"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1807 E., 2023/1981 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/320 E., 2023/151 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak dosyanın yeniden yargılama yapılması için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 13.11.2018 tarihinden 05.07.2019 tarihine kadar belirli süreli iş sözleşmesi kapsamında davalı Şirkette kontrol şefi olarak çalıştığını, 10.04.2019 tarihli ve 05038 yevmiye numaralı ihtarname ile iş sözleşmesinin bir suretinin gönderilmesini istediğini fakat gönderilmediğini, yüklenici firma ile davacı arasında imzalanan iş sözleşmesine göre davacının görevinin Karayolları 2. Bölge sınırlarında kontrol şefliği olduğunu, işçinin görevli olduğu birimde işin sona erdiği gerekçesiyle davacının işten çıkarıldığını fakat davalı Şirketin faaliyetlerine devam ettiğini ve davacının pozisyonuna yeni personel alındığını iddia ederek iş sözleşmesinin haksız olarak sona erdirilmiş olması sebebiyle bakiye süre ücret alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, davalı Şirket nezdinde belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığı iddia edilmiş olsa da belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştığını, üst işveren olan Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü tarafından ''personel azaltılmasına gidilmesinin'' bildirilmesi üzerine son giren ilk çıkar prensibi uyarınca davacının iş sözleşmesine son verildiğini, davacının belirli bir süre çalıştırılacağına ilişkin güvence verilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını iddia ettiği, tanıkların davacının iddiasını doğruladığı, UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede davalı Şirket hakkında karara bağlanan muhtelif bir çok dosyada imzalanan sözleşmelerin belirli süreli olduğuna ilişkin savunmalar yapıldığı, Mahkemece verilen kesin süreye rağmen işverence taraflar arasındaki yazılı iş sözleşmesinin ibrazından ve teklif edilen yeminin icrasından kaçınıldığı gerekçeleriyle sözleşmenin belirli süreli olduğunun kabul edildiği, iş sözleşmesinin haklı neden bulunmaksızın sonlandırıldığı hususunda ihtilaf bulunmadığı, davacının bakiye süre içerisinde başkaca bir işten toplam 49.433,67 TL gelir elde ettiği, bu gelirin hak kazanacağı toplam gelirden mahsup edildiği ve bakiye bilinmeyen dönemin uzunluğu gözetilerek % 40 oranında indirim yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; müvekkilinin 13.11.2018 tarihinden 17.10.2021 tarihine kadar belirli süre ile yapılan iş sözleşmesinin davalı tarafından süresinden önce 05.04.2019 tarihinde feshi nedeni ile bakiye süre ücreti talep ettiklerini, bu ücretten bilinmeyen dönem bulunmadığından hakkaniyet indirimi yapılmaması gerektiğini, bakiye süre döneminin bir kısmında çalıştığı ve elde ettiği gelirlerin düşüldüğünü, ayrıca bir de hakkaniyet indirimi yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca mevduat faizi uygulanması gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davanın reddedilen kısmı üzerinden davalı yararına vekâlet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, ayrıca belirlenecek tazminat miktarının işçinin 6 aylık ücretinden fazla olamayacağını, davacının 4 ay 21 gün çalıştığını, 2 yıl 6 ay 12 gün bakiye süre ücreti talep ettiğini, oransal bir hesaplamaya gidilerek en fazla 6 aylık ücret olarak belirlenecek tazminattan bu oranda bir indirim yapılması gerektiğini, öte yandan davacının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 220 nci maddesinin uygulanmasının yerinde olmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Mahkemece kaldırma kararı sonrası 6100 sayılı Kanun'un 220 nci maddesi uyarınca işlem yapıldığı, davalı tarafça yazılı belirli süreli iş sözleşmesinin sunulmadığı, davalı Şirketin Karayolları ile yaptığı ihalenin 36 ay olduğu, aynı davacı gibi kontrol şefi olan emsal işçilere ait sözleşme metinleri, yine davacının fesih ihbarnamesinde "... Yol yapım kontrol şefi olarak çalışmak üzere işe alındığınız ve iş sözleşmenizin (D) maddesinde iş sürenizin Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü sınırları dahilindeki ihaleli yol yapım işlerinin kontrollük ve danışmanlık hizmetleri işi 2. grup İzmir işinin tamamlanmasına kadar devam edeceğinin düzenlenmiş olduğu malumunuzdur." şeklindeki ifadeler yer aldığı, işten ayrılış kodunun (05) olarak gösterildiği ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde her ne kadar yazılı belirli süreli iş sözleşmesi sunulmamış ise de davacının belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığı ve 06.04.2019-17.10.2021 tarihleri arasındaki bakiye süre ücreti alacağına hak kazandığı, öte yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılacak indirimin somut verilere dayalı olması gerektiği bu nedenle Mahkemece %40 oranında varsayımsal indirim yapılmasının yerinde görülmediği, davacının çalıştığı dönemde elde ettiği gelirin mahsubu ile toplan brüt 339.443,13 TL bakiye süre ücreti alacağının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davacı ile davalı arasında imzalanan iş sözleşmesinin belirli süreli olup olmadığı, davacının bakiye süre ücreti tutarında tazminata hak kazanıp kazanmadığı, hak kazandığı takdirde tazminatın hesaplanması konularına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6098 sayılı Kanun'un "b. Haklı sebebe dayanmayan fesihte" kenar başlıklı 438 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şu şekildedir:
"İşveren, haklı sebep olmaksızın hizmet sözleşmesini derhâl feshederse işçi, belirsiz süreli sözleşmelerde, fesih bildirim süresine; belirli süreli sözleşmelerde ise, sözleşme süresine uyulmaması durumunda, bu sürelere uyulmuş olsaydı kazanabileceği miktarı, tazminat olarak isteyebilir.
Belirli süreli hizmet sözleşmesinde işçinin hizmet sözleşmesinin sona ermesi yüzünden tasarruf ettiği miktar ile başka bir işten elde ettiği veya bilerek elde etmekten kaçındığı gelir, tazminattan indirilir."
3. Dairemizin 25.03.2021 tarihli ve 2021/498 Esas, 2021/6992 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şu şekildedir:
"...
Belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce ve haklı bir sebep olmaksızın feshi halinde kalan süreye ait ücret ödenmelidir. Hesaplama ise bakiye sürenin sonuna kadar yapılmalıdır.
Kural olarak; bu şartlar araştırılmadan belli bir oran üzerinden indirim yapılması mümkün değildir Dairemizin yerleşik hale gelen içtihatları bu doğrultudadır. ( Bkz. 9HD. 24.09.2019 tarih 2016/34034 E, 2019/16615 K). Bakiye süre ücretinden kaynaklı tazminat cezai şart niteliğinde olmadığından; 6098 Sayılı Kanun’un 438/2 maddesine göre yapılacak indirim somut verilere dayalı olmalıdır. Ancak, Mahkemece hükme esas alınan raporda bakiye süre ücretinden doğan tazminattan Borçlar Kanunu 438/2 maddesine göre indirilmesi gereken tutarlar 30.04.2018 tarihine kadar tespit edilebilmiş olup bakiye sürenin sonu, taraflar arasındaki iş sözleşmesi 10 yıl süreli kararlaştırıldığından 11.07.2024’dür. Dolayısıyla davada, başka işten elde ettiği gelir vs gibi Borçlar Kanunu’nun 438/2 maddesine göre indirilmesi gerekli gelirlerin olup olmadığının belirlenemediği, bilinmeyen bir dönem bulunmaktadır. Şu halde; bilinmeyen dönem yönünden, işçinin nitelikleri, yaptığı iş, iş bulma olasılığı, işçinin alabileceği ücret vs. gibi hususlar değerlendirilerek varsayımsal bir indirime gidilmesi kaçınılmazdır.
..."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Somut dava, 13.11.2018 - 17.10.2021 tarihleri arasındaki dönemi kapsayan belirli süreli iş sözleşmesinin 05.04.2019 tarihinde haksız feshedildiği iddiasına dayalı bakiye süre ücreti tutarında tazminat talepli alacak davasıdır.
3. 6098 sayılı Kanun'un 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince işçinin iş sözleşmesinin sona ermesi yüzünden tasarruf ettiği miktar ile başka bir işten elde ettiği veya bilerek elde etmekten kaçındığı gelir, bakiye süre ücreti tutarında tazminattan indirilir. Ancak bakiye süre ücreti tutarında tazminat hesabına konu dönem içinde bilinmeyen bir dönem söz konusu ise, henüz gerçekleşmeyen (gelecekteki) dönem bakımından işçinin gelir elde edip etmeyeceği yahut tasarruf edip etmeyeceği gibi hususların fiilen tespiti de mümkün değildir.
Bu nedenle bilinmeyen bir dönemin varlığı hâlinde; hesaplanan tazminattan, 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince indirilmesi gereken miktarlara ilişkin hiçbir somut delil bulunmasa dahi, davacının yaptığı iş, istediği takdirde yeni iş bulma ihtimali, çalışılmayan bakiye sürenin uzunluğu vb. hususlar dikkate alınarak varsayımsal bir indirim yapılması gerekir.
Diğer taraftan ilk derece mahkemesinin karar tarihine kadar bakiye süre sona ermekle bilinmeyen bir dönem kalmamış, yani iş sözleşmesinin kalan süresi de bilinebilir hâle gelmişse, varsayımsal indirim yapılması gerekliliği ortadan kalkar. Bu durumda davacının iş sözleşmesinin sona ermesi yüzünden tasarruf ettiği miktar ile başka bir işten elde ettiği veya bilerek elde etmekten kaçındığı gelire ilişkin somut bir delil dosyaya sunulduğu takdirde bu miktarların mahsubu ile yetinilir; hiçbir delil sunulmadığı takdirde varsayımsal bir indirime gidilmez.
4. Bu açıklamalara göre İlk Derece Mahkemesinin karar tarihi olan 22.05.2023 tarihi itibarıyla bakiye süre ücretine konu iş sözleşmesinin sona ermesi gereken tarihin (17.10.2021) geçtiği açıktır. Bu durumda bakiye süre ücreti tutarında tazminat istemine konu hesaplama dönemi bakımından, bilinmeyen bir dönem söz konusu değildir. Belirtilen nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesince, hesaplanan tazminattan somut verilere dayalı miktarların mahsubundan sonra ayrıca %40 oranında varsayımsal indirim yapılmasının yerinde olmadığı sonucuna varılması isabetlidir.
5. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler yukarıda belirtilen ilave gerekçelerle kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.