Logo

Ceza Genel Kurulu2017/52 E. 2017/348 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığa atılı özel belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı ve yerel mahkemenin direnme kararının usulüne uygun verilip verilmediği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Aleyhine bozma kararı verilen sanığın savunma hakkı gözetilerek beyanının alınması gerektiği, bu husus gözetilmeden verilen direnme kararının usule aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Mahkemesi :Asliye Ceza

Özel belgede sahtecilik suçundan sanığın beraatine ilişkin, İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.09.2011 gün ve 411-1204 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 16.06.2015 gün ve 12423-27095 sayı ile;

“Özel belgede sahtecilik suçunun oluşumu için sahte özel belgenin düzenlenmesi ya da gerçek bir özel belgenin değiştirilmesi yeterli olmayıp, suçun tamamlanması veya oluşması için zorunlu kurucu unsur olarak sahte özel belgenin hukuki sonuç doğuracak şekilde kullanılması gerekmektedir. Kendisi tarafından bizzat düzenlenmemiş olsa dahi başkası tarafından sahte olarak düzenlendiğini bilen bir kişinin bu belgeyi bilerek kullanması da özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacaktır. Somut olayda, sanığın suça konu tarihsiz, imzasının katılana ait olmayıp kime ait olduğu tespit edilemeyen belgeyi İş Mahkemesine açmış olduğu hizmet tespiti davasında delil olarak sunarak kullandığının anlaşılmasına göre; belgenin içeriği itibarıyla eylemde doğrudan menfaati bulunan sanığa yüklenen özel belgede sahtecilik suçunun tüm unsurlarıyla oluşup sübuta erdiği ve mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden dosya kapsamına uymayan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraatine hükmolunması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi ise 10.09.2015 gün ve 492-563 sayı ile;

"Davaya konu belgede herhangi bir tarih bulunmaması nedeni ile belgenin iğfal kabiliyeti bulunmadığından" bahisle Özel Daire bozma ilamına direnmiş ve sanığın önceki hükümdeki gibi beraatine karar vermiştir.

Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.11.2015 gün ve 348028 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 1042-1009 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 30.01.2017 gün ve 104-462 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı özel belgede sahtecilik suçunun yasal unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanığa bozma ilamı ve duruşma gününün tebliğ edildiği, sanığın tebliğe rağmen duruşmaya gelmemesi üzerine sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan, müdafiin dinlenilmesi ile yetinilip önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

1412 sayılı CMUK'nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.

Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK'nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK'nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.09.2015 gün ve 492-563 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.06.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.