"İçtihat Metni"
İtirazname No : 2019/39001
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2894-376
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Kasten yaralama suçundan sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/1, 86/3-a, 87/1-d, 87/1-d-son, 29/1, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasını mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Germencik Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.10.2017 tarihli ve 4-574 sayılı hükme yönelik sanık tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 05.01.2018 tarih ve 32-15 sayı ile; “...Sanığın, mağduru göğüs sol tarafta 1 adet ve sol uylukta 1 adet olmak üzere toplam 2 adet kesici-delici alet yarası ile yaraladığı, göğüs sol taraftaki yaralanmanın göğse nafiz olarak solda hemotoraksa neden olacak şekilde olup, yaralanmanın kişinin yaşamını tehlikeye soktuğu anlaşılmış olup darbenin şiddeti mağdurun müdahale ile kurtarılması, yaralanmanın niteliği, suçta kullanılan aletin elverişliliği, olayın oluş şekli birlikte değerlendirildiğinde eylemin öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturup oluşturmadığı hususunda delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilmeden yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Germencik Asliye Ceza Mahkemesince 29.01.2018 tarih ve 78-77 sayı ile sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturup oluşturmadığı hususunda delillerin takdirinin üst dereceli mahkemeye ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesince 09.10.2018 tarih ve 171-678 sayı ile; sanığın kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/1, 86/3-e, 87-1/d, 87/1-d-son, 29, 62, 53 ve 58. maddesi uyarınca 3 yıl 1 ay 15 hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasını mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, CMK’nın 283/1. maddesi gereğince sonuç olarak sanığın 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükme yönelik Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda, 05.03.2020 tarih ve 2894-376 sayı ile; Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesinin hükmünün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 280/2. maddesi uyarınca kaldırılarak sanığın teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçundan TCK'nın 81/1, 35/2, 29/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasını mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, CMK’nın 283/1. maddesi gereğince sonuç olarak sanığın 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.05.2022 tarih- 2680-3811 sayı ve oy çokluğuyla CMK’nın 286/2-b ve 298/1. maddeleri uyarınca sanık müdafiinin temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
Daire Başkanı .....ve üyesi .....; "Sanık müdafiinin suç vasfına yönelik temyiz talebinin incelenmesi gerektiği," düşüncesi ile karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 07.07.2022 tarih ve 39001 sayı ile;
"...İtiraza konu olayda, sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış, ilk derece mahkemesinin kasten yaralamadan verdiği 1 yıl 3 ay hapis cezasından ibaret ilk hüküm sadece sanık tarafından istinaf edilmiş, istinaf bozması sonrasında eylemin kasten öldürmeye teşebbüs olabileceği belirtilerek verilen görevsizlik kararı üzerine Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kasten yaralama suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına hükmolunmuştur. Cumhuriyet savcısının istinafına dayanılarak İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden yargılama yapılmış, kasten öldürmeye teşebbüsten sanığın 2 yıl 6 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine karar verilmiş, ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkı korunmuştur.
Sanık müdafii sanığın sübut bulan eyleminin kasten öldürmeye teşebbüs değil kasten yaralama olarak vasıflandırılması gerektiğini belirterek bölge adliye mahkemesi kararını temyiz etmiştir.
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürmeye teşebbüs etmek suçu arasında hiyerarşik bir denge (önem sırası, daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektirme, farklı infaz rejimine tabi olma hali) bulunmakta olup uygulamada birliğin sağlanması için, bu dengenin korunmasında zorunluluk bulunmaktadır. Kanun koyucu bu dengenin korunması amacıyla kanunda farklı cezalar öngörmüş, ağır olan kasten öldürme suçu ile hafif olan kasten yaralama suçunun farklı infaz rejimlerine tabi tutulacağını kabul etmiştir.
Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kasten öldürmeye teşebbüs etmek suçundan hükmolunan hapis cezası ilk derece mahkemesi tarafından verilen hapis cezasını artırmamış ise de eylemin yeniden vasıflandırması sonucu suç tipi değişmiş kasten yaralama olarak nitelendirilen eylem kasten öldürmeye teşebbüse dönüştürülmüştür.
Ayrıca hüküm ceza miktarı itibarıyla kesin olsa bile Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında, “Kesin nitelikteki hükümlerin suç vasfına yönelik temyiz yasa yoluna başvurulması halinde temyize konu olabileceğinin belirtilmesi karşısında, sanık müdafiinin vasfa yönelik temyizi üzerine hükmün esastan incelenmesi gerekir, aksi durumda suç niteliği ve sonuçları itibarıyla sanığın durumunu ağırlaştıracak nitelikteki bir hükmün temyiz denetimi dışında kalması sonucu doğacaktır.
Açıklanan nedenlerle, Yüksek Daire çoğunluk kararına muhalif kalan Başkan ve Üye'nin de karşı oylarında belirttikleri üzere, sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan ilk kez Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kurulan mahkûmiyet hükmüne karşı, sanık müdafiinin suç vasfına yönelik temyiz talebinin kabulü ile hükmün suç vasfına yönelik temyiz sebebi ile sınırlı olarak esastan incelenmesi gerektiği,” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 31.10.2022 tarih, 7829-8434 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; İlk Derece Mahkemesi tarafından kasten yaralama olarak kabul edilen eylemin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçu olarak vasıflandırılması suretiyle kurulan, ancak İlk Derece Mahkemesince verilen hapis cezasını artırmayan hükmün temyizi kabil olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında kasten yaralama suçundan Germencik Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, Germencik Asliye Ceza Mahkemesince 20.10.2017 tarih ve 4-574 sayı ile; sanığın kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 86/3-a, 87/1-d, 87/1-d-son, 29/1, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasını mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği,
Bu hükme yönelik sanık tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 05.01.2018 tarih ve 32-15 sayı ile; "...Sanığın, mağduru göğüs sol tarafta 1 adet ve sol uylukta 1 adet olmak üzere toplam 2 adet kesici-delici alet yarası ile yaraladığı, göğüs sol taraftaki yaralanmanın göğse nafiz olarak solda hemotoraksa neden olacak şekilde olup, yaralanmanın kişinin yaşamını tehlikeye soktuğu anlaşılmış olup darbenin şiddeti mağdurun müdahale ile kurtarılması, yaralanmanın niteliği, suçta kullanılan aletin elverişliliği, olayın oluş şekli birlikte değerlendirildiğinde eylemin öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturup oluşturmadığı hususunda delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilmeden yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyan Germencik Asliye Ceza Mahkemesince 29.01.2018 tarih ve 78-77 sayı ile; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturup oluşturmadığı hususunda delillerin takdirinin üst dereceli mahkemeye ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesince 09.10.2018 tarih ve 171-678 sayı ile; sanığın kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/1, 86/3-e, 87-1/d, 87/1-d-son, 29, 62, 53 ve 58. maddesi uyarınca 3 yıl 1 ay 15 hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, CMK’nın 283/1. maddesi gereğince sonuç olarak sanığın 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Bu hükme yönelik Cumhuriyet savcısı tarafından sanığın eyleminin kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu ve ilk hükümdeki gibi haksız tahrik indirim oranının uygulanması gerektiği düşüncesiyle istinaf başvurusunda bulunulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda, 05.03.2020 tarih ve 2894-376 sayı ile; Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi hükmünün CMK'nın 280/2. maddesi uyarınca kaldırılarak sanığın teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçundan TCK'nın 81/1, 35/2, 29/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, CMK’nın 283/1. maddesi gereğince sonuç olarak sanığın 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından sanığın eylemenin kasten yaralama suçunu oluşturduğu şeklindeki temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.05.2022 tarih, 2680-3811 sayı ve oy çokluğu ile; "...Bölge Adliye Mahkemesince verilen hapis cezasının ilk derece Mahkemesince verilen hapis cezasını artırmadığı, bu nedenle bölge adliye mahkemesi kararının kesin olduğu anlaşıldığından sanık müdafiinin temyiz talebinin CMK’nın 286/2-b ve 298/1. maddeleri uyarınca temyiz talebinin reddine," karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca da sanık hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten ilk kez Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kurulan mahkûmiyet hükmüne karşı, sanık müdafiinin suç vasfına yönelik temyiz talebinin kabulü ile hükmün suç vasfına yönelik temyiz sebebi ile sınırlı olarak esastan incelenmesi gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
Anlaşılmıştır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli bir yargı sistemine geçilmiştir.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK'nın 280 ile bu kararlara karşı temyiz kanun yolunu düzenleyen aynı Kanun'un 286. maddeleri birlikte değerlendirilerek, kanun koyucunun bu düzenlemelerle neyi amaçladığının ve ceza yargılamasında kıyas ve yorumun hangi hâllerde mümkün olduğunun irdelenmesi gerekmektedir.
CMK'nın, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin inceleme tarihinde yürürlükte olan "Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma" başlıklı 280. maddesi;
"(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (c), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
b) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddede belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
c) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
(2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar." şeklinde iken; 05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun'un 15. maddesiyle, birinci fıkranın (a) bendinde yer alan “(c)” ibaresi “(a), (c), (d)” şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkraya (a) bendinden sonra gelmek üzere (b) ve (c) başlığı altında aşağıdaki bentler eklenmiş, mevcut (b) ve (c) bentleri (d) ve (e) bentleri olarak aynı şekilde teselsül ettirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir:
“b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkûmiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
c) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,"
"(3) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar".
08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7079 sayılı Kanun’un 92. maddesiyle maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “maddede” ibaresi “maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde” şeklinde değiştirilmiş ve 24.10.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle (b) bendinden sonra gelmek üzere (c) bendi, mevcut (d) bendinden sonra gelmek üzere (f) bendi eklenmiş ve bentler buna göre teselsül ettirilerek madde son hâlini almıştır.
Görüldüğü üzere; CMK'nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar istinaf başvurusunun esastan reddine, düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine, hükmün bozulmasına ve davanın yeniden görülmesine olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir. Bu kararlardan hangilerinin temyiz edilemeyecekleri, hangilerinin ise temyiz kanun yoluna tabi oldukları aynı Kanun’un 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ayrı ayrı sayılmıştır.
CMK'nın "Temyiz" başlıklı 286. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
d) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,
h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez.” şeklinde düzenlenmiş iken;
28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 78. maddesiyle ikinci fıkranın (d) bendinde yer alan "suç niteliğini değiştirmeyen" ibaresi "her türlü" şeklinde değiştirilmiş; (f) bendinde yer alan "bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile" ibaresi metinden çıkarılmış, aynı fıkranın (c), (e) ve (g) bentleri ise;
“c) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”
“e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları”
“g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar” biçiminde değiştirilmiştir.
Bu değişiklikler sonrasında, CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi; “Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”, aynı fıkranın (f) bendi ise; “On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları” hâlini almıştır.
05.08.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle, CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere; “c) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,” bendi eklenmiş, diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesi sonucunda CMK'nın 286. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) (Ek: 20/7/2017 - 7035/20 md) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
d) (Değişik: 18/6/2014 - 6545/78 md.) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
f) (Değişik: 18/6/2014 - 6545/78 md) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
h) (Değişik: 18/6/2014 - 6545/78 md.) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
i) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez.” olarak yeniden düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 27.12.2018 tarihli ve 71-118 sayılı kararıyla CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş, söz konusu bu iptal hükmü 15.02.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine doğan yasal boşluk ise 28.02.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle giderilmiş, iptal gerekçesi doğrultusunda yeniden düzenlenen CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi; “İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve 272 nci maddenin üçüncü fıkrası kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,” şeklindeki son hâlini almıştır.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı olağan kanun yolu olarak CMK'nın 272. maddesi uyarınca istinaf yoluna, istinaf üzerine verilen bölge adliyesi mahkemesi hükümlerine karşı olağan kanun yolu olarak da aynı Kanun'un 286. maddesi uyarınca temyiz yoluna başvurulabilecektir. Kural bu olmakla birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerden hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı CMK'nın 272. maddesinin üçüncü fıkrasında, istinaf üzerine bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen hükümlerden hangilerine karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı da aynı Kanun'un 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında sayılmak suretiyle kuralın istisnaları gösterilmiştir.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından adil yargılanma ilkesi ile ilgili genel bir açıklama yapılması yerinde olacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde hüküm altına alınan "Adil yargılanma hakkı" hukukun üstünlüğü ile adalete erişimi koruyan ve kişilerin ceza muhakemesinin ilk aşaması olan soruşturmanın başından itibaren açık ve adil bir şekilde yargılanmalarını teminat altına alan mutlak bir hak olup kişilerin hukuk devleti kuralları içinde makul sürede yargılanmasını öngörür. Adil yargılanma hakkı hukuk devleti ilkesinin bir gereği olup bireyler için bir hak, devlet için ise bir görevdir. Adil yargılanma hakkının amacı, yargılamanın doğru, hakkaniyete uygun ve adil bir biçimde yerine getirilmesini sağlamaktır.
Adil yargılama, ceza muhakemesi hukukunda, sanığa ve mağdura tanınan hakların tümü ve insan hakları ihlal edilmeden yapılan yargılama olarak tanımlanmakta olup soruşturma ve kovuşturma evrelerinin tamamında geçerli olan bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha önce soruşturma veya kovuşturmaya tabi tutulmuş olan bireyin, aynı fiilden dolayı tekrar soruşturmaya veya kovuşturmaya tabi tutulması ve hatta buna tabi tutulabileceği endişesi taşıması adil yargılanma hakkı ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Adil yargılanma hakkının bir uzantısı olan adalete erişim bir hak olarak kabul edilmektedir (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison: 'Le Droit D’Accès à la Justice', Sous La Direction de Rémy Cabrillac/Marie-Anne Frison-Roche ve Thierry Revet, Les Libertés et Droits Fondamentaux, Dalloz, Paris 2001, s.437 vd.). Adalete erişim konusundaki bir çalışmada, yeni yasa, yeni yargıç ve yeni yargı etiğine dikkat çekilmektedir (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison, 2001, s.438, dipnot:1’de, E.Michelet: Nouveau Code, Nouveau Juge, Nouvelle Éthique, in Mélanges R.Perrot, Dalloz, 1996, pp.277-297.). Adalete erişim bir hak olduğu için, bu hakkın kullanımı yoluyla yasanın yorumu, anlaşılabilirliği ve dolayısıyla yararlanılabilirliği sağlanmakta, içtihatlar bu şekilde oluşmaktadır. Adalete erişim hakkı, yargıya başvurma (dava açma), güvence oluşturan yasa yollarına başvurma ve yargı kararının uygulanmasının sağlanmasını isteme haklarını güvenceye almaktadır (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison, 2001, s.446-449.). Temyiz yasa yolu, erişim hakkının adli yargıda zirveye ulaşmasını sağlamaktadır.
Yargılama makamlarının verdikleri kararlarda bir aykırılık veya yanılma olması durumunda bu hataları giderme yetkisi kanun yolu adı verilen denetim ile sadece yargılama makamları tarafından yapılabilir. Kanun yolu, aykırılıkları gidermek ve isabetli karar verilmesini sağlamak bakımından, sanık ve katılan için olduğu kadar toplum için de büyük bir teminat olduğundan, bir insan hakkıdır (Feridun Yenisey - Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 859, 860).
Bu anlayışa paralel olarak, Anayasa’nın 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu vurgulanmış, AİHS'nin 6. maddesinde de yargılamada sanığa tanınması gereken asgari haklar belirtilerek adil yargılanma hakkının kapsamı belirlenmiştir.
Aynı şekilde, 25.03.2016 tarihi itibarıyla iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen AİHS'nin Ek 7 Numaralı Protokolü’nün "Cezai Konularda Temyiz Hakkı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; "Mahkeme tarafından ceza gerektiren bir suç nedeniyle mahkum edilen herkes, mahkûmiyetinin veya hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanımı, kullanımın dayanakları dâhil kanunla düzenlenir." hükmüyle ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
Yine Türkiye'nin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 14. maddesinin 5. fıkrasında da; "Bir suçtan hüküm giyen herkes, mahkumiyet ve cezanın yasalara uygun olarak daha yüksek bir yargı organınca yeniden incelenmesi hakkına sahip olacaktır." biçiminde benzer bir kurala yer verilmiştir.
Gelinen bu aşamada Yargıtayın temyiz aşamasındaki rolü üzerinde de durulması gerekmektedir.
Yargıtay, temyiz kanun yoluyla ülkedeki hukuk kurallarının istikrarlı ve aynı biçimde uygulanmasını yani içtihat birliğini sağlar. CMK, ilk derece yargılaması ile temyiz yargılaması arasına istinafı yerleştirerek, hem Yargıtayın içtihat mahkemesi konumunu güçlendirmeyi hem de mahkemelerin son kararlarının yalnızca hukuki sorun değil, maddi sorun açısından da sağlıklı bir şekilde denetlenmesinin yolunu açmayı öngörmüştür. Bununla birlikte ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektedir. Gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu gerekse CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Anayasanın 138. maddesi de tüm hâkimlerin Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar vereceklerini hükme bağlamıştır. Bu nedenle ilk derece ve bölge adliye mahkemelerinde yapılmakta olan yargılama sonucunda ulaşılma imkânı bulunan bütün deliller ele alınıp değerlendirilmeden karar verilmesi, maddi sorunun doğru olarak tespit edilmemesi, dosyada mevcut delillerle maddi soruna ilişkin tespitlerin uyumlu olmaması gibi nedenlerle yazılı hukuka, evrensel hukuki değerlere, akla, bilime ve tecrübe kurallarına aykırı olacak şekilde maddi olay değerlendirmesinin hatalı olarak belirlendiği hâllerde adaletin tam olarak gerçekleşmesi amacı da gözetilerek Yargıtayın, hükmün hukuki yönüne ilişkin olan ve hükme etki eden maddi olay değerlendirmesindeki hukuka aykırılıkları da temyiz yoluyla incelemesi gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Öte yandan, temyiz davasının yalnızca sanık veya varsa müdafii ya da sanığın yararına olarak Cumhuriyet savcısı tarafından açılması veya hükmün kendiliğinden temyize tâbi olması durumunda, Yargıtayca suçun vasfında hataya düşüldüğü saptandığında aleyhe temyiz bulunmasa bile cezanın tür ve miktarı yönünden kazanılmış hak saklı kalmak şartıyla hükmün bozulmasına karar verilecektir. Aksinin kabulü hukuk kuralları ile kanuni düzenlemelerin ülke genelinde farklı uygulanmasına yol açacaktır ki, bu durum; eşitlik, adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık oluşturacaktır. Zira, aynı fiil nedeniyle farklı mahkemelerde yargılanan sanıklardan, suçun hukuki niteliği doğru belirlenen sanığın, daha uzun veya daha kısa zamanaşımı sürelerine tabi olması, süreli ya da süresiz olarak bir kamu görevini üstlenmekten yoksun bırakılması gibi hak yoksunluklarının yanında, genel veya özellikle de özel af karşısında değişik sonuçlarla karşılaşma ihtimali bulunmasına rağmen, suç vasfı yanılgılı olarak belirlenen sanığın, açıklanan sonuçlarla karşılaşmaması söz konusu olabilir ki, bu durum eşitlik ilkesi ile hak ve adalet duygusuna da uygun değildir.
B. Hukuki Değerlendirme
İlk Derece Mahkemesince sanığın, kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-d-son, 29, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, CMK'nın 283/1. maddesi gereğince sonuç olarak 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin verilen hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu oluşturduğu ve ilk hükümdeki gibi haksız tahrik indirim oranının uygulanması gerektiği sebepleri ile istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince, duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda, 05.03.2020 tarih ve 2894-376 sayı ile; İlk Derece Mahkemesi hükmünün CMK'nın 280/2. maddesi uyarınca kaldırılarak eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın TCK'nın 81/1, 35/2, 29/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, CMK’nın 283/1. maddesi gereğince sonuç olarak sanığın 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün de sanık müdafii tarafından sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturması nedeniyle temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince Bölge Adliye Mahkemesince verilen hapis cezasının İlk Derece Mahkemesince verilen hapis cezasını artırmadığı, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kesin olduğu anlaşıldığından, sanık müdafiinin temyiz talebinin CMK’nın 286/2-b ve 298/1. maddeleri uyarınca temyiz talebinin reddine karar verdiği anlaşılan dosya kapsamında;
CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bendlerin hem uluslararası sözleşmeler ve Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğüne ilişkin temel hak ve özgürlükler kapsamında kalmaları hem de istisnai norm olma özelliği taşımaları, İlk Derece Mahkemesince kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün Cumhuriyet savcısı tarafından suç vasfına yönelik olarak istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince sanığın ceza miktarını artırmayan ancak eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçu olarak vasıflandırılması yönündeki mahkûmiyet kararının temyiz yoluna tabi olup olmadığı belirlenirken CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi içerisinde kabul edilmesinin istisnai normların geniş yorumlanmaması gerektiği ilkesiyle de bağdaşmayacak olması hususları ile AİHS'in Ek 7 Numaralı Protokolü’nün "Cezai Konularda Temyiz Hakkı" başlıklı ikinci maddesinin birinci fıkrası ve Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin on dördüncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan hakkında hükmolunan cezayı herkesin yüksek bir mahkeme veya yargı organınca incelenmesini sağlama hakkına sahip olduğuna dair hükümleri, adalet, eşitlik ve hakkaniyet ilkeleri, aynı fiil nedeniyle farklı mahkemelerde yargılanan sanıklardan, suçun hukuki niteliği doğru belirlenen sanığın, daha uzun veya daha kısa zamanaşımı sürelerine tabi olması, süreli ya da süresiz olarak bir kamu görevini üstlenmekten yoksun bırakılması gibi hak yoksunluklarının yanında infaz aşamasında şartlı tahliye süreleri etkilemesi, genel veya özel af karşısında değişik sonuçlarla karşılaşma ihtimali bulunmasına rağmen, suç vasfı yanılgılı olarak belirlenen sanığın açıklanan sonuçlarla karşılaşmaması ihtimali hep birlikte değerlendirildiğinde; sanık hakkında istinaf incelemesi sırasında ceza miktarını artırmayan ancak suç vasfını değiştiren mahkûmiyet hükmüne karşı sanık müdafiinin suç vasfına yönelik lehe temyiz talebinin kabulü ile hükmün suç vasfına yönelik temyiz istemiyle sınırlı olarak esastan incelenmesi gerektiği, bu nedenle Özel Dairenin, Bölge Adliye Mahkemesince verilen hapis cezasının İlk Derece Mahkemesince verilen hapis cezasını artırmadığı ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kesin olduğu gerekçesiyle sanık müdafiinin temyiz talebinin CMK'nın 286/2-b ve 298/1. maddeleri uyarınca reddine ilişkin kararının usul ve kanuna uygun olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 23.05.2022 tarih ve 2680-3811 sayılı temyiz talebinin reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık ... hakkında İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince kurulan 05.03.2020 tarihli ve 2894-376 sayılı hükmün temyiz incelemesinin yapılması için dosyanın Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.10.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.