"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : 6. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 102-96
I. HUKUKİ SÜREÇ
Nitelikli hırsızlık suçundan sanık ... ile inceleme dışı sanık ...'nın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 142/1-b, 62, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca 3 kez 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Yenice Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.04.2013 tarihli ve 199-70 sayılı hükümlerin, inceleme dışı sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 09.12.2015 tarih ve 33309-19685 sayı ile TCK'nın 53. maddesi bakımından düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 07.02.2017 tarih ve 394562 sayı ile;
"1- Katılan ...'a yönelik hırsızlık eyleminde soruşturma aşamasında tam iadenin sağlanması nedeniyle TCK'nın 168/1. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması,
2- Katılanlar ... ve ...'e yönelik hırsızlık eyleminde ise soruşturma aşamasında kısmi iadenin sağlanması nedeniyle TCK'nın 168/4. maddesi gereğince ceza indirimine rıza gösterip göstermeyecekleri tespit edildikten sonra TCK'nın 168/1. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi," gerektiği görüşüyle, itiraz yoluna başvurmuştur.
Özel Dairece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz istemi yerinde görülüp onama kararı kaldırılarak yeniden yapılan incelemede 11.04.2017 tarih ve 1371-3933 sayı ile; sanık ... hakkında katılanlar Mustafa ve Halil'e yönelik hırsızlık suçundan TCK'nın 168/1. maddesinin, katılan ...'e yönelik hırsızlık suçundan ise TCK'nın 168/1-4. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden hükmün bozulmasına, bozmanın katılanlar ..., ... ve ...'a yönelik eylemleri nedeniyle sanık ...'e sirayetine karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 09.03.2021 tarih ve 102-96 sayı ile sanık ... ile inceleme dışı sanık ...'nın TCK'nın 142/1-b, 168/1, 62, 53/1 ve 58. maddeleri uyarınca 3 kez 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.
Hükümlerin sanık ... ile inceleme dışı sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 02.06.2022 tarih ve 24609-8400 sayı ile; sanık ...'nın cezaevi aracılığıyla gönderdiği dilekçesindeki bozmadan sonra kurulan yeni hükümde, hakkında ceza indirimi yapıldığından tarafına yeni müddetname düzenlenmesi talebi temyiz iradesi olarak değerlendirilemeyeceğinden ve adı geçen sanığın başka tarihli bir temyiz istemi olmadığından dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesine, sanık ... hakkında kurulan hükümlerin ise onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 22.06.2022 tarih ve 136436 sayı ile;
"...Sirayet kurumunun, koşulları oluştuğu takdirde, hükmü temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle, bu kişilerin temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini giderme amacını taşıması ve bozmanın sirayetinde, yerel mahkeme hükmünün temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmayıp sadece bozma kararının sonucundan yararlandırılması karşısında; ilk hükmü temyiz etmeyen sanık ...'in, yalnızca inceleme dışı sanık ... hakkındaki lehe bozmanın sonucundan yararlanması nedeniyle, yerel mahkemece kurulan ikinci hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığının kabulü gerekmektedir." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 06.07.2022 tarih ve 5806-10855 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında katılanlar ..., ... ve ...'e yönelik nitelikli hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; ilk hükmü temyiz etmeyen sanık ...'in, inceleme dışı sanık ...'nın temyizi üzerine hükmün lehe bozulmasının ardından, sirayet nedeniyle hakkında kurulan ikinci hükmü temyiz etmesinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanık ... ile inceleme dışı sanık ...'nın nitelikli hırsızlık suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği, sanık ...'in 23.05.2013 tarihinde kendisine bizzat tebliğ edilen hükmü temyiz etmediği, inceleme dışı sanık ...'nın temyiz talebine yönelik yapılan incelemede ise Özel Dairece TCK'nın 53. maddesi bakımından düzeltilerek onama kararı verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine Özel Dairece düzeltilerek onama kararının kaldırılarak sanık ... hakkında katılanlar ..., ... ve ...'e yönelik eylemleri nedeniyle TCK'nın 168. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama koşullarının takdiri gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden hükümlerin bozulmasına ve bozmanın sanık ...'e sirayetine karar verildiği, Yerel Mahkemece, lehe bozma sebebi, ilk hükmü temyiz etmeyen sanık ...'e de sirayet ettirilerek devam olunan yargılama sonucunda, sanık ve inceleme dışı sanığın mahkûmiyetlerine karar verildiği, kurulan hükümlerin bu kez, sanık tarafından da temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
Çok sanıklı dosyalarda, sanıkların her biri birbirlerinden bağımsız olarak kanun yoluna başvurma hakkına sahiptir. Kural olarak sanıklardan birinin, verilen karara karşı yaptığı kanun yolu başvurusu, diğer sanıklar hakkında kurulan hükümleri kapsamaz. Kanun yoluna başvurmayan diğer sanıklar hakkında verilen hüküm, kanun yoluna başvurma için öngörülen sürenin sonunda kesinleşir. Bu durum, davasız yargılama olmaz ilkesinin bir sonucudur.
Ancak temyiz kanun yolu bakımından, gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda gerekse CMK'da Kanunu'nda, ilgili hükümlerdeki koşullar oluştuğu takdirde, temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmaları kabul edilmiştir. Buna; bozma kararının sirayeti, genişleme etkisi ya da teşmili (yayılma) etkisi denilmektedir.
CMUK'un, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca ilk karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken "Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti" başlıklı 325. maddesi; "Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbikı kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler." şeklinde,
Benzer düzenlemeyi içeren CMK'nın "Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi" başlıklı 306. maddesi ise; "Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar." biçiminde düzenlenmiş olup hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini gidermek amacı ile yasaya konmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde yerel mahkeme hükmü, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır.
Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan yararlanacağı için, öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır. Diğer taraftan temyiz incelemesi sırasında, bozma nedeninin hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilmesine işaret edilmesi de zorunlu olmayıp lehe bir bozma sebebinin bulunması durumunda mahkemelerce bu hususunun kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Nitekim, Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış 12.07.1948 tarihli ve 163-121 sayılı, 07.12.1987 tarihli ve 322-588 sayılı, 31.01.2017 tarihli ve 982-29 sayılı ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararları ile önceki hükmü temyiz etmeyen veya temyiz istemi reddedilen, ancak lehe bozmadan CMUK'un 325. maddesi uyarınca faydalanan sanığın, bozmadan sonra yeniden kurulan hükmü temyize yetkisi bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Öğretide de; "Temyiz etmişcesine faydalanma kabul edilmesi, bu kimselerin bozmadan sonra verilecek son kararları da temyiz edebilmelerinin kabul olunması demek değildir." (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Bası, s. 1771.) denilmek suretiyle uygulamadaki bu görüş benimsenmiştir.
Gelinen aşamada ifade etmek gerekir ki, kamu davasının her iki tarafı bakımından yasa yollarına başvurmak olmazsa olmaz bir hak ise de, bunun kurallara ve sürelere tabi olması da, gelişmiş toplum düzeni ve hukuk devletinin bir gereğidir. Burada sanık açısından savunma; katılan açısından ise iddia hakkının kısıtlanmasından değil ilgilinin hukukun işleyiş kuralına riayet etmemesinden bahsedilebilir. İlk hükmü temyiz etmeyen sanık bozmanın sirayeti yoluyla sanki hükmü temyiz etmişcesine kanun yoluna başvurma hakkından bir kez yararlandırılmıştır. Bu kapının ister sanık isterse katılan açısından tekrar açılması usul hukukunun denetlenebilirlik ve öngörülebilirlik; maddi ceza hukukunun ise hukuki kesinlik ilkeleri ile bağdaşmaz. Asıl bu durum sanıklara ilanihaye hak sağlayacağı için suçun mağdurlarının daha fazla mağdur olmasının yolu açılmış olur. O hâlde, somut olaydaki uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için, sanığın, kararı temyiz etmesinde hukuki menfaatinin bulunup bulunmadığı değil, sirayet sonrası kurulan hükmün temyiz edilebilir nitelikte bir hüküm olup olmadığı bağlamında bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
B. Somut Olayda Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Değerlendirme
İnceleme dışı sanık ...'nın temyizi üzerine 17.04.2013 tarihli hükümlerin lehe bozulmasının ardından, Yerel Mahkemece sirayet nedeniyle kurulan 09.03.2021 tarihli hükümlerin bu kez sanık ... tarafından temyiz edildiği anlaşılan olayda;
Sirayet kurumunun, koşulları oluştuğu takdirde, hükmü temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle, bu kişilerin temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini giderme amacını taşıması ve bozmanın sirayetinde, yerel mahkeme hükmünün temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmayıp sanığın sadece bozma kararının sonucundan yararlandırılması, aksi düşüncenin kabulünün usul hukukundaki belirsizliği önlemeye yönelik temyiz ve itiraz sürelerinin konuluş amacı ile bağdaşmayacak ve kesinleşme sürecinin öngörülebilirliğini ortadan kaldıracak olması karşısında,
Kanun yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya başvurmakla beraber talebi kabul edilmeyen sanık hakkında kurulan hükmün de bozulacağını ve yeniden kurulan hükmün temyiz denetimine tabi olacağını açıkça düzenleme imkânı bulunan kanun koyucunun bilinçli bir tercih göstererek bu yönde bir düzenlemeye yer vermemesi hususu da dikkate alınarak, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz kanun yoluna başvurma hakkı olduğunda bir tereddüt bulunmayan ancak yöntemine uygun tebliğe rağmen ilk hükmü temyiz etmeyen sanık ...'in inceleme dışı sanık ...'nın temyizi üzerine hükmün lehe bozulmasının ardından, sirayet nedeniyle kurulan, temyiz edilemez nitelikteki ikinci hükmü temyiz etme hakkının bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 02.06.2022 tarihli ve 24609-8400 sayılı sanık ... hakkındaki onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık ...'in Yenice (Çanakkale) Asliye Ceza Mahkemesinin 09.03.2021 tarihli ve 102-96 sayılı hükümlerine yönelik temyiz talebinin REDDİNE,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.06.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.