Logo

9. Hukuk Dairesi2024/7088 E. 2024/9404 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Anayasa Mahkemesince sendika hakkı ışığında ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilen işçinin iş sözleşmesinin fesih nedeninin geçerli olup olmadığı ve sendikal tazminata hükmedilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararında, derece mahkemelerinin ve Yargıtay’ın yeterli gerekçelerle vardığı feshin haklı nedene dayandığı sonucunun aksine, başvurucunun sendika hakkı bağlamında ifade özgürlüğünün ihlal edildiği belirtilmiş ve bu kararın bağlayıcılığı gözetilerek, feshin sendikal nedene dayandığı kabul edilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/441 E., 2024/691 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Karşıyaka 1. İş Mahkemesi

SAYISI : 2023/304 E., 2023/581 K.

Taraflar arasındaki işe iade davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın işe iade talebinin kabulüne, sendikal tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 04.07.2018 tarihli ve 2018/8261 Esas, 2018/16807 Karar sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Davacının bireysel başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesince 2018/24097 Başvuru numaralı ve 02.05.2023 tarihli karar ile davacının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 26 ncı maddesinde güvence altına alınan sendika hakkı ışığında ifade özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, Anayasa Mahkemesi kararı üzerine yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde 17.08.2015-25.03.2016 tarihleri arasında aralıksız şekilde üretim elemanı olarak çalıştığını, işyerinde yaklaşık 600 kadar çalışan işçi bulunduğunu, işyerindeki birtakım sorunların ortadan kaldırılması amacıyla müvekkili ile bazı arkadaşlarının sendikal örgütlenme faaliyeti yürüttüklerini, iş sözleşmesinin feshinden önce Petrol-İş Sendikasına üye olduklarını, hazırladıkları bildirinin fabrikada ciddi etki yaratması nedeniyle baskıların arttığını, örgütlenme çalışmaları sırasında formen M.U'nun "bir sorununuz varsa dışarıda konuşuruz" diyerek sendikal örgütlenme içerisinde bulunan davacı ile arkadaşı S.T'nin üzerine yürüdüğünü, S.T'ye sinkaflı küfürler ettiğini, sonrasında fabrikadan çıkartılarak iş sözleşmelerinin geçersiz ve sendikal nedenlerle sona erdirildiğini, işveren tarafından gerçekleştirilen feshin geçersizliği ile müvekkilinin işe iadesine, yasal süre içerisinde başlama başvurusu yapılması hâlinde yasada öngörülen ücret ve diğer hakların davacıya ödenmesine, yasal süre içerisinde işverence işe başlatılmaması hâlinde 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) 25 inci maddesinin beşinci fıkrası gereğince iş güvencesi tazminatının belirlenmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 17.08.2015-25.03.2016 tarihleri arasında davalı işyerinde üretim elemanı olarak aralıksız çalıştığını, dava dilekçesinde davacı tarafından müvekkili işverene ilişkin isnat edilen eylemlerin gerçek dışı olduğunu, işyerinde uzun süre oturularak çalışmaktan kaynaklı fiziksel rahatsızlıkların önüne geçebilmek amacıyla bir eğitmen gözetiminde düzenli aralıklarla egzersizler yapıldığını, bu egzersiz sırasında davacının egzersiz yaptıran işçinin yaka mikrofonunu eline alarak orada bulunan tüm işçileri korkak olmakla itham ederek ilaveten "bugün arkadaşını satan yarın çocuklarını satar" diyerek işvereni ve diğer işçilerini töhmet altında bırakarak çalışma huzurunu bozduğunu, diğer işçilere bu şekilde hakaret ettiğini, işverenin diğer işçisi konumundaki üretim grup müdürü Z.Ö'ye yumruk attığını, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshini gerektiren bir çok eyleminin bulunduğunu, feshin sendikal nedenle gerçekleşmediğini, sözleşmenin işveren tarafından haklı nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.

III. İHLAL KARARINDAN ÖNCEKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 29.05.2017 tarihli ve 2016/184 Esas 2017/266 Karar sayılı kararı ile; feshin sendikal nedenle gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda tanık delili dışında herhangi bir araştırma yapılmaksızın işveren tarafından gerçekleştirilen feshin geçerli nedene dayanmadığı gibi fesihte sendikal nedenlerin de bulunmadığı gerekçesiyle feshin geçersizliği ile davacının işe iadesine karar verilmiştir.

B. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

C. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 27.03.2018 tarihli ve 2017/1610 Esas 2018/428 Karar sayılı kararı ile; davacının davalı işverenin diğer işçisi konumunda bulunan üretim müdürüne yumruk atarak sataştığı, İlk Derece Mahkemesince davanın reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğu anlaşıldığından, feshin haklı nedene dayandığı gerekçesiyle sendikal feshe ilişkin hususlar araştırılmaksızın davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

D. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

E. Yargıtay Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 04.07.2018 tarihli ve 2018/8261 Esas, 2018/16807 Karar Karar sayılı kararı ile; dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre Bölge Adliye Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle kararın onanmasına karar verilmiştir.

IV. ANAYASA MAHKEMESİ KARARI VE İHLAL KARARINDAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bireysel Başvuru

Kesinleşen karara karşı davacı taraf Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. Anayasa Mahkemesi Kararı

1. Anayasa Mahkemesinin 02.05.2023 tarihli ve 2018/24097 Başvuru numaralı kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesinin başvurucuların ifade özgürlüğü ile işyerinin disiplini, düzeni ve çalışma barışının sağlanması amacı arasında adil bir denge kurulmasına yönelik ilgili ve yeterli bir gerekçe sunamadığı gerekçesiyle başvurucuların sendika hakkı ışığında ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.

2. Anayasa Mahkemesince ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı da göz önünde bulundurularak iş sözleşmesinin haklı yahut geçerli nedenlerle feshedildiğinin ispat yükünün davalı üzerinde olduğu ve bu hususun davalı işveren tarafından usulünce ispatlanamadığı, feshin haklı yahut geçerli nedene dayanmadığı, feshin sendikal özgürlükleri ihlal ettiğinden sendikal nedenlere dayalı olduğu gerekçesiyle feshin geçersizliğinin tespitiyle davacının işe iadesine ve 6356 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin beşinci fıkrası gereğince iş güvencesi tazminatına karar verilmiştir.

D. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

E. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; İlk Derece Mahkemesi kararının yeterli ve yasal gerekçeyi ihtiva etmediği, Anayasa Mahkemesi kararının hatalı ve hukuka aykırı geniş yorumlandığı, feshin geçersiz olduğunun kabul anlamına gelmemekle birlikte sendikal nedene dayalı olduğuna ilişkin hak ihlali kararında ifade bulunmadığı, davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının fesihten yalnızca bir gün önce sendikaya üye olduğunu, bildiri bırakıldığı tarihte sendika üyesi olmadığını, davacının 25.03.2016 tarihinde ergonomi egzersizi sırasında mikrofonunun alınması ve sonraki süreçte davacı ile arkadaşının eylemleri nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, kaldı ki Anayasa Mahkemesi kararının da usul ve kanuna aykırı nitelik taşıdığını, işyeri yetkilisinin yargılandığı sendikal hakların kısıtlanma suçundan beraat ettiğini, kararın kesinleştiğini, işe iade kararının hatalı olduğunu, sendikal tazminatın dava dilekçesinde başvurma ve başlatmama talebiyle bağlı kalınarak verilmemesinin hatalı olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

F. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ulusal ve uluslararası hukuk ilkeleri uyarınca işçilerin barışçıl toplu eylemlerde bulunma hakları bulunduğu, Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere bir günü aşmayan iş bırakma eyleminin demokratik tepki ve barışçıl nitelikteki toplu ... olarak nitelendirilmesi gerektiğini, iş sözleşmesi feshedilen davacı ve arkadaşının işyerindeki sendikalaşma sürecinin öncülerinden olduğu ve sendikaya 24.03.2016 tarihinde üye oldukları, kaldı ki feshin sendikal nedenlere dayandığının kabulü için sendikaya üye olmanın mutlak şart olmadığı, olayın meydana geliş şekli, dosya içerisine getirilen deliller, Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı, sendikal hareketler nazara alındığında davacının sendika hakkı ışığında ifade özgürlüklerinin kısıtlandığı gerekçesiyle feshin sendikal nedene dayalı olduğuna ilişkin kabulün dosya içeriğine uygun düştüğü, İlk Derece Mahkemesince sendikal tazminat talebi yönünden kanuna uygun işe başlama yahut başlatmama şartına tâbi olmaksızın sendikal tazminatın belirlenmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Anayasa Mahkemesince sendika hakkı ışığında ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilen işçi bakımından feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı, 6356 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca tazminata hükmedilip edilmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) "Feshin geçerli sebebe dayandırılması" kenar başlıklı 18 inci maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. ...

..."

2. 4857 sayılı Kanun'un fesih tarihinde yürürlükte olan 20 nci maddesi hükmüne göre de "İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle dava açabilir. ..."

3. 6356 sayılı Kanun'un 25 inci maddesi, 4857 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinin ( II) numaralı bendinin (d) alt bendi.

4. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Anayasa’nın 148 inci maddesinin dördüncü fıkrasında ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49 uncu maddesinin altıncı fıkrasında belirtildiği üzere, kanun yolu denetiminde gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Bu nedenle bir yargılamada usul meseleleri hakkında karar verilmesi, maddi vakıaların ortaya konması ve değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve somut uyuşmazlığa uygulanması görevli ve yetkili mahkemelerin işidir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bireysel başvuru yolunun içtihat çatışmalarını ortadan kaldırma aracı olarak veya farklı ulusal mahkemelerin kararlarındaki uyuşmazlıkları düzeltmek amacıyla bir kanun yolu olarak kullanılamayacağını ifade etmektedir (Nejdet Şahin ve Perihan Şahin-Türkiye, Başvuru No: 13279/05, Karar Tarihi: 20.10.2011). Anayasa Mahkemesi de Ahmet Sağlam, Başvuru No: 2013/3351, 18.9.2013 tarihli kararında; ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmamasının bireysel başvurunun konusu olamayacağını; ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçların bu kapsamda olmadığını açıklamıştır.

3. Somut uyuşmazlıkta Bölge Adliye Mahkemesinin 27.03.2018 tarihli kararında; dosyada mevcut delillerin değerlendirilmesinde, işveren tarafından davacının feshe konu eylemleri kapsamında 25.03.2016 tarihinde tutanak tutulduğu, tutanak içeriğinde davacının Üretim grup Müdürü Z.Ö'nün sırtına yumruk atarak darp ettiğinin belirlendiği ve tutanağın şahitler tarafından imzalandığı, davacının davalı işverenin diğer işçisi konumunda bulunan üretim müdürüne yumruk atarak sataştığı hususunun yargılama sırasında dinlenen davalı tanıkları tarafından doğrulandığı, ayrıca Karşıyaka 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/461 Esas, 2017/65 Karar sayılı dosyasında dinlenen tanıklarca da fiilin bu şekilde gerçekleştiğinin ifade edildiği gerekçesiyle davacının eylemi sabit görülerek feshin haklı nedene dayandığı sonucuna varılmıştır.

Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi, Bölge Adliye Mahkemesinin söz konusu kararını ve kararın gerekçesini isabetli bularak hükmün onanmasına karar vermiştir. Buna rağmen Anayasa Mahkemesi kararında; "...İncelemeye, bildirideki ifadeler nedeniyle birinci başvurucunun diğer işçilere sataşmak suretiyle sözleşmesinin haklı olarak feshine sebebiyet verip vermediğinin istinaf mahkemesince ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulup konulamadığı yönünden devam edilmesi uygun olacaktır (pr 66).", "... yargılama süreçlerinde başvurucuların tanığı olarak dinlenen ve biri daha önce aynı işyerinde çalışmış, biri hâlen çalışmakta olan iki kadın işçinin başvurucuların cinsel tacize ilişkin iddialarını doğruladığı, istinaf mahkemesinin ise bu hususu dikkate almadığı görülmüştür.(pr.71)", "Ayrıca başvurucuların işe iade yargılamaları süreçlerinde dinlenen Şirket tanıklarının dahi ikinci başvurucunun "Kadına şiddet var!" diyerek bağırdıktan sonra Üretim Müdürü'ne vurduğunu söyledikleri, bir kısmının ise Üretim Müdürü'nün birinci başvurucunun kolundan tuttuğunu belirttikleri görülmüştür. İstinaf mahkemesi ise tanıkların bu şekildeki anlatımlarının olayın sübutuna ve başvurucunun sorumluluğuna etkisi konusunda değerlendirme yapmamıştır.(pr.75)" şeklindeki değerlendirmelerle delillerin yoğun biçimde tartışıldığı, böylece bireysel başvuru kurumunun kanun yolu gibi kullanıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun, işverenin bir diğer işçisine yumruk atma eylemi Mahkemelerce sabit görüldüğü hâlde Anayasa Mahkemesi adeta delilleri yeniden değerlendirmek suretiyle başvurucunun sendika hakkı bağlamında ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Oysa başvurucunun yumruk atmak suretiyle sataşma eylemi sabit olup Mahkemelerin ve Yargıtayın değerlendirmesinde açıkça bir keyfilik ya da bariz bir takdir hatası da bulunmamaktadır.

Bu açıklamalara göre somut olayda derece mahkemelerinin ve Dairemizin yeterli gerekçelerle vardığı sonuç usul ve kanuna uygun olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararının varlığı karşısında, feshin sendikal nedene dayandığının kabulüne dair Mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre ve Değerlendirme bölümünün (2) ve (3) numaralı paragraflarında belirtilen ilave gerekçelerle usul ve kanuna uygun olup davalı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler ilâmın kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.