"İçtihat Metni"
DİRENME-TUTUKLU
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 19-99
I. HUKUKİ SÜREÇ
Kasten öldürme suçundan sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81/1, 62/1, 53, 63 ve 54/1. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin resen istinafa tabi hükmün, sanık müdafileri tarafından da istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.12.2021 tarih ve 8410-15001 sayı ile; "… Oluşa ve dosya kapsamına göre; olay günü seyir hâlindeki sanık ile maktul arasında yolcu alma mücadelesi nedeniyle gerginlik yaşandığı, sonrasında bu gerginliğin dolmuş durağına gelen taraflar arasında tartışma konusu hâline gelerek karşılıklı kavga şeklinde devam ettiği, sanığın aşamalarda ilk haksız hareketin maktulden kaynaklandığını savunduğu, dinlenmiş olan tanık anlatımlarının bu hususta çelişki içerdiği ve yeterli olmadığı olayda; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarihli ve 2002/4-238 esas, 2022/367 sayılı kararı uyarınca ve bu kararla uyumlu Ceza Dairelerinin yerleşmiş ve süreklilik gösteren kararlarında kabul edildiği üzere, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediğinde, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin asgari oranda uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi 13.04.2022 tarih ve 19-99 sayı ile; "...Sanık ile maktul arasında sanığın savunmasına göre yolda ard arda gittikleri sırada önündeki dolmuşun yavaş gitmesi sebebiyle yavaş gitmek zorunda kalan sanığa mağdurun aracı ile yaklaşarak 'neden yavaş gidiyorsun' demesi ve sanığın 'Önümdeki araç yavaş gittiği için ben de yavaş gidiyorum' şeklindeki cevabından sonra 'yürü len, son durakta görüşürüz' demesinin öldürme eylemi için sanık lehine haksız tahrik oluşturmayacağı,
Seferini tamamlayan sanık ve mağdurun mağdurun durağında bir araya geldiklerinde tanıkların yanında yaşanan tartışma sırasında sanığın maktülün üzerine yürümeye kalkıştığı, maktülü eliyle ittirdiği, aynı masada oturan tanık ... ve tanık ...'ın sanığı tutarak engellediği, maktüle doğru başka hamle yapma imkanı bulamayan sanığın masanın üzerinde bulunan soda şişesini alarak maktüle doğru atmak istediği fakat tanıkların yine sanığı engellediği, buna göre ilk haksız hareketin sanıktan kaynaklandığı, maktülün sanığın haksız hareketinden sonra sanığa hitaben 'o şişeyi bana mı atacaksın, g.tüne sokarım onu' dediği, sanığın buna karşılık maktüle 'a...a koyarım senin' dediği, maktülün ise sanığa 'avradını s.kerim' dediği hususunun tanıklar ... ve ... tarafından beyan edildiği, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı hususunun tanıklara özellikle sorularak açıklığa kavuşturulduğu, çelişkinin giderildiği, buna göre ilk haksız hareketin sanığın maktülün üzerine yürümeye kalkışıp maktülü eliyle ittirmesi, sonrasında ise masada duran soda şişesini alarak maktüle doğru atmak istemesi olduğu, buna göre ilk haksız hareketin sanıktan kaynaklandığının kesin olarak tesbit edildiği ve mağdurun sanığın bu eylemlerine karşılık söylediği sözlerin sanığın eylemi için haksız tahrik olarak kabulü mümkün olmadığından,"
bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.09.2022 tarihli ve 100242 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile dosya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.12.2022 tarih ve 8759-9632 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
30.07.2019 tarihinde saat 16.30’da düzenlenen tutanağa göre; aynı tarihte saat 15.10 sıralarında 7742 kod No.lu ekibin Beyaz Evler Mahallesi minibüs son duraklarında ring görevi ifade ederken durakta bulunan minibüslerin arasında bağrış çağrış arbede ve insan kalabalığının olduğunu gördüğü, kavga olabileceği değerlendirilerek hızlıca kalabalığa yaklaşıldığı, maktulün karın bölgesinden yoğun bir şekilde kan kaybettiği, yine kalabalık içerisinde bulunan sanığın; "Sen benim anama avradıma küfredemezsin." diyerek bağırdığı, elinde kanlı bıçak olduğu ve maktule saldırır vaziyette olduğunun görülmesi üzerine polis tanıtım kartları gösterilerek olaya müdahale edildiği, olayda kullanılan namlu kısmı 15,5 cm üzerinde Pratik yazısı ibaresi bulunan sap kısmı 13,5 cm plastik saplı kırmızı renkte namlu kısmı kanlı suç aletinin geçici olarak muhafaza altına alındığı,
Gaziemir Nevvar-Salih İşgören Devlet Hastanesince düzenlenen 30.07.2019 tarihli raporda; sanıkta herhangi bir darp cebir izine rastlanmadığının belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığı tarafından düzenlenen 24.10.2019 tarihli otopsi raporunda; maktulün ölümünün kesici delici alet yaralanmasına bağlı sol aksiler ven kesisi, iç ve dış kanama, gelişen komplikasyonlar (akut miyokard infarktüsü-kalp krizi) sonucu meydana geldiğinin belirtildiği,
İlk Derece Mahkemesince duruşma esnasında izlenen CD görüntülerine göre; ilk başta maktulün, tanık ... tarafından eli beline doğru dolanarak minibüslerin arka tarafına doğru götürüldüğü, bu sırada sanığın koşar şekilde minibüslerin hemen önünde bulunan yapının yan tarafına geçtiği, o sırada kendisini tutmaya çalışan tanık ...'in elinden sıyrılarak gittiği, arkasından sanığın dolmuş şoförleri olduğu anlaşılan dört kişinin bulunduğu çay ocağı olduğu düşünülen yere hızlı adımlarla girdiği, oradan elinde bir bıçakla çıktığı, çıkarken aynı odanın içinde kapının önünde iç tarafta duran bir adet kaldırım taşını eline aldığı, geldiği yerden, binanın yan tarafından minibüslerin bulunduğu kısma doğru geçerken ucu aşağıya bakacak şekilde tutmakta olduğu bıçağı, ucu yukarı gelecek şekilde değiştirdiği, bıçağın sapını avucunun içine aldığı, bıçağın ucunun yukarı doğru, sanığın kolunun arkasına saklanmış şekilde bulunduğu, sanığın peşinden dört kişinin koşuşturduğu, tam o sırada maktulün iki minibüs arasına geçtiğinin kısa bir şekilde göründüğü, sanığın maktulün peşinde olduğu, maktulün sırtının sanığa dönük olduğu, aralarında yaklaşık bir metre mesafenin bulunduğu, o andan sonra minibüslerin kameranın açısını kapatması sebebiyle sanığın maktule bıçağı vurduğu anın gözükmediği, bir süre sonra maktulün böğrünü tutarak minibüslerin arasından çıkıp ilk başta tanık tarafından götürüldüğü yere doğru uzaklaştığı, bir süre sonra çömeldiği, bu sırada sanığın dört kişi tarafından tutulmuş vaziyette girdiği, minibüsün arka tarafından kameranın bulunduğu tarafa doğru getirildiği,
Anlaşılmıştır.
Tanık ...; Buca-Yeşilyurt minibüs hattında 35 ... 90... plaka sayılı aracın şoförlüğünü yaptığını, sanık ve maktulün de minibüs şoförü olduklarını, her ikisini de az da olsa tanıdığını, durağı geldiğinde sanığın durak dışında çardağın altında oturduğunu, sonrasında maktulün geldiğini, maktulün, sanığa; "Biz sana güzellik yapıyoruz, senin yaptığın yakışıyor mu?" diyerek elini sanığın omzuna normal bir şekilde koyarak devamında; "Sen benim oğlumla uğraşmışsın kelime yapmışsın." dediğini sanığın da maktule; "Ben senin oğlunu nerden tanıyayım, Çek şu elini!" diyerek maktulün elini ittirdiğini, sonrasında ayağa kalktıklarını, maktulün de sanığın omzunu ittirdiğini, maktulü tutarak tarafları ayırmaya çalıştığını, sanığın gazoz şişesini eline aldığını, bunun üzerine maktulün sanığa; "O şişeyi indir, o şişeyi senin bir tarafına sokarım!" dediğini, sanığın da maktule; "Senin a…a koyarım!" dediğini, sonrasında tekrar birbirlerinin üzerine yürümeye çalıştıklarını, maktulü tuttuğunu, maktulün sanığa; "Bu lafı sana yedireceğim, senin avradını s...m!" dediğini, sonrasında sanığın bulundukları yerden kaybolduğunu, nereye gittiğini görmediğini, sanığın yaklaşık bir dakika sonra elinde kaldırım taşı ile geldiğini, kaldırım taşını maktulün üzerine doğru fırlattığını, taşın kimseye denk gelmediğini, sanığın taşı fırlattıktan sonra kolunun iç kısmına sakladığı bıçağı çıkardığını, üzerine yürüyerek maktule bıçakla saldırdığını, maktulün bunun üzerine durak önünde park hâlinde bulunan 35 .... 90... plaka sayılı minibüs ile 35 ..... 90... plaka sayılı minibüsün arasına girdiğini, sanığın elinde bıçakla maktulün arkasından gittiğini, iki minibüsün arasında bulundukları sırada sanığın elindeki bıçağı maktulün koltuk altı kısmına sapladığını, hemen sanık ve maktulün arasına girdiğini, sanığı ittirdiğini, sanığın bıçakla saldırmaya devam ettiğini, o sırada sivil polislerin geldiğini,
Tanık ...; olayın olduğu tarihte Buca-Bornova hattında çalıştığını, olay günü tanık ... ile Bornova durağına gittiklerini, sanığın minibüsü durağa bıraktığını ve Yeşilyurt durağında oturduğunu, sanığın yanında değnekçi tanık Cumhur’un da olduğunu, sonrasında maktulün geldiğini, maktulün sanığa; "Ne oldu İsmail? Neden böyle yapıyorsun?" dediğini, sanığın da maktule; "Ne yapmışım, ne olmuş? İş bu!" şeklinde karşılık verdiğini, maktulün "Her zaman böyle yapıyorsun." demesinin ardından sanık ve maktulün küfürleşmeye başladıklarını, önce maktulün sanığa; "A… s…m." dediğini, sonrasında sanığın da maktule; "A…na koyayım." diyerek karşılık verdiğini, sonrasında aralarında bir dalaşma olduğunu, sanığın çok sinirlenerek maktulün üzerine doğru yürümeye başladığını, kendisinin sanığı, tanık ...’in de maktulü tuttuğunu, sanık ve maktulü ayırdıklarını, masada gazoz ya da soda şişesi olduğunu, kendisini tuttuğu sırada sanığın bu şişeyi maktule fırlatmak için eline aldığını, maktulün sanığa; "Ne oldu, bana mı fırlatacaksın?" dediğini, sanığın da; "Evet sana fırlatacağım!" dediğini, maktulün sanığa; "Gö...e sokarım onu, adam akıllı dur!" dediğini, sanığın da maktule; "Sen kimin gö...ne sokuyon, bekle şimdi görüşeceğiz!" dediğini, sonrasında sanığın yine; "Sen kimin avradını s...yon, bak şimdi belli olacak." dediğini, sanık ve maktulün tekrar birbirlerinin üzerine yürüdüklerini, sanık ve maktulü ayırdıklarını, sanığın Bornova durağına doğru koştuğunu, sanığı durdurmak için arkasından gittiğini, durağın kapısına gittiğinde sanığın bir elinde taş tuttuğunu, diğer elinde bulunan bıçağı ise kolunun arkasına saklar vaziyette tuttuğunu, sanıkla aralarında 15 metre kadar mesafe olduğunu, sanığın "Elinde bıçak var!" diye bağırdığını, yetişemeden sanığın maktule bıçakla vurduğunu, sanığın minibüslerin arasına girdiğini, olayın minibüslerin arasında meydana geldiğini, "Bıçak var!" diye bağırdığı esnada tanık ...’in maktulü arabaların arkasında tutup; "Abi yapma boşver." dediğini, Buca-Bornova durağında sivil polislerin olduğunu, onların da olay yerine doğru koştuklarını, sanığın bıçakla maktule bir kez vurduğunu, sanığın elinden bıçağı beş kişinin zorla aldığını, yoksa bir daha vuracağını, polisin, sanığa; "Bir daha vurursan ben de seni vururum!" diye silah çektiğini, bunun üzerine sanığın durduğunu,
Tanık...; Buca-Bornova durağında aracının olduğunu, ayrıca durak yöneticisi olduğunu, bıçaklama olayının hemen ardından tanık ...sanığın elini tutarken sanığın donuk bir vaziyette durduğunu, polislerin sanığa; "Bırak bırak, dur dur" diye bağırdıklarını, silah çektiklerini görmediğini, öncesinde sanık ve maktulün arasında tartışma olduğunu, ancak tartışmanın ne oluğunu bilmediğini, olaydan sonra polislerin sanığı yazıhaneye soktuklarını, sanığa; "Niye böyle bir şey yaptın?" diye sorduğunu, sanığın da kendisine; "Küfrettiği için yaptım." dediğini,
Tanık ...; Buca-Yeşilyurt durağında hareket memuru olduğunu, fişleri keserken sanığın yanına geldiğini, bahçede otururken, 3-4 dakika geçmeden maktulün de aracından inip yanlarına geldiğini, sanık ve maktulün bağrışmaya başladıklarını, maktulün sanığa "Daha önce aynı şeyi oğluma yapmışsın şimdi bana yapıyorsun" dediğini, sanığın elinde gazoz şişesi olduğunu, kavga etmeye başladıklarını, maktulün sanığa; "Niye böyle yapıyorsun?" diye seslendiğini, sanığın bir şey yapmadığını söylediğini, maktulün; "Çocuğuma da böyle bir şey yaptın!" demesi üzerine, sanık ve maktulün küfürleştiklerini, ancak hangisinin önce küfrettiğini bilmediğini, küfrün dozu yükselince sanığın eliyle şişeyi kaldırdığını, olayın büyümemesi için sanığın elinden şişeyi aldıklarını, sanığı kendi duraklarına gönderdiklerini, su içmek için kendi duraklarına döndükten sonra bir gürültü duyduğunu, cama doğru bakınca sanığın elindeki bıçağı iki kez maktule doğru salladığını gördüğünü, bıçak darbesinin birinin tanık ...’e çarptığını, maktul koşarken yaralı vaziyette olduğunu, sanığın, maktulün peşinden koştuğunu, polisler gelip "Dur!" deyince sanığın durduğunu,
Beyan etmişlerdir.
Sanık; Buca-Bornova hattında 35 M 96... plakalı dolmuşta şoför olarak çalıştığını, maktulün Buca-Yeşilyurt hattında dolmuşçuluk yaptığını bildiğini, maktulle muhabbeti ve husumeti olmadığını, iki durak arasında hukuki uyuşmazlıkların olduğunu, bununla ilgili durak başkanlığının ilgili yerlere bildirimleri yaptığını, 30.07.2019 tarihinde saat 15.00 sıralarında Şirinyer’den Gediz yönüne doğru gittiğini, maktulün Çiftçi Petrol’ün oradaki ışıklarda yanında durarak kendisine; "Niye yürümüyorsun?" diye sataştığını, bunun üzerine maktule; "Önümdeki nasıl gidiyorsa öyle gidiyorum." dediğini, maktulün de; "Durakta görüşürüz!" dediğini, maktule; "Tamam." dediğini, yolcuların bulunduğu ortamda çok tartışmadığını, yoluna devam ettiğini, son durağa gelmeden önce Otokentin oradaki ışıklarda maktulle tekrar yan yana geldiklerini, bu sefer maktulün kendisine; "Oğlumla senin ne husumetin var? Oğlumla üç gün önce kavga etmişsin." dediğini, maktule; "Oğlunla kavga etmedim ben." dediğini, o sırada yeşil ışık yandığını, arkasından kornaya basılınca devam etmek zorunda kaldığını, durağa giderek, Yeşilyurt durağında değnekçilerin yanına oturduğunu, maktulün de yanlarına geldiğini, kendisiyle konuşurken maktulün göğsüne doğru 2-3 sefer eliyle vurduğunu, bunun üzerine kendini savunmak için maktulü ittirip; "Ne yapıyorsun?" dediğini, yanındaki masadan şişe aldığını, atacakken vazgeçip yerine bıraktığını, o sırada maktulün kendisine; "Şişeyi g....ne sokarım!" dediğini, maktule; "Sen ne diyorsun?" diyerek küfrettiğini, maktulün de "Karını s…m!" diyerek küfrettiğini, küfrü duyunca kendinden geçtiğini, taş falan aradığını, eline bıçak geçtiğini, maktulün yanına bıçakla onu korkutmak amacıyla gittiğini, maktulle boğuşmaya başladıklarını, bıçağın elinde olduğunu, iki minibüs arasında ayakta boğuştuklarını, maktulü korkutmak için bıçağı bir kez salladığını, hatırladığı kadarıyla bıçağın, maktulün yan tarafına denk geldiğini, eyleme kendiliğinden son verdiğini, bıçağı elinden attığını, maktulün, eşine küfretmesi nedeniyle bu olayların meydana geldiğini savunmuştur.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
Tahrik kelimesi, sözlüklerde hareket hâlinde olmayan bir şeyi harekete geçirme, kımıldatma, kışkırtma olarak tanımlanmıştır (Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğü, Kubbealtı Lugati).
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim Aydın, Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik Üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14).
Bu düşünceden hareketle TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
5237 sayılı TCK'da, 765 sayılı TCK'da yer alan ağır – hafif tahrik ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun yek diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanığın Buca-Bornova; maktulün ise Buca-Yeşilyurt minibüs hattında şoför olarak çalıştıkları, minibüs hatlarının kısmen aynı güzergâhı paylaştığı ve duraklarının yan yana olduğu, olay günü seyir hâlindeki sanık ve maktul arasında yolcu alma mücadelesi nedeniyle gerginlik yaşandığı, seferini tamamlayan sanığın saat 15.00 sıralarında kendi duraklarının hemen yanında olan maktulün hattının durağına gittiği ve oturmaya başladığı, yaklaşık beş dakika sonra seferini tamamlayan maktulün de aynı yere geldiği, yolda yaşanan gerginliğin dolmuş durağına gelen sanık ve maktul arasında tartışmaya döndüğü ve kavga şeklinde devam ettiği, bu sırada masanın üzerinde bulunan soda şişesini alarak maktule atmak isteyen sanığın, tanıklar tarafından engellendiği, sanık ve maktul arasında karşılıklı küfürleşme yaşandığı, ardından maktulün kendi durağına doğru ilerlediği, sanığın da kendi durağı olan Buca-Bornova durağının çay ocağına girdiği ve buradan aldığı ekmek bıçağını avucundan koluna doğru görünmeyecek şekilde tuttuğu, maktulün bulunduğu durağa doğru giderken yerde bulunan bir kaldırım taşını da diğer eline aldığı, iki minibüsün arasında bulunan maktule önce elindeki taşı fırlattığı, ardından da ekmek bıçağını maktulün sol koltuk altına vurduğu, çevredekilerin hemen müdahale ettikleri, sanığın maktule yönelik başka bir hamle yapmasının bu şekilde engellendiği, yakın yerde bulunan sivil polis memurlarının olay yerine gelerek sanığı, kullandığı bıçakla birlikte yakaladıkları, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılan maktulün olaydan beş gün sonra 04.08.2019 tarihinde kesici-delici alet yaralanmasına bağlı olarak sol aksiler/ven kesisi, iç ve dış kanama ile gelişen komplikasyonlar (akut miyokatinfaktüsü) sonucu öldüğü anlaşılan olayda;
Sanığın aşamalardaki savunmalarında ilk haksız hareketin maktulden kaynaklandığını savunduğu, 30.07.2019 tarihli tutanakta; kalabalık içerisindeki sanığın; "Sen benim anama avradıma küfredemezsin!" diyerek bağırdığının belirtildiği, olay sırasında maktulü tutan tanık ...'in, sanığın eline şişeyi almasının ardından öncelikle maktulün hakaret ettiğini, sonrasında sanıkla karşılıklı küfürleştiklerini; sanığı tutan tanık ...'in, sanığın şişeyi eline almasından önceki aşamada maktulün sanığa hakaret ettiğini, tanıklar Kerem ve Cumhur'un ise ilk önce kimin küfrettiğini hatırlamadığını beyan ettikleri, bu hâliyle savunma ve tanık anlatımlarından ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığının kesin bir biçimde belirlenemediği hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, ortaya çıkan durumun, şüpheden sanık yararlanır kuralı gereğince sanık lehine değerlendirilerek sanık hakkında TCK'nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiği, maktulden kaynaklanan haksız davranışın etki ve derecesi ile ulaştığı boyut dikkate alınarak da bu indirimin asgari oranda uygulanmasında zorunluluk bulunduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında TCK'nın 29. maddesi uyarınca haksız tahrik hükümlerinin asgari oranda uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulama koşullarının bulunmadığı," düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle,
1- İlk Derece Mahkemesinin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.04.2022 tarihli ve 19-99 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında TCK'nın 29. maddesi uyarınca haksız tahrik hükümlerinin asgari oranda uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.12.2023 tarihinde yapılan müzakere oy çokluğu ile karar verildi.