"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza (CMK’nın mülga 250.maddesiyle görevli)
Sayısı : 157-89
Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından sanıklar ... ve ... hakkında açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan açılan kamu davasının tefriki ile kovuşturmasının ertelenmesine, sanıkların silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan TCK’nın 314/3 ve 220/6. maddeleri yolmasıyla aynı Kanun’un 314/2, 220/6, 3713 sayılı Kanun’un 5 ve TCK’nın 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis; görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265/1, 265/3, 265/4 ve TCK’nın 62. maddeleri uyarınca 11 ay 11 gün hapis cezasıyla cezalandırılmalarına; tüm suçlar yönünden TCK'nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluklarına, mahsuba ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin İzmir (Kapatılan) 10. Ağır Ceza (CMK’nın mülga 250. maddesiyle görevli) Mahkemesince verilen 12.06.2013 tarihli ve 157-89 sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 28.12.2016 tarih ve 5429-7520 sayı ile; silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçuna ilişkin hükümlerin onanmasına, görevi yaptırmamak için direnme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ise düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.07.2017 tarih ve 341357 sayı ile;
"...
Davanın konusunu oluşturan, hükme esas alınan olayın, sanıkların Akdeniz Üniversitesi kampüsü içerisinde 02.01.2012 tarihindeki eylem olduğu dikkate alındığında,
Sanıklar aşama savunmalarında; 02.01.2012 tarihli gösteriye katıldıklarını, pankart taşıdıklarını, Üniversite güvenlik görevlileri tarafından önlerinin kesilerek yürüyüşe izin verilmemesi üzerine gruptan 3-4 kişinin özel güvenlik görevlileriyle görüşme yaptıklarını, yürüyüşe izin verilmemesi nedeniyle oturma eylemi yapılacağının söylendiğini, yürüyüş ve oturma eylemi sırasında sloganlara eşlik etmediklerini ve taş atan kişilerin kendileri olduğunu ancak yolun karşı tarafında toplanan 10-15 kişilik öğrenci grubu tarafından kendilerine taş atıldığını, kendilerinin karşılık verdiklerini ifade etmişlerdir.
02.01.2012 tarihli olay tutanağı incelendiğinde; Akdeniz Üniversitesi kampüsü içinde yaklaşık 200 kişilik grubun '36 sivil daha katledildi roboski katliamını lanetliyoruz' yazılı pankart ile ölen şahısların resimleri bulunan dövizlerin açılarak yürüyüşe geçildiği, 'katil devlet hesap verecek vb' sloganların atıldğı, özel güvenlik görevlilerince yürüyüşe izin verilmemesi üzerine bulundukları alanda oturma eylemine başladıkları, 'selam selam imralıya selam, biji serok apo' vb. sloganların atıldığı, olay mahalline yakın mesafede toplanan 30 kadar karşıt gruplu öğrenciler tarafında oturma eylemi yapan gruba tepki amaçlı 'kahrolsun pkk' şeklinde slogan atılması üzerine kısa süreli sözlü ve taşlı saldırı eylemi gerçekleşmiş, güvenlik kuvvetlerinin anında müdahalesi sonucu eylemci gruba tepki amacıyla toplanan öğrenciler olay yerinden uzaklaştırılmışlar, güvenlik güçlerine ve karşıt görüşlü öğrencilere yönelik taşlı saldırı eyleminde herhangi bir hasar ve yaralanma meydan gelmediği, oturma eylemi yapan grubun olay yerinde basın açıklaması yaparak sloganlarını tekrar atarak üniversite kampüsünden çıkıp dağıldıkları belirtilmiştir.
Yakalama tutanakları içeriğine göre sanıkların olaydan sonraki bir zaman diliminde yakalandıkları anlaşılmaktadır.
05.01.2012 - 06.01.2012 tarihli CD inceleme ve tespit tutanağı içeriğinde sanıkların yürüyüşe katıldğı, slogan attığı, taş atma görüntüleri tespit edilmiştir.
Akdeniz Üniversitesinde öğretim görevlisi, öğretim üyeleri derneği yönetim kurulu üyelerinden oluşan tanıklar Mustafa Cumhur İzgi, ..., ..., ..., ..., ... tarafından olay yerinde bulunduklarını, karşıt görüşlü öğrencilerin birbirlerine cisim attıklarını, kolluk ve özel güvenlik güçlerinin araya girmesi ile olayların sona erdirildiğini ifade etmişlerdir. Olay tutanak mümzileri dinlenmemiş, bizzatihi taşların kendilerine atıldığı yönünde ifadeleri bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle sanıkların aşama savunmaları, olay tutanakları, olay görüntüleri ile bilirkişi raporu, DVD inceleme tutanağı ile tüm dosya kapsamından, karşıt görüşlü öğrenciler ile oluşan olumsuz ortamda kolluk kuvvetlerinin bu grubu uzaklaştırmaya çalıştığı sırada karşılıklı olarak taş atmak şeklinde gelişen olayda; sanıkların atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunu kolluk kuvvetlerine karşı işleme kastıyla hareket ettiklerine, sanıkların atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunu işlediklerine dair savunmalarının aksine, mahkûmiyetlerine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, mevcut şüphenin de sanıklar lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden beraatleri yerine yazılı gerekçe ile mahkûmiyetlerine karar verilmesinin kanuna aykırı olduğundan hükmün bozulması gerektiği,
Davanın konusunu oluşturan, hükme esas alınan olayın, sanıkların Akdeniz Üniversitesi kampüsü içerisinde 02.01.2012 tarihindeki eylem olduğu dikkate alındığında, sanıkların, örgüt lehine sloganların atıldığı ve marşların söylendiği gösteriye katılıp grupla birlikte hareket etmek şeklindeki eylem ve faaliyetleri ile sosyal paylaşım sitesinde ele geçen dökümanlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; sanıkların eylemlerinin silahlı terör örgütünün propandasını yapmak suçunu oluşturduğu anlaşılmış olması karşısında,
Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten kurulan hükme ilişkin olarak; sanıkların savunmaları, ev arama tutanakları, sanıklara ait sosyal paylaşım sitesinde ele geçen dökümanlar, olay yakalama tutanağı, olayın seyrine ilişkin görüntü kaydı, bilirkişi raporu ile DVD izleme tutanağı ile tüm dosya kapsamına göre;
Görevi yaptırmamak suçundan, sanıkların mahkûmiyetleri yerine beraatlerine karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma nedeni de nazara alındığında, örgüt adına propaganda suçunu işleyen sanıkların eyleminin örgüt adına suç işleme suçunu oluşturduğu ancak, hükümden önce 30.04.2013 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 8. maddesiyle 3713 sayılı Kanun'un 7. maddesine eklenen 4. fıkra hükmü karşısında, TCK’nın 220/6. maddesinde düzenlenen örgüt adına suç işleme suçundan ayrıca cezalandırılamayacakları, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçu bakımından sanıklar hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 20.09.2017 tarih ve1874-4913 sayı ile itiraz nedeni yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı görevi yaptırmamak için direnme ve örgüt adına suç işleme suçlarının unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin olup bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyesince; görevi yaptırmamak için direnme suçu yönünden eksik araştırmayla hükümler kurulduğunun ileri sürülmesi üzerine öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya kapsamında;
PKK/KCK silahlı terör örgütüne müzahir “http:/ /www.firatnews.org” isimli internet sitesinde “KCK: 2012 topyekün direniş yılı olacaktır”, “"Kürdistan Halk İnisiyatifi: Ayağa kalkın, yaşamı durdurun!”, “Komalen Ciwan: Gençlik katliamın hesabım soracak!” başlıklı haber içeriklerinde; PKK/KCK terör örgütünün etkisiz hâle getirilmesine yönelik Türk Silahlı Kuvvetlerince gerçekleştirilen hava operasyonları sırasında 28.12.2011 tarihinde saat 23.30 sıralarında Şırnak ili, Uludere ilçesi, Kuzey Irak sınırında (35) vatandaşın hayatını kaybetmesini fırsat olarak gören örgüt yandaşları ve işbirlikçilerinin kitlesel şiddet içerikli sokak eylemlerine, müzahir oluşumların ise ülke genelinde basın açıklaması, oturma ve yürüyüş tarzında eylemlere ilişkin çağrıların yapıldığı,
PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması DYGM (Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi) organizesinde 02.01.2012 tarihinde saat 12.00 sıralarında Akdeniz Üniversitesi kampüsü öğrenci evi önünde basın açıklaması yapılacağının kolluk tarafından öğrenildiği,
02.01.2012 tarihli olay tutanağının; “Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğünün talebi doğrultusunda Emniyet Müdürlüğümüzce Üniversite Kampüsü içerisinde gerekli emniyet tedbirleri alınmıştır.
Alınan emniyet tedbirleri sürdürülmekte iken saat 12.20’de Akdeniz Üniversitesi kampüsü içerisinde bulunan öğrenci evi önünde toplanan ve sayıları yaklaşık (200) civarında olan öğrenci grubu bir süre oturma eylemi gerçekleştirdikten sonra saat 12.45 sıralarında 1x3 metre ebadında siyah zemin üzerine kırmızı renkle ‘36 sivil daha katledildi Roboski katliamını lanetliyoruz’ ibareleri yazılı pankart ile üzerinde Şırnak Uludere ilçesinde meydana gelen olayda ölen şahısların resimleri bulunan dövizleri açarak yürüyüşe geçmişlerdir.
Yürüyüş yapan öğrenci topluluğu ‘katil devlet hesap verecek - anaların öfkesi katilleri boğacak - gün gelecek devran dönecek akp halka hesap verecek - yaşasın halkların kardeşliği - gün gelecek devran dönecek katiller halka hesap verecek - biji bratiya gelan (yaşasın halkların kardeşliği) kürdistan faşizme mezar olacak - katil devlet katil erdoğan - faşist devlet kürdistandan defol’ sloganlarını atarak öğrenci evine yaklaşık 200 metre mesafede bulunan Yakut Çarşısı yanındaki yolda saat12.55 sıralarında intikal edip yürüyüşlerine devam etmek isterlerken Özel Güvenlik görevlilerince önleri kesilmek suretiyle yürüyüş yapmalarına izin verilmemesi üzerine bulundukları yerde oturma eylemine başlayarak ‘katil polis üniversiteden defol - kürdistan faşizme mezar olacak - berhudan jiyane (direnmek yaşamdır) baskılar bizi yıldırımaz - katil erdoğan - direne direne kazanacağız - şehit namırın - kurtuluş yok tekbaşına ya hep beraber ya hiç birimiz - gün gelecek devran dönecek katil devlet hesap verecek - rektör buraya - polis defol üniversiteler bizimdir - bize gücünüz yetmez biz kazanacağız - katil medya katil devlet - katil devlet katil akp - şırnak halkı yalnız değildir - içerde dışarda hücreleri parçala - kahrolsun faşizm - selam selam şırnaka bin selam - birleşe birleşe kazanacağız - kürt türk ermeni yaşasın halkların kardeşliği - biji azadi (yaşasın özgürlük) biji aşitiya gelan (yaşasın halkların özgürlüğü) - an azadi (şimdi özgürlük) selam selam botana bin selam - selam selam amede bin selam - selam selam serhata bin selam - biji serok apo (yaşasın başkan apo)’ sloganlarını tekrarlayarak atmışlardır.
Saat 15.10 sıralarında olay mahalline yakın mesafede toplanan yaklaşık (30) kadar karşıt grup öğrenciler tarafından oturma eylemi yapan gruba tepki amaçlı ‘Kahrolsun PKK’ şeklinde slogan atılması üzerine kısa süreli sözlü ve taşlı saldırı eylemi gerçekleşmiş, güvenlik kuvvetlerinin anında müdahalesi sonucu eylemci gruba tepki amacıyla toplanan öğrenciler olay mahallinden uzaklaştırılmışlar, güvenlik kuvvetlerine ve karşıt görüşlü öğrencilere yönelik gerçekleşen taşlı saldırı eyleminde her hangi bir yaralanma ve maddi hasar meydana gelmemiştir.
Gerçekleştirilen oturma, basın açıklaması, yürüyüş ve taşlı saldırı eylemi kameralarla görüntülü olarak kayda alınmıştır.” şeklinde olduğu,
DVD inceleme ve tespit tutanağına göre;
- Sanık ...’ın yürüyüş yapan topluluğun içerisinde elini havaya kaldırarak zafer işareti yapmak suretiyle topluluğu sevk ve idare ettiği,
- 00.33.31.07 dakikasında sanık ...'ın güvenlik kuvvetleri ve karşıt grup öğrencilerine yönelik taşlı saldırı eylemine geçen grup içerisinde yer aldığı, taş atma görüntüsünün tespit edildiği,
- 00.42.45.13 dakikasında yürüyüş sırasında sanık ...’ın "Akdeniz Faşizme Mezar Olacak" şeklinde slogan attığı,
- Sanık ...’un 1 nolu görüntünün 00.00.39.24 dakikasında "36 sivil daha katledildi roboski katliamını lanetliyoruz" yazılı pankartı taşıdığı,
- 00.17.43.24 dakikasında sanık ...’un toplulukla birlikte PKK/KCK terör örgütünün sözde marşını söylediği,
- 00.34.40.04 - 00.34.40.21 dakikaları arasında sanık ...’un topluluk içerisinde bulunduğu esnada güvenlik kuvvetlerine ve karşıt grup öğrencilere yönelik taşlı saldırıda bulunduğu,
Anlaşılmıştır.
Tanık ... aşamalarda; ''Ben olay tarihnideAntalya Akdeniz Üniversitesi öğretim üyeleri derneği yönetim kurulunda üyeydim. Aynı zamanda öğretim görevlisiydim. Olay günü öğlen yemeğinden çıktığımızda kampüs içerisinde bir grup öğrencinin toplanmış uludere olaylarını protesto ettiklerini ellerindeki dövizlerden anladık, olay yerinde Üniversitenin özel güvenlik görevlilleri, ayrıca kolluk kuvvetleri vardı. Eylemi gerçekleştiren öğrenciler ile özel güvenlik görevlilleri ve kolluk görevlilleri arasında bellli bir mesafe vardı. Aralarında herhangi bir çatışma yoktu. Bu sırada başka bir öğrenci grubu gelerek protesto yapan öğrencilere karşı ellerinde bulunan su şişesi , taş gibi cisimleri attılar. Protesto yapan grupta benzeri tarzda bu gruba karşılık verdi. Araya özel güvenlik görevlileri ve kolluk girdi. Olaylara son verdi. Protesto yapan grupla kolluk ve özel güvenlik görevlileri arasında bir çatışma olduğunu ben görmedim. Basın açıklaması okundu, herkes dağıldı. İddianamede isimleri geçen sanıkları tanımam.'' şeklinde,
Tanık ... aşamalarda; “Ben Antalya Barosunda avukat olarak görev yaparım. olay tarihinde Üniversitede Uludere Olaylarını protesto etmek isteyen bir öğrenci grubunun kampüs içerisinde bulunan kafeterya önünde toplandıkları ve yerde oturduklarının haber verilmesi üzerine üniversiteye gittim. olay yerine vardığımda bir grup öğrencinin ellerinde dövizlerle uludere olaylarını protesto ettiklerini gördüm. Temsilcileri olan bir kaç öğrenci ile görüştüm. basın açıklaması yapacaklarını, rektörlüğe kadar yürüyeceklerini daha sonra da dağılacaklarını söylediler. Bunun üzerine ben üniversitedeki yetkililerle görüştüm. Onlar kesinlikle rektörlüğün önünde açıklama yapılmayacağını belirterek karşı durdular. Bende bunu öğrencilere söyledim. Öğrenciler bulundukları yerde basın açıkmalarını okudular. Bu sırada başka bir öğrenci grubu bunların üzerine taş attı. Protesto yapan öğrencilerle de ellerindeki su şişeleri ile karşılık verdiler. Araya kolluk kuvvetleri ve üniversitenin özel güvenlik görevlilleri girdi. Akabinde çok kısa süreli çatışma büyümeden tüm gruplar dağıldılar. Başka bir olay da olmadı.'' şeklinde
Tanık Hatice Elif aşamalarda; “'Ben olay tarihinde Antalya Akdeniz Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak görev yapıyordum. Olay günü öğlen vakti kampüs içerisinde bir grup öğrencinin uludere olaylarını protesto etmek için kampüs içerisinde bulunan kantinin ön kısmında toplandıklarını gördük. Öğrencilere yakın yerde üniversitenin özel güvenlik görevlileri ve polisler vardı. Herhangi bir olay çıkmamasına yönelik olarak da biz de orada durduk. Basın açıklaması yapıldı. Bu sırada farklı görüşteki öğrenciler açıklama yapan öğrencilere doğru su şisesi atarak saldırıda bulundular. Protesto yapan grup içerisindeki öğrenciler de aynı şekilde karşılık verdiler. Kolluk ve özel güvenlik görevlileri araya girdi. Gruplar dağıldılar. Protesto yapan öğrencilerin kolluk görevlilerine karşı bir eylemlerini görmedim.'' şeklinde,
Tanık ... aşamalarda; ''Ben olay tarihinde Antalya Akdeniz Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak görev yapıyordum, olay günü öğlen yemeğinden çıktıktan sonra kampüste yürürken bir kısım öğrencinin kantin önünde toplanarak uludere olaylarını protesto ettiklerini gördük. ortamın biraz gergin olduğunu hissederek bekleyip çıkabilecek olaylara engel olmayı değerlendirdik. olay yerinde üniversitenin özel güvenlik görevlileri ile kolluk kuvvetleri de vardı. Protesto yapan öğrenciler basın açıkmalasını yaptılar. Yürüyüşe geçtikleri sırada karşıt görüşlü öğrenciler de aralarında toplandılar. Benim gördüğüm kadarıyla su şisesi gibi cisimleri protesto yapan öğrencilere attılar. Protesto yapan öğrenciler de diğer öğrencilere aynı şekilde karşılık verdiler. Kolluk ve özel güvenlik görevlileri araya girdi. Olay sona erdi. Öğrenciler kolluk ve güvelik görevlilerine karşı herhangi bir eylemde bulunmadılar. Olay hakkındaki bilgim bundan ibarettir.'' şeklinde,
Tanık Mustafa Cumhur İzgi aşamalarda; ''Ben olay tarihinde Antalya Akdeniz Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak görev yapıyordum, olay günü öğlen yemeğinden çıktıktan sonra kampüste yürürken bir kısım öğrencinin kantin önünde toplanarak uludere olaylarını protesto ettiklerini gördük. ortamın biraz gergin olduğunu hissederek bekleyip çıkabilecek olaylara engel olmayı değerlendirdik. olay yerinde üniversitenin özel güvenlik görevlileri ile kolluk kuvvetleri de vardı. Protesto yapan öğrenciler basın açıklamasını yaptılar. Yürüyüşe geçtikleri sırada karşıt görüşlü öğrenciler de aralarında toplandılar. Benim gördüğüm kadarıyla su şisesi gibi cisimleri protesto yapan öğrencilere attılar. Protesto yapan öğrenciler de diğer öğrencilere aynı şekilde karşılık verdiler. Kolluk ve özel güvenlik görevlileri araya girdi. Olay sona erdi. Öğrenciler kolluk ve güvenlik görevlilerine karşı herhangi bir eylemde bulunmadılar. Olay hakkındaki bilgim bundan ibarettir.'' demiştir.
Tanık ... aşamalarda; "Ben olay tarihinde Antalya Akdeniz Üniversitesi öğretim üyeleri derneği yönetim kurulunda üyeydim. Aynı zamanda öğretim görevlisiydim. Olay günü öğlen yemeğinden çıktığımızda kampüs içerisinde bir grup öğrencinin toplanmış uludere olaylarını protesto ettiklerini ellerindeki dövizlerden anladık. Olay yerinde üniversitenin özel güvenlik görevlilleri, ayrıca kolluk kuvvetleri ve üniversitenin yetkilileri vardı. Eylemi gerçekleştiren öğrenciler ile özel güvenlik görevlilleri ve kolluk görevlilleri arasında bellli bir mesafe vardı. Aralarında herhangi bir çatışma yoktu. Bu arada protosto yapan öğrenciler yürümek istediler ancak üniversite yetkilleri buna müsada etmediler. Öğrenciler yol üzerinde oturup basın açıklaması yaptılar. Bu sırada başka bir öğrenci grubu gelerek protesto yapan öğrencilere karşı ellerinde bulunan su şişesi gibi cisimleri attılar. Protesto yapan grupta benzeri tarzda bu gruba karşılık verdi. Araya özel güvenlik görevlileri ve kolluk girdi. Olaylara son verdi. Protesto yapan grupla kolluk ve özel güvenlik görevlileri arasında bir çatışma olmadı. Basın açıklaması okundu, herkes dağıldı.'' şeklinde,
Beyanda bulunmuşlardır.
Sanık ... aşamalarda; “Olayla ilgili olarak savcılıkta beyanda bulunmuştum ancak bu beyanların sesli olarak okunmasını istemiyorum, çünkü o ifademde birkaç arkadaşımın ismini vermiştim o isimlerin duyulmasını istemiyorum savcılık beyanımı aynen kabul ediyorum. Savcılık beyanımda suçlamaları kabul edip ayrıntılı açıklamıştım 01 Mayıs 2011 tarihinde yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldım ayrıca 02.01.2012 tarihinde Akdeniz Üniversitesinde yapılan eylemde de katılmıştım. Zaman zaman slogan atıyordum. Slogan attığım da atmadığım da oluyordu. Yorulduğum zaman ara verip atmıyordum. Sloganların şu anda hatırlamıyorum. Ancak savcılıkta bana sorulunca hatırlayıp söylemiştim. Bir daha bu tür olaylara katılmayacağım, sınav haftası olduğundan dolayı sınavlara katılmak ve eğitimim tamamlamak istiyorum” şeklinde,
Sanık ... aşamalarda; “...02.01.2012 tarihinde öğrencisi olduğum Akdeniz Üniversitesi kampüsündü yine Uludere' de ölen 35 kişinin ölümü nedeni ile basın açıklaması yapmak üzere öğrenci arkadaşlar ile toplandık öğretim üyeleri de vardı orada da slogan attık yasa dışı slogan atmadık. Karşı grup öğrenciler bize taş attılar. Taşlardan bir tanesi benim ayağıma rest geldi ben de bu taşı alıp karşı grubun üzerine doğru attım ancak bu sırada grup zaten dağılmıştı. Bu toplantımızda polise direnmedim, suçlamaları kabul etmiyorum,” şeklinde,
Savunma yapmışlardır.
Uyuşmazlığın esasını oluşturan kanuni düzenlemelerin açıklanması gerekmektedir.
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arz eden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde örgütten değil, ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silahlı örgüt" suçu ise;
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı düzenlenmiştir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulması bakımından “Görevi yaptırmamak için direnme” suçuna da kısaca değinmekte yarar bulunmaktadır.
TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” başlığı ile düzenlenen 265. maddesi;
“(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklindedir. Seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için; kamu görevlisine, yerine getirdiği görevini yaptırmamak amacıyla cebir veya tehdit veyahut her ikisinin birden kullanılması gerekir.
Bu suçla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 765 sayılı TCK’nın yürürlüğü sırasında Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 tarihli ve 279-406 sayılı kararında; “Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır.” denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır (... ... ...-...., TCK Şerhi, 2. Bası, 5. Cilt, Ankara, 2014, s. 7645; ... Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Bası, 6. Cilt, Ankara, 2014, s. 7956-7957).
Ayrıca, ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usule uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
PKK/KCK silahlı terör örgütüne müzahir internet sitelerinde; örgütün etkisiz hâle getirilmesine yönelik Türk Silahlı Kuvvetlerince gerçekleştirilen hava operasyonları esnasında 28.12.2011 tarihinde saat 23.30 sıralarında Şırnak ili, Uludere ilçesi, Kuzey Irak sınırında (35) vatandaşın hayatını kaybetmesi nedeniyle örgüt yandaşları ve işbirlikçilerinin kitlesel şiddet içerikli sokak eylemlerine, müzahir oluşumların ise ülke genelinde basın açıklaması, oturma ve yürüyüş tarzında eylem yapmalarına ilişkin yayımlanan çağrılar üzerine 02.01.2012 tarihinde saat 12.00 sıralarında Akdeniz Üniversitesi kampüsü öğrenci evi önünde basın açıklaması yapmak amacıyla sanıkların da aralarında bulunduğu grubun toplandığı, 02.01.2012 tarihli olay tutanağına göre saat 15.10 sıralarında olay mahalline yakın mesafede toplanan yaklaşık (30) kadar karşıt grup öğrenci tarafından oturma eylemi yapan gruba tepki amaçlı "Kahrolsun PKK" şeklinde slogan atılması üzerine gruplar arasında kısa süreli sözlü ve taşlı saldırı eylemi gerçekleştiği, güvenlik kuvvetlerinin müdahalesi sonucu eylemci gruba tepki amacıyla toplanan öğrencilerin olay mahallinden uzaklaştırıldığı, taşlı saldırı eyleminde herhangi bir yaralanma ve maddi hasarın meydana gelmediği, basın açıklaması, yürüyüş ve taşlı saldırı eyleminin kameralarla kayda alındığı, bu kayıtlara ilişkin DVD inceleme ve tespit tutanağına göre sanıkların ellerinde taş olduğunun tespit edildiği, mahkeme huzurunda dinlenilen tüm tanıkların olaylarda kolluk kuvvetlerine ya da güvenlik görevlilerine karşı sanıkların da içinde bulundukları grubun bir saldırısının bulunmadığını ifade ettikleri ve sanıkların da bu yönde savunma yaparak atılı suçlamaları kabul etmedikleri dosyada;
Olaylara ilişkin görüntülerin Genel Kurulumuzca incelemesinde sanık savunmalarının aksini gösterir şekilde güvenlik görevlilerine ya da kolluk kuvvetlerine karşı taşlı saldırı gerçekleştirdiğine dair bir tespitin yapılamadığı, sanıkların kendilerine karşıt görüşlü öğrenciler tarafından atılan taşları karşı tarafa attıklarına ilişkin savunmada bulundukları görülmüştür.
5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunlu olduğundan maddi gerçeğin kanıtlanması açısından tutanak tanıklarının dinlenilerek beyanlarına göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırmayla hüküm kurulduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama ve onama kararlarının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, görevi yaptırmamak için direnme suçuna ilişkin eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçuna ilişkin ise görevi yaptırmamak için direnme suçunun sabit olmadığının kabul edilmesi hâlinde ceza verilemeyeceğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükümde eksik araştırmanın bulunmadığı,
Düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
Ulaşılan bu sonuç karşısında sanıklara atılı suçların unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığına ilişkin uyuşmazlık bakımından bir değerlendirme yapılmamıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇE İLE KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 28.12.2016 tarihli ve 5429-7520 sayılı, sanıklar ... ve ...'ın silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin ONAMA ve görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin DÜZELTİLEREK ONAMA kararlarının KALDIRILMASINA,
3- İzmir (Kapatılan) 10. Ağır Ceza (CMK’nın mülga 250. maddesiyle görevli) Mahkemesinin 12.06.2013 tarihli ve 157-89 sayılı hükmünün; görevi yaptırmamak için direnme suçundan eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan ise görevi yaptırmamak için direnme suçunun sabit olmadığının kabul edilmesi hâlinde sanıklar hakkında ceza verilemeyeceğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.