Logo

Ceza Genel Kurulu2022/539 E. 2023/338 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Diğer sanığın temyiz başvurusu sonucu lehine düzeltilerek onanan hükümden sirayet yoluyla yararlanan sanığın, aleyhine olan bu yeni kararı temyiz etme hakkının bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Sirayet kurumunun amacının, temyiz etmeyen sanıkların temyiz edenlerden daha ağır ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini gidermek olduğu, sanığın zaten temyiz hakkını sirayet yoluyla bir kez kullandığı ve hükmün temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmayıp sadece lehe bozma kararının sonucundan yararlandırıldığı gözetilerek, yerel mahkemenin sirayet sonrası verdiği ek kararın temyiz edilemeyeceğine ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazının kabulüne karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İtirazname No : 2017/59631

YARGITAY DAİRESİ : 6. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Asliye Ceza

SAYISI : 565-471

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Hırsızlık suçundan sanık ... ve inceleme dışı sanık ... hakkında Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesince 05.06.2014 tarih ve 565-471 sayı ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 142/1-a, 35, 58 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

İnceleme dışı sanık tarafından kendisi hakkında kurulan hükmün temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 22.06.2017 tarih ve 955-7737 sayı ile;

"...Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Sanık hakkında TCK'nın 142/1-a maddesine göre 3 yıl olarak belirlenen hapis cezasından aynı Kanunun 35. maddesi gereğince takdiren 1/4 oranında indirim yapılarak hesap hatası neticesinde sonuç cezanın 2 yıl 3 ay yerine, 2 yıl 6 ay olarak hesaplanması,

2- Anayasa Mahkemesi'nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 sayılı TCK 53. madde 1. fıkra b. bendinde düzenlenen 'seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına' hükmünün iptal edilmesi nedeniyle uygulanamayacağının gözetilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ...’ın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak bozulmasına, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından sanık hakkında sonuç ceza olarak hesaplanan 2yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin bölümün çıkartılarak yerine 2 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına cümlesinin eklenmesi ile yine TCK'nın 53/1. maddesinin (a),(b),(c),(d),(e) maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılarak, yerine 'Kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin (a), (c), (d) ve (e) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına' cümlesinin eklenmek suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına" şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin bu kararından sonra sanık yönünden yeniden ele alınan dosyada Yerel Mahkemece 14.07.2017 tarihli ve 565-471 sayılı ek karar ile “Mahkememizin 05.06.2014 tarih ve 2013/565 Esas-2014/471 Karar sayılı ilamı ile, sanık ...'a hırsızlık suçundan TCK.142/1-a, 35 maddeleri uyarınca hükmolunan 2 yıl 6 ay hapis cezasının, 2 yıl 3 ay hapis cezası olarak infazına” şeklinde hüküm tesis edilmiş olup bu kararın, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 03.10.2022 tarih ve 18368-12921 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 27.10.2022 tarih ve 59631 sayı ile; “...Sirayet kurumunun, koşulları oluştuğu takdirde, hükmü temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle, bu kişilerin temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini giderme amacını taşıması ve bozmanın sirayetinde, yerel mahkeme hükmünün temyiz etmeyen sanık ... yönünden düzelterek onanmadığı, mahkemenin ek kararı ile düzeltilerek onama kararının sonucundan yararlandırılması karşısında; ilk hükmü temyiz etmeyen sanık ...'ın, yalnızca inceleme dışı sanık ...'ın hakkındaki lehe düzeltilerek onamanın sonucundan yararlanması nedeniyle, yerel mahkemece kurulan ikinci hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığı” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 07.11.2022 tarih ve 11680-15304 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU

İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; ilk hükmü temyiz etmeyen sanık ...’ın, inceleme dışı sanık ...’ın temyizi üzerine hükmün lehe düzeltilerek onanmasının ardından, sirayet nedeniyle hakkında kurulan ikinci hükmü temyiz etmesinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Yerel Mahkemece 05.06.2014 tarih ve 565-471 sayı ile, sanık ... ve inceleme dışı sanık ...’ın hırsızlık suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği, sanık ... hakkındaki hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği, inceleme dışı sanık ...’ın kendisi hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünü temyiz etmesi üzerine Özel Dairece yapılan incelemede, inceleme dışı sanık hakkındaki hükmün, hesap hatası yapılması ve Anayasa Mahkemesince TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde yer alan “ve diğer siyası hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edildiğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden bozulmasına ancak bu hususların yeniden yargılamayı gerektirmemesi nedeniyle düzeltilerek onanmasına karar verildiği, bu düzeltilerek onama kararı sonrasında Yerel Mahkemece 14.07.2017 tarihli ve 565-471 sayılı ek karar ile sanık hakkında hükmolunan 2 yıl 6 ay hapis cezasının 2 yıl 3 ay hapis cezası olarak infazına karar verildiği, bu hükmün de sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece onandığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ise ilk hükmü temyiz etmeyen sanık ...'ın, yalnızca inceleme dışı sanık ... hakkındaki lehe düzeltilerek onama sonucundan yararlanması nedeniyle Yerel Mahkemece kurulan ikinci hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığı, sanığın temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler

Çok sanıklı dosyalarda, sanıkların her biri birbirlerinden bağımsız olarak kanun yoluna başvurma hakkına sahiptir. Kural olarak sanıklardan birinin, verilen karara karşı yaptığı kanun yolu başvurusu, diğer sanıklar hakkında kurulan hükümleri kapsamaz. Kanun yoluna başvurmayan diğer sanıklar hakkında verilen hüküm, kanun yoluna başvurma için öngörülen sürenin sonunda kesinleşir. Bu durum, davasız yargılama olmaz ilkesinin bir sonucudur.

Ancak temyiz kanun yolu bakımından, gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda gerekse 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, ilgili hükümlerdeki koşullar oluştuğu takdirde, temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmaları kabul edilmiştir. Buna; bozma kararının sirayeti, genişleme etkisi ya da teşmili (yayılma) etkisi denilmektedir.

1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca ilk karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken “Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti” başlıklı 325. maddesi; “Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbikı kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler.” şeklinde,

Benzer düzenlemeyi içeren 5271 sayılı CMK'nın “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı 306. maddesi ise “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.” biçiminde düzenlenmiş olup hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini gidermek amacı ile yasaya konmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde yerel mahkeme hükmü, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır.

Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan yararlanacağı için, öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır. Diğer taraftan temyiz incelemesi sırasında, bozma nedeninin hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilmesine işaret edilmesi de zorunlu olmayıp lehe bir bozma sebebinin bulunması durumunda mahkemelerce bu hususunun kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.

Nitekim, Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış 12.07.1948 tarihli ve 163-121 sayılı, 07.12.1987 tarihli ve 322-588 sayılı, 31.01.2017 tarihli ve 982-29 sayılı ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararları ile önceki hükmü temyiz etmeyen veya temyiz istemi reddedilen ancak lehe bozmadan 1412 sayılı CMUK'nın 325. maddesi uyarınca faydalanan sanığın, bozmadan sonra yeniden kurulan hükmü temyize yetkisi bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Öğretide de; “Temyiz etmişcesine faydalanma kabul edilmesi, bu kimselerin bozmadan sonra verilecek son kararları da temyiz edebilmelerinin kabul olunması demek değildir.” (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Bası, s. 1771.) denilmek suretiyle uygulamadaki bu görüş benimsenmiştir.

Gelinen aşamada ifade etmek gerekir ki, kamu davasının her iki tarafı bakımından yasa yollarına başvurmak olmazsa olmaz bir hak ise de, bunun kurallara ve sürelere tabi olması da, gelişmiş toplum düzeni ve hukuk devletinin bir gereğidir. Burada sanık açısından savunma; katılan açısından ise iddia hakkının kısıtlanmasından değil ilgilinin hukukun işleyiş kuralına riayet etmemesinden bahsedilebilir. İlk hükmü temyiz etmeyen sanık bozmanın sirayeti yoluyla sanki hükmü temyiz etmişcesine kanun yoluna başvurma hakkından bir kez yararlandırılmıştır. Bu kapının ister sanık isterse katılan açısından tekrar açılması usul hukukunun denetlenebilirlik ve öngörülebilirlik; maddi ceza hukukunun ise hukuki kesinlik ilkeleri ile bağdaşmaz. Asıl bu durum sanıklara ilanihaye hak sağlayacağı için suçun mağdurlarının daha fazla mağdur olmasının yolu açılmış olur. O hâlde, somut olaydaki uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için, sanığın, kararı temyiz etmesinde hukuki menfaatinin bulunup bulunmadığı değil, sirayet sonrası kurulan hükmün temyiz edilebilir nitelikte bir hüküm olup olmadığı bağlamında bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesince 05.06.2014 tarih ve 565-471 sayı ile sanık ... ve inceleme dışı sanık ...’ın hırsızlık suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği, sanık ... hakkındaki hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği, inceleme dışı sanık ...’ın kendisi hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz talebi üzerine inceleme dışı sanık hakkındaki hükmün lehe düzeltilerek onanmasının ardından, bu lehe durumu ek karar ile ele alan Yerel Mahkemece sanık hakkında hükmolunan 2 yıl 6 ay hapis cezasının 2 yıl 3 ay hapis cezası olarak infazına karar verildiği, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edildiği anlaşılan dosya kapsamında; sirayet kurumunun, koşulları oluştuğu takdirde, hükmü temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle, bu kişilerin temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini giderme amacını taşıması ve bozmanın sirayetinde, yerel mahkeme hükmünün temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmayıp sanığın sadece bozma kararının sonucundan yararlandırılması, aksi düşüncenin kabulünün usul hukukundaki belirsizliği önlemeye yönelik temyiz ve itiraz sürelerinin konuluş amacı ile bağdaşmayacak ve kesinleşme sürecinin öngörülebilirliğini ortadan kaldıracak olması karşısında, kanun yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanık hakkında kurulan hükmün de bozulacağını ve yeniden kurulan hükmün temyiz denetimine tabi olacağını açıkça düzenleme imkânı bulunan kanun koyucunun bilinçli bir tercih göstererek bu yönde bir düzenlemeye yer vermemesi hususu da dikkate alınarak adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz kanun yoluna başvurma hakkı olduğunda bir tereddüt bulunmayan ancak yöntemine uygun tebliğe rağmen önceki hükmü temyiz etmeyen sanık ...’ın inceleme dışı diğer sanık ...’ın temyizi üzerine hükmün lehe düzeltilerek onanmasının ardından kurulan, temyiz edilemez nitelikteki sonraki hükmü temyiz etme hakkının bulunmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddedilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 03.10.2022 tarihli ve 18368-12921 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,

3- Sanığın Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.07.2017 tarihli ve 565-471 sayılı ek kararına yönelik temyiz talebinin REDDİNE,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.06.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.