Logo

9. Hukuk Dairesi2023/19379 E. 2023/19752 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İş müfettişi raporunun iptali davasında, işveren tarafından yapılan aile yardımı ödemelerinin işyeri uygulaması oluşturup oluşturmadığı ve toplu iş sözleşmesi hükmüne aykırı olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Hataen yapılan aile yardımı ödemelerinin işyeri uygulaması oluşturmayacağı, toplu iş sözleşmesinde 657 sayılı Kanun'a atıf yapılarak aile yardımı ödeneğinin düzenlendiği, sonradan yapılan protokolle de bu hükmün açıklığa kavuşturulduğu ve işverenin toplu iş sözleşmesine aykırı hareket edemeyeceği gözetilerek, mahkemenin davayı reddeden kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2021/99 E., 2022/527 K.

DAVA TARİHİ : 02.11.2018

KARAR : Davanın reddi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen iş müfettişi raporunun iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.

Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin mahiyetten reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Bakanlığın davalı işyerinde 20.07.2018-15.08.2018 tarihleri arası işin yürütümü için ilk teftişi yapması sonrası 15.10.2018 tarihinde ikinci teftiş yapıldığını, 15.10.2018 tarihinde düzenlenen tutanakta aile yardımına ilişkin iş müfettişi beyanlarına toplu iş sözleşmesi ve eki olarak çıkarılan ek protokol uyarınca katılmalarının mümkün olmadığını, tutanağın hukuka aykırı olduğunun tespiti ve iptalini istediklerini, aile durum formlarında eşleri çalışan işçilerin bilgilerinin sehven "çalışmıyor" olarak bordro hesaplama programında tanımlanması üzerine Ocak 2018 tarihine kadar hatalı şekilde 64 işçiye aile yardımı yapıldığını, Türk Gıda ve Yardımcıları İşçi Sendikası (Tek Gıda İş Sendikası) arasında Pendik fabrika işçileri için işyeri düzeyinde 01.01.2017-31.12.2018 tarihleri arası geçerli olmak üzere toplu iş sözleşmesi imzalandığını, 46 ncı maddesinde; işçilere 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu (657 sayılı Kanun) hükümleri uyarınca ve bu Kanun'la belirlenen tutarda çocuk yardımı ve aile yardımı ödeneceğinin düzenlendiğini, 657 sayılı Kanun'un 202 nci maddesinde bu yardımın her ne şekilde olursa olsun menfaat karşılığı çalışmayan veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan aylık almayan eş için 1.500, çocuklarından her biri için 250 gösterge rakamının aylık katsayı ile çarpılması sonucu elde edilecek miktar üzerinden hesaplanacağının düzenlendiğini belirterek Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişinin 06.12.2018 tarihli ve 10127/İnc/50 sayılı inceleme raporunun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; raporlar ile şikâyetçi işçiler lehine aile yardımının hak edildiğinin tespit edildiğini, bunları ödemesi gereğinin işverene bildirildiğini, Bakanlığın bu davalarda davalı olarak yer almasının mümkün olmadığını, bölge müdürlüğü memurları tarafından tutulan tutanakların aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olduğunu, tespitlerinin aksinin ispatla yükümlü olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 18.06.2019 tarihli ve 2018/513 Esas, 2019/282 Karar sayılı kararıyla; uyuşmazlığa konu teftiş raporunun davacı işverende çalışan işçilerin şikâyeti üzerine düzenlendiği, raporda davalı şikâyetçi işçilerin aile yardımı alacaklarına ilişkin tespitlerin toplu iş sözleşmesinin 46 ncı maddesi uyarınca mevcut olmadığının tespitinin talep edildiği, iş müfettişi raporlarının işçilerin alacaklarına yönelik kısımlarına karşı işçi ya da işveren tarafından açılacak davalarda bu davaların taraflarının her şartta işçi ve işveren olduğu, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün bu davalarda taraf sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 20.02.2020 tarihli ve 2019/2809 Esas, 2020/335 Karar sayılı kararıyla; dosya içeriği ve mevcut delil durumu ile kamu düzenine aykırılık halleri de bulunmadığı hususları göz önüne alınarak İlk Derece Mahkemesinin kararındaki gerekçenin, dosya içeriğine, usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 04.02.2021 tarihli bozma ilâmı ile; davacının 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 92 nci maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, davacı işveren ile davalı Bakanlık ve şikâyet eden işçilerin davanın tarafı olması gerektiği, davanın iptali istenen inceleme raporunda ismi zikredilen işçilere 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesi kapsamında yöneltilmesi için süre verilerek, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı işverence toplu iş sözleşmesinin yürürlükte olduğu 2014 yılından Ocak 2018 dönemine kadar eşi çalışan çalışmayan tüm evli işçilere aile yardımı ödemesi yapıldığı, kaldı ki aile yardımı ödeneğinin işyerinde ilk olarak Mayıs 2003 tarihinde uygulanmaya başlandığı, davacı tarafından bir işyeri uygulaması olarak şikâyet eden dâhili davalı işçilerle birlikte 64 işçiye aile durum bildirgelerine göre eşleri çalışmasına rağmen Ocak 2018 dönemi de dâhil olmak üzere aile yardımı ödendiği, Şubat 2018 ayından sonra ise bu çalışanlara yapılan ödemenin kesildiği, bu konuda işçilerden yazılı onay alınmadığı, kaldı ki teftişin birinci aşamasından sonra teftişe konu dönem için işçilere eksik ödemelerin de yapıldığı, yapılan açıklamalar doğrultusunda raporda herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; 4857 sayılı Kanun'un 92 nci maddesinin üçüncü fıkrasının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na aykırı olduğunu, işverence yapılan ödemelerin hataen yapılması nedeniyle işyeri uygulaması oluşturmayacağını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; işyerinde bağıtlanan toplu iş sözleşmesi gereği davacının aile yardımı ödemesi yapması gerekip gerekmediği ile buna göre dava konusu iş müfettişi raporunun iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi.

2. 4857 sayılı Kanun'un 22, 91 ve 92 nci maddeleri ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) 39 uncu maddesi.

3. 657 sayılı Kanun'un "Aile yardımı ödeneği" kenar başlıklı 202 nci maddesi şu şekildedir:

"Evli bulunan Devlet memurlarına aile yardımı ödeneği verilir.

Bu yardım, memurun her ne şekilde olursa olsun menfaat karşılığı çalışmayan veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan aylık almayan eşi için 1500, çocuklarından herbiri için de 250 gösterge rakamının (72 nci ay dahil olmak üzere 0-6 yaş grubunda yer alan çocuklar için bir kat artırımlı) aylık katsayısı ile çarpılması sonucu elde edilecek miktar üzerinden ödenir. Eşlerden birine iş akdi veya toplu sözleşme gereği çocukları için yapılan aile yardımı ödeneği daha düşük ise, yalnız aradaki fark ödenir. Bu fıkrada yer alan gösterge rakamlarını 3 katına kadar artırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir."

4. 657 sayılı Kanun'un "Aile yardımı ödeneğinin ödeme usulü" kenar başlıklı 203 üncü maddesi şu şekildedir:

"Aile yardımı ödeneği Devlet memurlarına her ay aylıklariyle birlikte ödenir.

Karı ve kocanın her ikisi de memur iseler bu ödenek yalnız kocaya verilir.

Aile yardımı ödenekleri hiç bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenir ve borç için haczedilemez."

5. Dairemizin 27.09.2021 tarihli ve 2021/8008 Esas, 2021/12939 Karar sayılı ilâmında işyeri uygulaması şu şekilde belirtilmiştir:

"...

Kanun ya da iş sözleşmesinde düzenlenmemesine, bu yönde yasal ve akdi bir zorunluluk bulunmamasına karşın, işçi ile işveren arasındaki hukuki ilişkiye yön veren, varlığını somut uygulamalar şeklinde gösteren eylemli durum 'işyeri uygulamaları'nı oluşturur.

İşyerinde düzenli olarak tekrarlanmakla oluşan, herhangi bir koşula bağlı bulunmayan işyeri uygulamaları, işçilerin zımni kabulleriyle bir iş sözleşmesi hükmü, diğer bir ifadeyle, iş şartı (çalışma koşulu) haline dönüşürler; bir iş sözleşmesi eki olarak bağlayıcı nitelik kazanırlar. İşçi için belirli özellikteki bir işyeri uygulaması, subjektif hak oluşturur.

Bir uygulamanın işyeri uygulaması olarak kabulü için, tekrarlana gelen, hesaplanabilir, genel nitelikte olması ve buna uyulmasının hukuksal zorunluluk olduğu yönünde genel inancın doğmuş olması gerekir. Bu bakımdan işyeri uygulamaları, işvereni belirli bir yükümlülük altına sokan, objektif mahiyette hükümler olarak değerlendirilmesi doğru olacaktır.

..."

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. İşyeri uygulaması, iş hukukunun akdi kaynaklarından olan bir işveren davranışıdır. İşveren davranışının işyeri uygulaması niteliği taşıması için genellik, tekrarlanma, hesaplanabilirlik ve uyulması konusunda hukuki zorunluluk olduğu yönünde bir inancın bulunması unsurlarını taşıması gereklidir (... Mollamahmutoğlu, Muhittin Astarlı, İş Hukuku, Ankara, 5. Bası, 2012, s.71 vd.). İşyeri uygulaması bilinçli bir işveren davranışıdır. Bu sebeple hataya dayalı ödemelerin işyeri uygulaması oluşturduğu söylenemez. Hatanın farkedilmesine rağmen işyeri uygulamasından söz edilmesi için gerekli tekrarlanma koşulunu sağlayacak biçimde ödemeye devam edilmesi hâlinde ise işyeri uygulamasından bahsedilebilir. Diğer taraftan bir davranış işyeri uygulaması hâlini alıp iş sözleşmesi içeriğine dâhil olduktan sonra işverenin bu uygulamayı tek taraflı olarak kaldırabilmesi mümkün değildir. İşyeri uygulamasının değiştirilmesi ya da kaldırılması, 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesindeki kayıt ve şartlara tâbidir.

3. Toplu iş sözleşmesi işçi kuruluşları ile işveren kuruluşları veya işveren arasında iş sözleşmesine uygulanabilecek çalışma şartlarını belirleyen ya da düzenleyen sözleşmedir. Toplu iş sözleşmesi işçilerle işverenler arasındaki iş ilişkisini değil sadece bir veya birçok işyerinde, bir işletmede ya da işkolunda uygulanabilecek çalışma, çalıştırma şartlarını düzenlemektedir. Öte yandan toplu iş sözleşmesi onu bağıtlayanlar arasında hukuki ilişkiler doğurmaktadır (Ünal Narmanlıoğlu, İş Hukuku II Toplu İş İlişkileri, İstanbul, 3. Baskı, 2016, s.310).

4. Nitekim 6356 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendindeki tanıma göre toplu iş sözleşmesi; iş sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine ilişkin hususları düzenlemek üzere işçi sendikası ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren arasında yapılan sözleşmeyi ifade etmektedir. Kanun'un 33 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında da 2 nci maddedeki tanıma uygun hükümlere yer verilmiş ve toplu iş sözleşmesinin; iş sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine ilişkin hükümleri içereceği ayrıca tarafların karşılıklı hak ve borçları ile sözleşmenin uygulanması, denetimi ve uyuşmazlıkların çözümü için başvurulacak yolları düzenleyen hükümlere de yer verilebileceği belirtilmiştir.

5. Görüldüğü üzere toplu iş sözleşmelerinde genel olarak iki tür hüküm bulunduğu söylenebilir. Bunlardan ilki toplu iş sözleşmesini imzalayan tarafların karşılıklı olarak hak ve borçlarının neler olduğunu düzenleyen borçlandırıcı hükümler olup bu hükümler, sadece sözleşmenin tarafları arasındaki ilişkiyi düzenler. Toplu iş sözleşmesinin uygulanması ve denetlenmesine dair kayıtlar, borç doğurucu hükümler kategorisinde yer alır. Örneğin, sendikanın hukuki sorumluluğu, toplu iş sözleşmesinin yorumu, tahkim şartı, (özel hakeme gidilmesinin öngörülmesi), tipik bu tür hükümlerdir (Melda Sur, İş Hukuku Toplu İlişkiler, Ankara, Güncelleştirilmiş 7. Bası, 2017, s. 249 ).

6. Hemen belirtelim ki toplu iş sözleşmeleri, tarafların hakları ve borçları yanında asıl ve ağırlıklı olarak iş sözleşmelerine uygulanacak (normatif) hükümleri içermektedir. Normatif hükümler, emredici kanun hükmü gibi kapsamına aldığı iş sözleşmelerine uygulanırlar. Buradan çıkan sonuç ise iş sözleşmelerinin toplu iş sözleşmesine aykırı olamayacağıdır. İş sözleşmesindeki toplu iş sözleşmesine aykırı hükümlerin yerini toplu iş sözleşmesi hükümleri alacaktır. Toplu iş sözleşmelerine; kanunen belirlenen amacı içinde kalmak ve kesin emredici nitelikteki kanun hükümlerine aykırı bulunmamak şartıyla iş sözleşmelerinin yapılmasına, türlerine, şekillerine, çalışma şartlarına ve iş sözleşmelerinin sona ermesine ilişkin hükümler konulması mümkündür.

7. Somut olayda davacı işveren ile yetkili Sendika arasında 01.01.2017-31.12.2018 dönemleri arasında bağıtlanan toplu iş sözleşmesinin 46 ncı maddesinde, aile yardımı ödemesi için 657 sayılı Kanun'a atıf yapılmıştır. 26.02.2018 tarihinde ise bu konuda bir protokol imzalanmış ve uygulamada yaşanan sorunlar nedeniyle işçilere yapılan ödemelerin geri ödenmesi talebinden vazgeçildiği belirtilerek aile yardımının eşi çalışmayan Sendika üyesi işçilere ödeneceği, Pendik fabrikasında eşi ile birlikte çalışan işçilerden sadece erkek üyeye ödeme yapılacağı, eşi çalışan işçilere ödeme yapılamayacağı konusunda mutabık kalınmıştır.

8. İlk Derece Mahkemesince; 2014 yılından 2018 yılı Ocak ayına kadar işçilere aile yardımı ödemelerinin eşleri çalışan işçiler için de yapılması nedeniyle işyeri uygulaması ile oluşan iş şartı hâline geldiği, bu durumun işverence işçi aleyhine olarak değiştirilemeyeceği, bu konuda işçilerden yazılı onay alınmadığı, teftişin birinci aşamasından sonra teftişe konu dönem için işçilere eksik ödemelerin de yapıldığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

9. Ne var ki davacı işveren, 2018 yılı Ocak ayında işçilerden aile durum bildirimi formlarının alınmasından sonra işlemin hatalı olduğunu fark ettiklerini belirtmiştir. Nitekim hatanın tespit edilmesi ve uygulamada yaşanan sıkıntılar üzerine Sendika ile yapılan protokol ile de toplu iş sözleşmesinin 46 ncı maddesindeki düzenleme daha açık hâle getirilmiştir. Bu durumda davacı işveren tarafından toplu iş sözleşmesinin 46 ncı maddesi hükmüne rağmen 2018 yılı Ocak ayına kadar yapılan hatalı ödemelerin, iş şartı hâline geldiğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Ayrıca İlk Derece Mahkemesince; teftişin birinci aşamasından sonra teftişe konu dönem için işçilere eksik ödemelerin de yapıldığı belirtilmiş ise de, teftiş raporunda davacı işveren tarafından 2018 yılı Ocak ayından sonra aile yardımı ödemelerinin eksiksiz yapıldığı, bu nedenle herhangi bir idari işleme yer olmadığı rapor edilmiştir. 2018 yılı Ocak ayından sonra ise işverence idari bir işlem ile karşı karşıya kalmamak için ödemeler yapılmıştır.

10. Şu hâlde davacı işveren ile yetkili Sendika arasında yapılan toplu iş sözleşmesinin 46 ncı maddesinin 657 sayılı Kanun'a atıf yaptığı, ilgili Kanun gereği eşi memur olanlardan sadece kocaya aile yardımı ödeneceği, davacı işveren ile yetkili Sendika arasında 26.02.2018 tarihinde yapılan protokol ile protokol tarihinden sonraki dönem yönünden işverenin aile yardımı alacağının eşi çalışmayan Sendika üyesi işçiler ile Pendik fabrikasında eşi ile birlikte çalışan işçilerden sadece erkek üyeye ödeneceği, eşi çalışan işçilere ödeme yapılmayacağı, işveren tarafından toplu iş sözleşmesinin 46 ncı maddesi hükmüne rağmen hataen yapılan ödemelerin iş şartı hâline geldiğinden söz edilemeyeceği hususları ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,18.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.