"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 62-1690
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanığın teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81/1, 35/2, 53 ve 62. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis; 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet suçundan aynı Kanun'un 13/1 ile TCK’nun 52/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 1000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, her iki suç açısından hak yoksunluklarına, mahsuba ve müsadereye ilişkin Denizli 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.12.2016 tarihli ve 154-338 sayılı hükümlere yönelik olarak sanık müdafii tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince, duruşma açılarak yapılan yargılama neticesinde; İlk Derece Mahkemesi kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 280/2. maddesi uyarınca kaldırılarak sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmiş ve aynı suçtan TCK'nın 86/2, 86/3-e, 62/1, 52/2, 53, 63, ve 54 maddeleri uyarınca 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye; 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan ise CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmiştir.
Hükümlerin Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 05.10.2021 tarih ve 10022-13070 sayı ile; "... Katılan ...’nin yanında eşi ..., oğulları... ve ... ile çalışanları... ve ...'le birlikte kiraladıkları tarlayı ekmek için gittikleri, ...’nin tarlada tohumların başında beklediği esnada olay yerinde hayvanlarını otlatan ve ...’nin dayısı olan sanık ...'nın ...’nin yanına gelerek 'ben size bu tarlayı ekmeyeceksiniz demedim mi' dediği, ...’nin de sanığa 'dayı biz bu tarlayı öz kardeşim Veli'den kiraladık' şeklinde cevap vermesi üzerine sanığın elindeki çoban sopası ile ...’nin kafasına vurarak ...’yi basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaraladığı, bu sırada ...’nin sanığın elindeki sopayı almaya çalıştığında sanığın belinden çıkardığı tabancayı ...’ye doğrulttuğu, ...’nin eliyle müdahale ettiği sırada sanığın tetiğe bastığı ve merminin ...’nin yakınından geçtiği, boğuşma esnasında sanığın elindeki tabancanın yere düştüğü, olay yerine ...’nin eşi, çocukları ve çalışanlarının gelerek sanığa müdahale ettiği, bu sırada sanığın olay yerinden kaçtığı, sanığın olayda kullandığı sopa ve tabancanın bulunarak muhafaza altına alındığı ve suçta kullanılan silahla ilgili alınan kriminal raporda, silahın 6136 sayılı Kanun kapsamına girdiğinin belirtildiği olayda; sanık ...’nın önce sopa ile katılan ...’ye vurup, akabinde ruhsatsız silah ile öldürme kastıyla ateş ettiğinin anlaşılması karşısında, eylemin bir bütün olarak kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu, bu nedenle sanığın üzerine atılı öldürmeye teşebbüs suçundan 5237 sayılı TCK’nin 81/1 ve 35. maddeleri ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçundan ise aynı Kanun’un 13/1. maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, yanlış gerekçe ile yazılı şekilde beraatlerine dair karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. DİRENME GEREKÇESİ
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi 18.05.2022 tarih ve 62-1690 sayı ile; "... İlk derece Mahkemesince dinlenen ve katılanın eşi olan ...'ın olay yerine 300-400 metre mesafede olduğunu, silah sesi duymadığını beyan ettiği, olay yerinde olduğunu belirten tanıklar ... ve ...'ın, katılanın çocukları oldukları, tanık ...'ün de çalışanları olduğu, bu nedenle katılan lehine beyanda bulunma ihtimallerinin bulunduğu, bu nedenle; beyanlarına itibar edilerek, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan ve 6136 sayılı yasaya muhalefet suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verilemeyeceği, kaldı ki, tanık beyanlarına itibar edilse dahi, sanığın yaralama eylemini gerçekleştirdikten sonra, yanında bulundurduğu iddia edilen tabancayla ateş ederken, yakın mesafede olan katılanı hedef aldığına ilişkin delil bulunmadığı, olay sırasında atış yapıldığına ilişkin maddi bir bulgu elde edilemediği (13/01/2016 tarihli olay tutanağına göre söz konusu tabancanın namlusunda barut kokusunun bulunmadığı), ayrıca olay yerinde bulunduğu belirtilen tabancanın da sanığa ait olduğunun tespit edilemediği," gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanığın nitelikli kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine; 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan ise CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.11.2022 tarihli ve 12352 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.05.2023 tarih ve 13600-2788 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III.UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu mu yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun,
2- Sanığa yüklenen 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçunun sabit olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkin ise de müzakere sırasında bazı Ceza Genel Kurulu Üyelerince sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde ayrıca silahla tehdit suçunun da oluşup oluşmadığının tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine uyuşmazlık konularına bu hususda eklenmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
13.01.2016 tarihinde saat 12.00’da düzenlenen olay yeri görgü ve tespit tutanağına göre; aynı tarihte saat 11.15 sıralarında sanığın katılana tabancayla ateş ettiğinin ihbar edilmesi üzerine görevlilerce olay yeri olan Honaz ilçesi, Akbaş Mahallesi, Çukurtarla Mevkii'ne gidildiği, burada bulunan traktörün ön kaporta kısmının üzerinde tabancanın olayda kullanıldığı iddia edilen tabancanın görüldüğü tabancanın kapak takımı ile horozunun geri çekilmiş vaziyette olduğunun ve tutukluluk yaptığının değerlendirildiği, tabancaya takılı şarjör çıkarıldığında içerisinde altı adet fişeğin basılı olduğunun, namlu içerisinde bir adet fişeğin bulunduğunun, namlu içerisi koklandığında barut kokusuna rastlanmadığının ve namlunun soğuk olduğunun belirlendiği, tabancanın yağmurdan dolayı ıslanmış olması ve olay yerinde bulunan şahısların tabancaya dokunduklarını beyan etmeleri sebebiyle parmak izi araştırmasının yapılamadığı, yerden alındığı beyan edilen tabancanın kabza kısmının ucunda çok az toprak parçasının olduğunun görüldüğü, olay yerinde bulunan katılanın; ailesi ile birlikte tarlayı ekmeye geldiklerini, tohumların başında beklediği esnada dayısı olan ve hayvan otlatan sanığın yanına geldiğini, "Bu tarlayı size ekmeyin demedim mi?" diyerek elindeki çoban değneğiyle başına vurduğunu, daha sonra belinden tabanca çıkartarak başına ateş etmek istediği esnada sanığın koluna vurarak tabancayı yere düşürdüğünü, bu nedenle patlayan tabancadan çıkan fişeğin kendisine isabet etmediğini beyan ettiği, olay yerinin çamur olması, yağmurun yağması ve olay yerinden traktörlerin geçmiş olması nedeniyle katılanın iddia etmiş olduğu boş kovanın bulunamadığı, olayda kullanıldığı ve sanığa ait olduğu beyan edilen 7,65 mm çapındaki Unigue marka 855899 seri numaralı tabanca, tabancaya ait bir adet şarjör ve toplamda 7 adet fişek ile bir adet sopanın muhafaza altına alındığı,
13.01.2016 tarihinde saat 23.40’ta düzenlenen rıza ile muhafaza altına alma tutanağına göre; sanığın, tabancanın kendisine ait olmadığını, ucuna kartuş takılı sopanın ise kendisine ait olduğunu beyan ettiği,
Katılan hakkında düzenlenen 13.01.2016 tarihli rapora göre; baş bölgesinde sağ frontal bölgede 2x2x2 cm şişlik mevcut olduğu, yapılan fiziki muayene sonucunda katılanın baş sağ frontal bölgeye almış olduğu darbenin değerlendirilmesi için acil polikliniğe sevkinin uygun görüldüğü,
Adli Tıp Kurumu Denizli Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 05.12.2016 tarihli raporda; Denizli Devlet Hastanesi beyin cerrahi uzmanı tarafından düzenlenen 02.03.2016 tarihli rapora göre; katılanın hayati tehlike geçirmediği, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğunun kayıtlı bulunduğu, yapılan değerlendirmelere göre katılandaki yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelik taşıdığının bildirildiği,
Sanık hakkında düzenlenen 14.01.2016 tarihli raporda; darp-cebir izinin bulunmadığının belirtildiği,
Jandarma Genel Komutanlığı Aydın Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğince düzenlenen 26.01.2016 tarihli uzmanlık raporuna göre; tektik için gönderilen 855899 seri numaralı silahın; 7,65x17 mm çapında fişek istimal eden, Unigue marka, Bcf 66 model, yarı otomatik tabanca olduğu, emniyet sisteminin sağlam ve işler durumda olduğu, atışa mani mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, birlikte gönderilen 7 adet fişeğin 7,65x17 mm çapında olup, çap ve tiplerine uygun silahlarda kullanılmak üzere imal edildiği, söz konusu tabanca ve fişeklerin 6136 sayılı Kanun’a göre istimale salih, memnu evsafı haiz ve vahim nitelikte olmayan ateşli silah ve fişeklerden olduğu,
Anlaşılmıştır.
Katılan kollukta; tohumların başında beklerken dayısı olan sanığın koyunlarını otlatarak ektikleri tarlanın yanına doğru gelmeye başladığını, sanığın üç metre kadar yanına yaklaştığını ve kendisine; "Ben size bu tarlayı ekmeyeceksiniz demedim mi?" diye sorması üzerine sanığa; 'Dayı, biz bu tarlayı öz kardeşim olan ...’den kiraladık.' dediğini, ancak sanığın elinde bulunan çoban değneği ile kafasına vurduğunu, sanığın elinden değneği almaya çalıştığını, bu sırada sanığın belinin sağ tarafından tabanca çıkardığını, hemen dibinden başına doğru nişan alarak ateş etmeye çalıştığı esnada elinin tersiyle tabancaya doğru vurduğunu, buna rağmen sanığın tetiğe bastığını, merminin kafasının yakınından geçtiğini, tabanca yere düşünce sanığın tabancayı yerden alıp tekrar ateş etmek istediği sırada patlama sesini duyan çocukları ile tanıklar ... ve ...’ün bulundukları yere gelerek sanığın elinden tabancayı aldıklarını, bunun üzerine sanığın kaçtığını, tarlada bulunanlar ile sanık arasında herhangi bir kavganın olmadığını, elindeki tabancayı almak için sanıkla boğuştuğunu, bunun dışında sanığa herhangi bir hakaret ve tehditte bulunmadığını,
Mahkemede; sanığın kendisine; "Burayı ekmeyeceksiniz." dediğini, bunun üzerine sanığa "Ben tarlayı ...’den icarladım, üç dört traktörle geldim. Nasıl ektirmiyorsun?" şeklinde karşılık verdiğini, sanığın çalı değneğiyle kafasına vurduğunu, elindeki değneği tutarken sanığın belinden silah çıkarttığını ve ateş etmeye başladığını, sanığın bir sefer ateş ettiğini hatırladığını, sanığın eline vurunca tabancanın yere düştüğünü, çocuklarına; “Tabancayı alın yoksa bizi vuracak.” dediğini, çocuklarının tabancayı bulup karakola teslim ettiklerini, sanığın kendisini kafasından yaraladığını,
Tanık... kollukta; sanığın katılana yönelik: "Ben sana bu tarlayı ekme demedim mi?" diyerek elindeki sopa ile katılanın kafasına bir defa vurduğunu, katılanın sanığın elindeki sopayı aldığını, elindeki sopa alınınca sinirlenen sanığın belinde bulunan silahı çıkararak direk katılanın üzerine ateş ettiğini, şans eseri katılanın isabet almadığını, bunun üzerine katılanın oğulları olan... ve ...'in sanığın elinden silahı alarak onu tuttuklarını,
Mahkemede; katılanın yanına gelen sanığın; "Ben sana bu tarlayı ekme demedim mi?" diyerek elindeki sopayla katılanın kafasına vurduğunu, arbede olduğunu, sanığın birden silahına davrandığını, silahını katılana yönelttiğini, sanık ve katılanın arasında bir metre mesafe olduğunu, katılanın, gördüğü silahı alttan tutup sanığın elini havaya kaldırdığını ve kendisini koruduğunu, sanığın bu sırada silahı elinden düşürdüğünü, sanık silahı katılana yönelttiğinde katılan silaha müdahale edince silahın ateş aldığını, devamında katılanın çocuklarının sanığı tuttuklarını, sanığın amacının katılanı vurmak olduğunu, silahın namlusuna mermi sürmek gibi bir durumun olmadığını, merminin silahın namlusunda bulunduğunu,
Tanık.... sanık ve katılanın konuştukları esnada sanığın elindeki sopayla katılana vurduğunu uzaktan gördüğünü, daha sonra sanığın elini beline attığını ancak belinden ne çıkardığını görmediğini, sonra traktör ile olayın gerçekleştiği yere geldiğini, sanığın katılana ateş ettiğini öğrendiğini, ancak sanığın ateş ettiğini görmediğini, tabanca sesini traktör kullandığı için duymadığını, olayda herhangi bir yaralanma yaşanmadığını,
Tanık .... kollukta; sanığın katılana; "Ben sana bu tarlayı ekme demedim mi?" diye sorması üzerine katılanın da sanığa "Sen neden buraya karışıyorsun? Ben burayı abimden kiraladım." dediğini, katılana; "Bu tarlayı ekmeyeceksin." diye bağıran sanığın elinde bulunan ince bir değnek ile katılanın kafasına vurduğunu, katılanın sanığa; "Sen ne yapıyorsun?" diye bağırmaya başlaması nedeniyle sanığın belinde bulunan tabancayı çıkararak katılana doğrulttuğunu, katılanın tabancayı tutmaya çalıştığı sırada tabancanın ateş aldığını ve kurşunun katılanın yanından geçtiğini, katılan sanığı itekleyince sanığın elindeki tabancanın yere düştüğünü, yere düşen tabancayı alarak olay yerinden uzaklaştırdığını, o sırada sanık ve katılanın kavga etmeye başladıklarını, kavgayı ayırdıklarını, sanığın hayvanları ile birlikte ormana doğru gittiğini, sanık ile aralarında husumet olmadığını,
Mahkemede; sanığın katılana, "Burayı ekme demiyor muyum?" diyerek katılanın başına değnekle vurduğunu, katılan değneği tutarken sanığın çektiği silahla, bir el ateş ettiğini, katılan silaha hamle yaptığı için sanığın katılana doğru ateş etmeyi amaçlayıp amaçlamadığı konusunda bir şey diyemediğini, sanık ve katılanın boğuşmaya başladıklarını, sanığın elinden silahı alıp tarafları ayırdıklarını,
Tanık... kollukta; sanığın katılana; "... sana burayı ekme demedim mi? Niye ekiyorsun?" diye sorması üzerine katılanın; "Burası benim kardeşimin yeri, ben icar parasını verdim. Neden ekmiyor muşum? Sen git kendi tarlanı sür, bize de karışma!" şeklinde yanıt verdiğini, ancak sanığın; "Ben sana burayı ekmeyeceksin demedim mi? Sen neden hâlâ ekiyorsun?" diyerek elinde bulunan sopa ile katılanın kafasına vurduğunu, sağ eliyle bel kısmından silah çıkarttığını, katılanın, sanığın silah bulunan elini tutmaya çalıştığı esnada silahın patladığını, katılanın, kafasının yaklaşık 15-20 cm solundan merminin geçtiğini, katılanın itmesi nedeniyle sanığın yere düştüğünü, sanık yere düşünce silahı hemen aldıklarını, sanığın olay yerinden koyunları ile birlikte ayrıldığını, boş kovanı aradıklarını ancak bulamadıklarını,
Mahkemede; tarla ile uğraşırlarken sanığın katılanın yanına gelerek; "Sen bu tarlayı hangi hakla sürüyorsun?" dediğini, katılanın sanığa; "Ben bu tarlayı icar aldım." şeklinde karşılık verdiği esnada sanığın elindeki sopayla katılanın kafasına vurduğunu, sanığın birden silahına davrandığını, silahı çektiği gibi ateş ettiğini, tam bu sırada katılanın sanığın eline hamle yapması sebebiyle merminin katılanın kafasının yanından geçtiğini düşündüğünü, sanıkla katılan arasında arbede olduğunu, sanığı tutmaya çalıştığını,
Tanık ... kollukta; olay esnasında traktörde olduğu için olayın nasıl gerçekleştiğini görmediğini,
Mahkemede; katılanın kendisine el işareti yapması üzerine traktörle yanına gittiğinde oğullarının sanığı tuttuklarını gördüğünü, oğlanlarına; "Bırakın adamı." dediğini, ancak oğullarının sanığın kendilerine silah çektiğini anlattıklarını, rüzgârdan ve traktörün sesinden ateş edildiğini duymadığını, sanığın katılana vurduğunu ancak bunu da görmediğini, sanığın, kendisine; "Benim seninle işim yok." dediğini, sanığın silahını çocuklarının aldığını,
Tanık.....; 13.01.2016 tarihinde dayısı olan sanığın, kardeşi olan katılana kiraya verdiği tarlaya giderek katılan ile tartıştığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... müdafii huzurunda kollukta; yeğeni olan katılanla konuşmadıklarını, 13.01.2016 tarihinde saat 10.00 sıralarında küçükbaş hayvanlarını otlatmak için arazide gezindiğini, katılanın eşi ve çocukları ile birlikte vefat eden annesi ...’a ait tarlayı ektiklerini gördüğünü, tarlanın annesine ait olması nedeniyle yanına gittiği katılana; "Neden bu tarlayı ekiyorsun? Ben nereyi ekeceğim?" dediğini ancak katılanın oğlunun, boğazını sıktığını, buna engel olmaya çalışırken tabanca ile havaya ateş ettiği esnada katılanın oğlunun eline sarıldığını ve tabancanın yere düştüğünü, yere düşen tabancayı katılanın aldığını, olay yerinde bulunan katılan ve ismini bilmediği iki oğlunun kendisini dövmeye başladıklarını, o sırada katılanın eşi olan tanık ...’ın gelerek kendisini katılan ve oğullarının ellerinden aldığını, hayvanları yönlendirmek için elinde ince uzun bir sopanın olduğunu, ancak bu sopayla kimseye vurmadığını, olayda kullanılan tabancanın kendisine ait olmadığını, tabanca ile katılanın ismini bilmediği oğlunun havaya ateş ettiğini,
Savcılıkta; katılanın çocukları, eşi ve... isimli şahıs ile birlikte vefat eden annesi Kezban’a ait tarlayı sürdüğünü görmesi üzerine yanına gittiği katılana; "Ben nereye ekeceğim?" diye sorduğunu, katılanın yanındaki iki oğlunun birden kendisine saldırdıklarını, bu saldırı sonucu sırtüstü düştüğünü, katılanın, boğazını sıktığını, diğerlerinin ise üzerinde tepindiklerini, yerdeyken katılanın eline bir tabanca aldığını fark ettiğini, katılanın kurcaladığı tabancanın bir el ateş aldığını, katılan ve iki çocuğunun saldırısı devam ederken tanık ...’ın koşarak yanlarına geldiğini, kendisini onların elinden kurtardığını, yere düşen tabancanın kendisine ait olmadığını, elinde sadece değnek olduğunu, katılanın başına değnekle vurmadığını,
Mahkemede; tarlayı eken katılana; "Neden ekiyorsunuz?" diye sorduğunu, bu sırada arabanın üzerinde oturan katılanın oğlunun gelerek kollarını arkadan kavradığını, bacağından da katılanın diğer oğlunun tuttuğunu, bu nedenle sırtüstü yere düştüğünü, sopayla kimseye vurmadığını, çünkü katılanın çocuğunun kendisini arkadan kavradığını, tabancanın katılan ve çocuklarına ait olduğunu, kendisi yere düşünce katılanın tabancayı yerden aldığını, arbede sırasında katılanın oğlunun tabancayı yere düşürdüğünü, tabancayla hiç ateş edilmediğini,
Savunmuştur.
IV. GEREKÇE
1-Sanığın Eyleminin Teşebbüs Aşamasında Kalan Kasten Öldürme Suçunu mu Yoksa Kasten Yaralama Suçunu mu Oluşturduğu;
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
TCK'nın "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde; "Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur" hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna subjektif unsur denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir (Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver İçel Suç Teorisi 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul 2000, s.315).
Bu husus, YCGK'nın 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından TCK'nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır.” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçu arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, YCGK'nın istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme mi yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların somut olayın özelliklerini göre ele alınması gerekmektedir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
13.01.2016 tarihinde katılanın Denizli ili, Honaz ilçesi, Akbaş Mahallesi, Çukurtarla Mevkii'nde bulunan ve kardeşi olan tanık Veli’den kiraladığı tarlayı ekmek için eşi ve çocukları olan tanıklar ile çalışanları olan tanıklar... ve ... ile birlikte olay yerine gittiği, bu esnada olay yerinde hayvanlarını otlatan ve katılanın dayısı olan sanığın, yanına geldiği katılana hitaben; "Ben size bu tarlayı ekmeyeceksiniz demedim mi?" dediği, katılanın; "Dayı, biz bu tarlayı öz kardeşim Veli’den kiraladık." şeklinde cevap vermesi üzerine sanığın, elinde bulunan 150 cm uzunluğundaki çoban sopasıyla kafasına vurmak suretiyle katılanı basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaraladığı, katılanın, elindeki sopayı almaya çalıştığı sırada sanığın belinden tabanca çıkarttığı, sanık ve katılanın boğuşması esnasında ateş alan tabancanın yere düştüğü, olay yerinde bulunan tanıkların kendilerine müdahale etmeleri üzerine, sanığın kaçtığı anlaşılan olayda;
Sanık ve katılan arasında olay yerindeki tarlanın kullanımından kaynaklı bir anlaşmazlık bulunduğu anlaşılmakla birlikte, kolluktaki ifadelerinde sanığın elindeki tabancayı katılana doğrultarak ateş ettiğini ileri süren katılan ile tanıklar... ve ...'in yargılama evresinde tabancanın iradi olarak ateşlenip ateşlenmediği ve ateş edilme anı ile ilgili olarak farklı beyanlarda bulunmaları, tanık...'in sanık tarafından tabancayla hangi aşamada ve ne şekilde ateş edildiği hususundaki anlatımlarının çekişkiler içermesi, diğer tanıkların tabancayla ateş edilmesi konusunda görgüye dayalı bilgiye sahip olmamaları ve sanığın tüm evrelerde tabancayla eteş etmediğini istikrarlı bir biçimde savunması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; sanığın kafasına sopa ile vurduktan sonra katılana ayrıca tabancayla ateş ettiği hususunun şüphe boyutunda kaldığı ve şüpheden sanık yararlanır evrensel ilkesi gereğince bu şüpheden yararlanması gereken sanığın sübut bulan eylemlerine bağlı olarak ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin kasten yaralama suçundan kurulan hükümdeki direnme gerekçesinin isabetli olduğuna, usul ve kanuna uygun direnme kararına konu hükmün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurul üyesi; "Sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu oluşturduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2- Sanığın eyleminin ayrıca silahla tehdit suçu oluşturup oluşturmadığı;
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler;
Tehdit suçu TCK’nın 106. maddesinde;
"(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir." şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü'ne göre, "Gözdağı verme" anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu; söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır (M. Emin Artuk, A. Gökcen, A. ... Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 6. Bası, s. 100).
Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili korkutmak amacıyla yapmış olmasıdır (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, C. II, s. 127; A. Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C. II, s. 517 ve 873).
Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar, TCK’nın 106. maddesinin gerekçesinde; "Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir." şeklinde açıklanmıştır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Ayrıntıları birinci uyuşmazlık konusunda anlatılan ve kabul edilen olayda;
Sanığın tabancayı katılana doğrultarak ateş ettiği noktasında şüphe bulunması kasten yaralama suçunu işlemek üzere tabancasını çeken sanığın bu fiiliyle katılanı korkutmak amacıyla hareket ettiğinin dosyaya yansımaması ve gerek katılan ve tanık beyanları gerekse olayın başlangıcı ve gelişimi itibarıyla sanığın, annesine ait olduğunu iddia ettiği tarlanın katılan tarafından kullanılmasına sinirlerenek onu yaralamak haricinde ayrıca katılanın iç huzurunu bozmaya onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli bir davranış gerçekleştirmemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığa yüklenen silahla tehdit suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu üyesi; "Sanığın kasten yaralama eyleminin yanında ayrıca silahla tehdit suçunun da oluştuğu yönünde karşı oy kullanmışlardır.
3- Sanığa Yüklenen 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçunun sabit olup olmadığı:
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık tarafından tabancayla hangi aşamada ateş edildiği ve söz konusu eylemin iradi olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususunda beyanları farklılık gösteren katılan ile tanıklar..., ... ve...'in tüm evrelerde sanığın suça konu tabancayı belinden çıkardığını ifade etmeleri, 13.01.2016 tarihli olay yeri görgü ve tespit tutanağında, katılan ve adı geçen tanıkların tabancanın yere düştüğü yönündeki anlatımlarıyla uyumlu olarak tabancanın kabzasında toprak bulunduğuna yer verilmesi ve katılanlar oğulları olan tanıklar tarafından darbedildikten sonra katılanın elinde tabanca gördüğünü ileri süren sanık savunmalarının sanıkta darp-cebir izi bulunmadığına dair 14.01.2016 tarihli adli rapor bulgularıyla çelişmesi ile aşamalarda da farklılıklar göstermesi karşısında; sanığın Aydın Jandarma Kriminal Laboratuvarı Amirliğince düzenlenen 26.01.2016 tarihli uzmanlık raporunda yasak olduğu belirtilen silah ve mermileri taşımak suretiyle 6136 sayılı Kanun'un 13/1. maddesine muhalefet suçunu işlediğinin sabit olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan kurulan hükümdeki direnme gerekçesinin isabetli olmadığına ve direnme kararına konu hükmün, sanığa yüklenen 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçunun sübut bulduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurul üyesi; "Sanığa yüklenen 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçunun sabit olmadığı" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin direnme gerekçesinin kasten yaralama suçu açısından İSABETLİ OLDUĞUNA, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçu açısından ise İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 18.05.2022 tarihli ve 62-690 sayılı direnme kararına;
A- Kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün usul ve kanuna uygun olması nedeniyle ONANMASINA,
B- 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan verilen beraat hükmünün ise yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin 6136 sayılı Kanun'a muhalefet sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.11.2023 tarihinde tüm uyuşmazlıklar bakımından oy çokluğu ile karar verildi.