, dosya içinde bulunan kayıtlara göre davacının, davalılar nezdinde birlikte istihdam edildiğinin, davacının kayden davalılardan T... şirketinin işçisi olduğunun anlaşılmasına rağmen mahkemece, davacı işçi ile davalı şirketler arasındaki ilişkinin irdelenmemesi ve davacının hangi davalı şirket nezdinde işe iade edildiğinin gösterilmemesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. ..."

5. Yukarıdaki paragrafta belirtilen konuya ilişkin Dairemizin 09.....2015 tarihli ve 2015/14147 Esas, 2015/20966 Karar sayılı kararı işe şu şekildedir:

"...

Ancak davacı dava dilekçesinde E... Ortaklığı, B...Ortaklığı ve B...Şti’yi ayrı ayrı davalı göstererek her üç davalı tarafından birlikte istihdam edildiğini iddia etmiştir. Mahkemece kararın hüküm kısmında davacının yalnızca işe iadesine karar verilmiş, fakat infazda tereddüt oluşturacak şekilde davacının hangi işverenlik nezdinde işe iadesine ve işe iadenin mali sonuçlarından hangi davalı/davalıların sorumlu olduğuna karar verilmemiştir. Karar gerekçesinde davalılar arasında birlikte istihdam bulunduğu, davacının asıl işvereninin E...Ortaklığı olduğu, tazminat hakları yönünden diğer davalılar ile müştereken ve müteselsilen sorumluluk bulunduğu fakat kısa kararda davacının hangi işveren nezdinde işe iadesine ve mali sonuçlardan hangi davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının açıklanmadığı bu hususun tavzihle de düzeltilemeyeceği eksikliğin Yargıtay tarafından temyiz incelemesi sırasında tamamlanabileceği takdirin Yargıtay’a ait olduğu belirtilmiştir.

Davacı ... kayıtlarına göre E...Ortaklığı işçisi olarak görünmektedir. Mahkemece yapılması gereken davacının ... görme edimini her üç davalıya karşı yerine getirip getirmediği tanıklar dinlenip, alınacak beyanlarla dosyadaki belgeler değerlendirilerek davacının hangi davalı veya davalılar tarafından istihdam edildiğinin ortaya çıkarılması, işe iade ve işe iadenin mali sonuçlarından hangi davalı veya davalıların yükümlü olduğunun saptanarak hüküm kurulmasıdır. Eksik araştırmayla karar verilmesi hatalıdır. ..."

3. Değerlendirme

1. Somut uyuşmazlıkta ... sözleşmesi; " Ekim ayı içerisinde gerek şirket sistemlerinde yaşanan arıza sebebiyle poliçe tanzimlerinin yapılamaması, gerekse Outlook Exchange gibi diğer sorumluluk alanınızdaki süreçlerde yaşanan aksaklıklar nedeniyle şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiğinizden ... akdiniz; ... Kanunu'nun 17. ve 18. Maddeleri gereğince 17/10/2016 tarihi mesai bitimi itibarıyla yasal haklarınızın tümü tarafınıza ödenmek suretiyle fesih edilmiştir." şeklindeki 18.10.2016 tarihli fesih bildirimi ile işveren tarafından sonlandırılmıştır.

2. Taraflar, ... sözleşmesinin 18.10.2016 tarihinde fesih bildirimi ile son bulmasından sonra 14.11.2016 tarihli İkale Sözleşmesi başlıklı bir sözleşme yapmışlardır. Sözleşmenin giriş kısmında, ... sözleşmesinin 17.10.2016 tarihi itibarıyla sona erdiği ve tarafların bu sona ermeye ilişkin koşul ve şartları belirlemeyi amaçladıkları yazılıdır. Sözleşmenin kapsamı; fesih tarihi itibarıyla çalışana yapılan ödemeler, işbu sözleşme tarihi itibarıyla yapılan ödemeler ve tarafların ... bu sözleşmeden ... hak ve borçları olarak belirlenmiştir. Fesih tarihinde yapılan ödemeler; ücret, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin şeklinde kararlaştırılmıştır. Sözleşme tarihi itibarıyla yapılan ödemeler; işçinin Şirketlere sağladığı hizmetlerin karşılığı olarak iyiniyet prensipleri uyarınca ve taraflar arasındaki uzun süreli ... birliği dikkate alınarak işçinin 12 aylık ücretine denk gelen brüt 325.392,00 TL ve tahakkuk etmiş ... hakkına denk gelen brüt 54.634,82 TL olarak belirlenmiştir. Sözleşmenin 3 üncü maddesinin (4) numaralı bendinde ise sözleşmenin yürürlük tarihi itibarıyla ödenmesi kararlaştırılan 12 aylık ücret ve ... hakkının ödenmesi ile birlikte işçinin, işverence kendisine verilen 04.09.2015 tarihli mektuptan kaynaklanabilecek alacak dâhil herhangi bir alacağı kalmadığını, işvereni ibra ettiğini, işveren aleyhine işe iade davası ya da başka herhangi bir alacak davası açmayacağını kabul ve taahhüt ettiği belirtilmiştir.

3. İkalede işçi ve işveren, aralarındaki ... sözleşmesinden ... ... ilişkisini karşılıklı anlaşma yolu ile sona erdirmektedirler. Genel olarak ikale bir ... sözleşmesinin devamı sırasında yapılır; bu sözleşme öncesinde taraflar arasında uyuşmazlığa neden olan bir fesih veya başka bir sona erme hâli bulunmaz. (Muhittin Astarlı, ... Hukukunda İkale (Bozma Sözleşmesi), ..., İkinci Baskı, 2016, s. 45; Sarper Süzek, ... Hukuku, ..., Tıpkı 20. Baskı, 2020, s.516.) Kararın İlgili Hukuk kısmının (3) numaralı paragrafında yer verilen Dairemiz ilkesi de dikkate alındığında; taraflar arasında düzenlenen 14.11.2016 tarihli sözleşmenin 17.10.2016 tarihinde ... sözleşmesinin işverence ... taraflı olarak sona erdirilmesinden sonra düzenlendiği ve ikale sözleşmesi olarak kabul edilemeyeceği açıktır. İşçiye, ... sözleşmesinin feshinden sonra yasal alacakları dışında fazladan ödeme yapılması da feshin ikaleye dayandığını göstermez.

4. Ancak taraflar arasında fesihten sonra düzenlenen bu sözleşmenin hukuki nitelendirmesi hâkime ait olup bu bağlamda, sulh ve tasfiye sözleşmesi kavramları değerlendirilmelidir.

5. Sulh; tarafların aralarındaki hukuki ilişkiden ... bir uyuşmazlığı veya belirsizliği bir sözleşme ile karşılıklı fedakârlıklarda bulunarak sona erdirmeleridir. Mahkeme huzurunda yapılıp yapılmamasına göre, mahkeme huzurunda sulh ve mahkeme dışı sulh olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi hukuka ilişkin olarak sulh sözleşmesi özel bir sözleşme türü olarak kanunlarımızda düzenlenmiş olmadığından geçerliliği, Borçlar Kanununun genel hükümlerine tabidir. ( ... ..., Borçlar Hukuku Özel Hükümler, ..., 8. Baskı, 2020, s.1020-1028; Astarlı, s. 136-138.) İşveren feshinin ardından tarafların karşılıklı olarak sulh sözleşmesi düzenlemeleri mümkün olup geçerli bir sulh sözleşmesinin varlığı hâlinde artık işe iade davası açılamayacağının kabulü gerekir.

6. Genel anlamda tasfiye sözleşmesi veya ... sözleşmesinin feshinin sonuçlarına dair sözleşme; işveren feshinden sonra bu fesih nedeniyle ... sözleşmesinin sona ermesinin sonuçlarının düzenlendiği ve böylece taraflar arasındaki ... sözleşmesinin tasfiyesinin amaçlandığı bir sözleşmedir. Bu sözleşme ile işveren feshi, işçi tarafından kabul edilmiş olmakta; feshin geçerliliğini kabul eden işçi, feshe karşı işe iade davası açmayacağı konusunda işverene güvenlik sağlamaktadır. Tasfiye sözleşmesinde, işçi feshe karşı işe iade davası açma hakkından açıkça vazgeçebileceği gibi işveren feshinin geçerli nedene dayandığının kabulü veya ... sözleşmesinin işveren feshi ile bildirim süreleri sonunda sona erdiğinin kabulü de örtülü olarak işe iade davası açma hakkından vazgeçildiği şeklinde yorumlanabilir. Tasfiye sözleşmesinin bu anlamda hukuki niteliği maddi hukuka ilişkin olarak bir davadan vazgeçmedir. Bu vazgeçmenin ... güvencesi hükümlerine aykırı olduğu söylenemez; zira her ne kadar ... sözleşmesinin öncesinde veya ... ilişkisinin devamında henüz doğmamış işe iade davası açma hakkından vazgeçmek mümkün değilse de, işveren tarafından ... sözleşmesi feshedildikten sonra bu haktan vazgeçmek mümkündür. (Astarlı, s. 47-50.)

7. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; taraflarca, ... sözleşmesinin 18.10.2016 tarihinde fesih bildirimi ile son bulmasından sonra 14.11.2016 tarihinde yapılan sözleşme ile ... sözleşmesinin sona ermesinin sonuçları düzenlenmiş; bu şekilde ... sözleşmesinin tasfiye edilmesi amaçlanmıştır. Tasfiye sözleşmesinin yapılması sırasındaki irade fesadının ispatlanamamış olması, işverence ... sözleşmesinin feshinden sonra tasfiye sözleşmesinin yapıldığı tarihe kadar geçen süre ve tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde; davacının işveren feshini kabul ettiği ve böylelikle işe iade davası açma hakkından vazgeçtiği sonucuna ulaşıldığından; davanın reddi yerine kabulü hatalı olmuştur.

8. Diğer yandan kabul şekline göre, kararın İlgili Hukuk kısmının (4) ve (5) numaralı paragraflarında yer verilen Daire kararlarından da anlaşıldığı üzere birlikte istihdam olgusunun bulunduğunu durumlarda dahi davacının hangi Şirket nezdinde işe iadesine karar verildiğinin belirtilmesi gerekir. Bu hususun gözetilmemesi de kabul şekline göre doğru bulunmamıştır.

9. Şu hâlde 4857 sayılı Kanun'un 20 nci maddesinin üçüncü fıkrasının 7036 sayılı ... Mahkemeleri Kanunu'nun 11 inci maddesiyle yapılan değişiklik öncesi düzenlemesi uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A.Dairemizin 05.11.2018 tarihli ve 2018/5644 Esas, 2018/19568 Karar sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

B. ... Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesinin 28.02.2018 tarihli ve 2017/2037 Esas, 2018/285 Karar sayılı kararının bozularak ORTADAN KALDIRILMASINA,

C. Davanın REDDİNE,

1.Karar tarihi itibarıyla alınması gerekli olan 80,70 TL karar ve ilâm harcından, peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 51,50 TL karar ve ilâm harcının davacıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,

2. Davalılar vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 8.400,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,

3. Davalı tarafça sarf edilen, 180,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

4. Taraflarca yatırılan gider avanslarının varsa kullanılmayan bakiyelerinin ilgili tarafa iadesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.11.2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.