Logo

9. Hukuk Dairesi2024/6134 E. 2024/9559 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının açtığı belirsiz alacak davasında, dava konusu alacak kalemlerinden hangilerinin belirsiz alacak kapsamında değerlendirileceği, fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ispatı ve hesaplanması, uygulanacak hukuk ve hükmedilen harç, vekalet ücreti ile faiz tutarlarının doğru olup olmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının son aylık ücreti, sadakat primi, ücret farkı ve yıllık izin alacaklarının belirlenebilir nitelikte olması ve belirsiz alacak davası açma şartlarını taşımaması, hafta tatili ücretinin hesaplanmasında tanık beyanlarının doğru değerlendirilmemesi ve fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden indirim yapılmaması hatalı bulunarak, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/3211 E., 2023/4625 K.

KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 43. İş Mahkemesi

SAYISI : 2022/417 E., 2023/357 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 28.06.2022 tarihli karar ile; İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve dosyanın davanın yeniden görülmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince; Bölge Adliye Mahkemesi kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 1999 yılından başlayarak 21.12.2015 tarihine kadar 16 yıl kadar süre davalı Şirket bünyesinde, 1999 yılı ile 2011 yılı Haziran ayı arası Suudi Arabistan, 2011 Haziran ve 2013 Haziran arası Letonya/Riga, 2013 Haziran ve 2014 Haziran arası Hatay/Erzin ve 2014 Haziran ve 21 Aralık 2015 tarihine kadar Irak/ Erbil şantiyesinde olmak üzere son olarak montaj şefi ve şef olarak çalıştığını, davacının tüm çalıştığı yıllarda günlük yasal çalışma saatlerinin çok üzerinde çalışmasına rağmen fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, davacının çalıştığı süre boyunca 15 gün haricinde yıllık ücretli iznini kullanmadığını, Riga ve Arabistan'daki çalışmalarında ayda 1-2 kez hafta tatili kullanırken diğer şantiyelerde hafta tatili çalışma ücretlerinin ödenmediğini, davacıya aylık 1 ücreti kadar sadakat primi ödendiğini, Irak/Erbil şantiyesinde 6 ayda bir sadakat primi ödemesi yapılırken son 1,5 yılın sadece 1 adedinin ödendiğini ve geriye kalan 2 ücret karşılığı 2 sadakat priminin ödenmediğini, davacının son ücret alacağının da kendisine ödenmediğini, davacının tüm çalışmaları boyunca 1 ay karşılığı 1 ücret ve 1 ücret karşılığı ücret farkı olmak üzere toplam 2 ücret tutarı kadar ödeme aldığını ancak normal ücreti dışında ücret farklarının bir sonraki şantiye çalışması sırasında bir önceki çalışmaların ücret farkları şeklinde toplu olarak ödendiğini, davacının tüm şantiyeler için çalışmasının bu şekilde olduğunu ancak davacının son 18 ay çalıştığı Irak/Erbil şantiyesindeyken alması gereken 18 aylık ücret farklarını alamadığını ileri sürerek son aylık ücret alacağı, iki ücret karşılığı sadakat primi, son 18 aylık ücret farkı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık ücretli izin alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının en son şantiye müdürü olarak çalıştığını ve son ücretinin 7.500,00 USD olduğunu, davacının kendisine ücret farkı olarak yapıldığını iddia ettiği ödemelerin şantiye bitiminde son kalan idari kadroya ödenen bonus proje kârlılık primi niteliğindeki ödemeler olduğunu ve ücret farkları ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, davacının şantiye müdürü olarak en üst yetkili konumunda olduğunu ve çalışma saatlerini kendisinin belirlediğini, bazı dönemlerde yaptığı fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının karşılığının da bordrolarda tahakkuk edilerek ödendiğini, davacının yıllık ücretli izin kullandığını ve kullanmadığı kısmın ücretini ise aldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Bölge Adliye Mahkemesinin 28.06.2022 tarihli kararı doğrultusunda alınan ek bilirkişi raporuna itibarla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; bölge adliye mahkemelerinin istinaf sebepleri ile bağlı olarak denetim yapmaları gerektiğini, kamu düzenini ilgilendirmeyen dava dilekçesindeki para birimi ile ıslah edilen para biriminin farklı olması hususuna resen girilerek verilen Bölge Adliye Mahkemesinin 28.06.2022 tarihli kararının hukuka aykırı olduğunu, davanın yabancı para cinsinden alacak talebi ile açıldığını, İlk Derece Mahkemesince son duruşmada mazeret sunulmasına rağmen sözlü savunma hakkı kısıtlanarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, fazla çalışma ücreti hesabında ara dinlenmenin hatalı belirlendiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; yabancı unsurlu davalarda çalışılan ülke hukukun uygulanması gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının ikincil ücrete hak kazanmadığını ve şantiye şefi olduğundan fazla çalışma ücreti talep edemeyeceğini, sunulan bordrolar ve puantajların dikkate alınmadığını, bakiye ücret, yıllık ücretli izin ve sadakat primi alacaklarının olmadığını, davacının son ücretinin 7.500,00 USD olduğunu, bilirkişi raporunda yer alan kur dönüşümlerinin, İlk Derece Mahkemesince hükmedilen vekâlet ücretinin ve harç tutarlarının hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının fazla çalışma ücreti ve para birimine dair istinaf taleplerinin Dairece verilen 28.06.2022 tarihli kararda değerlendirildiği ve hukuka aykırı bir yön olmadığı; davalının cevap dilekçesinde uygulanacak hukuka dair bir itirazı olmadığından buna ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı, davalının diğer istinaf sebeplerinin ise Dairece verilen 28.06.2022 tarihli kararda değerlendirildiğinden yeniden incelenmediği gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar olup olmadığı, dava konusu alacakların ispat ve hesaplanması ile hükmedilen harç, vekâlet ve faiz hususlarındadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 41, 44, 46, 47 ve 63 üncü maddeleri, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi.

3. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun'un 24 ve 27 nci maddeleri.

4. 6100 sayılı Kanun'un "Belirsiz alacak davası" kenar başlıklı 107 nci maddesi şöyledir:

“(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.

(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)”

5. Dairemizin belirsiz alacak davasına ilişkin ilkelerinin açıklandığı 26.09.2023 tarihli ve 2023/6195 Esas, 2023/12941 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki (6), (7), (14) ve (15) numaralı paragafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibarıyla uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hâle geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda hukuki imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda davacı alacaklı, hâkimin takdir yetkisini nasıl kullanacağını bilemeyeceği için davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını belirleyebilecek durumda değildir.

3. Alacağın hangi hâllerde belirsiz, hangi hâllerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özellikleri nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir.

4. 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin gerekçesinde yer alan "...Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmi davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez. ..." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.

5. Somut uyuşmazlıkta dava; davacının en son 11.325,00 USD ücret aldığı belirtilerek son aylık ücret alacağı, iki ücret karşılığı sadakat primi, son 18 aylık ücret farkı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık ücretli izin alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesine ilişkin olarak belirsiz alacak davası türünde açılmıştır.

6. Davacı çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, hak kazandığı yıllık ücretli izin süresini, çalışma süresi boyunca varsa kullanmadığı veya karşılığı ödenmeyen yıllık ücretli izin sürelerini belirleyebilecek durumdadır. Buna göre davanın açıldığı tarihte son aylık ücret alacağı, iki ücret karşılığı sadakat primi, son 18 aylık ücret farkı ve yıllık ücretli izin alacakları belirlenebilir nitelikte olduğundan, belirsiz alacak davasına konu edilemez.

7. Şu hâlde dava konusu ücret, sadakat primi, ücret farkı ve yıllık ücretli izin alacak kalemleri yönünden davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi hatalıdır.

8. Diğer taraftan fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

9. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

10. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazı kaydının bulunması hâlinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazı kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı hâlde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazı kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.

11. Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkân dâhilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

12. Çalışma sürelerinin ispatı noktasında işverene karşı dava açan tanıkların beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması gerekir. Fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının ispatında salt davacı ile menfaat birliği içinde olan tanık beyanlarıyla sonuca gidilemez. Bununla birlikte başkaca delil ya da olgularla desteklenmesi durumunda davalıya karşı davası olan tanık beyanlarına itibar edilmelidir. Bu çerçevede; işin ve işyerinin özellikleri, davalı tanıklarının anlatımları, iş müfettişinin düzenlediği tutanak veya raporlar ve aynı çalışma dönemi ile ilgili olarak söz konusu alacakların varlığına ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararları gibi hususlar başkaca delil ya da olgular olarak değerlendirilebilir.

13. İşçinin fazla çalışma, hafta tatili ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarından indirim yapılması konusunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Söz konusu alacakların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması hâlinde Yargıtayca indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama hâlini almıştır. Bu indirim, dosyadaki delillerin durumu ve niteliğine göre yapılması gerekli uygun bir indirimdir. Ancak fazla çalışma, hafta tatili veya ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışma iddiasının tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Tanık anlatımlarına göre ispat hâlinde yapılacak indirimin, işçinin çalışma şekline, işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti miktarına göre takdir edilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.

14. Somut uyuşmazlıkta dava dilekçesinde; davacının Letonya/Riga ve S. Arabistan'daki çalışmalarında ayda 1-2 kez hafta tatili kullandığı, diğer şantiyelerde hafta tatillerinin tamamında çalıştığı ancak ücretinin ödenmediği ileri sürülmüştür. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının 01.06.2014-14.06.2014 tarihleri arasında Hatay/Erzin ve 15.08.2014-21.12.2015 tarihleri arasında Irak/Erbil şantiyelerindeki çalışma dönemleri için tanık beyanlarına itibarla davacının ayda üç hafta tatilinde çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Ancak davacıyla birlikte her iki dönemde de birlikte çalıştığını beyan eden davacı tanıklarından M.E. ve davalı tanıklarından S.K. ayda iki hafta tatilinde çalışıldığına yönelik beyanda bulunmuştur. Bu husus gözetilmeden davacının ayda üç hafta tatilinde çalıştığı kabul edilerek hafta tatili alacağının hüküm altına alınması hatalı olmuştur.

15. Hükme esas alınan 05.04.2023 tarihli ek bilirkişi raporunda tanık beyanlarına göre hesaplanan fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretinden uygun bir indirim yapılmaması da hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

11.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.