Logo

Ceza Genel Kurulu2016/5 E. 2016/296 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıksız yararlanma suçundan sanığın savunması alınmadan verilen beraat hükmüne karşı yapılan temyiz üzerine, yerel mahkemenin direnme kararının hukuka uygun olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Özel Daire bozma kararından sonra yerel mahkemece sanığa davetiye tebliğ edilmeden ve duruşmadan haberdar edilmeden direnme kararı verilmesi, sanığın bozmaya karşı beyanlarının alınmaması nedeniyle savunma hakkının kısıtlanması olarak değerlendirilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi

Mahkemesi :Asliye Ceza

Sanık ...'ın karşılıksız yararlanma suçundan beraatine ilişkin, Bafra 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.07.2013 gün ve 520-831 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 21.04.2015 gün ve 4494 - 8457 sayı ile;

" Fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilemeyeceği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve dairemizin uyum gösteren kararlarının da bu yönde olduğu gözetilmeden 5271 sayılı CMK'nun 193/2. maddesine yanlış anlam verilmek suretiyle sanığın sorgusu yapılmadan delil takdiri yapılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması " isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bafra 1. Asliye Ceza Mahkemesi ise 02.06.2015 gün ve 297-488 sayı ile;

"... 5271 sayılı CMK'nun 193/2. maddesindeki 'sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.' şeklindeki hüküm; yasaların açık ve anlaşılır olması gerektiği şeklinde evrensel prensip karşısında gayet açık ve anlaşılabilir durumdadır.

Şu hale göre; ne anılan maddenin gerekçesinde, ne de metninde; fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilemeyeceği, şeklinde bir anlatın bulunmamakta olup; AİHS'nin 6/1. maddesinde düzenlenen makul süre ilkesi de dikkate alındığında; Yargıtay 2. Ceza Dairesinin mahkememiz kararının bozulması yolundaki kararına uymak mümkün olmamıştır." gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.

Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.12.2015 tarih, 403091 sayı ve "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçeyle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmaz, karşılıksız yaralanma suçundan sanığın savunması alınmadan beraat hükmü kurulmasının savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle, sanığın bozmaya karşı diyeceklerinin tespiti amacıyla duruşmadan haberdar edilmesi gerekliliğine uyulup uyulmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Özel Dairenin bozma ilamından sonra, yerel mahkemece 02.06.2015 günü resen celse açıldığı ve sanığın duruşmadan haberdar edilmeden açılan bu celsede direnme hükmü kurulduğu,

Anlaşılmaktadır.

1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanununun 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 326. maddesinde;

"Yargıtay'dan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir" düzenlemesi yer almaktadır.

Bu hüküm gereğince, bozma kararı sanık lehine olsa dahi, bozmadan sonra yapılan yargılamada yerel mahkemece sanık, katılan ve varsa müdafii ve vekillerine duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilip, duruşmadan haberdar olmaları sağlanmalıdır. Yerleşik yargısal kararlarda açıkça vurgulandığı üzere, tebligat yapılamaması ya da davetiye tebliğ olunmasına rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi durumunda, sonradan hükmolunacak cezanın, bozma ilamına konu cezadan daha ağır yaptırım içermemesi halinde yargılamaya devam olunarak bir karar verilebilecektir.

Nitekim Ceza Genel Kurulunun 16.09.2014 gün ve 214-383; 20.10.2015 gün ve 691-331 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Özel Dairenin bozma kararından sonra yerel mahkemece sanığa davetiye tebliğ edilmeden ve duruşmadan haberdar olması sağlanmadan resen celse açarak önceki kararda direnilmiştir. Sanığın duruşmadan haberdar edilip bozmaya karşı beyanlarının sorulmaması, savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olup, bu husus CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/1. maddesine aykırıdır.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanığın duruşmadan haberdar edilip bozma ilamına karşı beyanlarının sorulmaması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Bafra 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.06.2015 gün ve 297-488 sayılı kararının, sanığın duruşmadan haberdar edilip bozmaya karşı beyanlarının sorulmaması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2- Dosyanın mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.05.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.