"İçtihat Metni"
İTİRAZ
İtirazname No : 2016/392381
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 12. Ceza
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 137-268
I. HUKUKİ SÜREÇ
Taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 85/2. maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.04.2013 tarihli ve 250-74 sayılı hükmün, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 25.02.2015 tarih ve 4462-3456 sayı ile; "...Dosya içinde mevcut iş müffetişi tarafından düzenlenen ve iş yerine ait geçmiş teftişlere yapılan atfa göre, 2010 yılında aynı iş yerinde meydana gelen iş kazası sonrasında 06.10.2010 tarihinde yapılan teftiş nedeniyle düzenlenen raporda; iş yerine ait döner fırın II tabir edilen 4x4 metre ebatlarında ve 80 metre uzunluğundaki tünelin iç kısımlarındaki reflakter tuğlalarının sökülmesi ve yerine yenilerinin döşenmesi işi yapılmakta iken işçilerin çalışmakta oldukları iskelenin üzerine yukarıdan beton parçalarının düşerek 2 işçinin öldüğü 1 işçinin yaralanması ile sonuçlanan olayın gerçekleştiğinin bildirilmesine göre; sözü edilen iş yerine ait iş teftiş dosyası getirtilip, yukarıda anlatılan ve sanıklarca benimsenen metodun eleştirilip terkedilmesi gerektiği ve alınması gerekli önlemlere ilişkin uyarıları içerip içermediği açıklığa kavuşturulup sanıkların önceki olay tarihinde de aynı fabrikada görevli olup olmadıkları belirlenip, aynı uyarıların yapıldığının belirlenmesi hâlinde olayda bilinçli taksirin koşullarının oluşup oluşmadığı karar yerinde tartışılıp sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesince 06.09.2016 tarih ve 137-268 sayı ile sanığın bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan TCK’nın 85/2 ve 22/3. maddeleri uyarınca 2 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin verilen hükmün, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 26.12.2017 tarih, 13065-10907 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş;
Daire Üyeleri ....; "Olayımızda işletme müdürü, üretim şefi, döner fırın sorumlu mühendisi ya da usta başının liyakatsiz olduğu, teknik bilgi ve becerilerinin yetersiz bulunduğu yönünde bir iddia olmadığı gibi döner fırın tamiratı için eksik güvenlik malzemesi olduğu ve bunun ikmali için işletme müdürlüğünden, üretim şefinden ya da döner fırın sorumlu mühendisinden genel müdürlük nezdinde yazılı veya sözlü talepte bulunulduğuna dair bir iddianın varlığından da bahsedilmemiştir.
Kazanın oluşumuna ilişkin alınan bilirkişi raporlarında da, döner fırın tuğla değişim işinde teknik olarak kabul edilen yöntemlerden daha az güvenli olanının olayının meydana geldiği fırında uygulandığı belirtilmiş, ancak yapılanın tamamen teknik kurallara aykırı olmadığı ama emniyet ağı gibi bazı önlemlerin alınması hâlinde kazanın önlenebileceği belirtilmiş ise de emniyet ağının çalışılan alanın üstünü koruyabileceği fakat kazada çöken tuğlaların doğrudan çalışan işçilerin üzerine düşmediği, çalışılan alanın arkasında bekleyen mühendis ve işçinin üzerine düştüğü belirtildiğinden bilirkişi raporlarında bu konuya bir açıklık ta getirilmemiştir.
Tanık olarak dinlenen işçilerin tamamı gerekli eğitimin verildiğini, teçhizat ve güvenlik aparatlarının tam olduğunu ifade etmişlerdir. Fırının soğutulma derecesinde bir yanlışlık olduğu ya da teknik ayrıntılara dikkat edilmediği hususlarında bilirkişilerce de saptanmış bir noksanlık ya da ihmal iddiası da varit değildir. Fırın tamirinde görevli işçilerin bu işte tecrübeli ve deneyimli olduğu konusunda da bir tereddüt bulunmamaktadır.
Ceza Hukukumuz taksirli suçlarda kusur sorumluluğunu getirmiştir. Ancak kusur sorumluluğunun alanını sürekli olarak genişletilmesi özellikle çok personel istihdam eden işveren ve vekillerini zor durumda bırakacak, işçi çalıştırmak yerine sürekli hizmet satın alma suretiyle taşeronluğu teşvik ederek iş sağlığı ve iş güvencesini asgari düzeye indirecek ya da yatırımcı bu sorundan kurtulmak için yatırımdan kaçınacak veya yatırımlarını yurt dışına taşımak zorunda kalacaktır.
Kusur durumu belirlenirken hangi sebeple kusur izafe edildiği somut verilere göre belirlenmelidir. Olayımızda olduğu gibi daha önce aynı iş yerinde benzer kazalara rastlandı bu nedenle sorumluluğun beşinci basamağa (usta, fırın mühendisi, üretim şefi, işletme müdürü, nihayetinde genel müdür) kadar izafe edilmesi ceza hukukunun temel felsefesine de uygun düşmemektedir. Aksi halin kabulü durumunda daha önce benzer kazalar yaşanan Türkiye çapında faaliyet gösteren holding yöneticilerinin her kazadan sorumlu tutulması ve cezalandırılması gerekir ki bunun hukuken kabulü mümkün değildir.
Sanık ...’ın Aşkale Çimento Fabrikaları A.Ş’nin genel müdürü (CEO) su konumunda olduğu, Aşkale Çimento Fabrikaları A.Ş.'nin beş adet fabrikadan müteşekkil bulunduğu, döner fırın içindeki tuğlaların sökümü esnasında oluşan kazanın Aşkale’deki fabrikada meydana geldiği, kazada biri mühendis, biri işçi iki kişinin öldüğü, kazanın meydana geldiği fabrikada genel müdür olan sanık ...’ın maiyetinde sırasıyla bir işletme müdürü, bir üretim şefi, bir döner fırın mühendisi ve bir ustabaşı bulunduğu, bunlardan ustabaşı ve mühendisin vefat ettiği, işletme müdürü ve üretim şefinin kusuru nedeniyle tecziyelerine karar verildiği izlenmiştir.
Dairemizin istikrarlı kararlarında da zikredildiği üzere üst işveren veya vekilinin meydana gelen kazalardan sorumlu tutulabilmesi için iş güvenliği ve iş sağlığını koruyacak ve takip edecek alt kadroları oluşturmama şartı aranmaktadır. Eğer bu şartlar gerçekleşmiş ama bu birimlerce hazırlanan raporlar ya da uyarılar dikkate alınmaması nedeniyle kaza meydana gelmiş ise ancak bu halde işveren ya da vekilinin sorumluluğuna gidilmektedir.
Olayımızda işverenin kusursuz sorumluluğu dikkate alınarak ölenlerin yakınlarının zararının giderilmesi yoluna gidilmesi gerekirken sürekli ceza hukukunun alanının genişletilmesi ceza hukuku felsefesine de aykırılık oluşturmaktadır." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 09.04.2018 tarih ve 392381 sayı ile; "Sanık ...’ın Aşkale Çimento Fabrikaları A.Ş’nin genel müdürü (CEO) su konumunda olduğu, Aşkale Çimento Fabrikaları A.Ş.'nin beş adet fabrikadan müteşekkil bulunduğu, döner fırın içindeki tuğlaların sökümü esnasında oluşan kazanın Aşkale’deki fabrikada meydana geldiği, kazada biri mühendis, biri işçi iki kişinin öldüğü, kazanın meydana geldiği fabrikada genel müdür olan sanık ...’ın maiyetinde sırasıyla bir işletme müdürü, bir üretim şefi, bir döner fırın mühendisi ve bir ustabaşı bulunduğu, bunlardan ustabaşı ve mühendisin vefat ettiği, işletme müdürü ve üretim şefinin kusuru nedeniyle tecziyelerine karar verildiği görülmektedir.
Yüksek Dairenizin istikrarlı kararlarında da zikredildiği üzere üst işveren veya vekilinin meydana gelen kazalardan sorumlu tutulabilmesi için iş güvenliği ve iş sağlığını koruyacak ve takip edecek alt kadroları oluşturmama şartı aranmaktadır. Eğer bu şartlar gerçekleşmiş ama bu birimlerce hazırlanan raporlar ya da uyarılar dikkate alınmaması nedeniyle kaza meydana gelmiş ise bu durumda işveren ya da vekilinin cezai sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmektedir.
Maddi olayda, işverenin kusursuz sorumluluğu dikkate alınarak ölenlerin yakınlarının maddi ve manevi zararının giderilmesi yoluna gidilmesi gerekirken, sanığın cezai sorumluluğuna yönelinmesi ceza hukukunun alanının genişletilmesi ceza hukuku felsefesine de aykırılık oluşturmaktadır.
Bu itibarla, sanık ...'ın kusursuz sorumluluğu dikkate alınarak hukuki sorumluluğunun söz konusu olduğu, ceza hukuku yönünden cezai sorumluluğunun bulunmadığı nedenle sanık ... hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği" görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 20.12.2018 tarih, 3544-12495 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
Taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan inceleme dışı sanık ... hakkında verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak; inceleme dışı sanık ... hakkında aynı suçtan verilen mahkûmiyet hükmü düzeltilerek ise düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taksirle birden fazla kişinin ölümü ve bir kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan olayda sanığın kusurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Olayın meydana geldiği Aşkale Çimento A.Ş'de sanığın genel müdür, hakkında verilen mahkûmiyet hükmü onanmak suretiyle kesinleşen inceleme dışı sanık ...'in fabrika işletme müdürü ve hakkında verilen mahkûmiyet hükmü düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşen inceleme dışı sanık ...'nin ise üretim şefi olarak çalıştığı, olay tarihinden iki gün önce çimento fabrikasındaki 54 metre uzunluğunda, 4,20 metre iç çapında, 1.850 dereceye kadar ısıtılan döner fırın ünitesinin arıza vermesi üzerine onarımının yapılması amacıyla fırının soğumaya alındığı, bir gün süreyle soğumaya bırakılan arızalı fırının içerisinde onarım işlerine başlandığı, fırının henüz tam anlamıyla soğumadığının görülmesi üzerine kısa periyotlar ile ikişer kişi olacak şekilde onarım işinin yapılmasına karar verildiği, olay günü saat 08.30 sıralarında onarım için çimento fabrikasında mühendis olarak çalışan ölen ..., aynı fabrikada işçi olarak çalışan ölen ... ile tanık ...'in fırın içerisine girdikleri, mühendis olan ölen ...'ın işçilerin yanında emniyet amacı ile bulunduğu, olay yeri tespit tutanağına göre sıcaklığı yüksek olan ve aydınlatma imkanları yetersiz olduğu belirlenen döner fırınının ünitesinin içerisindeki kalınlığı 50 cm olan mangazit yapılı, birbirine geçmeli ve her birinin ağırlığı 7 kg olan, sürtünme ile aşınıp yerinden çıkan veya aşınan tuğlaların hilti makinesi ile taban çürütülerek tuğla boşlukları açılarak ilerleme metodu ile tuğlaların sökümünün yapılmaya başlandığı, tanık Fetullah'ın hilti denilen alet ile söküm yaptığı, ölen ...'in ise tanık Fetullah'ın rahat çalışması için makinenin önündeki ufak parçaları toparladığı, bu şekilde fırın içerisinde çalışma yapıldığı sırada tavandaki tuğlaların fırının içerisine ve içerde bulunan ölenler ... ile tanık Fetullah’in üzerine düştüğü, meydana gelen ve gelişen olay neticesinde ...’in hayatını kaybettiği, tanık Fetullah’ın ise yaralandığı,
Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından düzenlenen 28.05.2012 tarihli rapora göre; 54 metrelik tünel şeklinde uzanan klineçer fırını iç kısmına yukarıdan aşağıya ve çalışma alanına tutunamayarak düşebilecek ve tehlikeli olabilecek tuğla parçalarına karşı emniyet olarak üste ağlar veya çatılı iş iskelesi kullanılmadan çalışmaya izin verilmemesi gerektiği, tehlikeli alanlara girme yetkisi olan kişilerin korunması için üstü kapalı çelik geçit veya çelik kafesli güvenlik tüneli kullanılabileceği, fırının iç kısmında yıllardır hilti ile taban çürütülerek ve 4-5 metrelik zeminde tuğla boşlukları açılarak ilerleme metodu uygulandığını, bu hızlı ve riskli metod yerine daha yavaş ancak daha güvenli olan karşıdan şişle vurularak tek sıra sökme metodu kullanılarak ve uzun, tehlikeli boşluklar açılmadan güvenli tuğla sökümü işlemi yapılmadığı, bu konuda yeterli iş güvenliği tedbiri almayan ve yapılan çalışmayla ilgili iş eğitimini sağlamayan iş verenin kusurlu olduğu, meydana gelen kazada daha önceden kullanılan tehlikeli çalışma yöntemi konusunda uyarılmayan, risksiz çalışma yöntemleri hususunda eğitilmeyen kazazedelerin meydana gelen olayda kusurlarının bulunmadığı, ölen ...’ın olayda kontrol görevini yerine getiren mühendis olduğunu, ancak hızlı çalışma yöntemi yerine tehlikesiz çalışma yöntemlerinin uygulanması konusunda kendisine talimat verilmediğini, yıllardır aynı yöntemle fırın için söküm işlemi yapıldığını, meydana gelen olayda kazazedeler veya üçüncü bir kişinin kasti bir hareketi ya da ağır bir kusurunun bulunmadığı,
Soruşturma evresinde kimya mühendisi, makine mühendisi ve hukukçu tarafından düzenlenen 09.04.2012 tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre; işletmelerde gerekli önlemlerin alınması, düzenli olarak kendi bünyelerinde mesleki eğitimlerin tekrarlanması, iş mahallerinde uyarıcı levhaların bulunması, iş ile ilgili gerekli ekipmanların bulunması ve çalışanlara yapılan iş esnasında gerekli önlemleri almak şeklindeki işlerin işveren veya işveren vekilinin sorumluluğu altında olduğu,
Dosya içeriğinde bulunan ifade ve görüntülerden olayın, taban tuğlalarının çürütülerek sökümü ve hiltinin meydana getirdiği titreşimler nedeni ile askıda kalan tavandaki tuğlaların destek bulamayarak dökülmesi sonucu meydana geldiği, 4.20 metre yüksekten düşebilecek yaklaşık 8-10 kg ağırlığındaki tuğlaların vereceği zararın baretler yardımıyla önlenemeyeceğinin açık olduğu, ölenlerde oluşan yanıklardan fırının yeterince soğutulmadığının anlaşıldığı, fırının sıcak olmasının yaralanmanın artması yanında çalışanların dikkat eksikliğine neden olacağı kanaatini oluşturduğu,
Bu değerlendirmeler doğrultusunda, işveren vekili ve üretim sorumlularının fırının yeterince soğumasını beklememeleri, askıda bulunan malzemenin düşmesi durumunda vereceği hasarı önleyecek önlemleri almamaları, üretim elemanlarını askıdaki malzemenin altında çalışmamaları konusunda uyarmamaları ve askıdaki malzemenin altında çalışmalarına engel olmamaları nedeniyle asli kusurlu oldukları; kaza geçiren üretim elemanlarının ise daha önce bu tip onarım işinde çalışmaları, iş güvenliği eğitimi almalarına rağmen askıdaki malzeme altında ve yetersiz güvenlik ekipmanları ile çalıştıkları için tali kusurlu oldukları,
Soruşturma evresinde inşaat mühendisi, makine mühendisi ve iş güvenliği uzmanı tarafından düzenlenen 16.08.2012 tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre; firmanın kurumsal yapısı gereği iş güvenliği eğitimlerinin verildiği, çalışan mühendisler, üretim müdürü ve genel müdürlerin arızadan haberlerinin olduğu ve fırın tamiri için tüm hazırlıkların yapıldığı, ancak fırın içindeki sıcaklığın düşürülmesi için bekleme süresinin yeterli olmadığı, çalışılan yerin kapalı mekan olması nedeniyle ara kablosu ile fırın içinin yeterli aydınlatması yapılmadan önceden yapıldığı gibi tuğla söküm işlerine devam edildiği, iş güvenliği eğitimleri sadece iş sağlığı güvenliği eğitimcilerinin vereceği klasik teorik eğitimlerle yapılmaması gerektiği, yapılan işin ağır ve tehlikeli işler sınıfında olması nedeniyle yeterli ehliyete sahip iş güvenliği uzmanının işletmede görevlendirilmesi, iş yerinde risklerin belirlenmesi, işçilerin emniyetli çalışması için işveren vekilleri ile koordinasyon hâlinde işçilere eğitim verilmesi, işçilerin eğitilip verilen eğitimlerin alışkanlık hâline getirilmesi gerektiği, iş yerinde risklerin belirlenmesinde verilen eğitimlerin çalışanlar üzerinde alışkanlık hâline getirilmesinde ihmalin bulunduğu,
Fırın içindeki sıcaklığın hâlen yüksek olması nedeniyle çalışanların ikişerli grup hâlinde fırına girip tabandan itibaren tuğlaları hilti ile çürüterek iş yapmaya çalıştıkları, silindirik yüzeye sahip alanda tabandan itibaren tuğlanın çıkartılması tavandaki tuğlaların askıda kalmasına ve tutunacağı yer kalmayan tuğlaların blok hâlinde birden çökmesine neden olduğu,
Ölenlerin her ikisinde de yanığa bağlı ölüm meydana geldiği, bu bulgulara göre, fırının işçilerin çalışacağı sıcaklığa kadar yeterince soğutulmadan bakım onarımına başlanıldığı, işçilerin bir an önce işi yapıp bitirmek için acele ettikleri, kemer tekniğine göre birbirine kilitli döşenmiş tuğlaların çıkarılmasının tavandan itibaren çıkarılmadığı, tabandan itibaren çıkarılmaya çalışıldığı, aynı kömür çıkartılmasında kullanılan tekniklerde olduğu gibi seyyar tahkimat yapılması tavandan itibaren tuğlaların çıkarılmasının işçinin tuğlayı tavandan çıkarırken kendisini tahkimatlı alanda (güvenli alanda) tutarak tuğlanın düşmesi hâlinde işçiler korunmuş olacağını, kazada olduğu gibi tabandan itibaren yapılan tuğla çıkarılmasının tamir işinde profesyonellikten uzak bir yöntem ve kazanın sebebiyet unsurlarının başında olduğu, açıklanan bu nedenlerden dolayı olayın gerçekleşmesinde işveren vekili sanık ile inceleme dışı sanıkların tali kusurlu; mühendis olan ölen ...’ın, aldığı eğitim ve görevi gereği tuğlanın tabandan itibaren alınmayacağını, alınması hâlinde tavandaki tuğlaların mesnetsiz askıda kalacağını bilmesi ve tuğlaların düşeceğini tahmin edip kendisi ve diğer çalışanların emniyetli alanda çalışmasını sağlamadan çalışmaya devam ettirmesi nedeniyle asli kusurlu; ölen ...’in ise tecrübeli işçi olduğu, tuğla söküm işleri sırasında tedbirsizliği ve dikkatsizliği nedeniyle emniyetli alanda durmaması asli kusurlu olduğu,
Kovuşturma evresinde inşaat mühendisi, makine mühendisi ve mden mühendisi ve iş güvenliği uzmanı tarafından düzenlenen 23.05.2016 tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre; Aşkale Çimento Fabrikasında suç tarihinden önce 11.08.2010 tarihinde meydana gelen iş kazasının, dikey konumda olan ön ısıtıcı binasındaki gaz hattı içerisinde iskele kurulumu ve anker kaynatılması çalışmaları sürdürülürken meydana geldiği, bu dosyaya ilişkin 11.02.2012 tarihli kaza olayının ise, yatay konumda olan döner fırının içerisinde hilti ile tabandan tuğla sökümü çalışmaları sürdürülürken meydana geldiği anlaşıldığından, iki kaza olayındaki çalışma usullerinin birbirinden farklı olduğu, gerçekleşen kaza olaylarında yapılan çalışmalar dikkate alındığında, yapılan çalışmalardaki usul ve esaslar ile teknik yönden bir illiyet bağının olmadığı, görülmekte olan iş kazasının meydana geliş şekli itibarıyla öngörülebilir nitelikte bir iş kazası olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...; ölen eşi ... ile birlikte Aşkale Çimento fabrikasında çalıştıklarını, olay esnasında kendisinin de fabrikada bulunduğunu, koşuşmalar olduğunu görünce ölenin bulunduğu yere doğru gittiğini, olayda kusuru bulunan sanıklardan şikâyetçi olduğunu,
Katılan ...; olayı görmediğini, kardeşi olan ...’ın ölümünden sorumlu olan sanıklardan şikâyetçi olduğunu,
Katılan ... ve ...; olayı görmediklerini, oğulları olan ...’ın ölümünden sorumlu olan sanıklardan şikâyetçi olduğunu,
Tanık ...; olay günü aynı ekiple kazanın olduğu yerde çalıştığını, fırın içerisinde tuğla sökümü yaptıklarını, hilti ile kendisinin de çalıştığını, kazanın olduğu esnada içeride altı kişi olduklarını, dışarıda da diğer arkadaşlarının bulunduğunu, sırayla söküm işi yaptıklarını, bu iş için toplam 20 kişi görevlendirildiğini, tuğla değişiminin rutin yapılan bir işlem olduğunu, iş güvenliği için gerekli bütün malzemelerin mevcut olduğunu,
Tanık ...; olay günü tuğla sökümünde görevli olduğunu, fırının içerisinin sıcak ve yorucu olduğu için 15-20 dakikada bir değişim yaptıklarını, fırından dışarı çıktıklarında kazanın meydana geldiğini, çalışanlarda iş güvenliği açısından bütün malzemelerin bulunduğuna,
Tanık ...; olay günü fırın içerisinde görevli olarak çalıştığını, kaza olduğu esnada fırın içerisinde 5-6 kişi olduğunu, sırayla fırın içerisindeki tuğla değişimi yaptıklarını, ölenler mühendis ... ve işçi Kadir’in kendisinin bir adım kadar önünde olduklarını, tuğlaların büyük bir kısmının onların üzerine çöktüğünü, bir kısmının da kafasına ve vücuduna geldiğini, kendi imkanlarıyla dışarı çıktığını, iş güvenliği için gerekli bütün malzemelerin olduğunu,
İnceleme dışı sanık ...; olayın gerçekleştiği fabrikada işletme müdürü olarak görev yaptığını, olaydan bir gün önce üretim şefinin fırında kızarıklık olduğunun söylemesi üzerine kazanın meydana geldiği fırına gittiğini, arızayı gördükten sonra genel müdür olan sanığa konu hakkında bilgi verdiğini, aynı gün fırını durdurarak soğumaya aldıklarını, kazanın meydana geldiği gün fırının soğuduğunu gördüğünü ve kendisine bağlı olan üretim şefliği, bakım şefliği, elektrik bakım şefliği, koruyucu bakım şefliği ve bu birimlerin şefleri ve mühendisleri ile arıza durumlarında toplantı yaptıklarını, toplantıda konu hakkında ne gibi işlemler yapabileceklerini konuştuklarını, kazanın meydana geldiği gün sabah 07.00’de üretim şefi inceleme dışı sanık ...’nin kendisini arayarak fırının soğuduğunu ve çalışmanın başlayabileceğini söylediğini, arızanın bulunduğu fırında çalışacak olan işçilerin gerekli emniyet tedbirlerini aldıklarını gördüğünü, daha sonra genel müdürleri olan sanığın da döner fırın bölümüne geldiğini, olay yerinde bulunan ölen ..., vardiya amiri tanık ..., inceleme dışı sanık ..., kendisi ve genel müdürleri olar sanığın fırın içerisine girerek yapılacak çalışmayı yerinde gördüklerini, olay günü fırında ve çalışacak kişiler için gerekli tüm güvenlik tedbirlerinin alındığını, işlerinde tecrübeli ve deneyimli olan ölenlerin fırın içerisine girdiklerini bir süre sonra da kazanın meydana geldiğini, kazada kimsenin sorumlu olmadığını, bu kazanın önlenemeyeceğini, her şeyin 2-3 saniye içerisinde meydana geldiğini,
İnceleme dışı sanık ...; yaklaşık 10 aydır Aşkale Çimento fabrikasında çalıştığını, olaydan bir gün önce fırınlardan birisinde kızartı meydana geldiğini, ilgili yetkililerle görüşerek bu arızanın giderilmesi için gerekli toplantı ve görüşmeleri yaptıklarını, fırının soğutulduğunu, fırının soğutularak elverişli ortamın oluşturulduğunu, aynı gün vardiyayı devralan ölen ... ile birlikte döner fırın içerisine girdiklerini, fırının soğuduğunu, içerde çalışılacak ortamın oluştuğunu gördüklerini, bunun üzerine işletme müdürleri olan inceleme dışı sanık ...'e bilgi verdiklerini, adı geçen inceleme dışı sanığın sanık ile birlikte olay yerine geldiğini, o sırada olay yerinde ölen ... ve diğer işçilerin de bulunduğunu, fırında çalışacak kişiler için gerekli tüm güvenlik tedbirlerinin alındığını, işlerinde tecrübeli ve deneyimli olan maktullerin fırın içerisine girdiklerini, bir süre sonra da kazanın meydana geldiğini, kazadan kimsenin sorumlu olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık kollukta; Aşkale Çimento Sanayi Türk Anonim Şirketinde genel müdür olarak çalıştığını, işletme müdürü inceleme dışı sanık ...’in fabrikanın döner fırın bölümde kızartı meydana geldiğini ve sistemin arıza verdiğini bu sebeple döner fırını durdurarak gerekli tamiratın yapılması gerektiğini kazadan bir gün önce kendisine bildirdiğini, fırın işletme müdürünün emri ile döner fırının aynı gün durdurularak gerekli onarım için soğutmaya alındığını, kazanın meydana geldiği gün fırın soğuduktan sonra daha önce bu konuda çalışan ve işinde uzman olan belirli ekiplerce tuğla söküm işleminin başladığını, olay günü saat 7.30'da rutin her gün yaptığı gibi üniteleri kontrol amaçlı olayın meydana geldiği döner fırın bölümüne gittiğini, çalışanların iş emniyet malzemelerinin tamam olduğunu ve kapalı yere giriş emniyetlerini aldıklarını ve fırının soğuduğunu, çalışmaya elverişli olduğunu gördüğünü, bizzat fırının içine girip fırında çalışan arkadaşların emniyet tedbirlerini alarak çalışıp çalışmadığını kontrol ettiğini, olay yerinde bulunan ölen mühendis ... ve vardiya amiri tanık ... ile inceleme dışı sanıkların kendisine fırında ne işlem yapılacağını tarif ettiklerini, bu sırada fırında kaza geçiren işçilerinde yanlarında bulunduğunu, kontrolden sonra "Kolay gelsin.", diyerek olay yerinden ayrıldığını, 10-15 dk sonra bakım ve onarım yapılan döner fırında kaza olduğu bilgisini duyar duymaz kaza yerine gittiğini, 32 yıllık çimento sektöründeki iş hayatında ve de 22 yıllık Aşkale Çimento Fabrikasındaki yöneticilik çalışma sürecinde ilk defa bu şekilde bir kazanın meydana geldiğini, kusurunun bulunmadığını,
Savcılıkta; genel müdür olarak görev yaptığı Aşkale Çimento fabrikasının beş ayrı çimento fabrikasından oluştuğunu, kendisinden sonra işletme müdürü ve üretim şefi olarak inceleme dışı sanıkların, döner fırın ünitesinden ise mühendis olarak görev yapan ölen ...’ın sorumlu olduğunu, kendisinin de zaman zaman söz konusu ünitenin çalışmalarını bizzat başında bulunmak suretiyle kontrol ettiğini, işçilerin gerekli iş güvenlik tedbirlerini alıp almadığı ve iş emniyet malzemelerinin bulunup bulunmadığı hususlarında gerekli kontrolleri yaptığını, olay günü yaptıkları kontrollerde de herhangi bir eksiklik tespit etmediklerini, olay günü saat 07.30'da iş yerine gelip üniteleri kontrol amaçlı dolaştığını, döner fırın ünitesini de bu amaçla gidip gördüğünü, çalışanların iş emniyet malzemelerini kontrol ettiğinde bir noksanlık saptamadığını, döner fırın ünitesinin bilirkişi raporunda belirtildiği gibi 1.800 derecede değil, 1.300-1.400 derece sıcaklıkta çalıştığını, döner fırına kendi sacını korumak için ateşe dayanıklı 20 cm. kalınlığında tuğlalar örüldüğünü ve tuğlaların zaman zaman değişik nedenlerden dolayı düşebildiğini, bu nedenle döner fırın sacının kızardığını, böyle durumlarda döner fırının durdurulup hasar alan bölgenin tamiri gerektiğini, işletmenin özelliğine göre bu sorunun 2-3 ayda bir tekrarlandığını, bunun bütün döner fırın ünitelerinde karşılaşılabilecek rutin bir sorun olduğunu, döner fırın ünitesinin kış aylarında yaklaşık 10 saat, yaz aylarında da yaklaşık 15 saat durdurulmak suretiyle soğutulduğunu, bundan sonra da içerisine girip sorumlu mühendisin kontrol yaptığını, sıcaklığı uygun bulduğunda tamir için gerekli çalışmaları başlattığını, döner fırının içerisinde hasar onarım çalışması yapılması amacıyla bir aletle sıcaklık ölçümü yapılmadığını, bunun bir standart derecesinin olmadığını, işçilerin çalışabileceği sıcaklığa kadar düştüğünde çalışmaların başlatıldığını,
Bozma sonrasındaki savunmasında; kaza tarihinde şirkete ait beş ayrı fabrikanın müdürü olduğunu, raporlarda belirtilen kafesin Van Çimento Fabrikasında olduğunu, kafesin bulunduğuna dair yazının gelmesi üzerine derhal Aşkale Çimento'ya bu kafesin getirtilerek kullanılması talimatını verdiğini, ancak bunu yapması gereken kişinin ölen ... olduğunu, kafesin fiilen çalışan kişiyi koruyan bir alet olduğunu, yanında dikilen ya da yanlış yerde duran kişiyi korumadığını, vefat edenlerin çalışan kişi durumunda olmadığını,
Savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Kural olarak suç yalnızca kastla işlenebilir. Ancak kanunda açıkça gösterilen hâllerde taksirle de işlenebileceği kabul edilmiştir. Failin cezalandırılabilmesi için, kanunda açık bir düzenleme bulunmasının zorunlu olduğu istisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, TCK'nın 22/2. maddesinde; "Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi" şeklinde tanımlanmıştır.
Arapça kusur kökünden türetilmiş bulunan taksir; kısaltma, bir işi eksik yapma, bir şeyi yapabilirken çekinip yapmama, kusur etme, kabahat ve günah anlamlarına gelmektedir (Kayıhan İçel, Ceza Hukukunda Taksirden Doğan Sübjektif Sorumluluk, Cezaevi Matbaası, İstanbul 1967, s. 22). Hukuki anlamda ise; neticenin fail tarafından öngörülebilir olduğu hâlde öngörülmemesi şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, öngörüldüğü hâlde istenmemesi şeklinde de olabilir. (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-Ahmet Caner Yenidünya, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, 2. Baskı, c. 1, s. 590).
Taksir, öğreti ve yargısal kararlarda; "Failin suç tipindeki neticeye yönelik kast içinde olmadan, fakat zorunlu olduğu özeni gösterdiği takdirde neticenin meydana gelmesi mümkün bulunmayan hallerde, tespit edilmiş suç tipini hukuka aykırı olarak ihlal etmesi; bir kimsenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmak suretiyle istemediği ve fakat öngörülebilir bir neticeyi gerçekleştirmesi." şeklinde tanımlanmıştır (Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, İstanbul 1992, c. 2, s. 336; Turan Tufan Yüce, Türk Ceza Hukuku Temel Kavramları, Turhan Kitapevi, Ankara 1984, s. 59; Faruk Erem, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Seçkin Yayınevi, Ankara 1993, c. 1, s. 508; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler Seçkin Yayınevi, Ankara 2014, 7. Baskı, s. 172; Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, 8. Baskı, s. 318; Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, İstanbul 2015, 4. Baskı, s. 254).
Suçun manevi unsurlarından olan kast gibi taksirde de, birlikte yaşamanın getirdiği kurallara uyulmaması söz konusudur. Toplumsal hayatta belli faaliyetlerde bulunan kişilerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar birlikte yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi, devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç, bu kuralların ihlâl edilmesi sonucu belirir. Taksirli suçta fail; dikkatli, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için ceza yaptırımı ile karşılaşır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen, sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.11.2014 tarihli ve 179-499; 18.02.2014 tarihli ve 10- 80; 25.03.2008 tarihli ve 43-62; 01.02.2005 tarihli ve 213-3; 23.03.2004 tarihli ve 12-68; 09.10.2001 tarihli ve 181-204 ile 21.10.1997 tarihli ve 99-202 sayılı kararlarında açıkça vurgulandığı ve öğreti ile uygulamada da kabul edildiği üzere taksirin unsurları;
1- Suçun taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradiliği,
3- Neticenin iradi olmaması,
4- Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,
Şeklinde kabul edilmektedir.
Neticenin gerçekleşmesinde, mağdurun taksirli davranışının da etkisinin bulunması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin taksirli sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi taksirin vasfını da değiştirmeyecektir. TCK'da kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilecektir.
Uyuşmazlığa konu somut olayda diğer şartların gerçekleştiği konusunda herhangi bir tereddüt olmaması nedeniyle, taksirin unsurları arasında gösterilen "hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması" şartının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır.
Taksirle gerçekleştirilen bazı fiillerin kanunda suç olarak tanımlanıp cezaî yaptırıma bağlanmasıyla, insanların gittikçe yoğunlaşan ve karmaşık hâle gelen toplum hayatı içerisinde daha dikkatli davranmalarının temini amaçlanmaktadır. Kanun ve ortak hayat tecrübelerinin sonucu olarak kendisine toplum tarafından yüklenen dikkat ve özen mükellefiyetini ihlâl eden ve bu hareketiyle öngörülebilir zararlı bir neticeye sebep olan kişinin taksirle işlenen suçlara ilişkin cezaî sorumluluğu benimsenmiş, fakat taksirden sözedilebilmesi için failin hareketi ile meydana gelen zararlı netice arasında nedensellik bağının varlığı aranmıştır. Diğer bir ifade ile bütün suçlarda olduğu gibi, taksirli suçlarda da fiil ile netice arasında nedensellik bağının bulunması cezalandırmanın şartını teşkil edecektir.
TCK'nın 22. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları;
"4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir" şeklinde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesinde de; "Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda herkes kendi kusuru göz önünde bulundurulmak suretiyle sorumlu tutulur. Taksirli suçun kanuni tanımında belirlenen netice birden fazla kişinin karşılıklı olarak işledikleri taksirli fiiller sonucunda gerçekleşmiş olabilir. Örneğin bir trafik kazasında sürücü ile yaya veya her iki sürücü de taksirle hareket etmiş olabilir. Bu gibi durumlarda neticenin oluşumu açısından her kişinin taksirli fiili dolayısıyla kusurluluğu bir diğerinden bağımsız olarak belirlenmelidir. Aynı şekilde birden fazla kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bir ameliyatın ölüm veya sakatlıkla sonuçlanması durumunda, ameliyata katılan kişiler müştereken hareket etmektedirler. Ancak tıbbın gereklerine aykırılık dolayısıyla ölüm veya sakatlıkla sonuçlanan bu ameliyatta işlenen taksirli suçun işlenişi açısından suça iştirak kuralları uygulanamaz. Kanunun suça iştirake ilişkin hükümleri, kasten işlenen suçlarda suçun işlenişine iştirak eden kişilerin sorumluluk statülerini belirlemektedir. Birden fazla kişinin katılımıyla yapılan ameliyat sırasında meydana gelen ölüm veya sakatlık neticeleri bakımından her bir kişinin sorumluluğu kendi kusuru göz önünde bulundurulmak suretiyle belirlenmelidir. Bu tespitte diğer kişilerin kusurlu olup olmadığı hususu dikkate alınamaz." açıklamalarına yer verilmiştir.
Zararlı neticenin, failin hareketinin mağdurun ya da üçüncü bir kişinin hareketi ile birleşmesi sonucunda meydana geldiği durumlarda, taksirle sorumluluk şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesi açısından neticeye kimin sebebiyet verdiği, failin iradi hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağının kesilip kesilmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Mağdur ya da üçüncü kişinin hareketinin ya da bir başka nedenin neticenin tek sebebi olduğu veya zararlı neticenin yalnızca bu kişilerin kusurlu hareketlerinden kaynaklandığı durumlarda, failin hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağının ortadan kalktığı kabul edilmelidir. Buna karşılık failin kusurlu hareketine mağdur ya da üçüncü bir kişinin kusurlu hareketinin eklendiği ve neticenin çeşitli kusurlu hareketlerin birleşmesinden meydana geldiği hâllerde, nedensellik bağı kesilmeyip, TCK'nın 40. maddesine göre taksirli suçlarda iştirak ilişkisi de mümkün olmadığından, aynı Kanun'un 22. maddesinin dört ve beşinci fıkralarına göre herkes kendi kusurundan dolayı ve kusuruna göre sorumlu olacaktır.
Öğretide; "Üçüncü bir kişinin veya mağdurun hareketinin failin taksirli hareketine eklenmesi durumunda nedensellik ilişkisinin ortadan kalkıp kalkmadığı araştırılmalıdır. Eklenen hareketler kusurlu değilse, neticenin failin taksirli hareketinden kaynaklandığı kabul edilir. Diğer hareketler kusurlu ise bunların taksirin varlığını tamamen veya kısmen kaldırıp kaldırmadığına bakılmalıdır." (Nur Centel-Hamide Zafer-Özlem Çakmut, Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayınevi, 8. Baskı, İstanbul, 2014, s. 366); "Birden fazla kişinin birleşen fiilleri ile bir neticeye neden oldukları hallerde, bu faillerin hareketi ile netice arasındaki nedensellik ilişkisi özel önem taşır. Belirtelim ki bu hallerde her bir kişinin hareketi ile netice arasında nedensellik ilişkisinin bulunması ön koşuldur. Ekip halinde faaliyeti gösterenlerden birisine diğerlerini denetleme ve kişiler arasında koordinasyonu sağlama yükümlülüğü yüklenmiş ise kişi bu yükümlülüğe uygun davranmadığı için neticeye sebebiyet vermiş olabilir. Bu halde bu kişi neticeden sorumlu olur." (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 4. Baskı, İstanbul, 2015, s. 254); "Failin kusurlu hareketine mağdurun kusurlu hareketi de eklenmiş ve netice bu iki kusurlu hareketin birleşmesinden meydana gelmişse (ortak kusur) failin sorumluluğu ortadan kalmış olmaz. Nitekim bu ihtimalde taksirler arasında takas söz konusu olmayıp, fail kusuru oranında taksirli suçtan cezalandırılır." (Mehmet Emin Artuk- Ahmet Gökçen-Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 8. Baskı, Ankara, 2014, s. 341); "Birden çok kişinin davranışı birlikte neticeye sebebiyet vermiş ve tüm katılanlar özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmişse netice objektif olarak isnad edilebilir ve herkes kendi taksirli fiilindendolayı kusuruna göre sorumlu olur. Bu gibi hallerde önceki taksirli hareket ile netice arasında illiyet bağı bulunmamasından veya kesilmesinden söz edilmesi doğru değildir." (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 7. Baskı, Ankara, 2014, s. 214); "Fail zaten taksirli hareket ediyor ve bir başkasının taksirli hareketi buna ekleniyorsa, failin hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağı mevcut olmaya devam eder. Bu durumda mesele artık nedensellik bağı meselesi değil, failin ve üçüncü kişinini kusurunun tespiti meselesidir. Bir inşaatın yıkımı sırasında yoldan gelip geçenlere zarar verilmemesi hususunda gerekli tertibatı almayan, örneği yıkım alanını tahta perde ile çevirmeyen müteahhit, iki işçisinin binadan sökülen kalası dikkatsizce sokağa atmaları sonucu meydana gelen neticeden her iki işçisiyle beraber taksirinden dolayı sorumludur." (Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 16. Baskı, Ankara, 2013, s.241) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra, taksirle ölüme neden olma suçu ile iş sağlığı ve güvenliği konularıyla ilgili yasal düzenlemelerin de gözden geçirilmesi gerekmektedir.
TCK'nın "Taksirle öldürme" başlıklı 85. maddesi;
"Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçu yaptırıma bağlanmıştır. Fiil birden fazla insanın ölümüne veya bir ya da birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir ya da birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise fail maddenin ikinci fıkrası gereğince cezalandırılacaktır.
4857 sayılı Kanun'un, 30.06.2012 tarihli ve 28339 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 37. maddesi ile yürürlükten kaldırılan, fakat suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 77. maddesi; "İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.
İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Yapılacak eğitimin usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. ..."
11.01.1974 tarihli ve 14765 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, ancak suç tarihinden sonra 23.07.2014 tarihli ve 29069 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan tüzükle yürürlükten kaldırılan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nün 3 ve 4. maddeleri ise;
"3- İşveren, işçilere yapmakta oldukları işlerinde uymaları gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerini öğretmek ve iş değiştirecek işçilere yenisinin gerektiği bilgileri vermek zorundadır.
4- İşverenin, işyerinde, teknik ilerlemelerin getirdiği daha uygun sağlık şartlarını sağlaması; kullanılan makinalarla alet ve edevattan herhangi bir şekilde tehlike gösterenleri veya hammaddelerden zehirli veya zararlı olanları, yapılan işin özelliğine ve fennin gereklerine göre bu tehlike ve zararları azaltan alet ve edevatla değiştirmesi iş kazalarını önlemek üzere işyerinde alınması ve bulundurulması gerekli tedbir ve araçları ve alınacak diğer iş güvenliği tedbirlerini devamlı surette izlemesi esastır." şeklinde düzenlenmiştir.
Bu hükümlere göre; işverenin, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği için gerekli önlemleri alma, bu önlemlere uyulup uyulmadığını denetleme, işçileri yaptıkları işlerinde karşı karşıya oldukları mesleki riskler ile uyulması gerekli sağlık ve güvenlik tedbirleri hususunda eğitime tâbi tutma, yasal hak ve sorumlulukları noktasında bilgilendirme konularında yükümlülükleri bulunmaktadır. İşverenin işyerinden sorumlu bir vekil görevlendirdiği durumlarda ise işveren vekilinin bu yükümlülüklerden sorumlu olacağı izahtan varestedir.
30.06.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 3. maddesinin ikinci fıkrasında, işveren adına hareket eden, iş ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekilinin işveren sayılacağı açıkça vurgulanmış; "İşverenin genel yükümlülüğü" başlıklı dördüncü maddesinde de, işveren veya vekillerinin yükümlülükleri, 4857 sayılı İş Kanunu ile İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nün ilgili maddelerinde hüküm altına alınan yükümlülüklere benzer şekilde düzenlenmiştir.
B. Somut Olayda Hukukî Nitelendirme
Olayın meydana geldiği Aşkale Çimento A.Ş'de sanığın genel müdür, inceleme dışı sanık ...’in fabrika işletme müdürü ve inceleme dışı sanık ...'nin ise üretim şefi olarak çalıştığı, olay tarihinden iki gün önce çimento fabrikasındaki 54 metre uzunluğunda, 4,20 metre iç çapında, 1.850 dereceye kadar ısıtılan döner fırın ünitesinin arıza vermesi üzerine onarımının yapılması amacıyla fırının soğumaya alındığı, bir gün süreyle soğumaya bırakılan arızalı fırının içerisinde onarım işlerine başlandığı, fırının henüz tam anlamıyla soğumadığının görülmesi üzerine kısa periyotlar ile ikişer kişi olacak şekilde onarım işinin yapılmasına karar verildiği, olay günü saat 08.30 sıralarında onarım için çimento fabrikasında mühendis olarak çalışan ölen ..., aynı fabrikada işçi olarak çalışan ölen ... ve tanık Fethullah'ın fırın içerisine girdikleri, olay yeri tespit tutanağına göre, sıcaklığı yüksek olan ve aydınlatma imkanlarının yetersiz olduğu belirlenen döner fırını ünitesinin içerisindeki kalınlığı 50 cm olan mangazit yapılı, birbirine geçmeli ve her birinin ağırlığı 7 kg olan, sürtünme ile aşınıp yerinden çıkan veya aşınan tuğlaların hilti makinesi ile taban çürütülerek tuğla boşlukları açılarak ilerleme metodu ile tuğlaların sökümünün yapılmaya başlandığı, tanık Fetullah'ın hilti denilen alet ile söküm yaptığı, ölen ...'in ise tanık Fetullah'ın rahat çalışması için makinenin önündeki ufak parçaları toparladığı, bu şekilde fırın içerisinde çalışmaya devam edildiği sırada tavandaki tuğlaların fırının içerisine ve içerde bulunan ölenler ... ile tanık Fetullah’in üzerine düşmesi neticesinde ...’in hayatını kaybettiği, tanık Fetullah’ın ise yaralandığı olayda;
Arızalı olan döner fırın ünitesinin tuğla söküm işinin yapılması sırasında, işe başlanmadan önce inceleme dışı sanıklar ile birlikte çalışma alanını gezerek çalışma yöntemini ve çalışacak personeli belirleyen sanığın, arızanın giderilmesi için daha yavaş ama daha güvenli olan karşıdan şişle vurarak tek sıra sökme metodunu kullanma imkânı bulunmasına ve söz konusu yöntemin nasıl doğru bir şekilde uygulanacağının şirketin üyesi olduğu Çimento Endüstrisi İşverenler Sendikasının hazırlamış olduğu iş güvenliği eğitim videolarında açıkça gösterilmesine rağmen, eğitim videolarında önerilen kafes veya uzaktan kumandalı cihazlar kullanılmak suretiyle daha güvenli bir çalışma yöntemini uygulamaya sokmak yerine uzun ve tehlikeli olan boşluklar açılma yöntemini benimsemesi, çalışma alanına hilti titreşimi ve genleşme gibi nedenlerle düşebilecek tuğla parçalarına karşı tedbir almak amacıyla üstten ağlar veya çelik çatılı iş iskeleleri kurdurarak çalışma alanının güvenli hâle getirilmesini sağlaması gerekirken, sürekli olarak yukarıda değinilen hatalı, hızlı ve tehlikeli yöntemi tercih etmesi, arızalı olan döner fırın ünitesinin yeterince soğuması beklenmeden ve çalışılan yerin kapalı mekân olması nedeniyle ara kablosu ile fırın içi yeterince aydınlatılmadan tuğla söküm işlerine devam edilmesine onay vermesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; yapılan iş ağır ve tehlikeli işler sınıfında olmasına karşın sanığın bu konuda yeterli iş güvenliği tedbirlerinin alınması ve yapılan çalışmayla ilgili iş eğitiminin sağlanması gerekliliklerine uymama şeklindeki kusurlu eylemlerinin, ölenlerin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareketleri ile birleşmesi sonucunda ölüm neticelerinin meydana geldiği, bu anlamda ölenlerin kusurlu davranışlarının sanığın hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağını kesmediği gibi ölenlerin kusurlu hareketleri ile birlikte ölüm neticesinin meydana gelmesinde etkili olduğu anlaşıldığından, sanığın taksirle birden fazla kişinin ölüme neden olma suçunun sabit olduğu kabul edilmelidir.
Bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.01.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.