"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 202-273
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık ...’un kasten öldürme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81/1, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.02.2019 tarihli ve 121-89 sayılı resen istinafa tabi olan hükme yönelik olarak sanık müdafii, Cumhuriyet savcısı ve katılan Bakanlık vekili tarafından da istinaf talebinde bulunulması üzerine, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 04.10.2019 tarih ve 1138-1721 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararın, katılan Bakanlık vekilince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 22.02.2021 tarih ve 2604-1973 sayı ile; “(…) Oluşa ve dosya içeriğine uygun olmayan sanığın çelişkili ve hayatın olağan akışına uymayan savunmaları esas alınarak hakkında TCK'nın 29. maddesinde düzenlenen tahrik hükümleri uygulanmak suretiyle eksik ceza tayin edilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Daire Üyesi T. Ateş; “ (…) Sanığın sonradan verdiği ifadeler çelişkili olsa bile olayın sıcağı sıcağına yaptığı savunmalar ile maktulün kaçarken sanıktan özür dilediğini söyleyen maktulün ablası ve yeğeninin beyanları dikkate alındığında, maktulün sanıktan özür dilemesini gerektirecek bir durumun olduğu tanıkların beyanları ile de desteklendiği, tarafları, tanıkları gören, dinleyen, delillere dokunan ilk derece mahkemesinin tespiti ve kararının ve bu kararı tasdik eden Bölge Adliye Mahkemesi kararının asgari haksız tahrik indirimi yapılması yönündeki kanaatlerinin doğru olduğu,” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
II. DİRENME GEREKÇESİ
Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesi 30.09.2021 tarih ve 202-373 sayı ile; “ (…) Sanığın sıcağı sıcağına alınan ilk ifadelerini destekleyen ve yukarıda ayrıntısı ile izah olunan tanıklar ...'nın ve...'un maktulün sanığa ‘Yapma, özür dilerim.' dediği şeklindeki beyanları da nazara alındığında, en basit hâliyle dahi aksi ispatlanmadığından şüpheden sanık yararlanır ilkesi ve sanığın ilk ifadelerinde bu yöndeki iddiaları ile bu hususun somut olaya ve hayatın olağan akışına daha uygun olduğu kanaati ile maktulün sanığa sinkaflı küfretmesi sebebiyle ilk haksız eylemin maktulden kaynaklandığı ve sanığın maruz kaldığı haksız eylem neticesinde ortaya çıkan hiddet veya şiddetli elem etkisi altında maktule dönük sabit görülen kasten öldürme eylemini gerçekleştirdiği” gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.02.2022 tarihli ve 151117 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 12.10.2022 tarih, 1525-7898 sayı ve oy çokluğuyla direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş, açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI, KONUSU VE ÖN SORUN
Direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık hakkında kasten öldürme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi çoğunluğu ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; sanığın tutukluluk hâlinin devamına karar veren hâkimin Yargıtaya üye seçilmesinden sonra aynı işin temyiz incelemesine üye sıfatıyla iştirak etmesinin CMK'nın 23/1. maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
III. ÖN SORUNA İLİŞKİN OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.02.2016 tarihli ve 4291-420 sayılı iddianame ile sanık hakkında kasten öldürme suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, 11.11.2015 tarihinde Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğince sanığın kasten öldürme suçundan tutuklanmasına karar verildiği, yargılamanın yürütüldüğü Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesince 22.08.2016 tarihinde yapılan tutukluluk incelemesi sonucunda; “Sanık ...'un üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suçun CMK'nın 100/3. maddesinde belirtilen tutuklama nedeni sayılan suçlardan olması, olay yeri görgü, tespit ve araştırma tutanağı, adli rapor, el koyma ve onama talebi, tutanaklar ve tüm dosya kapsamından hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, adli kontrol uygulamasının da yetersiz kalacağı değerlendirildiğinden sanığın CMK'nın 100 ve devamı maddeleri gereğince tutukluluk hâlinin devamına,” karar verildiği, 36130 sicil numaralı hâkim İbrahim İlhan’ın Mahkeme Başkanı olarak kararı veren heyette yer aldığı,
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 16.07.2018 tarihli ve 226 sayılı kararı ile Gaziantep Ağır Ceza Mahkeme Başkanı hâkim İbrahim İlhan’ın Yargıtay üyeliğine seçildiği,
Sanık ...’un kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nın 81/1, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.02.2019 tarihli ve 121-89 sayılı, resen istinafa tabi olan hükme yönelik olarak sanık müdafii, Cumhuriyet savcısı ve katılan Bakanlık vekili tarafından da istinaf talebinde bulunulması üzerine, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 04.10.2019 tarih ve 1138-1721 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği,
Kararın katılan Bakanlık vekilince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 22.02.2021 tarih ve 2604-1973 sayı ile; hükmün bozulmasına karar verildiği, hükmü inceleyerek bozma kararı veren heyette Yargıtay Üyesi İbrahim İlhan’ın da yer aldığı,
Bozma kararından sonra dosyanın gönderildiği Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesince 30.09.2021 tarih ve 202-373 sayı ile direnme kararı verildiği, direnme kararına konu hükmün Cumhuriyet savcısı ve katılan Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 12.10.2022 tarih, 1525-7898 sayı ve oy çokluğuyla direnme kararının yerinde görülmediğinden dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verildiği, bu kararı veren heyette de Yargıtay Üyesi İbrahim İlhan’ın yer aldığı,
Anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. Ön Sorun İle İlgili Mevzuat ve Öğretide Öne Sürülen Görüşler
Ceza muhakemesinde, iddia ve savunmanın ışığında uyuşmazlığı çözüp maddi gerçeğe ulaşma görevi mahkemeye aittir. Mahkemenin bu yetkisi yargılamada hâkimler eliyle yürütülmektedir. Yargılama sonunda verilen hükmün adil olması ve tarafları tatmin edebilmesi için hâkimin belli niteliklere sahip olması gerekir. Bağımsızlık ve tarafsızlık bu niteliklerin en önemlileri arasında yer almaktadır.
Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı, birbirlerinden farklı kavramlar olmalarına karşın, bağımsız olmayan bir hâkimin tarafsız bir hüküm vermesi beklenemeyeceğinden, bu kavramların aynı zamanda birbirleriyle iç içe geçmiş olduklarını ifade etmek mümkündür.
Bağımsızlık, hâkimin görevini yaparken hiçbir dış baskı ve etki altında bulunmaması ile hiçbir kişi veya merciden emir almaması, kısaca özgür olmasıdır. Hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduğu, Anayasamızın 138. maddesinde "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler." şeklinde açıkça vurgulanmıştır.
Tarafsızlık, hâkimin yargılama yaparken yansız olması, taraflara eşit mesafede bulunması ve kişiliğinden sıyrılabilmesi, başka bir deyişle taraflara subjektif değil objektif davranmasıdır.
Tarafsızlıkla ilgili Anayasa'mızda açık bir düzenleme bulunmamakta iken 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 27.04.2017 tarihinde yürürlüğe giren 1. maddesi ile Anayasa'nın 9. maddesine "bağımsız" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve tarafsız" ibaresi eklenmiş ve madde; "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır." hâlini almıştır. Söz konusu değişiklikle Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan mahkemelerin ve dolayısıyla hâkimlerin tarafsızlığı anayasal bir dayanağa kavuşturulmuştur.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinde; "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir..." ifadelerine yer verilmek suretiyle bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleri birlikte düzenlenmiştir. Bu suretle Sözleşme'de, hâkimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığının adil yargılanma hakkının bir gereği olduğu ifade edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bağımsızlık kavramını, yürütmeden ve taraflardan bağımsız olma olarak açıklamış olup bağımsızlığın değerlendirilmesinde hâkim veya mahkeme üyelerinin atanma usulünü, görev sürelerini, dışarıdan gelecek baskılara karşı güvenceye sahip olup olmadıklarını ve hâkim veya mahkemenin bağımsız bir görünüm sergileyip sergilemediğini göz önünde bulundurmaktadır. Mahkemeye göre, ön yargı sahibi olmamak biçiminde tanımlanan tarafsızlığın, subjektif ve objektif olmak üzere iki yönü vardır. Bunlardan subjektif tarafsızlık, hâkimin birey olarak tarafsız olmasıdır. Objektif tarafsızlık ise, mahkemenin kurum olarak kişide bıraktığı güven verici izlenim ve tarafsız görünümdür.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunun 22.04.2003 tarihli oturumunda kabul edilen, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27.06.2006 tarihli ve 315 sayılı kararı ile benimsenmiş olan; hâkimlerin hangi esaslara göre görevlerini yürüteceklerine ilişkin Bangolar Yargı Etiği İlkeleri olarak adlandırılan belgede bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat olmak üzere altı temel değerden bahsedilmiş ve bu değerlere ilişkin ilkeler tanımlanmıştır. Bu belgede, diğer kapsamlı açıklamaların yanı sıra bağımsızlık; “Hâkim, genelde toplumdan, özelde ise karar vermek zorunda olduğu ihtilafın taraflarından bağımsızdır.”, tarafsızlık ise, “Tarafsızlık, yargı görevinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin esasıdır. Bu prensip, sadece bizatihi karar için değil aynı zamanda kararın oluşturulduğu süreç açısından da geçerlidir. Hâkim, yargısal görevlerini tarafsız, ön yargısız ve iltimassız olarak yerine getirmelidir. Hâkim, mahkemede ve mahkeme dışında, yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu, hukuk mesleği ve dava taraflarının güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmalıdır.” şeklinde açıklanmıştır.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulması bakımından ceza muhakemesinde tarafsızlığın güvence altına alınmasına yönelik düzenlemeler üzerinde de durulması gerekmektedir.
CMK'da hâkimin tarafsızlığını etkileyen nedenler; görev yasakları ve tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebepler olarak düzenlenmiştir.
Buna göre görev yasakları,
CMK'nın "Hâkimin davaya bakamayacağı hâller” başlıklı 22. maddesinde;
"(1) Hâkim;
a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,
b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa,
c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise,
d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinme bağlantısı varsa,
e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dahil kan hısımlığı varsa,
f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dahil kayın hısımlığı varsa,
g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adlî kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa,
h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse,
Hâkimlik görevini yapamaz.” ,
"Yargılamaya katılamayacak hâkim" başlıklı 23. maddesinde ise;
"(1) Bir karar veya hükme katılan hâkim, yüksek görevli mahkemece bu hükme ilişkin olarak verilecek karar veya hükme katılamaz.
(2) Aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hâkim, kovuşturma evresinde görev yapamaz.
(3) Yargılamanın yenilenmesi hâlinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz."
Şeklinde düzenlenmiş olup 23. maddenin gerekçesinde; "Hâkim verdiği itiraz yoluna başvurulmuş kararı veya temyiz edilmiş hükmü inceleyecek yüksek görevli mahkemedeki karara katılamaz. Hâkimlerin bir işe müdahâle ettiklerinde önceden fikir veya düşüncelerinin olmaması gereklidir ve tarafsız kalmanın bir koşulu da budur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşmenin altıncı maddesine dayanarak hâkimin önce soruşturmasını veya soruşturma işlemini yaptığı davadaki usul işlemlerine katılmasını hukuka aykırı saymıştır." açıklamalarına yer verilmiştir. Kanun koyucu bu düzenlemeyle, yargılamaların daha önce aynı konuda görüş açıklamamış hâkimler tarafından icra edilmesini ve böylece hâkimin tarafsızlığı konusunda oluşabilecek her türlü şüphenin ortadan kaldırılmasını amaçlamış, hâkimin verdiği karar veya hükme karşı kanun yoluna müracaat edilmiş olması hâlinde, daha önce aynı konuda kanaat belirtilmiş olması nedeniyle yüksek görevli mahkemece bu hüküm ya da karara ilişkin olarak yapılacak incelemeye ve bu inceleme sonucunda verilecek karara katılamayacağını hüküm altına almıştır.
Kanun’un 23/1. maddesine göre; “Bir karar veya hükme katılan hâkim, yüksek görevli mahkemece bu hükme ilişkin olarak verilecek karar veya hükme katılamaz.” Bu hüküm ile esas itibarıyla, itiraz, istinaf veya temyiz kanun yollarından birisine başvurulmuş olan bir hükme daha önceden katılmış olan bir hâkimin, bu hüküm veya kararla ilgili yüksek görevli mahkemedeki yargılamaya katılması yasaklanmakta olup önceki kararıyla görüşünü ortaya koymuş olan hâkimin aynı hükmün kanun yolu incelemesinde tarafsızlığı söz konusu olmayacak ve kanun yolu incelemesi hak arayan açısından da bir güvence oluşturmayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.12.2010 tarili ve 246-266 sayılı kararında; “İlk derece yargılama sırasında, sadece mahkemece yapılan ve sanık, müşteki ve tanıkların mahkemeye çağrılması ile sanığın doğum ve sabıka kaydının istenmesine ilişkin olan tensip zaptının düzenlenmesine katıldığı anlaşılan hâkimin, aynı dava hakkında verilen hükme yönelik olarak yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine Yargıtay Özel Dairesince gerçekleştirilen incelemeye ve inceleme sonunda verilmiş bulunan kararlara katılmış bulunması; ‘tensip kararının’, ‘hâkimin, sanığın suçlu olup olmadığı konusunda düşünce oluşturduğunu gösteren kararlardan’ olmaması nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nın 23. maddesine aykırılık oluşturmaz.” şeklinde değerlendirme yapılmıştır. Yine ilk derece mahkemesince verilen görevsizlik kararına yapılan itirazı inceleyen mahkeme üyeleri açısından da görev yasağı bulunmamaktadır (YCGK'nın 07.06.2011 tarihli ve 75-114 sayılı; 21.12.2010 tarihli ve 246-266 sayılı kararları).
Yapılan açıklamalar ve AİHS'nin 6. maddesi çerçevesinde bu aşamada özellikle üzerinde durulması gereken husus, tarafsız bir mahkeme ilkesidir. Bu anlamda, ceza yargılamasında, işin esası hakkında karar veren hâkimin duruşma evresi tamamlanmadan önce davaya ilişkin başka roller üstlenip üstlenmediği hususu önem kazanmakta olup AİHM tarafından bu aşamada verilen kararlarla tarafsız mahkeme ilkesinin zedelendiğine karar verilmektedir.
AİHM, hâkimin duruşma öncesinde yapmış olduğu yüzeysel değerlendirmeleri ihlal kararı vermek açısından yeterli görmemekte; "duruşma hâkiminin duruşmadan önce kişinin suçlu olup olmadığı konusunda düşünce oluşturup oluşturmadığı" kıstasından hareket etmektedir. (AİHM, Bulut - Avusturya Davası, 22.02.1996) Bununla birlikte, hâkimin daha önce bazı tedbirlere başvurmuş veya işlemler yapmış olmasının, esasa ilişkin olarak önceden belirlenmiş bir görüşe ulaştığını peşinen göstermeyeceği kabul edilmektedir (AİHM, Fey-Avusturya Davası, 24.02.1993).
CMK’nın “Hukuka kesin aykırılık hâlleri” başlıklı 289. maddesinin 1-b bendinde; “Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması” hukuka kesin aykırılık hâlleri içinde düzenlenerek, bu eksiklik Yargıtay tarafından dikkate alınacak bir hukuka aykırılık nedeni olarak kabul edilmiştir.
B. Ön Soruna İlişkin Hukuki Değerlendirme
Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptığı sırada sanığın tutukluluk durumunun devamına karar veren heyette yer alarak görüş bildiren hâkim İbrahim İlhan'ın Yargıtay Üyesi seçildikten sonra hükmün temyiz incelemesi sırasında Yargıtay Üyesi olarak görevli olduğu Yargıtay 1. Ceza Dairesindeki müzakerelerde oy kullanmak suretiyle 22.02.2021 tarihli ve 2604-1973 sayılı 12.10.2022 tarihli ve 1525-7898 sayılı kararlara katılmasının 5271 sayılı CMK'nun 23/1. maddesine aykırılık oluşturduğu ve CMK'nın 289/1-b bendine göre hukuka kesin aykırılık halini içerdiği; diğer taraftan Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu hâline gelen AİHS’nin 6/1. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olacağında kuşku bulunmamaktadır.
O hâlde, İbrahim İlhan’ın Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptığı sırada sanığın tutukluluk durumunun devamına karar veren heyette yer alarak görüş bildirdiği dosyada, Özel Dairede işin müzakerelerine katılıp oy kullanarak kararların oluşmasını sağladığı anlaşıldığından, açıklanan ilkeler doğrultusunda Özel Dairenin 22.02.2021 tarihli ve 2604-1973 sayılı; 12.10.2022 tarihli ve 1525-7898 sayılı kararları hukuken geçerli olmayıp sonuç doğurmalarının da mümkün olmadığı kabul edilmelidir.
Öte yandan, hukuken geçerli olmayan Özel Daire kararına direnilmesine ilişkin kararın da hukuken bir sonuç doğurmayacağı şüphesizdir.
Bu itibarla Yargıtay 1. Ceza Dairesinin hukuken geçerli bulunmayan 22.02.2021 tarihli ve 2604-1973 sayılı; 12.10.2022 tarihli ve 1525-7898 sayılı ilamları ile Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.09.2021 tarihli ve 202-373 sayılı direnme kararına konu hükmün kaldırılmasına, dosyanın Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 04.10.2019 tarihli ve 1138-1721 sayılı kararına yönelik temyiz incelemesi yapılabilmesi amacıyla Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Sanığın tutukluluk hâlinin devamına karar veren hâkimin Yargıtaya üye seçilmesinden sonra aynı işin temyiz incelemesine üye sıfatıyla iştirak etmesi CMK’nın 23/1. maddesine aykırılık oluşturduğundan Yargıtay 1. Ceza Dairesinin hukuken geçerli bulunmayan 22.02.2021 tarihli ve 2604-1973 sayılı; 12.10.2022 tarihli ve 1525-7898 sayılı ilamları ile Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.09.2021 tarihli ve 202-373 sayılı direnme kararına konu hükmün KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 04.10.2019 tarihli ve 1138-1721 sayılı kararına yönelik temyiz incelemesi yapılabilmesi amacıyla Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.