"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/4026 E., 2023/1313 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/114 E., 2019/872 K.
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 06.09.1985 tarihinde ... Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünde mevsimlik işçi olarak çalıştığını, 2001 yılının Şubat ayında kadrolu işçi statüsüne geçtiğini, kadrolu işçi statüsüne geçmeden önce belirli süreli sözleşme ile çalıştığı sürenin kadrolu çalışma dönemine eklenmediğini belirterek müvekkilinin mevsimlik işçi olarak çalıştığı sürenin kademe ve derecesine eklenerek olması gereken derece ve kademesinin tespit edilerek aylık ücret farkı, ikramiye farkı ve ilave tediye farkı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davalı ile ... Sendikası arasında 2013 yılında imzalanan toplu iş sözleşmesinin geçici 2 nci maddesi gereği İdarenin zamanaşımı süresini ve işçilerin emeklilik tarihlerini dikkate alarak gereken intibak işlemlerini yaptığını, dava tarihi esas alındığında hesaplamanın 2011-2016 yılları arasında yapılması gerektiğini, bu nedenle hesaplamayı gerektirecek bir durum olmadığını, davacının 2008-2013 yılları arasındaki ücret farklarının ödendiğini, bu hususta açılan benzer davanın reddedildiğini ve kesinleştiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 2016/213 Esas sayılı dava dosyası ile yargılamaya başlandığı ve 21.02.2019 tarihli duruşmada, derece ve kademe ilerlemesinin tespiti davası yönünden açılan davanın tefrikine karar verildiği ve davacının olması gereken derece ve kademesinin tespitine ilişkin talebinin işbu esasa kaydedilerek yargılamaya devam edildiği ve toplu iş sözleşmesi gereği mevsimlik işçilikte geçen çalışmaların mevcut derece ve kademesine eklenmesi gerektiği gerekçesiyle davacının derecesinin 14, kademesinin ise 22 olduğunun tespiti yönünde davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davacının asfalt serici operatörü olarak 2011 yılına kadar çalıştığını, 2011 yılı itibarıyla iş makinası operatörü sınıfına geçtiğini, buna ilişkin olarak 2011 yılında intibakının mevzuata uygun olarak yapıldığını, müvekkili İdarenin intibak işlemlerinde herhangi bir yanlışlık yapmadığını, zaten İdarece belirlenen kademenin doğru olduğunun bilirkişi raporu ile de teyit edildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya içeriğine göre davacının mevsimlik işçi statüsünde geçtiği tarihteki hizmet süresinin 3380 gün olup bunun da 9 yıl 140 güne tekabül ettiği, buna göre davacının mevcut derecesine 4, kademesine 10 eklenmesi gerektiği, davacının intibaklarının 06.06.2011 tarihine kadar doğru yapılarak fark ödemelerinin yapıldığı, ancak bu tarihte görev değişikliği yaparak asfalt serici operatörlüğünden iş makinesi operatörü ünvanına getirilen davacının bu pozisyonunun derecesinin farklı olduğu; buna göre davacının olması gereken derecesinin 14 kademesinin ise 22 olarak belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, konuya ilişkin güncel emsal kararda da belirtildiği üzere tespit davasının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerektiğini, hukuki yararın dava şartı olduğunu, dava konusu aynı olan hizmet tespiti davalarına ilişkin verilen son Yargıtay kararları paralelinde Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının mevsimlik işçi statüsünde geçen çalışmalarının dâhil edilmesi suretiyle daimi kadroya geçtiği tarih itibarıyla derece ve kademesinin tespitine ilişkin davada güncel hukuki yarar bulunup bulunmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un106 ncı maddesi, 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi ile 115 inci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2019 tarihli ve 2017/8-1854 Esas, 2019/1096 Karar sayılı kararında tespit davalarında hukuki yarara ilişkin ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:
"...
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Hanağası, E.: Davada Menfaat, Önsözler-Ramazan Arslan, Ankara 2009, s. VII).
Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1992 tarihli ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 tarihli ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Öte yandan, bu hukuksal yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, s. 135).
(...) Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada hâlen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s. 297).
(...)Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkâr ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır (Arslan, R./ ..., E./ Taşpınar Ayvaz, S.: Medeni Usul Hukuku , Ankara 2017, s.287).
Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur (Arslan / .../ Taşpınar Ayvaz, s. 296-297).
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.05.2013 tarihli ve 2013/22-561 E., 2013/733 K. ile 01.02.2012 tarihli ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir."
3. Değerlendirme
1.Mahkemeden istenilen hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır. Eda davalarında; bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken inşai (yenilik doğuran) davalar ile; var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar. Tespit davaları ise bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Tespit davası kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilen kararının icra ve infaz kabiliyeti yoktur.
2. Tespit davası ile mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığı yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir. Yani bu davanın konusunu sadece hak veya hukuki ilişkiler oluşturur. Maddi vakıalar tek başına tespit davasının konusunu oluşturamazlar.
3. Tespit davalarında davacının amacı, bir hak veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup hak veya hukuki ilişkinin varlığı yahut yokluğu tespit davası açılabilmesi için yalnız başına yeterli değildir. Bundan başka, tespit davasının dinlenebilmesi için konusunu oluşturan hak veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının korunmaya değer güncel bir hukuki yararının bulunması gerekir.
4. Somut uyuşmazlıkta davacı;14.05.2012 tarihinde emekli olarak işten ayrılmış olup açmış olduğu alacak davasındaki derece ve kademesinin tespit edilmesine ilişkin talebi tefrik edilerek işbu esasa kaydedilmiştir. Oysa davacının açmış olduğu alacak davasında hesaplamaya esas ücretin belirlenmesi, derece ve kademesinin tespiti ile mümkündür. Bu nedenle davacı alacak davasında ön sorun olarak incelenmek üzere, derece ve kademesinin tespit edilmesini talep etmiştir. Dolayısıyla davacı tarafça ayrıca açılmış bir tespit davası bulunmadığı gibi esasen böyle bir davanın açılmasında güncel hukuki yarar da bulunmamaktadır. Şu hâlde somut olayda tefrik kararı verilerek işbu davaya tespit davası olarak devam edilmesi ve esastan hüküm kurulması hatalı olmuştur.
5. Yapılan açıklamalar doğrultusunda usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından, karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.