"İçtihat Metni"
İtirazname No : 2017/47716
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 420-268
I. HUKUKİ SÜREÇ
Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan sanıklar ..., ... ve ...’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/1, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5, TCK’nın 62/1, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin İstanbul (Kapatılan) 14. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesiyle görevli) verilen 10.05.2013 tarihli ve 86-78 sayılı hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 24.12.2015 tarih ve 5453-5278 sayı ile; "...silahlı terör örgütünün yöneticisi olduklarına dair delil elde edilmeyen, 10 yıllık tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle tahliye edilen örgüt mensuplarına yurtdışına çıkmaları için yardım eden, örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde faaliyette bulunan sanıkların eylemlerinin silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu oluşturacağı" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanıkların TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanun'un 5, TCK’nın 62/1, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin İstanbul Anadolu 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.07.2017 tarihli ve 420-268 sayılı hükümlerin de sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 01.10.2018 tarih ve 481-3165 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 06.12.2018 tarih ve 47716 sayı ile; "…Sanıkların legal olmadıkları yönünde iddia bulunmayan bir kısım derneklere salt üyeliklerinin bulunması ile bir kısım dergi ve gazetelerde yayımladıkları makale ve yazıların örgüt üyeliği için yeterli olmayıp, bu üyelikler ile makale ve yazılardan kaynaklı örgüt üyeliğine matuf ne tür faaliyetler ile yazıların bulunduğunun açıklanıp tartışılmadığı,
Sanıkların ortağı olduğu ve ticari faaliyetleri konusunda yasa dışı bir iddia bulunmayan Global99 adlı ticari işletmenin faaliyetleri ile bu faaliyetleri kapsamında bir araya gelen sanıkların beraat eden bir kısım sanıklar ile dosya dışı bir kısım kişilerle gerek telefon görüşmesi yoluyla, gerekse bizzat kurulan irtibat ve yapılan görüşmelerden hangilerinin örgütün faaliyeti kapsamında icra edildiğinin maddi vakıalara dayalı olarak açıklanıp tartışılmadığı ve örgüt üyeliği ile ilişkilendirilmediği,
2010 yılında Erzurum'da yapılan operasyonda...'ın evinde çıkan bilgisayarda yazılı belge içinde sanıkların isimlerinin yer alması ile iletişim ve teknik - fiziki takip tutanaklarının örgüt üyeliği için karine kabul edilerik, bu tutanaklar ile belgenin maddi ve yan delillerle desteklenmediği,
Sanıkların, 10 yıllık tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle tahliye edilen örgüt mensuplarına yurt dışına çıkmaları için yardım ettiklerine dair eylemleri ile sanıklara gönderilen E- Posta içeriklerinin örgüt mensubiyeti ile olan ilişkisinin nelerden ibaret olduğunun somut veriler ve delillerle ortaya konup tartışılmadığı,
Sanıkların, haklarında açılan soruşturma sonunda takipsizlik kararı verilen bir kısım kişilerle HTS kayıtlarının varlığı ve bir kısım konuşma içeriklerinin soyut değerlendirmeye tabi tutulduğu ve örgüt üyeliği ile doğrudan ilişkilendirilmediği,
Sanıklar tarafından yapılan basın açıklamasında okunan metin ile yine sanıkların katıldığı ve yasa dışı olduğuna ilişkin de iddia bulunmayan gösteri yürüyüşündeki hangi söylemlerin ve eylemlerin demokratik toplum düzeninin öngördüğü çerçevenin dışında kaldığının ve bu söylemlerin ve eylemlerin örgüt üyeliği ile ilişkisinin ne şekilde irtibatlandırıldığının tartışılıp açıklanmadan yetersiz gerekçe ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 08.04.2019 tarih ve 6796-2377 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de uyuşmazlığın esasına geçilmeden önce bir kısım Ceza Genel Kurulu üyelerince gerekçeli kararın, Anayasa'nın 141 ve CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin ve eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığının tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine öncelikle bu hususlar değerlendirilmiştir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Hizbullah örgütünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde İslami-Kürt Devleti kurmak için terör eylemlerine girişen, ilk aşamada bölge hâkimiyeti için PKK terör örgütü mensupları ile silahlı mücadele veren, siyasi ve askeri kanatları mevcut, üyelerinin çoğu silahlı, emir-komuta zinciri altında, disiplinli ve düzenli bir silahlı çete, aynı zamanda bir terör örgütü olduğu ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09.10.1995 tarihli ve 4933-5230 sayılı kararı ile Hizbullah'ın silahlı terör örgütü olduğuna dair karar verildiği,
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve Sarıyer İlçe Jandarma Komutanlığının Hizbullah terör örgütünün yeni stratejisi doğrultusunda legal alanda faaliyet yürüten bazı şahıslar ile örgütte sorumlu düzeyde görev alan şahıslar hakkında soruşturma yapılması yönündeki talebi üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmaya başlandığı, alınan kararlar doğrultusunda iletişimin tespiti, dinlenilmesi ve kayda alınması tedbiri ile teknik ve fiziki takip tedbirinin uygulandığı, sürdürülen soruşturma sonunda suç delillerinin elde edilmesi ve örgüt üyelerinin yakalanmasına yönelik olarak 17.01.2011 ve 28.01.2011 tarihlerinde operasyonlar yapıldığı,
Sanıklar ... ve ... ile örgütün Avrupa sorumlusu olduğu iddia edilen ... ... arasında yapılan görüşmelerde, gizlilik kurallarına uyulduğu, teknik takipten kurtulmak amacıyla şifreli konuşmalar yapıldığının belirtildiği,
Sanık ...'e ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarında;
15.04.2010 tarihli görüşmede; ... ...'in, sanık ...'e; "Valla abi hıh dedim ki hacı bu hayrine bu şeye ticarete ne zaman gideceksin alışverişe uzağa" dediği (bu konuşmanın örgüt lideri...'un yanına ne zaman gideceğini sorduğu şeklinde değerlendirildiği), sanık ...'in de; "Valla bu ayın sonunda olabilir yani bir 10 gün sonra falan artık olabilir." şeklinde cevap verdiği (şifreli bir şekilde ayın sonunda gidebileceğini söylediği şeklinde değerlendirildiği), ... ...'in; "Senle o bizim uzun varya uzunun bacanağı ayın 15 ine yani önümüzdeki ayın 15 ine O zaman önümüzdeki ayın 15 ine olsun sorun değil" dediği, sanık ...’in de; "He programım karıştı o zaman öyle yapalım abi yani bu şeyinle beraber o arkadaşımla beraber biz o ... ablanın(SURİYE) o taraflarına gidelim" dediği (bu görüşmelerin bir sonraki ayın 15'ine doğru ... ile birlikte ... Abla olarak şifrelendirdikleri Suriye'ye gitmeleri konusunda ... ...’in talimat verdiği), ...'in de yine şifreli bir şekilde; "tamam, tamam, biz ben ve uzunun bacanağı geleceğiz" şeklinde cevap verdiği (... ile birlikte verilen talimat doğrultusunda yurtdışına çıkacaklarını söylediği şeklinde değerlendirildiği),
04.05.2010 tarihinde ... ... ile sanık ... arasında;
"... : Şey diyecektim yalnız ayın 21'ine, hayrına o '...'in orda olsan, arkadaşınla oraya gelince yani ayın 21'inde orada olsan, beni bi ara hayrına, bir adres verecektim sana ordan.
... : E tamam o zaman ben '...'e söyleyim, zaten hani ben gidemiyorum, ben ...'e söyleyecem, diyecem ... ablanın oraya git, yani o zaman sen ona adres verirsin.
... : Yani ... ablasından alsın.
... : Tamam o zaman ... abi gidecekse o şeyde olsun uzun bacanağı ile değil mi?
... : Tamam tamam ikisini beraber göndereceğim inşallah.
... : Tamam abi hayrına.
... ; Oraya gidin orda artık size adres verirler kimlerle alışveriş yapacaksanız ne yapacaksanız onlar bilirler" şeklinde geçen görüşmede, sanık ...'in sanık ... ile birlikte 21.05.2010 tarihinde Suriye'ye gitmesi konusunda görüştükleri, yapılan incelemelerde; 21.05.2010 tarihinde sanıklar ... ve ...'in Hatay ili, Cilvegözü Kara Sınır Kapısından yurt dışına çıkış yaptıklarının tespit edildiği,
09.06.2010 tarihinde ... ... aracılığıyla ... ... ile görüşen sanık ...'in birtakım parasal konularda ... ...'den talimat aldığı, ... ...'in; "O kağıt işlerinde çocuk ne zaman şey edecek. Sen onun detayını bana söyle... 10-15 gün sonra o sizin oraya uğrayacak..." diyerek takip edilen bir işle ilgili sanık ... ile konuştuğu,
27.06.2010 tarihinde ... ... ve... ... ile görüşen sanık ...'in Türkiye'ye gelecek olan örgüt kuryesi olduğu düşünülen kişilere ilişkin bilgi aldığı, ayrıca aynı gün kendisine verilen numaradan Türkiye'ye gelen şahsı arayarak buluşmak üzere görüştüğü, bu görüşmelerden inceleme dışı sanık ... ...'i de bilgilendirdiği ve beklenen paranın geldiğini söyleyerek gelen şahsın telefonunu inceleme dışı sanık ...'e vererek bağlantı kurmasını istediği,
05.07.2010 tarihinde ... ... ile görüşen sanık ...'in; "... ablanın komşusuna bir taziye, maziye yapmayacakmısınız?" dediği (Bu görüşme Lübnan'daki Hizbullah örgütünün ruhani lideri olarak kabul edilen ...'ın ölümü nedeniyle taziye mesajı yayınlanıp yayınlanmayacağı şeklinde değerlendirildiği), bu konuda inceleme dışı sanık... ile görüşülmesi teklifinde bulunduğu, aynı tarihli başka bir görüşmede ... ...'in sanık ... ile maddi konularda görüştükleri,
12.07.2010 tarihinde ... ... isimli şahsın, ...'da bulunduğunu söylediği bir kişinin telefon numarasını inceleme dışı sanık ... ...'e verdiğini söyleyerek bu şahısla bağlantı kurulması konusunda sanık ...'i bilgilendirdiği,
09.09.2010 ve 20.09.2010 tarihlerinde ... ... ile yaptığı görüşmelerde ankesörlü bir telefondan ... ...'i arayacağını belirttiği,
13.11.2010 tarihinde ... ...'in en kısa sürede ... ...'i araması konusunda sanık ...'i bilgilendirdiği,
17.11.2010 tarihli görüşmede inceleme dışı sanık ... ...'in sanık ...'e Fransa'dan bekledikleri şahısların geldiği bilgisini verdiği,
14.12.2010 tarihinde sanık ...'in, ... adına kayıtlı telefon hattı ile ... ...'in oğlu ... ... ile bağlantı kurduğu, bilahare aynı hat üzerinden ... ... ile görüştüğü, ... ...'in üçüncü bir şahıstan bahseder gibi sanık ...'e; "... abime söyle, benim o gezim iptal oldu. 1,5 ay sonraya iptal oldu" dediği, ... kod adını kullanan sanığın buluşmanın iptalini teyit ettiği, görüşme içeriğine göre, ... ...'in rahatsızlığı nedeniyle planlanan görüşmeyi iptal ettiğini sanık ...'e bildirdiği, ayrıca ... ...'in para teminine yönelik sanık ... ile görüştüğü,
23.12.2010 tarihli görüşmede; sanık ...'in ... ...'e; "İstanbul'un fethi var. İstanbul fethi. İstanbul fethinden bir 100 düşürsünler, bir de beş sefer şey etsinler... Ondan sonra da beş sefer yazsınlar" diyerek şifreli olarak gönderdiği belgenin açılabilmesi için gereken şifreyi verdiği, ... ...'in de kitapçı olarak bahsettiği ...'e bir miktar para gönderdiğini belirtip almasını sanık ...'e söylediği,
31.12.2010 tarihinde ... ... ile sanık ... arasında geçen görüşmede ... ...'in şifreli bir şekilde kitapçı olarak söylediği ...'e kurye vasıtasıyla para göndereceğini söyleyip, sanık ...'i kastederek ... alsın diyerek gönderdiği parayı alması konusunda talimat verdiği, "Dayınındır" dediği, sanık ...'e ne zaman yurt dışına çıkacağını sorduğu, sanığın da kendisinden ... diye bahsederek ayın 9'unda çıkacağını söylediği,
03.01.2011 tarihinde sanık ... ile görüşen sanık ...'in CMK'nın 102. maddesinde yapılan değişiklik sonrası gerçekleşen tahliye işlemleri ile ilgili olarak bilgi aldığı, görüşme içeriğinden sanık ...'in kalabalık bir grupla birlikte tahliye işlemlerini cezaevi önünde beklediğinin anlaşıldığı,
04.01.2011 tarihli görüşmede; sanık ...'in tahliye olacak örgüt üyelerinin işlemleri ile ilgili olarak cezaevi önünde bulunduğu,
Sanık ...'e ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarında;
07.01.2011 tarihli görüşmede; ... isimli bir kişi ile görüşen sanık ...'in Diyarbakır'da olduğu, ... isimli şahsa Diyarbakır'a yeni ulaştıklarını söyleyerek gideceği yeri sorduğu, ...'ın da Bağlar Semtine gitmesini söylediği,
11.04.2010 tarihli görüşmede; ... ...'in gönderilen kuryenin birkaç gün içerisinde ulaşacağını belirterek bir ay sonra kendileriyle görüşmek üzere yurt dışına çıkması konusunda sanık ... ile görüştüğü, sanık ...'e bir misafirinin geleceğini söylediği, sanık ...'in de gelecek şahısla telefonda görüştüklerini belirttiği,
27.06.2010 tarihli ... ... ile sanık ... arasındaki görüşmede; sanık ...'in kırmızı bültenle arandığı anlaşılan ... ...'in kendisini arayarak maddi konulardaki sıkıntısını dile getirdiğini belirttiği, görüşmede kurye ... ile görüştüğünü söylediği, ... ...'in yurt dışındaki sıkıntılarından bahsettiği, sanık ...'in; "Dayıya da çok selam söyleyin" diyerek görüşmeyi bitirdiği,
27.07.2010 tarihli görüşmede; sanık ...'in yurt dışında yaşayan bir kişinin ailesinin yaşadığına inanmadığını söyleyerek ... ...'den kendisine ses kaydını göndermesini istediği, ayrıca görüşme içeriklerinden örgütün kuryesi olduğu düşünülen... ...'dan bahsedildiği, yine ... ...'in ... abi olarak ismini gizlediği sanık ... ile görüştüğünü belirttiği, sanık ...'in; "O matbaacı geliyor mu?" şeklinde soru sorduğu,
Sanık ...’e ilişkin tapelerde;
02.09.2010 tarihli görüşmede; sanık ...'in yapılacak bir etkinlik ile ilgili olarak Doğru Haber Gazetesi ve örgütün amacı doğrultusunda yayın yapan internet sitelerinde gerekli haberlerin yapılıp yapılmadığını inceleme dışı sanık ...'e sorduğu,
03.08.2010 tarihinde Türkiye'ye gelen örgütün Avrupa sorumlusu olduğu düşünülen ... ...'in kurye olduğu belirtilen ... ile bağlantı kurduğu, ...'ın aynı gün ...'ü aradığı, yanında bulunan iki kişi ile birlikte Türkiye'ye geldiğini ... ...'ye ilettiği ve buluşma yerini sorduğu, aynı gün buluşma amaçlı tekrar ... ... ile görüştüğü, ...'ın Türkiye'de bulunduğu sırada Diyarbakır'da ... isimli şahısla da bağlantıya geçtiği, Kapıkule kara sınır kapısı kayıtlarında ... ile birlikte Türkiye'ye gelen diğer iki kişinin ise Hasan Kuyuldar ve ... Korkut olduklarının tespit edildiği,
28.01.2011 tarihinde gönderilen elektronik mesajın; "Dayının mesajını aynen gönderiyorum. Rehberin (RA) şehadetinin 11. yılında kardeşlerin vuslatını görmeyi ümit ediyor ve büyük bir arzuyla bekliyorum. Elem dolu Beykoz hadisesinin yıl dönümünde Allah'ın bu lutfunu Şehit Rehberin ve Hizbullahi takipçilerinin yüksek gayreti ve yıllardır çektikleri sıkıntılara yormak gerek. Allah'ın izniyle kardeşlerle kucaklaşmak nasip olacak, ancak sabır göstersinler. T.C'.de kalmaları sorun teşkil edecek. Kardeşler muhakkak en kısa zamanda ayrılsın. ...abi ve ...'i buraya bekliyoruz. Biz rehberin himayesinde bir islami hareket olarak İ.İ.C.'den her zaman koruma ve yardım gördük. Burada T.C'de yaşadığımız hiç bir sıkıntıyı yaşamıyoruz. İnşallah kardeşler de islami rejimde yaşamanın lütuflarını görecekler. Diğer kardeşlerin durumlarını da istişare etsinler. Buraya gelmek isteyen olursa kapılarımız açık. Veya sizin yanınıza gelmek isterlerse tüm gayretlerinizi sarf edin. Kardeşler ailelerini ortalık yatışınca ailelerini yanına aldırabilir. Ancak, şu an tedbirli hareket etsinler ve kimseye bir şey söylemesinler... Zaten basında yer alan haberler burada tedirginliğe sebep oldu. Bu yüzden gerekli tedbirleri almak lazım. Gerekirse şüpheleri başka yöne çekeyim. Benim de bir müddet buradan ayrılmam gerekebilir. İlk etapta Şam'a gidilebilir. Biz pasaportları oraya göndeririz. Pasaportlar için ihtiyaç olan fotoğrafları kardeş en kısa sürede getirsin. T.C'den çıkışı istişare etsinler. Biz buraya gelecekler için sonrasını ayarlayacağız" şeklinde olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık ... aşamalarda gazeteci ve yazar olduğunu, Doğru Haber Gazetesi yayın kurulunda yer aldığını, daha önce Hizbullah terör örgütü ile bağlantılı olduğu iddiasıyla tutuklanıp hüküm aldığını, cezasının infazının yapıldığını, bu süreçten sonra samimi olarak toplumun değişik kesimleri arasındaki ön yargıyı kırmak ve karşılıklı iletişimi sağlamak düşüncesiyle fikirsel mahiyette ve gazetecilik kapsamında çalışmalarının olduğunu, gazetecilik dışında başka herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığını, sanık ... ile aynı dönemde cezaevinde tutuklu kaldıklarını, kardeşini de bu vesileyle tanıdığını, ... ... isminde kimseyi tanımadığını, çalıştığı gazetenin İsviçre'de Avrupa temsilciliğinin olması nedeniyle ... ... isimli şahısla ticari bağlantılarının olduğunu, ...'u ismen bildiğini ancak telefonla, yüz yüze ya da herhangi bir aracı vasıtasıyla kendisiyle görüşmediğini, ... ... ve... ... isimli şahısları tanımadığını, kendileriyle herhangi bir şekilde görüşmediğini, ...'ı tanıdığını, Avrupa'da yaşadığını bildiğini ancak ne işle uğraştığını bilmediğini, Türkiye'ye geldiğinde çalıştığı gazeteye gelip kendilerinden döküman ve yayınlarına ilişkin CD ve kitapları aldığını, bunları Avrupa'da ne şekilde kullandığını, kimlerle bağlantılı olduğunu, ayrıca ... ... ile sanık ... arasında ne tür bir ilişki olduğunu bilmediğini, ... ...'i tanımadığını fakat ... ismini kullanan bir kişi ile MSN isimli mesajlaşma programı üzerinden görüştüğünü, bu kişinin İngiltere'de yaşadığını, yurt dışında bulunan insanların karşılaştığı sıkıntılar ve içinde bulunduğu durumlar ile ilgili zaman zaman görüştüklerini, sanık ...'i tanıdığını, sanık ...'in Muhtazaf-Der'in İstanbul Şube Başkanı olduğunu, suç delili olarak gösterilmek istenilen telefon görüşmelerinin tamamının gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yapmış olduğu konuşmalardan ibaret olduğunu, İnzar Dergisi'nin 2004 yılında, Doğru Haber Gazetesinin ise 2008 yılında faaliyetlerine başladıklarını, kayıtlar araştırılırsa bu iki yayın organı hakkında herhangi bir soruşturma yapılmadığının anlaşılabileceğini, atılı suçlamaları kabul etmediğini,
Sanık ... aşamalarda; Global 99 isimli şirketin gayri resmî ortağı olduğunu, kardeşi olan inceleme dışı sanık ... ... ile birlikte bu şirkette ticaret yaptıklarını, şirketin yurt dışı sorumluluğunu yaptığı, terör örgütünün kuryeler vasıtasıyla gönderdiği paraları akladıkları yönündeki iddiaları kabul etmediğini, tüm resmî belgeleri ibraz edeceğini, şirketin ortakları olan ... ... ve... ...'in babası olması nedeniyle ... ...'i tanıdığını, oğulları ... ve... ile birlikte İsviçre'de yaşadıklarını, ... ... ile yüz yüze hiç görüşmediğini, yaptıkları telefon görüşmelerinde ... ...'in kendisine İsviçre'de mali sistemin çok sıkı olduğunu, Türkiye'ye banka yoluyla havale yaparsa sorun çıktığını söyleyerek şirket işlerinde kullanılacak parayı oğulları vasıtasıyla göndereceğini söylediğini, ...'u tanıdığını, kendisi İstanbul'a gelmeden önce Mardin ili, Derik ilçesinde kitapçılık yaptığını, toptan kitap dağıtımı yapan İlim Kitabevinin sahibi olduğunu, 1990 yılından sonra...'u hiç görmediğini, yüz yüze ya da telefonla hiç görüşmediğini, sanık ... ve inceleme dışı sanık ... ...'yi aynı dönemlerde cezaevinde tutuklu olarak bulunmaları nedeniyle tanıdığını, ... kod adını kullandığı yönündeki iddiları kabul etmediğini, ... ...'in İsviçre'de mali yönden herhangi bir sıkıntı yaşamamak için kendisiyle olan görüşmelerinde kendisine sanki üçüncü bir şahıstan bahsediyormuş gibi beni ... olarak hitap ettiğini, kendisinin de ...'den Dayı olarak bahsettiğini, ... ... ile sanık ... ve inceleme dışı sanık ... ... arasında ne tür bir ilişki olduğunu bilmediğini, ... ...'e yurtdışında bulunduğu sırada şirketin ticari kayıtlarını bilgisayar ortamında sıkıştırarak şifreleyip gönderdiğini, telefon görüşmesinde şifreyi de kendisine söylediğini, görüşmenin paraya ilişkin bölümünü hatırlamadığını, 20.04.2010 tarihli görüşmede ... ...'in İsviçre'de kutlu doğum haftası nedeniyle yapılacak kutlama programı için kendisi ve sanık ...'in İsviçre'ye gelmelerini istemesi nedeniyle kendilerinden fotokopi istediğini, aynı konuya ilişkin oğlu ... ile de görüştüğünü, 15.04.2010 tarihli görüşme içeriğinin doğru olduğunu, ortağı olan ... ... ile yapmış oldukları önceki görüşmelerde Avrupa'da yeni pazarlar bulmak konusunda mutabık kalmaları nedeniyle tespit ettikleri bir şirketin mümessili ile ticari amaçlarla görüşmek için Lübnan'a gideceğini, buna ilişkin konuşmalarının olduğunu, önceki görüşmelerinde Hz. Hüseyin'in kız kardeşi olan ...'in türbesi Suriye'de bulunduğundan Suriye ülkesinden bu şekilde bahsettiklerini, operasyon olduğunu öğrenip kendisinin Endonezya'dan geldiğini, atılı suçlamaları kabul etmediğini,
Sanık ... aşamalarda; Dua Yayınevi ile Global 99 isimli iş yerlerinin hissedarı olduğunu, aynı zamanda Doğru Haber Gazetesinde köşe yazarlığı yaptığını, yazı işleri müdürlüğünü sanık ...'in yaptığını, Mustazaf-Der isimli derneğin şube başkanı olduğunu, ... ...'i tanımadığını, 16.01.2011 tarihli görüşmede Filistin meselesi nedeniyle İstanbul'da yapılan uluslararası bir toplantıya davetli olmaları nedeniyle Mücahit isimli arkadaşının İran'dan gelen katılımcıları karşıladıklarını, buna ilişkin bir görüşme yapıldığını, 17.01.2011 tarihli mesajı kendisinin göndermediğini ancak dikkatli inceleme yapılırsa belki de bu mesajın kendi kullandığı telefona geldiğinin anlaşılabileceğini, Hizbullah örgütüne ait olduğu ileri sürülen arşivlerde özgeçmiş raporu bulunduğu iddiasıyla önceden yargılandığını, suçlamaları kabul etmediğini, terör örgütü ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını,
Savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
CMK'nın "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.",
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanunu'nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanun'un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.",
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
"(1) Hükmün başına, 'Türk Milleti adına' verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.",
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasa'nın 141 ve CMK'nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. Başlık bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, sorun bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, gerekçe kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, sonuç (hüküm) kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun'un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun'un 53. ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının gerekçe bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
CMK'nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının belirtilmesi zorunludur. Gerekçe; hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Ayrıca, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, CMK'nın 289/1-9 ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33.). AİHM; mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin, başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesinin ihlali olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85.).
AİHM ayrıca, derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu pek çok kararında yinelemiştir (Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23/4/1997, § 50; Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68.). Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracak derecede ve keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün (tanık beyanı, bilirkişi raporu veya uzman mütalaası) kabul edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1996, § 28; S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44.).
Bunun yanı sıra AİHM, derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunun, açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında yer almasına önem vermektedir (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27.). Zira mahkemelerin, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmektedir (Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33.).
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (... ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34.).
Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (... ve diğerleri, § 35.).
Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (... ve diğerleri, § 39.).
Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 25.05.2017 tarihli ve 11798 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Öte yandan ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usule uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek CMUK gerekse CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
B. Ön Soruna İlişkin Değerlendirme
Hizbullah örgütünün amacının Doğu, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, İslami-Kürt Devleti kurmak için terör eylemlerine girişen, ilk aşamada bölge hâkimiyeti için PKK terör örgütü mensupları ile silahlı mücadele veren, siyasi ve askeri kanatları mevcut, üyelerinin çoğu silahlı, emir-komuta zinciri mevcut, disiplinli ve düzenli bir silahlı çete, aynı zamanda bir terör örgütü olduğu ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09.10.1995 tarihli ve 4933-5230 sayılı kararı ile Hizbullah'ın silahlı terör örgütüne dair karar verildiği,
Sanık ...'in Hizbullah terör örgütünün Türkiye yapılanması sorumlusu olduğu, ... kod adını kullandığı, örgütün o dönem lideri olan... ile örgütün Avrupa sorumlusu olduğu iddia edilen ... ... vasıtasıyla bağlantı kurduğu, ... ve ... ...'den aldığı talimatları inceleme dışı sanık ... ... ve sanık ... vasıtasıyla alt kadrolara ilettiği, iletişimin dinlenilmesi ve kayda alınması tedbirine yönelik olarak gizlilik kurallarına riayet ettiği, örgütün Avrupa yapılanması sorumlusu olan ... ... ile genelde ankesörlü hattan görüştüğü, bu görüşmeler sırasında ... ...'in üçüncü bir şahıstan bahseder bir şekilde ... diyerek aslında doğrudan sanığa hitap ettiği, vereceği talimatları bu şekilde gizlediği, ... ...'in bildirmiş olduğu talimatlar sonucu sanığın inceleme dışı sanıklar... ve Salih ile görüştüğü, sanık ...'in örgütün amacı doğrultusunda yayın yapan Doğru Haber Gazetesi yazarlarından olduğu, örgütün Avrupa sorumlusu ... ... ve Türkiye yönetici kadrosunda yer alan sanıklar ... ve ... ile birlikte Türkiye'deki genel organizasyondan sorumlu olduğu, 09.12.2010 tarihinde terör örgütü üyelerine yönelik olarak Erzurum'da yapılan operasyon sonrası... isimli şahıstan elde edilen (5) numaralı CD’nin yapılan incelemesinde Hizbullah Mesul isimli şifreli word belgesinde, Hizbullah Terör Örgütünün bölge sorumlularının isimlerinin yazılı olduğu belirtilen listede sanıklar ... ve ...in de isiminin bulunduğu, sanık ...'in, ... ... ile görüşmelerinde takibi engellemek amacıyla önce ... ... tarafından bağlantı kuracağı numarayı anlaması için arandığı, daha sonra da sanık ...'in bu numarayı ankesörlü telefonlardan aradığı, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/104 sayılı talebi doğrultusunda düzenlenen kırmızı bülten doğrultusunda aranan ve yurt dışında bulunduğu anlaşılan ... ... ile sanık ...'in elektronik posta yoluyla haberleştiği, sanık ...'in ise Mustazaflarla Dayanışma Derneğinin İstanbul Şube Başkanı olduğu, bu derneğin propaganda amaçlı eğitim faaliyetlerini organize ettiği, örgütün amacı doğrultusunda yayın yapan Doğru Haber Gazetesinde editörlük ve yazarlık yaptığı, ... ..., sanıklar ... ve ... ile birlikte Türkiye'deki genel organizasyondan sorumlu olduğu, örgütün amacı doğrultusunda düzenlenen toplantı ve basın açıklamalarında konuşmacı olduğu, 02.05.2010 tarihinde Mustazaflarla Dayanışma Derneğinin kapatılmasını protesto etmek amacıyla Beyazıt Meydanında yapılan basın toplantısını organize ettiği iddialarıyla sanıkların silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği ancak;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK'nın mülga 250. madde ile yetkili) 27.04.2011 tarihli ve 351-215 sayılı iddianamesi ile sanıkların silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçlarında cezalandırılmaları talep edilen dosyada Yerel Mahkemece hazırlanan kararda kısaca, iddianamede sanıkların cezalandırılmaları talep edilen maddelerden sonra sanıkların savunmaları ile Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının belirtildiği, delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe kısmında ise iddianamede belirtilen iddiaların aynen yazılarak gerekçe hâline getirildiği, sanıkların lehe ileri sürdüğü savunmalar tartışılmadan sabit kabul edilen eylemlerin ise yalnızca iddia kapsamında alıntılanarak CMK'nın 230. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bendlerine muhalefet edildiği, öte yandan sanıklar ... ve ... hakkında aleyhe delil olarak kabul edilen ve Erzurum'da yapılan operasyon sonrası... isimli şahıstan elde edilen (5) numaralı CD’de bulunan Hizbullah Mesul isimli şifreli word belgesinin dosya arasına alınmadan, hakkında takipsizlik kararı verilen...'a ilişkin dosya incelenmeden, ...'ın ve Avrupa sorumlusu olduğu iddia edilen ... ...'in tanık olarak dinlenilmesine ilişkin sanıkların talepleri değerlendirilmeden karar verildiği ve bu suretle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmediği,
Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesinin, CMK'nın 289/1-9 ve CMUK'un, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacağı, aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması ise hak ihlaline neden olabileceğinden, hükümlerin Anayasa'nın 141 ve CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçeyi içermediği ve sanıklar hakkında eksik araştırmayla hükümler kurulduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçe ile kabulüne Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan vermiş olduğu mahkûmiyet hükümlerinin yasal ve yeterli gerekçe içermemesi ve eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇE İLE KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 01.10.2018 tarihli ve 481-3165 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- İstanbul Anadolu 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.07.2017 tarihli ve 420-268 sayılı sanıklar hakkındaki silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin yasal ve yeterli gerekçe içermemesi ve eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı kabul edilip Özel Daire onama kararı kaldırılarak Yerel Mahkeme hükümlerinin bozulmasına karar verilmesi nedeniyle sanıkların cezalarının infazına başlanmış ise İNFAZLARININ DURDURULMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.12.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.