"İçtihat Metni"
İtirazname No : 2022/38495
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 12. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 94-388
I. HUKUKÎ SÜREÇ
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet suçundan sanık ...'in 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-a maddesi uyarınca beraatine ilişkin Pazar (Rize) Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.01.2014 tarihli ve 798-32 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 16.12.2015 tarih ve 21864-19302 sayı ile; "...Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 12.07.2012 tarihli olay yeri tespit tutanağında, sanığın inşaat faaliyetinin gerçekleştirildiği arazide bulunmayıp, eşi ...'in bulunduğunun belirtilmiş olması karşısında, yapan sıfatıyla sorumlu olabileceği gözetilerek ... hakkında Pazar Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç ihbarında bulunulup, dava açılması hâlinde her iki dosyanın birleştirilip, mahallinde, inşaat mühendisi ve fen bilirkişi refakatinde keşif icra edilip, bölgenin sit alanı vasfı, müdahalenin niteliği hususunda rapor düzenlettirilip, ayrıca, aynı taşınmaz üzerinde, iddianamenin kabulü tarihine kadar gerçekleşen her bir inşai ve fiziki müdahalenin aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değerlendirilebileceği, iddianamenin kabulü tarihinde ise hukuki kesintinin gerçekleşmesi nedeniyle bu tarihten sonra yapılacak olan her müdahalenin ayrı bir davaya konu olacağı, sanık hakkındaki iddianamenin kabulü tarihinden önce 12.07.2012 ve 08.11.2012 tarihlerinde ayrı ayrı tespit tutanaklarının düzenlenmiş olması hususu da gözetilip, sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini yerine, 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun'da yapılan değişikliklere yanlış anlam yüklenip, eksik araştırmaya da dayalı olarak sanığın beraatine ilişkin yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece Pazar (Rize) Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusu neticesinde sanık ... hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24.10.2016 tarihli ve 505-686 sayılı iddianame ile 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan açılan kamu davasının dosyalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeniyle Pazar (Rize) 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.02.2017 tarihli ve 621-63 sayılı kararıyla birleştirilmesi üzerine yapılan yargılama neticesinde Pazar (Rize) 1. Asliye Ceza Mahkemesince 10.09.2020 tarih ve 94-388 sayı ile; sanıkların 2863 sayılı Kanun'un 65/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2'şer yıl 1'er ay hapis ve 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına karar verilmiş, bu hükümlerin de sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 04.11.2021 tarih ve 1953-7613 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 23.03.2022 tarih ve 38495 sayı ile;
"...1- Teselsül ettiğine kanaat getirilen 08.11.2012 tarihli eylem nedeniyle açılmış bir kamu davası olmadığı hâlde sanıklar hakkında TCK'nın teselsüle ilişkin 43 maddesi uygulandığı,
2- Güvenilir resmi belge niteliği kazandırılmamış bir kısım fotokopi evrak mahkûmiyet hükmüne dayanak alınarak uygulama yapılarak sanıkların eksik kovuşturmayla cezalandırılmalarına karar verildiği,
3- Sanık ... hakkında 3. derecede doğal sit alanında inşai ve fiziki müdahalede bulunduğuna ilişkin bir sübutun söz konusu olmadığı; diğer sanık ... ile birlikte TCK'nun 37 maddesi bağlamında, müşterek faillik boyutunda suça iştirakinin de söz konusu olmadığı," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 12.10.2022 tarih ve 1743-6731 sayı ile; itirazın kısmen kabulüne, TCK’nın 43. maddesi gereğince artırım yapılırken CMK’nın 225. maddesi ihlal edildiğinden onama kararının kaldırılmasına, sanıklar hakkında TCK’nın 43. maddesi gereğince artırım yapılamayacağının gözetilmemesi nedeniyle hükümlerin bozulmasına karar verilmiş; fotokopi evrakların mahkûmiyet hükmüne esas alındığı, bu evrakların asıllarının ya da onaylı örneklerinin getirtilmemesi nedeniyle sanıklar hakkında eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulduğuna ve sanık ...’e atılı 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçunun sabit olmadığına ilişkin itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Dosya içerisinde onaysız fotokopisi bulunan ve hükme esas alınan bir kısım evrakın aslının ya da onaylı örneğinin getirtilmesi hususunda eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığının
2- Sanık ...’e atılı 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçunun sabit olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Pazar Cumhuriyet Başsavcılığının 21.11.2012 tarihli ve 24.10.2016 tarihli iddianameleri ile; sanıkların 12.07.2012 tarihinde ilgili kurumdan izin almaksızın, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 19.05.1998 tarihli ve 3148 sayılı kararı ile doğal sit alanı olarak tescil edilen Çamlıhemşin ilçesi, ... köyü, ... Yaylası sınırlarında bulunan araziye, 8.5x11.5 m2 ebatlarında, betonarme nitelikte bir yapı inşa ettikleri iddiasıyla 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan cezalandırılmaları talebiyle haklarında kamu davası açıldığı,
12.07.2012 tarihli olay yeri tespit tutanağına göre; icra edilen adli kolluk devriyesi esnasında sanık ...’in izinsiz olarak ev inşa ettiğinin görüldüğü, inşaat faaliyetlerinin adı geçen tarafından yaptırıldığının tespit edildiği, olay yerinde sanık ...’in eşi olan diğer sanık ...’ın bulunduğu, inşaatta çimento ve demir gibi malzemelerin kullanıldığı, ayrıca evin devamı niteliğinde duvar inşaatının yapıldığı,
26.04.2013 tarihinde kolluk tarafından düzenlenen tutanak içeriğine göre; iddianameye konu olan evin tadilat işlerinin sanık ...’ın şehir dışında bulunması nedeniyle eşi olan sanık ... tarafından takip edildiği, sanıkların suça konu evde yaz aylarında geçici bir süreyle kaldıkları, herhangi bir işte çalışmayan sanık ...’in öğrenci olduğu ve tek başına evi yaptırabilecek maddi durumunun bulunmadığı,
Hükme esas alınan ve iddianamelerde belirtilen suça konu yerin doğal sit alanı içerisinde kalıp kalmadığının tespitine yönelik olarak; Rize Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 07.09.2012 tarihli üst yazının ekinde bulunan birer sayfadan ibaret ölçekli harita ve 19.05.1998 tarihli ve 3148 sayılı kurul kararı ile Pazar Asliye Ceza Mahkemesine gönderilen 31.12.2013 tarihli üst yazı ekinde bulunan dokuz sayfadan ibaret dosyanın, Çamlıhemşin İlçe Yazı İşleri Müdürlüğünce Pazar Asliye Ceza Mahkemesine gönderilen 27.12.2012 tarihli üst yazı ekinde bulunan iki sayfadan ibaret karar örneği, birer sayfadan ibaret ilan zabıt örnekleri ve ilan tutanağının onaysız fotokopi belge niteliğinde oldukları,
Mahkemece yapılan keşfe istinaden inşaat ve harita mühendisleri tarafından düzenlenen 03.07.2019 ve 09.07.2019 tarihli bilirkişi raporlarına göre; Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 19.05.1998 tarihli ve 3148 sayılı kararı ile 3. derece doğal sit alanı olarak tescilli ve kamu ortak malı olan... Yaylası’nda 12.07.2012 tarihli tutanakta belirtildiği şekilde yapı inşa edildiği, dava konusu yapı ile doğal sit alanına inşai ve fiziki müdahalede bulunulduğu,
Anlaşılmıştır.
Sanık ...; suça konu yayla evinin 60-70 yıldır ailelerine ait olduğunu, eşi olan diğer sanığın işi nedeniyle şehir dışında bulunduğu sırada yıkılma tehlikesi olan bu evde geniş çaplı bir onarım yaptırdıklarını, inşaat ve yapı iznine tabi herhangi bir düzenleme yapılmadığını, bakım ve kuvvetlendirme çalışmaları yaptıklarını,
Sanık ...; ailesinin kullanımında bulunan söz konusu yayla evinin en son 1950'li yıllarda onarım gördüğünü, evin yıkılmasını önlemek için bakım ve kuvvetlendirme çalışmalarında bulunduğunu, yaptığının suç olduğunu bilmediğini,
Savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
A. Dosya içerisinde onaysız fotokopisi bulunan ve hükme esas alınan bir kısım evrakın aslının ya da onaylı örneğinin getirtilmesi hususunda eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığı:
1. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Ceza muhakemesinin amacı, somut gerçeğin ortaya çıkarılması olup bunun için başvurulan ispat araçlarından biri de belgelerdir. Yargılama makamları suç isnadı nedeniyle oluşan uyuşmazlığı çözümlerken ele geçirilen veya kendiliklerinden getirtilen ya da iddia ve savunma doğrultusunda sunulan belgelerin güvenilirliğini de denetlemek durumundadırlar. Güvenilirliğin denetlenebilmesi için belgenin aslının veya bunun mümkün olmaması halinde de aslına uygunluğu yetkili makam veya kişilerce onaylanmış örnek ya da kopyalarının dosyaya konulması gerekir. Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adlî Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 26. maddesinde soruşturmanın, 63. maddesinde ise davaların ayrılması halinde dosyadaki belgelerin onaylı birer örneğinin ayrılan soruşturma evrakına veya dava dosyasına konulacağı belirtilmektedir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Hükme esas alınan ve iddianamelerde belirtilen suça konu yerin doğal sit alanı içerisinde kalıp kalmadığının tespitine yönelik olarak Cumhuriyet Başsavcılığınca ve Pazar Asliye Ceza Mahkemesince yazılan müzekkerelere cevaben Rize Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce düzenlenerek Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 07.09.2012 tarihli üst yazının ekinde bulunan birer sayfadan ibaret ölçekli harita ile 19.05.1998 tarihli ve 3148 sayılı kurul kararının ve Pazar Asliye Ceza Mahkemesine gönderilen 31.12.2013 tarihli üst yazının ekinde bulunan dokuz sayfadan ibaret dosyanın yanı sıra Çamlıhemşin İlçe Yazı İşleri Müdürlüğünce tanzim edilerek Rize Pazar Asliye Ceza Mahkemesine gönderilen 27.12.2012 tarihli üst yazının ekinde bulunan iki sayfadan ibaret karar örneği ile birer sayfadan ibaret ilan zabıt örnekleri ve ilan tutanağının aslı veya onaylı örneği dosya arasında bulunmamakla birlikte, ilgili kurumlardan gönderilen üst yazı içeriklerinde suça konu yerin doğal sit alanı içerisinde kaldığının belirtilmesi ve yazı eklerinde bu evrakların fotokopilerinin yer alması, Yerel Mahkemece mahallinde yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu ile içeriklerinin doğrulanması, sanıkların aşamalarda onaylanmayan fotokopi belgelerin güvenilir olmadığı yönünde beyanda bulunmamaları karşısında; maddi gerçeğe ulaşılması bakımından farklı bir katkı sağlamayacağı, toplanan diğer delillerle tutanak içeriğinde belirtilen hususların doğruluğunun çözümlenebildiği anlaşılmakla, Yerel Mahkemece eksik araştırmayla hüküm kurulmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
B. Sanık ...’e atılı 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçunun sabit olup olmadığı:
1. İlgili Mevzuat ve Doktrinde Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Anayası’nın 138/1. ve CMK’nın 217/1. maddeleri ile Anayasa’nın 38. ve İHAS’nin 6/2. maddeleri sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen Ceza muhakememizin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (Metin Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, s. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.
Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü; hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.
Vicdani ispat sisteminde hâkimler, hür vicdanlarına göre hüküm verirler. Her türlü delil aracı, kural olarak kullanılabilir ve bunlar serbestçe değerlendirilir. Ancak bu serbestliğin sınırını yine hukuk belirler. Nitekim, Anayasa’nın 138/1. maddesine göre hâkim, vicdani kanaatini oluştururken, Anayasa’nın, kanunların ve hukukun çizdiği çerçevede kalmak zorundadır. Delil araçlarının ne zaman ve kimler tarafından ikame edilebileceği, bunların muhakemede tabi tutulacakları işlemler, delil aracı ikame taleplerinin hangi şartlarda ret olunabileceği, çelişme yönteminin nasıl hayata geçirileceği, delil aracı yasaklarının neler olduğu gibi konular hukuk tarafından düzenlenir (Feyzioğlu, s. 357).
Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın, hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. 288. maddenin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde bu duruma: "Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur." denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey aynı düşünceyi; "Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır." (Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Dr. Silvia Tellenbach'a Armağan, Seçkin Yayınları, s. 1282) diyerek benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü; sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.
Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında toplayabileceğimiz temel prensiplere göre; a) Herşeyin kanıt olabileceği (hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş), b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri, c) Hâkimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği), d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı, e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği, f) Kanıt değerlendirmede hâkimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp hâkimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği, (vicdani kanaat) ceza yargılamasının temel ilkeleridir. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel ilke ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır (YCGK, 08.04.1991 tarihli ve 81-111 sayılı).
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adeleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmına gözetilip diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaat üzerinden yüksek de olsa bir ihtimale sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir (YCGK, 11.6.2013 tarihli ve 36-294 sayılı).
Şu hâlde, sanığa isnat edilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin kabulü için, gerekçeli ve muhtemel şüphenin tamamen yenilmesi gerekir. Zira kabili te'lif olmayan şüphe ile gerçeğin yan yana mevcudiyeti ile vicdani kanaate ulaşılmasının, mantık ve hukuk kuralları bakımından mümkün olduğu söylenemez.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 19.05.1998 tarihli ve 3148 sayılı kararı ile doğal sit alanı olarak tescil edilen Çamlıhemşin İlçesi, ... Köyü,... Yaylası sınırlarında bulunan araziye, ilgili kuruldan izin almaksızın 8.5x11.5 m2 ebatlarında, betonarme nitelikte bir yapı inşa ettiği tespit edilen sanığın, 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan cezalandırılması talebiyle açılan kamu davasına konu olayda;
Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 12.07.2012 tarihli olay yeri tespit tutanağında, inşaat faaliyetinin gerçekleştirildiği yerde sanık ...'in eşi olan diğer sanık ...'ın hazır bulunduğunun belirtilmiş olması, sanık ...'ın ailesi tarafından da kullanıldığı ifade edilen söz konusu bu yapıda sanıkların yaz aylarında geçici süre ile kaldıklarının anlaşılması, yapının tadilatının yapıldığı sırada sanık ...’ın işleri nedeniyle şehir dışında bulunduğunun ve sanık ...’in tek başına söz konusu bu yapıyı yaptırabilecek maddi durumunun olmadığının tespit edilmesi birlikte değerlendirildiğinde; mahallinde ikame olunan ve tartışılan delillerin, gerekçeli/muhtemel şüphenin tamamen ortadan kaldırılması ve sanıkların 2863 sayılı Kanun'a muhalefet suçunu işledikleri yönünde vicdani kanaat oluşması için yeterli olmadığı anlaşılmakta in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğine ispat edilemeyen suçtan beraat kararı verilmesi gerektiği kabul edilmelider.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının,
a) Birinci uyuşmazlık bakımından REDDİNE,
b) İkinci uyuşmazlık bakımından KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesince verilen 12.10.2022 tarihli ve 1743-6731 sayılı bozma kararının sanık ... yönünden KALDIRILMASINA,
3- Pazar (Rize) 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.09.2020 tarihli ve 94-388 sayılı sanık ... hakkında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanığın müsnet suçu işlediğinin sabit olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.01.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.