Logo

9. Hukuk Dairesi2025/1595 E. 2025/2959 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Emeklilerin sendika kurma hakkı bulunup bulunmadığı ve davalı sendikanın kuruluşunda yasal eksikliklerin giderilip giderilmediği hususunda yaşanan hukuki anlaşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Emeklilerin aktif çalışma hayatında yer almaları halinde sendika kurma hakkına sahip oldukları, somut olayda sendika kurucularının kuruluş tarihi itibarıyla aktif çalışma hayatında yer aldıklarının tespit edilmesi, ancak sendika tüzüğünde hangi kanun kapsamında kurulduğuna dair bir düzenleme olmaması ve kanunun emredici hükümlerine aykırılıklar bulunması sebebiyle, eksikliklerin giderilmesi için sendikaya süre verilmesi gerektiği gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/756 E., 2024/408 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 4. İş Mahkemesi

SAYISI : 2024/24 E., 2024/296 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Sendika tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; Bes-Sen tarafından 13.10.2023 tarihinde yazılı olarak ''Bağımsız Emekliler Sendikası (BES-SEN)" adı altında kuruluş müracaatında bulunulduğunu, yapılan inceleme sonucunda sendika geçici yönetim kurulu ve kurucularından olan 6 kişinin fiilen çalışma kaydının bulunmadığından bahisle ilgili Kanunlarda öngörülen düzenlemelere uygun olacak şekilde eksikliklerin giderilerek bir ay içinde Valiliğe bildirilmesi, aksi takdirde 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu (4688 sayılı Kanun) ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun (6356 sayılı Kanun) ilgili maddelerine gore işlem tesis edileceği hususunun 16.11.2023 tarihinde tebliğ edildiğini, 14.12.2023 tarihli yazı ile bahse konu eksikliklerin/ aykırılıkların giderildiği belirtilmiş ise de 2 kişinin kuruluş tarihi itibarıyla filen çalışma kaydı bulunmadığından Sendikaya tekrar eksiklik yazısı yazıldığını, Sendika tarafindan verilen cevabi yazının yasal sürede bildirilmediğini ve kuruluş evrakındaki eksikliğin/aykırılığın mevzuatta belirtilen süre içerisinde giderilemediğini, ayrıca Tüzük'ün ilgili maddelerindeki düzenlemelerin de emekliler ile ilgili olduğunun anlaşıldığını, 4688 sayılı Kanun'un 2, 3 ve 6. maddelerinde sendika kurucularının kamu görevlisi olarak çalışanlardan oluşması hükmüne yer verildiğini, 6356 sayılı Kanun'un 6. maddesinde ise "Kuruculuk şartları" başlığı altında "Fiil ehliyetine sahip ve fiilen çalışan gerçek veya tüzel kişiler sendika kurma hakkına sahiptir." hükmüne yer verildiğini, dolayısıyla hem 6356 sayılı Kanun hem de 4688 sayılı Kanun'da emeklilerin sendika kurabilmeleri ile ilgili bir düzenleme bulunmadığını, Bağımsız Emekliler Sendikasının kuruluş müracaatına istinaden ilgili Kanunlardaki hükümler gereğince kuruluş evrakındaki eksikliklerini tamamlaması için bir ay süre verildiğini, verilen sürenin sonunda eksikliklerin giderilmediğini ve Tüzük'ün ilgili maddelerinde kanuna uygun düzenleme yapılmadığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle 6356 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri ile 4688 sayılı Kanun'un 6. maddesi gereğince Bağımsız Emekliler Sendikasının faaliyetinin durdurulmasına, kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre verilmesine, verilen süre sonunda tüzük ve belgeler kanuna uygun hâle getirilmediği takdirde de sendikanın kapatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Sendika cevap dilekçesinde; idarenin verdiği bir aylık sürenin aşılmadığını, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması düşüncenin açıklanması ve yayma hürriyeti izin almaksızın dernek kurma ve örgütlenme hakkı gibi 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) temel ilkelerinin ihlal edildiğini, fiilen çalışmayan bir insanın da sendikanın kurucusu yöneticisi olabilmesi gerektiğini, kaldı ki bu kurucuların şahsi beklenti olmaksızın Ülkeye ve Ülke insanına bir şeyler katmak amacıyla hareket ettiğini, bu nedenle ilgili maddenin Anayasa'ya aykırı olduğunu, fiilen çalışan ibaresinin iptal edilmesini davada ön mesele bekletici mesele kabul edilip Anayasa'ya aykırılık sebebiyle Anayasa Mahkemesine tevdiini talep ettiklerini belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emeklilerin sendika kurma haklarının bulunup bulunmadığının daha öne Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.11.2020 tarihli ve 2020/9-189 Esas, 2020/888 Karar sayılı kararının 99 vd. paragraflarında incelendiği, dolayısıyla somut olayda ilk kuruluş dilekçesinde kurucularının büyük bir çoğunluğu aktif çalışma hayatı olmayan kişilerden kurulu ve Ana Tüzüğü'nde emekliler için kurulduğuna dair açık ifadeler içeren davalı Sendikanın yukarıda yer verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca yok hükmünde olması nedeniyle eksikliklerin tamamlanması için Valilik tarafından bir aylık süre verilmesine gerek bulunmadığı, Mahkemece, davalı Sendikanın sendika üyesi ve kurucusu olamayacağı sabit olan aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekliler tarafından kurulduğu anlaşılmakla gerek 6356 sayılı Kanun'un 17. maddesinin gerekse de 4688 sayılı Kanun'un 14/2 ve 3/a hükümlerinin sendika kurucusu ve üyesi olabilmek için fiilen çalışma olgusunu özellikle aradığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı Bağımsız Emekliler Sendikasının faaliyetlerinin durdurulmasına ve ilgili Sendikanın davaya konu eksikliklerinin giderilmesi mümkün olmadığından Bağımsız Emekliler Sendikasının kapatılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı Sendika temyiz dilekçesinde; cevap dilekçesinde belirttiği sebepleri ve ilaveten davaya konu eksikliklerin tamamlandığını ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık; hukukumuzda, emekliler tarafından sendika kurulabilmesinin olanaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Hukukumuzda aktif çalışma hayatında yer almayan emekliler tarafından sendika kurulmasının olanaklı olup olmadığına ilişkin Dairemizin 25.02.2021 tarihli ve 2021/999 Esas, 2021/4943 Karar sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:

II. Hukuki Dayanaklar

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 51 inci maddesinin birinci fıkrasında çalışanlar ve işverenlerin, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahip olduğu belirtilmiştir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında da, sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda gösterileceği ifade edildikten sonra, dördüncü fıkrada ise işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırlarının gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.

Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90 ıncı maddesinin son fıkrasına göre ise 'Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.'

Bu itibarla, öncelikle ülkemiz tarafından onaylanan uluslararası sözleşme hükümlerinin ortaya konulması zaruridir.

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11 inci maddesinin birinci fıkrasına göre 'Herkes barışçı amaçlarla toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve bunlara katılmak haklarına sahiptir.'

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre de 'Herkese kendi ekonomik ve sosyal menfaatlerini korumak ve geliştirmek için sendika kurma ve sadece sendikanın kendi kurallarına tabi olarak kendi seçtiği bir sendikaya katılma hakkı tanınır. Bu hakkın kullanılması ulusal güvenliği veya kamu düzenini veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak için demokratik bir toplumda gerekli olan ve hukuken öngörülen sınırlamalardan başka sınırlara tabi tutulamaz.'

Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 22 nci maddesinin birinci fıkrasına göre ise 'Herkes başkalarıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir; bu hak, kendi menfaatlerini korumak için sendika kurma ve sendikaya katılma hakkını da içerir.' Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de 'Bu hakkın kullanılmasına ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlâkın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuken öngörülmüş ve demokratik bir toplumda gerekli olan sınırlamaların dışında başka hiç bir sınırlama konamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı mensuplarının bu hakkı kullanmaları üzerine hukuki kısıtlamalar konulmasını engellemez.'

Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı ILO Sözleşmesi'nin 2 nci maddesine göre de 'Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptirler.'

87 sayılı ILO Sözleşmesi’nin 10 uncu maddesine göre ise 'Bu sözleşmede 'örgüt' terimi, çalışanların veya işverenlerin çıkarlarına hizmet ve bu çıkarları savunma amacını güden çalışanların ve işverenlerin her türlü kuruluşunu ifade eder.'

Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı’na İlişkin 98 sayılı ILO Sözleşmesi ile de çalışanlar ve işverenlerin, teşkilatlanma ve ihtiyari toplu müzakere hakkına dair düzenlemeler öngörülmüştür.

Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 5 inci maddesine göre de 'Âkit Taraflar, çalışanların ve işverenlerin ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak için yerel, ulusal ve uluslararası örgütler kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğünü sağlamak veya desteklemek amacıyla ulusal yasanın bu özgürlüğü zedelemesini veya zedeleyici biçimde uygulanmasını önlemeyi; taahhüt ederler.'

Uluslararası sözleşme hükümleri bu şekilde ortaya konulduktan sonra kanuni düzenlemelerin açıklanması gerekmektedir.

6356 sayılı STİSK’nın 2 nci maddesinde sendika kavramı 'İşçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya işverenin bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar' olarak tanımlanmıştır.

STİSK’nın 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında da fiil ehliyetine sahip ve fiilen çalışan gerçek veya tüzel kişilerin sendika kurma hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir.

STİSK’nın 'Kuruluş Usulü' başlıklı 7 nci maddesinde yer alan düzenlemelere göre ise;

'(1) Kuruluşlar, kurucularının kuruluşun merkezinin bulunacağı ilin valiliğine dilekçelerine ekli olarak kuruluş tüzüğünü vermeleriyle tüzel kişilik kazanır. Sendikalar için kurucuların kurucu olabilme şartlarına sahip olduklarını ifade eden yazılı beyanları; üst kuruluşlar için ilgili kuruluşların genel kurul kararları dilekçeye eklenir.

(2) Vali, tüzük ve kurucuların listesini on beş gün içerisinde Bakanlığa gönderir. Bakanlık; kuruluşun adını, merkezini ve tüzüğünü on beş gün içinde resmî internet sitesinde ilan eder.

(3) Tüzüğün veya bu maddede sayılan belgelerin içerdikleri bilgilerin kanuna aykırılığının tespit edilmesi ya da bu Kanunda öngörülen kuruluş şartlarının sağlanmadığının anlaşılması hâlinde ilgili valilik kanuna aykırılık veya eksikliklerin bir ay içinde giderilmesini ister. Bu süre içinde kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmemesi hâlinde, Bakanlığın veya ilgili valiliğin başvurusu üzerine mahkeme, gerekli gördüğü takdirde kurucuları da dinleyerek üç iş günü içinde kuruluşun faaliyetinin durdurulmasına karar verebilir. Mahkeme kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre verir.

(4) Tüzük ve belgelerin kanuna uygun hâle getirilmesi üzerine mahkeme durdurma kararını kaldırır. Verilen süre sonunda tüzük ve belgelerin kanuna uygun hâle getirilmemesi hâlinde ise mahkeme kuruluşun kapatılmasına karar verir.'

Kamu kurum veya kuruluşlarında işçi statüsü dışında çalışan kamu görevlileri hakkında uygulanacağı öngörülen 4688 sayılı KGSTSK’nın 1 inci maddesinde düzenlenen Kanunun amaçları arasında, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetlerine dair usul ve esasları düzenlemek olduğu ifade edilmiştir.

KGSTSK’nın 4 üncü maddesinde ise, sendikaların hizmet kolu esasına göre, Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacıyla bir hizmet kolundaki kamu işyerlerinde çalışan kamu görevlileri tarafından kurulacağı belirtilmiştir.

Kamu görevlileri sendikalarının kuruluş işlemleri de, KGSTSK’nın 6 ncı maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre 'Sendika ve konfederasyonlar önceden izin almaksızın serbestçe kurulurlar.' 4688 sayılı Kanun'un, 11/04/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6289 sayılı Kanun ile değişik üçüncü fıkrasına göre ise 'Sendikanın kurucuları; sendika tüzüğü ve kamu görevlisi olduklarını gösterir belge ile sendikayı ilk genel kurula kadar sevk ve idare edeceklerin isimlerini kuruluş dilekçelerinin ekinde sendika merkezinin bulunacağı ilin valiliğine vermek zorundadırlar.' Maddenin beşinci fıkrasına göre de 'Yukarıda anılan belge ve tüzüklerin ilgili valiliğe verilmesi ile sendika veya konfederasyon tüzel kişilik kazanır.'

Anayasamızda ve KGSTSK’da açıkça ifade edildiği üzere, sendikaların önceden izin almaksızın serbestçe kurulabileceği hususu tartışmasızdır. 87 sayılı ILO sözleşmesinin 2 nci maddesinde de, çalışanlar ve işverenlerin, önceden izin almaksızın istedikleri kuruluşları kurabileceği belirtilmiştir.

4688 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarına göre de 'Tüzüğün veya bu Maddede sayılan belgelerin içerdikleri bilgilerin kanuna aykırılığının tespit edilmesi ya da bu Kanunda öngörülen kuruluş koşullarının gerçekleşmediğinin anlaşılması halinde, ilgili valilik eksikliklerin bir ay içinde tamamlanmasını ister. Tamamlanmadığı takdirde sendika veya konfederasyonun faaliyetinin durdurulması için ilgili valilik bir ay içinde iş mahkemesine başvurur. Mahkeme, kanuna aykırılığın veya eksikliğin giderilmesi için altmış günü aşmayan bir süre verir. Verilen süre sonunda tüzük ve belgeler kanuna uygun hale getirilmemişse, mahkeme sendika veya konfederasyonun kapatılmasına karar verir.'

III. Değerlendirme

Öncelikle belirtmek gerekir ki, hukukumuzda tüm bireyler örgütlenme özgürlüğüne sahiptir. Bu anlamda olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 33 üncü maddesinde yer alan düzenlemeye göre 'Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.'

Türkiye Cumhuriyetinde her birey dernek kurmak suretiyle örgütlenme hakkını kullanabilir. Bununla birlikte, örgütlenme hakkının varlığı gerekçesiyle, her bireyin, hukuk sisteminde yer alan her türlü tüzel kişiliği kurabilme hakkına sahip olması düşünülemez. Diğer taraftan tabiidir ki her tüzel kişi, kuruluş koşullarının yerine getirilmesi suretiyle hukuk aleminde var olabilir.

Sendika hakkı da, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kollektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, bireylere topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkanı sağlar. Sendika hakkı da, çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir.

Sendika hakkı, örgütlenme hakkının çalışma yaşamındaki görünümüdür. Bu anlamda AİHM’in Demir ve Baykara/Türkiye kararında da belirtildiği gibi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11 inci maddesinin birinci fıkrası sendika özgürlüğünü içermekle birlikte, sendika özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğünün bir türü yada özel bir boyutudur.

Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, uluslararası hukukta çalışma yaşamının en önemli metinleri olan 87 sayılı ve 98 sayılı ILO Sözleşmeleri’nde yer alan hükümler ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nda yer alan hükümlerde sendika hakkının çalışanlar tarafından kullanılabilecek bir hak olduğu açık bir şekilde ifade edilmiştir.

Her ne kadar İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11 inci maddesi, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 22 nci maddesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 8 inci maddesi’nde; sendika kurma hakkı tarif olunurken 'Herkes' ibaresi kullanılmış ise de, söz konusu düzenlemeler sadece 'çalışanlar ve işverenler'in sendika kurabileceğine dair Anayasa’mızın 51 inci maddesi ile çelişmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında, uluslararası sözleşme hükümleri ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda temel hak ve hürriyetlere ilişkin uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmekle birlikte uluslararası sözleşmeler ile Anayasa’nın aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda Anayasa’da yer alan düzenlemelerin öncelikle uygulanması gerektiği açıktır.

Nitekim Anayasa, bir devletin en yüksek hukuk kuralı olup, normlar hiyerarşisinde en üst sırada bulunmaktadır (...., A. Şeref: Anayasa Hukuku, Ankara, 2010, s.10 ; Teziç, ...: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2018, s.11). Anayasa ile milletlerarası andlaşmanın çatışması durumunda ise Anayasa üstün tutulmalıdır (....: Türk Anayasa Hukuku, Konya, 2012, s.353). İlke olarak uluslararası andlaşmalar ile kanunların birbirlerine üstünlüğü yok ise de, sadece temel haklara ilişkin andlaşmalar, Anayasa’da öngörülen koşul ve sınırlamalar içerisinde yasalara aykırı olabilir (Pazarcı, ...: Uluslararası Hukuk, Ankara, 2007, s.28).

Bu açıklamalara göre, hukukumuzda ancak aktif çalışma hayatı içerisinde yer alan çalışanlar sendika kurma hakkına sahip olup, aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emekliler sendika kurma hakkına sahip değildir.

Şu hususu da ifade etmek gerekir ki, toplu iş ilişkisinin temelini teşkil eden sendika hakkı (özgürlüğü), toplu iş sözleşmesi hakkı ve buna bağlı olarak grev hakkı birbirinden ayrılmaz nitelikte olup, toplu iş ilişkisinin varlığından, ancak bu üç müessesenin bir arada bulunması ile söz edilebilir (...., ....: İş Hukuku Toplu İş İlişkileri, İstanbul, 2013, sh.40). Aktif çalışma hayatı içerisinde yer almayan emeklilerin sendika kurma hakkına sahip olması, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını bünyesinde barındıramayacağından, esasen emekliler tarafından kurulacak sendika bir dernek niteliğinden öteye de geçemeyecektir.

Belirtmek gerekir ki aktif çalışma hayatında yer almayan emekliler tarafından kurulan sendikanın kapatılmasına dair verilen ilk derece mahkemesi kararının Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından 28/01/2008 tarihinde onanması ve karar düzeltme talebinin de 05/05/2008 tarihinde reddedilmesi sonrasında hak ihlali iddiasıyla AİHM’ne başvurulmuş ise de, AİHM’nin (İkinci Bölüm, Başvuru No:31846/08, Tüm Emekliler Sendikası/ Türkiye kararı) 17/05/2018 tarihli kararı ile 'Başvurunun kabul edilemez olduğuna' karar verilmiştir. Anılan AİHM kararına göre;

'...27. Başvuran, Sözleşme’nin 7, 11 ve 14. maddelerine dayanarak, anayasal hükümlerin ve ulusal mevzuatın, sendika şeklinde örgütlenme hakkını açıkça tanımıyor olsalar da, bu yönde bir yasaklama getirmediklerini ileri sürmektedir. Başvuran, sendika statüsünün kendisine, yetkili makamlar karşısında teşebbüslerini tek başlarına yürütme konusunda yeterli maddi imkândan yoksun olan üyelerinin menfaatlerini koruma imkânı verdiğini iddia etmektedir.

31. Bu konuyla ilgili olarak, Mahkeme, Sendikalar Kanunu’nda sendikanın, işçiler veya işverenler tarafından meydana getirilen tüzel kişiliğe sahip kuruluş olarak tanımlandığını tespit etmektedir. Bu nedenle yerel mahkemeler, yalnızca Sendikalar Kanunu’nun gerekliliklerine riayet edilerek kurulmuş olan toplulukların böyle bir unvanı kullanabilecekleri ve ne çalışan ne serbest meslek sahibi ne de işveren olmaları nedeniyle, başvuran kuruluşun kurucularının bu unvanı kullanmalarına izin verilmediği değerlendirmesinde bulunmuşlardır.

32. Mahkeme, mevcut davada olduğu gibi, bir dernek ya da sendika kurulması konusunda, yetkili makamlarca bazı formalite ve koşulların gerekli tutulabileceğini kabul etmektedir. Başka bir ifadeyle ve bu gerekliliklerin, Sözleşme’nin 11. maddesiyle uyumlu olması için izlenen amaçla orantılı kalması gerekse bile, Mahkeme, iç hukukun, herhangi bir grubun kendi kuruluşu ve faaliyetlerinin devamı için riayet etmesi gereken biçim ve esasa ilişkin bir dizi gereklilikler öngörmesinin, kendiliğinden bir sorun teşkil etmediği kanaatine varmaktadır.

Mahkeme, davanın koşullarında, yetkili makamlarca başvurana dayatılan sınırlamanın, esasen, üyelerinin ortak menfaat doğrultusunda birlikte hareket etme ehliyetleriyle değil sendika unvanıyla ilgili olduğunu kaydetmektedir.

33. Bu bağlamda, ulusal mahkemelerin, Dernekler Kanunu uyarınca, başvuran sendikanın üyeleri önünde, dernek ya da vakıf kurma konusunda hiçbir engel bulunmadığını belirtmeye özen gösterdiklerini gözlemlemektedir. Mahkeme için, sendika unvanı, dernek kurma özgürlüğünün etkin bir şekilde uygulanması için olmazsa olmaz değildir. Netice itibarıyla, başvuran kuruluşun kurucuları, başka bir ad alarak ve başka bir kanuna dayanarak faaliyetlerine devam edebildikleri için, Mahkeme, ihtilaf konusu müdahalenin, Sözleşme’nin 11. maddesi anlamında izlenen amaçla orantısız olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varmaktadır.

34. Mahkeme, söz konusu şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olup, Sözleşme’nin 35. maddesinin 3 ve 4. fıkrası uyarınca reddedilmesi gerektiği sonucuna varmaktadır.

Bu gerekçelerle, Mahkeme, oybirliğiyle,

Başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.”

Diğer taraftan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/11/2020 tarih ve 2020/189-2020/888 E.K. sayılı kararı ile de aktif çalışma hayatında yer almayan emekliler tarafından sendika kurulamayacağı sonucuna ulaşılmıştır. ..."

Dosya içeriğinden; kurucular tarafından Tüzük ve kuruluş evrakının ekinde yer aldığı dilekçenin 17.10.2023 tarihinde Ankara Valiliğine teslim edildiği, Valilik tarafından 03.11.2023 tarihli yazı ile Sendikanın 7 kurucusundan 6’sının fiilen çalışmadığı gerekçesiyle kuruluş evrakında eksiklik bulunduğu ve bu eksikliğin bir ay içinde giderilmesi gerektiğinin başvuruculara bildirildiği, Sendikanın 09.12.2023 tarihli yazısı ile eksikliklerin giderildiğinin bildirildiği ve yeni bir 7 kişilik kurucular listesinin ibraz edildiği, Valilik tarafından 14.12.2023 tarihli ikinci yazı ile yeni listedeki iki kişinin fiilen çalışmadıklarını ve eksikliğin giderilmesi gerektiğinin bildirildiği, bu kez Sendikanın 18.12.2023 tarihli yazısı ile bir kişinin değiştirildiği, diğer kişinin doğru kimlik numarasının bildirildiği anlaşılmaktadır.

İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile davalıya süre verilmeksizin davanın kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de karar dosya içeriğine uygun düşmemektedir.

Bu noktada belirtmek gerekir ki, Dairemiz yerleşik uygulamasına göre emeklilerin sendika kurma hakkından mahrum olması, sadece aktif çalışma hayatında yer almamaları durumunda söz konusudur. Bununla birlikte emeklilik hakkını elde etse dâhi aktif çalışma yaşamında yer alan kişiler, fiilen çalışan kavramına dâhil olduğundan, kanunlarda öngörülen diğer şartların mevcut olması durumunda sendika kurma hakkına sahiptir.

Somut uyuşmazlıkta, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre Sendikanın 18.12.2023 tarihli yazısı ile bildirilen 7 kurucunun, kuruluş evrakının verildiği tarih itibarıyla tamamının aktif çalışma hayatında yer aldığı görüldüğünden, bu yönden eksikliğin giderildiği açıktır. Hâl böyle olmakla birlikte Sendika Tüzüğü'nde, sendikanın 6356 sayılı Kanun veya 4688 sayılı Kanun'dan hangisi kapsamında kurulduğuna dair düzenlemenin yer almaması başta olmak üzere, gerek 6356 sayılı Kanun gerekse 4688 sayılı Kanun'un bir çok emredici hükmüne aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

Bütün bu açıklamalar ışığında, öncelikle davalı Sendikanın, 6356 sayılı Kanun veya 4688 sayılı Kanun'dan hangisi kapsamında kurulduğuna dair Sendika Tüzüğü'ndeki eksikliğin giderilmesi için davalı tarafa kesin süre verilmeli, daha sonra davacı Valilik tarafından Sendika Tüzüğü'nün içerik bakımından denetimi yapılmadığından söz konusu denetim yapılmak üzere, Sendika Tüzüğü Ankara Valiliğine gönderilmeli, Valilik denetimine göre ve Mahkemece de resen kanunun emredici hükümlerine hükümlerine aykırılık bakımından gerekli inceleme yapılmalı, eksiklik veya kanuna aykırılık tespiti durumunda altmış gün süre verilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.

Anılan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,20.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.