"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 68-143
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Bodrum Ağır Ceza Mahkemesince 17.12.2014 tarih ve 33-40 sayı ile; CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca sanığın beraatine ilişkin hükmün, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.01.2018 tarih ve 3555-162 sayı ile;
"Sanığın, maktulün ölüm tarihi olan 20/07/2011 tarihinden 2 sene sonra 11/07/2013 tarihinde maktulü öldürdüğünü beyan etmesi üzerine, müdafii eşliğinde alınan savcılık ifadesinde, yer gösterme işleminde ve sorgu hakimliğinde alınan dosya içeriğine uygun beyanlarında da, maktulü öldürdüğünü kabul etmesi karşısında, cezalandırılmasına karar verilmesi yerine oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde beraatine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 26.06.2018 tarih ve 68-143 sayı ile;
"Sanığın Isparta Cumhuriyet Başsavcılığındaki ilk ifadesinde ... Cezaevine nakledilirse ayrıntılı beyanda bulunacağına dair söylemi, sanığın Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığındaki ilk ifadesinde; maktul ...'in yere yığılması üzerine olay yerinden ayrıldığını beyan ettiği ancak olay yeri inceleme raporu ve tanık anlatımlarından maktulün diz çöker vaziyette bahçede bulunan dut ağacının dibinde bulunduğunun anlaşıldığı gibi maktule ait cesedi bulan tanıkların ilk ifadelerinde maktulun boynuna geçirilmiş vaziyette bulunan sulama hortumunun dut ağacı üzerinde düğüm yapılmış şekilde olduğunu gördüklerine dair beyanda bulunmalarına rağmen sanığın bu konuya ilişkin hiçbir beyanda bulunmadığı gibi kasten öldürme fiilini gerçekleştiren sanığın çok kısa bir zaman dilimi içerisinde olaya intihar süsü vermek amacıyla hortumu ağaç üzerinde düğüm yaparak bağlaması şeklindeki hususun dosyada mevcut delillerle de örtüşmediği, bu açıdan sanığın anlatımı ile dosyadaki delillerin uygunluk arz etmediği, yine sanığın ilk alınan ifadesinde; olay gecesi maktul ile ikametlerinin önünde tartıştıklarını, çıkan tartışmaya maktulun annesinin duyduğunu ve pencereden kendilerine baktığını, olay gecesi maktul ile eğlendikten sonra maktulu ikamete araba ile bıraktığını ifade ettiği ancak ölen şahsın annesinin keşif sırasında alınan ifadesinde sanığın bahsettiği şekilde bir olayı görmediğini, yine araba sesi duymadığını, beyan ettiği, dolayısıyla sanığın anlatımlarının tanık beyanı ile doğrulanmadığı ve çelişki oluştuğu, ölen ...'in ası sonucu vefat ettiğine dair adli tıp kurumu raporunun varlığı, sanığın ... Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmesi için gönderdiği birden fazla dilekçe, sanık ... hakkında başkaca bir suçtan ötürü düzenlenen iddianamede ölen ...'in de taraf sıfatının bulunduğu; şahıslar arasındaki bu dosyada hataen ...'in intihar ettiği yerin ... Mahallesi ... Sokak no ... adresi olduğunun belirtildiği, sanığın üzerine almak istediği suç için Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği ilk dilekçesinde olayın meydana geldiği yerin no:... sayılı ikametgah olmasına rağmen iddianamede yazılı şekilde hatalı olarak No:... numaralı ikametgah olarak bildirdiği, bu durumun da sanığın ölen şahıs hakkındaki bilgileri aralarındaki dosyadan öğrendiğine dair savunmasını doğruladığı, yine ölen ...'e ait cesedin ... mahallesi ... Sokak no ... sayılı adreste bulunduğu, anılan bu yerin ölen şahsın adresine ait yer olduğu, ancak sanığın yaptırdığı yer gösterme işleminde adres olarak olayın meydana geldiği yeri ... mahallesi ... sokak no ... olarak bildirdiği, böylelikle sanığın beyanının dosyadaki delillerle uygunluk arz etmediği, sanığın alınan ilk ifadelerinde maktul ile birlikte eğlence mekanına gittiklerini, burada alkol aldıklarını ifade ettiği, ancak dosyada kolluk tarafından tanzim olunan 24/01/2014 tarihli araştırma tutanağında sanığın ifadesinde geçen işyerinin işletmecisi olan ...'ın maktulun geç vakitte işyerine geldiğini, alkollu iken problem çıkardığını bildiği için şahsı mekana almadığını, bunun üzerine maktulun aracı ile işyeri önünden ayrıldığını bildirdiği, yine bu şahsın Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan ifadesinde: olay gecesi kalabalık bir grup ile maktulun işyerine geldiğini ancak çok durmadan program bittiği için işyerinden ayrıldıklarını ifade ettiği, yine bu şahsın Cumhuriyet Başsavcılığında ikinci kez alınan ifadesinde sanığa ait fotoğrafın kendisine gösterildiği, ancak şahsın olay gecesi gelenler arasında sanığın bulunmadığını net bir şekilde ifade ettiğinin görüldüğü, yine tanık ...'ın mahkemede alınan ifadesinde ise bu kez ölen ...'in işyerinin içerisine girmediğini beyan ettiğinin anlaşıldığı, bu açıdan maktule ait aracın kendi ikametinde bulunması hususu, tanık anlatmı ve teşhis işlemi birlikte nazara alındığında; sanığın ilk ifadesinde belirttiği hususların dosyadaki delillerle uygunluk arz etmediğinin anlaşıldığı, kolluk tarafından tanzim olunan ve dosyada mevcut 27/03/2014 tarihli tutanakta; sanığın, ... isimli şahsın ölüm olayının olduğu tarihte ... isimli şahsın ikameti olan ... İlçesi ... beldesi Merkez mahallesi üzerinde bulunan ... iş merkezinin arkasında kapı numarası olmayan müstakil bir evde bu şahıs ile birlikte kaldığını, bu zaman içerisinde sanığın başka bir suçtan ötürü araması bulunduğundan evden dışarı fazla çıkmadığının belirtilmesi hususu, mahkemece yapılan keşif işlemi sırasında ifadesi alınan ... isimli şahsın; olay gecesi sanık yahut başkaca bir şahsı olay yerinde görmediğine dair anlatımları ile yapılan ilk yargılama neticesinde mahkemece beraat kararına gerekçe yapılan hususlar birlikte değerlendirildiğinde; tüm dosya kapsamında sanığın atılı suçu işlediği hususunda somut, inandırıcı, hiçbir kuşkuya mahal bırakmayacak şekilde mahkumiyete yetecek derecede kesin delillerin elde edilemediği" gerekçesiyle önceki hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.09.2018 tarihli ve 72720 sayılı ve onama istemli tebliğnamesi ile dosya CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.02.2019 tarih ve 5311-319 sayı ile direnme kararının yerinde görülmesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık ...’in üzerine atılı eylemin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
20.07.2011 tarihli olay yeri inceleme ölü muayene ve otopsi tutanağında; saat 07.30 sıralarında kolluk tarafından ... Caddesi ... Sok. No:... adresindeki binanın önünde bir şahsın intihar ettiği bilgisi verildiğinin, olay yerine gidildiğinde cesedin bulunduğu yerin emniyet şeridine alındığının, sokağın kenarındaki duvarın hemen dışındaki dut ağacının altındaki cesedin üzerindeki pike kaldırıldığında sol ayağın içe doğru baktığının, cesedin alt kısmında bahçenin içinde bulunan bir çeşmeye takılı olan uzun yeşil bir hortumun bulunduğunun, cesedin sol ayağı ile sol kolunun dut ağacının önüne park etmiş olan minibüsün alt kısmında olduğunun, dut ağacının üzerinde olayın ası olduğunu gösterecek şekilde hortum bulunmadığının, kimlik tanığı ...'in; cesedin 1963 doğumlu olan kayınbiraderi ...'e ait olduğunu teşhis ettiğinin, kayınvalidesinin sabah saat 06.30 sıralarında eşini arayarak abisi ...'in yine içmiş olduğunu, sorunları olduğunu ve yardım etmelerini isteyerek eşini eve çağırdığını, daha sonra eşiyle beraber kayınpederinin evine gittiklerini, maktulün evde olmadığını görünce nerede olduğunu sorduğunda "Buralardadır gelir" dediklerini, sonra etrafa bakınırken, bahçe duvarının kenarındaki dut ağacının altında maktulün diz çökmüş şekilde oturduğunu gördüğünü, yanına gittiğinde bahçedeki çeşmeye bağlı yeşil hortumun boynuna ve ağaca dolanmış şekilde bir düğümle bağlı olduğunu, hortumun gayet gevşek olduğunu, maktulün yüzünün morarmış olduğunu, yanına gelen komşusu ... bey ile hortumu çıkardıklarını ve ambulans çağırdıklarını beyan ettiğinin; cesedin 1,80 m boyunda, 100 kg ağırlığında, 50 yaşlarında, alnının sağ kısmında 3x2 cm çapında eski olduğu değerlendirilen bir yara izi olduğunun, dişlerinin kilitli ve dilinin uç kısmının ısırılmış vaziyette olduğunun, sağ dirsek iç kısımda 1x1 cm boyunda ekimotik alan, sol diz kapağı ve sağ diz kapağı çevresinde eskiden olduğu düşünülen ekimotik alanlar olduğunun, boyun ümük bölümünde orta bölümden sağ tarafa uzanan 1x6 cm uzunluğunda ve ölü morlukları ile karışmış bir iz bulunduğunun, mevcut bulgulara göre ölümün 2 ila 12 saat içinde gerçekleşmiş olduğunun, kesin ölüm nedeninin tespit edilmesi mümkün olmadığından sistemli otopsi yapılması gerektiğinin belirtildiği,
14.10.2011 tarihli Adli Tıp Kurumu ... Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinin raporunda; cesedin dış muayenesinde, alnının sol tarafında 2x1,5 cm ekimoz, alt çene kısmında üzeri kabuklanmış sıyrık, sağ bacak ön yüz ve iç yüzde eski cilt lezyonları, boynunda çene ile gırtlak arasında sağ tarafta daha belirgin ancak net olarak eni seçilemeyen telem, alt dudak sol iç kısımda lasere alan, sağ dirsek iç yüzde ekimoz, sol bacak ön yüzde yatay seyirli 1 cm sıyrık bulunduğunun, cesette herhangi bir ateşli silah veya kesici delici alet yarası bulunmadığının, boyunda belirtilen telemin altında yumuşak dokularda ve kıkırdak çevresinde ekimoz bulunduğunun, kafa kaide kemiklerinin sağlam ve iç kanama görülmediğinin, sonuç olarak; iç organlarında sistematikte aranan toksik maddelerin bulunmadığı, kan ve idrar örneklerinde uyuşturucu maddeye rastlanmadığının ancak kanında 268 mg/dl etil alkol tespit edildiğinin, kişinin ölümünün ası sonucu meydana geldiğinin belirtildiği,
Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığınca 29.12.2011 tarih ve 6049-5141 sayı ile; ölümün maktulün intihar eylemi sonucu meydana geldiğinden bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
Sanığın cezaevinden gönderdiği;
- 27.02.2013 tarihli dilekçesinde, Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/219 esas sayılı dosyasında tutuklu yargılandığını, ... E tipi kapalı cezaevinden; ..., ... veya ... cezaevlerine naklini istediğini,
- 09.04.2013 tarihli dilekçesinde, hâlen Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmekte olan yargılamasına yerinde katılmak için ... cezaevine naklini istediğini,
- 24.04.2013 tarihli dilekçesinde, hâlen Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmekte olan yargılamasına yerinde katılmak için ..., ... veya ... cezaevine naklini istediğini,
- 07.05.2013 tarihli dilekçesinde, ailesinin yaşadığı şehrin ... olduğunu, hâlen Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmekte olan yargılamasına yerinde katılmak için ... cezaevine naklini istediğini,
- 14.05.2013 tarihli dilekçesinde, hâlen Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmekte olan yargılamasında SEGBİS sisteminin bozuk olması nedeniyle duruşmaya katılamadığını, duruşmaya katılmak için ... cezaevine naklini istediğini,
- 04.06.2013 tarihli dilekçesinde, annesinin kalp hastası olduğunu, ... cezaevine gelme şansının olmadığını, bu nedenle hâlen Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmekte olan yargılamasının duruşmalarına katılmak için ... cezaevine naklini istediğini,
- 11.07.2013 tarihli Muğla Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan mektupta; maktulün ... Mahallesi ... Caddesi ... Sokak No:... Bodrum adresindeki evinin önünde öldürülmesi ile ilgili olarak samimi itirafta bulunmak istediğini, maktulü su hortumu ile boğmak suretiyle kendisinin öldürdüğünü, yaptığı eylem nedeniyle vicdan azabı çektiğini, bu eylemi tek başına yaptığını, kendisi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu itiraf ettiğinin yazılı olduğu,
- 27.08.2013 tarihli dilekçesinde; annesi, babası ve çocuğunun ...’da yaşadığını, hâlen Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmekte olan yargılamasının duruşmalarına katılmak için ... cezaevine naklini istediğini,
- 26.09.2013, 07.10.2013, 13.11.2013 tarihli dilekçelerinde de öncekilere benzer mahiyetteki gerekçelerle ... cezaevine naklini istediğini,
Beyan ettiği,
22.11.2013 tarihli yer gösterme işlemi tutanağında; sanığa olayın olduğu yeri göstermesinin istendiğinin, sanığın olayın olduğu yer olarak ... Caddesi ... adresindeki maktule ait ikametin önünde gerçekleştiğini söylediğinin, söz konusu evin bahçesindeki ağaçların önünde içmesuyu musluğunun yakınındaki eve 15 metre uzaklıkta bulunduğunun, sanığın cinayeti bahse konu yerde işlediğini itiraf ettiğinin belirtildiği,
24.01.2014 tarihli araştırma tutanağında; maktulün eğlenmek için gittiği mekanların ve birlikte dolaştığı şahısların araştırılıp bulunması talimatı üzerine yapılan araştırmada, maktulün daha önceden gittiği ... isimli mekana gidildiğinin ve burada ... isimli şahısla yapılan görüşmede, maktulün daha önceden alkollü iken iş yerinde problem çıkartması nedeniyle olay günü gece geç saatlerde geldiğinde iş yerine almadıklarını, sonrasında aracıyla iş yerinden ayrıldığını beyan ettiğinin yazılı olduğu,
Sanığın 11.04.2014 tarihli dilekçesinde; ... cezaevinden ... cezaevine nakil olabilmek için hiç tanımadığı bir kişiyi öldürdüğünü söylediğini, sonra kendisini keşif için götürdüklerinde evi bilmediğini ifade ettiğini, oradaki muhtara sorduklarını ve muhtarın evin adresini gösterdiğini, olay yerinde dosyada yazan çeşme ve hortumu gösterdiğini, savcının da "Tamam" dediğini beyan ettiğinin yazılı olduğu,
Bodrum 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.05.2013 tarih ve 789-382 sayılı gerekçeli kararında; katılan ...’in eşinin vefatından sonra, ... yolu ... İş Merkezinin bulunduğu arsadaki iki katlı taşınmazının tanımadığı kişilerce kullanıldığını ve anahtarının kendisine verilmediğini, şikâyetçi olduğunu beyan etmesi üzerine hakkı olmayan yere tecavüz suçundan açılan kamu davasında sanık sıfatıyla yargılanan ... ve ...’in, kısa süre kaldıkları meskenleri ... ve ... isimli şahıslardan kiraladıklarını, ev sahibini tanımadıklarını savunmaları üzerine, haklarında beraat kararı verildiği,
27.03.2014 tarihli tutanakta; sanık ile maktul arasında bir ilişki olup olmadığının araştırılmasının istenmesi üzerine yapılan istihbarî çalışmalarda, maktulün öldüğü tarihlerde sanığın ... isimli şahsın ikameti olan ... Caddesi üzerindeki müstakil bir evde ... ile birlikte kaldığının, sanığın çoğu zaman evde oturduğunun, maktul ile görüştüklerine dair herhangi bir bilgiye ulaşılamadığının belirtildiği,
27.11.2014 tarihli keşif tutanağında; mahkeme heyetiyle olay yeri inceleme bilirkişisinin olayın gerçekleştiği ... Caddesi ... Sokak No:... adresine gidildiğinin tanıklar ..., ... ve ...'in hazır olduğunun, olaya dair tanıkların bilgi ve görgülerinin alındığının belirtildiği,
08.12.2014 tarihli bilirkişi raporunda; 27.11.2014 tarihli keşfe istinaden keşif mahallinde elde edilen delillerin değerlendirilmesi sonucu, maktulün cesedinin bulunduğu yerde ikametinin girişine göre sağ ve karşı tarafında 75 cm yüksekliğinde ve 30 cm genişliğinde taş duvarın bulunduğunun, bu duvarın dış kısmında bir dut ağacı, duvarın bitiminde bir adet bahçe musluğu ve musluğa takılı bir hortum, dut ağacının gövde çevresinin 125 cm, dut ağacının koluna yapılan düğümün atıldığı dalın kalınlığının 103 cm, bu dalın alt kısmının zeminden yüksekliğinin 204 cm, zeminin toprak, ağacın bulunduğu yerin 105/1 numaralı ikametin kapısına olan uzaklığının 12 metre, yan taraftaki 103 numaralı ikametin dut ağacına uzaklığının 13 m, yine 101/1 numaralı ikametin dut ağacına uzaklığının 33 m, her 3 ikametin de dut ağacını görecek mesafede ve açıklıkta olduğunun, olay yerinin fotoğraflarının çekildiğinin, sonuç olarak maktulün hortumu dut ağacına bağladıktan sonra kendisini duvarın üzerinden atması sonucu oluşan salınım ile boynundaki düğümün zemine olan mesafesinin 80 cm olarak tespit edildiğinin, 1.82 cm boyunda olan maktulün boynunun üst kısmında kalan düğüm ile boyun altı mesafesi halka boşluğu olarak görülürse tanık ... tarafından bulunduğu andaki pozisyonunun ası pozisyonu olacağının, hava şartları itibarıyla bu mesafeden aşağı salınım sonrasında ilk anda mesafeyi koruyacağı gibi yavaş bir çözülme ile mesafe daha da artacağından ası boyunun 130-135 cm kadar olması ihtimalinin yüksek olduğunun, maktulün olay günü 286 promil alkollü olması ve bilinçli refleksinin olmaması sebebiyle ası boyunun yüksekliğinin ve asılanın ayaklarının yere değip değmemesinin önemli olmadığının yazılı olduğu,
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/269 E. sayılı dosyasının incelenmesi sonucu; sanık hakkında TCK'nın 204/1, 206/1, 116/4, 106/2-a-c, 170/1-c ve 6136 sayılı Kanun'un 13/1 maddelerinden cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, aynı davanın diğer sanıkları ..., ... ve ... hakkında maktüle yönelik 24.01.2011 tarihli eylemlerine ilişkin olarak TCK'nın 241/1, 149/1-a-c-g maddeleri uyarınca cezalandırılmalarının talep edildiği, aynı dosya içerisinde adı geçen sanıklar tarafından işlenen tefecilik suçunun diğer müştekisi sıfatıyla bulunan ...'ın da 29.05.2011 tarihinde evinin içerisinde bulunan merdivenlerin demir korkuluklarına asılı şekilde bulunduğu ve ... Adli Tıp Kurumu'nun 13.06.2011 tarihli otopsi raporunda kişinin ölümünün ası sonucu meydana gelmiş olduğunun bildirildiği, bu davadaki suç tarihinin 16.06.2010 ila 06.12.2011 tarihleri arası olduğu ayrıca sanıklar ..., ..., ... ve ...'in 09.12.2011 tarihinde tutuklanarak cezaevine girdikleri,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Cumhuriyet savcılığında; eşi maktulün 2011 yılında işi nedeniyle maddi sıkıntıları olduğunu, arkadaşlık yaptığı kişilerin düzgün kişiler olmadığını, ancak husumetli olduğu birilerinin bulunup bulunmadığını bilmediğini, sanığın ismini ilk defa duyduğunu, eşinin vefatından sonra evlerine eşinin iş yerinde çalışan ... isimli kişinin gelerek silahlarının olup olmadığını sorduğunu, eşinin vefat etmeden önceki gece ...'yı arayarak ondan bir silah temin etmesini istediğini öğrendiğini, eşinin neden böyle bir şey istediğini bilmediğini,
Cumhuriyet savcılığındaki ek beyanında; ... yolu üzerinde ... İş Merkezinin olduğu arsada eşine ait iki katlı bir binanın olduğunu, eşinin vefatından bir ay kadar sonra bu binada oturan ...'ya binayı boşaltmasını söylediğinde kendisine evin anahtarını tanımadığı ve kimliği belirsiz kişilerin aldığını söylediğini, burayı işgal eden şahıslardan şikâyetçi olduğunu, ...'nın maktulün işçisi olduğunu, aralarında bir sözleşme yapmadıklarını bildiğini,
Mahkemede; huzurdaki sanığı tanımadığını, daha önce görmediğini, eşinin ölümünden sonra cezaevinden bir mektup geldiğini, avukat ...'yı yetkilendirdiğini, avukatının cezaevindeki şahıslarla görüştüğü sırada eşini öldürttüklerine dair konuşmaları olduğunu, kayınvalidesinin maktulün eve kiminle ve nasıl geldiğine, yanında kimse olup olmadığına dair bir şey söylemediğini,
Tanık ... oğlu maktulün bazen eve sabah geldiğinde ilk önce kendisinin yanına uğradığını, bahçede birlikte kahve içtiklerini, ancak olay tarihinde akşam saatlerinde yanına gelmediğini, sabah 06.00 sıralarında hava aydınlıkken uyandığını, maktulün elinde bulunan bahçe hortumuyla bahçe duvarının yanında kendilerine doğru yürüdüğünü gördüğünü, içerisi dağınık olduğu için oğlu gelirken toplamak niyetiyle içeri girdiğini, bu sırada önce kızı katılan ...'yi arayarak "... geldi, alkollü, ... ile gelip götürün" dediğini, sonra hemen damadı ...'u aradığını çünkü alkollü olduğunda ters tepki verebileceğini düşündüğünü, yatağı kaldırdıktan sonra geri dönerek bahçeye baktığında maktulün, tam hatırlamamakla birlikte, elinde hortumla dut ağacına doğru yürüdüğünü görüp maktule seslendiğini, yatakları diğer odaya kaldırmaya gittiğini, tekrar dışarı baktığında matulü göremediğini ve evine gittiğini düşündüğünü, bundan 10 dakika kadar sonra damadı ...'un geldiğini ve matulün nerede olduğunu sorduğunu, ...'un dışarı çıktığını, arkasından kendilerinin de çıktığını, sonra oğlu olan maktulü yerde bir ayağı uzanmış bir ayağı diz çökmüş şekilde bir elini boğazına götürmüş olarak gördüğünü, ağaçta ve boynunda hortum olup olmadığını hatırlamadığını, oğlunu ilk gördüğünde uzaktan çok alkollü olduğunun anlaşıldığını, ayakta zor durduğunu bu nedenle gelini ve damadını aradığını, oğlunun yakınında hiç kimsenin bulunmadığını, bir araba sesi de işitmediğini, oğlunun bir gün önce akşam kendi arabasıyla dışarı çıktığını, dut ağacının dibinde oğlunu buldukları sırada ise aracının her zamanki yerinde park hâlinde olduğunu,
Tanık ... Mahkemece yapılan keşifte; olay yeri inceleme görevlisi olarak saat 07.00 sıralarında keşif mahalline geldiğinde, maktulü üzeri örtülü sırt üstü yatar vaziyette ve yanında yeşil renkli bir bahçe hortumu bulunur şekilde gördüğünü, hortumun boğazından çıkarıldığını tahmin ettikleri kısmında tek bir düğüm olduğunu ancak ağaca asılı kısmı görmediğini, bu kısmın çözülmüş olduğunu, olay yerini fotoğraflayıp kamera ile çektiklerini,
Tanık ...; ... Restaurant'ta çalıştığını, maktulün sık sık iş yerlerine gelip eğlendiğini, vefat ettiği gün de saat 02.00 sıralarında mekana bir arkadaş grubuyla geldiğini, fakat program bittiğinden fazla oturmadan kalktıklarını, sanık ve ... isimli kişiyi tanımadığını,
Olay gecesi maktulün yanında eğlence yerine gelen şahıslar içinde fotoğrafı gösterilen sanığın olmadığını,
Tanık ... kollukta; maktulün kayınbiraderi olduğunu, kayınvalidesinin sabah saat 06.30 civarında eşini arayarak "Kardeşin biraz stresli, gelin biraz teselli verin" dediğini, bunun üzerine eşi ile birlikte kayınpederinin evlerine gittiklerini, matulün eşine "Nerede" diye sorduğunda buralarda cevabını aldığını, bu sırada evin çevresinde dolaşmaya başladığını ve dut ağacının altında duran minibüsün yanında maktulü boynunda çeşme hortumu takılı ve diz çökmüş hâlde gördüğünü, kiracıları tanık ...'nin yanlarına geldiğini, birlikte boynundaki hortumu çıkardıklarını ve boynundaki morluğu gördüklerini, ambulansı aradıklarını, acil servis görevlilerinin geldiğini, hortumu çıkardıklarında matulün nefes almadığını,
Kolluktaki ek beyanında; hatırladığı kadarıyla yeşil hortumun bir ucunun ağacın dalında diğer ucunun ise maktulün boynunda gevşek vaziyette dolanmış olduğunu, kayınbiraderinin daha önce intihar girişimi olmadığını, husumetli olduğu kişilerin bulunup bulunmadığını bilmediğini, eğlence amaçlı olarak alkol aldığını, kimlerle gezdiğini de bilmediğini,
Mahkemece yapılan keşifte; kayınvalidesine maktulü sorduğunda kendisine "Dışarıda hortumla oynuyordu" dediğini, sonra maktulü dut ağacının dibinde diz çökmüş hâlde boynunda hortum olacak şekilde, bir ucu dutun dalından sallanan hâlde gördüğünü, boynundaki hortumun gevşek olduğunu, hortumun dut ağacının dalında olan kısmının düğümlenmiş olduğunu, elini uzatarak önce düğümü çözdüğünü, sonra komşuları tanık ... gelince boynundaki kısmı çıkarttıklarını, kayınvalidesinin araması ile eve gitmeleri arasındaki 20 dk – 30 dk arası bir zaman geçmiş olabileceğini,
Tanık ... maktulün babasının kiracısı olduğunu, olay günü sabah saat 05.30 ila 06.30 sıralarında ev sahibinin kızları ...'in "Yetişin" şeklinde bağırdığını duyduğunu, dışarı çıktığında ne olduğunu anlamak için ikametlerinin bahçesinin önündeki ağacın yanına gittiğini, burada bir ucu maktulün boğazına bağlanmış şekilde yeşil renkli bir hortum olduğunu, maktulün boynunun üst kısmının morarmış olduğunu gördüğünü, tanık ... ile maktulün yanına gittiğini, tanık ...'un hortumu maktulün boğazından çıkarttığını, maktulün kardeşinin ayılır umuduyla yüzüne su serptiğini, maktulün ayılmadığını, kendisinin maktule kalp masajı yaptığını, ancak maktulün uyanmadığını ve polisin geldiğini, maktulün bir düşmanı veya borçlusu olup olmadığını bilmediğini, ailesi ile bir sıkıntısı olmadığını, dışarı çıktığı esnada bahçede sadece kız kardeşi ..., damatları tanık ..., annesi tanık ...'nin olduğunu, maktulü dizleri üzerinde gördüğünü ve ilk gördüğünde yeşil hortumun bir ucunun maktulün boynuna sarılı, diğer ucunun ise ağaca dolanmış vaziyette olduğunu, hortumun dolanmış olduğu ağacın dalı ile yerin arasındaki mesafenin 2-2,5 m kadar olduğunu, maktulün boyunun ise 1,80 civarında olduğunu, maktulün vücudunda kan veya yaralanma olmadığını, hortumda düğüm olup olmadığını hatırlamadığını,
Cezaevinde bulunan hükümlü ..., dava dosyasına gönderdiği 28.11.2014 tarihli dilekçesinde; maktul ile cezaevinde tanıştıklarını, bunu kardeşi ...’in de bildiğini, hükümlü sanık ile Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/269 E. sayılı dosyasında birlikte yargılandıklarını, sanığın cezaevinden gönderdiği mektupla sırf cezaevinden sevkini sağlamak amacıyla maktulün intihar olayını kendi suçu gibi üstlendiğini duyunca insanların yok yere üzülmemesi için bu mektubu yazdığını, cezaevi psikolojisini iyi bildiği için sanığın bu itirafı çaresizlik içinde yaptığını tahmin ettiğini, bu mektubu cezaevindeki ...’nın yazdığını, bu şahsın hükümlülerden para koparmak için mahkemelere dilekçe yazan bir kişi olduğunu, mektubu kendi adına yazdıran sanık adına da insanlara ve adliyeye rahatsızlık verdiği için özür dilediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... 03.09.2013 tarihinde Isparta Cumhuriyet savcılığında; maktulü öldürdüğünün doğru olduğunu ancak ifadesini nakli yapıldığı takdirde Muğla Cumhuriyet Başsavcılığında vermek istediği için ... Cezaevine naklinin yapılmasını talep ettiğini,
22.11.2013 tarihinde Bodrum Cumhuriyet savcılığında; hâlen ... Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan dolayı yattığını, maktulü daha öncesinden tanıdığını, arkadaşları vasıtasıyla birlikte alkol aldıklarını, aralarında ciddi bir husumet bulunmadığını, olayın olduğu gece saat 02.30 civarında arkadaşı ... ile birlikte alkol alıp eğlenmek amacıyla ...'daki "NO ..." adlı mekana gittiklerini, matulün de burada oturduğunu ve arkadaşı ile birlikte kendilerini bulunduğu masaya çağırdığını, birlikte alkol aldıklarını, saat 03.30 gibi mekandan ayrıldıklarını, daha sonra kendisinin kullandığı araçla yel değirmenlerinin bulunduğu yere gidip birer bira alıp 03.30'a kadar içmeye devam ettiklerini, saat 04.00 civarında oradan da ayrıldıklarını ve maktulün evinin oraya gittiklerini, arabada aralarında bir tartışma geçmediğini, araçtan inince maktulün kendisine ve ailesine sinkaflı küfürler ettiğini, bağırması üzerine binadan yaşlı birinin kendilerine baktığını, sonra maktulü tanıyınca geri içeri girdiğini, aşırı alkollü olduğunu ve yerde çömelmiş vaziyette olduğunu, o anda bir anlık öfkeyle bahçede bulunan hortumu alıp maktulün arkasında geçip hortumla boğazını sıktığını, onu susturmak için yaptığını, öldürme maksadı olmadığını, maktulün yere yığılmasıyla olay yerinden ayrıldığını, cinayetin olduğu yerle maktulün evi arasında yaklaşık 15-20 metre mesafe olduğunu, zaten bulundukları yerin maktulün evinin bahçe sınırları içinde olduğunu, öldürme amacıyla yapmadığını, cezaevinde bulunduğu sırada vicdan azabı çekmemek için itirafta bulunduğunu,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; Cumhuriyet savcılığında verdiği ifadeyi tekrar ettiğini, arkadaşlarıyla birlikte eğlenmeye gittiklerinde maktulün de arkadaşlarıyla orada olduğunu, eğlence bittikten sonra kendisini eve bırakmasını istediğini, sonra yolda giderken yel değirmenlerine gitmek istediğini, biraz da orada eğlendikten sonra aşırı sarhoş olduğunu, sonra maktulün evine gittiklerini, eve geldiklerinde annesine babasına ve kendisine küfürler etmeye başladığını, kendisinin de sarhoş olduğunu ve maktulü susturmak için bahçedeki hortumla boğazını sıktığını, bir süre sonra bayıldığını, maktulü orada bırakarak ayrıldığını, üç gün sonra arkadaş ortamında öldüğünü duyduğunu, başka suçtan tutuklu olduğu sırada vicdan azabı duyduğunu ve itiraf ettiğini,
07.02.2014 tarihinde Muğla Cumhuriyet savcılığında; kendisinin Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde çete suçundan yargılandığını, ancak Muğla'da mahkemelere çıkmak için yargılandığı dava dosyası içerisinde intihar ettiğini öğrendiği maktulü öldürdüğünü beyan ettiğini, ... cezaevinde iken Muğla'ya sevk edilmek için toplam 32 adet dilekçe verdiğini, ancak taleplerinin reddedildiğini, bu nedenle böyle bir dilekçe yazarak suçu işlediğini beyan ettiğini, maktulü tanımadığını ve onu öldürmediğini,
Mahkemede; Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinde tanımadığı insanlarla birlikte çete suçlamasından (örgüt suçundan) açılan dava nedeniyle 13 ay tutuklu kaldığını, 3 dakikalık savunmasının ardından önce ...'ya sonra ...'ya kendisini gönderdiklerini, defalarca mahkeme huzurunda savunma yapmak için dilekçe verdiğini, yargılandığı bu dosya içerinde maktulün intihar olayı ile ilgili ayrıntılı bilgilerin bulunduğunu, otopsi tutanağının da bulunduğunu, sırf mahkemeye çıkmak ve Muğla ya sevk edilmek için maktulün ölümü ile ilgili ...’a gönderilmesi şartıyla, bilgi verebileceğini söylediğini, maktulü hiç görmediğini, birlikte yargılandığı ..., ... ve ... isimli şahısları da tanımadığını, suçlamayı kabul etmediğini, kendisini olay yerine götürdüklerinde dosyadan öğrenmiş olduğu adresin, maktulün ölü bulunduğu yerle uyuşmadığını, bu adresi de karıştırdığını, bu adrese hiç gitmediğini, çete suçundan yargılandığı dava dosyasında 9. ve 10. eylem şeklinde anlatılan olaylar hakkında verdiği ifade içeriğinin doğru olmadığını, kendisini tutuklatmak için dava dosyasındaki bilgileri kullanarak bu şekilde ifade verdiğini, çete dosyasında birlikte yargılandığı kişilerin maktulü yakından tanıyan kişiler olduğunu, anlattığı bilgileri o dosyadan ve sanıklarından edindiğini kaldı ki ifadesinde gece 04.30 da evin önünde gittiklerini söylediğini ancak maktulün annesinin ise saat 06.30-07.00 civarında olayın olduğuna dair bilgi verdiğini, ...'yu tanımadığını, ... ile olan ilişkisini cezaevinde anlattığını ... ile cezaevinde tanıştığını, kimseyi tehdit ederek para istemediğini, yargılandığı dosyada da kimsenin kendisi aleyhine beyanda bulunmadığını, maktulü öldürdüğüne ilişkin verdiği beyanının Muğla'da açılan davayı takip etmek istediği için verdiğini, Muğla'da bizzat ifade vermek istediği için söylediğini, ancak ...'ya getirildiğinde kendisine burada tutuklanması gerektiğini söylediklerini,
Savunmuştur.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlığa İlişkin Görüşler
Ceza muhakemesinde delil türleri konusunda öğretide farklı tasnifler yapılmakla birlikte delillerin genel itibarıyla "Beyan", "Belge" ve "Belirti" olmak üzere üç başlık altında incelendiği görülmektedir. Öğretide yer alan bu sınıflandırmanın yanında, deliller ispat işlevi yönünden (doğrudan delil - dolaylı (yan) delil) ve içeriği (konusu) yönünden (beyan delili - belge delili - belirti delili ve bilimsel deliller) de tasnife tabi tutulmaktadır (Fatih Birtek, Ceza Muhakemesinde Delil ve İspat, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, s. 71 vd.).
Yukarıda da ifade edildiği üzere amacı, isnada konu maddi gerçeği ortaya çıkarmak olan ceza yargılamasında, ispat işlevi yönünden somut olaya münhasır delillerden biri de beyan delilidir. Beyan, tanığa, şüpheli veya sanığa kendisi ya da başkaları dışındaki taraflardan birine ait olabilir. Şüphelinin beyanı, itirafı, inkarı veya kısmen itirafı içerebileceği gibi suç atma (atf-ı cürüm) şeklinde de olabilir (Vahit Bıçak, Suç Muhakemesi Hukuku, Ankara 2011, s. 437).
Şüpheli veya sanığın kendisine isnat olunan maddi vakıayı-olguyu ve bu vakıadan doğan ceza sorumluluğunu üstlenmesi ikrar olarak tanımlanmaktadır. İkrar bir emare olmayıp doğrudan doğruya delildir (Gedik, Topaloğlu Sayfa:41; Ünver Hakeri, C:2, Sayfa:116).
Vakıanın bütününü kapsayan ikrarın tam ikrar olarak adlandırıldığı, hukukumuzda ikrarın bölünmezliği prensibi bulunmadığı için, kısmi ikrar da hâkim tarafından delil olarak takdir edilebilir (Erem, Faruk, Ceza Usulü Hukuku, Genişletilmiş Beşinci Bası, Ankara 1978, Sayfa: 404; Selçuk, Kanıtların Toplanmasında Yasallık, Sayfa:57).
Bilindiği üzere emare, belirti, iz, ip ucu anlamını taşımaktadır. Muhakeme Hukuku bakımından ise "suçun, sanıkça işlendiği kanısını uyandıracak nitelikte olmakla birlikte, bağımsız biçimde ve kesin bir kanıt gücü olmayan ip ucu anlamına gelmektedir (Birtek, age, 2. Baskı, Sayfa:25).
Emareler tek başlarına eylemin sanık tarafından işlendiğini doğrudan ispat etmezler. Doğrudan delillerle hakimin zihninde ortaya çıkan oluşun ya da kabulün bir bütün haline getirilmesinde, olayın gelişiminin ortaya konulmasında hakime yardımcı olurlar. Bu yönüyle emareler tamamlayıcı mahiyette ispat araçlarıdır. Bir vakıanın belirti (emare) sayılabilmesi ve hükme esas alınabilmesi için, hakimin o vakıanın somut olayla ilgili olup olmadığını, akıl ve mantık kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir (Erem, Ceza Usulü Hukuku Sayfa:398).
Emareler diğer delillerle birlikte ve diğer delilleri doğrulayan tamamlayan tarzda ise ispat aracı olarak kullanılabilir.
İkrarın delil olarak kabul edilebilmesi için, akli melekeleri yerinde olan şüpheli veya sanık tarafından, Cumhuriyet Savcısı veya hakim huzurunda, tesadüfen değil doğrudan doğruya hususen ve maddi veya manevi cebir altında olmadan, kendiliğinden, ispatı zorunlu hususlarda ilgili olacak ve karışıklığa mahal vermeyecek bir şekilde yapılmış olması ve daha sonradan geri alınmamış bulunması gerekmektedir (Erem, Ceza Usul Hukuku, Sayfa:402; Centel Zafer Sayfa:222; Bıçak, Suç Muhakemesi Hukuku, Sayfa:437.).
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.11.2005 tarih ve 144-150; 26.03.2013 tarih ve 1319-98 sayılı kararında da belirtildiği üzere vicdani delil sisteminin geçerli olduğu Ceza Muhakemesi Hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan ikrarın da, dosyada varlığını koruyan diğer tüm deliller gibi hakim tarafından serbestçe taktir edilip değerlendirilmesi gerekecektir. bir kimsenin, hangi saikle olursa olsun suçlu olmadığı halde kendisine suçlu sayılması veya bir başkasının suçunu kabullenmesi mümkündür. Bu durumda ikrarın hangi aşamada gerçekleştiği, özgür iradeye dayalı olup olmadığı, ikrarda bulunanın beyanının ciddiyetini ve doğacak sonuçları bilip bilmediği, ikrarın başka delillerle desteklenip desteklenmediği, hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, şüpheden arınmışlığını ve güvenirliğini zayıflatacak biçimde ikrardan dönülüp dönülmediği gibi hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle, somut olaydaki ikrarın değeri ortaya konulmalı ve ispat sorunu bu şekilde çözümlenmelidir."
Bu aşamada, uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözüme kavuşturulması ve dosyadaki delillerin sağlıklı olarak yorumlanması bakımından, ası, bağla boğma ve intihar kavramlarına, iç ve dış bulgularına ve aralarındaki farklılıklara kısaca değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
En sık görülen mekanik asfiksi olaylarından biri de asılardır. Ası, ucu sabit bir noktaya bağlı ipin boyuna baskı yapması sonucu meydana gelen asfiktik bir olaydır. Asılarda ölüm, hava yolları kadar arter ve venlerin de obstriksüyonu (tıkanıklık) ile meydana gelmektedir. Hava yollarının tıkanması bağın tipi ve ne oranda boynu sıktığı ile orantılıdır. Asılarda ölüm sebebi genellikle hava yolları tıkanıklığı olmayıp boyun damarlarına basıya (kompresyon) bağlı olarak meydana gelmektedir (Prof.Dr. Oğuz Polat, Klinik Adli Tıp, Adli Tıp Uygulamaları, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, Ankara, 2021, s.170-171).
Ası, ipin durumuna göre; atipik ve tipik ası olarak ikiye ayrılmaktadır. Tipik asıda; düğüm arkada, halka boynun önünde ve gırtlak ile hyoid kemiğinin arasında bulunmakta ve baş öne doğru eğik iken, atipik asıda; düğüm önde, ipin halkalı geniş tarafı arkadadır, baş arkaya veya halkanın geniş tarafına göre sağa veya sola doğru eğilmiştir (Prof. Dr. İbrahim Tunalı, Adli Tıp, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s.155).
Ası, asılan kişinin durumuna göre; tam ası ve yarım olarak ifade olunmaktadır. Tam ası; asılan kişinin ayakları yere değmeden vücudun ipte bir sarkaç gibi sallanması şeklinde olurken, yarım asıda ise; asılanın ayakları yerden kesilmemiş, hatta dizler, kalça ve gövde bir yere dayanmış olduğu halde görülür. Telem/sillon olarak adlandırılan boyundaki ip izi, yarım asıda boyun eksenine dik ve omuzlara paralel şekildedir (Erhan Günay, Adli Muayene ve Otopsi, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s.72-73).
Ası ile meydana gelen ölümlerin çoğu intihar kökenlidir. Ası uzun süre ipte bırakılmışsa boyunda kullanılan materyalin tipine (ip, kemer, elektrik kordonu vs) bağlı olarak derin bir iz bırakmaktadır. Ası izi (telem) genellikle troid kartılajının üst kısmında bulunur ve boynun yan ya da arka yüzeyinden ası noktasına kadar yükselmektedir. Boynun yumuşak dokularında yaralanmalar çok enderdir. Ası olaylarında otopsi muayenesi sırasında genel asfiksi bulguları geçişin engellendiği bölgenin üst tarafında bulunur. Akciğerlerde genellikle konjeksiyon (kan birikimi) ve ödeme sıklıkla rastlanır. Boyundaki ası izinin vücut eksenine paralel olduğu gözlemlenmektedir. Boynun muayenesinde, deri ve deri altı yumuşak dokularda histopatolojik inceşleme ile doku reaksiyonunun saptanması, adli olaylarda kişinin canlı olarak mı böyle bir olaya maruz kalıp kalmadığının saptanması açısından önemlidir. Ayrıca hyoid kemiğinin (çenenin altında çene altı kaslarıyla baş bölgesindeki kasların birleştiği kemik) kırılıp kırılmadığının tespitinin de yapılması gerekmektedir. Boyuna bası uygulanan bağla boğma veya elle boğma gibi olaylarda hyoid kemiğinin kırılmasına sıklıkla rastlanırken ası olaylarında durum farklıdır (Prof.Dr. Oğuz Polat, Klinik Adli Tıp, Adli Tıp Uygulamaları, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, Ankara, 2021, s.172).
Tam asıda, boyna ip halkası geçirildikten sonra, vücudun yüksek bir yerden boşluğa bırakılması sonucu vertebralarda kırılma ve çıkıklar olabilir, medulla gerilebilir ve medulla spinalis (omurilik) kopması görülebilir. Beyinde bulbus kafa alt deliğine doğru çekildiği için ezilerek çabuk ölüm meydana gelir. Atipik ve yarım asıda ise; boyunda ipin yaptığı baskı hafif olduğundan sadece venalar (toplardamar) kapanır, boyun derinliklerindeki arterlerden beyne kan gider fakat geri dönemediği için başta venöz staz sonucu beyinde basınç artar ve yüz morarıp şişer (H.Cahit Özen, Kısa Adli Tıp, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayınları, 1980, s.89).
Bağla boğma; boynun genellikle ip benzeri bir vasıtayla sıkılarak bir şahsın öldürülmesidir. Harici tesir, ekseriyetle başkası tarafından tatbik edilir. Bağla boğmada teneffüs yollarında tam veya kısmi bir tıkanma meydana gelmektedir. Eğer boğma vasıtası gırtlağın yukarı kısımlarına yerleştirilmişse damarların tam tıkanması mümkün olabilir. İple boğma vakalarında genellikle boğma vasıtasının gırtlak üzerinde yerleşmesi halinde yüzde ve dudaklarda siyanöz, göz konjuktivasında kanama müşahade olunur. Boğma izi kullanılan aracın cinsine ve dolanma şekline göre teşekkül eder (Prof. Dr. İbrahim Tunalı, Adli Tıp, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s.156).
Bağla boğma vakalarında orijin olarak cinayet, kaza ve intihar olmak üzere her üç olaya da rastlanabilir. Bağla boğmada, boyunda genellikle dıştan tek bir bağ izi görülür. İlmek sayısına bağlı olarak birden fazla hat da görülebilir. Ancak yumuşak materyallerin kullanıldığı olgularda bağ izi belirsizdir. Bağla boğma vakalarında, kurbanın bağı çıkarmak için çabaladığı esnada tırnakların darbesi, bağ izi ile ilişkili olarak bağ izinin çevresindeki deride sıyrık ve ekimozlara neden olabilir. Bağ izi boynun herhangi bir seviyesinde bulunabilir ve genellikle boyun eksenine dik bir iz oluşturmaktadır. İple boğmada ip izi boynu tamamen çevrelerken, telem genellikle horizontal ve yukarı doğru yükselici özellikte değildir (Prof.Dr. Oğuz Polat, Klinik Adli Tıp, Adli Tıp Uygulamaları, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, Ankara, 2021, s.174-182).
İple boğmada ilk akla gelen ihtimal cinayet olmakla birlikte, teşhiste dikkat etmek gereklidir. Çünkü intihar ihtimali de yüksektir. İp izinin horizontal olarak gırtlak üzerinde bulunması halinde üçüncü şahısların tesirinin bulunduğunu düşünmek gerekir. İntihar ile bağla boğma arasında kalınması durumunda, dış bulgular ile vaka mahallinin iyice incelenmesi ve cesedin tam bir muayenesinin yapılması gerekmektedir. Örneğin; vücudun başka yerlerinde herhangi bir darp veya cebir belirtisi bulunup bulunmadığının araştırılması önemlidir (Prof. Dr. İbrahim Tunalı, Adli Tıp, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s.157).
Sonuç olarak; ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan in dubio pro reo yani kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Ekonomik sıkıntıları bulunan ve bu nedenle tefecilerden para alan maktulün en son olay günü saat 06.30-07.00 sıralarında annesi tanık ... tarafından, annesinin ikametinin taş duvarla çevirili bahçesinde aşırı derece alkollü şekilde sallanarak yürürken ve elinde bahçe hortumu varken iki farklı zamanda görüldüğü, annesi ...’nin oğlu ...’i bu şekilde görünce hemen önce yan tarafta oturan eşi katılan ...’i sonra da evlerine arabayla yaklaşık 15 dakika mesafede oturan damadı tanık ...’i telefonla aradığı, tanık ...’un eşi ile birlikte bu telefondan yaklaşık 20 dakika sonra kayınvalidesi ...’nin evine geldikleri, bu sırada katılan ...’nin oğlunu uyandırdığı ve kayınvalidesinin evine gittiği, tanık ...’un eve gelerek maktul ...’i sorduğunda annesi ...'nin “Bahçede buralardaydı” şeklinde cevap vermesi üzerine bahçeye çıktığı, bahçe duvarı ile bitişik dut ağacı ile hemen yanında park halindeki minibüs arasındaki bir metrelik boşlukta maktulü dizlerinin üzerine çömelmiş bir ayağı açık bir ayağı dizinin altında, bir ucu bahçedeki çeşmeye takılı yeşil renkli hortumu ise bir tarafı dut ağacı üzerinden geçmiş diğer tarafı ise düğümlenmiş şekilde maktulün boğazında bağlı olarak gördüğü, ...’un hortumu hemen maktulün boynundan çıkardığı, bu sırada kiracı olarak yan binada oturan tanık ...’nin bahçeye gelerek maktule önce kalp masajı yaptığı, sonra ambulans çağırdıkları, ilk görüşte intihar vakası olarak gerçekleşen olayın saat 07.30’da kolluk birimlerine bildirildiği, yapılan olay yeri incelemesinde; park halindeki minibüsle bahçe duvarının üzerindeki dut ağacı arasında sırt üstü yatar vaziyette bulunan maktulün pantolonundan sigara, çakmak, cep telefonu, bir plaka ... marka ilaç, iki ayrı deste halinde 6600 TL ve 3330 TL miktarında para ve değişik kartvizitlerin bulunduğu, cesedin ilk muayene bulgularında; 1,80 cm boyunda, 100 kg ağırlığında 50 yaşlarında olduğu, tüm yüzünde ve her iki kulakta ölü morlukları olduğu, alnının sağ kısmında, diz ve dirseklerinde eskiden olabileceği düşünülen 1 ila 3 cm arasında ekimozların bulunduğu, dişlerin kilitli olduğu ve dilin uç kısmının da ısırılmış vaziyette olduğu, boynun ümük bölümünde ortadan sağa doğru uzanan 1x6 cm uzunluğunda ölü morluklarıyla karışmış vaziyette bir iz bulunduğu, vücudunun pek çok bölgesinde toprak tanelerinin bulunduğu, ölümün 2-12 saat içinde gerçekleşmiş olabileceğinin değerlendirildiği, otopsi raporuna göre; boğaz boyun bölgesinde telemin altına uyan yumuşak dokularda ve troid kıkırdak çevresinde ekimoz görüldüğünün, beyin ve beyincikte vasküler konjeksiyon, akciğerde amfizem ve yaygın intra-alveoler ödem, kanama ve pigmentlerin görüldüğünün, maktulün kanında 268 mg/dl etil alkol tespit edildiğinin ve kişinin ölümünün ası sonucu meydana gelmiş olduğunun belirtildiği anlaşılan olayda;
Sanığın maktul ile birlikte olay günü saat 04.30 sıralarında, hava karanlıkken maktulün evinin bahçesine birlikte geldikleri yönündeki anlatımına karşılık; maktulün annesi tanık ... saat 06.30 civarında hava aydınlıkken maktulü bahçede tek başına yürürken gördüğünü, dinlenen tanıklarında olay yerine yaklaşık 20 dakika sonra geldiklerinde maktulü bahçede ölü olarak buldukları yönündeki beyanlarının bulunması sanığın olayın gerçekleştiği yere dair anlatımında, maktulün ikamet ettiği evin kapı numarasının ... olduğunu belirtmesine karşılık; olayın gerçekleştiği yerin adresinin ... olması ve yer gösterme sırasında bu hususun ... olarak ifade edilmesi, sanığın bu adrese nasıl ulaştığı araştırıldığında yargılandığı Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/269 esas sayılı dava dosyasında Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 13.02.2011 tarihli iddianamenin 26. sayfasında maktulün ... Caddesi No:... adresinde ölü bulunduğu anlatımına yer verilmesi ve sanığın dilekçesine yazdığı adresteki kapı numarasının iddianamede hatalı yazılan bu numara ile aynı olması, sanığın olayın olduğu yeri, maktulün evinin ön bahçesinin içinde olarak tarif etmesine karşılık; maktulün bulunduğu yerin evin arka tarafındaki bahçe duvarının üzerindeki dut ağacının dış kısmı ile bir metre önündeki minibüsün arasındaki boşlukta meydana gelmesi, sanığın maktulün kendisine doğru bağırarak küfürler ettiği anlatımına karşılık; maktulün bağırmasının evinin 10-15 metre yakınlarında hiçkimse tarafından duyulmaması ve maktulün annesi tanık ...’nin beyanında bahçede oğlundan başka kimseyi görmediğini beyan etmesi, sanığın bahçede bulunan hortumu maktul yerde otururken arkasından boynuna doladığı anlatımına karşılık; tanık ...'nin ikinci kez dışarı baktığında maktulün elinde hortum gördüğünü, dışarıda başka kimseyi görmediğini beyan etmesi, sanığın hortumu maktulün boynuna dolayıp 10 saniye kadar sıktığına ve maktulün hiç direnmediğine yönelik anlatımına karşılık; Adli Tıp Kurumu raporunda maktulün boynundaki telemin horizontal olmaması ve boynunun tamamında değil, sadece sağ tarafında belirgin 1x6 cm ası izi olduğuna dair bulgunun ve beyinde konjeksiyon ile akciğerlerde meydana gelen ödemin asının dış bulgularından olduğunun belirtilmesi, keşif sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda olayın yarım ası şeklinde gerçekleşmiş olabileceğinin ve ayakların yere değme sebebinin hava şartlarına bağlı olarak hortumun gevşemiş olma ihtimalinden ileri gelmesinin mümkün olduğunun bildirilmesi, sanığın maktulü hortumla boğduktan sonra olay yerinden uzaklaştığına ve bundan sonra intihar süsü vermek için bahçe hortumunu ağaca doladığına dair ayrıntılı bir izahı bulunmaması, tanıklar ... ve ... tarafından bulunan maktulün boğazındaki hortuma bir düğüm geçirilerek bir ucu ağaca dolanmış vaziyette iken bir ayağını yana uzatmış bir ayağı dizinin üstünde başı öne eğik ve vücudu dik hâlde hareketsiz olması, üzerine hortumun ve düğümün adı geçen tanıklar tarafından görülmesinden sonra maktulün boynundan ve ağaçtan çözüldüğünün anlaşılması hususları ile sanığın maktule yönelik eylemi nedeniyle kasten öldürme suçundan hakkında kamu davası açılmadan önce ... cezaevine naklinin gerçekleşmesini sağlanmak amacıyla savcılık aşamasında verdiği ikrarından dönmesi, sanığın naklini sağlayabilmek için yazdığı mektubun inandırıcı olması gerektiğini arkadaşlarından duyduğu hususunun da cezaevinden dilekçe gönderen başka suçtan hükümlü tanık ...’ın dilekçesiyle doğrulanması birlikte göz önüne alındığında;
İkrarın ve doğuracağı sonuçların ciddiyeti hakkında önceden bilgisi olup olmadığı tespit edilemeyen sanığın, mahkeme huzurunda, cezaevindeki süreciyle ve dosya kapsamıyla örtüşen nakil gerekçesiyle henüz hakkında iddianame düzenlenmeden geri aldığı ikrarında yer alan olaya dair anlatımlarının büyük bir kısmının, gerek dosya kapsamında toplanan delillerle gerekse hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı ve ispatı gereken hususlara cevap veremediği, öte yandan sanığın ikrarında belirttiği ayrıntıların Adli Tıp Kurumunun ölüm sebebinin ası olduğuna dair raporunu sakatlayacak bir karışıklığa da yol açmadığı, dolayısıyla sanığın üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiğinin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanamadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat kararının gerekçesinin isabetli olduğuna ve hükmün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; Sanığa atılı suçun sabit olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Bodrum Ağır Ceza Mahkemesinin 26.06.2018 tarih ve 68-143 sayılı hükmündeki direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararına konu beraat hükmünün ONANMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.