"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/831 E., 2024/2324 K.
DAVA TARİHİ : 05.04.2023
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 39. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/240 E., 2024/36 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369/2 hükmü gereğince duruşma isteğinin miktardan reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... Kurumunda belirsiz süreli iş sözleşmesi ile 4857 sayılı İş Kanunu'na (4857 sayılı Kanun) tâbi kamu işçisi statüsünde çalıştığını, ünvanında ve yaptığı işte bir değişiklik olmadığı hâlde muvafakati olmaksızın 2020 Ocak ayından itibaren ücretinin düşürülerek maddi zarara uğradığını, ayrıca 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'a (6772 sayılı Kanun) dayalı olarak dönemsel biçimde ödenen ilave tediyenin 2020 Aralık ve devam eden dönemlerde ödenmediğini ileri sürerek davacının aylık net ücretinin davalı Kurum başkanının her yıl ocak ayındaki çıplak ücretinin toplu iş sözleşmesi ile belirlenen katsayı oranında olduğunun tespitine, davacıya ilave tediye ödenmesi gerektiğinin tespitine, eksik ödenen aylık ücret alacakları ile ödenmeyen ilave tediye alacaklarının davalı işverenden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, 15.07.2018 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 256 ve 257. maddeleri gereğince 4857 sayılı Kanun'a tâbi olarak istihdam edilen davalı Kurum personeli ücretlerinin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye (375 sayılı KHK) ek 11, 23 ve 28. maddelerine uygun olarak Bakanlık merkez teşkilatlarında belirlenen emsallerini aşmamak üzere yönetim kurulunca belirleneceğini, anılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin yürürlüğe girmesiyle daha önceki ücret tespitine ilişkin yönetim kurulu kararlarının 2016/94 sayılı kararla yürürlükten kaldırıldığını, Ocak/2020'den itibaren 375 sayılı KHK'nın ek 11, 23 ve 28. maddelerine uygun olarak ödemelerin gerçekleştirildiğini, davalı Kurum personelinin bir kısmının Tez - Koop İş Sendikasına üye olduklarını, 2010 yılında imzalanan toplu iş sözleşmesinde katsayı cetvelinde personelin ünvanlarına göre belirlenen taban ve tavan katsayılarına göre ilave tediye ödenmesinin kararlaştırıldığını, emsal Yargıtay kararlarında davalı Kurum Kanunu'nun özel kanun olması gerekçe gösterilerek personele taban ve tavan katsayıları dikkate alınmak suretiyle ilave tediye ödenmesi gerektiği yönünde karar verildiğini, 2016 yılından sonra bağıtlanan toplu iş sözleşemesi çerçevesinde Kurum personeline taban ve tavan katsayılarına bakılmaksızın 6772 sayılı Kanun çerçevesinde ilave tediye ödemeleri gerçekleştirildiğini, diğer yandan Sayıştayın 375 sayılı KHK'nın ek 11. maddesinin (c) ve (ç) bentleri gereği Kurum personeline ilave tediye ödemesi yapılamayacağı görüşünde olduğunu, bir taraftan davalı Kurum personelinin işçi statüsünde olması, 6772 sayılı Kanun'a tâbi olması, Anayasa'dan kaynaklı sendika üyesi olma hakkına sahip olması, davalı Kurumla bağıtlanan toplu iş sözleşmelerinde ilave tediye ödeneceğine dair hüküm bulunması, diğer taraftan davalı Kurum personelinin mali ve sosyal haklarına ilişkin ayrı bir düzenleme yapılmış olmasının dava konusu uyuşmazlığa sebebiyet verdiğini, bu uyuşmazlığın çözümü için bir düzenleme yapılması gerektiğinin düşünüldüğünü, ancak davalı Kurumun tâbi olduğu mevzuat hükümleri ve yargı kararları gereğince ilave tediye ödemesi yapılmasının bu aşamada mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı tarafça davalı Kurum başkanının almış olduğu ücretlere ilişkin bordroların sunulduğu. davacının ücret bordrolarının incelenmesinde, davacının ücretinin 2017-2020 yılları arasında davalı Kurum başkanının ücretine göre hesaplanır iken 2020 yılından sonra ise işbu düzenlemeye uyulmadığının tespit edildiği, toplu iş sözleşmelerinin ilgili maddelerindeki düzenlemeler uyarınca, davalı Kurum başkanının çıplak/temel ücreti ile toplu iş sözleşmelerindeki oranlar dikkate alınarak davacının ücret alacağının hesaplandığı, davacının ücret bordrolarının incelenmesinde, ilave tediye alacağı tahakkuku bulunmadığı, davacının belirlenen ücretleri esas alınarak 2020 yılı Aralık ayı ve sonrası ilave tediye alacağı hesaplamasının yapıldığı, bilirkişi raporunun dosya kapsamına ve delillere uygun olduğunun anlaşılmasına göre hükme esas alındığı, tüm bu tespitlere göre davacının dava tarihi itibarıyla aylık net ücretinin davalı Kurum başkanının her yıl ocak ayındaki çıplak ücretinin toplu iş sözleşmesi ile belirlenen katsayı oranında olduğunun tespitine, yine dava tarihi itibarıyla davacıya ilave tediye ödenmesi gerektiğinin tespitine, fark ücret alacağı ile ilave tediye alacağı taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, Mahkemenin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 sayılı Kanun'un 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucunda, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde:
1. Dosyaya sunulmuş olan beyan ve itirazlara dikkat edilmediğini, istinaf nedenleri hakkında bir değerlendirme yapılmadığını, eksik inceleme yapıldığını,
2. Müvekkili Kurumun ücret ödemelerinde 375 sayılı KHK'ya tâbi olduğunu,
3. Toplu iş sözleşmelerinin kanunların emredici hükümlerine aykırı düzenlemeler içeremeyeceğini,
4. Davacının ilave tediye ve ücret alacağına hak kazanıp kazanamadığına ilişkin detaylı bir değerlendirme yapılmadığını,
5. Davacıya yasal sınırların üzerinde ödeme yapılması durumunda kamu zararı oluşacağını,
6. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi içtihatlarında da açıkça yer aldığı üzere müvekkili Kurumun ilave tediye ödemesi durumunda yasal sınırlamalara uyması gerektiğini, somut uyuşmazlıkta davacıya yapılan ödemelerin zaten yasal sınırda olup davacıya ilave tediye ödemesi yapılması hâlinde Bakanlık merkez teşkilatlarında belirlenen emsallerine ilgili mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarının aşılacağını, işbu nedenle gerek yasal düzenlemeler çerçevesinde gerekse Yargıtay kararı doğrultusunda müvekkili Kurumun davacıya ilave tediye ödemesinin söz konusu olamayacağını,
7. Yasal sınırlama nedeniyle davacının katsayıya göre ücret almasının mümkün olmadığını,
8. Bakanlık teşkilatlarında belirlenen emsal ücretin araştırılmadığını,
9.Dava dilekçesinde davacının müvekkili Kurumda çalıştığı müddetçe tespit talebinde bulunulmuş olmasına karşın Mahkemece dava tarihi itibarıyla tespitte bulunulduğunu, kurulan hükümden "Davacının ileriye dönük taleplerinin reddedildiği anlamı" çıkmasına rağmen kısmen kabul/kısmen ret kararı verilmediğini,
10. Müvekkili Kurum lehine vekâlet ücretine hükmedilmediğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, davacı işçinin alabileceği ücret ve ücret niteliğindeki tüm ödemelerin bir üst sınıra tâbi olup olmadığı ve bu miktarın nasıl belirleneceği, buradan hareketle talep edilen alacaklara hak kazanılıp kazanılmayacağı ve vekâlet ücreti hususlarına ilişkindir.
1. Mesleki Yeterlilik Kurumu, 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun (5544 sayılı Kanun) ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek ve bu Kanunda belirtilen hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tâbi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve mali özerkliğe sahip ve özel bütçeli bir yapıya sahiptir. Kurum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili kuruluşudur.
Kurum personelinin ücretinin belirlenmesine dair Kurumun kendi mevzuatında, yani 5544 sayılı Kanun'un 25. maddesinin 1. fıkrasında, "Başkan, yönetici personel ve diğer personelin ücret, malî ve sosyal hakları; bakanlık genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak kaydıyla, Yönetim Kurulunun kararı ve Genel Kurulun onayı ile belirlenir." şeklinde düzenleme mevcuttur. Yine dosya kapsamında bulunan, Yüksek Hakem Kurulu kararı ile bağıtlanmış olan toplu iş sözleşmelerinin ilgili maddelerinde de toplu iş sözleşmesinden yararlanan personelin aylık temel ücretlerinin hesaplanmasında, Kurum Başkanının her yıl ocak ayındaki temel ücret tutarı üzerinden, yapılan işe göre birtakım katsayılardan faydalanılacağı kararlaştırılmıştır.
Kurum personeline dair gözden kaçırılmaması gereken bir diğer yasal düzenleme ise emredici niteliğe sahip 375 sayılı KHK'nın ek 11. maddesinin 1. fıkrasının (c) ve (ç) bentleridir. İlgili fıkralarda Mesleki Yeterlilik Kurumu kadro ve pozisyonlarına ilk defa veya yeniden atanan genel müdür, genel sekreter, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcısı ünvanlı personel ile uzman ünvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarının; genel müdür ve genel sekreterler için Bakanlık genel müdürü, genel müdür yardımcısı ve genel sekreter yardımcıları için Bakanlık genel müdür yardımcısı, uzman ünvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını; istihdam edilen personelden anılan bentlerde emsali belirlenmemiş olan personele, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdi ödemelerin bir aylık toplam net tutarının ise Cumhurbaşkanı'nca belirlenecek emsali Devlet memuruna ilgili mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemeyeceği ifade edilmiştir.
Emsal alınacak memur ünvanlarının tespitinde, kadro veya pozisyon ünvanları ile ifa ettikleri görevler itibarıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre girebilecekleri sınıflardaki aynı veya benzer görevlerin aynı veya benzer kadro, unvan veya derecesinin dikkate alınacağı ve diğer mevzuatın bu maddeye aykırı hükümlerinin uygulanmayacağı yine ek 11. maddede belirtilmiştir.
Ayrıca Kurum personelinin ücretlerinin belirlenmesine dair toplu iş sözleşmesinin ilgili maddelerinde de Kurum başkanının her yıl ocak ayındaki temel ücret tutarı üzerinden, yapılan işe göre birtakım katsayılardan faydalanılacağının kararlaştırılmasının yanında 375 sayılı KHK'nın ek 11. maddesinin 1. fıkrasının (c) ve (ç) bentlerine göre de belirleme yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Bütün bu düzenlemelerden ve özellikle 375 sayılı KHK'nın ek 11. maddesinin 1. fıkrasının (c) ve (ç) bentlerinden varılacak sonuç şudur ki "her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarı" şeklindeki yasal düzenleme, Kurum personelinin ücretine dair bir üst sınır/tavan öngörmüştür.
Açıklanan ilke ve esaslara göre değerlendirme yapıldığında; davacının 6772 sayılı Kanun kapsamında ilave tediye ödemesinden yararlanacak işçilerden olduğu noktasında tereddüt bulunmamaktadır. Ancak davacıya yapılan aylık ödemeler toplamının, ilgili Kanun Hükmünde Kararname gereği tavan sınırlamasına tâbi olduğu da muhakkaktır. Dosya kapsamında bu yönde bir araştırma ve incelemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca davacının, varsa mali hakları ile buna bağlı talepleri, ilgili mevzuat hükümlerinde tarif edilen emsali bulunduktan sonra emsaline göre tespit edilecek üst sınır aşılmamak kaydıyla belirlenmelidir. Mahkemelerce eksik araştırma ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2. Diğer yandan, davacı dava dilekçesinde; müvekkilinin ücretinin Yüksek Hakem Kurulu kararları ile kesinleşen toplu iş sözleşmelerinin 21. ve 22. maddelerinde yer verildiği üzere Kurum başkanının her yıl ocak ayındaki baz/temel/çıplak ücreti esas alınarak belirlenen katsayısına göre ödenmesi gerektiği ve toplu iş sözleşmesi hükmü uyarınca müvekkiline ilave tediye ödemesi yapılması gerektiğinin tespiti ile eksik ödenen aylık ücret ile ilave tediye alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Söz konusu alacak davası yönünden dava dilekçesinde yer alan tespit talepleri ayrı bir dava değil, eda davasında ele alınması gereken bir ön sorundur. Ön sorun, davanın görülüp karara bağlanabilmesi için mahkemece öncelikli olarak çözüme kavuşturulması gereken sorundur ve ayrı bir dava niteliği yoktur. Ne var ki İlk Derece Mahkemesince tespit talebi ayrı bir dava gibi değerlendirilmek suretiyle alacak taleplerinin kabulü yanında ayrıca tespit hükmü kurulması hatalı olup bu nedenle de bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 14.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.