"İçtihat Metni"
İtirazname No : 2016/117557
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 8. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 221-2
I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanık ... hakkında infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında eylemin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle Trabzon 3. Asliye Ceza Mahkemesince 29.09.2015 tarih ve 307-535 sayı ile verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesince 12.01.2016 tarih ve 221-2 sayı ile; sanığın, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine; infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 297/1-2. cümlesi, 62, 53 ve 54/1. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye karar verilmiştir.
İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 11.10.2022 tarih ve 10400-14175 sayı ile;
"1- Kendisi uyuşturucu madde kullanmayan ve açık görüş sırasında üzerinde taşıdığı uyuşturucu maddeyi gizleyerek eşini ziyarete gelen sanığın fiilinin bir bütün olarak, cezaevinde hükümlü olarak kalmakta olan eşine temin etmek amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturduğu gözetilmeden, tek olan eylem vasıf yönünden ikiye bölünerek uyuşturucu madde imal ve ticareti suçundan beraat, infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan mahkumiyet hükümleri kurulması suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 225/1. maddesine aykırı davranılması,
2- Kabule göre de;
Sanığın, Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak kalmakta olan eşini ziyaret için girişi sırasında yapılan üst aramasında iç çamaşırının içerisinden suça konu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda, suçun teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden, tamamlanmış suçtan yazılı şekilde hüküm kurularak fazla ceza tayini," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 02.11.2022 tarih ve 117557 sayı ile;
"... Sanık hakkında tek olan fiiline ilişkin olarak uyuşturucu madde ticareti yapma ve infaz kurumuna yasak eşya sokma suçlarından usulüne uygun açılmış bir kamu davasının bulunduğu, uyuşturucu madde ticaret yapma suçundan beraat kararı verilmiş olması ve bu kararın ise temyiz başvurusuna konu edilmemiş olması karşısında, fikri içtima hükümleri uyarınca her biri bağımsızlığını koruyan suça ilişkin olarak sadece infaz kurumuna yasak eşya sokma suçu ile sınırlı olarak temyiz incelemesi yapılması gerekirken, eylemin bir bütün olarak uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturacağı kabul edilerek bozma kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğu;
İnfaz kurumuna yasak eşya sokma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı, mahkemece tamamlandığı kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, sanığın fikri içtima kuralı uyarınca ağır olan uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılması yerine hafif olan infaz kurumuna yasak eşya sokma suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş olması karşısında, bu suç yönünden teşebbüs nedeniyle cezada indirim yapılmamasının bozmaya konu edilecek olması da atıfete neden olacağından, tüm bu hususlara işaret edilerek eleştiri konusu yapılmasının uygun olacağı" düşüncesiyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 06.12.2022 tarih ve 5528-18514 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın fiilinin nitelik yönünden ikiye bölünerek uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraat, infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan ise mahkûmiyet hükmü kurularak hükmün karıştırılması suretiyle CMK’nın 225. maddesine aykırı davranılıp davranılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürü tarafından düzenlenen vukuat raporu ile kolluk tarafından düzenlenen aynı içerikli tutanağa göre; 07.04.2015 tarihinde saat 09.30 sıralarında anılan cezaevinde hükümlü olarak bulunan ... isimli şahsı açık görüş için ziyarete gelen sanığın kadın görevlilerden oluşan jandarma personeli ve infaz koruma memurları tarafından yapılan üst aramasında iç çamaşırının içinde gazete kağıdına sarılı hâlde iki paket kubar esrar şeklinde tabir edilen uyuşturucu maddenin ele geçirildiği,
Jandarma personeli ile infaz koruma memurları tarafından birlikte düzenlenen ve sanık tarafından da imzalanan tutanağa göre; sanığın söz konusu esrar maddesini eşi olan ve bahse konu cezaevinde hükümlü olarak bulunan ...'a getirdiğini, kendisinin ise kullanıcı olmadığını beyan ettiği,
Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesince düzenlenen 28.04.2014 tarihli ve NRK-2015-1081/734/100 sayılı raporda; kenevir bitkisi olan söz konusu maddenin toplam ağırlığının 23,18 gram, elemek suretiyle bu maddeden elde edilebilecek toz esrar miktarının ise 12,75 gram olduğunun, gerek kenevir bitkisinin gerekse bu bitkiden elde edilebilecek esrarın uyuşturucu madde niteliğinde bulunduğunun belirtildiği,
Anlaşılmıştır.
Tanık ....; olay tarihinde cezaevinde jandarma personeli olarak görev yaptığını, cezaevine uyuşturucu madde sokulacağına dair cezaevi idaresi tarafından ihbarda bulunulduğunu, bunun üzerine gerekli hazırlıkları yaptıklarını, açık görüş esnasında ihbara konu kişiyi tespit ettikten sonra kadın kolluk görevlisi ile kadın infaz koruma memurlarının söz konusu kişiyi aradıklarını, ardından gazete kâğıdına sarılı vaziyette esrar maddesini bulduklarını, bu ihbarda uyuşturucu maddeyi cezaevine sokacak kişinin isminin de belirtildiğini, hatta uyuşturucu maddeyi eşine getireceğinin söylendiğini,
Tanık .....; olay tarihinde cezaevinin jandarma nizamiyesinde görevli olduğunu, komutanı olan tanık .....’a cezaevi idaresinden ihbar gelmesi üzerine gerekli hazırlıkları yaptıklarını, bu amaçla kadın personel bulundurduklarını, ihbar edilen kişi üzerinde arama yapıldığını, daha sonra gazeteye sarılı vaziyette suça konu malzemenin bulunduğunu, üzerinde uyuşturucu madde bulunan ve ihbara konu olan kişinin sanık olduğunu,
İfade etmişlerdir.
Müdafiinin katılımı ile sanık, kollukta; 07.04.2015 tarihinde saat 09.45 sıralarında cezaevinde hükümlü olarak bulunan eşi ...'ı ziyarete gittiğini, cezaevi girişinde görevlilerin üst aramasını yaptıkları sırada iç çamaşırının içine koyduğu esrar maddesini fark ettiklerini, bu esrar maddesini eşinin istemesi üzerine ona teslim etmek için getirdiğini, kendisinin esrar kullanmadığını, bahse konu esrar maddesini cezaevine girmeden iki yıl önce eşinin eve getirdiğini ancak nereden aldığını bilmediğini, yaptığından dolayı pişman olduğunu, kolluktaki ifadesinden farklı olarak Mahkemede ise; iç çamaşırının içinde esrar maddesi bulunduğunu unutarak olay tarihinde cezaevindeki eşini ziyarete gittiğini, bu maddeyi kesinlikle eşine götürmek gibi bir amacı olmadığını, kendisinin esrar kullandığını, suça konu esrarı da bizzat kullanmak için bulundurduğunu savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konularına İlişkin Görüşler
TCK'nın "İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak" başlıklı 297. maddesinin birinci fıkrası; "İnfaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokan veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır." şeklindedir.
Bu düzenlemeye göre suçun oluşabilmesi için iki seçimlik hareket öngörülmüş olup bunlardan birincisi; infaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokma, ikincisi ise; infaz kurumunda veya tutukevinde silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı bulundurmadır. Anılan bu iki seçimlik hareketten birisinin gerçekleştirilmesi suçun oluşumu için yeterlidir. Fıkrada sayılan eşyaların temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması hâlinde ise TCK'nın 44. maddesi gereğince fikri içtima hükümleri uyarınca belirlenecek cezanın yarı oranında artırılacağı belirtilmiştir.
Bulundurma kavramı, maddede sayılan eşyanın kişinin üzerinde veya hâkimiyet alanında tutulması anlamına gelmektedir. Ancak bulundurmanın kabul edilebilmesi için kişinin yasak eşyayı üzerinde veya hâkimiyet alanında tutması fiilinin makul bir süre devam etmesi gerekmektedir. Başka bir kişi tarafından üstte veya hâkimiyet alanında bulundurulan yasak eşyanın sadece kullanılması eylemi tek başına bulundurma olarak kabul edilemeyecektir (... Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, Cilt 6, s. 8591). Yasak eşya sokma biçimindeki seçimlik hareket ise belirtilen yasak eşyanın çeşitli yol ve yöntemlerle dışarıdan infaz kurumuna veya tutukevinin içine sokulması suretiyle gerçekleştirilebilecektir.
Uyuşmazlık konusuna ilişkin olan TCK'nın 188. maddesinin üçüncü fıkrasının suç tarihinde yürürlükte bulunan ilk cümlesi; "Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır." hükmünü içermektedir. Bu fıkrada yazılı suçun oluşabilmesi için maddede belirtilen seçimlik hareketlerden herhangi birisinin yapılmış olması gerekir.
Nakletme, bir kimsenin, maliki veya zilyedi bulunduğu uyuşturucu ya da uyarıcı maddeyi kullanma dışında bir amaçla bir yerden başka bir yere, bizzat kendisi ya da kendisine bağlı olarak çalışan kişiler tarafından götürülmesi olarak anlaşılmalıdır. Nakletmede, sevk etmekten farklı olarak uyuşturucu maddenin gönderilmesi değil, fail ya da ona bağlı kişiler tarafından bizzat götürülmesi söz konusudur. Nakletme eylemi, uyuşturucu ve uyarıcı maddenin gideceği yere kadar götürülmesi ile tamamlanır. Bu nedenle suçun tamamlanması için, nakledilen maddenin alıcıya ulaşması şart değildir. Nakletmenin söz konusu olabilmesi için failin uyuşturucu maddeyi kullanma dışındaki bir amaçla bir yerden başka bir yere götürmesi gerekmektedir.
Bu aşamada fikri içtima hükümleri üzerinde de kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
TCK’nın hazırlanmasında "Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır." ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, 'kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.' şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır." şeklinde ifade edilmiştir (TBMM Adalet Komisyonunun 03.08.2004 tarihli ve 1/593-60 sayılı Raporu). Bu kuralın istisnalarına ise aynı Kanun'un "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
765 sayılı TCK’da, aynı neviden fikri içtima ile farklı neviden fikri içtima tek madde hâlinde 79. maddesinde düzenlenmiş iken, 5237 sayılı TCK’da bu iki hâl birbirinden ayrılarak, aynı neviden fikri içtima, zincirleme suçun düzenlendiği 43. maddenin 2. fıkrasında, farklı neviden fikri içtima ise anılan Kanun'un 44. maddesinde düzenlenmiştir.
Farklı neviden fikri içtima TCK'nın 44. maddesinde; "İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiş olup bu hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir.
Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilinin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde non bis in idem kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, erime sistemini benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı ceza verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.
Bu bağlamda, tek fiil veya bir fiilden ne anlaşılması gerektiğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedeni hareket ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de hukuki anlamda hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Fikri içtimada da, fiil ya da hareketin tek olması, doğal anlamda değil hukuksal anlamda tekliği ifade etmektedir. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar suçun kanuni tanımında yer alan hukuki anlamdaki tek bir fiili oluşturmaktadır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Bası, Ankara, 2013, s. 484 ve 495).
TCK’nın genel hükümleri arasında yer alan fikri içtima kuralları, şartlarının bulunması hâlinde kural olarak her suç için uygulanabilir ise de kanun koyucunun açıkça istisna öngördüğü hâllerde bu kuralın uygulanması imkânı bulunmamaktadır. Nitekim, aynı Kanun'un 212. maddesinde, sahte resmî veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağı belirtilerek, açıkça farklı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanması engellenmiştir.
Bu anlatımlara göre, farklı neviden fikri içtimaın şartları, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla farklı suçun işlenmiş olması, işlenen suçlarla ilgili kanunda açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanmasının engellenmemiş olması şeklinde belirlenebilecektir.
Görüldüğü gibi, kanuni istisnalar dışında, hukuki anlamda tek bir fiille birden fazla farklı suçun işlenmesi hâlinde, bu suçlardan en ağır cezayı gerektirenin cezasına hükmolunması kanun gereğidir.
Diğer taraftan kanun koyucu kural olarak, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçun oluşmasına sebep olan failin, fiilin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görüp failin birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet vermesinden dolayı fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek cezasının belli bir oranda artırılması yönünde bir düzenleme yapmamış iken, TCK'nın 297. maddesinin birinci fıkrasının; "Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikrî içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır." şeklinde düzenlenmiş olan ikinci cümlesi uyarınca maddenin birinci fıkrasında sayılan eşyaların infaz kurumuna veya tutukevine sokulması veya buralarda bulundurulması fiillerinin birden fazla farklı suçu oluşturması hâllerinde genel kuraldan ayrılarak, fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek cezanın yarı oranda artırılması noktasında bir düzenleme yapmak suretiyle, bu suçların faillerin daha fazla ceza ile cezalandırılmaları yönünde iradesini ortaya koymuştur.
Öte yandan, CMK’nın 225. maddesinde;
"(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Maddeden de anlaşılacağı üzere hükmün konusu iddianamede gösterilen fiildir. Mahkeme, fiilin hukuki niteliğini takdirde iddia ve savunmalarla bağlı değildir. Kanunun açık ve kesin olan bu hükmü karşısında, mahkemece sanığın yargılama sonucunda sabit kabul edilen fiilinin hukuksal niteliğine göre hüküm kurulmakla yetinilmesi gerekirken, fiil nitelik yönünden ikiye bölünerek aynı fiilden dolayı hem mahkûmiyet hem de beraat kararı verilmesi CMK'ya aykırılık oluşturacaktır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 tarihli ve 64-40 sayılı; 21.02.2017 tarihli ve 1161-83 sayılı; 25.10.2018 tarihli ve 129-481 sayılı; 22.11.2018 tarihli ve 166-563 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanığın, 07.04.2015 tarihinde saat 09.15 sıralarında Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan eşi ...'a, iç çamaşırının içine sakladığı gazete kâğıdına sarılı hâlde bulunan iki paket uyuşturucu maddeyi açık görüş sırasında teslim etmek amacıyla cezaevine geldiği ve yapılan ihbar üzerine cezaevine girişi sırasında yakalandığı olayda;
Sanığın isminin de belirtilerek cezaevinde hükümlü olarak bulunan eşine uyuşturucu madde getireceğine yönelik ihbarda bulunulması, söz konusu ihbar doğrultusunda cezaevine girişi sırasında yapılan aramada sanığın iç çamaşırının içinde gazete kâğıdına sarılı vaziyette iki paket hâlinde kubar esrar olarak tabir edilen uyuşturucu maddenin ele geçirilmesi, her ne kadar sanık mahkemede; iç çamaşırının içinde esrar maddesi bulunduğunu unutarak olay tarihinde cezaevine eşini ziyarete gittiğini, bu maddeyi eşine götürmek gibi bir amacının olmadığını, suça konu esrarı da bizzat kullanmak için bulundurduğunu savunmuş ise de aramayı yapan görevlilerce düzenlenip sanık tarafından da imzalanan tutanak ile bu tutanağı doğrulayan ve müdafiinin katılımı ile alınan kolluk ifadesinde; söz konusu uyuşturucu maddeyi eşinin istemi üzerine ona teslim etmek amacıyla cezaevine getirdiğini, kendisinin ise esrar kullanmadığını beyan etmesi, kaldı ki bahse konu maddeyi iç çamaşırının içinde unuttuğuna yönelik suç ve cezadan kurtulmak amacıyla yapıldığı değerlendirilen savunmasının hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, dolayısıyla cezaevinde hükümlü olarak bulunan eşine teslim etmek amacıyla iç çamaşırı içinde uyuşturucu madde bulundurup nakleden ve cezaevine girmek isterken yakalanan sanığın tek olan fiilinin TCK'nın 297. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen teşebbüs aşamasında kalan infaz kurumuna yasak eşya sokma suçunun yanı sıra aynı Kanun'un 188. maddesinin üçüncü fıkrasında tanımlanan uyuşturucu maddeyi nakletme suçunu da oluşturduğu, TCK'nın 44. maddesindeki farklı neviden fikri içtima hükmü gereğince de en ağır cezayı öngören TCK'nın 188. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca belirlenecek olan temel cezanın, aynı Kanun'un 297. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi uyarınca yarı oranında artırılarak sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiğinden, sanığın tek olan fiilinin nitelik yönünden ikiye bölünerek uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraat, infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan ise mahkûmiyet hükmü kurulması suretiyle hükmün karıştırılarak CMK'nın 225. maddesine aykırı davranıldığına yönelik Özel Daire kararının isabetli olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.10.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.