Logo

9. Hukuk Dairesi2024/8323 E. 2024/9901 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şartın geçerliliği ve miktarı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı işçinin rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davrandığı, ancak cezai şart miktarının yüksekliği nedeniyle indirim yapılması gerektiği değerlendirilerek yerel mahkemenin cezai şarta hükmettiği ancak miktarında indirime gittiği kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2023/297 E., 2023/683 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 01.06.2021 tarihli kararı ile bozulmasına karar verilmiş; bozma üzerine İlk Derece Mahkemesince bozmaya direnilmiş ve bu kararın da davalı vekilince temyizi üzerine Dairece bozma kararı yerinde bulunarak direnme kararı incelenmek üzere dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.10.2022 tarihli ve 2022/9-390 Esas, 2022/1280 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin direnme olarak adlandırdığı kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş, dolayısıyla Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilerek yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiş, karar Dairemizin 14.03.2023 tarihli kararı ile yeniden bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirkete ait işyerinde 18.09.2018 tarihinde 854 sayılı ... İş Kanunu’na tâbi klavuz kaptan olarak çalışmaya ve limanlarda Türk ve yabancı bayraklı gemilere ilişkin klavuzluk hizmetini ifa etmeye başladığını, davalı tarafından işe giriş şartı olarak teminat senedi niteliğinde bir senedin imzalanmasının talep edildiğini, müvekkilinin de esasen işe girme gayesiyle ve işe alınmama korkusundan dolayı oluşan baskı sonucunda salt ad-soyad-tarih bölümlerini doldurarak imzaladığı teminat senedini davalıya teslim ettiğini, müvekkilinin iş sözleşmesini feshetmesine rağmen davalının bu senedi iade etmediğini ve müvekkili tarafından boş bırakılan, özellikle bedel ve ödeme tarihi kısımları rızası dışında doldurularak aleyhine 21.02.2019 tarihinde İstanbul 4. İcra Müdürlüğünün 2019/7173 Esas sayılı dosyası üzerinden 27.09.2018 keşide, 20.02.2019 ödeme tarihli 110.000,00 USD bedelli senet ile kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatıldığını, teminat senedindeki bedelin davalının klavuz kaptanlar ile imzaladığı iş sözleşmesinde yer alan cezai şart tutarı ile aynı olduğunu, teminat senedi olarak alınan senetlerin icraya konulabilmesi için işverenin zararının olması ve bu zararın çalışan kusuru ile gerçekleştiğinin ispatlanmasının zorunlu olduğunu, takibe konu borç miktarına bakıldığında da bir işverenin işçisine işe girişinin hemen akabinde 110.000,00 USD borç vermesinin mümkün olmadığının anlaşılacağını, söz konusu matbu senedin tamamının imza sırasında doldurulmayıp niteliği itibarıyla içeriği sonradan doldurulmuş senet olduğunu, müvekkilinin işe girme tarihi ile senedin düzenlenme tarihinin çok yakın olduğu dikkate alındığında bu senedin teminat senedi olduğunun anlaşılacağını, davalının tüm çalışanlardan işe almak için senet imzalanmasını şart koştuğunu, davalı nezdinde çalışmış ve matbu senetlere dayanılarak haklarında icra takibi başlatılmış klavuz kaptanların işe giriş tarihleri farklı olmasına rağmen hepsinde bedelin 110.000,00 USD ve ödeme tarihlerinin 20.02.2019 olacak şekilde davalı tarafından sonradan doldurulduğunu belirterek işbu dava ile İstanbul 25. İş Mahkemesinin 2019/6 D. İş 2019/6 Karar sayılı dosyası üzerinden alınan ihtiyati tedbir kararının dosya kesinleşinceye kadar devamına, İstanbul 4. İcra Müdürlüğünün 2019/7173 Esas sayılı dosyasına konu edilen 110.000,00 USD bedelli senedin teminat senedi niteliğinde olduğunun, bu nedenle müvekkilinin bu icra takibine konu senetten borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline karar verilmesini ve müvekkili lehine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğini, klavuzluk hizmeti veren şirketlerin bu hizmeti verebilmek için klavuz kaptanlara muhtaç olduğundan klavuz kaptanların şartlarını ve standartlarını kendilerinin belirlediğini, son derece yüksek ücretlerle ve yüksek imtiyazlara sahip olarak iş sözleşmeleri imzaladıklarını, davacının müvekkili Şirket ile hür iradesiyle 18.09.2018 tarihli iş sözleşmesini imzaladığını, sözleşme uyarınca davacının aylık ücretinin 51.386,85 TL olduğunu, işbu ücrete ek olarak da yılda iki tam ücret ikramiye aldığını, başta eğitim düzeyi olmak üzere birçok niteliğe sahip olan bir klavuz kaptana, kendisini işe almama tehdidi ve baskı ile senet imzalatıldığı yönündeki iddiaların maddi gerçeği yansıtmadığı ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından 31 Aralık 2018 tarihli Resmî Gazete'de Klavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) yayımlandığını ve römorkörlük hizmetlerinin farklı lisans tiplerine (A, B ve C) bağlandığını, bahsi geçen Yönetmelik'in 8 inci maddesi ile A sınıfı klavuzluk faaliyet lisansı almak isteyen şirketler bakımından; klavuz kaptan yeterlik belgesine sahip en az 24 klavuz kaptan istihdam etme, B sınıfı klavuzluk faaliyet lisansı almak isteyen şirketler bakımından; klavuz kaptan yeterlik belgesine sahip en az 8 klavuz kaptan istihdam etme zorunluluğu getirildiğini, müvekkili Şirketin de yeni Yönetmelik doğrultusunda, uzun yıllar gerçekleştirdiği klavuzluk faaliyetinin icrası ve bu doğrultuda faaliyet lisans belgesinin temini amacıyla istihdam etmekte olduğu 32 klavuz kaptanın bordrolarıyla birlikte 13.02.2019 tarihinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ... ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunduğunu, ancak davacının da içinde bulunduğu 32 klavuz kaptanın; müvekkili Şirket tarafından Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ... ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğüne yapılan başvuru ile aynı tarihte, hiçbir gerekçe göstermeksizin toplu olarak istifa ettiklerini, bu istifaların akabinde de müvekkili Şirket ile aynı hizmet bölgesinde (İskenderun'da) klavuzluk faaliyeti gerçekleştiren ... klavuzluk AŞ'ye geçtiklerini, buna ek olarak davacı da dâhil olmak üzere ilgili klavuz kaptanların istifa amacıyla gönderdikleri tüm ihtarnamelerin her birinin ortak bir iradenin ürünü olarak aynı içerikte kaleme alındığı ve istifa için hiçbir gerekçe içermediğini, davacının da içinde bulunduğu bu toplu istifa hareketi nedeniyle müvekkili Şirket nezdinde yeterli klavuz kaptan sayısının sağlanamadığı ve müvekkili Şirketin başvurusunun reddedildiğini, klavuzluk için hizmet faaliyeti lisansı alamadığını belirterek görev itirazının kabulü ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli asliye ticaret mahkemesine gönderilmesini, ayrıca davacı aleyhine senet miktarının %20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul 24. İş Mahkemesinin 19.11.2019 tarihli ve 2019/215 Esas, 2019/632 Karar sayılı kararıyla; davacının takibe konu senet yönünden davalı işverene borçlu olduğu yöntemince ispatlanamadığından davacının İstanbul 4. İcra Müdürlüğünün 2019/7173 Esas sayılı dosyası kapsamında davalıya karşı borçlu bulunmadığına, takibe konu edilen 27.09.2018 tanzim ve 20.02.2019 vade tarihli 110.000,00 USD bedelli kambiyo senedinin teminat senedi niteliğinde olduğunun tespitine, icra takibinin iptaline ve davacının kendisine borçlu olmadığını bildiği hâlde aldığı teminat senedine dayalı takip başlatıldığı hususu nazara alındığında davalının takibi başlatmakta haksız ve kötüniyetli olduğu gerekçesiyle takibe konu asıl alacağın %20’si üzerinden kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesinin 12.11.2020 tarihli ve 2020/1294 Esas, 2020/1473 Karar sayılı kararıyla; taraflar arasındaki temel ilişkinin işçi işveren ilişkisi olduğundan davaya bakmak görev ve yetkisinin iş mahkemelerine ait olduğu, dava konusu bononun iş ilişkisi devam ederken alındığı ve teminat senedi mahiyetinde olduğu, davacının takibe konu senet yönünden davalı işverene borçlu olduğunun yöntemince ispatlanamadığı, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 01.06.2021 tarihli ve 2021/3076 Esas, 2021/9789 Karar sayılı kararıyla; davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra Dairenin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davalarının ticari dava olduğunun kabul edildiği ancak yapılan kanuni düzenlemeler karşısında konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğinin anlaşıldığı ve görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu sonucuna ulaşıldığı, taraflar arasında 18.09.2018 tarihinde imzalanan iş sözleşmesi ile davacı işçinin iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra iki yıl süre ile işveren ile kendi adına rekabet edebilecek bir iş yapmayacağını ve bir kısım limanlarda aynı hizmet dalında faaliyet gösteren farklı bir kurum adına klavuz kaptan olarak çalışmayacağını taahhüt ettiği, belirtilen hususlara aykırı davranması hâlinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 446 ncı maddesi uyarınca düzenlenmiş olan 110.000,00 USD cezai şartı ödemeyi kabul ettiği, taraflar arasında 6098 sayılı Kanun'un 444 üncü ve devamı maddelerine uygun rekabet yasağı sözleşmesi yapıldığı, davacı işçinin iş sözleşmesinin sona ermesinden bir gün sonra aynı il sınırlarında aynı alanda iştigal eden rakip işyerinde işe başladığı, rekabet yasağına aykırı davrandığı ve bu madde uyarınca cezai şart miktarı olarak düzenlenen senet uyarınca borçlu olduğu ancak 6098 sayılı Kanun'un 182 nci maddesinin son fıkrası hükmünün değerlendirilmesi gerektiği, davacının borçlu olmadığının tespitine ve icra takibinin iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu, davalı tarafın icra takibinde haksız ve kötüniyetli olmadığı ve kötüniyet tazminatı koşulları oluşmadığı gerekçe gösterilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 03.11.2021 tarih ve 2021/471 Esas, 2021/834 Karar sayılı kararı ile; cezai şartın miktarı olan 110.000,00 USD ile dava konusu senet bedelinin aynı olduğu, diğer klavuz kaptanlar ile yapılan sözleşmeler ile senetlerin de benzer ve tip sözleşmeler olduğu, davalı işverenin senedi; sözleşmenin 5.11. maddesi üçüncü paragrafının son cümlesi kapsamında cezai şartı teminat altına alma amacı ile aldığı kabul edilmiş ise de 6098 sayılı Kanun'un 420 nci maddesi hükmü gereğince hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan cezai şartın geçersiz olduğu, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi incelendiğinde benzer şekilde davalı işveren aleyhine bir düzenleme bulunmadığı ve cezai şartın karşılıklı olmadığı anlaşıldığından sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz kabul edildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede, Daire kararının yerinde olduğu belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.10.2022 tarihli ve 2022/9-390 Esas, 2022/1280 Karar sayılı kararı kararı ile İlk Derece Mahkemesinin direnme olarak adlandırdığı kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozmadan önceki kararda tartışılıp değerlendirilmemiş, dolayısıyla Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilerek bu yeni hükmün temyiz incelemesinin yapılması için dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.

D. İkinci Bozma Kararı

Dairemizin 14.03.2023 tarihli ve 2023/2156 Esas, 2023/3830 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında 6098 sayılı Kanun'un 444 üncü ve devamı maddelerine uygun rekabet yasağı sözleşmesi yapıldığı, davacı işçinin iş sözleşmesinin sona ermesinden bir gün sonra aynı il sınırlarında aynı alanda iştigal eden rakip işyerinde işe başladığı, rekabet yasağına aykırı davrandığı ve bu madde uyarınca cezai şart miktarı olarak düzenlenen senet uyarınca borçlu olduğu ancak 6098 sayılı Kanun'un 182 nci maddesinin son fıkrası hükmünün değerlendirilmesi gerektiği, davacının borçlu olmadığının tespitine ve icra takibinin iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu, davalı tarafın icra takibinde haksız ve kötüniyetli olmadığı ve kötüniyet tazminatı koşullarının oluşmadığı gerekçe gösterilerek tekrar bozma kararı verilmiştir.

E. İlk Derece Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı işçinin iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra aynı il sınırlarında aynı alanda iştigal eden rakip işyerinde işe başladığı bu şekilde rekabet yasağına aykırı davrandığı, davacının cezai şart miktarı olarak düzenlenen senet uyarınca borçlu olduğu, uyuşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirdiğinden davacı tarafın kötüniyet tazminatı, davalı tarafın icra inkar tazminatı taleplerinin reddedildiği, indirimi yapılması nedeniyle davacı taraf lehine vekâlet ücreti takdir edilmediği gerekçesiyle kararlaştırılan cezai şarttan yüzde yetmiş indirim yapılarak davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; rekabet yasağı sözleşmesi ve cezai şart hükmünün 6098 sayılı Kanun'da aranan şartları taşımadığı için geçersiz olduğunu, cezai şartın müvekkili aleyhine tek taraflı olarak düzenlendiği için de geçersiz olduğunu, rekabet yasağı geçerli kabul edilse bile müvekkili tarafından rekabet yasağının ihlal edilmediğini, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmesine rağmen yargılama gideri ve vekâlet ücretinin tamamen müvekkili çalışan aleyhine hükmedilmesinin çelişkili olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şarta ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6098 sayılı Kanun'un 180, 182, 396, 420, 444, 445, 446 ve 447 nci maddeleri.

3. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72 nci maddesi.

4. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5 inci maddesi.

5. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4 ve 5 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.