"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 15.01.2009-12.10.2019 tarihleri arasında davalı firmanın
Rusya’da kurulmuş olan... adlı dava dışı iştirakinde Rusya ve
Azerbaycan şantiyelerinde demirci ustası olarak
net 2.500,00 USD ücretle çalıştığını, ücretinin bir kısmının şantiyede temel
ihtiyaçlarını karşılaması amacıyla avans olarak elden verildiğini, kalan kısmının
banka kanalı ile ödendiğini, tamamının elden ödendiğini, çalışma saatlerinin 07.00-21.00 arasında olduğunu,
hafta tatillerinde çalışmaya devam ettiğini, dinî bayramların ilk günü ile yılbaşı hariç çalışmasına devam ettiğini, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini ve tazminatlarının ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalıya husumet
yönetilemeyeceğini, alacak kalemlerinin zamanaşımına uğradığını, proje bazlı çalışan
davacının tazminat talep hakkının olmadığını, uyuşmazlığa Rusya hukukunun uygulanmasının gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının iş sözleşmesinin 10.10.2019 tarihinde son bulduğu, davanın 29.11.2022 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibarıyla Rusya Federasyonu İş Kanunu'na ve Azerbaycan İş Kanunu'na göre bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma süresinin dolduğu, Yargıtayın önceki kararların farklı olarak görüş değişikliğine bağlı olarak dosyada yabancı hukukun uygulandığı, bu nedenle davalı taraf lehine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı işçinin 15.11.2005-17.06.2019 tarihleri arasında davalı ... AŞ bünyesinde çalıştığı, davacının 17.06.2019 tarihinde iş sözleşmesinin feshedildiği, dava tarihi (29.11.2022) birlikte nazara alındığında, Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 424/2 hükmü kapsamında 03.07.2016 tarihinden sonrasına dayanan (değişiklikten sonraki hâli ile) madde hükmü gereğince davacının Rusya’daki çalışma iddiasından kaynaklanan alacak talepleri yönünden Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392. maddesi uyarınca 1 yıllık sürenin dava tarihi itibarıyla dolmuş olduğu, yine fesih ve dava tarihleri baz alındığında Azerbaycan’da geçen çalışma iddiasından kaynaklı talepler yönünden de sürenin geçirilmiş olduğu, dosya kapsamına göre davanın yazılı gerekçeyle usulden reddine karar verilmesinin isabetli olduğu, Yargıtay 22. (Kapatılan) Hukuk Dairesinin ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin önceki görüşüne güvenerek dava açanlar yönünden hukuki güvenlik, hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ilkelerinin ihlaline yol açacağı, benimsenen yeni görüş nedeniyle oluşan durumun davalı lehine yargılama gideri ve vekâlet ücretine yansıtılmaması gerektiği gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
a. Davalı tarafça süresinde sunulmayan cevap dilekçesi içeriğinde ve ön inceleme duruşmasında yabancı hukuka dair itirazının bulunmadığını, bu nedenle yabancı hukuk uygulanmasının hatalı olduğunu,
b. Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi Genel Kurulu kararasında yasada belirtilen sürelerin geçerli nedenle kaçırılmasına ilişkin açıklamalarda bulunduğunu, mahkemeye başvurma süresinin kaçırılmasında objektif olarak engelleyen durumlarında dikkate alınması gerektiğini belirttiğini, Rusya hukukundaki zamanaşımı süresinin davacı tarafından bilinmesinin beklenemeyeceğini, objektif nedenlerin varlığının kabul edilmesinin hukuka uygun olacağını,
c. Uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiğini, kıdem tazminatı kamu düzeninden kaynaklandığında hesaplamanın Türk hukukuna göre olması gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı temyiz dilekçesinde; Yargıtayın görüş değişikliği ile ilk kararını 24.11.2020 tarihinde verdiğini, bu tarihten sonra açılan davalarda yada ıslah edilen davalarda hukuki güvenlik, hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ve süpriz karar yasağı ilkelerinden bahsedilemeyeceğini, lehlerine vekâlet ücretinin hüküm altına alınmasını, yargılama giderinin haksız çıkan tarafa yüklenmesi gerektiğini beyan etmektedir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, davanın süresinde açılıp açılmadığı ve vekâlet ücreti noktalarında toplanmaktadır.
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımı, hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir (..., Milletlerarası Özel Hukuk, ..., 2022, s.315; ..., Türk Milletlerarası Özel Hukuku, ..., 2021, s.127). Buna göre Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun ve Azerbaycan İş Kanunu'nun bu konudaki hükümlerinin uyuşmazlıkta uygulanması, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 2 ve 8. maddelerinin bir gereğidir.
Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 392. maddesinde ve Azerbaycan İş Kanunu'nun 294 ve 296. maddesinde belirtilen sürelerin, Dairemizce daha önce bazı kararlarda hak düşürücü süre olduğu belirtilmişse de yeniden yapılan değerlendirmede bu sürelerin zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun'un 5. maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hallerde Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Türk kamu düzeninin ihlali sonucunu doğuracak hâller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali hâlinde söz konusu olmaktadır. Ancak her emredici hükmün ihlalinin veya her emredici hükmü ihlal eden bir (yabancı) kuralın, Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Öyleyse iç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi; Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere ve özel hukuka ait iyiniyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları kamu hukukundan ve özel hukuktan ... ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.
Zamanaşımı süresi, kamu düzenine ilişkin olmadığından dava konusu uyuşmazlığa uygulanan yetkili yabancı hukuklardaki zamanaşımı sürelerinin uygulanması gerekmiştir. Nitekim iç hukukumuzda işe iade davalarında 1 aylık arabulucuya başvuru süresi, işe iade davalarında arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceğine ilişkin süre, yine idare mahkemesinde dava açmak için öngörülen 60 günlük dava açma süresi gibi iç hukukumuzdaki uygulamaların kamu düzenine aykırı olmadığı kabul edildiğinden, Azerbaycan hukukuna tâbi çalışma yönünden 1 aylık zamanaşımı süresinin, kamu düzenini ihlal eder nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir.
Dava tarihi itibarıyla zamanaşımı süresinin dolduğu ve davalı tarafça da usulüne uygun şekilde zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de söz konusu sürelerin hak düşürücü süre olarak nitelendirilmesi hatalıdır.
Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297/2 hükmüne göre hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin karar verilmesi gerekirken, İlk Derece Mahkemesince hüküm yerinde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiğinin yazılması da hatalı olmuştur.
3. İlk Derece Mahkemesince Yargıtayın daha önceki görüşüne güvenerek dava açanlar yönünden hukuki güvenlik, hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ilkelerinin ihlaline yol açmamak amacıyla davalı lehine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiği kabul edilmiştir. Ancak eldeki dava, 29.11.2022 tarihinde açılmış olup dava tarihi dikkate alındığında davacının Dairemizin önceki uygulamasına güvenerek dava açtığından bahsetmek mümkün değildir. Bu hâlde İlk Derece Mahkemesince 6100 sayılı Kanun'un 326. maddesi dikkate alınarak yargılama giderleri konusunda karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/2 hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. Davacı tarafın temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan “hak düşürücü süre nedeniyle” ibaresinin çıkartılması,
Hüküm fıkrasının (4) ve (6) numaralı bentlerinin hükümden tamamen çıkartılarak yerlerine, "4. Davalı tarafça yapılan 571,75 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine," ve "6. Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 119.732,99 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine," ibarelerinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Türk hukukunda maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımına uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Kanun'un 8. maddesinde, “Zamanaşımı, hukukî işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup, söz konusu hüküm “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural, yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel değerlerine, genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararı).
Zamanaşımının bizzat kendisi kural olarak kamu düzenini ilgilendiren bir konu olmadığından yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk hukukundan farklı düzenlenmiş olması, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi kapsamında kamu düzeni müdahalesi gerektirmez. Buna karşılık, uyuşmazlığa uygulanacak olan yabancı hukukta talep hakkının hiç zamanaşımı süresine tâbi tutulmaması, Türk hukukuna nispetle fevkalade kısa bir zamanaşımı süresine tâbi tutulması veya talep hakkında aşırı derecede uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi hâllerinde 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince kamu düzeni müdahalesinin kabul edilmesi gerekmektedir (... ..., Devletler Hususi Hukuku, ..., Yirmi Birinci Baskı, 2015, s.214; ..., Milletlerarası Özel Hukuk, ..., Sekizinci Baskı, 2022, s.314; ..., Türk Milletlerarası Özel Hukuku, ..., İkinci Bası, 2021, s.126; ..., ... ..., "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukukta Zamanaşımı", ... Hukuk Dergisi, C. 14, 2016, S. 165, s. 4914).
Somut olayda 01/02/2015-31/08/2015 tarihleri arasındaki çalışma dönemi için uyuşmazlığa uygulanan Azerbaycan İş Kanunu'nun 294/1 ve 2 hükümleri, "1. Bu maddenin ikinci bölümünde belirtilen durumlar dışında tüm bireysel iş uyuşmazlıkları doğrudan mahkemeler tarafından değerlendirilecektir. 2.Toplu sözleşmelerde öngörülen durumlarda, işletmelerin bir sendika örgütü altında bireysel iş uyuşmazlıkları için bir ön yargılama birimi kurmaları öngörülebilir. Bu birimin kuruluşu ve işleyişi toplu sözleşmelerle düzenlenir. ..."; 296/1 ve 2 hükümleri ise "1. Bu Kanunun 294. maddesinin ikinci kısmında çalışan haklarının ihlal edildiğinin tespit edildiği tarihten itibaren 3 takvim ayı içinde bireysel iş uyuşmazlıkları ile ilgilenen kuruma başvurabilir. 2. Bu maddenin birinci kısmında belirtilenlerin dışındaki tüm durumlarda çalışan haklarının ihlal edildiğinin tespit edildiği tarihten itibaren 1 takvim ayı içinde bireysel iş uyuşmazlığın çözümü için mahkemeye başvurabilir. ..." şeklindedir.
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Anayasa'nın 36/1 hükmünde, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, mahkemeye erişim hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Azerbaycan İş Kanunu'nun 296. maddesinde öngörülen 1 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Sonuç olarak, Anayasa’da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 1 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Azerbaycan İş Kanunu'nun 296. maddesinde 1 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.
Kamu düzeni müdahalesi neticesinde yabancı hukukunun ilgili hükmünün olayda uygulanmaması ile ortaya çıkan boşluğun ise öncelikle yetkili yabancı hukuktaki başka bir hüküm ile doldurulması gerektiği prensip olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde söz konusu boşluğun doldurulamaması hâlinde hâkimin kendi hukukunu olaya uygulayarak uyuşmazlığı çözmesi gerekmektedir (..., s.179-180; ..., s.260-261).
Azerbaycan hukukuna tâbi çalışma yönünden 1 aylık zamanaşımı süresi, Türk kamu düzenine aykırı olduğundan bu süre yerine, öncelikle yetkili yabancı hukuk olan Azerbaycan hukukunda uygulanan genel zamanaşımı süreleri araştırılmalıdır. Tespit edilen genel zamanaşımı süreleri, Türk kamu düzenine aykırı olmadığı sürece, genel zamanaşımı sürelerine öncelik verilmelidir. Ancak Azerbaycan hukukunda öngörülen genel zamanaşımı sürelerinin dahi Türk kamu düzenine aykırı olduğu tespit edilirse bu durumda, hâkimin hukuku olan Türk hukukunda uygulanan zamanaşımı süreleri dikkate alınmalıdır.
Açıklanan nedenlerle kararın bozulması kanaatinde olduğumuzdan yabancı hukukta yer alan 1 ay zamanaşımı süresinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyoruz.