"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili işçinin davalı ... bünyesinde ... ... Hizmetleri AŞ (... AŞ) işçisi olarak çalıştığını, davalı ... ile ... AŞ arasındaki ilişkinin muvazaalı işleme dayandığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (...) iş müfettişlerince ... AŞ ve ... İnş. Ltd. Şti. bünyesinde yapılan teftiş sonucunda düzenlenen 07.07.2014 tarihli ve 4687 sayılı muvazaa raporunda alt işverenler ... AŞ ve ... İnş. Ltd. Şti.nin fiilî olarak işveren sıfatı bulunmadığı, gerçek işverenin davalı ... olduğu, anılan Şirketlerle davalı ... arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı, bu nedenle işçilerin özlük haklarının yeniden düzenlenmesi ve geçmişe dönük haklarının iade edilmesi gerektiğinin tespit edildiğini; söz konusu raporun hukuka aykırılığının tespiti için İstanbul Anadolu 24. İş Mahkemesinin 2014/468 Esas sayılı dosyası üzerinden görülen davada, Bakanlığın tespit raporunun yerinde olduğunun kabulü ile davanın reddedildiğini, bu nedenlerle müvekkilinin özlük haklarının başlangıçtan itibaren davalı ... işçisi sayılarak geçmişe dönük tüm alacaklarının belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek fark ücret, fark ikramiye, sorumluluk primi, eğitim yardımı, yemek yardımı, giyim yardımı ile sosyal paket yardımı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; husumet itirazında bulunduklarını, dava dilekçesinde bahsi geçen muvazaa tespit raporunun iptaline ilişkin davanın kesinleşmediğini, bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının dava dışı Şirket çalışanı olduğunu, müvekkili Belediye ile dava dışı Şirket arasındaki ilişkinin geçerli asıl işveren alt işveren ilişkisi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, zira söz konusu dava dışı Şirket ile yapılan ihalelerin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na uygun şekilde yapıldığını ve ihale konusu işlerin 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 67. maddesinde sayılan işlerden olduğundan üçüncü kişilere gördürülmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 08.09.2020 tarihli kararı ile; kesinleşen İstanbul Anadolu 24. İş Mahkemesinin 2016/130 Esas, 2017/432 Karar sayılı kararı uyarınca davalı ... ile ... AŞ arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı ve davacının başlangıçtan itibaren davalı Belediyenin işçisi sayılması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin 08.09.2020 tarihli kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesinin 15.11.2022 tarihli kararı ile; davalı ile dava dışı ... AŞ arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı hususunda kesinleşmiş yargı kararının bulunduğu, dava tarihine kadar değişen bir durumun söz konusu olmadığı, benzer davalardan farklı olarak davacının başka bir alt işverende çalışma kaydının bulunmadığı, bu durumda davacının davalı ... işçisi sayılması gerektiği, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki nitelendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Bölge Adliye Mahkemesinin 15.11.2022 tarihli kararının süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairece, eksik araştırma ile hüküm kurulması nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; işlemden kaldırılmasına karar verilen dosyanın yenilenmesi gereken süre içerisinde yenilenmediğinden bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Bozma sonrası çıkarılan tebligatın usulsüz olduğunu,
2. Usulsüz tebligat sonrasında verilen davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, davacıya yapılan tebligatın usul ve kanuna uygun olup olmadığı ve buna bağlı olarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
Mahkemelerin her türlü tebliğ işlemi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) ve Tebligat Yönetmeliği hükümlerine göre yapılır. Tebliğ, kelime anlamıyla kısaca, bildirim, yazılı bildirme anlamına gelir. Tebligat ise hukuksal bir işlemin ilgili kimsenin bilgisine sunulması için yetkili makamın, kanunun öngördüğü esas ve usule uygun bir biçimde, elektronik ortam dâhil yazı ile veya ilân yoluyla yaptığı belgeleme işlemi demektir (... ..., ..., Tebligat Hukuku, ..., Altıncı Baskı, 2013, s.39 ).
7201 sayılı Kanun kural olarak adreste tebligat esasını kabul etmiştir. Adres, bir kişinin oturduğu veya çalıştığı yeri göstermeye yarayan bilgilerin tamamı olarak tanımlanabilir. 7201 sayılı Kanun'un 10. maddesi muhataba tebligatın nerede yapılacağı konusundaki kuralı ve istisnasını göstermektedir. Kural; tebliğin, muhatabın bilinen en son adresinde bizzat kendisine yapılmasıdır.
Tebligat hukuku açısından adres kavramı 7201 sayılı Kanun'un 9/1 hükmünden anlaşılacağı üzere geniş olup ikametgah (yerleşim yeri), işyeri ve mesken kavramlarını kapsar. Tebligat muhatabın bilinen bu adreslerinden herhangi birinde yapılabilir. Tebligatın yapılacağı yer bakımından ikametgah, mesken ve işyeri adresleri arasında bir fark yoktur (..., Tebligat Hukuku, ..., Yedinci Baskı, 2018, s.181-182).
7201 sayılı Kanun'un "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" kenar başlıklı 21. maddesinin 1. fıkrası ise "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır." şeklindedir. Tebligat Yönetmeliği'nin 31/1 hükmünde de benzer nitelikte düzenleme bulunmaktadır.
Belirtmek gerekir ki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, uyuşmazlığın muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde; adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine "Mernis adresi" şerhi verilerek 7201 sayılı Kanun'un 21/2 hükmü uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olup olmadığı, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekip gerekmediğine ilişkin 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 Esas, 2020/3 Karar sayılı kararında, "... muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde, adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine 'adres kayıt sistemindeki adrestir' şerhi verilerek Tebligat Kanunu'nun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olduğuna, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekmediğine ..." karar verilmiştir.
Tebligatın belgelendirme özelliği ve 7201 sayılı Kanun'un 21/1 hükmünün sıkı şekil şartlarına bağlanması karşısında "… tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. …" koşulunun gerçekleşmesi için haber bırakılan komşu, kapıcı veya yöneticinin isminin, kim olduğunun, tebliğ memuru tarafından tutanağa yazılıp imzalanması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesince davacıya tebliğe çıkartılan duruşma zaptını, vekillikten azil dilekçesini, Yargıtay ilâmını içerir tebliğ evrakının 7201 sayılı Kanun'un 21. maddesine göre "isim ve imzadan imtina eden" komşuya haber verilmek suretiyle muhtara teslim edildiği belirtilmiştir. Davacı vekili, adrese itiraz etmemekle birlikte bu tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürmüştür.
Tebliğ mazbatasında, muhatabın nerede olduğuna dair bir bilgi yer almadığı gibi mazbataya; görüşülen kişinin en yakın komşu sıfatını haiz olup olmadığına ve apartman yöneticisinin varlığına dair bir bilgi de dercedilmemiştir. Ayrıca haber verildiği belirtilen komşunun "isim ve imzadan" imtina etmesi karşısında yapılan tebligatın usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu tebligatın davalıya tebliğ işlemi 7201 sayılı Kanun'un 21. maddesine aykırı olduğundan, davalının adil yargılanma hakkı ile bu kapsamdaki hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği tartışmasızdır. Hukuki dinlenilme hakkı temin edilmeden, usulsüz tebligata bağlı olarak dosyanın işlemden kaldırılması ve akabinde davanın açılmamış sayılması yönünde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
12.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.