Logo

9. Hukuk Dairesi2023/17735 E. 2024/4135 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının davalı işyerinde ne kadar süre çalıştığı ve buna bağlı olarak işçilik alacaklarının hesabı uyuşmazlık konusudur.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre farklı işyerlerinde geçen ve davalı işyeri ile bağlantısı tespit edilmemiş olan hizmet sürelerinin de toplam hizmet süresine dahil edilerek işçilik alacaklarının hesaplanması hatalı görülerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş)Mahkemesi

SAYISI : 2022/588 E., 2023/295 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında görülen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait muhasebe bürosunda 2.200,00 TL net aylık ücret ile muhasebe yardımcılığı görevinde 15.07.1999 tarihinden 13.01.2015 tarihine kadar aralıksız ve kesintisiz olarak çalıştığını, müvekkilinin 12.01.2015 tarihinde emeklilik prim gün sayısını doldurmuş olduğunu, emekliliğe hak kazanması sebebi ile iş sözleşmesini haklı olarak feshetmek istediğini davalıya şifahen bildirdiğinde, davalı tarafça müvekkiline hakaretler edilerek ve işyerinden kovmak suretiyle iş sözleşmesinin işverence tek taraflı şekilde, haksız ve hukuka aykırı olarak feshedildiğini, yine aynı tarihte işe gitmediği iddiası ile müvekkiline ihtarname gönderildiğini, müvekkilinin de 13.01.2015 tarihinde, daha davalının ihtarnamesi eline geçmeden Büyükçekmece 1. Noterliğinin 245 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile emeklilik nedeni ile iş sözleşmesini feshettiğini davalıya bildirdiğini, ancak iş sözleşmesinin işverence feshedildiğinin kabulü gerektiğini, zira işten çıkış bildirgesinde müvekkilinin işten çıkışının 13.01.2015 tarihinde yapıldığının sabit olduğunu, müvekkilinin ayrıca ödenmeyen işçilik alacakları bulunduğunu ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve asgari geçim indirimi alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının iddialarının somut gerçekten ve hukuki gerçekten yoksun olduğunu, davacının 01.03.2005 tarihinde müvekkilinin yanında işe başladığını, davacının anılan işyerindeki pozisyonunun muhasebe yardımcılığı değil standart personel olduğunu; ayrıca davacının işverenden izin almadan ve haklı bir sebebe dayanmadan 02.01.2015 tarihinde işyerini terk ettiğini ve bir daha işe dönmediğini, bu durumun tutanaklar ile sabit olduğunu, davacının davalıya yüksek sesle hakaret ettiğini, davacının emekliliğe ilişkin iddialarının gerçek dışı olduğunu, iddia edilen fesih ve davacının işyerinden kovulmasının tamamen hayal ürünü olduğunu, davacının haksız yere işsizlik ücreti almak istediğini, davacının işe gelmediği günler ile ilgili olarak davalı müvekkili tarafından işe geri dönmesi konusunda bir kez ihtarname gönderildiğini, ancak davacı tarafça olumsuz yanıt verildiğini, davacının ücreti ve çalışma dönemine ilişkin iddialarının gerçek dışı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 01.07.2016 tarihli kararı ile; davacının 15.07.1999-13.01.2015 tarihleri arasında toplam 15 yıl 5 ay 29 gün hizmet süresinin bulunduğu, en son aylık ücretinin brüt 3.077,31 TL olduğu, iş sözleşmesinin davacı tarafça haklı sebeple feshedildiği gerekçesi ile ihbar tazminatı talebinin reddine; kıdem tazminatının ve yıllık izin ücreti alacağının kabulüne dair davanın kısmen kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 07.12.2020 tarihli kararıyla; davacının hizmet cetvelinin incelenmesinde, 15.07.1999 - 22.12.2000 tarihleri arasında 1020184 sigorta sicil numaralı M.S’ye ait işyerinde bildiriminin yapıldığı, bu şahsın yargılama aşamasında davalı tanığı olarak dinlendiği ancak bu bildirime ilişkin bilgilerin tanıktan sorulmadığı; aynı tarih itibarı ile 22.12.2000 tarihinde de M.E.E. adına kayıtlı 1020183 sigorta sicil numaralı işyerinden bildiriminin yapıldığı ve davacının 28.02.2005 tarihine kadar bu işyerinde çalıştığı, Mahkemece dava dışı işverenlere ait iki ayrı işyerinden yapılan bildirim sürelerinin davacının hizmet süresine eklendiği; bildirim yapılan bu işyerlerinin davalı işyeri ile irtibatı tespit edilmeksizin bu işyerlerinde geçen hizmet süresinin davacının hizmet süresine eklenmesinin hatalı olduğu, buna göre 15.07.1999-22.12.2000 tarihlerinde hizmet bildirimi yapılan M.S’nin yeniden tanık olarak dinlenerek ve 22.12.2000-28.02.2005 tarihlerinde hizmet bildirimi yapılan M.E.E’nin de gerektiğinde tanık olarak dinlenerek bu tarihlerdeki bildirimlere ve davalı işyeri ile irtibatlarına ilişkin beyanlarının alınması ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmı doğrultusunda yapılan araştırma ve birbirini doğrulayan tanık beyanları doğrultusunda davacının 15.07.1999-13.01.2015 tarihleri arasında davalı nezdinde çalıştığı kabul edilerek, üç çalışma süresi bir bütün olarak değerlendirilmek suretiyle yapılan hesaplama doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; Mahkemece delillerin değerlendirilmesinde hata yapıldığını, bozma ilâmında işaret edilen hususların değerlendirme dışı bırakıldığını, bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, davacı tanıklarının beyanlarının çelişkili olduğunu, davacının 1999 yılında çalışmaya başladığına ilişkin kabulün hatalı olduğunu, ayrıca davacının devamsızlık yaptığının tutanaklar ile sabit olduğunu, aylık ücrete ilişkin iddialarının ispatlanmadığını ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının davalı nezdindeki hizmet süresinin belirlenmesine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

04.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait muhasebe bürosunda 2.200,00 TL net aylık ücret ile muhasebe yardımcılığı görevi ile 15.07.1999 tarihinden 13.01.2015 tarihine kadar aralıksız ve kesintisiz olarak çalıştığını, müvekkilinin 12.01.2015 tarihinde emeklilik prim gün sayısını doldurmuş olduğunu, emekliliğe hak kazanması sebebi ile iş sözleşmesini haklı olarak feshetmek istediğini davalıya şifahen bildirdiğinde, davalı tarafça müvekkiline hakaretler edilerek ve işyerinden kovmak suretiyle, müvekkilinin iş sözleşmesinin tek taraflı, haksız ve hukuka aykırı olarak feshedildiğini, müvekkilinin işçilik alacaklarını talep ettiğinde, davalı tarafça müvekkiline imzalaması için ibraname gönderildiğini, işçilik alacaklarının ödemesi yapılmadan ibraname imzalatılmak istendiğini, müvekkilinin iş sözleşmesinin 12.01.2015 tarihinde haksız ve tek taraflı olarak feshedilmiş olduğunu, yine aynı gün işe gitmediği iddiası ile müvekkiline ihtarname gönderildiğini, müvekkilinin de 13.01.2015 tarihinde, daha davalının ihtarnamesi eline geçmeden Büyükçekmece 1. Noterliğinin 245 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile emeklilik nedeni ile iş sözleşmesini feshettiğini davalıya bildirdiğini, davalı tarafın müvekkilinin iş sözleşmesini hem kendisinin feshettiğini, müvekkilini işyerinden kovduğunu, hem de işe gelmediği iddiası ile haksız ve hukuka aykırı feshini haklı çıkarma çabası içine girdiğini, zaten Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına bakıldığında müvekkilinin işten çıkışının 13.01.2015 tarihinde yapıldığının görüldüğünü, bu hususun da davalının haksızlığını açıkça ortaya koyduğunu, müvekkilinin iş sözleşmesinin davalı işverence tek taraflı olarak feshedildiği hâlde müvekkiline hak etmiş olduğu işçilik alacaklarının ödenmediğini ifade ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti alacağı ve asgari geçim indiriminin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının iddialarının somut gerçekten ve hukuki gerçekten yoksun olduğunu, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi 15.07.1999 tarihinde değil, 01.03.2005 tarihinde müvekkilinin yanında işe başladığını, davacının anılan işyerindeki pozisyonunun muhasebe yardımcılığı değil, standart personel olduğunu, ayrıca davacının iddia etliği gibi 13.01.2015 tarihine kadar aralıksız çalışmadığını, çalışmakta olduğu işyerini davalı işverenden izin almadan ve haklı bir sebebe dayanmadan 02.01.2015 tarihinde terk ettiğini ve bir daha işe dönmediğini, bu duruma ilişkin tutanaklar mevcut olduğunu, davacının işe dön çağrılarına olumsuz yanıt vermesinin yanı sıra eşini işyerine göndererek işyerine ait anahtarların davalıya teslim edilmesini sağladığını, davacının sürekli devamsızlık yaptığını, davacının davalıya yüksek sesle hakaret ettiğini, davacının işyerini terk ettiği gün tamamen dava konusunda ve iş sözleşmesinden ayrı bir sebepten ötürü davalı işverene hakaretler ettiğini ve işçi işveren ilişkisi içerisinde kabul edilmeyecek bir davranış içinde olduğunu, davacıyı itidale davet ettiğini, ancak davacının tüm bu uyarıları dikkate almayarak işyerini terk ettiğini, davacının emekliliğe ilişkin iddialarının gerçek dışı olduğunu, iddia edilen fesih ve davacının işyerinden kovulmasının tamamen hayal ürünü olduğunu, davalının saygın bir iş adamı ve yaşadığı bölgede iyi tanınan bir iş adamı olduğunu, davacının haksız yere işsizlik ücreti almak istediğini, davacının işe gelmediği günler ile ilgili olarak davalı müvekkili tarafından işe geri dönmesi konusunda bir kez ihtarname gönderildiğini, ancak davacı tarafça olumsuz yanıt verildiğini, davacının ücreti ve çalışma dönemine ilişkin iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı ve kardeşinin birlikte hareket ettiğini, davacının kardeşi B.'nin doğum iznine ayrıldığını, ancak doğum sonrası geri dönmediğini, davacının işvereni zarara uğrattığını, davalı işverenin mali müşavirlik mesleğinin doğası gereği en kritik ay olan ocak ayında karşı karşıya kaldığı bu durum neticesinde önemli ölçüde maddi zarara uğradığını, iş kaybından dolayı ve çalışan eksikliği neticesinde oluşan açığı kapatabilmek için ücret karşılığı hizmet satın aldığını, davacının işverene karşı özen ve sadakat borcunu yerine getirmediğinin açık olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

Dairemizin 07.12.2020 tarih ve 2016/33246 E. ve 2020/17462 K. sayılı kararı ile taraflar arasında hizmet süresi yönünden uyuşmazlık olduğu belirtilerek “…davacının hizmet cetvelinin incelenmesinde, 15.07.1999-22.12.2000 tarihleri arasında 1020184 sigorta sicil numaralı ...’e ait iş yerinde bildiriminin yapıldığı, bu şahsın yargılama aşamasında davalı tanığı olarak dinlendiği ancak bu bildirime ilişkin bilgilerin tanıktan sorulmadığı, aynı tarih itibari ile 22.12.2000 tarihinde de ... adına kayıtlı 1020183 sigorta sicil numaralı iş yerinden bildiriminin yapıldığı ve davacının 28.02.2005 tarihine kadar bu iş yerinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Mahkemece dava dışı işverenlere ait iki ayrı iş yerinden yapılan bildirim süreleri davacının hizmet süresine eklenmiştir. Ancak bildirim yapılan bu iş yerlerinin davalı iş yeri ile irtibatı tespit edilmeksizin bu iş yerlerinde geçen hizmet süresinin davacının hizmet süresine eklenmesi hatalıdır. Mahkemece yapılacak iş 15.07.1999-22.12.2000 tarihlerinde hizmet bildirimi yapılan ...’in yeniden tanık olarak dinlenerek ve 22.12.2000-28.02.2005 tarihlerinde hizmet bildirimi yapılan ...’in de gerektiğinde tanık olarak dinlenerek bu tarihlerdeki bildirimlere ve davalı iş yeri ile irtibatlarına ilişkin beyanlarının alınması ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulmasıdır” şeklindeki gerekçe ile bozma kararı verilmiştir.

Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonunda 15.07.1999-22.12.2000 tarihleri arasında 1020184 sigorta sicil numaralı M.S’ye ait işyerinden ve 22.12.2000-28.02.2005 tarihleri arasında M.E.E. adına kayıtlı 1020183 sigorta sicil numaralı işyerinden yapılan süreler de davacının hizmet süresine eklenerek bozma sonrası alınan 10.01.2023 tarihli bilirkişi raporunun 1. seçeneğine göre hüküm kurulmuştur.

Somut olayda, kendisi de muhasebeci olan tanık M.S’ye ait işyerinden davacının 15.07.1999-22.12.2000 tarihleri arasında Sosyal Sigortalar Kurumuna hizmet bildiriminin yapıldığı, yine tanık muhasebeci M.E.E’nin işyerinden davacının 22.12.2000-28.02.2005 tarihleri arasında Sosyal Sigortalar Kurumuna hizmet bildiriminin yapıldığı anlaşılmaktadır. Tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının davalı işyerinde yukarıda belirtilen süreler dışlanarak 01.03.2005-19.01.2015 tarihleri arasında çalıştığı kabul edilerek alacak taleplerinin hesaplanması gerekirken 15.07.1999-19.01.2015 tarihleri esas alınarak alacak taleplerine karar verilmesi hatalıdır. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekirken, onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.