"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2024/77 E., 2024/145 K.
KARAR : Davanın reddi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen yetki tespitine itiraz davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de; inceleme konusu dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinde temyizde duruşmaya tâbi davalar arasında belirtilmediğinden duruşma isteminin reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Sendikanın davacı işyerinde toplu iş sözleşmesi yapmak için davalı Bakanlığa başvurusu sonucu 04.07.2022 tarihli ve 147111 sayılı olumlu yetki tespiti yazısının 06.07.2022 tarihinde davacıya tebliğ edildiğini, davalı Sendikanın davacı nezdinde çalışan ve sendikaya üye olan çalışanlarının listesini davacı Şirkete göndermediğini, müvekkili Şirket tarafından birkaç sendikalı çalışanın diğer çalışanların cep telefonları üzerinden giriş yaparak e-Devlet üzerinden çalışanın rızası hatta haberi olmaksızın sendikaya üye yapıldığı bilgisinin alındığını, bu sebeple üyelik tarih ve saatlerinin dikkatli ve titizlikle incelenmesi, çok sayıda ve aynı tarihlere denk düşen üyeliklerin bilhassa log kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, davalı Sendikanın sayısal çoğunluğu sağlayamadığı kanaatinde olduklarını, davalı Sendikanın kurulu bulunduğu işkolu ile davacının işkolunun mevzuata uygunluğunun denetlenmesini talep ettiklerini, bir diğer itiraz sebeplerinin davacı Şirketin İstanbul ve Çanakkale'de olmak üzere iki ayrı işletmesi bulunduğunu, yetki kararına ilişkin çoğunluk kararında hangi işletmedeki işçilerin esas alındığının belirsiz olduğunu, davalı Sendikanın yaptığı başvuruyu ertesi gün karara bağlayan davalı Bakanlığın tam bir inceleme yapmasının mümkün olmadığını, yetki tespitinin bu yönüyle de isabetsiz olduğunu ileri sürerek Bakanlığın 04.07.2022 tarihli ve 147111 sayılı olumlu yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde; davanın süresine açılıp açılmadığı tespit edilerek süresinde değilse davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkili Bakanlıkça 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) 41 ve 42 nci maddelerine göre işçi sendikası, işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren tarafından yapılan yetki tespit başvuruları karşılanırken, işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) yapılan tescil ve işçi bildirimlerinin esas alındığını, Sendika Yönetimi Yetki Sistemi'ne SGK kayıtlarından otomasyon sistemiyle yansıyan bilgiler doğrultusunda işlem yapıldığını, 6356 sayılı Kanun'un 17 ve 19 uncu maddeleri uyarınca 07.11.2013 tarihinden itibaren üyelik ve üyelikten çekilme işlemlerinin artık e-Devlet kapısı üzerinden gerçekleştiğini, bu tarihten itibaren sendikalar tarafından gönderilen üyelikten çekilme formlarının gönderilmesi işlemine son verildiğini, başvuru yazısının davalı Bakanlığa intikal ettiği tarih olan 01.07.2022 tarihi itibarıyla davacının metal işkolunda tescil edilmiş olan işyerlerinde 221 işçinin çalıştığını, bunlardan 112 işçinin davalı Sendikaya üye olduğunun tespit edildiğini ve buna ilişkin 04.07.2022 tarihli ve 147111 sayılı yetki tespit yazısının taraflara gönderildiğini beyanla olumlu yetki tespitinin iptaline ilişkin davanın reddini istemiştir.
2. Davalı Sendika vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde somut olarak herhangi bir itirazın ileri sürülmediğini, çalışan sayısına itiraz edilmesine rağmen işyerinde kaç işçinin çalıştığının dahi açıklanmayarak işin sürüncemeye bırakılmak istendiğini, dilekçe ekinde hiçbir belge sunulmadığını, 6356 sayılı Kanun'un 43 üncü maddesinde somut delil bildirilmemesi durumunda davanın incelenmeksizin reddedileceğinin düzenlendiğini, yetki sürecinde üye isimlerinin işverene bildirilmesi gerektiği yönünde bir yasal düzenlemenin söz konusu olmadığını, dava dilekçesinde soyut olarak işkolu itirazında bulunulduğunu, davacı işverenin işkolu itirazının işbu davada dinlenme olanağı bulunmadığını, dava dilekçesinde soyut olarak, işçilerin cep telefonundan rızaları dışında sendika üyesi yapıldığının iddia edildiğini, ancak sadece e-Devlet şifresinin başlı başına üyelik işleminin tamamlanması için yetmediğini, üye olunacak sendika isminin seçilmesi sonrası portal tarafından işçinin sisteme kayıtlı cep telefonuna 5 haneli doğrulama kodu gönderildiğini, bu kod girilmek suretiyle üyelik işlemi tamamlandığını, birden fazla işçinin cep telefonlarının sendikalı işçiler tarafından ele geçirildiği ve üyelik işlemlerinin yapıldığı yönündeki iddianın mantıklı olmadığı gibi sadece cep telefonu ile üyelik işleminin yapılmasının da olanaklı olmadığını, zira e-Devlet şifresi kullanılmadığı sürece üyelik işleminin tamamlanamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 04.07.2023 tarihli ve 2022/245 Esas, 2023/300 Karar sayılı kararı ile; davacı tarafça 6 iş günlük süre içerisinde itiraz dilekçesinin görevli makama kaydettirildiği, yürürlükte olan mevzuat uyarınca sendikanın işverene bildirim yükümlülüğü bulunmadığı, dava tarihinde sendikalı işçiler tarafından zorla üye yapıldıklarına veya iradelerinin fesada uğratıldığına ilişkin yapılmış bir başvuru bulunmadığı, davacı işverenin bu yöndeki iddiasını da somutlaştıramadığını, davalı Sendikanın davacı Şirketin Sefaköy adresinde faaliyet gösteren (...), Balıklıçeşme Köyü Organize Sanayi Bölgesi Mevkiinde faaliyet gösteren (...), Balıklıçeşme Köyü Organize Sanayi Bölgesi Mevkiinde faaliyet gösteren (...) SGK sicil numaralı işyerleri için yetki tespit talebinde bulunulduğu, söz konusu işyerlerinin İşkolları Yönetmeliği’nin 12 sıra numaralı metal işkolunda yer aldığı, davalı Sendikanın metal işkolunda örgütlendiği, (..) SGK sicil numaralı işyerinde yetki tespit başvuru tarihi itibarıyla 28 işçinin çalıştığı, bu işyerinde sendikalı çalışan olmadığı, (...) SGK sicil numaralı işyerinde 172 işçiden 105’inin sendikalı olduğu, (...) SGK sicil numaralı işyerinde ise 21 işçiden 7’sinin sendikalı olduğu, yetki tespitine konu 3 işyerinde toplam 221 çalışanın 112 sinin davalı Sendika üyesi olduğu, davalı Şirket kayıtlarına göre (...) SGK sicil numaralı işyerinde davalı Bakanlık tespitinden farklı olarak 170 personel bulunduğu, 01.07.2022 tarihi itibarıyla Y.O. ve B.T. adlı 2 personelin 30.06.2022 tarihinde işten ayrıldıkları için listeye dâhil edilmediği, Bakanlık tespiti ile personel listesi arasındaki farkın bu iki işçiden kaynaklandığı, yetki tespitinin işletme düzeyinde yapılmış olması ve işyerinde sendika üyesi işçi oranının yüzde 50,68 olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesinin 02.11.2023 tarihli ve 2023/2276 Esas, 2023/1928 Karar sayılı kararıyla; davalı Sendika tarafından yapılan 01.07.2022 tarihli başvuru üzerine davalı Bakanlıkça 04.07.2022 tarihli yetki tespiti kararı ile davacıya ait üç işyerinden oluşan işletmede çalışan işçi sayısının 221, Sendika üye sayısının 112 olmasına göre davalı Sendikanın kanunun aradığı gerekli çoğunluğu sağladığı, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, Mahkeme hâkiminin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki nitelendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı, yetki tespitine esas işyerlerinin aynı işkolunda olduğu yönündeki tespitin dosya kapsamına uygun olduğu, yine yetki tespitinden önce işten ayrılan işçilerin hesaplamaya katılmaması yönündeki davacı istinafının dikkate alınması hâlinde çalışan işçi sayısının 219 ve sendika üye sayısının 110 olduğu, buna göre kanunun aradığı çoğunluğun sağlandığı, Sendika üyesi işçi listesinde yapılan incelemede Bakanlık tespitinin yerinde görüldüğü gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 08.01.2024 tarihli ve 2024/88 Esas, 2024/42 Karar sayılı kararıyla; yetki tespitine itiraz davalarında işyeri çalışanı işçilere ilişkin sendika üyelik bilgisi kayıtlarının dosyaya ibrazının 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun (6698 sayılı Kanun) 6 ncı maddesine aykırılık teşkil etmeyeceği, dosya kapsamına dâhil edilen delillere erişimin engellenmesinin davanın taraflarının ispat hakkına engel olacağı ve hukuki dinlenilme hakkının da ihlalini teşkil edeceği, Mahkemece yetki tespitine esas alınan işçi ve sendika üyelerinin açık kimlik bilgilerini de gösterecek şekilde prosedür dosyasının eksiksiz olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından getirtilmesi ve taraf iddia ve savunmaları çerçevesinde denetime elverişli inceleme ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı işverenin bir kısım işçilerin zorla üye yapıldıklarına veya iradelerinin fesada uğratıldığına ilişkin iddiasını somutlaştıramadığı, davacı Şirketin (...), (...), (...) SGK sicil numaralı işyerleri için yetki tespit talebinde bulunulduğu, söz konusu işyerlerinin davalı Sendikanın kurulu bulunduğu İşkolları Yönetmeliği’nin 12 sıra numaralı metal işkolunda yer aldığı, (...) SGK sicil numaralı işyerinde yetki tespit başvuru tarihi itibarıyla 28 işçinin çalıştığı, bu işyerinde sendikalı çalışan olmadığı, (...) SGK sicil numaralı işyerinde 172 işçiden 105’inin sendikalı olduğu, (...) SGK sicil numaralı işyerinde ise 21 işçiden 7’sinin sendikalı olduğu, yetki tespitine konu 3 işyerinde toplam 221 çalışanın 112'sinin davalı Sendika üyesi olduğu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından yetki tespitine dayanak üye kayıt listesi istendiği, gelen kayıtların incelenmesinde yetki tespit başvuru tarihi itibarıyla davalı Sendikaya üye 112 işçinin çalıştığı ve Bakanlık tespiti ile uyuştuğu, yetki tespitinin işletme düzeyinde yapılmış olduğu ve işyerinde sendika üyesi işçi oranının yarıdan fazla olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; müvekkiline ait işyerlerinde kabul edilen sayıda sendikalı işçi çalışmadığını, işyerinde işçilerinin rızası olmaksızın sendikaya üye yapıldıklarını, bilirkişi raporunda beyan olunduğu üzere kimlik bilgilerinin kapalı olmasının bilirkişinin denetimini yapmasına engel olduğunu, yetki tespitinde dikkate alınan birimlerin işletme değil işyeri niteliğinde olduğunu ve çoğunluğun işletme toplu iş sözleşmesine göre belirlenmesinin isabetli olmadığını, işçilerin sendika üyesi olma iradelerinin bulunmadığını, buna ilişkin yeterli araştırma yapılmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 6356 sayılı Kanun'un 41 inci ve devamı maddeleri kapsamında yetki tespitine itiraz istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme ...” kenar başlıklı 53 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.”
2. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki” kenar başlıklı 41 inci maddesinin birinci fıkrası da şöyledir:
“Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması hâlinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir.”
3. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki tespiti için başvuru” kenar başlıklı 42 nci maddesi ise şöyledir:
“(1) Toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası Bakanlığa başvurarak yetkili olduğunun tespitini ister. İşveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren de Bakanlığa başvurarak yetkili işçi sendikasının tespitini isteyebilir.
(2) Bakanlık, kayıtlarına göre başvuru tarihi itibarıyla bir işçi sendikasının yetkili olduğunu tespit ettiğinde, başvuruyu, işyeri veya işletmedeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikaları ile taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene altı iş günü içinde bildirir.
(3) İşçi sendikasının yetki şartlarına sahip olmadığının ya da işyerinde yetki şartlarına sahip bir işçi sendikasının bulunmadığının tespiti hâlinde, bu bilgiler sadece başvuruyu yapan tarafa bildirilir.
(4) Sigortalılığın başlangıcı ile sona ermesine ilişkin bildirimlerden yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılmayanlar, yetkili işçi sendikasının tespitinde dikkate alınmaz.
(5) Yetki tespiti ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”
4. 6356 sayılı Kanun'un “Yetki itirazı” kenar başlıklı 43 üncü maddesi de şöyledir:
“(1) Kendilerine 42 nci madde uyarınca gönderilen tespit yazısını alan işçi veya işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işveren; taraflardan birinin veya her ikisinin yetki şartlarına sahip olmadığı veya kendisinin bu şartları taşıdığı yolundaki itirazını, nedenlerini de göstererek yazının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde mahkemeye yapabilir.
(2) İtiraz dilekçesi görevli makama kayıt ettirildikten sonra mahkemeye verilir. Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde birinden daha az üyesi bulunan işçi sendikası, yetki itirazında bulunamaz.
(3) İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. (Değişik cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve bu karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kararını verir. (Ek cümle: 12/10/2017-7036/34 md.) Bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması hâlinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
(4) 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası, altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birini üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır.
(5) İtiraz, karar kesinleşinceye kadar yetki işlemlerini durdurur.”
5. 6698 sayılı Kanun'un 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri.
6. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
7. Anayasa’nın 90 ıncı maddesinin son fıkrası da şöyledir:
“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
8. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin “Adil yargılanma ...” kenar başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrası ise şöyledir:
“Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
9. 6100 sayılı Kanun'un “Hukuki dinlenilme ...” kenar başlıklı 27 nci maddesi de şöyledir:
"(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir."
10. Dairemizin 16.06.2022 tarihli ve 2022/7390 Esas, 2022/7935 Karar sayılı ilâmında adil yargılanma ... ile hukuki dinlenilme hakkının açıklandığı ilgili kısmı şöyledir:
"9. Gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine uygun olarak 6100 sayılı Kanun’un 27 nci maddesinde düzenlenen “Hukuki dinlenilme ...”nın temel unsurları anılan maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
10. Bu unsurlardan ilki bilgilenme hakkıdır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.
11. Bu hakkın ikinci unsuru, açıklama ve ispat hakkıdır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanır. Bu durum silahların eşitliği ilkesi olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre silahların eşitliği ilkesi, davanın bir tarafını, diğer taraf karşısında belirli bir dezavantaj içine sokmayacak şartlar altında, her bir tarafın deliller de dâhil olmak üzere, davasını ortaya koymak için makul ve kabul edilebilir olanaklara sahip olması zorunluluğu şeklinde ifade edilmiştir (... İnceoğlu, Adil Yargılanma ..., Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi-4, 2018, s.115).
12. Adil yargılanma hakkının içinde yer alan ve silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı diğer bir hak ise, çelişmeli (çekişmeli) yargılama hakkıdır. Çekişmeli yargılama ilkesinin anlamı, bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, mahkemenin kararını etkilemek amacıyla ulusal yargının bağımsız bir mensubu tarafından bile olsa gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşlerle ilgili bilgiye sahip olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme hakkının tanınmasıdır (... Doğru/... Nalbant, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (Açıklama ve Önemli Kararlar) C.1, Ankara, 2012, s.637)."
11. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.