"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/61 E., 2024/13 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2015/663 E., 2021/450 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin miktardan reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Belediyede 2007 yılından itibaren çalıştığını ve 2014 yılının Eylül ayından itibaren kadrolu zabıta memurlarının yaptığı işleri yaptığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 07.04.2014 tarihli raporu ile Belediyenin alt işverenlerle yaptığı sözleşmelerin hukuka uygun olmadığının belirlendiğini, İstanbul Anadolu 24. İş Mahkemesince bu rapora yapılan itirazın reddedildiğini, müvekkilinin başından itibaren Şişli Belediyesinin işçisi sayılması gerektiğini belirterek geçmişe dönük fark ücret, ikramiye, yemek yardımı, yakacak yardımı, fazla çalışma ücret farkı, ayrımcılık tazminatı ve sosyal durumlar alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; İstanbul Anadolu 24. İş Mahkemesinin 21.08.2015 tarihli ve 2014/468 Esas, 2015/225 Karar sayılı kararının kesinleşmediğini, davacının Kentyol AŞ’nin çalışanı olduğunu davacının Belediyeden bir hak ve alacağı bulunmadığını, dava şartının oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının dava dışı Kentyol AŞ ile yaptığı iş sözleşmesi gereğince davalı ... Belediyesinde çalıştığı, Belediye ile Kentyol AŞ arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olup olmadığı hususunda ihtilaf bulunduğu, davacının başlangıçtan beri davalı Belediyenin işçisi olduğunun kabul edildiği, davacının sendikalı olduğunun anlaşıldığı, muvazaa olgusu nazara alındığında davacının sendikal haklardan yararlanabileceğinin kabul edildiği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, ücret alacaklarının zamanaşımına uğradığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (696 sayılı KHK) ile davanın konusuz kaldığını, davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilemeyeceğini, davacının hakkını kötüye kullandığını, Mahkemenin eksik incelemeyle karar verdiğini 07.07.2014 tarihinden sonra müvekkili Belediye ile Kentyol AŞ arasındaki sözleşmelerin muvazaalı olduğu yönünde bir mahkeme kararı veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı raporu bulunmadığını 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesinin dikkate alınmadığını, toplu iş sözleşmesi bulunan bir yerde muvazaadan söz edilemeyeceğini, muvazaa bulunup bulunmadığı konusunda yerinde inceleme yapılmadan karar verildiğini, yapılan işin asıl iş mi yardımcı iş mi olduğu konusunda bir tespit yapılmadığını, Belediye bünyesinde aynı işi yapan kadrolu işçi bulunmadığını davacının ihale kapsamında Kentyol AŞ’de çalıştığını, ihale sözleşmelerinde davacının yapacağı işin kapsamının belirtildiğini, ihalelerin mevzuata uygun yapıldığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı ile ihbar olunan Kentyol AŞ arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı hususunda kesinleşmiş yargı kararının bulunduğu, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki nitelendirmesinde usul ve esas yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamaların dosya kapsamına uygun olduğu, zabıta işinin alt işverene verilebilecek işlerden olmadığı gerekçeleriyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olup olmadığı buna göre davacının talep ettiği alacaklara hak kazanıp kazanamayacağı noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun (4734 sayılı Kanun) 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nun (4735 sayılı Kanun) 8 nci maddesi, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun (5393 sayılı Kanun) 67 ve 70 nci maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 19 uncu maddesi.
3. Dairemizin 28.09.2022 tarihli ve 2022/9059 Esas, 2022/10574 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"...
4. 4857 sayılı Kanun'nun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında asıl-alt işveren ilişkisi tanımlanmış, işverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla maddenin sekizinci fıkrasında bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir.
5. 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine istisna getiren 5393 sayılı Kanun’un 67 nci maddesi ile Belediyelerin asıl işlerini yedinci fıkradaki sınırlamalar olmaksızın alt işverenlere verebileceği düzenlenmiş olup bu hüküm uyarınca Belediyenin aslî işlerinden olmasına rağmen, işletmenin veya işin gereği teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş olup olmadığına bakılmaksızın üçüncü kişilere gördürülmesine imkân sağlanmıştır.
6. Madde başlığından da anlaşılacağı üzere 5393 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinde esasen Belediyenin görev ve sorumlulukları düzenlenmiştir. Ancak maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin birinci cümlesinde yer alan "...yaptırır." ibaresi uyarınca, Belediyelerin görev ve sorumlulukları arasında sayılan işlerin tamamının alt işverene verilebileceği düşünülse de yukarıda açıklanan Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerinin gerektirdiği görevlerden, aslî ve sürekli nitelik taşıyanların memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülmesi zorunlu olduğu hususu gözetildiğinde; maddede sayılan işlerin tamamının alt işverenlere verilemeyeceği açıktır. Kanun koyucu tarafından 14 üncü maddede sayılan işlerden hangilerinin alt işverenlere verilebileceğine ilişkin sınırlamaya ise 5393 sayılı Kanunun 67 nci maddesinde yer verilmektedir. Aksi yorum, belediyenin 14 üncü maddede sayılan görev ve sorumlulukları kapsamındaki işlerin tamamını alt işverene verilebileceği sonucunu ortaya çıkaracağı gibi 67 nci maddenin işlevsiz hâle gelmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle Dairemizce Anayasa Mahkemesinin 5393 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinde belediyenin görevleri arasında sayılan itfaiye işinin alt işverene verilemeyeceği yönündeki görüşüne katılınmakla birlikte Anayasa Mahkemesince 5393 sayılı Kanun'un 67 nci maddesindeki sınırlama dikkate alınmadan sonuca gidilmesi yerinde görülmemiştir. Zira ilgili maddede, 5393 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesine göre belediyenin görev ve sorumlulukları arasında sayılan işlerden hangilerinin alt işverenlere verilebileceği hususu sayma yolu ile açık biçimde düzenlenmiştir. Bu hüküm olmadan 5393 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesine göre yapılacak bir değerlendirme eksik olacaktır.
7. Bu açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde, başvuru konusu Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında, başvurucu Belediyenin taraf olduğu sözleşme ile 5393 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinde belediyenin görev ve sorumlulukları arasında sayılan işlerden zabıta işinin alt işverenlere verildiği, uyuşmazlık konusu bir kısım Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında Belediye tarafından zabıta işinin alt işverenlere gördürebileceğinin kabul edildiği, bir kısım Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında ise zabıta işinin alt işverenlere gördürülemeyeceğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak 5393 sayılı Kanun'un 67 nci maddesinde sayılmayan zabıta işi, alt işverene verilebilecek işlerden olmadığından uyuşmazlığın 5393 sayılı Kanun'un 14 ve 67 nci maddeleri uyarınca zabıta işinin alt işverene verilemeyeceği yönündeki Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 9. ve 14. Hukuk Daireleri kararları doğrultusunda giderilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
..."
3. Değerlendirme
1. İlk Derece Mahkemesince ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenmiş 07.07.2014 tarihli ve 4687 sayılı muvazaa raporunun geçersizliğinin tespiti talebiyle açılan davada ... ile alt işveren şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğuna dair tespitin Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiği, buna göre davacının dava dışı Şirket nezdinde geçen çalışmaları yönünden başlangıçtan itibaren davalı Belediyenin işçisi olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
2. 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin yedinci fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren alt işveren ilişkisi denilmektedir. Maddeye göre asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak 4857 sayılı Kanun'dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden ... yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Dolayısıyla asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi hâlinde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirme unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Sözü edilen bu hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.
3. Muvazaa ise 6098 sayılı Kanun'da düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bunun dışında işverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin sekizinci fıkrasında bazı muvazaa kriterlerine de yer verilmiştir. Maddenin sekizinci fıkrasına göre, asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi hâlde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş, bölünerek alt işverenlere verilemez.
4. 5393 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde esasen Belediyenin görev ve sorumlulukları düzenlenmiştir. Maddenin sözü edilen bendinin birinci cümlesinde "...yaptırır." ibaresi yer almakta ise de; genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerinin gerektirdiği görevlerden, asli ve sürekli nitelik taşıyanların memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülmesi zorunlu olduğu hususu gözetildiğinde, maddede sayılan işlerin tamamının alt işverenlere verilemeyeceği açıktır. Kanun koyucu tarafından 14 üncü maddede sayılan işlerden hangilerinin alt işverenlere verilebileceğine ilişkin sınırlamaya ise 5393 sayılı Kanun'un 67 nci maddesinde yer verilmektedir. 5393 sayılı Kanun’un 67 nci maddesinde belirtilen asıl işlerin, 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde belirtilen sınırlamalar olmaksızın alt işverenlere verilebileceği düzenlenmiş olup bu işlerin belediyenin asli işlerinden olmasına rağmen işletmenin veya işin gereği teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş olup olmadığına bakılmaksızın üçüncü kişilere gördürülmesi mümkün kılınarak 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine istisna getirilmiştir.
5. Diğer yandan 11.09.2014 tarihli ve 29116 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun ile 4734 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ve 4735 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde yapılan değişikliklerle personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmelerinin yapılabilmesine imkân tanınmıştır. Bu nedenle düzenlemenin yürürlüğe girdiği 11.09.2014 tarihinden sonra asıl işveren alt işveren ilişkisinin, sırf işçi teminine dayalı olduğu gerekçesiyle geçersiz olduğunun kabulü mümkün değildir.
6. 5393 sayılı Kanun’un 70 nci maddesinde de “Belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usûllere göre şirket kurabilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
7. Belirtilen düzenlemeler dikkate alındığında davalı Belediyenin görevi kapsamına giren işlerin hizmet alım sözleşmesi ile gördürülmesinin ve belediyelerce şirket kurulmasının yasal olarak mümkün olduğu; kurulan bu şirketlerden hizmet alımı kanuna aykırı olmadığı gibi bu hususun tek başına muvazaaya delil de teşkil etmediği sonuçlarına ulaşılmaktadır.
8. İlâmın İlgili Hukuk bölümünün (4) numaralı paragrafında yer verilen Dairemizin Bölge Adliye Mahkemesi Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesi İstemine Dair kararında belirtildiği üzere 5393 sayılı Kanun'un 14 ve 67 nci maddeleri uyarınca zabıta işi alt işverene verilebilecek işlerden değildir. Bu nedenle zabıta işinin alt işverenlere gördürüldüğünün tespit edildiği durumlarda, 5393 sayılı Kanun'un 14 ve 67 nci maddeleri uyarınca zabıta işinin alt işverene verilemeyeceği kabul edilerek değerlendirme yapılmalıdır.
9. Somut uyuşmazlıkta, temyiz incelemesine konu Bölge Adliye Mahkemesi kararında zabıta işinin alt işverene verilebilecek işlerden olmadığı, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki nitelendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf sebepleri reddedilmiştir. Ancak dava dilekçesinde mevcut ifadeler incelendiğinde davacının 2007 yılından itibaren davalı ... bünyesinde görev yapmakla birlikte 2014 yılının Eylül ayından itibaren kendisine zabıta memurluğu yaptırıldığını iddia edildiği görülmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise hesap dönemi 01.01.2011 - 31.12.2015 tarih aralığıdır. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince öncelikle ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 07.07.2014 tarihli ve 4687 sayılı raporu ve ekleri celp edilmeli; eklerdeki listeler dikkate alınarak, davacının hangi şirket bünyesinde hangi hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştırıldığı ve davacının çalıştırıldığı hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığı belirlenmelidir.
Muvazaa olgusunun tespitinde talep konusu alacakların hesaplandığı tarih aralıkları, davacının çalıştırıldığı hizmet alım sözleşmelerinin tarih aralıklarıyla birlikte değerlendirilmeli ve yapılan görev yukarıda yer alan mevzuat hükümleri ile incelenerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.