Logo

Ceza Genel Kurulu2022/96 E. 2024/111 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Suça sürüklenen çocuğa atılı banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun sabit olup olmadığı ve ilk hükmün istinaf mı yoksa temyiz kanun yoluna mı tabi olduğu hususunda uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarih itibarıyla istinaf kanun yolunun uygulamaya girdiği, ilk derece mahkemelerince verilen hükümlerin Yargıtay yerine bölge adliye mahkemelerince incelenmesi gerektiği ve suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün de istinaf kanun yolu incelemesinden geçmesi gerektiği gözetilerek, dosyanın istinaf incelemesi yapılabilmesi için yetkili ve görevli Bölge Adliye Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

DİRENME

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 2. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. Çocuk

SAYISI : 182-428

SUÇA

I. HUKUKİ SÜREÇ

Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan suça sürüklenen çocuğun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 245/1, 43/1, 31/3, 62, 52 ve 51/1-3. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis ve 60 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine ilişkin İstanbul 2. Çocuk Mahkemesince verilen 19.02.2019 tarihli ve 430-95 sayılı hükmün, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 17. Ceza Dairesince 13.02.2020 tarih ve 14008-2054 sayı ile; "Katılan ...’ün suç tarihi olan 22.09.2010 gününde bir restoranda yemek yediği esnada sandalyenin arkasına asmış olduğu çantasının içerisinden cüzdanının çalındığı ve aynı gün cüzdan içerisindeki kartlar kullanılarak katılanın hesaplarından muhtelif miktarlarda paralar çekildiği, 05.11.2010 günü suça sürüklenen çocuğun sosyal medya hesabından katılana mesaj göndererek cüzdan kaybedip kaybetmediğini sorduğu ve telefon numarasını istediği, katılanın eşinin telefon numarasını vermesi üzerine suça sürüklenen çocuğun hakaret ederek cüzdanı teslim etmediği, suça sürüklenen çocuğun savunmasında, park ve bahçelerde peyzaj işinde çalışırken bahse konu cüzdanı bulduğunu, kendisinin hırsızlık suçu ile ilgisi olmadığını ve katılanın hesabından para çekmediğini savunduğu dikkate alındığında; suça sürüklenen çocuğun 29.12.2009-17.01.2011 tarihleri arasında Hedef Peyzaj Ltd. Şti. bünyesinde temizlik ve budama işlerinde çalıştığına ve pazar günleri hariç her gün aralıksız olarak çalıştığına dair 25.02.2014 tarihli yazı, tanıklar ... ve ... ...’ın hazırlık aşamalarında alınan beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, her ne kadar suç konusu banka kartlarının kullanıldığı ATM’lerin güvenlik kamera görüntülerinin incelenmesi ve sonucuna göre delillerin takdiri gerekmekte ise de suç tarihi itibarıyla bahse konu noksanlığın giderilemeyeceği anlaşılmış olmakla, mevcut delil durumu itibarıyla suça sürüklenen çocuğun savunmasının aksini ispata yarar, atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı bir delilin dosyada mevcut olmadığı göz önüne alınarak üzerine atılı banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan beraati yerine, mahkûmiyet kararı verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

İstanbul 2. Çocuk Mahkemesi ise 01.12.2020 tarih ve 182-428 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.10.2021 tarihli ve 37996 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 07.07.2020 tarihli ve 173 sayılı kararı ile kararına direnilen Yargıtay 17. Ceza Dairesinin kapatılması nedeniyle aynı karar uyarınca bu Daireye ait işlerin devredildiği Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 11.01.2022 tarih ve 19334-417 sayı ile direnme kararı yerinde görülmeyerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş, açılanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN

Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suça sürüklenen çocuğa atılı banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; suça sürüklenen çocuk hakkında banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan kurulan 19.02.2019 tarihli ilk hükmün istinaf kanun yoluna mı yoksa temyiz kanun yoluna mı tabi olduğunun değerlendirilmesi gerekmektedir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.05.2011 tarih ve 756-664 sayı ile; suça sürüklenen çocuğun katılana yönelik olarak inceleme dışı nitelikli hırsızlık ve hakaret suçlarını işlediği iddiası ile kamu davası açıldığı,

Yapılan yargılama sonucunda İstanbul 2. Çocuk Mahkemesince 05.09.2013 tarih ve 109-463 sayı ile; suça sürüklenen çocuğun inceleme dışı nitelikli hırsızlık suçundan TCK'nın 142/1-b, 31/3, 62 ve 51/1-3. maddeleri uyarınca erteli 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, inceleme dışı hakaret suçundan ise aynı Kanun'un 125/1-2, 31/3, 62 ve 52/2-3. maddeleri uyarınca kesin nitelikte 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükümlerin de suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 17. Ceza Dairesince 04.05.2017 tarih ve 23317-5342 sayı ile; inceleme dışı hakaret suçundan verilen adli para cezasına yönelik temyiz isteminin kesin nitelikte olması nedeniyle reddine, inceleme dışı nitelikli hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise "Katılan ...’e ait cüzdanın çalındığı, daha sonra cüzdanın içerisinde bulunan kartlar kullanılarak para çekildiği, bu olaya ilişkin evrak ayrılarak soruşturmanın devam ettirildiğinin anlaşılması karşısında; bahse konu dosyadaki kamera görüntüleri ve benzeri delillerin de suçun sübutu yönünden önem arz edeceği dikkate alınarak, söz konusu dosya istenerek bu dosyadaki deliller ile birlikte değerlendirme yapılması gerektiği hâlde, eksik kovuşturmayla yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası dosyanın İstanbul 2. Çocuk Mahkemesinin 2017/430 esasına kaydedildiği,

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 02.11.2017 tarih ve 32775-31662 sayı ile; suça sürüklenen çocuğun katılan ...'e yönelik olarak banka veya kredi kartlarını kötüye kullanma suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda İstanbul 3. Çocuk Mahkemesince 27.02.2018 tarih ve 756-69 sayı ile; açılan kamu davası ile arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu gerekçesi ile dosyanın İstanbul 2. Çocuk Mahkemesinin 2017/430 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği,

Yapılan yargılama sonucunda İstanbul 2. Çocuk Mahkemesince 19.02.2019 tarih ve 430-95 sayı ile; suça sürüklenen çocuğun inceleme dışı nitelikli hırsızlık suçundan TCK'nın 142/1-b, 31/3, 62 ve 51/1-3. maddeleri uyarınca erteli 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına; banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan ise aynı Kanun'un 245/1, 43/1, 31/3, 62, 52 ve 51/1-3. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis ve 60 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği,

Bu hükümlerin suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 17. Ceza Dairesince 13.02.2020 tarih ve 14008-2054 sayı ile; inceleme dışı nitelikli hırsızlık suçundan açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise suça sürüklenen çocuğun atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı bir delilin dosyada mevcut olmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,

İstanbul 2. Çocuk Mahkemesi ise 01.12.2020 tarih ve 182-428 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan mahkûmiyetine karar verdiği,

Anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar

CMK'nın "Bağlantı kavramı" başlıklı 8. maddesinde;

"(1) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.

(2) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır.",

"Davaların birleştirilerek açılması" başlıklı 9. maddesinde; "Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir.",

"Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması" başlıklı 10. maddesinde;

"(1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.

(2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.

(3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur.",

"Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme" başlıklı 11. maddesinde ise; "Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.",

Şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.

Buna göre, CMK'nın 8. maddesinin birinci fıkrasında; bir kişinin birden fazla suçtan sanık olması veya bir suçta birden fazla sanık bulunması şeklinde dar bağlantı tanımlanmış, maddenin ikinci fıkrasında da, suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiillerinin de bağlantılı suç sayılacağı belirtilerek, bu hâlde de fiiller arasında bağlantının varlığı kabul edilmiştir. Aynı Kanun'un 11. maddesinde ise geniş bağlantı tanımlanmıştır. Bu hüküm uyarınca, yapılan yargılamada mahkemece bakılmakta olan birden fazla dava arasında bağlantının saptanması hâlinde, bu bağlantı CMK'nın 8. maddesinde gösterilen türden olmasa dahi, yargılamanın birlikte yapılarak hükme bağlanması için davaların birleştirilmesine karar verilebilecektir. Maddede, ne tür bağlantıların bu kapsamda değerlendirileceği yönünde bir sınırlandırmaya yer verilmemiş, yalnızca mahkemenin bakmakta olduğu birden çok davada bağlantı görmesi yeterli kabul edilmiştir. Bu hükmün amacı, görülmekte olan uyuşmazlıkların birlikte yargılanmasında ve karara bağlanmasında yarar bulunmasıdır. Bu şekilde tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle, daha adil bir kararın verilmesi ve verilecek hükümlerde muhtemel değerlendirme hatalarının engellenmesi hedeflenmiştir.

Görüldüğü gibi, ceza muhakemesinde genel kural, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılamanın yapılmasıdır. Ancak, uyuşmazlıklar arasında bağlantı olduğu zaman, bağlantının özelliği gereği bu kuraldan ayrılınabilmektedir. Bağlantılı davalar ayrı ayrı görülebileceği gibi, birleştirilerek de görülebilecek olup istisnai hâllerden biri olan yargılamaların birleştirilmesi kararı verilebilmesi için;

1- Davalar arasında bağlantı olmalı,

2- Davaların birleştirilmesinde yarar görülmeli,

3- Birleştirme yasağı söz konusu olmamalıdır.

Kanun koyucu, açılan her dava üzerine ayrı yargılama yapılmasını kural olarak benimseyip istisnai durumlarda davaların birleştirilebileceğini hüküm altına alırken, birleştirmede fayda bulunup bulunmadığının her olayda araştırılmasını yargılamayı yürüten hâkime bırakmış, istisnaen de yargılamaların birleştirilip birleştirilmeyeceğini kendisi tayin etmiştir. Bu kapsamda, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’un 10. maddesinde yer alan; "Bu kanun kapsamındaki suçların iştirak halinde işlenmesi durumunda memur olmayan, memur olanla; ast memur üst memur ile aynı mahkemede yargılanır." şeklindeki hükümle birleştirme zorunluluğu vurgulanırken, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 346/2. maddesi uyarınca icra mahkemesinin yetkisine giren ceza davalarının diğer davalarla birleştirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Birleştirme zorunluluğu ya da birleştirme yasağının söz konusu olmadığı diğer durumlarda, mahkemelerce görülmekte olan davalar arasında bağlantı olduğu tespit edildiğinde bu davalar birleştirilebilecektir. Fakat birleştirme zorunlu olmayıp tamamen mahkemenin takdirine bırakılmıştır.

Bu aşamada uyuşmazlık konusuyla ilgisi bakımından istinaf kanun yolu üzerinde de durulmasında fayda bulunmaktadır.

07.10.2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir.

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda olağan kanun yolları olarak itiraz ve temyize yer verilmişken, CMK'da itiraz, istinaf ve temyiz olağan kanun yolları olarak düzenlenmiştir.

5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 18. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine CMUK yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak yeni ceza muhakemesi sisteminde, yasa yolları içinde istinafa yer verilmesi ve bölge adliye mahkemelerinin 20.07.2016 tarihinden sonra göreve başlaması nedeniyle 5320 sayılı Kanun'un "Temyiz ve karar düzeltme" başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasında; "Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddeleri uygulanır. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez..." hükmüne yer verilmek suretiyle bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasından önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında CMUK'un 305 ila 326. maddelerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Başka bir anlatımla, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar CMUK'un, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında ise CMK'nın temyize ilişkin hükümleri uygulanacaktır.

Bilindiği üzere, usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan, aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça hemen ve derhal uygulanma ilkesidir. Anılan ilke uyarınca usul işlemleri yapıldıkları sırada yürürlükte olan muhakeme kanunu hükümlerine tâbi olacaktır. Usul Kanunlarında yapılan değişiklikler, kanun yürürlüğe girdikten sonra yapılacak işlemler hakkında uygulanacak olup maddi ceza hukuku kurallarının aksine geçmişe yürümezler. O hâlde ceza yargılaması sırasında, kanunlarda değişiklik yapılması veyahut dayanılan bir usul kuralına ilişkin kanun hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi hâlinde, yeni kanun veya iptal sonucu ortaya çıkan usul prosedürü, devam etmekte olan işlemlere uygulanmalıdır. Ancak 5320 sayılı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrasında ifade edilen bu durum önceki kanunun yürürlükte bulunduğu dönemde o kanuna uygun olarak gerçekleştirilen işlemlerin geçersizliği neticesini doğurmayacağı gibi, yenilenmesini de gerektirmeyecektir.

Bununla birlikte, CMK'nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, CMUK'un yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrası ile, bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar CMUK'un 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ila 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi karşısında, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar bakımından hemen ve derhal uygulama ilkesi geçerli olmayacak, bu kararlar kesinleşinceye kadar Kanun'daki açık ve emredici düzenleme uyarınca CMUK'un temyize ilişkin hükümleri uygulanmaya devam edecektir.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.05.2011 tarih ve 756-664 sayı ile; suça sürüklenen çocuğun katılan ...'e yönelik olarak inceleme dışı nitelikli hırsızlık ve hakaret suçlarını işlediği iddiası ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda İstanbul 2. Çocuk Mahkemesince 05.09.2013 tarih ve 109-463 sayı ile; suça sürüklenen çocuğun inceleme dışı nitelikli hırsızlık suçundan erteli 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, inceleme dışı hakaret suçundan ise kesin nitelikte 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükümlerin de suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 17. Ceza Dairesince 04.05.2017 tarih ve 23317-5342 sayı ile; inceleme dışı hakaret suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin hükmolunan adli para cezasının kesin nitelikte olması nedeniyle reddine, inceleme dışı nitelikli hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise çalınan cüzdan içinde bulunan kartların kullanılması olayı ile ilgili ayrılan soruşturma dosyasının getirtilip incelenerek tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası dosyanın İstanbul 2. Çocuk Mahkemesinin 2017/430 esasına kaydedildiği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 02.11.2017 tarih ve 32775-31662 sayı ile; suça sürüklenen çocuğun katılan ...'e yönelik olarak banka veya kredi kartlarını kötüye kullanma suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda İstanbul 3. Çocuk Mahkemesince 27.02.2018 tarih ve 756-69 sayı ile; açılan kamu davası ile arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu gerekçesi ile dosyanın İstanbul 2. Çocuk Mahkemesinin 2017/430 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, yapılan yargılama sonucunda İstanbul 2. Çocuk Mahkemesince 19.02.2019 tarih ve 430-95 sayı ile; suça sürüklenen çocuğun inceleme dışı nitelikli hırsızlık suçundan erteli 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına; banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan ise 2 yıl 1 ay hapis ve 60 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği, bu hükümlerin suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 17. Ceza Dairesince 13.02.2020 tarih ve 14008-2054 sayı ile; inceleme dışı nitelikli hırsızlık suçundan açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise suça sürüklenen çocuğun atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı bir delilin dosyada mevcut olmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, İstanbul 2. Çocuk Mahkemesi ise 01.12.2020 tarih ve 182-428 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan mahkûmiyetine karar verdiği anlaşılan dosyada;

Ceza muhakemesinde, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılama yapılmasının genel kural, yargılamaların birleştirilmesinin ise istisna olması, 5320 sayılı Kanun’un "Temyiz ve karar düzeltme" başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasında yer alan; "Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddeleri uygulanır. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez." şeklindeki düzenlemeden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar CMUK'un temyize kanun yoluna ilişkin maddelerinin, bu tarihten sonra verilen kararlar hakkında ise CMK'nın sırasıyla istinaf ve temyiz kanun yoluna dair hükümlerinin uygulanacağının, bu bağlamda dosyaların önce bölge adliye mahkemelerine gönderileceğinin anlaşılması, Yerel Mahkemece suça sürüklenen çocuk hakkında banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün kurulduğu 19.02.2019 tarihi itibarıyla, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmiş ve istinaf kanun yolunun uygulamaya girmiş olması, suça sürüklenen çocuğa ilişkin söz konusu bu hükmün bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce Yargıtay denetiminden geçmemiş olması nedeniyle, CMUK'un temyize ilişkin maddelerinin uygulanmasına imkân veren ve bu anlamda istisnai bir düzenleme olan 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanma olanağının bulunmaması, usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında asıl olan ve aksi kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmadıkça hemen ve derhal uygulanma ilkesinin bir gereği olarak, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20.07.2016 tarihinden sonra verilmiş kararlar bakımından yürürlükte bulunan muhakeme usulü kanunu olan CMK'nın istinaf ve temyiz kanun yolu incelemelerine ilişkin hükümlerinin uygulanacak olması, istinaf kanun yolunun uygulamaya girmesiyle birlikte ilk derece mahkemelerince verilen hükümlerin, Yargıtay dışında bölge adliye mahkemelerince de incelemesinin, diğer bir anlatımla üç dereceli yargı sisteminin, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı bağlamında sağladığı güvence karşısında; suça sürüklenen çocuk hakkında banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan kurulan 19.02.2019 tarihli mahkûmiyet hükmünün, CMK'nın 272 ve devamı maddeleri uyarınca istinaf kanun yolu incelemesinden geçmesi gerektiği ve bu bağlamda yetkili ve görevli yargı mercinin bölge adliye mahkemeleri olduğu gerekçesiyle dosyanın, istinaf incelemesi yapılabilmesi amacıyla yetkili ve görevli Bölge Adliye Mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 08.03.2022 tarihli ve 325-157, 08.11.2023 tarihli ve 301-589 sayılı kararları da aynı yöndedir.

Öte yandan, suça sürüklenen çocuk hakkında banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan kurulan 19.02.2019 tarihli mahkûmiyet hükmünün, CMK'nın 272 ve devamı maddeleri uyarınca istinaf kanun yolu incelemesinden geçmesi gerektiği gözetilmeden Yargıtay (Kapatılan) 17. Ceza Dairesince 13.02.2020 tarih ve 14008-2054 sayı ile verilen bozma ve bu bozma kararına dayanılarak İstanbul 2. Çocuk Mahkemesince 01.12.2020 tarih ve 182-428 sayı ile verilen direnme kararlarının hukuki değerden yoksun olduğu değerlendirilmiştir.

Ulaşılan sonuç karşısında asıl uyuşmazlık konusu incelenmemiştir.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

Suça sürüklenen çocuk hakkında İstanbul 2. Çocuk Mahkemesince banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan kurulan 19.02.2019 tarihli ve 430-95 sayılı mahkûmiyet hükmünün incelenmesi amacıyla dosyanın yetkili ve görevli Bölge Adliye Mahkemesine İADESİ için, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.03.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.