"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/197 E., 2024/22 K.
KARAR : Asıl davanın kısmen kabulü, birleşen davanın kabulü
MAHKEMESİ : İstanbul 33. İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/411 E., 2019/23 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin iş sözleşmesinin 01.10.2004 tarihinde davalı tarafından devralındığını, 19.12.2017 tarihine kadar davalı Şirkette yönetmen olarak çalıştığını, müvekkilinin 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun (5953 sayılı Kanun) hükümlerine tâbi olmasına rağmen, davalı Şirketin müvekkilini 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre çalıştırdığını, yıllık izinlerinin bu nedenle eksik hesaplandığını, taraflar arasında düzenlenen 01.10.2004 tarihli protokole göre davacının 130 gün yıllık ücretli izninin bulunduğunun belirtildiğini, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte davacının yıllık izinlerinin eksik ödendiğini, 5953 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesi uyarınca bakiye yıllık izin ücretinin 2 katının ödenmesinin gerektiğini, 5953 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesi uyarınca ödenmesi gereken ikramiye alacağının ödenmediğini ileri sürerek yıllık izin ücreti ile ikramiye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Şirkette çalışanlara yıl sonu primi adı altında en az bir aylık ücret tutarında prim ödemesi yapıldığını, devam eden bir prim uygulaması bulunmasına rağmen 2013 yılında Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu tarafından Şirkete el konulması sonrasında primlerin daha sonra ödeneceğinin söylendiğini ancak 2012 yılından itibaren primlerinin ödenmediğini ileri sürerek prim alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; iş sözleşmesinin tarafların uzlaşması neticesinde ikale ile sona erdirildiğini, hak ettiği yıllık izin ücretinin davacıya ödendiğini, davacının kendisine yapılan ödemeler dışında herhangi bir alacağının bulunmadığını, bu hususun karşılıklı sona erdirme ve sulh protokolünde açıkça yazılı olduğunu, davacı dava dilekçesinde devir tarihinde 130 günlük ücretli izninin bulunduğunu belirterek davacının yıllık izin ücreti yönünden önceki işvereni dava dışı Şirket nezdinde hak kazandığı hâlde kullanmadığı yıllık izin ücreti taleplerini iyiniyetli olmayan bir şekilde müvekkili Şirkete yönelttiğini, davalı Şirketin zarar etmesi sebebiyle davacının ikramiye alacağına hak kazanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı Şirkette her sene koşulsuz şekilde dağıtılan bir prim uygulamasının bulunmadığını, Performans Prim Prosedürleri'nin uygulandığını buna göre en az bir yıllık çalışma ve mali hedeflerin %100 gerçekleştirilmesinin arandığını, talep konusu yapılan yıllarda Şirketin mali hedeflerini gerçekleştiremediğini, davacının performans primi talep ettiği yıllarda Yönetim Kurulunca performans primi ödenmesine yönelik karar alınmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12.12.2019 tarihli ve 2018/52 Esas, 20219/508 Karar sayılı kararı ile; dosyaya sunulan Şirket bilançolarına göre davalı Şirketin 2013-2014-2015-2016 yıllarında kârda olduğu, bu sebeple davacının ikramiye alacağına hak kazandığı, davacının imzasını taşıyan son yıllık izin belgesine göre 83 gün yıllık izin hakkının bulunduğu, davacının daha sonraki dönemler yönünden kullandığı yıllık izin günleri ile fesih tarihinde yapılan ödeme dikkate alındığında yıllık izin ücretine yönelik talebinin yerinde olmadığı, davacının ücret bordroları, davalı ile dava dışı Şirketler arasındaki sözleşmeler, bağımsız denetim raporları değerlendirildiğinde prim uygulamasının davalı işyerinde iş şartı hâline geldiği gerekçeleriyle asıl davanın kısmen kabulüne birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.09.2022 tarihli ve 2020/959 Esas, 2022/1293 Karar sayılı kararı ile; davacının imzasını içerir yıllık izin belgelerinde önceki dönemlerden kalan yıllık izin sürelerinin de bulunduğu, en son imzalanan 25.01.2017 tarihli yılık izin belgesinde davacının kalan izin süresinin 83 gün olarak belirtildiği buna göre davacının 25.01.2017 tarihinde kullanmadığı izin süresinin 83 gün olduğu kabul edilerek ve bu tarihten sonraki dönemler yönünden kullandığı ispatlanan yıllık izin günleri ile fesih tarihinde ödenen yıllık izin ücretinin değerlendirilmesi sonucunda davacının yıllık izin ücretine yönelik talebinin reddine karar verilmesinde hata bulunmadığı, taraflar arasında aylık ücret ve hizmet süresi konusunda uyuşmazlık bulunmaması sebebiyle davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı, bu nedenle Mahkemece sonuç itibarıyla davanın kısmi dava olarak görülmesinin dava ve ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde hata bulunmadığı, davacıya 2012 yılına kadar prim ödemesinin yapıldığının ücret bordroları ile sabit olduğu, işçi lehine oluşan iş şartının davacının yazılı rızası olmaksızın kaldırılamayacağı, davalı Şirketin 2013-2014-2015-2016 yıllarında kâr ettiği, bu nedenle ikramiye alacağının hesaplandığı, zarar edilen 2017 yılına ilişkin ise hesaplanmanın yapılmadığı belirtilerek taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Dairemizin 30.03.2023 tarihli ve 2022/17400 Esas, 2023/4761 Karar sayılı ilâmı ile; davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilerek Mahkemece davacının 128 gün yıllık izin hakkının bulunduğunun kabulü ile hüküm kurulması ve hüküm altına alınan prim ve ikramiye alacağına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği belirtilerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmı doğrultusunda hüküm kurulduğu belirtilerek asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; yıllık izin ücretinin hatalı hesaplandığını ileri sürerek Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; davacının yıllık izin alacağının bulunmadığını, davacının performans primine hak kazanmadığını, dava konusu yapılan dönemlerde davalı Şirket zarar ettiğinden davacının ikramiye alacağına hak kazanmadığını, hüküm altına alınan alacaklara yasal faiz işletilmesi gerektiğini belirterek Mahkeme kararının bozulmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; yıllık izin ücreti ile prim ve ikramiye alacaklarına hangi tarihten itibaren faiz işletilmesi gerektiği hususlarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371inci maddeleri.
2. 5953 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukuken imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz eden davalı tarafa yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
16.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.