"İçtihat Metni"
İtirazname No : 2022/45745
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 7. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 445 - 561
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık ... hakkında kaçak eşyayı bu özelliğini bilerek ticari amaçla bulundurma suçundan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-a maddesi uyarınca beraatine, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 13/1. maddesi yollamasıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 54/4. maddesi gereğince kaçak eşyanın müsaderesine, nakil aracının iadesine ilişkin Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.10.2013 tarihli ve 699 - 609 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay 7. Ceza Dairesince 07.11.2018 tarih ve 65-11884 sayı ile; "18.840 kg. çay ele geçirilen olayda; Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünce yapılan analiz sonucunda düzenlenen 06.08.2012 tarihli rapor ile ele geçen çayların yabancı menşeli olduğunun anlaşılması karşısında, 21.07.2012 tarih ve 14182 numaralı fatura düzenleyicisi olan ve yargılama sırasında tanık sıfatıyla dinlenerek suça konu çayların kendisine ait olduğunu, depolaması amacıyla sanık ...'a teslim ettiğini beyan eden ... hakkında suç duyurusunda bulunularak kamu davası açılması hâlinde dosyaların birlikte incelenmesi, dava açılmaması halinde ilgili evrakların onaylı örneklerinin denetime elverişli olacak biçimde dosya arasına alınmasından sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece Muş Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusu neticesinde sanık ... hakkında Muş Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 14.10.2020 tarihli ve 1906 - 1276 sayılı iddianame ile kaçak eşyayı ticari amaçla bulundurma suçundan açılan kamu davasının dosyalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeniyle Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.10.2020 tarihli ve 592-339 sayılı kararıyla birleştirilmesi üzerine yapılan yargılama neticesinde Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesince 25.11.2021 tarih ve 445-561 sayı ile; sanık ...’in beraatine, sanık ...’in ise 5607 sayılı Kanun’un 3/5. maddesi ile TCK'nın 62, 52/2-4 ve 50. maddeleri uyarınca hapisten çevrili 6.000 TL ve doğrudan 10.000 TL adli para cezalarıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye nakil aracının iadesine, ele geçirilen kaçak eşyanın 5607 sayılı Kanun’un 13. maddesi yollamasıyla TCK’nın 54/4. maddesi uyarınca müsaderesine ilişkin verilen hükmün de sanık ... ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 29.11.2022 tarih ve 8435-17549 sayı ile; "Suç tarihi itibarıyla sanıklara isnat edilen suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre davanın 5237 sayılı TCK'nun 66/1-e ve 67. maddelerinde öngörülen 8 yıllık asli zamanaşımına tabi bulunduğu, sanık ... bakımından açılan davada zamanaşımını en son kesen sebep mahkemece savunmasının alındığı 25.04.2013 tarihinden itibaren hüküm tarihine kadar, sanık ... bakımından ise suç tarihinden itibaren iddianame düzenlenme tarihi olan 14.10.2020 tarihine kadar 8 yıllık asli dava zamanaşımının dolduğu; ancak bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediği cihetle, katılan ... İdaresi vekili ve sanık ...’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca hükmün bozulmasına anılan maddeler uyarınca sanıklar hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesine göre düşürülmesine, dava konusu eşyanın 5607 sayılı Yasa'nın 13/1. maddesi yollamasıyla TCK’nın 54/4.maddesi uyarınca müsaderesine ve suçta kullanılan nakil aracın hak sahibine iadesine" oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Daire Üyesi ...; "Birlikte suç işleyen sanıklar ... ve ...’un sorgusunun yapılmasından sonra aynı suça iştirak eden sanık ... hakkında daha sonraki bir tarihte düzenlenen iddianamenin sanıklar açısından zamanaşımını kesip kesmediği ve buna bağlı olarak inceleme süresi içerisinde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususuna ilişkindir.
5237 sayılı TCK'nun 'Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi' başlıklı 67. maddesinin ikinci fıkrası;
'Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde dava zamanaşımı kesilir.' şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan Kanun maddesinin özenle seçilen ve dava zamanaşımının kesilme nedenleri sayılırken madde metninde yer alan 'şüpheli veya sanıklardan birinin', şüpheli veya 'sanıklardan biri hakkında, sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa' ibarelerinden kanun koyucunun 'dava zamanaşımının sirayeti' ilkesini benimsediği ve bu nedenle iştirak hâlinde işlenen suçlarda dava zamanaşımının sanık bazında değil 'fiile bağlı' olarak hesaplanması gerektiği anlaşılmaktadır.Bu itibarla, iştirak hâlinde işlenen bir suçun zamanaşımının kesilmesi, suçu işlediği iddia olunan kişiye ya da kişilere ilişkin olmayıp suç konusu fiile ilişkin olduğundan şeriklerden biri hakkında dava zamanaşımını kesen işlemler yapılmış ise haklarında madde metninde sayılan işlemler yapılmamış olan şerikler hakkında da dava zamanaşımı süresi kesilmiş olacaktır.
Öğretide de benzer olarak; '5237 sayılı TCK sisteminde, dava zamanaşımı süresinin kesilmesinde nesnel ölçüt esas alınmıştır. Başka bir deyişle, kesme sebebinin varlığı hâlinde, dava zamanaşımının suçla ilgili olarak kesildiğini kabul etmek ve fakat bunu ilgili suç ortağına özgü kesilme olarak mütalaa etmemek gerekir(Prof. Dr. Özgenç, İzzet, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. bası, Ankara 2010, s. 756-757.) Suç iştirak hâlinde işlenmiş ise bir sanık hakkında dava zamanaşımını kesen nedenin tüm sanıkları etkileyeceği, böylece, şüpheli veya sanıklardan birinin, ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, hakkında tutuklama kararı verilmesi, onunla ilgili iddianamenin düzenlenmesi, mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde, haklarında soruşturma yapılmış veya yapılmamış tüm suç ortakları ile ilgili dava zamanaşımının kesileceği (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. bası, İstanbul 2017, s. 790-792) iştirak hâlinde işlenen suçlarda ortaklardan biri için dava zamanaşımının kesilmesinin diğer ortakları da etkileyeceği, yani onlar için de dava zamanaşımı süresinin kesileceği' (Berrin Akbulut, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. bası, Ankara 2017, s. 917) şeklindeki görüşlerle bu husus kabul görmüştür. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu da yerleşik kararlarında, 5237 sayılı TCK’da dava zamanaşımının sirayeti konusunda fiile bağlılığı esas alan nesnel ölçütün kabul edildiği vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayımıza bakacak olursak;
Muş Cumhuriyet Başsavcılığının 20.09.2012 tarihli iddianamesi ile; sanık ...’in sevk ve idaresindeki araçta 22.07.2012 tarihinde yapılan kontrolde sanık ...’nın deposuna götürmekte olduğu 18.480 kg yabancı menşeili çay ele geçirildiğinden fikir ve eylem birliği içerisinde kaçakçılık suçunu işleyen sanıklar ... ve ... hakkında 5607 sayılı Kanun'un 3/5. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama neticesi sanıkların beraatlerine dair hükmü temyizen inceleyen Dairemizin 17.11.2018 tarih ve 2018/65E.-11884K. sayılı Bozma kararına uyan mahkeme tarafından ... hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir. Yapılan suç duyurusu üzerine Muş Cumhuriyet Başsavcılığının 14.10.2020 tarihli iddianamesiyle, sanık ... hakkında diğer sanıklarla eylem ve fikir birliği içinde kaçakçılık suçunu işlediğinden bahisle kamu davası açılmıştır. Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanık ... hakkında mahkûmiyet, sanık ... hakkında beraat, sanık ... hakkında ise ölüm nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir. Karara karşı sanık ... ve katılan idare vekili tarafından temyiz yasa yoluna başvurulmuştur.
Sanıklara atılı bulunan 5607 sayılı Kanun'un 3/5. maddesinde düzenlenen suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre dava 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e ve 67. maddelerinde öngörülen 8 yıllık olağan, 12 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresine tabi bulunmaktadır. İştirak hâlinde işlenen bir suçun zamanaşımının kesilmesi, suçu işlediği iddia olunan kişiye ya da kişilere ilişkin olmayıp suç konusu fiile ilişkin olduğundan şeriklerden biri hakkında dava zamanaşımını kesen işlemler yapılmış ise haklarında madde metninde sayılan işlemler yapılmamış olan tüm sanıkları etkileyecektir. Bu itibarla, eylem ve fikir birliği içerisinde fiili işlediği iddia olunan sanıklardan ...’in savunması 25.04.2013 tarihinde alınmış ise de, sanık ... hakkında 14.10.2020 tarihinde iddianamenin düzenlendiği hususları dikkate alındığında, sanık ... hakkında verilen mahkûmiyet kararına kadar tüm sanıklar bakımından zamanaşımı sürelerini son kesen sebebin 14.10.2020 tarihinde sanık ... hakkında düzenlenen iddianame olduğu gözetilerek, bu tarihten sonra sanık ... hakkında verilen 25.11.2021 tarihli mahkûmiyet hükmüne kadar 8 yıllık olağan dava zamanaşımının gerçekleşmediği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 01.02.2023 tarih ve 45745 sayı ile; ...Muş Cumhuriyet Başsavcılığının 20.09.2012 tarihli iddianamesi ile; sanık ...’in sevk ve idaresindeki araçta 22.07.2012 tarihinde yapılan kontrolde sanık ...’nın deposuna götürmekte olduğu 18.480 kg yabancı menşeili çay ele geçirildiğinden fikir ve eylem birliği içerisinde kaçakçılık suçunu işleyen sanıklar ... ve ... hakkında 5607 sayılı Kanun'un 3/5. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama neticesi sanıkların beraatlerine dair hükmü temyizen inceleyen Dairenizin 17.11.2018 tarih ve 2018/65E.-11884K. sayılı bozma kararına uyan mahkeme tarafından ... hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir. Yapılan suç duyurusu üzerine Muş Cumhuriyet Başsavcılığının 14.10.2020 tarihli iddianamesiyle, sanık ... hakkında diğer sanıklarla eylem ve fikir birliği içinde kaçakçılık suçunu işlediğinden bahisle kamu davası açılmıştır. Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanık ... hakkında mahkûmiyet, sanık ... hakkında beraat, sanık ... hakkında ise ölüm nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir. Karara karşı sanık ... ve katılan idare vekili tarafından temyiz yasa yoluna başvurulmuştur.
Sanıklara atılı bulunan 5607 sayılı Kanun'un 3/5. maddesinde düzenlenen suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre dava 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e ve 67. maddelerinde öngörülen 8 yıllık olağan, 12 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresine tabi bulunmaktadır. İştirak hâlinde işlenen bir suçun zamanaşımının kesilmesi, suçu işlediği iddia olunan kişiye ya da kişilere ilişkin olmayıp suç konusu fiile ilişkin olduğundan şeriklerden biri hakkında dava zamanaşımını kesen işlemler yapılmış ise haklarında madde metninde sayılan işlemler yapılmamış olan tüm sanıkları etkileyecektir. Bu itibarla, eylem ve fikir birliği içerisinde fiili işlediği iddia olunan sanıklardan ...’in savunması 25.04.2013 tarihinde alınmış ise de sanık ... hakkında 14.10.2020 tarihinde iddianamenin düzenlendiği hususları dikkate alındığında, sanık ... hakkında verilen mahkûmiyet kararına kadar tüm sanıklar bakımından zamanaşımı sürelerini son kesen sebebin 14.10.2020 tarihinde sanık ... hakkında düzenlenen iddianame olduğu gözetilerek, bu tarihten sonra sanık ... hakkında verilen 25.11.2021 tarihli mahkûmiyet hükmüne kadar 8 yıllık olağan dava zamanaşımının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, dava zamanaşımının gerçekleşmediği gözetilmeksizin, sanık ... hakkında suç tarihinden itibaren, sanık ... hakkında ise savunmasının alındığı 25.04.2013 tarihinden itibaren TCK'nın 66/1-e ve 67. maddelerinde öngörülen 8 yıllık olağan zamanaşımı sürelerinin gerçekleşmiş olduğundan bahisle sanıklar hakkındaki kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddesi gereğince düşürülmesine karar verilmiş olması usul ve yasalara aykırılık oluşturmaktadır." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 11.04.2023 tarih, 2457 - 4811 sayı ve oyçokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... hakkında kurulan hükümler ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Özel Dairece sanıklar hakkında asli zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle verilen düşme kararlarının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Önleme araması kararına istinaden 22.07.2012 tarihinde uygulama noktasında durdurulan sanık ...’in kullandığı araçta 18.480 kilogram kaçak çayın ele geçirildiği sırada uygulama noktasına gelen inceleme dışı sanık ...’un dava konusu çayların kendisine ait olduğunu söyleyip çayları temsilen fatura ve irsaliye ibraz etmesi olayına ilişkin yapılan soruşturma sonucunda adı geçen sanık ve inceleme dışı sanık hakkında kamu davası açıldığı, bu olayla ilgisi olduğu anlaşılan sanık ... hakkında da 14.10.2020 tarihli ve 1906 - 1276 sayılı iddianame ile açılan kamu davasının aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesine dayanılarak sanık ... ve inceleme dışı sanık hakkında açılan kamu davasıyla birleştirilmesine karar verildiği,
Muş Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık ... hakkında 20.09.2012 tarihli ve 755 sayılı iddianameyle bahsi geçen 22.07.2012 tarihli eylem nedeniyle açılan kamu davasında 25.04.2013 tarihinde savunmasının alındığı,
Sanık ... hakkında ise aynı eylem nedeniyle Muş Cumhuriyet Başsavcılığınca 14.10.2020 tarihli ve 1906 - 1276 sayılı iddianame ile açılan kamu davasında 25.11.2021 tarihinde savunmasının alındığı ve Muş 1. Asliye Ceza Mahkemesince 25.11.2021 tarih ve 445-561 sayı ile sanık ...'in atılı suçtan CMK'nın 223/2- a maddesi uyarınca beraatine, sanık ...'in ise 5607 sayılı Kanun’un 3/5 ile TCK’nın 62, 52/2-4 ve 50. maddeleri uyarınca hapisten çevrili 6.000 TL ve doğrudan 10.000 TL adli para cezalarıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye nakil aracının iadesine, ele geçirilen kaçak eşyanın 5607 sayılı Kanun’un 13. maddesi yollamasıyla TCK’nın 54/4. maddesi uyarınca müsaderesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
5607 sayılı Kanun'un suç tarihinde yürürlükte bulunan 3. maddesinin 5. fıkrası; "Birinci ilâ dördüncü fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticarî amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından dava zamanaşımına ilişkin yasal düzenlemelere değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
TCK'nın 66. maddesinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Dava zamanaşımını kesen nedenler ise mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 104. maddesinde, yakalama, tevkif, celp veya ihzar müzekkereleri, sorgu, son soruşturmanın açılması kararı veya iddianame ile dava açılması olarak belirtilmiş olup kesen nedenlerin iştirak hâlinde suç işleyen sanıklar yönünden sirayeti ise anılan Kanun’un 106. maddesinde; "Bir suçtan dolayı yapılan ve müruru zamanı kesen muameleler o suçlarda her ne suretle olursa olsun iştiraki olup da aleyhlerinde takibat veya tahkikat yapılmamış olan kimseler hakkında dahi müruru zamanı keser." şeklinde düzenlenmişti.
5237 sayılı TCK'da ise dava zamanaşımını kesen nedenler "Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi" başlıklı 67. maddesinin ikinci fıkrasında;
"Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi, hâlinde, dava zamanaşımı kesilir." şeklinde düzenlenmiş olup dava zamanaşımını kesen nedenler, bir suçla ilgili olarak; şüpheli veya sanıklardan birinin Cumhuriyet savcısı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi ve sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi olarak belirtilmiştir.
Anılan Kanun maddesinde özenle seçilen anlatım biçimi ile 765 sayılı TCK’nın 106. maddesine benzer bir düzenlemeye 5237 sayılı TCK’da yer verilmemesi ve dava zamanaşımının kesilme nedenleri sayılırken kullanılan "şüpheli veya sanıklardan birinin", "şüpheli veya sanıklardan biri hakkında", "sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa" ibareleri birlikte değerlendirildiğinde, böyle bir düzenlemenin kanun koyucunun bilinçli bir tercihi olduğu ve bir suçla ilgili olarak düzenlenen ilk iddianamenin dava zamanaşımı süresini keseceği, aynı suç ile ilgili düzenlenen ek iddianame veya birleşen iddianamelerin ise tekrar eden işlem niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Önleme araması kararına istinaden 22.07.2012 tarihinde uygulama noktasında durdurulan sanık ...’in kullandığı araçta 18.480 kilogram kaçak çayın ele geçirildiği sırada uygulama noktasına gelen inceleme dışı sanık ...’un dava konusu çayların kendisine ait olduğunu söyleyip çayları temsilen fatura ve bir kısım evrak ibraz etmesi olayına ilişkin yapılan soruşturma sonucunda adı geçen sanık ve inceleme dışı sanık hakkında kamu davası açıldığı, bu olayla ilgisi olduğu anlaşılan sanık ... hakkında da 14.10.2020 tarihli ve1906 - 1276 sayılı iddianame ile açılan kamu davasının aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesine dayanılarak sanık ... ve inceleme dışı sanık hakkında açılan kamu davasıyla birleştirilmesine karar verildiği, Muş Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık ... hakkında 20.09.2012 tarihli ve 755 sayılı iddianameyle bahsi geçen 22.07.2012 tarihli eylem nedeniyle açılan kamu davasında 25.04.2013 tarihinde adı geçen sanığın savunmasının alındığı, aynı eylem nedeniyle Muş Cumhuriyet Başsavcılığınca 14.10.2020 tarihli ve 1906 -1276 sayılı iddianame ile hakkında kamu davası açılan sanık ...'in de 25.11.2021 tarihinde savunmasının alındığı ve Yerel Mahkemece yüklenen suçtan sanık ...'in beraatine, sanık ...'in ise mahkûmiyetine karar verildiği dosya kapsamında;
Her ne kadar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca iştirak hâlinde işlenen bir suç nedeniyle zamanaşımını kesen bir işlemin diğer sanıkları da etkileyeceğinden bahisle sanık ... hakkında düzenlenen 14.10.2020 tarihli iddianamenin her iki sanık hakkında da dava zamanaşımını kestiği ve sanık ... hakkında verilen 25.11.2021 tarihli mahkûmiyet hükmüne kadar zamanaşımını kesen bir nedenin bulunmadığı belirtilerek her iki sanık hakkında da dava zamanaşımının gerçekleşmediği düşüncesiyle itiraz yoluna başvurulmuş ise de TCK’nın 67. maddesinin 2. fıkrasında yer alan bentlerde açıkça belirtildiği üzere sanıklardan biri hakkında zamanaşımını kesen bir nedenin diğer sanıklar hakkında da etkili olacağına dair hükmün ek iddianame veya birleştirilen iddianameler yönünden uygulama yerinin bulunmaması, sanık ... hakkında beraat kararı verilirken sanık ... hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle suçun iştirak hâlinde işlendiği hususunun kuşku boyutunda kalması, ayrı yürütülen kamu davaları bakımından her iddianamenin, hakkında düzenlendiği sanık veya sanıklar açısından zamanaşımını etkilemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; her iki sanık hakkında da dava zamanaşımının gerçekleştiği ve buna dair Özel Daire kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurul Üyesi ...; "Birlikte suç işleyen sanıkların sorgusunun yapılmasından sonra aynı suça iştirak eden diğer sanık hakkında daha sonraki bir tarihte düzenlenen iddianamenin şerik sanıklar açısından zamanaşımını kesip kesmediği, buna bağlı olarak 7. Ceza Dairesinin kabulüne göre sanık ... hakkında suç tarihinden itibaren, sanık ... hakkında ise savunmasının alındığı 25.04.2013 tarihinden itibaren inceleme süresi içerisinde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.
5237 sayılı TCK'nın 'Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi' başlıklı 67. maddesinin ikinci fıkrası;
'Bir suçla ilgili olarak:
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, hj Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi.
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde dava zamanaşımı kesilir.' şeklinde düzenlenmiştir.
Dava zamanaşımının kesilme nedenleri sayılırken madde metninde yer alan 'şüpheli veya sanıklardan birinin', 'şüpheli veya sanıklardan biri hakkında, sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa' ibarelerinden kanun koyucunun 'dava zamanaşımının sirayeti' ilkesini benimsediği ve bu nedenle iştirak hâlinde işlenen suçlarda dava zamanaşımının sanık bazında değil 'fiile bağlı' olarak hesaplanması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, iştirak hâlinde işlenen bir suçun zamanaşımının kesilmesi, suçu işlediği iddia olunan kişiye ya da kişilere ilişkin olmayıp suç konusu fiile ilişkin olduğundan şeriklerden biri hakkında dava zamanaşımını kesen işlemler yapılmış ise haklarında madde metninde sayılan işlemler yapılmamış olan şerikler hakkında da dava zamanaşımı süresi kesilmiş olacaktır.
TCK'nın 67.maddesinin 2. fıkrasında; herhangi bir sanık için zamanaşımını kesen nedenlerin, haklarında soruşturma veya kovuşturma yapılmasına bakılmaksızın aynı fiille iştirak eden diğer bütün sanıklara sirayet edeceği açık bir şekilde belirtilerek bir taraftan 765 sayılı Kanun'un 106. maddesinin yorumunda yaşanan tereddütler giderilirken diğer taraftan kanundan kaçan ya da sonradan tespit edilen kişilerin ödüllendirilmesi önlenmek istenmiştir. Kanun koyucu bu suretle, birden çok sanık hakkında aynı dosya üzerinden yürütülen yargılamalarda kamu davasının bütünlüğü nedeniyle tüm sanıklara eşit muamalede bulunulmasını sağlamıştır. Yargılama neticesi mahkûm olsun ya da olmasın bir sanık hakkındaki işlemlerin diğer sanıklar hakkında dava zamanaşımını keseceği belirlenmiş olmaktadır. Elbette zamanaşımını kesen işlem hukuka uygun ise sonuç doğurur. Dolayısıyla hukuka aykırı veya gereksiz bir işlem ise sonuç doğurmayacaktır.
Öğretide benzer olarak; 5237 sayılı TCK sisteminde, dava zamanaşımı süresinin kesilmesinde nesnel ölçüt esas alınmıştır. Suç iştirak hâlinde işlenmiş ise bir sanık hakkında dava zamanaşımını kesen nedenin tüm sanıkları etkileyeceği böylece şüpheli veya sanıklardan birinin, ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, hakkında tutuklama kararı verilmesi, 'onunla ilgili iddianamenin düzenlenmesi' mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde, haklarında soruşturma yapılmış veya yapılmamış tüm suç ortakları ile ilgili dava zamanaşımının kesileceği (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. bası, İstanbul 2017, s. 790-792), iştirak hâlinde işlenen suçlarda ortaklardan biri için dava zamanaşımının kesilmesinin diğer ortakları da etkileyeceği, yani onlar için de dava zamanaşımı süresinin kesileceği (Berrin Akbulut, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. bası, Ankara 2017, s, 917), zamanaşımını kesen sebeplerin bir suç sebebiyle ortaya çıktığı, bahse konu suçu oluşturan fiilin objektif olarak şerikler arasındaki bağı ifade etliği, bu bağın suça iştirak eden kişilerden kaynaklanmayıp aksine ortak katkıda bulunulan fiilin çerçevesinde hüküm ifade ettiği, dolayısıyla objektif bu bağ kapsamında meydana gelen ve dava zamanaşımını kesen nedenlerin, kişilerden bağımsız olarak hukuki sonuç doğuracağı ve fiil nedeniyle birleşen tüm şerikler hakkında da geçerli olacağı (Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız/İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. bası, Ankara 201 7, s. 728.) şeklindeki görüşlerle bu husus kabul görmüştür.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.03.2012 tarihli ve 241-114 sayılı, 31.01.2012 tarihli ve 243-7 sayılı, 16.2.2016 tarihli ve 315-65 sayılı, 14.05.2019 tarihli ve 47-42 sayılı, 02.03.2021 tarihli ve 587-61 sayılı kararlarında kesme nedeninin varlığı hâlinde dava zamanaşımının suçla ilgili olarak kesildiğini kabul etmek ve bunu ilgili suç ortağına özgü kesilme olarak değerlendirilmemesi gerektiği vurgulanmıştır.
'Davasız yargılama olmaz' ilkesi, 5271 sayılı Kanun’un 225. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, mahkeme ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında karar verebilir. İddianamede yer almayan sanıkla ile ilgili olarak Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması, kamu davası açılması ve gerekli görülmesi hâlinde davaların birleştirilmesi yoluna gidilmektedir. Burada asıl olan kamu davası açılmasını sağlamaktadır. Zira 'davasız yargılama olmaz'. 5237 sayılı TCK’nın 67. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde, 'Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi' ifadesi karşısında Cumhuriyet Savcısı tarafından bazı sanıklar hakkında iddianame belli nedenlerle düzenlenememiş olsa bile o suçla ilgili iddianame düzenlendiğine, artık suçla ilgili diğer suç ortakları hakkında da dava zamanaşımını kesecektir. Dolayısıyla, aynı suça ilişkin fiil ve fail hakkında düzenlenen iddianameler tüketilen bir usuli işlemin tekrarı olarak değerlendirilemez.
Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, bir sanık hakkında zaman aşımını kesen herhangi bir usul işleminin yapılması, o tarihe kadar haklarında aynı usuli işlemler yapılmayan sanıklar hakkında zaman aşımını keseceği kabul edilirken sonradan suça iştirak ettiği anlaşılan sanık hakkında hakkında aynı fiile ilişkin düzenlenen iddianamenin daha önce diğer sanıklarla ilgili iddianame düzenlendiğinden bahisle aynı usuli işlemin tekrarı şeklinde bir değerlendirme yapılmak suretiyle sanıklar açısından zamanaşımının kesildiğinin kabul edilmemesi TCK'nın 67. maddesinin 2. fıkrasının konuluş amacına aykırı olacaktır. Kaldı ki, bu şekilde bir kabul 5237 sayılı TCK’da dava zamanaşımının sirayeti konusunda ‘fiile bağlılığı esas alan nesnel ölçütten uzaklaşılarak' zamanaşımının kesilmesinin suçu işlediği iddia olunan kişiye ya da kişilere bağlılığı esas alan ‘öznel ölçüte’ dönüş olacaktır.
Ulaşılan sonucu örneklerle açıklamak gerekirse;
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu uyarına çocuklarla yetişkinlerin birlikte suç işlemeleri halinde soruşturma ve kovuşturma ayrı yürütülmekle birlikte, davaların birlikte yürütülmesinin zorunlu görülmesi halinde genel mahkemelerde yargılamanın her aşamasında mahkemelerin uygun bulması şartıyla, birleştirme kararı verilebileceği belirtilmiştir. Bu halde usuli zorunluluk nedeniyle birleşen dosyalarda yer alan aynı suçla ilgili farklı tarihlerde düzenlenmiş olan iddianamelerden hangisi zamanaşımını kesen işlem kabul edilecektir? Bu iddianameler tüketilen bir usuli işlemin tekrarı kapsamında nasıl değerlendirilecektir?
Yine örneğin, A-B-C adındaki üç sanığın iştirak halinde silahla kasten yaralama suçunu işledikleri iddiasıyla yapılan yapılan soruşturmada; ilk önce 'A' nın yakalanarak savcı huzurunda ifadesinin alınması işlemi henüz yakalanmayan 'B' ve 'C' hakkıııdaki zamanaşımını kestiği, daha sonra yakalanan 'B' hakkında tutuklama kararının verilmesi 'A' ve 'C‘ hakkındaki zamanaşımını kestiği, A-B-C hakkında suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesinin ve A-B-C’nin sorguya çekilmesinin A,B,C hakkında zamanaşımını keseceği konusunda uygulamada ve teoride herhangi bir duraksama bulunmamaktadır. Buna karşın A-B-Cnin yargılaması yürütülmekte iken hakkında soruşturma yapılmamış olan 'D' nin suçta kullanılan silah üzerinde parmak izinin tespit edilmesi bilahare elde edilen olay anına ilişkin kamera görüntülerinden 'D'nin de olaya katıdığından bahisle hakkında soruşturma yapılarak aynı suça iştirak ettiğinden bahisle iddianame düzenlemiş olduğunu varsayalım. Bu durumda 'D’ hakkında aynı fiile iştirak ettiğine ilişkin iddianamenin düzenlenmesi daha önce diğer sanıklar A,B,C hakkında iddianame düzenlendiğinden bahisle aynı usuli işlemin tekrarı şeklinde bir değerlendirme yapılamaz. Bu şekilde 'tüketilen bir usuli işlem olduğu' yorumu, zamanaşımını kesen sebeplerden olan 5237 sayılı TCK’nın 67. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde 'Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi’ hükmüne, ceza muhakemesinin 'davasız yargılama olmaz’ ilkesine, 5237 sayılı TCK’nın kabul ettiği 'dava zamanaşımının sirayeti' ilkesine ve ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı bir yorum olacaktır.
Bit açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Muş Cumhuriyet Başsavcılığının 20.09.2012 tarihli iddianamesi ile; 22.07.2012 tarihinde fikir ve eylem birliği içerisinde kaçakçılık suçunu işleyen sanıklar ... ve ... hakkında 5607 sayılı Kanun'un 3/5. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama neticesi sanıkların beraatlerine dair hükmü temyizen inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesinin Bozma kararma uyan mahkeme tarafından ... hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir.Yapılan suç duyurusu üzerine Cumhuriyet Başsavcılığının 14.10.2020 tarihli iddianamesiyle, sanık ... hakkında diğer sanıklarla eylem ve fikir birliği içinde kaçakçılık suçunu işlediğinden bahisle kamu davası açılmıştır. Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanık ... hakkında mahkûmiyet, sanık ... hakkında beraat, sanık ... hakkında ise ölüm nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir.
Sanıklara atılı bulunan 5607 sayılı Kanun'un 3/5. maddesinde düzenlenen suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre dava 5237 sayılı TCK'nın 66/1-e ve 67. maddelerinde öngörülen 8 yıllık olağan, 12 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresine tabi bulunmaktadır. Bu itibarla, eylem ve fikir birliği içerisinde fiili işlediği iddia olunan sanıklardan ...’in savunması 25.04.2013 tarihinde alınmış ise de sanık ... hakkında 14.10.2020 tarihinde iddianamenin düzenlendiği, sanık ...’ın savunmasının da tespit edildiği aynı tarih olan mahkûmiyet kararına kadar tüm sanıklar bakımından zamanaşımı sürelerini son kesen sebebin 14.10.2020 tarihinde sanık ... hakkında düzenlenen iddianame olduğu gözetilerek, bu tarihten sonraki son kesen sebep olan sanık ... hakkında verilen 25.11.2021 tarihli mahkûmiyet hükmüne kadar 8 yıllık olağan dava zamanaşımının gerçekleşmediği" görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Ceza Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle,
karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.12.2023 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal ve yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 17.01.2024 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.