Logo

Ceza Genel Kurulu2019/15 E. 2022/495 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olup olmadığına ilişkin yargılama.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın örgütün dini sohbet toplantılarına katılması, derneklere üye olması, örgüt yanlısı gazete ve dergilere abone olması, çocuklarını örgüt yanlısı okula göndermesi ve örgüt üyeleriyle yurt dışı gezisine katılması gibi eylemlerinin, örgütün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak algılanması ve sanığın örgütün nihai amacını bildiğine dair yeterli delil olmaması gözetilerek, sempati boyutunu aşmayan eylemler olarak değerlendirilmiş ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Mahkemesi:Ceza Dairesi

Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık ...'ın TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun'un 5/1, TCK'nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.06.2017 tarihli ve 218-189 sayılı hükme yönelik sanık müdafisi tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 20.09.2017 tarih ve 2606-1987 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 20.03.2018 tarih ve 4012-755 sayı ile;"...Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;Ayrıntıları Dairemizin 2017/1809 E. ve 2017/5155 sayılı kararında ve Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf. 383 vd.).Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin 'suç işlemek amacı' olması aranır (Toroslu özel kısım syf. 263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280).Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Dairemizin 2015/3 E. sy. kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan ve fakat örgütün nihai amacını bildiği, örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmayan sanığın, 2013 yılı öncesinde olmak üzere birkaç kez de bu tarihten sonra örgütün dini sohbet toplantılarına katılmak, derneklere üye olmak, örgüt tarafından çıkarılan gazetelere gerçek ismiyle abone olmak ve çocuklarını örgüte müzahir olması nedeniyle kapatılan okula göndermekten ibaret eylemlerinin, sanığın konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,

Daire Üyesi E. G. ..., "....Sanık ... hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan soruşturma sonunda kamu davası açılmış ve ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince; sanığın Başmakçı ilçesinde Eczacılık yaptığı, örgütün Başmakçı yapılanmasında mütevelli heyetinde yer aldığı, örgütün ilçe yapılanmasının oluşturulmasında etkin bir rol oynadığı, bunun bir kısım tanık beyanlarıyla da desteklendiği, örgütsel toplantılara katıldığı, örgüt yöneticilerinin kayıtsız şartsız talimatları doğrultusunda hareket ettiği, bu doğrultuda himmet, burs, yardım ve kurban parası adı altında yapılan toplantı ve düzenlemiş olduğu gezilerde paralar toplandığı, kendisinin de bu doğrultuda destek olduğu, çocuklarının örgüte müzahir eğitim kurumlarında eğitim aldığı, örgütün stratejisi çerçevesinde propaganda ve finansal kaynak sağlamak için düzenlediği moral motivasyon artırmak amacıyla gezi adı altında kamufle ettikleri haklarında örgüt üyeliği soruşturması bulunan ve dava açılan kişilerle birlikte yurt dışı seyahatleri düzenledikleri ve bu yurt dışı gezilerine örgüte üye olduğu iddia edilen kişilerle birlikte katıldığı, örgüte müzahir derneklere üye olduğu ve derneklerin yönetim kurullarında yer aldığı, Bank Asya’da hesabının bulunduğu hükme dayanak yapılarak, sanığın eylem ve faaliyetlerinin süreklilik, çeşitlik ve yoğunluk içerdiğinin kabulü ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir.Mahkemenin kabulünde belirttiği deliller duruşmada okunmuş, tanıklar dinlenilmiş, sanık ve müdafiine diyecekleri sorulmuş ve tartışması yapılmıştır.Silahlı terör örgütü üyeliğini ele aldığımızda;

Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir.

Dairemizin 24.04.2017 tarih ve 2015/3 esas, 2017/3 karar sayılı ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği ve Ceza Genel Kurulu’nun 26.09.2017 tarih ve 2017/16.MD-956 esas, 2017/370 sayılı kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; FETÖ/PDY, küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzerine kurulan bir maşa olarak; Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türkiye Devletini ve varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkmak ve daha sonra ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür.Kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarına sızma suretiyle örgütlenen ayrıca dış güçlerin emrinde ve casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran bir istihbarat örgütü olduğunda da kuşku bulunmamaktadır.

Örgüte üyelik için kesin bir ölçünün olmadığı ve toplumun her kesiminden üyesi bulunan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, diğer terör örgütlerinden farklı şekilde eleman kazanma, örgütlenme, gizliliği sağlamaya matuf iletişim sistemi ve faaliyet yöntemi vardır.

Işık evleri, yurtlar, dershaneler, okullar, toplantı ve ders sohbetleri üzerinden örgüte eleman kazandırılmaktadır. Bu yerlerin temel amacı bu örgüte müntesip yetiştirmektir. İlk ve öncelikli kuruluş gayesi eğitim değil, insan kaynağı sağlamaktır. Kişiler alıştırma, çıraklık, legal görev ve illegal görevlendirme aşamalarından geçirildikten sonra güçlü örgütsel bağlarla örgüte bağlanmaktadır.

Mütevelli heyeti üyesi kişiler de ayrıca bir ışık evinin maddi ihtiyaçlarından sorumlu tutulmaktadır.

Örgüte ait özel okul ve yurt gibi yerler toplantı ve himmet toplama amaçlı da kullanılmaktadır.

Örgütsel faaliyetin devamlılığının ve lidere bağlılığın sağlanması adına düzenli olarak önceden belirlenen yerlerde yapılan örgütsel toplantılarla örgütsel bilinç verilip, örgütsel bağın canlı ve güçlü tutulmasına çalışılmaktadır. Dairemize temyiz incelemesi için gelen dosyalarda tanıklar ile etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması talebinde bulunan sanıkların ifadelerinde; FETÖ/PDY terör örgütü terminolojisinde gizliliği sağlamaya matuf olarak dini sohbet ya da sohbet toplantısı şeklinde ifade edilen bu örgütsel toplantılarda: örgüt elebaşının kitaplarının ve örgütsel yayınların okutulduğunu, örgüt elebaşının propaganda yaptığı görüntü ve konuşmalarının izlettirilip dinletildiğini, katılımcılardan himmet, zekât, burs, kurban bağışı adı altında nakdi veya ayni yardımlar istenip toplandığını, örgütün çıkardığı gazete ve dergilere abone yapıldıklarını, çevrelerini de nakdi yardım yapmaları ve gazete ve dergilere abone olmaları için ikna etmelerinin istenildiğini, bu hususların organizasyonunun kararlaştırıldığını, daha çok monolog tarzında geçen konuşmaları da örgüt tarafından belirlenen strateji ve gelen talimatlar ile örgütün amaçları doğrultusunda örgüt mensubu sohbet abisinin/ablasının yaptığını, gizliliğe önem verildiğini, telefonların toplantı yapılan yerlere alınmadığını, örgütsel gizliliği sağlamak amacıyla örgüt tarafından kullanılan iletişim sisteminin tanıtımının yapıldığını belirttikleri görülmüştür.Ülkemizde ve dünyanın birçok yerinde faaliyetleri bulunan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün gelir kaynaklarından bazıları ise; kamu kaynaklarından (borsa spekülasyonları, devlet ihaleleri, teşvik ve hibeler vs), işadamlarından (şantaj, tehdit, ... bağlantısını sağlama vs), gönüllülük esaslı (himmet, burs, kurban, zekât vs), örgüte ait şirket, holding, banka, vakıf ve dernek faaliyetlerinden, eğitim faaliyetlerinden (dershaneler, özel okullar, öğrenci yurtları, yardımcı sınav kitapları vs), örgüte ait basın ve yayın organlarına verilen reklam ve aboneliklerden, sivil toplum kuruluşlarından (dernek, şirket ile vakıflardan toplanan aidatlar, Kimse Yok Mu? ve benzeri bağlı STK’lar aracılığıyla yardım adı altında vatandaşlardan toplanan paralar vs) elde edilen gelirlerdir.Somut olayda; müdafileri huzurunda Cumhuriyet Savcılığında ifade veren başka dosya sanıklarından: ...’nün; 2014 yılında Başmakçı’ya geldiğini, ağabeyi Abdurrahman’ın işyerinde çalıştığı sırada orada Fetullah ... cemaatine ait toplantıların yapıldığını gördüğünü, kendisinin de cemaate girdiğini, 2008 yılından sonra toplantılarda sadece cemaatlerini ve örgüt liderini övmeye yönelik İslami dayanakları bulunmayan hurafelerin anlatılmaya başlandığını, sohbetlere 2012 yılına kadar devam ettiğini, Başmakçı ilçesindeki cemaat yapılanmasının ilk başta ...’da bulunan Ömer Özkaya’ya, daha sonra Başmakçı’da bulunan ...’a, ondan sonra’da Dazkırı’da bulunan Ümit Işık’a bağlı olduğunu, 2010 yılında Başmakçı’ya bu cemaate bir yurt yapmayı mütevelli olan ... Gönüllü, Ümit Işık ve ...’ın karar verdiğini, yurt olması kararlaştırılan arsanın adına alındıktan sonra bu cemaate ait Suçıkan şirketine devredildiğini, cemaat evleri ile ... ve Ümit Işık’ın ilgilendiğini; duruşmada tanık olarak verdiği beyanında ayrıca; sanığın örgütün içinde sohbetlerinde olan arkadaşı olduğunu, Kırgızistan’a gittiklerinde Tayfun’un da katıldığını Kırgızistan ve Kazakistan’da örgütün birer okulunu ziyaret ettiklerini/ Abdurrahman Gönüllü’nün; 1997 yılında Fetullah ... cemaati ile tanıştığını, ...’da sohbetlere katıldığını, 3 yıl sonra da Başmakçı’da kendisine ait evde toplantılar olmaya başladığını, bu toplantılara ...’dan ... Kabaağaç ve daha sonra ..., 2009 yılından itibaren Ümit Işık ve ondan sonra da 2013 yılına kadar Emrah Atasevin’in geldiğini ve faaliyet gösterdiğini, bu kişilerin sohbetlerinin ilk başta dini ağırlıklı olduğunu, daha sonra sadece Fetullah ...’i anlattıklarını, 2010 yılından sonra ise sadece gündemdeki olaylara ilişkin görüş beyan etmeye ve kendilerini bu görüşler etrafında yönlendirmeye çalıştıklarını, 2013 yılının Aralık ayına gelindiğinde ise tamamen siyasileşip hükümet aleyhtarı propaganda yapmaya başladıklarını, hoca yokluğunda cemaat sohbetlerini ...’ın yönettiğini, işyerinin yemekhanesini sohbetlere ayırdığını, 2008 yılında Kırgızistan’a gittiğini, Bişkek’te tekstil üzerine kurulu bir mağazalarının olduğunu, bu gezide yanında ...’ın da bulunduğunu, cemaat okullarına gidip gitmediğini hatırlamadığını, gitmişte olabileceğini/ Betül Çoban’ın; FETÖ/PDY yapılanması ile dershaneye giderken tanıştığını, sonra Başmakçı’da üniversite kazandığını, ... Dershanesinde rehber öğretmen’in ...’a yönlendirdiğini, 'Efsa Çağıl' isimli eve yerleştirildiğini, orada ev ablası seçildiğini, bu evlerden iki tane olduğunu, sonraki yıl bir ev daha açıldığını, buranın sorumlusunun da Dilek Uğur’un olduğu, kendinden başka üst sorumluların bulunduğunu, ...’ın evde kalan kızlara her ay dini sohbet düzenlediğini, sohbette Fetullah ...’den bahsettiğini, gittiğinde evin eşyalarının döşenmiş şekilde olduğunu, yemeklerin ... Gönüllü’nün sahibi olduğu Başteks isimli işyerinden geldiğini, odunu ve kömürü ...’ın aldığını, Başmakçı yapılanmasında en üstte ...’ın bulunduğunu, ikinci yıl “Kardelen” evine geçtiğini, orada da ev ablalığı yapmaya devam ettiğini; duruşmada tanık olarak verdiği beyanında; odun ve kömürü 5-6 ay ...’ın getirdiğini/ ...’ın; 2003 yılında öğretmen olarak Başmakçı’ya geldiğini, ... ve Abdurrahman Gönüllü ile tanıştığını ve samimi olduğunu, 2005 yılında ...’ın baldızı ile evlendiğini, bacanak olduklarını, kim olduğunu hatırlayamadığı kişilerin kendisini arayarak tanıdıkları öğrenciler olduğunu, ev bulma ve barınma hususunda kendilerine yardımcı olmasını istedikleri, bu amaçla ... ve Abdurrahman Gönüllü ile görüşerek üç adet öğrenci evi açtığını, 2008-2009 yıllarında Fetullah ... cemaatine bağlı kişilerin bu evlerin cemaate bağlanmasını gerektiğini söylediklerini, ancak kabul etmediklerini, zaten ilçede bu evlerin Fettullah ... cemaatine bağlı evler olduğunun bilindiğini, o tarihlerde ... Gönüllü’nün işyerinde ve evinde, ...’ın evinde cemaatin sohbetlerinin olduğunu, bir süre sonra ... sorumlusu ...’ın Abdurrahman ve Tayfun’a kendisinden bahisle 'o adam Başmakçı’da bulunduğu sırada bizim gözümüzde hizmet Başmakçı’da bulunmayacak hiçbir para ve yardım göndermeyeceğiz o adam şehri terk etsin' dediğini, bundan sonra Abdurrahman ve Tayfun’un yanı sıra sohbetlere katılan esnaflarında kendisine ilişkilerinde mesafe koymaya ve soğuk davranmaya başladıklarını/ Mevlüt ...’in; ev sahibi olan ...’ın eczanesinde bulunduğu sırada Ümit Işık’ın gelerek kendisini ...’a tanıttığını, çünkü cemaatin işleriyle ...’ın ilgilendiğini/ başka dosya şüphelisi ...’ın müdafii huzurunda emniyette verdiği ifadesinde; Ümit Işık isimli şahıs Başmakçı ilçe imamlığı yaptığında Başmakçı ilçesi mütevelli heyetinde ...’ın da olduğunu, sohbet toplantılarının Başteks isimli firmanın yemekhanesinde her Perşembe düzenli olarak düzenlendiğini, Ümit Işık’ın bu sohbet toplantılarını yönettiğini ve ilçede bulunan yurt binasının inşaatı ile ilgilendiğini, bu yapılanmanın ilçede 1 tane erkek evinin olduğunu/ Cumhuriyet Savcılığında yeminleri yaptırılmak suretiyle dinlenilen tanıklardan: Dilek Uğur’un; Başmakçı’da FETÖ/PDY’ye bağlı evlerde 2008-2010 yılları arasında kaldığını, ev ablalığı yaptığını, Hamide ve ...’ın kendilerinden sorumlu olduğunu, Efsa Çağıl isimli evde kaldığını, diğer evlerin isimlerinin Kardelen ve Lalezar olduğunu, ..., ...’ın eşi ile Hamide’nin kendilerine FETÖ/PDY’ye yönelik CD’ler izlettiklerini ve kitaplar okuttuklarını, bu sohbetlerde telefonları dışarı koyduklarını, durumu iyi olmayan arkadaşlarına Abdurrahman Gönüllü ve eczacı diye birinin maddi yönden yardımcı olduğunu, son yıl faturaları kabarık geldiği için Hamide’ye ödeyemeyeceklerini söylediğini, onun da kendilerini eczacıya yönlendirdiğini, eczacının bu faturayı hallettiğini; duruşmada verdiği beyanında ayrıca; kendilerinin ilaç vs ihtiyaçları olduğu zaman eczaneye gittiklerini, o takdirde görüştüklerini/ Hilal Tüfekçi’nin; Başmakçı’ya üniversite için gittiğini, ... hoca ile tanıştıklarını, onların kendilerine iki tane ev ayarladıklarını, bir evde kendisinin görevli seçildiğini, kaldıkları eve ...’ın eşinin yemek getirdiğini anlattıkları, 01.08.2016 tarihli İnceleme Tutanağında; başka dosya şüphelisi Abdurrahman Gönüllü’nün işyeri Başteks firmasında yapılan aramada FETÖ/PDY terör örgütünün . ilçesinde yapılanmasına dair dökümanlara el konulduğu ve incelemesinin yapıldığının belirtildiği, burada özetle; .ve .evleri ile erkek evine ait sorumlularının da yer aldığı, ajandanın 2009-2010 ödemeleri yazılı sayfasında; .’DAN alınacak üsta…bir burs alınacak', 27.09.2009 tarih yazılı sayfasında; sanık ...’ın adının erkek evi gazete ve dernek sorumlusu olduğu, 19.10.2009 tarih yazılı sayfasında; '2 Burslar' başlıklı yerde 'b) T.Çakır 130x2=260', ajandanın telefon rehberi kısmında '01.05.2008 Tayfun Abi 120 TL alındı' şeklinde tespitler yapılması, sanığın müdafii huzurunda yaptığı savunmalarından: emniyetteki ifadesinde özetle; 1999 – 17/25 Aralık 2013 yılları arasında Fetullah ... grubuna ait hocaların düzenlediği sohbet toplantılarına katıldığını, 2008 yılında Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisine aboneliğini başlattığını, 2011 yılında Sızıntı dergisi, 17/27 Aralık 2013 tarihinde de Zaman gazetesi aboneliğine son verdiğini, Zaman gazetesinin Fetullah ... cemaatine ait olduğunu abone olduktan 1 veya 1 buçuk yıl sonra Başteks isimli firmanın yemekhanesinde cemaatin toplantılarına katıldığı sırada öğrendiğini, 2007-2008 yıllarında Kırgızistan’a Abdurrahman Gönüllü, ...’de oldukları halde gittiğini, orada Fetullah ...’e ait bir okulu gezdiklerini, 17/25 Aralık sürecinden önce ona ait eserleri okuduğunu, Fetullah ... grubunu 1999-2000 yıllarında ...’da düzenlenen sohbet toplantılarına katıldığı sırada öğrendiğini, hatırlamadığı yıllarda Ümit isimli şahıs vasıtasıyla Başteks isimli fabrikanın yemekhanesinde sohbetler düzenlenmeye başlandığını, bu sohbetlere örgüte mensup hocaların geldiğini, bu sohbetlerde abdest, oruç ve ilmihal bilgilerinin verildiğini, 15-25 kişinin katıldığını, bu grupta hoca olan Ümit Işık’ın kendisinden zekat adı altında para talep ettiğini, ancak kendisinin vermediğini; Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde; emniyette verdiği ifadesinin içeriğini aynen tekrar ettiğini, 17/25 Aralık olayı ile cemaatin gerçek yüzünü görmeleri üzerine bu cemaatin Başmakçı ilçe imamı dışında mütevellisi Abdurrahman ve kendisinin cemaatin faaliyetlerine son verdiklerini, bu sırada açık bulunan evlerle dönem sonuna kadar ilgilendiklerini ve bir daha bu evleri açmadıklarını, mütevelli heyetinde kendisi,. ve ilçe imamından başka kimsenin olmadığını, evleri kendisinin açık bırakmadığını, Haziran’a kadar öğrencilerin kaldığını sonradan da evlerin kapandığını, bu evlerin kapanmasının öğrencilerin okulu bitmesi nedeniyle evlerden ayrılmaları ile olduğunu, evlerin tutulması zamanında kendisinin dahil olmadığını, öğrenci evlerinin ufak tefek masraflarını karşıladığını; sulh ceza hakimliğindeki sorgusunda; Cumhuriyet savcılığında verdiği ifadeyi aynen tekrar ettiğini, 1999 yılında cemaatle tanıştığını, ...’da, daha sonra.’nün evinde düzenlenen sohbetlere işlerinin yoğunluğu nedeniyle fazla katılamadığını, daha sonra da.firmasının yemekhanesinde yapılmaya devam eden sohbetlere fırsat buldukça katıldığını, ...’dan gelen hocaların kendisine cemaatin Başmakçı’daki mütevellisi olduğunu söylediklerini, bunun anlamını daha sonra öğrendiğini, bu hocaların kendisinden kurban ve gazete abonesi bulmasını, zekat vermesini istediklerini, ama kendisinin hiç vermediğini, cemaate doğrudan para yardımında bulunmadığını, ancak öğrenciler gelip istediklerinde yeri geldiğinde tüplerini değiştirdiğini yeri geldiğinde patates aldığını, bu tarz ayni yardımlarda bulunduğunu, 17/25 Aralıktan önce samimi duygularla cemaatin içinde olduğunu, o tarihten sonra irtibatını kestiğini; 22.05.2017 tarihli duruşmada; örgütün toplantılarına ilk başta katıldığında dini içerikli sohbetler olduğunu, kendisinin de dindar bir kişi olmasından dolayı bu şeylere katıldığını, o zaman örgütsel şeylerinin olmadığını, 17/25 Aralıktan sonra irtibatını kestiğini; 05.06.2017 tarihli duruşmada da; 17/25 Aralıktan sonra yapıyla ilişkisini kestiğini, bu tarihten önce yapının içinde bulunduğundan dolayı pişman olduğunu, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirtmesi nazara alındığında; yukarıda anlatıldığı üzere: örgüt tarafından organize edilen ve yönetilen ve örgütsel niteliğinde de kuşku bulunmayan toplantılara düzenli olarak katıldığı, örgütün ilçe mütevelli heyetinde yer aldığı, yurt dışı gezisine katılıp örgüt okullarını ziyaret ettiği, örgüt evlerinin açılması ve bunlara yardım faaliyetinde bulunduğu, Milli Güvenlik Kurulu’nun karar ve değerlendirmelerinden sonra da 2014 yılı Haziran ayına kadar örgüt evlerine ilgi ve yardımını devam ettirdiği, bu nedenle hakkında hata hükümlerinin uygulama olanağı da bulunmadığı kovuşturma aşamasında toplanan delillerden anlaşılan sanığın atılı silahlı terör örgütü üyesi olma suçunun sübut bulduğu,

Ancak;

Yakalandıktan sonra pişman olduğunu belirterek etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını talep eden sanığın verdiği bilgilerin örgütte faaliyet gösterdiği süre ve konumu ile uyumlu olup olmadığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nden sorularak sonucuna göre TCK’nın 221/4-2. cümlesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin tartışılması gerekirken, eksik araştırma ile bu husustaki talebin reddine karar verilmesinden dolayı hükmün bozulması görüşüyle, sayın çoğunluğun sanığın beraati gerektiğine ilişkin bozma düşüncesine değişik gerekçeyle katılmamaktayım." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 22.06.2018 tarih ve 63903 sayı ile;

"....Dosya kapsamında yer alan sanık savunması, bir kısmı başka dosya şüphelisi olan tanık anlatımlarının birlikte değerlendirilmesi sonucunda;

Sanığın 1999 yılında o tarihlerde cemaat olarak bilinen yapıya dahil olduğu, ...'da Abdurrahman Gönüllü'nün evindeki toplantılara ve daha sonra Başteks firmasının yemekhanesinde yapılan toplantılara katıldığı, örgütün yayın organı gazete ve dergilere aboneliğinin bulunduğu, kendisinin mütevelli olarak atandığı, örgütün öğrenci evlerine ayni ve nakdi yardımlarda bulunduğu, 17/25 Aralık 2013 tarihinden sonra da Haziran 2014 tarihine kadar bu evlere yardımının devam ettiği, bu tarihlerde bir kaç kez örgüt toplantılarına da iştirak ettiği sabit olup bu hususlarda Yüksek Daire ile Başsavcılığımız arasında ihtilaf yoktur.

İhtilafın konusu bu eylemlerin sempati düzeyinde kabul edilip edilmeyeceğine ilişkindir.

Başmakçı İlçesinde eczacılık yapan sanığın kendi kabulü ile 1999 - Haziran 2014 tarihleri arasında cemaat olarak adlandırılan bu yapıya üye olduğu, mütevelli konumunda bulunduğu, bu dönemde örgütün öğrenci evlerine odun kömür gibi ayni, burs adı altında nakdi yardımlarda bulunduğu gözetildiğinde, örgütle sempati düzeyinin ötesine geçen, üyelik boyutlarına varan bir ilişkisinin bulunduğu, nitekim kendisinin de örgüt içinde yer almaktan pişman olduğunu beyan etmesi karşısında, bulunduğu yerdeki örgüt yapılanması ile ilgili verdiği bilgilerin, sanık hakkında ...nun 221/4 madde 2. cümlesi gereğince etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yeterli olup olmadığının tartışılması için hükmün bozulması gerekirken, yazılı gerekçe ile hükmün bozulmuş olması karşısında Yüksek Dairenin bozma kararına itiraz etmek gerekmiştir." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 21.11.2018 tarih, 2996-4432 sayı ve oy birliği ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1-Sanığa atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sabit olup olmadığının,

2-Sabit olduğunun kabulü halinde sanık hakkında TCK’nın 221/4-2. cümlesi gereğince etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanık hakkında yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen iddianame ile, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Başmakçı yapılanmasında mütevelli heyeti içinde yer aldığı, üyelerinin örgüt üyesi olması dolayısıyla örgüte ait olduğu anlaşılan Başmakçı İlçesi Eğitim ve Öğretim Hizmetlerini Destekleme Derneğinin yönetim kurulu başkanlığını yaptığı, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 2016/1252 sayılı soruşturma dosyasında üyeleri hakkında FETÖ/PDY silahlı Terör Örgütüne üye olma suçundan soruşturma yürütülen ... Sanayici ve ... Adamları Yardımlaşma Derneğinin (DİSİAD) 28.09.2007 tarihli Genel Kurul Sonuç Bildirim Listesine göre yönetim kurulu asil üyesi olduğu, örgüt üyesi . ile aynı tarihlerde otelde kaldığı ve yine diğer örgüt üyeleriyle birlikte yemeklere katıldığı, örgüt liderinin talimatı ile Bank Asya'ya bankayı kalkındırmak amacıyla para yatırdığı anlaşılan sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talep edilmiştir. Sanık kollukta müdafisi huzurunda alınan ifadesinde özetle, 1999 yılı ile 17-25 Aralık 2013 tarihleri arasında Fethullah ... isimli kişiye ait grubu ilk başlarda Müslüman bir cemaat olarak gördüğünü, 2013 yılından sonra terörist olarak kabul ettiğini, bu gruptan hocaların düzenlediği sohbetlere bu tarihlerde katıldığını, ancak herhangi bir yardımda bulunmadığını, bunları Müslüman olarak inancı gereği yaptığını, o dönem yaptığı faaliyetleri suç olarak görmediğini, bu tarihler arasında yaptıklarını ve bildiği her şeyi anlatacağını, üç erkek çocuğu olduğunu, oğullarından Yusuf'un liseyi, Yakup Emre'nin lisenin üçüncü sınıfını, .in de lisenin birinci sınıfını ...'de Server Gazi Lisesinde okuduğunu, kendisinin Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesini bitirdikten sonra 1994 yılı Ocak ayında Başmakçı'da bir eczane devraldığını, o tarihten itibaren burada eczacılık yaptığını, hatırladığı kadarıyla Başmakçı ilçesinde bulunan Başteks isimli fabrikanın sahibi Abdurrahman Gönüllü’nün yanına sohbet amaçlı gittiği sıralarda adı geçen şahsın abone olduğu Zaman gazetesini burada görüp okuduğunu, yazıları hoşuna gittiğinden gazeteye abone olduğunu, Sızıntı dergisine aboneliğini de 2008 yılında Zaman gazetesinde çıkan reklamları gördükten sonra başlattığını, 2011 yılında artık Sızıntı dergisinde yayınlanan makale ve yazılar sıradanlaşıp basitleştiğinden ötürü aboneliğine son verdiğini, Zaman gazetesi aboneliğini de 17-25 Aralık 2013 tarihinde sonlandırdığını, Sızıntı dergisine aboneliğini başlattığında bu yayının Fethullah ... grubuna ait olduğunu bildiğini, ancak Zaman gazetesinin de bu gruba ait olduğunu abone olduktan bir veya bir buçuk sene sonra Başteks isimli fabrikanın yemekhanesinde Fethullah ... cemaatinin düzenlediği sohbet toplantılarına katıldığı sırada öğrendiğini, 4 kez yurt dışına çıktığını, 2004 yılında Bosna Hersek’e Abdurrahman Gönüllü ile beraber gittiğini, bu ülkede Fethullah ...’e ait herhangi bir okulun ziyaret edilmediğini, 2008 yılında eşiyle birlikte gezi amacıyla Suriye’ye ve 2006 yılında ilaç aldığı ilaç deposunun düzenlediği tur sebebiyle Saint Petersburg’a gittiğini, 2007-2008 yıllarında da bir kez Kırgızistan’a Abdurrahman Gönüllü, ... ve ... ilçesinde kırtasiyecilik yapan Erol Gürgen ile beraber gittiklerini, burada Fethullah ...’e ait bir okulu da gezdiklerini, Fethullah ...’i 17-25 Aralık sürecinden önce dini bütün Müslüman bir hoca olarak bildiğini, ancak 17-25 Aralık sürecinden sonra sapkın davranışları, hâl ve hareketleri ile Türk toplumuna bakışından dolayı terörist ve darbeci olarak görmeye başladığını, Fethullah ...’in eserlerini 17-25 Aralık sürecinden önce okuduğunu, Fethullah ... grubuyla ilk kez Başmakçı ilçesinde Başteks firmasını işleten .'nün vasıtasıyla 1999-2000 yıllarında ... İlçesinde düzenlenen sohbet toplantılarına katıldığı sırada tanıştığını, daha sonra Ümit Işık isimli şahıs vasıtasıyla Başteks isimli fabrikanın yemekhanesinde sohbetler düzenlenmeye başlandığını, bu sohbetlere Fethullah ... grubuna mensup hocaların geldiğini, bunların isimlerini ve ne ... yaptıklarını şu an için bilmediğini, bu sohbetlerde namaz, abdest, oruç ve ilmihal bilgileri verildiğini, ancak Fethullah ...’in yapmış olduğu yardımlardan bahsedilmediğini, dini sohbetlere Başmakçı’dan 15-25 kadar kişinin katıldığını, bu grupta hoca olarak belirttiği Ümit Işık'ın kendisinden zekat adı altında para talep ettiğini, ancak kendisinin Başteks isimli fabrikada muhasebeci olan ... Kaya ile bu gruba mensup hocalar arasında kurban kesme konusunda yaşanan tatsız olaydan dolayı bunlardan soğuduğunu, 17-25 Aralık 2013’e kadar Başteks isimli fabrikanın yemekhanesinde eski sıklıkta sohbet toplantılarının düzenlenmediğini bildiğini, 17-25 Aralık sürecinden sonra Fethullah ... örgütünü ve bu örgüte mensup insanları terörist olarak gördüğünden ötürü tüm ilişkilerini sonlandırdığını, hatta.'nün bir gün Ümit Işık’ın kendisinden yakındığını söylediğini, Ümit Işık'ın bu şekilde zekat ya da himmet adı altında para alamadığından dolayı şikayetlerde bulunduğunu duyduktan sonra kendisini bu kimselerden soyutladığını, Başmakçı ilçesindeki FETÖ/PDY yapılanması ile ilgili herhangi bir bilgisinin olmadığını, bu yapı içerisinde hiçbir şekilde görev almadığını, ancak sohbet toplantılarına gelen . ve bu şahıs gibi görevlendirilen şu an isimlerini hatırlayamadığı hocalar tarafından Başmakçı ilçesinde ev açılmasıyla ilgili çalışmalar yapıldığını bildiğini, fakat bu çalışmalar konusunda bir bilgisinin olmadığını, Bank Asya'da hesabının bulunmadığını, Fethullah ... örgütünün finans kaynaklarını, bu kaynakların destekçilerini, eğitim kurumlarını, bu örgüte nasıl eleman kazandırdıklarını bilmediğini,.ı'daki futbol sahasının yanında bulunan binanın arsasına yapılmak istenen yurda herhangi bir katkı ve yardımının olmadığını, Başteks'te yapılan aramalarda ele geçen doküman ve belgelerde gazete sorumlusu olarak yazıldığını burada öğrendiğini, herhangi bir dönemde Zaman gazetesinin dağıtım sorumlusu olarak görev almadığını, gazetenin dağıtımını ve satışını kimlerin yaptığını bilmediğini, 17-25 Aralık 2013 sürecine kadar Müslüman bir cemaat olarak gördüğü bu terör örgütüyle ilişkilerinin olduğunu, bu tarihten sonra ise bu şahısların faaliyetlerini bir terör örgütünün faliyeti gibi gördüğünü, bu kimselerin anlattıklarından çok farklı şekilde hareket etmeye başladıklarını, dini terk edip menfaatlerine uygun gelen insanları saflarında topladıklarını ve faydası olmayan kişileri uzaklaştırdıklarını fark edip cemaat denen örgütün gerçek yüzünü görünce ayrıldığını, FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçlamasını kabul etmediğini, bu terör örgütüyle adının anılmasının dahi kendisini rahatsız ettiğini, dini ve milli duygularıyla oynayan örgütün kendilerini toplum içinde itibarsızlaştırdığını, Fethullah ... isimli teröristin Türkiye’ye getirilerek toplum önünde en ağır şekilde cezalandırılmasını istediğini, kesinlikle bu terör örgütüne maşa olmadığını, sadece bir Müslüman olarak dini konulardaki sohbetlere katıldığını, bunlarla herhangi bir ticaret bağı kurmadığını,

Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde özetle, Fetullah ... cemaati ile 1999 yılında Abdurrahman Gönüllü'yle birlikte ...'daki zahire pazarında bulunan yurtta tanıştığını, 2004 yılına kadar ...'a sohbetlere gittiğini, ...'dan ismini hatırlamadığı hocaların gelerek dini içerikli sohbetler yaptıklarını, Başmakçı'da yüksek okul açıldığında öğrencilere yönelik olarak cemaat evleri kurulmaya başlandığını, kendilerinin de bu tarihlerde Başteks'in yemekhanesinde sohbetlere başladıklarını, ilk başlarda ...'dan ismini bilmediği bir hocanın, daha sonra soy ismini bilmediği Bülent isimli bir kişinin geldiğini, bir dönem ... isimli öğretmenin ilçe imamlığı görevini yaptığını, ondan sonra da Ümit Işık'ın 2009-2011 yılları arasında imam olarak bulunduğunu, Ümit Işık'ın mizaç itibarıyla cemaate uygun olmadığını düşündüğü agresif yapısından rahatsız olduğunu .'ye aktardığını, onun da ilçenin bağlı bulunduğu ...'daki imamlara konuyu söylediğini, bunun üzerine gönderilen Ümit Işık'ın yerine Emrah isimli şahsın geldiğini,.'ın bir ya da bir buçuk sene ilçe imamlığını yürüttükten sonra başka bir yere gönderildiğini, ondan sonra yerine kimsenin gelmediğini, tahminen 6 ay kadar sonra da 17-25 Aralık olayının yaşandığını, bu olayla gerçek yüzünü görüp yanlış yolda olduğuna karar verdikleri bu cemaatin faaliyetlerine Abdurrahman ile kendisinin son verdiklerini, bu sırada açık bulunan evlerle ise dönem sonuna kadar ilgilendiklerini, sonra bir daha bu evleri açmadıklarını, hatta . aboneliğini sona erdirdiğini, Zaman gazetesi aboneliğini ise çocuklarının sınava girecek olması ve bu gazetenin deneme sınavı vermesi nedeniyle devam ettirdiğini, cemaatin suç örgütü olduğunu anlayınca ayrıldığını, bir daha faaliyette bulunmadığını, suç işleme kastının olmadığını, gazete sorumlusu olduğunu kabul etmediğini, ilçe imamı olan kişi, Abdurrahman Gönüllü ve kendisi dışında mütevelli heyetinde başka bir kimsenin olmadığını,.'nın bölge, üst bölge gibi yapılanmasının kapsamını bilmediğini, ancak ilçenin ilk başta ...'a bağlı iken . döneminde.'ya bağlandıklarını, .döneminde .'nın kendini idare ettiğini, Emrah gittikten sonra ilçe imamı gönderilmediği için .dan gelip gidenler olduğunu, zaten bu dönemde soğuduğu için gelenlerin isimlerine dikkat etmediğini ve hatırlamadığını, öğrencilerin kaldıkları evlerin okullar kapanıp öğrencilerin ayrılmaları ile kapandığını, sonrasında bu evlerdeki eşyalara ne olduğunu, kimin ne yaptığını bilmediğini, mütevelli olduğu ilçede bilinen bir husus olmasına rağmen hiçbir ev sahibinin gelip de kendisine bir şey sormadığını, bunun sebebinin evlerin tutulması zamanında sürece dahil olmaması olabileceğini, 2008 ya da 2009 yılında Abdurrahman Gönüllü, ... ve Erol Gülger ile birlikte ismini hatırlamadığı bir tur şirketiyle turistik amaçlı Kırgızistan'a gittiklerini, tur sırasında kim olduğunu hatırlamadığı ancak grubun dışından birisinin orada bir Türk okulunun olduğunu ve ziyaret edebileceklerini söylediğini, bunun üzerine hep beraber bu okulu ziyaret ettiklerini, Kırgızistan'da bir cemaat okulunun olduğunu önceden bilmediğini, gitmişken orayı da ziyaret ettiklerini, çocuğunun okul ücreti haricinde zekat ya da himmet adı altında hiçbir para vermediğini, sadece öğrenci evlerinin ufak tefek masraflarını karşıladığını, hatta para vermemesi nedeniyle Ümit Işık'ın serzenişte bulunduğunu Abdurrahman Gönüllü'nün kendisine söylediğini, mütevelli olmasının sebebinin mali desteği değil, Abdurrahman Gönüllü ile çok eskiden beri süregelen yakın ilişkisi olduğunu, Başmakçı Eğitim ve Öğretimi Destekleme Derneği isimli bir dernek kurduklarını, resmi olarak yedi kişinin derneğin kurucusu olarak gözüktüğünü, ancak esas itibarıyla başı çekenlerin Abdurrahman Gönüllü ve ...'la kendisi olduğunu, üniversitenin açıldığı sene derneğin kapandığını, bu derneğin amacının ihtiyaç sahibi öğrencilere yardımcı olmak olduğunu ve cemaatle bir ilgisinin bulunmadığını, 17-25 Aralık olaylarından sonra gerçek yüzlerini anladığı için evde bulunan bu gruba ait tüm kitapları attığını, örgütün gerçek yüzünü geç fark ettiğini, üyesi olduğu dönemde normal İslami bir grup olduğunu zannettiğini, duygularını ve inançlarını sömüren bu kişilerin cezalandırılmalarını istediğini,

Sulh ceza hâkimliğindeki sorgusunda özetle, 1999 yılında cemaatle tanıştığını, bu tarihte Abdurrahman Gönüllü'nün ...'da öğrencilerin manevi yönden korunup desteklenmeleri için sohbetlerin olduğunu, isterse kendisinin de gidebileceğini söylediğini, bu şekilde ...'da sohbetlere katılmaya başladığını, daha sonra Abdurrahman Gönüllü'nün evinde sohbetlerin düzenlendiğini, ancak ... yoğunluğu nedeniyle bunlara pek katılamadığını, sonradan Başteks'in yemekhanesinde devam eden sohbetlere fırsat buldukça devam ettiğini, Başteks'te ele geçen delillerde kendisinden gazete ve dernek sorumlusu olarak bahsedildiğini ilk kez emniyette öğrendiğini, neden böyle bahsedildiğine dair bir bilgisi olmadığını, fakir öğrencilere yardım amacıyla kurulan Başmakçı Eğitim ve Öğretimi Destekleme Derneğinin kurucu üyelerinden olduğunu, derneğin tahminen 2003-2007 yıllarında faaliyette bulunduğunu, ele geçen belgelerde burslar kısmında da adının geçtiğini öğrendiğini, ancak kendisinden devamlı burs vermesini istemelerine rağmen vermediğini, ...'dan gelen hocaların kendisinin cemaatin Başmakçı'daki mütevellisi olduğunu söylediklerini, fakat bunun ne anlama geldiğini bilmediğini, anlamını daha sonra öğrendiğini, bahse konu hocaların kendisinden zekat vermesini, kurban ve gazete abonesi bulmasını istediğini, ancak cemaate doğrudan para yardımında bulunmadığını, yalnızca öğrenciler istediğinde yeri geldiğinde tüplerini değiştirdiğini, yeri geldiğinde patates aldığını ve bu tarz ayni yardımlarda bulunduğunu, 17-25 Aralık'tan sonra hiçbir sohbete katılmadığını, sadece bu sırada son sınıfta olan oğlunun .Lisesinde öğrenimine devam ettiğini, yurt inşaatına ilişkin olarak 2015 yılında ruhsat yenileme işlemleri için belediyeye başvurmadığını, yurtla hiçbir ilgisinin olmadığını, yurt dışında .'daki geziye gittikleri zaman burada cemaatin okulunu da ziyaret ettiklerini, 17-25 Aralık'tan önce cemaate mensup olduğu için Fethullah ...'in kitaplarını da okuduğunu, ancak bu tarihten sonra kitaplarının hepsini imha ettiğini, .'da cemaat imamlarının farklı dönemlerde olmak üzere Ümit Işık, ... ve Bülent isimli bir şahıs olduğunu, en son 2012-2013 yıllarına kadar . isimli birisinin bu işi yaptığını, ondan sonra kimsenin gelmediğini, kendisinin de onlarla irtibatı kalmadığı için sorumluluğu kimin üstlendiğini bilmediğini, 17-25 Aralık'a kadar tamamen samimi duygularla bu cemaatin içinde olduğunu, bu tarihten sonra irtibatını kestiğini, terör örgütü ile alakalı herhangi bir suça karışmadığını, bile bile terör örgütünü desteklemediğini, Kovuşturma aşamasındaki savunmalarında ise özetle; kesinlikle silahlı terör örgütü üyeliği iddiasını kabul etmediğini, gazete sorumlusu olduğu ile ilgili Başteks'te kasada bulunan bir ajandadan bahsedildiğini, ancak bu ajandayı oraya kimin koyduğunu, kimin bu hususu yazdığını bilmediğini, böyle bir şey olduğunu emniyette öğrendiğini, evrakların beş yıldır kullanılmayan bir kasadan çıktığını söylediklerini, Zaman gazetesini kimin dağıttığını, gazeteyle kimin ilgilendiğini bilmediğini, bu yüzden bahse konu suçlamayı kabul etmediğini, Başmakçı İlçesi Eğitim ve Öğretimi Destekleme Derneğini kendisi de zor şartlarda okuduğu için özellikle öğrencilere yardım etme aşk ve şevki ile kurduklarını, çocuğu okula başladığında okula gelen öğrencilerin sefaletini gördüğünden kaymakam ve ilçe milli eğitim müdürü ile nasıl yardımcı olabilecekleri hususunu görüştüklerini, neticede böyle bir dernek kurulursa resmi yoldan yardım yapılabileceği fikrinin oluştuğunu, derneğin daha çok ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yardım etmek amacıyla kurulduğunu, daha sonra dernek kurucularının tayininin çıkması ve işlerin yoğunlaşmasından dolayı fazla yürütemeyerek 2012 yılında derneği kapattıklarını, 2003 ile 2006 yıllarında gezi amaçlı yurt dışına çıktığını, bunlardan birinin de Abdurrahman Gönüllü'nün personelini tatile götürmek amacıyla düzenlediği gezi olduğunu, Abdurrahman'ın fazladan yer olduğunu belirtip kendisini de davet etmesi ile geziye katıldığını, kesinlikle örgütsel bir program olmadığını, Bank Asya'da 2015 açılış tarihli hiçbir parasal akışı olmayan hesabını oğlunun okul taksitlerinin otomatik ödenmesi için açtırdığını, Başmakçı tavukçulukta önde gelen bir ilçe olduğundan yatırım yapacak ... adamlarını ilçeye çekme düşüncesiyle DİSİAD'a üye olduğunu, üyeliğinin 6-7 ay kadar devam ettiğini, 2008'in başlarında üyelikten ayrıldığını, büyük oğlunu %80 bursla iddiaya konu okula kaydettirdiğini, çevrede devlet okullarını ve özel okulları araştırdığını, diğer okullar hem maddi yönden yardımcı olmadıkları hem de pansiyonları bulunmadığı için ilçeye de çok yakın olan bu okulu tercih ettiğini, tanıklardan ...'ı ilk defa mahkemede gördüğünü, tanığın beyanında "duyduğum kadarıyla" şeklinde ifadelerde bulunduğunu, bir duyum ile şikayetçi olduğunu söylediğini, hiç kimseye Fettullah ...'i övücü bir konuşmada bulunmadığını, örgütün toplantılarının başlarda dini içerikli sohbetler şeklinde olduğunu, dindar bir kişi olduğundan bunlara devam ettiğini, o zamanlar örgütsel bir durumun söz konusu olmadığını, 17/25 Aralık'tan sonra bu yapıyla irtibatını kestiğini, bu tarihten önce bu yapının içinde bulunmasından ötürü pişman olduğunu,

Beyan etmiştir.

Tanık ... soruşturma aşamasında alınan ifadesinde, 2014 yılında Başmakçı’ya geldiğini, ağabeyi Abdurrahman’ın ... yerinde çalıştığı sırada burada Fetullah ... cemaatine ait toplantıların yapıldığını gördüğünü, kendisinin de cemaate girdiğini, 2008 yılından sonra toplantılarda sadece cemaatlerini ve örgüt liderini övmeye yönelik İslami dayanakları bulunmayan hurafelerin anlatılmaya başlandığını, sohbetlere 2012 yılına kadar devam ettiğini,.ilçesindeki cemaat yapılanmasının ilk başta ...’da bulunan Ömer Özkaya’ya, daha sonra Başmakçı’da bulunan ...’a, ondan sonra da Dazkırı’da bulunan .’a bağlı olduğunu, 2010 yılında Başmakçı’da bu cemaate ait bir yurt yapmayı mütevelli olan ... Gönüllü, Ümit Işık ve ...’ın karar verdiğini, yurt yapılması kararlaştırılan arsanın adına alındıktan sonra bu cemaate ait Suçıkan şirketine devredildiğini, cemaat evleri ile ... ve.ın ilgilendiğini; duruşmada verdiği beyanında ise, Başmakçı'da eczacı olan sanığın örgütün içindeki sohbetlerde bulunduğunu, ortak olduğu firmayla ilgili bir ... için Kırgızistan’a gittiklerinde sanığın da kendilerine katıldığını, bu gezi sırasında Kırgızistan ve Kazakistan’da örgütün birer okulunu ziyaret ettiklerini, bildiği kadarıyla kendi çevresinde bulunan arkadaşlarından hiçbirisinin 17-25 Aralık'tan sonra mütevelli içerisinde devam etmediğini, mütevellinin ne anlama geldiğini de bilmediğini,

Tanık Betül Çoban soruşturma aşamasında alınan ifadesinde, FETÖ/PDY yapılanması ile dershaneye giderken tanıştığını, sonra Başmakçı’da üniversite kazandığını, 2008-2010 yıllarında burada öğrenci olarak bulunduğunu, ... Dershanesindeki rehber öğretmenin kendisini Başmakçı'dan ...’a yönlendirdiğini, burada Efsa Çağıl isimli eve yerleştirildiğini, ev ablası seçildiğini, ilk başta bu evlerden iki tane olduğunu, sonraki yıl bir ev daha açıldığını, kendinden başka üst sorumluların da bulunduğunu, ...’ın evde kalan kızlara her ay dini sohbet düzenlediğini, sohbette Fetullah ...’den bahsettiğini, kendisi gittiğinde evin eşyalarının döşenmiş olduğunu, yemeklerin ... Gönüllü’nün sahibi olduğu Başteks isimli firmadan geldiğini, odunu ve kömürü ...’ın aldığını, Başmakçı yapılanmasında en üstte ...’ın bulunduğunu, ikinci yıl Kardelen evine geçtiğini, orada da ev ablalığı yapmaya devam ettiğini; duruşmada verdiği beyanında ise Başmakçı'da kaldıkları eve odun ve kömürü 2008 yılında 5-6 aylık bir süre için ...’ın getirdiğini,

Tanık ... soruşturma aşamasında alınan ifadesinde, 2003 yılında öğretmen olarak geldiği Başmakçı’da ... ve Abdurrahman Gönüllü ile tanıştığını, 2005 yılında ...’ın baldızı ile evlendiğini, kim olduğunu hatırlayamadığı kişilerin kendisini arayarak tanıdıkları öğrenciler olduğunu, ev bulma ve barınma hususunda yardımcı olmasını istediklerini, bu amaçla ... ve Abdurrahman Gönüllü ile görüşerek üç öğrenci evi açtığını, 2008-2009 yıllarında Fetullah ... cemaatine bağlı kişilerin bu evlerin cemaate bağlanması gerektiğini söylediklerini, ancak kendilerinin bunun kabul etmediğini, zaten ilçede bu evlerin Fettullah ... cemaatine bağlı evler olduğunun bilindiğini, o tarihlerde ... Gönüllü’nün ... yerinde ve evinde, nadiren de ...’ın evinde cemaatin sohbetlerinin yapıldığını, kendi evinde olan ve başka yerlerde kendisinin yaptığı sohbetlerin esas itibarıyla Fethullah ... cemaati sohbeti niteliğinde olmadığını, Kuran ve ilmihal okuduğunu, bir süre sonra ... sorumlusu ...’ın Abdurrahman ve Tayfun’a kendisinden bahisle “O adam Başmakçı’da bulunduğu sırada bizim gözümüzde hizmet Başmakçı’da bulunmayacak, hiçbir yardım ve para göndermeyeceğiz, o adam şehri terk etsin” dediğini, bundan sonra Abdurrahman ve Tayfun’un yanı sıra sohbetlere katılan esnafların da kendisine ilişkilerinde mesafe koymaya ve soğuk davranmaya başladıklarını, zaten bir süre sonra işi nedeniyle Başmakçı'dan ayrıldığını; duruşmada alınan ifadesinde ise, Başmakçı'dan 8 yıl önce ayrıldığını, daha önceki ifadesinde Başmakçı ilçesinde ev açtıkları ile ilgili bir beyanda bulunmadığını, ilçede üniversite açıldığında öğrencilerin kalacak yer probleminin ortaya çıktığını, bunun halledilmesi ile ilgili kaymakamlık, belediye ve milli eğitimdeki arkadaşların öğrencilere yardımcı olmak amacıyla toplantılar düzenlediklerini, ilerleyen süreçte kaymakamlıktan arandığını ve bir grup öğrencinin kalacak yer problemi olduğunu anlattıklarını, kendisinin de gönderilen öğrenciler için ...'la değil, Abdurrahman Gönüllü ile ev kiralanmasına aracı olduğunu, öğretmen olarak görev yaptığı sürede Başmakçı'da hiçbir toplantıya şahit olmadığını,

Tanık ... soruşturma aşamasında alınan ifadesinde, Ümit Işık isimli şahsın Başmakçı ilçe imamlığı yaptığını, bu dönemde Başmakçı ilçesi mütevelli heyetinde ...’ın da bulunduğunu, sohbet toplantılarının Başteks isimli firmanın yemekhanesinde her perşembe düzenli olarak yapıldığını, Ümit Işık’ın bu sohbet toplantılarını yönettiğini ve ilçede bulunan yurt binasının inşaatı ile ilgilendiğini, bu yapılanmanın ilçede bir erkek evinin olduğunu; duruşmada alınan ifadesinde ise önceki beyanını kabul etmediğini, ...'ı tanımadığını, mütevelli içinde olup olmadığını bilmediğini,

Tanık Dilek Uğur soruşturma aşamasında alınan ifadesinde, Başmakçı’da FETÖ/PDY’ye bağlı evlerde 2008-2010 yılları arasında kaldığını, ev ablalığı yaptığını, Hamide ve ...’ın kendilerinden sorumlu olduğunu, Efsa Çağıl isimli evde kaldığını, diğer evlerin isimlerinin Kardelen ve Lalezar olduğunu, ..., ...’ın eşi ve Hamide’nin kendilerine FETÖ/PDY’ye yönelik CD’ler izletip kitaplar okuttuklarını, bu sohbetlerde telefonları dışarıda bıraktıklarını, ...'ı tanımadığını, durumu iyi olmayan arkadaşlarına Abdurrahman Gönüllü ve eczacı diye birinin maddi yönden yardımcı olduğunu, son yıl faturaları kabarık geldiği için Hamide’ye ödeyemeyeceklerini söylediğini, onun da kendilerini eczacıya yönlendirdiğini, eczacının bu faturayı hallettiğini; duruşmada verdiği beyanında ise, bir dönem elektrik faturasıyla ilgili sıkıntı yaşadıklarını, Hamide'ye bu durumu bildirdiğini, yanlış hatırlamıyorsa onun da bu durumu eczacıya söylediğini ve eczacının halledeceğini anlattığını,

Tanık ... soruşturma aşamasında alınan ifadesinde, Başmakçı'da ...'ın FETÖ/PDY'ye bağlı kişilerden olduğunu, FETÖ'nün okullarına gittiğine dair fotoğraflarının Facebook'tan görülebileceğini; duruşmada alınan ifadesinde ise, sanığın Başmakçı'da Fethullahçı olarak duyulduğunu, görgüye dayalı bir bilgisinin olmadığını,

Beyan etmişlerdir.

Başka dosya şüphelisi Abdurrahman Gönüllü’nün Başteks isimli ... yerinde yapılan aramada bir kasada bulunarak el konulan dokümanlar arasındaki ajandaya ilişkin kolluk tarafından düzenlenen 01.08.2016 tarihli inceleme tutanağına göre, ajandanın 2009-2010 ödemeleri yazılı sayfasında “HÜDAİ ÇETE PEN 500 T. ÇAKIR’DAN alınacak üsta…bir burs alınacak”, 27.09.2009 tarih yazılı sayfasında "GÖREV DAĞILIMI....D) Gazete Sorumlusu : T. ÇAKIR, E) Dernek sorumlusu: R. YANGIN-T. ÇAKIR", 19.10.2009 tarih yazılı sayfasında “2 Burslar” başlığının altında “b) T. ÇAKIR 130*2=260”, ajandanın telefon rehberi kısmında ise “01.05.2008 Tayfun Abi 120 TL alındı” şeklinde ibareler olduğu tespit edilmiştir.

... 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde sanığın Başmakçı ilçesinde mütevelli heyeti içerisinde yer aldığı, Zaman gazetesinin ilçe sorumlusu olduğu, Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarda irtibatı bulunduğu değerlendirilen Başmakçı İlçesi Eğitim ve Öğretim Hizmetlerini Destekleme Derneği ile ... Sanayici ve ... Adamları Derneği Yönetim Kurulu asil üyesi olduğu, Bank Asya'da hesabının bulunduğu, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün örgütsel bağının artırılması, örgüt ideolojisinin aşılanması, örgüte eleman kazandırılması ve finansal destek sağlanması amacıyla periyodik aralıklarla yapılan örgütsel toplantılarına katıldığı, bu toplantılarda örgüt elebaşı Fetullah ...'in kitaplarından alıntılar yapıldığı, CD'lerinin izlendiği, ayrıca burs, himmet, kurban parası adı altında paralar toplandığı, toplanan yardım paralarının elden alındığı, herhangi bir kayıt tutulmadığı, yine bu kapsamda FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün disiplini ve stratejisi gereği örgütsel bağın artırılması, örgütün ideolojisinin aşılanması, örgüte eleman kazandırılması ve finans sağlanması amacıyla örgüt tarafından düzenlenen otel toplantılarına katıldığı, çocuklarının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu için 667 sayılı KHK ile kapatılan örgüte müzahir ... Server Gazi Lisesinde eğitim gördükleri, terör örgütün stratejisi çerçevesinde propaganda ve finansal kaynak sağlamak için düzenlediği, moral ve motivasyonu artırmak amacıyla gezi adı altında kamufle ettikleri yurt dışı seyahatlerini haklarında yine örgüt üyeliği soruşturması bulunan ve dava açılan kişilerle birlikte düzenledikleri ve bu yurt dışı gezilerine örgüte üye olduğu iddia edilen kişilerle beraber katıldığı, kapatılan Zaman gazetesine aboneliğinin bulunduğu, ayrıca gerek soruşturma aşamasında gerekse mahkemede dinlenen tanıklar Betül Çoban, ..., Dilek Uğur, ..., ... ve ...'nün sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile irtibatlı olduğu ve bu terör örgütünün faaliyetleri kapsamında yer aldığına ilişkin beyanlarda bulundukları hususları birlikte değerlendirilerek, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetine karar verilmiş; sanık müdafisinin istinaf talebi üzerine dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi de istinaf istemini yerinde görmeyerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

1-Bu açıklamalar ışığında sanığa atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sabit olup olmadığı:

Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için öncelikle silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne değinilmesinde yarar bulunmaktadır.

Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.

Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.

18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.

TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.

TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;

“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile ... ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve ... niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, ... içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.

Bu suçun mağduru ise, öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.

TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli ... ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.

Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arz eden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.

Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,

a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.

b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.

c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.

d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.

e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, ... ve gerece sahip olunması gerekmektedir.

Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile ... ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç, 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.

3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.

TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silahlı örgüt" suçu ise;

"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.

Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir.

Ceza Genel Kurulunun 24.01.2019 tarihli ve 417-44 sayılı, 20.12.2018 tarihli ve 419-661 sayılı ile 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararları ve bu suçların temyiz incelemesi ile görevli (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin kararlarında ayrıntılarıyla belirtildiği üzere;

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma aracı hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; "Altın Nesil" adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütüdür.

İstişare kurulu, ülke, bölge, il, ilçe, semt, ev imamları gibi hiyerarşik bir yapı içeren insan gücünü ve finans kaynaklarını örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirme amacı taşıyan FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü "gizli yaşamak, her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkâr etmek" üzerine kuruludur.

FETÖ/PDY'nin Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet Teşkilatına ve MİT'e sızan militanları, şeklen kamu görevlisi gibi gözükse de bu kişilerin örgüt aidiyetleri diğer tüm aidiyetlerinden önce gelmektedir. FETÖ/PDY'nin devletin tasarrufunda bulunması gereken kamu gücünü, kendi örgütsel çıkarları lehine kullanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra güçlü örgütsel bağlarla bağlandığı FETÖ/PDY'nin bir neferi olarak TSK, Emniyet Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatında meslek hayatlarına başlayan örgüt mensupları, sahip oldukları silah ve zor kullanma yetkilerini FETÖ/PDY'deki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde bir ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Nitekim hiyerarşik ilişki bakımından sıkı bir disiplinin hâkim olduğu Türk Silahlı Kuvvetlerinde dahi FETÖ/PDY mensuplarının darbeye teşebbüs sırasında genel olarak öğretmenlerden oluşan mahrem imam olarak adlandırılan sivil kişilerden aldıkları talimatlara göre hareket ettikleri veya alt rütbedeki subayların emirlerine uydukları birçok dava dosyasında görülmüştür.

Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarının etkin birimlerinde ve TSK'da yapılanan FETÖ/PDY, Emniyet ve TSK birimlerinin doğasında var olan cebir ve şiddet kullanma yetkisinin verdiği baskı ve korkutuculuğu kullanmaktadır. Örgüt mensuplarının silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkânının bulunması, silahlı terör örgütü suçunun oluşması için gerekli ve yeterli olmakla birlikte; 15.07.2016 tarihinde meydana gelen kalkışma esnasında TSK içerisinde yapılanıp görünürde TSK mensubu olan ve ancak örgüt liderinin emir ve talimatları ile hareket eden örgüt mensuplarınca silah kullanılmış, birçok sivil vatandaş ve kamu görevlisi öldürülüp yaralanmıştır.

Söz konusu terör örgütü, nihaî amaçlarına ulaşmak gayesiyle öncelikle askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personelin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarını bu makamlara getirmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm Anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihaî hedefi bulunan FETÖ/PDY, söz konusu ele geçirme süreci tamamlandıktan sonra devlet, toplum ve fertlere dair ne varsa ideolojisi doğrultusunda yeniden dizayn ederek oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi/ekonomik güç hâline gelmek amacıyla hareket etmektedir.

Örgütte sıkı bir disiplin ve eylemli bir işbirliğinin bulunduğu, örgütün kurucusu, yöneticileri ve üyeleri arasında sıkı bir hiyerarşik bağın mevcut olduğu, gizliliğe riayet edildiği, illegal faaliyetleri gizleyebilmek için hiyerarşik yapıya uygun hücre sistemi içinde yapılanarak grup imamları tarafından emir talimat verilmesi ve üyeleri arasında haberleşmenin sağlanması için Bylock gibi haberleşme araçlarının kullanıldığı, görünür yüzüyle gerçek yüzü arasındaki farkın gizlendiği, amaca ulaşabilmek için yeterli eleman, ... ve gerece sahip olduğu, amacının Anayasa'da öngörülen meşru yöntemlerle iktidara gelmek olmayıp örgütün yarattığı kaos ortamı sonucu, demokratik olmayan yöntemlerle cebir şiddet kullanmak suretiyle parlamento, hükûmet ve diğer Anayasal kurumları feshedip iktidarı ele geçirmek olduğu, bu amaçla Emniyet, Jandarma, MİT ve Genelkurmay Başkanlığı gibi kuvvet kullanma yetkisini haiz kurumlara sızan mensupları vasıtasıyla, kendisinden olmayan güvenlik güçlerine, kamu görevlilerine, halka, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Meclis binası gibi simge binalar ve birçok kamu binasına karşı ağır silahlarla saldırıda bulunmak suretiyle amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli öldürme ve yaralama gibi çok sayıda vahim eylem gerçekleştirdiği, anılan örgüt mensupları hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden ya da örgüt faaliyetleri kapsamında işlenen diğer bir kısım eylemlere ilişkin bir kısmı derdest olan ya da mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, bu davalarda verilen mahkeme ve Yargıtay kararları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları gibi olgu ve tespitler dikkate alındığında;

FETÖ/PDY, küresel güçlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek üzere kurulan bir maşa olarak; Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik ve ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini yıkıp ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, kuruluşundan 15 Temmuz sürecine kadar örgüt lideri Fetullah ... tarafından belirlenen ideoloji doğrultusunda amaçlarını gerçekleştirmek için hareket etmiştir. Gerçekleştirilen eylemlerde kullanılan yöntem, bir kısım örgüt mensuplarının silah kullanma yetkisini haiz resmi kurumlarda görevli olması, örgüt mensuplarının bu silahlar üzerinde tasarrufta bulunma imkânlarının var olması ve örgüt hiyerarşisi doğrultusunda emir verilmesi hâlinde silah kullanmaktan çekinmeyeceklerinin anlaşılması karşısında tasarrufunda bulunan ..., gereç ve ağır harp silahları bakımından 5237 sayılı TCK'nın 314. maddesi kapsamında bir silahlı terör örgütüdür.

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün açıklanan yapı ve görüntüsü itibarıyla suçların manevi unsurunun tespiti bağlamında kusur ilkesi ve suçun kast unsurunun değerlendirilmesinde de yarar bulunmaktadır.

5237 sayılı TCK'ya esas alınan suç teorisi üç ilkeye dayanmaktadır. Bunlar; kusur ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve insanilik ilkeleridir.

Kusur ilkesi; kusursuz ceza olmaz prensibine dayanmaktadır. Failin işlemiş olduğu suçtan dolayı şahsen kınanabildiği hâllerde cezalandırılmasını ifade eder. İlke ile amaçlanan, cezanın kusuru gerektirdiği ve kusurlu hareket etmeyen kişinin cezalandırılmayacağıdır. Bu ilkeden çıkarılacak birinci sonuç, netice sorumluluğunun kaldırılmış olması; ikinci sonuç ise cezanın kusur derecesini aşmayacağı yani ceza hukukunda kusurla orantılı ceza tayininin esas alınacağıdır.

Hata (yanılma); genel olarak kişinin tasavvuru ve zihinden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu, dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şeyin olduğundan farklı bir biçimde algılanması hâlinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi hâlinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası, bir algılama hatası olduğu hâlde; yasak hatası, bir değerlendirme hatasıdır.

Failin ceza sorumluluğuna gidilebilmesi için kusurlu olması şarttır. Kusur, kınanabilirliktir. Kusurun ifade ettiği değersizlik yargısı ile fail hukuka uygun davranmaması, haklı olan lehine karar verebilme ve hukuka uygun davranma imkânına sahip olmasına rağmen haksız olan davranışı tercih etmesi nedeni ile kınanmaktadır. Kusur yargısının temeli insanın özgür iradesidir. İnsan, özgür iradeye sahip bir varlık olması nedeniyle haklı olan davranış ile haksızlık arasında bir tercih yapma ve haklı olan davranış lehine karar verebilme, davranışlarını hukuk düzeninin gereklerine göre yönlendirebilme ve hukuk düzeninin yasakladığı davranışlardan sakınma yeteneğine sahiptir. Kusur yargısının temelini oluşturan irade özgürlüğü, haksızlık bilincinin varlığını gerekli kılar. Çünkü insanın haklı olan davranış ile haksızlık arasında tercih yapabilmesi için bunu bilmesi şarttır. Fail, haksızlık bilincine sahipse ve özgür iradesiyle haksız olan davranışı tercih ediyor ise kusurludur. Fakat yasak yanılgısı her zaman failin kusurunu tamamen ortadan kaldırmaz. İnsan, hukuk toplumunun bir üyesi olarak hukuka uygun davranmak ve haksız olan davranışlardan sakınmak yükümlülüğü altındadır. Failin açıkça yasak olduğunu bildiği davranışlardan sakınması bu yükümlülüğü yerine getirdiği anlamına gelmez. Fail, aynı zamanda davranışlarının hukuk düzeninin gerekleri ile uyumlu olup olmadığını sorgulamakla yükümlüdür. Fail bu husustaki şüphesini tefekkür etmek veya bir uzmana danışmak yoluyla bertaraf etmek zorundadır. Ayrıca fail vicdan muhasebesi de yapmalıdır. Failden beklenen vicdan muhasebesinin ölçüsü, somut olayın koşulları ile onun sosyal ve mesleki çevresidir. Fail kendisinden beklenen vicdan muhasebesine rağmen davranışının haksızlığını idrak etmeye muktedir değilse yanılgısı kaçınılmazdır. Bu durumda fail kusurlu addedilemez. Buna karşılık fail kendisinden beklenen vicdan muhasebesiyle davranışının haksızlığını idrak edebilecek idiyse yasak yanılgısı kusurunu tamamen ortadan kaldırmaz; fail kusurludur, ancak kusuru azalmıştır.

Hata, kastı ortadan kaldıran veya kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere ikiye ayrılır. Suçun maddi unsurlarında (TCK'nın 30/1. maddesi), suçun nitelikli hâllerinde (TCK'nın 30/2. maddesi), hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında (TCK'nın 30/1-3. maddesi) hata kastı kaldırır. Kusurluluğu ortadan kaldıran veya azaltan sebeplerin maddi şartlarında hata (TCK'nın 30/3. maddesi) ile haksızlık yanılgısı (yasak hatası) (TCK'nın 30/4. maddesi) kusurluluğu etkileyen hata şekilleridir. Kastı kaldıran hata türüne hukuka uygunluk nedenlerinin sınırındaki yanılgıyı da eklemek gerekmektedir (TCK'nın 27/1. maddesi).

İlgisi nedeniyle suçun maddi unsurlarında hata (unsur yanılgısı) üzerinde de durmak gerekecektir.

TCK'nın 30/1. maddesinde "suçun kanuni tanımındaki maddi unsurlara ilişkin bilgisizliğin kastı ortadan kaldıracağı" belirtilmiştir. Unsur yanılgısının konusunu suçun maddi unsurları oluşturmaktadır. Unsur yanılgısı kastı ortadan kaldırdığına göre, böyle bir yanılgı ancak kastın kapsamında kalan konular hakkında olabilir. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinmesini gerektirdiğinden, maddi unsurların bilinmemesi hâlinde kasten işlenen bir haksızlıktan bahsedilemez.

Unsur yanılgısı; haksızlığa temel teşkil eden, haksızlığı tipikleştiren objektif unsurlarda, yani suçun maddi unsurlarında yanılgıdır. Bu durumda haksızlığın kasten işlendiğinden söz edilemez. Fiilin taksirle işlenmiş şekli suç olarak tanımlanmış ise fail ancak taksirli suçtan sorumlu olur.

Bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş illegal bir yapı olduğunu eylem ve söylemleriyle açıkça ortaya koyabileceği gibi legal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan bir suç örgütüne, hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür. Bu kapsamda önceden var olan ancak hakkında karar verilmediği için kamuoyu tarafından varlığı bilinmeyen örgütün hukuki varlık kazanması mahkemeler tarafından verilecek karara bağlı ise de örgütün kurucusu, yöneticileri ya da üyeleri, kuruluş tarihinden veya meşru amaçlarla kurulup daha sonra suç örgütüne dönüştüğü andan itibaren ceza hukuku bakımından sorumlu olacaklardır.

Failin, isnat olunan suçun maddi unsurlarına ilişkin hatası esaslı, diğer bir ifadeyle kabul edilebilir bir hata olursa, bu takdirde fail TCK'nın 30. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu hatasından yararlanacak, bunun sonucu olarak yüklenen suç açısından kasten hareket etmiş sayılmayacağından ve suçun taksirle işlenmesi hâli de kanunda cezalandırılmıyor ise CMK'nın 223. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraatına karar verilmesi gerekecektir.

Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 956-370 sayılı kararında da belirtildiği üzere;

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün, Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olan nihaî amacını gerçekleştirmek için "mahrem alan" şeklinde örgütlenmesi ve Devletin silahlı kuvvetlerindeki unsurları dikkate alındığında gerekli ve yeterli örgütsel güce sahip olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Örgütün bu amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının örgütteki konumları gözetilerek cezalandırılacağı da açıktır. Örgütlenme piramidine göre beş, altı ve yedinci kat ve kural olarak üç ve dördüncü katlarda bulunan örgüt mensuplarının bu durumda olduklarının kabulü gerekmektedir. Ancak önce dinî bir kült, ardından da terör örgütü hâline dönüşen FETÖ/PDY'nin, başlangıçta bir ahlâk ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve genellikle böyle algılanması, örgütün gayrı meşru amaçlarını gizleyip alenen kriminalize olmamaya çalışması ve örgütün kurucusu ve yöneticisi Fetullah ... hakkında ... 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen beraat kararının onanarak kesinleşmesi karşısında, özellikle örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan diğer katlardaki örgüt mensupları tarafından bilinip bilinmediğinin olaysal olarak TCK'nın 30. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda söz konusu değerlendirme yapılırken, ülke çapında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile ilgili dava dosyalarında yer alan belgeler, mahkemelerce karara bağlanan davalar, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları, tanık beyanları ve benzer pek çok kaynakta yer aldığı üzere; örgüt mensubu olan kamu görevlileri tarafından örgütün nihaî amacının açıkça ortaya konularak devleti ve hükûmeti açıkça hedef alan terör faaliyetlerinin icra edilmesi, bu faaliyetlerin örgüt liderinin açıklamaları ve basın yayın araçlarıyla üstlenilmesi gibi sansasyonel olayların kamuoyunun gündemini uzunca bir süre meşgul edip yoğun bir şekilde tartışılması, Milli Güvenlik Kurulu'nun 30 Ekim 2014, 29 Nisan 2015 ve 26 Mayıs 2016 tarihli toplantılarında alınan ve kamuoyu ile paylaşılan kararlarda sözde "hizmet hareketi" adlı legal görünümlü illegal yapının, paralel bir devlet kurma amacında olan, devletin varlığına ve Anayasal düzenine karşı ciddi tehdit oluşturan bir örgüt olarak kabul edilmesi, aynı tespit ve açıklamaların Devlet ve Hükûmet yetkililerince de en üst düzeyde benimsenip kamuoyu ile paylaşılması gibi olguların da gözardı edilmemesi gerekir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek nihai amacında olduğu anlaşılan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan ve fakat örgütün nihai amacını bildiği, örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmayan sanığın, çoğu 2013 yılı öncesinde olmak üzere birkaç kez de bu tarihten sonra örgütün dini sohbet toplantılarına katılmak, 2012 ve 2015 yıllarında kapandığı anlaşılan iki ayrı derneğe üye ve örgüt tarafından çıkarılan gazete ve dergilere gerçek ismiyle abone olmak, çocuklarını örgüte müzahir olması nedeniyle kapatılan okula göndermek, örgütsel toplantı düzenlendiğine ilişkin herhangi bir iz, emare ve tespitin bulunmadığı bir otelde başka dosya sanığıyla aynı tarihlerde kalmak ve örgüt liderinin talimatı üzerine açıldığı ya da para yatırıldığı tespit edilmeyen Bank Asya hesabına sahip olmaktan ibaret eylemlerinin, sanığın konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesinin isabetsiz olduğu özel daire kararının bozma ilamının yerinde olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;

"Yapılan yargılama ve incelenen dosya kapsamına göre, Başmakçı ilçesinde eczacılık yapan sanığın suç tarihi ve öncesinde silahlı terör örgütü FETÖ/PDY’nın amaç ve hedefler doğrultusunda ilçe mütevelli heyetinde görev aldığı, çeşitli yurt ve derneklere düzenli olarak ayni ve maddi yardımda bulunduğu, örgütsel nitelikteki sohbet toplantılarına iştirak ettiği, örgütsel yapının yurt dışında en kuvvetli olduğu bazı ülkelere yapılan gezilere katılarak örgütün faaliyetlerini sürdürdüğü okulları ziyaret ettiği, sanığın bilinç düzeni, eğitim durumu, kariyeri ve toplum içindeki konumu gözetildiğinde sıradan bir esnafın ya da ibadet odaklı sempatizan olarak değerlendirilebilmesinin olanaklı olmadığı ve bu nedenle hakkında TCK’nın 30. maddesindeki hata hükümlerinin tatbik imkanının bulunmadığı, bununla birlikte sanığın aşamalarda örgüte dair verdiği bilgiler ve samimi beyanlarının varlığı karşısında hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması yönünden araştırma yapılmasında zorunluluk bulunduğu nazara alınarak bu yönlere ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum."

Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; atılı suçun oluştuğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

Ulaşılan sonuç karşısında, sanık hakkında TCK’nın 221/4-2. cümlesi gereğince etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu bu aşamada değerlendirilmemiştir.

SONUÇ:

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.06.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

...

...