Logo

Ceza Genel Kurulu2022/315 E. 2023/322 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Bölge Adliye Mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet kararını, duruşma açmaksızın bozarak sanık hakkında beraat kararı verip veremeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: 5271 sayılı CMK'nın 280/1-a ve 303. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesinin maddi olay tespitini değiştirmeksizin ve yeni delil toplamaksızın, yalnızca mevcut delilleri yeniden değerlendirerek, sanığın beraatine karar verebilmesi için duruşma açmasının zorunlu olmadığı gözetilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazının reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İtirazname No : 2018/80600

YARGITAY DAİRESİ : 7. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 87-2790

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Marka hakkına tecavüz suçundan sanık ...'ın 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 30, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 62, 52/1-2, 51/1-3 ve 54. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis ve 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine, bir yıl on beş gün süre ile denetime tabi tutulmasına ve müsadereye ilişkin Konya 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.01.2017 tarihli ve 610-27 sayılı hükmün, sanık tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesince 11.04.2017 tarih ve 1295-1197 sayı ile; "Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 34. maddesi ile değişik CMK'nın 253/1-3 maddesi uyarınca, 'etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar' ibaresinin madde metninden çıkartılması nedeniyle istinaf incelemesine konu suçun uzlaşma kapsamına alınması, 6763 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi olan 02.12.2016 tarihinden önce atılı suçun uzlaşma kapsamında olmaması nedeniyle tarafların uzlaşma kapsamındaki olumlu veya olumsuz beyanlarının hukuki bir sonuç doğurmaya elverişli olmaması, 6763 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile değişik CMK'nın 254. maddesi uyarınca 'Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması hâlinde kovuşturma dosyası uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede belirtilen esas ve usule göre, yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.' şeklindeki düzenleme karşısında, TCK'nın 7/2 maddesindeki 'Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.' hükmü de gözetilerek, CMK'nın 6763 sayılı Kanun ile değişik 253-254. maddeleri uyarınca uzlaştırma hükümlerinin uygulanmaması, önceki ve sonraki kanunlar yönünden değerlendirme yapılmaması nedeniyle kurulan hükmün bu hususta gerekçesiz olması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan Konya 3. Asliye Ceza Mahkemesince 10.05.2017 tarih ve 346-483 sayı ile; uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi amacıyla 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/8. maddesi uyarınca durma kararı verildikten sonra uzlaştırmanın sağlanamaması üzerine devam edilen yargılama sonucunda 07.11.2017 tarih ve 564-906 sayı ile; marka hakkına tecavüz suçundan sanığın 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 30, TCK'nın 62, 52/1-2, 51/1-3 ve 54. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis ve 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine, bir yıl on beş gün süre ile denetime tabi tutulmasına ve müsadereye karar verilmiş, bu hükmün, sanık tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesince 10.07.2018 tarih ve 87-2790 sayı ile "Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda, sanığın iş yerinde yapılan aramada ele geçen ayakkabıların iltibasa neden olacak nitelikte olduğu kanaati belirtilmiş ise de bilirkişi raporunda fotoğraflarına yer verilen ayakkabılar üzerindeki logo işaretleri, dosyada marka tescil belgeleri bulunan ... logoları ile aynı olmadığı gibi, ayakkabılar üzerinde başka marka isminin yazıldığı, bu hâliyle ayakkabıların iltibasa elverişli nitelikte olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı gözetilmeyerek, ilk derece mahkemesince verilen mahkûmiyet kararı hukuka aykırı bulunduğu ve yargılamaya konu olayın daha ziyade aydınlanması gerekmediği," gerekçesi ile CMK'nın 280/1-a ve 303. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmü kaldırılarak yerine "Sanığın fiilinin kanunda suç olarak düzenlenmemesi sebebiyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-a maddesi gereğince beraatine, yargılama giderlerinin Hazine üzerinde bırakılmasına, ... Adli Emanetinin ... sırasında kayıtlı suç konusu taklit ürünlerin sanığa iadesine, ... Adli Emanetinin ... sırasında kayıtlı katılan vekili tarafından sanıktan alınarak ibraz edilen ürünün karar kesinleştiğinde katılan vekiline iadesine," denilmek suretiyle istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.

Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 19.10.2021 tarih, 21627-12973 sayı ve oy çokluğu ile temyiz isteminin esastan reddine karar verilmiştir.

Daire Üyesi ...; "Yerel Mahkemece sanığın mahkûmiyetine dair verilen hükmün sanık tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesi duruşma açmaksızın sanığın beraatine karar vermiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen heyetimizin sayın çoğunluğu tarafından temyiz isteğinin esastan reddine karar verilmiştir. Heyetimizin sayın çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık Bölge Adliye Mahkemesinin duruşma açmaksızın bu kararı verip veremeyeceği noktasında toplanmaktadır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 280. maddesi; ... şeklindedir.

Yargıtayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı dosyalar ve kanunda sayılı istisnai hâller dışında duruşma açması söz konusu olmayıp Yargıtay incelemesini evrak üzerinde yapmaktadır. Bölge Adliye Mahkemelerine gelince, Yargıtaydan farklı olarak hem evrak üzerinde inceleme yapmakta, hem de duruşma açarak ve yargılama yaparak kararlar vermektedirler. Bölge Adliye Mahkemeleri hukuka aykırılığı saptadıklarında duruşma açmaları için bir sınırlama bulunmamaktadır. Yargıtay Ceza Daireleri 303. madde gereğince yetkileri olduğu hâlde beraata hükmedilmesi gerektiği durumlarda doğrudan beraata dair hükümler vermemekte, hükmün bozulmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemesine göndermekte, dosyayı alan mahkeme ise duruşma açarak bir karar vermektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 280 inci maddesinin 1/a bendinin son cümlesinde, '303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,' karar verilir.' denilmiştir. CMK’nın 303. maddesinde beraat hükmü de sayılmıştır. Yargıtay incelemesini esas olarak dosya üzerinden ve duruşma açmadan yaptığı için, Yargıtay bu kararı duruşma açmadan verebilmektedir. CMK'nın 280. maddesinin 1/a bendinin son cümlesinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilir denilmiştir. Somut olayımızda istinaf incelemesine başvuranın sanık olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince sanığın beraatına dair verilen kararın, sanığın istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine dair kararlardan olmadığı gözetilmelidir. Düzeltilerek esastan redde dair karar sanığın istinaf isteğinin yerinde olmadığına dair bir karardır.

Hukukumuzda 'duruşmasız yargılama olmaz' ilkesi esastır. Bu ilkenin istisnaları Yargıtayın temyiz incelemesini kanunda açıkça sayılan hâller dışında dosya üzerinden yapmasıdır. Yine Bölge Adliye Mahkemeleri de ilk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını saptadıklarında incelemelerini duruşma açmadan dosya üzerinden yapmaları, bunun dışındaki hâllerde ise duruşma açarak bir karar vermeleri esas olmalıdır.

Yerel mahkemece verilen mahkûmiyet hükmünün, Bölge Adliye Mahkemesince incelenerek beraat kararı vermesi gerektiği hâllerde, CMK’nın 280. maddesinin 'g' bendi gereğince 'diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra (…) davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,' düzenlemesi gereğince, duruşma açılarak karar verilmesi gerektiği," düşüncesi ile karşı oy kullanmıştır.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 10.03.2022 tarih ve 80600 sayı ile;

"Bölge Adliye Mahkemesi duruşma açmaksızın sanığın beraatine karar vermiştir. Sayın Daire çoğunluğu ile Başsavcılığımız arasındaki ihtilaf Bölge Adliye Mahkemesinin duruşma açmaksızın bu kararı verip veremeyeceği noktasında toplanmaktadır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 280. maddesi;

(1) Bölge adliye mahkemesi, (…) dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;

a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

c) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

d) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

f) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra (…) davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,

Karar verir. Şeklindedir.

Yargıtayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı dosyalar ve kanunda sayılı istisnai hâller dışında duruşma açması söz konusu olmayıp Yargıtay incelemesini evrak üzerinde yapmaktadır. Bölge Adliye Mahkemelerine gelince, Yargıtaydan farklı olarak hem evrak üzerinde inceleme yapmakta, hem de duruşma açarak ve yargılama yaparak kararlar vermektedirler. Bölge Adliye Mahkemeleri hukuka aykırılığı saptadıklarında duruşma açmaları için bir sınırlama bulunmamaktadır. Yargıtay Ceza Daireleri 303. madde gereğince yetkileri olduğu hâlde beraata hükmedilmesi gerektiği durumlarda doğrudan beraata dair hükümler vermemekte, hükmün bozulmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemesine göndermekte, dosyayı alan mahkeme ise duruşma açarak bir karar vermektedir.

CMK'nın 280. maddesinin 1/a bendinin son cümlesinde, '303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine, karar verilir.' denilmiştir. CMK’nın 303. maddesinde beraat hükmü de sayılmıştır. Yargıtay incelemesini esas olarak dosya üzerinden ve duruşma açmadan yaptığı için, Yargıtay bu kararı duruşma açmadan verebilmektedir. CMK'nın 280. maddesinin 1/a bendinin son cümlesinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilir denilmiştir. Somut olayımızda istinaf incelemesine başvuranın sanık olduğu, Bölge Adliye Mahkemesince sanığın beraatına dair verilen kararın, sanığın istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine dair kararlardan olmadığı gözetilmelidir. Düzeltilerek esastan redde dair karar sanığın istinaf isteğinin yerinde olmadığına dair bir karardır.

Hukukumuzda 'duruşmasız yargılama olmaz' ilkesi esastır. Bu ilkenin istisnaları Yargıtayın temyiz incelemesini kanunda açıkça sayılan hâller dışında dosya üzerinden yapmasıdır. Yine Bölge Adliye Mahkemeleri de ilk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını saptadıklarında incelemelerini duruşma açmadan dosya üzerinden yapmaları, bunun dışındaki hâllerde ise duruşma açarak bir karar vermeleri esas olmalıdır.

Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet hükmünün, Bölge Adliye Mahkemesince incelenerek beraat kararı vermesi gerektiği hâllerde, CMK’nın 280. maddesinin 'g' bendi gereğince 'diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra (…) davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,' düzenlemesi gereğince, duruşma açılarak karar verilmesi gerektiği hâlde, üstelik delil değerlendirmesi de yapılmak suretiyle duruşma açılmaksızın yazılı şekilde karar verilemeyeceği ve bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin kararının bozulması gerekirken temyiz isteminin esastan reddine dair karar usul ve yasalara aykırıdır." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 31.03.2022 tarih, 3102-6467 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; İlk Derece Mahkemesince sanığın marka hakkına tecavüz suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükmün istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılmaksızın beraatine karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Konya 3. Asliye Ceza Mahkemesince 07.11.2017 tarih ve 564-906 sayı ile "Sanığın ... Ayakkabı isimli iş yerinin sahibi olduğu, mahkeme kararına istinaden iş yerinde 08.06.2016 tarihinde yapılan aramada katılan firmanın hak sahibi olduğu tescilli ... marka ve logoları taklit edilerek üretilmiş 112 çift ayakkabıları satışa arz edilmiş vaziyette bulunduğu, sanığın ayakkabı işiyle uğraşması, suça konu ürünleri faturalı satın almış olduğunu savunarak sunmuş olduğu faturada bu ayakkabı üzerindeki yazı ve amblemden bahsedilmemiş faturanın suça konu ayakkabılara ait olduğuna dair herhangi bir ibare bulunmadığı, ayakkabıların taklit markalı üretim olduğunun rapor edildiği bu şekilde kasten taklit markalı ürünleri bilerek satmak amacıyla bulundurduğu, bilirkişi raporunda da belirtildiği şekilde taklidin iltibasa sebebiyet verdiği böylece sanığa atılı suçun sabit olduğu," gerekçesi ile marka hakkına tecavüz suçundan sanığın 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 30, TCK'nın 62, 52/1-2, 51/1-3 ve 54. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis ve 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine, bir yıl on beş gün süre ile denetime tabi tutulmasına ve müsadereye karar verildiği, bu hükmün sanık tarafından istinaf edilmesi üzerine duruşma açılmaksızın dosya ve dosya ile birlikte sunulan delillerin incelenmesi sonucunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesince 10.07.2018 tarih ve 87-2790 sayı ile "Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda, sanığın iş yerinde yapılan aramada ele geçen ayakkabıların iltibasa neden olacak nitelikte olduğu kanaati belirtilmiş ise de, bilirkişi raporunda fotoğraflarına yer verilen ayakkabılar üzerindeki logo işaretleri, dosyada marka tescil belgeleri bulunan ... logoları ile aynı olmadığı gibi, ayakkabılar üzerinde başka marka isminin yazıldığı, bu hâliyle ayakkabıların iltibasa elverişli nitelikte olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı gözetilmeyerek, ilk derece mahkemesince verilen mahkûmiyet kararı hukuka aykırı bulunduğu ve yargılamaya konu olayın daha ziyade aydınlanması gerekmediği," gerekçesi ile CMK'nın 280/1-a ve 303. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmü kaldırılarak yerine "Sanığın fiilinin kanunda suç olarak düzenlenmemesi sebebiyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-a maddesi gereğince beraatine, yargılama giderlerinin Hazine üzerinde bırakılmasına, ... Adli Emanetinin ... sırasında kayıtlı suç konusu taklit ürünlerin sanığa iadesine, ... Adli Emanetinin ... sırasında kayıtlı katılan vekili tarafından sanıktan alınarak ibraz edilen ürünün karar kesinleştiğinde katılan vekiline iadesine," denilmek suretiyle istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler

07.10.2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir. 5235 sayılı Kanun'un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin "adli yargı ikinci derece mahkemeleri" olduğu açıkça belirtilmiştir. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenir.

Maddi sorunun incelenmesinin kapsamına göre istinaf geniş anlamda istinaf ve dar anlamda istinaf olarak ikiye ayrılmaktadır. Klasik istinaf da denilen geniş anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmakta iken dar anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmaz, yalnızca gerekli görülen hususlarda öğrenme muhakemesi yapılmak suretiyle ilk derece mahkemesi tarafından yapılan tespitler kontrol edilir. Günümüzde genel eğilimin dar anlamda istinaftan yana olduğu görülmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 282. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenmesine ve keşfin yapılmasına karar vereceğinden, CMK'nın dar anlamda istinafı kabul ettiği söylenebilir.

Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK'nın 280 ve Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek hâllerin yer aldığı CMK’nın 303. maddelerine değinilmesi gerekmektedir.

5271 sayılı CMK'nın "Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma" başlıklı 280. maddesi;

"(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;

a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (c), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

b) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddede belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

c) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,

Karar verir.

(2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar." şeklinde iken; 05.08.2017 tarihli ve 30145 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun'un 15. maddesiyle, birinci fıkranın (a) bendinin metninde yer alan "(c)" ibaresi "(a), (c), (d)" şeklinde değiştirilmiş, fıkraya (a) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler eklenmiş, mevcut (b) ve (c) bentleri, (d) ve (e) bentleri olarak teselsül ettirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

c) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,"

"(3) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar."

08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7079 sayılı Kanun'un 92. maddesiyle maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "maddede" ibaresi "maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde" şeklinde değiştirilmiş, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 27. maddesiyle bu fıkranın (b) bendinden sonra gelmek üzere (c) bendi, mevcut (d) bendinden sonra gelmek üzere (f) bendi eklenmiş ve bentler buna göre teselsül ettirilmiş, madde metni;

"(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;

a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

c) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

d) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

f) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,

Karar verir.

(2) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.

(3) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar." şeklinde son hâlini almıştır.

20.07.2017 tarihli ve 7035 sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 15. maddesiyle CMK'nın 280. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan "(c)" ibaresi "(a), (c), (d)" şeklinde değiştirilmiş ve bu şekilde metne işlenmiştir. Bahsi geçen 7035 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde; "...Belirtilen hukuk reformuyla hak arama özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının temini bakımından hızlı ve etkili bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için çok önemli bir adım atılmıştır. Bu şekilde ikinci kez olay yargılaması yapılarak ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamada ve verilen kararda söz konusu olabilecek hukuki eksikliklerin maddi yönden de telafi edilmesi ve adalete hızlı erişimin sağlanması gerçekleştirilmektedir. Bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle ülkemizin de taraf olduğu İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 No'lu Protokolde yer verilen güvenceler güçlendirilmiştir.

Bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle, iki dereceli olan yargı sistemimiz üç dereceli hale gelmiş ve kişi özgürlüklerinin korunması bakımından daha teminatlı bir yapıya kavuşturulmuştur. Zira ilk derece mahkemelerince verilen kararlar, istinaf kanun yolunda hem hukuka uygunluk denetimine tabi tutulmakta hem de olay yargılaması yönünden denetlenerek gerektiğinde yeniden yargılama yapılması sağlanmaktadır. Bu suretle yargılama sürecinde meydana gelen hatalar en aza indirilerek maddi gerçeğe eksiksiz şekilde ulaşılması amaçlanmaktadır.

Bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin faaliyete başladığı 20 Temmuz 2016 tarihinden bugüne kadar geçen kısa sürede, oldukça etkili ve hızlı çalıştığı ve bu şekilde kamusal memnuniyeti sağlamak yönünde önemli mesafe alındığı görülmektedir. Bununla birlikte usul hükümlerinin uygulanması ve teşkilat yapılanmasından ortaya çıkan birtakım aksaklıkların giderilmesini sağlayacak kanun değişikliklerinin yapılması gerekliliği ilgili paydaşlar tarafından dile getirilmektedir. Bu kapsamda hazırlanan Tasarıyla, bölge adliye ve bölge idare mahkemelerinin daha etkin ve verimli çalışmasının sağlanması amaçlanmaktadır.

Tasarıyla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu gibi bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı, olası hukuka aykırılıkların giderilmesi amacıyla bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığına itiraz yetkisi verilmekte, ceza daireleri tarafından verilen kararlarda sanık lehine ortaya çıkan sonuçların, istinaf kanun yoluna başvurmayan diğer sanıklara sirayeti kabul edilmekte ve ceza dairelerinin hukuka aykırılığı düzelterek istinaf başvurusunun esastan reddine karar vereceği haller genişletilmektedir..." ifadelerine yer verilmiştir.

Görüldüğü üzere; 5271 sayılı CMK'nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar "istinaf başvurusunun esastan reddine", "düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine", "hükmün bozulmasına" ve "davanın yeniden görülmesine" olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir.

CMK’nın "Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek hâller, hukuka aykırılığın düzeltilmesi" başlıklı 303. maddesi;

"Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:

a) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse.

b) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddiasına uygun olarak sanığa kanunda yazılı cezanın en alt derecesini uygulamayı uygun görürse.

c) Mahkemece sabit görülen suçun unsurları, niteliği ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu hâlde sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise.

d) Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkemece sanığa verilecek cezanın belirlenmesinde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmaktan çıkarılmış ise birinci hâlde daha az bir cezanın hükmolunması ve ikinci hâlde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse.

e) Sanığın açıkça saptanmış olan doğum ve suç tarihlerine göre verilecek cezanın belirlenmesinde gerekli indirim yapılmamış veya yanlış indirim yapılmış ise.

f) Artırma veya indirim sonucunda verilecek ceza süresi veya miktarının belirlenmesinde maddî hata yapılmış ise.

g) Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesindeki sıralamanın gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza verilmiş ise.

h) Harçlar Kanunu ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık mevcutsa."

Şeklinde düzenlenmiş,

Maddenin gerekçesinde ise; "Maddeye göre, temyiz olunan hükmün, maddî hukuk kurallarının veya yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulanması hâlinde Yargıtayca bozulması kuraldır. Ancak, istisna olarak, hükme esas kabul edilen maddî olaylara hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılması nedeniyle hüküm bozulmuşsa ve yeniden yargılama yapılması gerekmiyorsa, mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu değilse maddede dokuz bent hâlinde ve sınırlı olarak sayılan durumlarda davanın esasına hükmedebilecek veya hükümdeki hukuka aykırılık Yargıtayca düzeltebilecektir." açıklamasına yer verilmiştir.

Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere Yargıtayın düzeltilerek onama yetkisini kullanması ve önüne gelen uyuşmazlığı yerel mahkemeye göndermeye gerek olmadan sonlandırabilmesi için; maddi sorunun daha fazla aydınlatılması için bir araştırmanın gerekmemesi ve maddi sorun açısından mahkemeye bırakılmış bir serbest değerlendirme yetkisinin söz konusu olmaması koşullarının bir arada bulunması gerekmektedir.

Sübut da denilen maddi sorun, geçmişte yaşanmış bir olayın nasıl meydana geldiğinin, ilk derece ve bölge adliye mahkemeleri tarafından sözlülük, yüz yüzelik ve doğrudan doğruyalık ilkeleri çerçevesinde değerlendirmeye tabi tutularak ortaya konulmasıdır. Hukuki mesele ise olayın hukuk karşısındaki durumunu tespit etmek anlamına gelir.

Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 115-138 sayılı kararında; "Yargıtay'ın temyiz aşamasında saptanan hukuka aykırılıkları doğrudan giderebilmesi, yeni bir karar verilmek üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine ihtiyaç duyulmayan durumlarda, yargılamanın gereksiz yere uzamasına engel olmayı ve işin temyiz incelemesi aşamasında bitirilmesini amaçlamaktadır." sonucuna ulaşılmıştır.

Konu öğretide de ele alınmış, kabul gören görüşe göre; "Yargıtay'ın davanın esasına karar vermesi ve davayı orada bitirmesi diğer bir değişle mahkemenin verdiği kararı kaldırıp yerine yenisini koyması istisna olup, bunun için; meselenin daha ziyade aydınlanması için soruşturma gerekmemeli, mesele bakımından mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu olmamalıdır." (Kunter-Yenisey-Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Bası, s. 1425.). Bu görüş uygulamada da benimsenmiş ve düzeltilerek onama ya da ıslah kararı verilmesinde bu iki temel şartın varlığı aranmıştır.

CMK'nın 303/1-a maddesinin Yargıtayca süregelen uygulaması, 7035 sayılı Kanun değişikliği ve gerekçesinde ifade edilen düzenlenme amacı hep birlikte ele alındığında; ilk derece mahkemelerince kabul edilen maddi mesele değiştirilmeden ve yeni bir delil araştırmasına girilmeden bölge adliye mahkemesince duruşma açılmaksızın hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf isteminin esastan reddine karar verilebileceğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

Öte yandan, ceza yargılamamızda dar anlamda istinaf sisteminin benimsenmiş ve ilk derece mahkemesince kabul edilen maddi meselede değişikliğe gidilmemiş olması nedenleriyle duruşma açılmaksızın beraat kararı verilmesinde doğrudan doğruyalık ve yüz yüzelik ilkelerinin ihlal edilmesinden de bahsedilemeyecektir. İstinaf mahkemesi, CMK'nın 280/1-a maddesi gereğince duruşma açılmasına karar vermesi hâlinde; yargılama sonucunda beraat dahil olmak üzere her türlü kararı verebilecektir. Kanun koyucu fuzuli işler ile iştigal etmeyeceğine göre; 7035 sayılı Kanun ile beraat kararı verme imkânının getirilmesi bir anlam taşımayacaktır. Bu nedenle Bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi tarafından belirlenen maddi mesele değiştirilmediği ve yeni bir delil de toplanmadığı hâlde beraat kararı verilebilmesi için duruşma açılması gerektiğinin kabulü, 7035 sayılı Kanun'un gerekçesiyle çelişebileceği gibi yargılamanın etkin ve hızlı bir biçimde sonlandırılmasına da katkı sağlamayacaktır. İlk derece mahkemesinin kabul ettiği maddi mesele değiştirilmeden dosya üzerinde yapılacak inceleme ile verilen beraat kararına karşı ilgililerce temyiz kanun yoluna başvurulabilecek olması karşısında bu durumda bir kazanılmış hak da söz konusu olmayacaktır. Diğer taraftan "Sanık yararına olan hukuk kurallarına aykırılık hükmün sanık aleyhine bozulması için Cumhuriyet savcısına hak vermez." hükmü de gözetilmelidir.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

İlk Derece Mahkemesince sanığın marka hakkına tecavüz suçundan bilirkişi raporu doğrultusunda taklidin iltibasa sebebiyet verdiği anlaşıldığından atılı suçun sabit olduğu gerekçesiyle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 30, TCK'nın 62, 52/1-2, 51/1-3 ve 54. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılmaksızın dosya ve dosya ile birlikte sunulan delillerin incelenmesi sonucunda; bilirkişi raporunda fotoğraflarına yer verilen ayakkabılar üzerindeki logo işaretlerinin dosyada marka tescil belgeleri bulunan ... logoları ile aynı olmaması ve ayakkabılar üzerinde başka marka isminin yazılması sebebiyle ayakkabıların iltibasa elverişli nitelikte olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince anılan suçtan mahkûmiyete ilişkin hüküm fıkrasının kaldırılarak yerine "Sanığın fiilinin kanunda suç olarak düzenlenmemesi sebebiyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-a maddesi gereğince beraatine..." denilmek suretiyle CMK’nın 280/1-a maddesi uyarınca hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedildiği anlaşılan dosyada;

Bölge Adliye Mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin maddi olayın gerçekleşme biçimine ilişkin kabulünü değiştirmemesi, dosyaya yeni bir delil ikame etme yoluna gitmemesi, ilk derece mahkemesinin dosyada mevcut delilleri takdir etmek suretiyle ulaştığı sonucu isabetli bulmayarak aynı delilleri yeniden değerlendirip suçun unsuru bakımından farklı bir sonuca ulaşması, 7035 sayılı Kanun'un gerekçesinde de belirtildiği üzere değişiklikle amaçlanan hususlardan birinin Bölge Adliye Mahkemelerinin daha etkin ve verimli bir şekilde çalışmalarının sağlanması olması hususları birlikte gözetildiğinde; Bölge Adliye Mahkemesinin duruşma açmaksızın dosya üzerinden yaptığı inceleme neticesinde İlk Derece Mahkemesince mahkûmiyetine hükmedilen ve eylemi sabit görülen sanığa atılı suçun unsurları oluşmadığından bahisle beraatine karar verebileceğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.