"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 14. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 26.01.2023 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş; kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 22.05.2023 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin ortadan kaldırma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... Bakanlığına bağlı işyerinde hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalışmaktayken 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KHK) hükümlerine göre 02.04.2018 tarihinde sürekli işçi kadrosuna geçirildiğini, davalı Bakanlık ile davacı arasında sürekli işçi kadrosuna geçirilirken imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmesinde asgari ücretin belirli bir oran fazlasının davacının ücreti olarak öngörüldüğünü, sözleşme hükmüne göre ücretin her yıl asgari ücretin belirli bir oran fazlası olarak belirlenmesi gerekirken sözleşmeye aykırı olarak davacının ücretinin asgari ücret seviyesine çekilmek ve bu ücrete %4 oranında zam uygulanmak suretiyle eksik ödeme yapıldığını ileri sürerek, 2019 yılı Haziran ayı ile arabuluculuk son tutanak tarihi arasındaki dönem bakımından ödenmeyen ücret farkı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacıya ait bordrolar incelendiğinde davacının, toplu iş sözleşmesinde belirlenen ücret zammından ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklı diğer ücret eklerinden de faydalandığının görüleceğini, bu durumda davacıya ödenen aylık ücretin yanında ikramiye, risk tazminatı, sosyal yardım gibi sürekli nitelikte tahakkuk eden ücret ve ücret ekleri ilave edildiğinde iş sözleşmesinde belirlenen ücretin üstünde bir ücret aldığını, bu durumda davacı işçinin bir yandan bireysel iş sözleşmesindeki günlük brüt ücretinin esas alınmasını, diğer taraftan da toplu iş sözleşmesi ile öngörülen ücret kriterlerinin uygulanmasını istemesinin mümkün olmadığını, davacının 31.12.2018 tarihli ücreti korunarak üzerine %4'lük zam yapıldığını, herhangi bir ücret indirimine gidilmediğini, davacının ücretinin her seneki asgari ücrete yükseltilerek iş sözleşmesindeki oran üzerinden tekrar tespit edilmesi talebinin hukuka aykırı olduğunu, zira bireysel iş sözleşmesinde kastedilen asgari ücretin 2018 yılı asgari ücreti olduğunu, kadroya geçiş ücretinin de davacının 2018 yılı ücreti korunarak belirlendiğini, toplu iş sözleşmesinde kastedilen ücretin de 2018 yılındaki asgari ücrete göre belirlenen ücret olduğunu, aksi yorumda davacı ve aynı durumda görev yapan sürekli işçilere hem asgari ücrete yapılan zammın hem de toplu iş sözleşmesinden kaynaklı zammın yapılması gibi (çifte zam) bir durum oluşacağını, bu durumun ülke genelinde görev yapan tüm çalışanlar arasında eşitsizliğe yol açacağını, bu ücretin de işçilerin kadroları ve özlük hakları ile bağdaşmayacağını, diğer çalışan personelin aldığı ücretlerle arasında büyük bir dengesizlik ve eşitsizlik oluşacağının açık olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla sözleşmede belirli bir oran yazılmış olsa dahi oranların geçersiz olduğunu, talep edilen faiz oranı ve başlangıç tarihine de itiraz ettiklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ile davalı İdare arasında imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmesinde davacının ücretinin asgari ücretin belirli bir oran fazlası olacağına dair açık düzenleme olmasına karşın davacı ücretinin bu oran dikkate alınmaksızın belirlenerek eksik ödendiği iddiasına dayalı olarak açılan davada bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen ilk kararın Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kaldırılması üzerine, kaldırma kararı doğrultusunda 01.01.2021-31.12.2022 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesi de irdelenerek rapor hazırlanması için dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi edildiği ve bilirkişi tarafından bireysel iş sözleşmesinin yanı sıra toplu iş sözleşmesi hükümleri de değerlendirilerek davacının ödenmeyen ücret fark alacağının yeniden tespit edildiği, davalı Bakanlık tarafından ödemeye ilişkin herhangi delil ve belge de sunulmadığı gerekçesiyle bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara göre davacının fark ücret alacağı talebinin kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının ücretinin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (375 sayılı KHK) hükümlerine göre belirlendiğini, Bakanlığın genel uygulamasının hukuka uygun olduğunu, ücret bordrolarından anlaşılacağı üzere davacının 31.12.2018 tarihli ücreti korunarak bu ücretin üzerine %4'lük zam yapıldığını, ücret indirimine gidilmediğini, iddia edilenin aksine davacının ücretinin 2019 yılı asgari ücret seviyesine çekilerek bu ücrete %4 zam uygulanmadığını, davacının 2018 yılı ücretinin korunarak %4 oranında zam yapıldığını, ücretin düşürülmesinin durumun söz konusu olmadığını, işçilerin sözleşmelerinde belli bir oran yazılmış olsa dahi oranların geçersiz olduğunu, uygulanan faiz türü ve başlangıç tarihlerinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı ile davalı Bakanlık arasında sürekli işçi kadrosuna geçenlere özgü yapılan belirsiz süreli iş sözleşmesinin 7. maddesinde davacının ücretinin geçişin yapıldığı 02.04.2018 tarihinden itibaren asgari ücretin % 50 fazlası olarak tespit edildiği, davacının ücreti asgari ücretin % 50 fazlası olup asgari ücret değiştiğinde davacının ücreti de oransal olarak değişeceğinden belirsiz süreli iş sözleşmenin ücrete ilişkin 7 nci maddesinin uygulanması gerektiği, bu durumda davacının fark alacağı bulunduğu, arabuluculuk son tutanak tarihinden önce muaccel olan alacaklara hükmedildiği, uygulanan faiz türünde isabetsizlik bulunmadığı, dava konusu alacakların dava tarihinden önce arabuluculuk aracılığıyla talep edilmesi karşısında davalı işverenin arabuluculuk son tutanak tarihi itibarıyla temerrüde düştüğünün kabulü gerektiği, bu sonucun davalı işverenin usulüne uygun davet edilmesine rağmen arabuluculuk görüşmelerine katılmadığı durumlarda da geçerli olduğu, dolayısıyla İlk Derece Mahkemesince dava konusu alacaklara arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren faize hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek ve davacının ücretinin her yıl belirlenen asgari ücrete yükseltilerek iş sözleşmesindeki oran üzerinden tekrar tespit edilmesi talebinin hukuka aykırı olduğunu, bireysel iş sözleşmesinde kastedilen asgari ücretin 2018 yılı asgari ücreti olup kadroya geçiş ücretinin de davacının 2018 yılı ücreti korunarak belirlendiğini, toplu iş sözleşmesinde kastedilen ücretin de 2018 yılındaki asgari ücrete göre belirlenen ücret olduğunu, aksi yorumda davacı ve aynı durumda görev yapan sürekli işçilere hem asgari ücrete yapılan zammın hem de toplu iş sözleşmesinden kaynaklı zammın yapılması gibi (çifte zam) bir durum oluşturacağını ve bu durumun ülke genelinde görev yapan tüm çalışanlar arasında eşitsizliğe yol açacağını, davacının dava dilekçesinde talep etmiş olduğu gibi her yıl belirlenen asgari ücrete bireysel sözleşmede belirtilen oranın eklenmesi, üstüne toplu iş sözleşmesinde belirlenen oranın eklenmesi ve hatta toplu iş sözleşmesi ile belirlenen tüm ücret kalemlerinin eklenmesi hâlinde sürekli işçi kadrolarında görev yapan personelin ücretlerinin fahiş bir hâl alacağını, bu ücretin de işçilerin kadroları ve özlük hakları ile bağdaşmayacağını ve diğer çalışan personelin aldığı ücretlerle arasında büyük bir dengesizlik ve eşitsizlik oluşacağını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 696 sayılı KHK kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilen davacı işçinin, kadroya geçişte düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesi ve toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre ücretinin tespiti ile talep edilen fark ücret alacağının bulunup bulunmadığı hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 696 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 23 üncü madde, 4857 sayılı İş Kanuu'nun 32 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Somut olayda, davacı vekili 2019 yılının Haziran ayından arabuluculuk son tutanak tarihine kadar muaccel olan dönem bakımından ücret farkı alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince Bölge Adliye Mahkemesinin ortadan kaldırma kararından sonra yapılan yargılama sonucunda ek bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulduğu belirtilmiş ise de, ek rapordaki hesaplamanın 01.01.2019-14.06.2021 dönemini kapsadığı anlaşılmaktadır. Davacının talebini 2019 yılının Haziran ayı ile arabuluculuk son tutanağının düzenlenme tarihi arasındaki dönemle sınırladığı gözetilmeksizin yapılan hesaplama hatalıdır.
Diğer taraftan davacı dava dilekçesinde dava konusu ettiği döneme ilişkin alacaklarını ıslah etmiş olup, Mahkemece talep konusu dönem bakımından hüküm altına alınmayan bir alacak söz konusu değildir. Hâl böyle olunca hüküm fıkrasında fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesi yerinde değildir.
3. Davacı vekili gerek dava gerekse ıslah dilekçesinde dava konusu fark ücret alacağına dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasını talep etmiştir. Mahkemece hüküm altına alınan fark ücret alacağına arabuluculuk son tutanak tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi, taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğundan bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı tarafın temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan "arabuluculuk son tutanak tarihi olan 09/07/2021 tarihinden itibaren" ibaresinin çıkartılarak yerine "dava tarihinden itibaren" ibaresinin yazılması, ayrıca "davacını fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına," ibaresinin hükümden çıkartılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.