"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3722 E., 2022/3061 K.
DAVA TARİHİ : 03.03.2020
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 28. ... Mahkemesi
SAYISI : 2022/176 E., 2022/298 K.
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı ... davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı ... davacı vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfında çalışmakta iken nakil yoluyla başka bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfına geçiş yaptığını, nakil yoluyla geçişinin hatalı değerlendirilmesi suretiyle kıdem süresi ve buna bağlı yıllık izin süresinin hatalı tespit edildiğini iddia ederek kıdem ve yıllık izin süresinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının tüzel kişiliğe sahip olup ayrı işyeri olan bağımsız işveren olduklarını, özel hukuk kişiliğine sahip olan bu vakıflar ile müvekkili Bakanlık arasında hiyerarşi ve idari vesayet ilişkisi bulunmadığını, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfının işçi alması veya çıkarması hususunda müvekkili Bakanlığın herhangi bir yetkisi ve görevi bulunmadığını, dava dilekçesindeki iddiaların da hukuka ve mevzuatlara aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.İlk Derece Mahkemesinin 20.04.2021 tarihli ve 2020/115 Esas 2021/230 Karar sayılı kararıyla dava dışı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının özel hukuk tüzel kişisi olduğu ve davanın Bakanlığa açılmasının hatalı olduğu gerekçesiyle davanın husumetten reddine karar verilmiş; ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 14.10.2021 tarihli ve 2021/2290 Esas 2021/2828 Karar sayılı ilâmıyla davalı Bakanlığa husumet yöneltilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının son işvereninin Tuzla Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı olup 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 101 inci maddesi gereğince vakıfların ayrı bir tüzel kişiliği haiz olduğu, Vakıflar Genel Müdürlüğünün 24.11.2020 tarihli yazı cevabı ile Tuzla Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının Pendik 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.12.1992 tarihli ve 1992/453 Esas, 1992/670 Karar sayılı kararı ile tüzel kişilik kazanarak genel müdürlük merkez siciline kayıt edildiğinin, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun (5737 sayılı Kanun) 4 üncü maddesi gereğince özel hukuk tüzel kişisi olduğunun bildirildiği, davalı Bakanlık da benzer şekilde yazı cevabı ibraz ettiğinden davacının son işvereni Tuzla Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının özel hukuk tüzel kişisi olduğu, davacının son işvereninin ayrı bir tüzel kişiliği bulunduğuna göre davanın işveren olan tüzel kişiye yöneltilmesi gerektiği, davacının ileri sürdüğü kanuni değişiklik sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının tüzel kişiliğini sona erdirmediğinden ve davalı Bakanlık davacının işvereni olmadığından davalının husumet itirazının yerinde olduğu, Mahkeme davalı Bakanlığın pasif husumet ehliyeti bulunmadığına dair ilk kararındaki görüşü aynen korumakla birlikte; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) gereğince bölge adliye mahkemesi kararına karşı direnme mümkün olmadığından zorunlu olarak davanın esasına girilmek suretiyle davacının nakil öncesi çalıştığı işyerindeki çalışmalarının yok sayılamayacağı, bu çalışmanın da kıdemi ve yıllık izin süresini etkileyeceği tespitinde bulunularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalı Bakanlığın sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfında çalışanların işvereni olmadığını, buna göre davacının da müvekkili Bakanlığın işçisi olmadığını, işe alınma ve çıkarılma işlemlerinin sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı tarafından yapıldığını, bu kapsamda müvekkili Bakanlığın yetkisinin bulunmadığını, karara dayanak alınan bilirkişi raporunun hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının dava dilekçesindeki üçüncü talebi olan, bir önceki yıla ait yıllık ücretli izin hakkına, toplu ... sözleşmesinin 20 nci maddesi gereğince 26.11.2020 tarihinde 23 gün olarak hak kazanacağının tespitine dair talebin reddinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile öncelikle taraflar arasında davada taraf sıfatının kime yöneltileceği konusundaki uyuşmazlığın çözülmesinin gerektiği, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfının hukuki dayanağının 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu (3294 sayılı Kanun) olup bu Kanun'un 7 nci maddesinde "Bu Kanunun amacına uygun faaliyet ve çalışmalar yapmak ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdî ve aynî yardımda bulunmak üzere her il ve ilçede sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları kurulur." denildiği, 3294 sayılı Kanun'un amacının, fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde her ne suretle olursa olsun ...'de kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek olduğu, parasal kaynaklarının sağlanması için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun kurulmasının öngörüldüğü, Fonun görevlerinin 21.08.2005 tarihli ve 25913 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik kapsamında düzenlendiği, buna göre Fonun görevleri arasında; "Fonda toplanan kaynakların, vakıflar ve Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünce yürütülecek sosyal yardım proje ve programları ile yatırım programları çerçevesinde dağıtım önceliklerini belirlemek ve dağıtımına karar vermek, vakıflarda çalıştırılacak personelin nitelikleri ile özlük hakları ve diğer hususlarla ilgili belirlenecek kriterleri görüşmek ve karara bağlamak ile Vakıflardan ve diğer kurum ve kuruluşlardan gelen sosyal yardım amaçlı talep ve teklifleri değerlendirmek, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne önerilerde bulunmak" hususlarının yer aldığı, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün ... bünyesinde yer aldığı, Genel Müdürlüğün görevleri arasında 3294 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan vakıfların harcamalarını, ... ve işlemlerini araştırmak, incelemek, izlemek ve denetlemek, görülen aksaklıklarla ilgili gerekli tedbirleri almak, vakıfların çalışma usul ve esasları ile sosyal yardım programlarının ölçütlerini belirlemenin yer aldığı, Genel Müdürlük içinde idari yapılanmada Vakıf Hizmetleri Daire Başkanlığının yer aldığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevlerine İlişkin Yönergesi'ne göre bu Daire Başkanlığının görevlerinin; "Vakıfların norm kadro usul ve esaslarını belirlemek ve Fon Kurulu’nun onayına sunmak, Fon Kurulu ilke ve kararları doğrultusunda Vakıf personelinin işe giriş ve işten çıkış işlemlerini yürütmek, Vakıfların yatırım taleplerini ve hizmet mekânlarının iyileştirilmesine yönelik kaynak taleplerini değerlendirmek ve Fon Kuruluna sunmak, Vakıfların görüş taleplerini içeren, proje ve yardımları ilgilendirmeyen, yazılarını cevaplamak, Hukuk Müşavirliğinin görüşüne ihtiyaç duyulmayan hallerde Vakıfların hukuki görüş taleplerini sonuçlandırmak ve Vakıfların taraf olduğu hukuki uyuşmazlıklarda hukuki destek sağlamak, Vakıf denetim raporlarının takibini yapmak ve denetim raporları doğrultusunda gerekli düzeltici işlemleri yürütmek, Vakıfların senetlerinin takibini yapmak, arşivlemek, senetlerde uygulama birliğini sağlayıcı tedbirleri almak, Mütevelli Heyette yer alan seçimlik üyelerin seçilme ve üyeliklerinin sona ermesine ilişkin usul ve esasları belirlemek ve üye listelerini güncellemek, Vakıf personelinin eğitimine yönelik programlar hazırlamak, Kaynak aktarım talimatlarını Fon Kurulu kararlarına uygun olarak düzenlemek" olarak belirtildiği; Fon, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü ile Vakıf Hizmetleri Daire Başkanlığının sayılan bu görevlerine bakıldığında, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı tüzel kişiliğe sahip olsa da vakıfların finansının Bakanlık tarafından gerçekleştirildiği ve işe alınacakların nitelikleri, görevleri, işe alma, işten çıkarma, tayin, ücretin belirlenmesi gibi özlük işleri ile çalışma koşullarının belirlenmesinde söz sahibinin davalı Bakanlık olduğu, buna göre işveren yetkilerinin davalı Bakanlıkta olduğu sonucuna ulaşıldığı, 25.05.2018 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un (7144 sayılı Kanun) 7 nci maddesinde, "Vakıflar, 18.10.2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ... Sözleşmesi Kanununun 34. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünce imzalanacak işletme düzeyinde toplu ... sözleşmesi kapsamında işyerleridir.” düzenlemesinin getirildiği, maddenin gerekçesinde "Madde ile 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu ... Sözleşmesi Kanunu'nun 34. maddesinin ikinci fıkrasında bahsi geçen kamu kurum ve kuruluşlarının aynı işkolundaki birden çok işyerlerinde toplu ... sözleşmesinin ancak işletme düzeyinde yapılması gerektiği hükmü uyarınca, Vakıfların, mevzuattaki ilgili diğer düzenlemeler aynı kalmak ve sadece toplu ... sözleşmesi kapsamıyla ilgili olmak üzere, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünce veya yetkili kıldığı işveren sendikasınca imzalanan işletme toplu ... sözleşmesi kapsamındaki kamu işyerleri olduğu düzenlenmiştir." denildiği, bu düzenleme ile vakıfların bir kamu işyeri olduğu ve toplu ... sözleşmesinin tarafının da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olacağının açıklığa kavuşmuş ve mevcut tereddütlerin de giderilmiş olduğu, somut olayda davanın 7144 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası açıldığı, anılan Bakanlıkça işyerlerinde uygulanmak üzere işletme toplu ... sözleşmesi bağıtlandığı da dikkate alındığında; davacı tarafından husumetin davalı Bakanlığa yöneltilmesinde bir hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
2. Esasa yönelik istinaf incelemesinde ise davacının hizmet süresinin nakil yolu ile geçiş yapmadan önceki çalışmalarının dikkate alınarak hesaplanması ve hizmet süresi ile dosya kapsamında mevcut işletme toplu ... sözleşmeleri hükümlerinin birlikte değerlendirilerek yıllık izin sürelerinin tespit edilmesinin hukuka uygun olduğu gerekçeleriyle davacı ... davalı vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... aleyhine açılan davada davalı Kuruma husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri.
2. 6100 sayılı Kanun'un 114 ve 115 nci maddeleri, 3294 sayılı Kanun'un 1, 7 ve 8 inci maddeleri, 7144 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi, 5737 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 4721 sayılı Kanun'un 101 inci maddesi.
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 09.....2017 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı kararı.
4.Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin29.09.2022 tarihli ve 2022/8422 Esas, 2022/10763 Karar sayılı; 9.01.2022 tarihli ve 2022/16 Esas, 2022/583 Karar sayılı; ....02.2023 tarihli ve 2022/18482 Esas, 2023/1528 Karar sayılı kararları.
3. Değerlendirme
1. ... aleyhine açılan davada davalı Kuruma husumet yöneltilip yöneltilemeyeceğini belirleyebilmek için öncelikle sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının tâbi olduğu Kanun hükümlerine göre yapısını, kuruluşunu ve işleyişini değerlendirmek gerekmektedir.
2. 3294 sayılı Kanun'un (16.....1989 tarihli ve 3582 sayılı Kanun'un 1 maddesi ile değişik) 1 inci maddesinde, bu Kanun'un amacı "fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde her ne suretle olursa olsun ...'ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek" olarak açıklanmıştır.
3. Aynı Kanun'un (5263 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesi ile değişik) 7 nci maddesinin birinci fıkrasında ise Kanun'un amacına uygun faaliyet ve çalışmalar yapmak ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdi ve ayni yardımda bulunmak üzere her il ve ilçede sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları kurulması öngörülmüştür. Maddenin üçüncü fıkrasında, vakıf senetlerinin mahallin en büyük mülki amiri tarafından 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre tescil ettirileceği ifade edilmiştir.
4. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının gelirlerinin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan aktarılacak miktardan, işletme ve iştiraklerden elde edilecek gelirlerden ve diğer gelirlerden oluşacağı Kanun'un 8 inci maddesinde açıkça düzenlenmiştir.
5. Vakıfların oluşumuna bakılacak olursa Kanun'un 7 nci maddesinde; ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları mütevelli heyetinde 1 adet belediye başkanı, 1 adet köy muhtarı, 1 adet mahalle muhtarı, 1 adet sivil toplum kuruluşu yöneticisi, 2 adet hayırsever vatandaşın görev alacağı belirtilmektedir.
6. 2709 sayılı T.C. Anayasası'nın 123 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında "Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur." hükmü mevcuttur. Vakıflara ilişkin özel düzenleme niteliğindeki 5737 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinde vakıfların özel hukuk tüzel kişiliğine sahip oldukları ifade edilmiştir. Bu düzenlemeler dikkate alındığında, öncelikle genel kuralın vakıfların özel hukuk tüzel kişisi olarak faaliyet göstermesi olduğu açıktır. Vakıfların, kamu tüzel kişisi olarak kabul edilebilmesi istisnai bir hâl olup bu istisnai durumun genel kuralının aksine, tereddüde yer vermeyecek açıklıkta düzenlenmesi şarttır. Keza, kendiliğinden istisna olmaz, istisna konulmalıdır (Kemal Gözler,"Yorum İlkeleri", Anayasa Hukukunda Yorum ve Norm Somutlaşması, 29-30 Eylül 2012, ..., ... Barolar Birliği, s.43). Bir diğer ifade ile istisnanın ayrıca ve açıkça olduğu ispat edilemediği takdirde ya da istisnanın olup olmadığı tereddütlü ise istisnanın olmadığı kabul edilmelidir (Gözler, s. 43).
7. 3294 sayılı Kanun'da ise bu Kanun gereğince oluşturulan vakıfların kamu tüzel kişisi olduklarına dair açık bir hüküm bulunmamaktadır. Şu hâlde kanun koyucunun sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına bilinçli olarak kamu tüzel kişiliği vermediği, vakıfların 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmasını ve yine özel hukuk tüzel kişisi olarak özel hukuk hükümlerine göre faaliyet göstermesini istediği açıktır. Aksi düşünülse dahi sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kısmen kamu kaynağı kullanmaları, kamu kurumu olarak nitelendirilmeleri için yeterli bir sebep değildir. Zira; 3294 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde; vakfın gelirlerinin, "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan aktarılacak miktardan, işletme ve iştiraklerden elde edilecek gelirlerden ve diğer gelirlerden" oluşacağı ifade edilmiştir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının gelirlerinin, sadece fondan aktarılan pay olmadığı, vakfın gelirleri arasında ... tarafından yapılan ve iktisadi değeri olan bağışların da bulunduğu görülmektedir. Aynı şekilde, mütevelli heyet tarafından oy çokluğu ile karar alan ve uygulayan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının 12 üyesinden 6'sının seçilerek gelen kişiler olması aksi sonuca varılmasını engelleyen bir diğer sebeptir.
8. Netice olarak sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, bir tüzel kişi olmanın ötesinde bir özel hukuk tüzel kişisidir. Anayasa ile vakıflara ilişkin kanun hükümleri karşısında bu sonuca ulaşmak kaçınılmaz olduğu gibi sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarını düzenleyen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümleri de, özellikle vakfın gelirleri, yapısı, karar alma mekanizması bakımından farklı bir sonuç öngörmemektedir.
9. Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde, İlk Derece Mahkemesince davanın husumet yönünden reddine karar verilmesine rağmen Bölge Adliye Mahkemesince bu kararın yukarıda açıklanan gerekçelerle ortadan kaldırılarak davanın esasının incelenmesi gerektiğine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince Mahkemenin aksi görüşte olduğu vurgulanarak bölge adliye mahkemesi kararına direnilemeyeceğinden işin esası incelenerek davanın kısmen kabulüne kararı verilmiş ise de varılan sonuç yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince yerinde değildir. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, kamu tüzel kişisi olmadığı gibi Bakanlıktan ayrı bağımsız özel hukuk tüzel kişisidir.
11. Bu noktada 7144 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile 3294 sayılı Kanun'un 7 nci maddesinin son fıkrasına eklenen hükümden de söz etmek gerekmektedir. İlgili hükümde "Vakıflar, 18.10.2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ... Sözleşmesi Kanununun 34. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünce imzalanacak işletme düzeyinde toplu ... sözleşmesi kapsamında işyerleridir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenlemeden de açıkça görüleceği gibi, yapılan değişiklik ile vakıfların kamu tüzel kişisi olduğu değil, "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünce imzalanacak işletme düzeyinde toplu ... sözleşmesi kapsamında işyeri olduğu” esası benimsenmiştir. İlgili maddenin gerekçesinde, "Madde ile 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu ... Sözleşmesi Kanununun 34. maddesinin ikinci fıkrasında bahsi geçen kamu kurum ve kuruluşlarının aynı işkolundaki birden çok işyerlerinde toplu ... sözleşmesinin ancak işletme düzeyinde yapılması gerektiği hükmü uyarınca, Vakıfların, mevzuattaki ilgili diğer düzenlemeler aynı kalmak ve sadece toplu ... sözleşmesi kapsamıyla ilgili olmak üzere, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünce veya yetkili kıldığı işveren sendikasınca imzalanan işletme toplu ... sözleşmesi kapsamındaki kamu işyerleri olduğu düzenlenmiştir." denilmiş ise de gerekçede vakıfların genel bir kural olarak kamu tüzel kişisi olduğu değil, “mevzuattaki ilgili diğer düzenlemeler aynı kalmak ve sadece toplu ... sözleşmesi kapsamıyla ilgili olmak üzere” kamu işyeri olduğu belirtilmiştir. Kaldı ki gerekçede geçen bu ifade kanun metnine bilinçli olarak alınmamıştır. Söz konusu düzenlemenin amacı, tüm sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına kamu tüzel kişiliği atfetmek değil, Bakanlığın taraf olduğu toplu ... sözleşmelerinin yapılmasını kolaylaştırmaktadır. Zira, mülga 2822 sayılı Toplu ... Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nun ‘Toplu ... sözleşmesinin kapsamı ve düzeyi’ başlığını taşıyan 3 üncü maddesinde “... Ancak, kamu kurum ve kuruluşlarına ait müessese ve işyerleri ayrı tüzel kişiliğe sahip olsalar dahi, bu kurum ve kuruluşlar için ... bir işletme toplu ... sözleşmesi yapılır.” hükmü bulunmakta iken, 6356 sayılı Sendika ve Toplu ... Sözleşmesi Kanunu'nun 34 üncü maddesinde bu hükme yer verilmemiş, onun yerine “Bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu ... sözleşmesi ancak işletme düzeyinde yapılabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Toplu ... sözleşmesinin düzeyine ilişkin tarihsel gelişmeler ve kanun değişiklikleri dikkate alındığında, 3294 sayılı Kanun'a eklenen hükmün vakıfların özel hukuk tüzel kişisi olduğu gerçeğini değiştirmediği, yapılan değişikliğin sadece toplu ... sözleşmesinin düzeyi ve bağıtlanması süreci ile ilgili olduğu kabul edilmelidir. Mahkemece, 7144 sayılı Kanun gerekçesine atıf yapılarak vakıfların kamu işyeri olduğunun açıklığa kavuştuğu belirtilmiş ise de gerekçede açıkça vakıfların “mevzuattaki ilgili diğer düzenlemeler aynı kalmak ve sadece toplu ... sözleşmesi kapsamıyla ilgili olmak üzere kamu işyeri” olduğu ifade edilmiştir. Gerekçede çizilen bu sınırlar gözden kaçırılarak Kanun'da tüm sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kamu tüzel kişisi olarak kabul edildiği şeklinde, amacı aşan bir yorumla sonuca gidilmesi yerinde değildir. Yukarıda da ayrıntılı olarak açıklandığı gibi aslolan vakıfların özel hukuk tüzel kişi olmalarıdır. Aksinin kabulü için, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kamu tüzel kişisi olduğunu açıkça düzenleyen bir kanun hükmü olmalıdır. Bu itibarla, 7144 sayılı Kanun ile 3294 sayılı Kanun'un 7 nci maddesinde yapılan değişikliğin sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının hukuki niteliğini değiştiren yeni ve farklı bir düzenleme olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
12. Belirtmek gerekir ki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 09.....2017 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı kararı ile "3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğu, ayrı işyeri olan bağımsız işveren oldukları" belirlenmiştir. İçtihadı birleştirme kararları, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45 nci maddesine göre bağlayıcıdır. Somut olayda, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kamu tüzel kişisi olduğuna yönelik kanuni bir düzenleme, Anayasa Mahkemesinin iptali kararı yahut aksi yönde içtihadı birleştirme kararı bulunmadığına göre 09.....2017 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının hâlen bağlayıcı olduğu kabul edilmelidir.
13. İzah edilen sebeplerle, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan ayrı birer özel hukuk tüzel kişisi olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kamu tüzel kişisi olarak kabulü ile husumetin davalı olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına yöneltilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi