"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1822 E., 2022/2019 K.
DAVA TARİHİ : 21.08.2019
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kdz. ... 2. ... Mahkemesi
SAYISI : 2022/131 E., 2022/127 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince 09.10.2020 tarihli ve 2019/330 Esas, 2020/299 Karar sayılı karar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 26.04.2022 tarihli ve 2020/3061 Esas, 2022/951 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince kaldırma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Dosya içeriğine göre ... sözleşmesi 10.07.2019 tarihinde sona eren davacının İlk Derece Mahkemesi tarafından reddedilen ve davacı tarafça temyize konu edilen miktar 39.253,54 TL olup bu miktarın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince karar tarihi itibarıyla bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla; davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 07.05.1991-26.09.2002 tarihleri arasında davalı nezdinde alt işveren işçisi olarak, 27.09.2002 tarihinden 2019 yılının Temmuz ayına kadar ise kadrolu işçi olarak çalıştığını, davalının kadrolu işçi statüsünde çalıştığı döneme ilişkin alacaklarının ödendiğini, ancak alt işverenler nezdinde kesintisiz geçen çalışma süresi dikkate alınmadığından müvekiline yapılan ödemelerin eksik olduğunu, kıdem tazminatı yıllık izin ücreti alacağının hesaplanmasında müvekkilinin alt işveren işçisi olarak çalıştığı dönemin de dikkate alınması gerektiğini belirterek bakiye kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili bünyesinde çalışmaya başlamadan önce alt işveren firmadan istifa ederek ayrıldığını, istifa nedeniyle davacının alt işveren firmada dahi doğmamış bir hakkı müvekili Şirketten bunca yıl sonra talep edemeyeceğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarına göre davacının alt işveren şirketlerde kesintisiz çalışma süresinin 7 yıl, 11 ay, 22 gün olduğu, davacının 26.09.2002 tarihinde son alt işverene ait işyerinden ayrıldıktan bir gün sonra aynı işyerinde 27.09.2002 tarihinde davalı asıl işverenin işçisi olarak çalışmaya devam ettiği, davalı işyerinde uygulanan 19. ve 20. Dönem Toplu ... Sözleşmesinin 40 ıncı maddelerinde alt işveren şirketlerden davalı bünyesine işçi geçişine dair düzenlemeler bulunduğu, buna göre istifa dilekçesinin işverenlerden habersiz verildiğinin düşünülemeyeceği, asıl işverenin işe alacağı işçinin, alt işvereninde geçen çalışma süresinden sorumlu olmamak için davacının alt işverenle ... ilişkisini istifa suretiyle sonlandırmasını istediği, istifa dilekçesinin gerçek istifa iradesini yansıtmadığı, istifanın sonuçlarını doğurmadığı, bu sebeple söz konusu sürenin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gerektiği; ayrıca Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı sonrası yeniden yapılan yargılamada, davacının alt işverenler nezdinde çalıştığı süre boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı yönündeki beyanı değerlendirildiğinde davacının belirtilen süre içerisinde yıllık izinlerini kullandığının yahut karşılığı ücret alacağının ödendiğinin davalı tarafça ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacının alt işveren şirketler nezdindeki çalışma süresinin hatalı hesaplandığını, davacının 07.05.1991-26.09.2022 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tanık beyanları ve belgelerle kanıtlandığını, hizmet süreleri arasındaki makul süreyi aşan kesintinin müvekkilinin haberi olmaksızın işverenler tarafından eksik bildirim yapılmasından kaynaklandığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının müvekkili Şirket personeli olmayı kendi menfaatine daha uygun bulduğu için kendi iradesi ve isteği ile çalıştığı firmadan istifa ettiğini, davacının iradesinin sakatlanmadığını, asıl işverenin işçilerinin işe alınarak çalışmaya devam ettirilmesi veya daha önce asıl işveren yanında çalışan kimse ile alt işveren ilişkisinin kurulması durumunun söz konusu olmadığını, alt işverenin işçisinin daha fazla ücret ve sosyal haklarla asıl işveren işçisi olmasında hukuka aykırı bir durumun olmadığı, davacının müvekkili Şirkette çalışırken aldığı en son ücret üzerinden kıdem tazminatına karar verilmiş olmasının muvazaa olduğunun kabul edildiği anlamına geldiğini; ancak muvazaaya dair somut hiç bir delil bulunmadığını, yıllık izin ücretinin de davacı müvekkili işverenin işçisiymiş gibi müvekkili işverenden aldığı son ücret üzerinden toplu ... sözleşmesi dikkate alınarak hesaplanmasının doğru olmadığını, net olarak hüküm altına alınması gerektiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yıllık ücretli izin ödemelerinde kullanılacak günlük ücret hesaplanırken aylık ücretin 30 yerine 26 güne bölünmesinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının alt işveren şirkette çalışıyor iken davalı Şirket bünyesinde çalışmak amacıyla istifa dilekçesi verdiği, ara vermeksizin aynı işyerinde ve aynı işte çalışmaya devam ettiği, gerçek bir fesih ve istifa iradesinin bulunmadığı, işyeri devri kurallarının geçerli olduğu, bu hâlde alt işverende çalışılan sürenin kıdeme esas süreden sayılmasında ve fesih tarihindeki ücret üzerinden kıdem tazminatının belirlenmesinde ve yıllık ücretli izinde son brüt ücret üzerinden hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik olmadığı, davacının yıllık izin ücreti alacağının hesabında esas alınan ücret miktarının davalı işveren uygulamalarına uygun şekilde tespit edildiği, hizmet süresinin tespitinin de yerinde olduğu, zira makul süreyi aşan kesintili çalışmaların kesintisiz olduğunun davacı tarafça ispatlanmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü gerekçelere dayanarak ve resen dikkate alınacak nedenler de göz önünde bulundurularak davanın reddine karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davacının dava dışı alt işverenlerde geçen çalışma süresi için davalı Şirketin sorumluluğunda olacak şekilde fark kıdem tazminatı alacağına hak kazanıp kazanamayacağı, bu süre üzerinden hesaplanıp ödenmesi gereken fark yıllık izin ücreti alacağının bulunup bulunmadığı konularındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı ... Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesinin yedinci fıkrası, 53 ve 59 uncu maddeleri ile 4857 sayılı Kanun'un 120 nci maddesinin atfıyla mülga 1475 sayılı ... Kanunu'nun yürürlükte bulunan 14 üncü maddesi hükümleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davacı Temyizi Yönünden
Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
B. Davalı Temyizi Yönünden
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin davalı tarafa yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
....03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.