"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanıklar ... ve ...'in beraatlerine ilişkin Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.09.2012 gün ve 101-179 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı ve katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 23. Ceza Dairesince 01.06.2016 gün ve 8887-7010 sayı ile;
“...Katılan ile sanıklar arasında suça konu bağımsız bölümün devri konusunda haricen yazılı şekilde sözleşme yapıldığı, bu sözleşmenin yapıldığı sırada suça konu bağımsız bölümün sanıklardan Seçkin'in bacanağı tanık Ergün adına kayıtlı olduğu, tanık Ergün'ün daha önceki bir tarihte suça konu bağımsız bölümün parasını sanıklara ödeyerek tapuda devir aldığı ve bu bağımsız bölümün devri veya satışı için sanıklara herhangi bir talimat vermediği, dolayısıyla sanıkların kendilerini en başından itibaren devir edemeyeceklerini bildikleri bağımsız bölümün maliki gibi katılana tanıtıp, bu şekilde davranarak, katılanı kandırmak suretiyle haricen satış sözleşmesi düzenledikleri ve bu satış sözleşmesi karşılığında da katılandan 72.000 Lira almalarına rağmen tapuda devir işlemini yapmamak suretiyle haksız menfaat temin ettiklerinin anlaşılması karşısında, sanıkların tacir veya şirket yöneticisi olan kişilerin ticari faaliyetleri sırasında dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetleri yerine oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 26.09.2016 gün ve 253-275 sayı ile önceki hükümlerde direnmiştir.
Bu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.12.2016 gün ve 393456 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanunun 36. maddesiyle değişik CMK'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, 30.12.2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.12.2016 gün ve 398 sayılı kararı ile Yargıtay 23. Ceza Dairesinin kapatılması nedeniyle aynı karar uyarınca bu Daireye ait işlerin devredildiği Yargıtay 15. Ceza Dairesince 28.03.2017 gün ve 14225-8288 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanıkların beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, sanıkların aleyhine olan bozma kararından sonra yapılan yargılamada, sanık ...'a bozma ilâmı ve duruşma günü davetiyesinin tebliğ edildiği, sanık ... adına çıkarılan davetiyenin ise bilâ ikmal iade edildiği, mahkemece sanıklardan aleyhe olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan, önceki hükümlerde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı, sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK'nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.09.2016 gün ve 253-275 sayılı direnme hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.