Logo

Ceza Genel Kurulu2023/14 E. 2023/473 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanık hakkında kasten öldürme suçundan verilen mahkûmiyet hükmünde TCK’nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın sabıkasız oluşu, yargılama sürecinde olumsuz bir tavır sergilememesi, pişmanlığını dile getirmesi ve maktulü hastaneye götürmesi gibi hususlar gözetilerek TCK’nın 62. maddesinin uygulanması gerektiği halde, yerel mahkemece anılan maddede yer almayan ve dosya kapsamıyla bağdaşmayan gerekçelerle takdiri indirim uygulanmamasının isabetsiz bulunması nedeniyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ağır Ceza

SAYISI : 21-166

I. HUKUKİ SÜREÇ

Kasten öldürme suçundan sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 81/1, 53/1. maddeleri uyarınca müebbet cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.10.2020 tarihli ve 467-368 sayılı, resen istinafa tabi hükme yönelik olarak sanık müdafileri ve katılanlar vekilinin de istinaf talebinde bulunmaları üzerine dosyayı inceleyen Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 04.02.2021 tarih ve 111-143 sayı ile; istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bu hükmün de sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.12.2021 tarih ve 10485-14990 sayı ile; "...Sanığın sabıkasız geçmişi, sorgusunda, esas hakkındaki savunmalarında ve son sözünde pişmanlığını dile getirmesi ve maktül yaralı iken sanık ve orada bulunanlar tarafından sanığın aracı ile hastaneye götürülmesi dikkate alındığında, sanık hakkında TCK'nin 62. maddesinin uygulanması gerekirken, yetersiz ve yasal olmayan gerekçe ile uygulanmaması,

" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

II. DİRENME GEREKÇESİ

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi 05.04.2022 tarih ve 21-166 sayı ile; "...Olayın yaşanmasından sonra maktulün oğlunun eylem sonucu yere düşen babasının yaşama ihtimalini göz önünde bulundurup sanığı ikna etmeye çalıştığı, yerde yığılı bulunan maktul babasını hastaneye götürme konusunda sanığı ikna ettiği ve birlikte maktulü alarak hastaneye götürdüğüne ilişkin husus sabit ise de: Bu dönemde, yani sanıkla maktulün oğlunun ısrarıyla sanığın maktulü hastaneye götürmeyi kabul ettiği dönemde maktul zaten ölmüştür. Bu durum otopsi raporunda belirtilen tahmini ölüm saati ile sabittir. Otopsi raporundaki tahmini ölüm saati ile olay zamanı karşılaştırıldığında eylemin vuku bulması ile ölümüm gerçekleştiği sabittir. Kısa tabirle maktul olay zamanında ve yerinde ölmüştür. Hastaneye götürme olayı Yargıtay ilamında belirtildiği gibi sanığın aracı ile değil maktul üzerine kayıtlı olan araç ile gerçekleşmiştir. Olay tarihinde yaşının küçük olması sebebiyle ehliyeti olmayan maktulün oğlu olan katılan ...'ın araç kullanmayı bilmemesinden dolayı ve olay yerinde araç kullanabilen tek şahıs olan sanığa bu yönde ısrarlı bir şekilde talepte bulunmasından dolayı sanığın maktulü hastaneye götürmeyi kabul ettiği, yoksa sanık, maktul yere düşer düşmez pişmanlık gösterip, kendi aracı ve kendi isteğiyle maktulü hastaneye götürmüş değildir. Bu halde sanığın suçtan pişmanlık gösterdiğinin kabulü mümkün değildir. Sonuç olarak olay tarihinde sanığın, maktulün ev yapmasını gerekçe göstererek önceden bu hususu çeşitli yerlerde dile getirdiği olay günü erken saatlerde maktulün bulunduğu yer evinin önüne gelerek eylemini gerçekleştirdiği, olay anında iki el ateş ettiği, her iki ateşin de maktulde ölüm neticesini meydana getirmeye elverişli olduğu, bu halde olay anında sanığın kastının çok yoğun olduğu, sanığa verilen ceza miktarının TCK 3. maddesinde belirtilen eylem ile orantılı ceza ilkesi, hakkaniyet ölçüleri nazara alındığında sanık hakkında TCK 62. maddesinin uygulanması halinde eylem ile orantılı ceza olmayacağı," gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.

Bu hükmün de sanık müdafii ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.09.2022 tarihli ve 81332 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.12.2022 tarih ve 9599-9908 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU

Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun reddi kararı ile kesinleşmiş olup, direnme kararının kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nın 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Maktulün yazları kalmak için yaptırdığı bahçe evinin bulunduğu arazi nedeniyle sanık ile maktul arasında husumet bulunduğu, 09.07.2019 tarihinde saat 07.00 sıralarında yayladan gelen sanığın, koyunlarını maktulün evine 30-35 metre mesafede bulunan boş tarla içerisindeki ağıla koyduğu, daha sonra evden ayrılmaya hazırlanan maktul ve eşinin yanına gittiği, maktul ile sanığın arazi meselesi nedeniyle tartışmaya başladıkları, tartışmanın büyümesi üzerine sanığın cebinde bulunan el yapımı tabanca ile yaklaşık 3-4 metre mesafeden maktule ateş ettiği, yaralanarak geri geri giden maktulün, sanığın bir el daha ateş etmesi nedeniyle olduğu yere düştüğü, maktulün eşi olan katılan ...’nin kendisine seslenmesi üzerine oğlu olan katılan ...’ın olay yerine geldiği ve sanığa; “Olan olmuş, babamı hastaneye yetiştirelim.” dediği, bunun üzerine sanık ve eşi olan tanık Vesile ile katılanların maktulü, sanığın kullandığı araçla Doğanşehir Devlet Hastanesine götürdükleri, maktulün yapılan müdahalelere rağmen biri sol akciğerine diğeri ise karaciğerine isabet eden ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı iç organ yaralanmasıyla gelişen iç ve dış kanama sonucu hastanede öldüğü hususunda ölü muayene tutanağı ve dosya kapsamı itibarıyla bir tutarsızlık bulunmamaktadır.

TCK’nın 62. maddesinin uygulanmamasına ilişkin olarak İlk Derece Mahkemesinin 20.10.2020 ve 05.04.2022 tarihli kısa kararlarında; “Nedenleri bulunmadığından sanığın cezasından başkaca yasal veya taktiri sebeplerle arttırım veya indirme (TCK 62) yapılmasına taktiren yer olmadığına”, gerekçeli kararlarda ise; “…olayın vehameti, dosyaya yansıyan deliller, suçun ağırlığı ve suçtan sonra sanığın gönüllü olarak suçun sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik samimi pişmanlığının bulunmaması hususları birlikte değerlendirilerek sanık hakkında TCK 62. maddesinin uygulanması yoluna gidilmemiştir.” gerekçelerine yer verilmiştir.

Yargılama sürecinde olumsuz bir tavrı kayda geçmeyen ve sabıkasız olan sanık, aşamalardaki ifadelerinde; yüklenen suça ilişkin savunmada bulunduktan sonra olay nedeniyle pişman olduğunu ileri sürmüştür.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar

TCK’nın "Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” hükmü getirilmiş, bu düzenleme ile işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında orantı bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacağı hüküm altına alınmıştır.

Suçların gerçekleştirilme şekilleri birbirinden farklı olduğu gibi faillerin kişisel özellikleri, sosyal ve psikolojik hâlleri de birbirinin aynı değildir. Bu nedenle, fiil ile karşılığı olan yaptırım arasında bir denge kurulabilmesi ve cezanın bu suretle belirlenebilmesi bakımından hâkime bazı hususları göz önünde bulundurma zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre hâkim, TCK'nın 61. maddesine göre; işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında temel cezayı takdir ederken; “suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suç konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin güttüğü amaç ve saiki" göz önünde bulunduracaktır. Ancak, fiil ve faillerdeki farklılıklar karşısında, cezanın bu yöntemle takdir edilmesi hâlinde dahi, yaptırımın tam olarak belirlendiğinden ve bireyselleştirildiğinden söz edilemez. Bu itibarla, cezanın gerek toplum gerekse fail açısından etkili ve tatminkâr olabilmesi, yasal nedenler dışında da hâkime takdir hakkının verilmesiyle mümkün olabilir.

Nitekim 5237 sayılı TCK'nın Takdiri indirim nedenleri başlıklı 62. maddesinde yer alan; “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir” şeklindeki düzenleme 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 59. maddesindeki; “Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur, diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir” biçimindeki düzenleme ile temelde aynı olmakla birlikte, ikinci fıkra yönünden kısmen farklıdır.

5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra gibi denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak sayıldığı açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil, yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK’nın, tıpkı 765 sayılı TCK’da olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.

Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek, bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.

07.06.1976 tarihli ve 3-4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak, uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkânı bulunmayan çeşitli hâlleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında, hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’da da devam ettirmiştir.

Ancak, hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.

Anayasa’nın 141 ve CMK'nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe, verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Yasal ve yeterli olmayan, dosya içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek, hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfiliğe yol açacaktır.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Sabıkasız olup yargılama sürecinde olumsuz bir tavrı kayda geçmeyen ve aşamalarda olay nedeniyle pişmanlığını dile getiren sanığın, suçu işledikten sonra maktulü kendi kullandığı araçla hastaneye götürmesi nedeniyle geçmişi, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları dikkate alınarak sanık hakkında hak, adalet ve nasafet kuralları gereğince TCK’nın 62. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden anılan maddede yer almayan “olayın vehameti, dosyaya yansıyan deliller, suçun ağırlığı” ve dosya içeriğiyle bağdaşmayan “suçtan sonra sanığın gönüllü olarak suçun sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik samimi pişmanlığının bulunmaması” şeklindeki gerekçelerle takdiri indirim hükmünün uygulanmamasında isabet bulunmamaktadır.

Bu itibarla İlk Derece Mahkemesinin direnme kararına konu hükmün sanık hakkında TCK’nın 62. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle,

1-Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA,

2- Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.04.2022 tarihli ve 21-166 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında TCK'nın 62. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.09.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliği ile karar verildi.