"İçtihat Metni"
HÜKÜMLÜ
İtirazname No : 2022/146723
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 3. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 1542-417
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan sanık ...'nin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220/7 ve 314/3. maddeleri yollamasıyla 314/2, 220/7, 62/1, 53/1-2-3. ve 3713 sayılı Kanun'un 5/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 13 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesince 23.02.2018 tarih ve 154-2030 sayı ile kurulan hükme yönelik sanık tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 06.02.2019 tarih ve 1907-282 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi 30.06.2021 tarih ve 5532-4574 sayı ile; ''..Silahlı terör örgütü üyeliği/yardım etme suçundan yargılanan, kovuşturma aşamasında kendilerinin seçtiği bir müdafii bulunmadığı gibi CMK'nın 156. maddesi uyarınca da resen müdafii görevlendirilmeyen sanıklara, Anayasanın 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerinde teminat altına alınan adil yargılanma ilkesinin zorunlu sonucu olarak CMK'nın 150. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca müdafii görevlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, savunma hakkının kısıtlanmasını netice verecek biçimde müdafii hazır bulundurulmaksızın mahkûmiyet hükmü kurulmak suretiyle CMK'nın 150/3, 188/1, 197/1 ve 289/1-a-e maddelerine muhalefet edilmesi....Silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan hüküm kurulan suç tarihinin yardım niteliğindeki en son eylem tarihi olan ... için; 03.03.2015 olarak yazılmaması...'' şeklinde açıklanan gerekçelerle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 23.03.2023 tarih ve 1542-417 sayı ile sanığın TCK'nın 220/7 ve 314/3. maddeleri yollamasıyla 314/2, 220/7, 62/1, 53/1-2-3, 63. ve 3713 sayılı Kanun'un 5/1, maddeleri uyarınca 1 yıl 13 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin hükmünün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 03.10.2022 tarih, 24863-5445 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 30.11.2022 tarih ve 2022/146723 sayı ile; "...İtiraza konu uyuşmazlık; sanık hakkında örgüt üyeliği suçundan İlk Derece Mahkemesinde kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildikten sonra bu karara karşı temyiz başvurusunda bulunan sanık müdafisinin, henüz temyiz incelemesi yapılmadan ek dilekçe ile etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma talebinde bulunması hâlinde bu hususta sanığın beyanı alınarak talebin değerlendirilmesi amacıyla hükmün bozulmasının gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Dosyanın yapılan incelemesinde; İlk Derece Mahkemesinin mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusu esastan reddedilen sanık müdafisinin temyiz başvurusu yaptıktan sonra Yargıtay 3. Ceza Dairesinde başlayan temyiz yasa yolu süreci henüz tamamlanmadan önce 03.09.2022 e-imza tarihli dilekçesinde, "Temyiz başvurusu sonrasında müvekkilin etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmaya ilişkin talebi meydana gelmiştir." Müvekkil yeni beyanlarında Bankasya'ya para yatırmak yönünde kendisine kim tarafından talimat verildiği ve Zaman Gazetesi protestolarına kimin talimatıyla katılmak zorunda kaldığı...", "Müvekkilin beyanları şu şekildedir; Feza eğitim Kurumları Genel sorumlusu Nurettin Karabulut öğretmenleri toplayarak Bankasya'ya destek için parası olanların yatırmalarını olmayanların kredi çelerek yatırmalarını Bankasya'ya destek olmalarını ifade etti......Protesto için de aynı şekilde bütün öğretmenlerin katılması zorunludur dedi..." şeklinde beyanlarla etkin pişmanlık hükümlerinde yararlanma talebinde bulunduğu halde dilekçelerin temyiz incelemesinde dikkate alınmayarak, temyiz davasının esastan reddiyle mahkumiyet hükümünün onanmasına karar verilmiştir.
Silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin etkin pişmanlıktan dolayı ceza indiriminden hükmün kesinleşmesine kadar faydalanma imkanının bulunması, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini için etkin pişmanlık hükümleri kapsamında yeniden savunmasının alınmasında zorunluluk bulunması nazara alındığında, sanık müdafisinin 03.09.2022 tarihli dilekçesine istinaden Yargıtay 3. Ceza Dairesince hükmün bozulması gerekirken, temyiz davasının esastan reddiyle mahkumiyet hükümünün onanmasına karar verilmesinin hukuka aykırılık oluşturduğu...'' görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 02.03.2023 tarih ve 39822-943 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İnceleme sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan mahkûmiyetine karar verilen sanığın, Özel Dairece temyiz incelemesi yapılmasından önce müdafii vasıtasıyla etkin pişmanlık hükmünden yararlandırılmasına ilişkin ek dilekçe sunduğu dosyada, etkin pişmanlık hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından eksik inceleme ile karar verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen darbe girişimi ile ilgili yürütülen soruşturmalar kapsamında sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve terörizmin finansmanı suçlarından cezalandırılmaları talebiyle açılan kamu davasında kurulan ilk mahkûmiyet hükmünün bozulması üzerine yeniden yapılan yargılamada; örgüte ait FEZA Kolejinde öğretmen olarak çalışan sanığın Bankasya'ya para yatırması, örgütle ilişkili sendikaya üye olması ve örgütün çağrısı üzerine yapılan protesto gösterisine katılması şeklinde gerekçelerle silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, sanık müdafiinin temyizi üzerine 20.04.2022 tarih ve 52554 sayılı tabliğname ile Özel Daireye gönderilen dosyaya ilişkin temyiz talebi henüz incelenmeden önce sanık müdafiince dosyaya sunulan 03.09.2022 tarihli dilekçe içeriğinde;
''...Müvekkil Bankasya'ya para yatırmak ve Zaman Gazetesi protestolarına katılmak hususunda baskı altına alındığını, kendisinin işsiz kalmak korkusuyla bahse konu talimatlara uygun hareket ettiğini ifade etmektedir. Müvekkilin tarafıma ilettiği beyanlar şu şekildedir;
'Feza Eğitim Kurumları Genel Sorumlusu Nurettin Karabulut Öğretmenleri toplayarak Bank Asya'ya destek için parası olanların yatırmalarını olmayanların kredi çekerek yatırmalarını Bank Asyaya destek olmalarını ifade etti.Öğretmenlerin hepsinin alınan bu kararlardan sorumlu olduğunu söyledi.. Feza Eğitim Kurumları Genel Müdürü’nün talimatı, zorlaması ve yönlendirmesi, işten çıkartılma korkusu ile öncelikle Bank Asya’ya yatırdım, kısa bir süre sonra geri çektim. Zorunlu temel ihtiyaçlarım ve borçlarım için kullandım. Bu eylemleri yaparken suç işleme amacı ile yapmadım ve suç teşkil edebileceğini düşünemedim. Bu işlemleri yaptığımda devlete başkaldırma amacım ve niyetim yoktu. Rutin bir bankacılık hareketi olacağını zannetmiştim. Yıl ortasında işsiz kalma korkusu ile hareket ettim. Devletimize karşı yapılan bir hareket olduğunu bilmiyordum. Devletin bölünmez bütünlüğüne karşı bir hareket niyetinde olmadım ve olmayacağım. Ayni sekilde Genel Müdür olan Nurettin Karabulut'a maaş alamadığımızı, alırsakda eksik ve geç yatması sebebiyle 6 kişilik bir aile olmam sebebiyle geçim sıkıntısı çektiğimi ve bu sebeble istifa etmek istediğimi ifade ettim ve defalarca istifa dilekçesi sunduğum halde her defasında geri çevirerek reddetti. Bu özel okulların devlete devredileceğini hem daha fazla maaş alacağımızı hem de düzenli alacağımızı söyleyerek istifamı kabul etmedi.. Protesto içinde aynı şekilde bütün öğretmenlerin katılması zorunludur dedi. O günlerde bizlere çok mobing yapıldı. Yine Pak Eğitim sendikasına e-devlet üzerinden kayıt olmamı Feza Eğitim Kurumları Genel Müdürü’nün talimatı, zorlaması ile yaptım. Suç işleme duygusu ile hareket etmedim. E-devlet üzerinden yapıldığı için yasal çalışma haklarımı savunacağımı zannetmiştim. Bu sendikaya herhangi bir ücret yatırmadım. Feza Genel Müdürü’nün baskı ve işten atılma korkusu olmasaydı kesinlikle üye olmazdım...'Müvekkilin sürece ilişkin açıklamalarına yukarıda yer vermiş bulunuyoruz. İş bu hususta Müvekkilin etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanma talebi ve ve örgüt yapısının çözülmesine ilişkin açıklayacağı hususlar hakkında kapsamlı beyanının mahkeme huzurunda alınması önem arz etmektedir.'' şeklinde ifadelerin yer aldığı, gönderilen bu dilekçe Özel Daire tarafından dikkate alınmayarak mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
İşledikleri suç nedeniyle kişilerin cezalandırılması kural olmakla birlikte, bazı şartların gerçekleşmesi hâlinde, kişi hakkında ceza davasının açılmasından, açılmış olan davanın devamından ve sonuçta ceza verilmesinden ya da mahkûm olunan cezanın infazından vazgeçilmesi izlenen suç politikasının bir gereğidir. Bilindiği üzere suç, bir süreç içinde işlenmekte olup buna suç yolu iter criminis denilmektedir. Bu süreçte fail önce belli bir suçu işlemek hususunda karar vermekte, daha sonra bunun icrasına yönelik hazırlıkları yapmakta, son olarak da icra hareketlerini gerçekleştirmektedir. Çoğu suç, fiilin icra edilmesiyle tamamlanırken, kanuni tarifte ayrıca bir unsur olarak neticeye yer verilen suçlarda suçun tamamlanması için fiilin icra edilmesinden başka ayrıca söz konusu neticenin de gerçekleşmesi aranmaktadır. TCK'nın 36. maddesindeki "gönüllü vazgeçme" düzenlemesiyle failin suç yolundan dönerek suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlemesi; etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemelerle de, suç tamamlandıktan sonra hatasının farkına vararak nedamet duyup neden olduğu haksızlığın neticelerini gidermesi için teşvikte bulunulması amaçlanmıştır.
TCK’da etkin pişmanlık, bütün suçlarda uygulanabilecek genel bir hüküm olarak değil, özel suç tipleri bakımından uygulanabilecek istisnai bir kurum olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda kanun koyucu bazı suçlara ilişkin etkin pişmanlık düzenlemesini “etkin pişmanlık” başlığıyla bağımsız bir madde hâlinde (TCK 93, 110, 168, 192, 201, 221, 248, 254, 269, 274, 293), bazılarını ise suç tipinin düzenlendiği maddenin bir fıkrası şeklinde yapmıştır. (TCK 184/5, 245/5, 275/2-3, 281/3, 282/6, 289/2, 297/4, 316/2). Bu düzenlemelerin bir kısmında etkin pişmanlık nedeniyle failin cezasının bütünüyle ortadan kaldırılması öngörülmüş iken bir kısmında ise sadece belli oranda indirilmesi kabul edilmiştir.
Etkin pişmanlık, kanunun etkin pişmanlığa imkân tanıdığı her suç tipinde o suçun karakterine uygun bir yapıya bürünmektedir (Yasemin Baba, Türk Ceza Kanununda Etkin Pişmanlık, 12 Levha Yayınları, İstanbul, 2013, 1. Baskı, s. 22). Ancak bu durum etkin pişmanlık düzenlemeleri arasında hiçbir ortak unsur olmadığı anlamına gelmemektedir. Gerek TCK'daki gerekse özel ceza kanunlarındaki etkin pişmanlık düzenlemeleri incelendiğinde ve öğreti ile yargısal kararlardaki görüşler değerlendirildiğinde etkin pişmanlığın unsurlarının;
- Kanunda etkin pişmanlığa imkân tanıyan bir düzenleme bulunması,
- Suçun tamamlanmış olması,
- Failin kanunda öngörülen biçimde aktif bir davranışının olması,
- Failin bu davranışının iradi olması,
şeklinde belirlenmesi mümkündür.
Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için öncelikle kanunda o suç ve faili bakımından buna imkân tanıyan özel bir düzenleme bulunması gerekir. Her suç açısından etkin pişmanlığın uygulanması mümkün değildir. Esasen niteliği gereği her suç etkin pişmanlığa elverişli de değildir. O suç tipi bakımından kanunda etkin pişmanlık düzenlemesi öngörülmemişse "kanunilik ilkesi" uyarınca kıyas veya yorum yoluyla da olsa etkin pişmanlık uygulanamaz.
Etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için suçun tamamlanmış olması gerekir. Teşebbüs aşamasında kalan suçlar bakımından etkin pişmanlıktan söz edilemez, ancak şartları varsa "gönüllü vazgeçme" gündeme gelebilir.
Etkin pişmanlığın diğer bir şartı, failin kanunda öngörülen biçimde aktif bir davranışının bulunmasıdır. Gerçekten de etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemeler incelendiğinde; "suçun meydana çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına hizmet ve yardım etme", "mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakma", "mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen giderme", "diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli damgaların üretildiği veya saklandığı yerleri merciine haber verme", "örgütü dağıtma veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlama", "iftiradan dönme", "gerçeği söyleme" gibi çeşitli şekillerde failden, işlediği suçla gerçekleşen haksızlığın neticelerini mümkün olduğunca ortadan kaldırmaya yönelik aktif davranışlarda bulunmasının arandığı görülmektedir. Gerçekleştirdiği haksızlığın neticelerini kanunun aradığı biçimde ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir aktif davranışta bulunmayan fail hakkında etkin pişmanlık hükmünün uygulanması mümkün değildir. Nitekim müessesenin adlandırılmasında, sergilenmesi gereken davranışın bu özelliğine binaen "etkin" kelimesi tercih edilmiştir. Karşılaştırmalı hukukta da müessesenin adlandırılmasında benzer bir vurgunun yapıldığı görülmektedir. Örneğin; sırasıyla Alman, Fransız, İspanyol ve İngiliz Hukukunda adlandırma: "Tätige Reue", “Repentir actif”, “Arrepentimiento activo eficaz”. "Active repertance" şeklindedir. Ancak aktif davranış, bizzat fail tarafından bir davranışta bulunulmasının zorunlu olduğu şeklinde anlaşılmamalıdır. Failin iradesine dayanan üçüncü kişinin hareketi de, bu hareketin yapılmasına fail tarafından neden olunduğu sürece yeterli kabul edilmelidir.
Etkin pişmanlığın varlığının kabul edilebilmesi için sanığın suç sonrası sergilediği aktif davranışın iradi olması da lazımdır. Bu şart etkin pişmanlığın subjektif unsurunu teşkil etmektedir. Etkin pişmanlığın varlığının kabulü için tek başına failin haksızlığın sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarda bulunmuş olması yeterli değildir. Etkin pişmanlıkta fail, suç sonrası zararı gidermeyi, engellemeyi, düzeltmeyi ya da tehlikeyi önlemeyi iradi yani gönüllü olarak yapmalıdır. Çoğu zaman fail bu tür davranışları, suçu işledikten sonra duyduğu pişmanlığın tesiri ile yapmaktadır. Bu nedenle müessesenin adlandırılmasında tercih edilen ikinci kelime de "pişmanlık" olmuştur. Aynı şekilde karşılaştırmalı hukukta da örnekleri verilen isimlerden anlaşılacağı üzere "tövbe" kelimesiyle bu vurgunun yapıldığı görülmektedir. Etkin pişmanlıkta ceza verilmesinden vazgeçilmesinin yahut cezadan indirim yapılmasının temelinde failin bu pişmanlığı yatmaktadır. Zira cezalandırılmada güdülen asıl amaç, kişinin pişmanlık duymasını sağlayıp yeniden topluma kazandırılmasıdır. Failin dışa yansıyan davranışının pişmanlığının tezahürü olarak kabul edilebilecek derecede iradi olması yeterli olup iç dünyasına bakılıp gerçekten samimi olup olmadığı aranmaz. Bu bakımdan sanığın davranışında cezadan kurtulma saiki de etkili olmuş olsa, önemli olan salt bu saikle hareket edilmemiş olmasıdır. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 20.10.2015 gün ve 534-332 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Etkin pişmanlıkla ilgili bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusuyla ilgisi bakımından, TCK'nın 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünden önceki yasal düzenlemelere de değinmek gerekmektedir.
Terör örgütlerinin insan kaynağının kurutulabilmesi, alınabilecek diğer tedbirlerle birlikte bu örgütlerin etkisizleştirilip ortadan kaldırılmaları, geçmişte meydana gelen terör eylemlerinin aydınlatılabilmesi, gelecekte işleyebilecekleri suçların engellenmesi ve terör örgütüne üye olanların tekrar topluma kazandırılabilmeleri bakımından 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur. Bu Kanun'un iki yıllık yürürlük süresinin bitmesi üzerine aynı amaçlara yönelik olarak 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Kanun çıkarılmış, bu Kanun'un 1. maddesi süreli, diğer maddeleri ise süresiz olarak yürürlüğe girmiştir. Anılan 1. maddenin sona eren yürürlük süresi zaman içinde 3618, 3853, 4085, 4450 ve 4537 sayılı Kanun'larla uzatılmış ve nihayet 29.08.2000 tarihinde uygulaması sona ermiş ise de, bu süre içinde beklenen amaca ulaşılamaması nedeniyle bu kez benzer amaçlarla 29.07.2003 tarihinde kabul edilen 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe konulmuştur.
4959 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde; “Yakalandıktan sonra bilgi verme eğilimindeki bir çok örgüt mensubu nedamet eğiliminde olmasına rağmen herhangi bir ceza indiriminden yararlanma ihtimali bulunmadığından nedametini açıkça dile getirmemekte ve bilgi vermekten kaçınmaktadır. Oysa önemli konumdaki bir örgüt mensubunun, örgütle ilgili olarak verdiği bilgilerle, faili meçhul kalmış suçlar aydınlatılabilmekte ve örgüt mensuplarının yakalanabilmesi sağlanabilmektedir...” denilerek, kanunun çıkarılma amacı, yakalanan örgüt mensuplarının bilgi vermeleri, bu suretle faili meçhul kalmış olayların aydınlatılması ve örgüt mensuplarının yakalanabilmesi olarak açıklanmıştır.
Aynı Kanun'un;
3. maddesinde; kanundan yararlanamayacak kişiler sayılmıştır. Buna göre; tamamı üzerinde etkili olabilecek şekilde terör örgütünü sevk ve idare edenlerin, hükmü kesinleşmeden önce hâkim huzurunda önceki beyanlarını reddeden veya bu kanun hükümlerinden yararlanmak istemediğini beyan eden faillerin ve haklarında 3216, 3419, 3618, 3853, 4085, 4450 ve 4537 sayılı kanun hükümleri uygulanmış bulunanlardan, anılan kanunların kapsamına giren suçları yeniden işleyenlerin, bu Kanun'dan yararlanamayacakları öngörülmüştür.
4. maddesinde ise; kanunun uygulanma koşulları ve esasları düzenlenmiş, terör örgütü mensubu olup da bu kanundan yararlanabileceklere uygulanacak cezasızlık hâli ile ceza indirimi miktarları ve bunların koşulları belirtilmiştir. Maddenin (a) bendinde; terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmemiş bulunanların kendiliklerinden veya dolaylı teslim olmaları hâlinde veya bunların kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşıldığında, ceza verilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Bunların cezasızlık hâlinden yararlanmaları için örgütün faaliyetleri hakkında herhangi bir bilgi vermeleri de gerekmemektedir.
Maddenin (b) bendinde, terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmiş olup da silahlı mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya dolaylı teslim olanların yahut kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılıp da bu kanundan yararlanmak istediğini açıklayanların hangi koşullar altında ceza indiriminden yararlanabilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, terör örgütü mensubu bu kişilerin, örgüte girişleri, örgüt içindeki faaliyetleri, bu sırada tanıdığı diğer örgüt mensupları, amirleri ve örgütün eylemleri hakkında bilgi vermeleri ve bu bilgilerin kendilerinin örgüt içindeki konum ve faaliyetleri ile uyumlu olması, ayrıca bu bilgilerin doğruluğunun da saptanması gerekmektedir.
Maddenin (c) bendinde ise; yakalanan örgüt mensuplarının durumu düzenlenmiştir.
Bu bentte de bilgi verme koşulu aranmış, bilgi vermenin, hükmün kesinleşmesinden önce veya sonra olmasına göre ikili bir ayrıma gidilmiş ve bu ayrıma göre yapılacak ceza indirimleri farklı şekilde düzenlenmiştir. İradeleriyle teslim olmayan veya kendiliklerinden örgütten çekilmeyen bu kişiler güvenlik güçlerinin özel çabası sonucu ele geçirildiklerinden, bunlar hakkında ceza indirimine gidilebilmesi için (b) bendinden farklı olarak, verdikleri bilgilerin terör örgütünün dağılmasına veya meydana çıkarılmasına yardım etmesi veya verdikleri bilgi ve belgelerle ya da bizzat gösterecekleri çabayla örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olması koşulu aranmıştır.
Bu Kanun'un 8. maddesiyle, cezasızlık hâli ya da cezada indirim öngören aynı Kanun'un 4. maddesinin birinci ve son fıkrasının yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlükten kalkacağı hüküm altına alınmıştır.
Uyuşmazlık konusunu oluşturan 5237 sayılı TCK'nın “Etkin pişmanlık” başlıklı 221. maddesi ise;
“(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır...” şeklinde düzenlenmiş olup maddenin ilk dört fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak suçları ile ilgili etkin pişmanlık gösteren faillerin birbirinden farklı koşullarla, cezanın kaldırılmasını veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi hâller kabul edilmiştir.
Öte yandan, 3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmüyle TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmış,
TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silâhlı örgüt" suçu ise;"
(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere; TCK’nın 314. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, TCK'nın 314. maddesinde düzenlenen silahlı örgüt suçu açısından da uygulanacaktır. Bu sebeple, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu bakımından "diğer hükümler" kapsamında olan TCK'nın 221. maddesinin, aynı Kanun'un 314. maddesi yönünden de tatbiki gerekmektedir. Zira bir anlamda TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen örgüt suçu tipine tam olarak bağlı olan TCK’nın 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hâli, aynı Kanun'un 314. maddesinin de ayrılmaz bir parçası niteliğindedir.
Nitekim, 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun, 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Kanun ve 29.07.2003 tarihli 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu'na benzer şekilde 5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinde yapılan düzenlemeyle; kanun koyucu, örgütlerle etkin mücadele edebilmek için, örgütleri ortaya çıkarıp dağıtmayı, örgüt elemanlarını devletin yanına çekerek bir yandan zayıflatıp diğer yandan da örgütlerin deşifre olmasını sağlayarak örgüt bünyesinde faaliyet gösteren failleri yakalamayı, “etkin pişmanlık” hükümlerinden yararlanan sanıkları topluma kazandırmayı, örgüt bünyesinde gerçekleştirilen eylemleri açığa çıkarmayı ve benzer suçların tekrar işlenmesini önlenmeyi amaçlamaktadır.
TCK’nın 221. maddesinin gerekçesinde; “Madde metninde, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak suçları ile ilgili olarak etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir.
Birinci fıkrada, örgüt kurucu veya yöneticileri ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek dolayısıyla haklarında soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kişiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olan kişilerle ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Örgüt üyesinin, etkin pişmanlık hükmünden yararlanabilmesi için, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ve ayrıca, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Bu koşulların gerçekleşmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır.
Üçüncü fıkrada ise, yakalanan örgüt üyesi ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Yakalanmış olmasına rağmen, bu fıkrada belirlenen şartların gerçekleşmesi hâlinde örgüt üyesi cezalandırılmayacaktır. Bu şartlardan birisi, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmak; diğeri ise, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermiş olmaktır. Verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir. Buna göre, suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.
Kurucu, yönetici veya üyenin, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı hakkında verilecek cezada belli oranda indirim yapılması kabul edilmiştir..." açıklamalarına yer verilmiştir.
TCK'nın 221. maddesinin birinci fıkrasına göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle ceza soruşturmasına başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan örgüt kurucu veya yöneticileri hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Bu hükmün uygulanabilmesi için ilgili suç örgütü hakkında soruşturmaya başlanmamış ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olması gerekmektedir.
Suç örgütü kurulmakla beraber herhangi bir amaç suç işlenmemiş fakat amaç suçları işlemek için hazırlık hareketi mahiyetindeki birtakım fiillere girişilmişse diğer şartların da varlığı hâlinde bu hükmün uygulanmasının önünde herhangi bir engel yoktur. Örnegin, suç işlemek amacıyla örgüt kuran kimseler işleyecekleri amaç suçlar için silah temin etme, plan ve program yapma gibi faaliyetlere girişmiş olabilirler. Kanun, amaç suçlan işlenmemesini şart olarak koştuğu için bu şekilde hazırlık hareketinde kalmış fiillerin varlığına rağmen etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir. Fakat hazırlık hareketi niteliğindeki fiiller ayrıca bir suç oluşturuyorsa faillerin, bu fiilleri dolayısıyla cezai sorumlulukları saklıdır. Örneğin, ruhsatsız silah veya patlayıcı madde temin eden failin cezai sorumluluğu doğacaktır. Bunun ötesinde hazırlık hareketi aşaması da geçilerek örgütün amacı doğrultusunda bir suç işlenmişse örgüt kurucu ve yöneticilerinin bu etkin pişmanlık hükmünden yararlanmaları imkan dahilinde değildir.
TCK'nın 221. maddesinin birinci fıkrasının aradığı bir diğer şart ise örgüt kurucu ve yöneticilerinin bizatihi örgütü dağıtmaları ya da verdikleri bilgilerle örgütün dağılmasını sağlamalarıdır. Bu bağlamda, verdikleri bilgiler önemsiz veya önemli olmakla beraber örgütün dağılmasını sağlayacak nitelikte değilse kurucu ve yöneticilerin bu hükümden yararlanması mümkün değildir.
Buna göre TCK'nın 221. maddesinin birinci fıkrasının uygulanabilmesi için;
i) Fail örgütün kurucusu veya yöneticisi olmalıdır,
ii)Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmamış ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olmalıdır,
iii) Fail örgütü dağıtmalı veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlamalıdır.
TCK'nn 221. maddesinin ikinci fıkrasına göre, örgüt üyesi örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suça iştirak etmeksizin ve gönüllü olarak örgütten ayrıldığını yetkili makamlara bildirirse etkin pişmanlık hükmünden yararlanacak ve ceza almayacaktır.
Yine ilk fıkrada örgüt kurucu ve yöneticilerinin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için "örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olması!" şart koşulmuş olmasına rağmen ikinci fıkrada bu şart "örgüt üyesinin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesi" olarak düzenlenmiştir. Nitekim TCK'nın 221. maddesinin ikinci fıkrası gereğince örgüt faaliyeti çerçevesinde amaç suçlardan bazılarının işlenmiş olması, örgüt üyesinin bu fıkra hükmünden yararlanmasına engel değildir. Zira bu fıkra bakımından önemli olan, örgüt faaliyeti çerçevesinde amaç suçların işlenmemesi olmayıp örgüt üyesinin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesidir. Bir başka anlatımla, TCK'nın 221. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan koşullar gerçekleştikten sonra örgütün faaliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.
TCK'nın 221. maddesinin ikinci fıkrasında; örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen herhangi bir suça iştirak etmemiş olan örgüt üyesinin örgütten gönüllü ayrılması yanında ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi de ceza almamasının koşulu olarak yer almaktadır. Gönüllü olarak örgütten ayrıma, güvenlik kuvvetleri tarafindan yakalanmama/zorla ele geçirilmeme anlamını taşımaktadır.
Buna göre TCK'nın 221. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanabilmesi için;
i) İşlenen suçun örgüt üyeliğinden ibaret olması,
ii) Failin örgüt faaliyeti kapsamında herhangi bir suçun işlenmesine iştirak etmemesi,
iii) Gönüllü olarak örgütten ayıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekmektedir.
TCK'nın 221. maddesinin üçüncü fıkrasına göre; suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesi hakkında pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde ceza verilmeyecektir.
TCK'nın 221. maddesinin üçüncü fıkrasında; ikinci fıkradan farklı olarak yakalanmış olan örgüt üyesine ilişkin etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir. Kendiliğinden teslim olmaksızın yakalanan örgüt üyesi hakkında cezaya hükmolunmaması, amaç suçlara iştirak etmemiş olmasına ve pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesine bağlıdır. Çünkü bu durumda fail, yetkili makamlara kendiliğinden teslim olmamış, kolluk tarafından yakalanmıştır. Kanun, bu durumdaki örgüt mensuplarının da yetkili makamlara örgütün etkisizleştirmesi amacına matuf bilgiler sunması kaydıyla etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmasını kabul etmiştir.
Failin vermiş olduğu elverişli bilgilere rağmen örgütün dağılması veya mensuplarının yakalanması sağlanamamış olabilir. Önemli olan, nitelikli bilginin verilmesi olup verilen bilginin örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Buna göre TCK'nın 221. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanabilmesi için fail;
i) Örgüt üyesi olmalıdır,
ii) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmalıdır,
iii) Yakalanmış olmalıdır,
iv) Pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermelidir.
TCK'nın 221. maddesinin dördüncü fıkrası; ilk üç fıkrada düzenlenen suçlarn faillerinin yani sıra örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleyen ve örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişileri de kapsamaktadır.
TCK'nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının birnci cümlesine göre; örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden failin, gönüllü olarak teslim olup örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde hakkında örgüt kurma, yönetme veya örgüte üye olma suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır. Anılan fıkranın ikinci cümlesine göre ise gönüllü olarak yetkili makamlara teslim olmamakla birlikte yakalandıktan sonra bahsedilen nitelikteki bilgileri veren failin cezasında üçte birinden dörtte üçüne kadar indirim yapılacaktır. Bu indirim oranı belirlenirken failin vermiş olduğu bilgilerin niteliği göz önünde bulundurulmalıdır.
Buna göre TCK'nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının;
Birinci cümlesinin uygulanabilmesi için fail;
i) Örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalıdır,
ii) Gönüllü olarak teslim olmalıdır,
iii) Örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
İkinci cümlesinin uygulanabilmesi için fail;
i) Örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalıdır,
ii) Yakalanmış olmalıdır,
iii) Örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
Görüldüğü üzere; TCK’nın 221. maddesinin ilk dört fıkrasındaki açık düzenlemeler gereği, ancak örgüt kurma, yönetme veya üye olma suçlarında etkin pişmanlık hükümleri tatbik edilebilecek olup örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen diğer suçlar yönünden bu maddede belirtilen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu bakımdan, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden fail hakkında TCK’nın 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceği suçlar, örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarından ibarettir.
Bununla birlikte, pişmanlık kavramının, TCK'nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin tatbiki bakımından irdelenmesine gelince;
TCK'nın 221. maddesinin uygulanabilmesi için, etkin pişmanlık kurumunun doğası ve anılan madde başlığının “Etkin pişmanlık” olması karşısında; failin pişman olması esasen ön koşul niteliğindedir. Bu nedenle, TCK'nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanması bakımından failin yalnızca maddi gerçeğin ortaya çıkması için yararlı bilgiler vermesi yeterli olmayıp bu pişmanlığını yargılamanın her aşamasında sürdürmesi, bu bağlamda pişmanlık duyarak örgütün yapısı çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri içeren ifadesini inkar etmemesi gerekir. Pişmanlık duyarak verdiği ifadeyi inkâr eden kişinin o aşamada pişmanlığından söz edilemez.
Diğer taraftan, "Etkin pişmanlık" başlıklı 221. maddenin üçüncü fıkrasında "pişmanlık duyarak" ibaresi kullanıldığından, bu koşulun dördüncü fıkranın ikinci cümlesi bakımından aranmayacağı ileri sürülebilir ise de; Adalet Komisyonu raporunda da vurgulandığı üzere madde başlığının, maddenin tüm fıkralarının yorumu bakımından ayrılmaz bir parça olması, üçüncü fıkranın uygulanma koşullarının, dördüncü fıkranın ikinci cümlesine göre daha ağır şartlara bağlı tutulması ve madde gerekçesinde belirtildiği üzere, dördüncü fıkranın, üçüncü fıkrada belirtilen nitelikte bilgi verme imkânından yoksun failler bakımından ihdas edilen bir düzenleme olması nazara alındığında, dördüncü fıkranın ikinci cümlesinin uygulanması bakımından, diğer koşulların yanı sıra failin pişmanlık duyması koşulunun da gerçekleşmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, örgütlü suçluluğa ilişkin etkin pişmanlığı düzenleyen TCK'nın 221. maddesinde yer alan fıkraların her birinin uygulanabilmesi bakımından failin pişmanlık duyması ön koşul niteliğinde olduğundan, maddenin "pişmanlık duyarak" ibaresine yer verilmeyen fıkraları açısından da failin pişman olmasının gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bununla birlikte, yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi veren failin, vermiş olduğu bilgileri aşamalarda inkâr etmesi hâli, maddenin "failin örgütten koparılıp tekrar topluma kazandırılması ve örgüt faaliyeti çerçevesinde tekrar suç işlemesinin önlenmesi" şeklinde belirtilen amacıyla bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla, faillerin yakalandıktan sonra usule uygun olarak verdikleri ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması hususunda delil niteliği taşıyan itiraf içerikli beyanları hükme esas alınabilir ise de; bu beyanları sonradan reddeden faillerin pişmanlık duyduklarından söz edilemeyeceği, böylelikle maddede öngörülen amaca aykırı davrandıkları anlaşıldığından, haklarında TCK'nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Bölge Adliye Mahkemesince bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık ... müdafiinin temyiz başvurusunda bulunduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.04.2022 tarihinde “onama” istemli olarak düzenlenen tebliğnamenin Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderildiği, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinden sonra dosyaya sunduğu 03.09.2022 tarihli, sanığın pişmanlığı ve ayrıntılı anlatımlarını içeren dilekçesiyle etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma talebini iletmesine rağmen bu talep dikkate alınmadan Özel Dairece hükmün onanmasına karar verildiği anlaşılmakla;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 15.09.2022 tarih, 296-554 sayılı kararında da açıklandığı üzere; TCK'nın 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinden hüküm kesinleşinceye kadar yararlanmanın mümkün olduğu dikkate alındığında, sanığın silahlı terör örgütüne yardım etme eylemine ilişkin ayrıntılı anlatımlara yer verilen dilekçesi kapsamında TCK'nın 221/4. maddesindeki düzenlemeye göre hukuki durumunun yeniden değerlendirilebilmesi için hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken, bu husus dikkate alınmadan hükmün onanmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
VI. KARAR
:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 03.10.2022 tarihli ve 24863-5445 sayılı sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 23.03.2022 tarih ve 1542-417 sayı ile sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle BOZULMASINA,
4- Dosyanın, duruşma açılarak yeni bir hüküm tesis edildiği gözetilerek CMK'nın 304/2-b maddesi uyarınca gereği için Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine, bilgi için kararın bir örneğinin Samsun 3. Ağır Caza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.12.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi